Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

Ramazan Güngör / İspanya: Hüzünlü Bir Devrim

Anarşizm üzerine Yazılar, Gün Zileli, İspanaya'36, Kitap Tanıtım

 

 

İspanya ‘36

Gün Zileli

Lejand Kitap, İstanbul, 2025

 

İSPANYA: DEVRİMCİ BİR KAOS ORTAMI

Gün Zileli’nin “İspanya ’36” adlı son kitabı Lejand’dan yayımlandı. Zileli’nin ezber bozan, peşin hükümlere hiç yüz vermeyen ve daima şaşırtan düşünme biçimini bu kitapta da sonuna kadar hissediyoruz. Bazen Gün Zileli için düşüncelerin, biraz soluklanmak için ara duraklar olduğunu düşünüyorum ve o, bu düşünme yolculuğunu belli bir hedef gözetmeksizin sonsuza kadar devam ettirecek gibi görünüyor. “İspanya ‘36”nın da böyle ezber bozan, şaşırtan ve okuyucuya yeni bir bakış açısı kazandıran bir yanı var. Öte yandan Zileli’nin konuya dair birikiminin genişliğine hayran kalmamak mümkün değil.

Kitap anarşist hareketin İspanya’da örgütlenme süreçleriyle ve  iç savaşın hemen öncesinde İspanya’nın politik görünümüyle başlıyor. Biraz sonra da tam anarşizan bir hoşluk karşımıza çıkıyor: Bakunin örgütlenme için İspanya’ya İspanyolca bilmeyen bir İtalyan’ı göndermiştir ama pek mahir bir devrimcidir, bu İtalyan! Dili bilmese de İspanyollar arasında örgütlenmeyi başaracak, ektiği tohumlar yeşerip çimlenecek ve ileride kocaman bir ağaca dönüşecektir. Ama o ağacın beklenen meyveyi verip vermediği apayrı bir konu.

  1. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde, dünya ve İspanya karmakarışıktır. Bir devrimin eşiğinde olan İspanya’nın bu karışık döneminde herkesin bir yol haritası vardır. Üst sınıflar, ayrıcalıklarını yitirme riski gördükleri her durumda olduğu gibi bir araya gelmeyi becerirler. Dünyayı dikey ilişkilerle bölük börçük hâle getirirken faşist iktidarlarla, diktatörlerle ve tiranlarla iş birliği yapmaktan hiç çekinmezler. İspanya’da da durum böyledir. Almanlar ve İtalyanlar hem lojistik yardımda bulunurlar hem de birliklerini gönderirler İspanya’ya. Tabii Franco faşizmine destek için!

 

TESADÜFLER

Hayatın tesadüfi kısmı asla göz ardı edilmemeli. Hep söylenegelmiştir, eğer Hitler ressam olabilseydi ya da 20 Temmuz 1944’te ona yönelik Schwarze Kapelle (Siyah Orkestra) üyelerince yapılan suikast ve darbe teşebbüsü başarılı olsaydı bambaşka bir tarihten söz edecektik. Aynı tesadüfler zinciri Franco’nun iktidar yürüyüşünde de vardır. Aslında hiç de parlak bir general olmayan Franco, rakiplerinin başına gelen talihsizlikler sonucu gücü ele geçirebilmiştir. Ama sonuç olarak tarih geriye döndürülemez olgular bütünüdür ve sahneye çıkan Franco ve Hitler olmuştur. Üstelik onlara eşlik eden ve sac ayaklarını tamamlayan bir de Stalin vardır ve Gün Zieli’nin de bize gösterdiği gibi bu üçlü, Avrupa’nın sözümona tarafsızlığında devrimi ve devrimcileri boğazlamaya devam etmiştir. Oysa güçlü bir kötülüğün karşısında tarafsız kalmak aslında taraf seçmektir.

 

DEVRİMLER NASIL BİTER?

Orwell’in “Katalonya’ya Selam”ını bitirdiğimde büyük bir hüzün hissetmiştim. Mutluluğa yaklaştığını hisseden ve bunun coşkusuna kapılan insanın birdenbire yaşadığı yıkım gibiydi yaşananlar. Ken Loach’ın “Ülke ve Özgürlük” filmi de benzer bir tat bırakmıştı ağzımda. Yeryüzünde galiba ihanete uğramayan, birilerinin güç tutkusuna ve dar kafalı çıkarına kurban edilmeyen bir devrim yok. Belki de insanın kendisine ihanetiyle ilişkili bir durum bu. İnsan şu kısacık yaşamında sürekli kendi kuyusunu kazmakla meşgul.

“İspanya ’36”yı okurken de benzer bir duyguya kapıldım. Kötücül bir niyete kurban edilmemiş bir iyi niyet kırıntısı var mıdır acaba şu dünyada? İspanya’da 2. Dünya Savaşı öncesinde görülen özgürlük rüyasının yalnızca Franco tarafından değil, dünyanın hemen bütün kudretli ülkeleri tarafından nasıl boğulmaya çalışıldığını okuyoruz, “İspanya ’36”da. Kırıcı, yıkıcı ama tüm çıplaklığıyla bir gerçek yüzümüze çarpıyor. Her türlü hayal bir stratejiye, kurban gidiyor. İyi niyetin daima önünde giden taktik, hayalin güzel kanatlarını elinin tersiyle itip gerçeğin soğukluğuna demir atıyor. Bu durumda insan bir hayale inanmaya ve umut etmeye nasıl devam edebilir?

Belki de en büyük hatamız fikirlerimize fazla güvenmemiz. Oysa her fikir hakikatin sadece küçük bir kısmını gösterebilir. Bizse sıklıkla düşüncemizin hakikatin tamamını kapsadığı yanılsamasına düşeriz. İçinde bulunulan aciliyet, öfke, kin ve en nihayetinde her şeye bulaşan hırs hakikat karşısında alçak gönüllü olmamızı engeller. Gün Zileli’nin devrimin kritik anlarını, işlerin tamam mı devam mı noktasına geldiği durumları anlattığı bölümlerde ortaya çıkan yanlış kararları okurken hep bunu düşündüm. Hayatın karmaşıklığı karşısında alçakgönüllü olmalı insan!

 

ÖZGÜRLEŞMİŞ ZİHİN

Gün Zileli kendi inanç kalelerini tek tek ortadan kaldıran bir insandır. Bence özgürleşmiş bir zihin her türlü inançtan uzak durur. Gün Zileli de o özgürleşmiş zihinlerden biri. Çünkü kimin işine yarayacağına bakmadan sözünü söyler. Kendi görüşlerine, kanaatlerine aykırı da olsa gerçek neyse onu bütün şeffaflığıyla ortaya koyma eğilimindedir. Bu kitapta da öyle. Tarafı her zaman net olsa da olguları asla görmezden gelmiyor. Faşizmin başkasına acı çektirmeyi amaç edinen o berbat yüzünü bize gösterirken anarşistlerin de öldürme konusundaki çekincesizliğinin altını çiziyor, yapılan hataları tek tek ortaya döküyor. Altı aylığına anarşist cephelerde çarpışmaya gelen uluslararası tugay mensubu milislerin evlerine geri dönmesine izin vermeyecek, hatta bu milislerden bazılarını kurşuna dizecek kadar kendine körleşmiş bir süreci hiç sakınmasız anlatıyor. “İspanya ‘36” bir methiye değil, olgular bütünü. Gerçek ne kadar kırıcı ve yıkıcı olursa olsun cesaretle onun gözlerinin içine bakmaktan korkmuyor, Gün Zileli.

 

KONU KARIŞIK

Bu kadar zor ve karmaşık bir konuyu Gün Zileli oldukça berraklaştırarak anlatmaya çalışmış. Başlarda geçen parti, sendika ve insan isimlerinin bolluğu biraz kafa karışıklığı yaratıyor ama kitabın sonunda bunlara dair küçük bir sözlük düzenlenmiş. Olayların bütün giriftliğine rağmen kitabın gayet akıcı bir dili var.

Zileli’nin bu eseri, dünyanın yepyeni bir karmaşalar çağına girdiği bu dönemde insanlığın aklını başına toplaması için yapılan bir uyarı olarak görülmeli.

 

8 Mart 2025

 

Aynı konuda Özgür Kolektifler Ağı sitesinden, H. İbrahim Özkurt’un bir başka yazısı:  https://ozgurkolektifleragi.com/h-ibrahim-ozkurt-ispanya36-uzerine/

5 Comments

  1. Anonim

    Bildiğim kadar tarihte sadece ve sadece açıkça ilan edilen, coğrafyaları (İngiltere, Amerika, Fransa) farklı, nedeni ve amacı aynı olan TEK bir sosyal devrim oldu. Nedeni üretimin tarıma dayanan bir dünyadan üretimin endüstri-teknolojiye dayandığı bir dünyaya geçiş. Amacı üretimi arttırmak.
    Sonradan olan devrimler de dahil, devrim çığırtkanlığını yapanlara göre üretim artınca bolluğa kavuşulacak ve nihayet bir birimizi boğazlamaktan vazgeçeceğiz!
    Bildiğiniz gibi önce iki Saray uşakları Malthus ve Darwin, bu gidişle kral-kraliçelere bile yiyecek kalmaz korkusuna düşerler. Zamanın bilimsellik saplantısı içinde işi ciddiye bağlamak amacıyla Eski Ahit’te çok daha açıkça ifade edilen ve ilk günahı laikleştirirler/bilimselleştirirler.
    Çok ufak da olsa bile bir fark var ve fark sonsuz önemli. Eski Ahit’te sorun insan, daha doğrusu kültür ile ilgili. Bu iki büyük beyinli, daha sonra gelen bilimciler gibi, kültür dünyalarını “DOĞA’YA” yansıtırlar. Her ne kadar Marks işin sosyal olduğunu görse de, BİLİM bir kara deliğe benzer; giren çıkamaz. Malthus-Darwin bilimsel büyük beyinliliğine hayran olur ve başlar hoplayıp zıplamaya. Hatta meşhur kitabını Darwin’e adamak ister. Nafile! Saray uşağı Darwin, maşallah tıpkı zamanımız koca kelleleri gibi varlığını Saray’a borçlu. Yutar mı? Devrimciler Saray’ı elde etmek isterler, diğerleri zaten Saray’da.
    “İspanya: Hüzünlü Bir Devrim”, diğer devrim ve evrimcilerden farklı olarak Saray’ı ele geçirme başarısızlığını anlatan kitabın bir yorumu, bir değerlendirmesi. Hem İspanya devrim başarısızlığı hem de dolaylı da olsa, ima da edilse diğerlerinin başarısızlığı basmakalıp İNSAN DOĞASI/ KAÇINILMAZ falan filan laflarla başka hiç bir dünya görüşü yokmuş gibi anlatılmış.
    Ne yazık! Artık sadece ve sadece Saray içindekilerle Saray’a girmeye çalışanların egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
    Sonsuz basit bir örnek: Eski Ahit-Darwin/Din-Bilim, doğrudan ya da dolaylı, suçu gıda edinmede bulmuş. Peki, gıdasız yaşam mümkün mü?
    Not: Ben Eski Ahit’i tercih ederim. Hiç değilse, günah işlemeden önce insanların doğa içinde, bir cennette yaşadığının sansürü unutulmuş.

  2. Edison

    Ahitçi kişi, papaz konusunda bir papaz eriğini seven birisi olarak söyletiyorsun insanı : Ne gereksiz, yararsız, hurafeci kişisin, farkında mısın? Hangi trolsun, besbelli!

  3. Anonim

    Tesadüfler üzerine.
    En başta aklıma gelen soru: Devrim üstadına göre devrim endüstride ilerlemiş zengin ülkelerde (Avrupa ve Amerika) olacakmış. Ancak devrimler endüstride geri kalmış fakir ülkelerde olur. Bu bir tesadüf mü?
    Her halükarda, tesadüfleri kendine konu eden bir tarih ekolü var: “What if”. Tarihte çok önemli değişmelere yol açan tesadüflerden beni en çok ilgilendiren ve hala gündemde olan Yahudi dini ile ilgili. Asurlular Kudüs’ü kuşatmışlar. Yehova gökyüzünden yeryüzüne ulaşır ve Asurlular arasında bulaşıcı hastalık başlatır, Asurlular Kudüs kuşatmasından vazgeçer (yaklaşık MÖ 701). Bu el çekme Yahudi dininin ne kadar doğru ve üstün olduğunu kanıtlar.
    Not: O zaman insanları modern bilimin nimetlerinden henüz beynine edison ampülü takıp zekası artıp aydınlığa kavuşan Tik Tak Tok-Edison Bey gibi yararlanmadıklarından geri zekalı idiler.
    Sayın Güngör, size bir sorum var.
    Avrupa ve Amerika kolonileri soymakla son derece zengin oldu. Çok küçük bir bir örnek: Fransızlar 80 kolonide bir “Medeniyet Misyonu”nda olduklarını iddia ettiler. Ve İngilizler 120 kolonideki toprakları ve insanları kontrol etmek için yasal ve dini bir yükümlülükleri olduğunu iddia ettiler. Ve Kuzey Amerika’daki “Manifest Destiny” ile yakından ilişkilidirler.
    Ancak, Antik Mısırlılar, Antik Grekler, Fenikeliler, Romalılar, Müslümanlar ve Osmanlılar 19’ncu yüzyıla kadar hep kıyılarda kaldılar. Sömürülecek doğa ve insan kaynaklarından yararlanıp Avrupa-Amerika gibi çok zengin olabilirlerdi. Böylece kazananlar tarihi çok daha zengin olurdu.
    Sizce kıyılarda kalma bir tesadüf mü?
    Bir uzunca ekim var ve trol değilse de cahiller, sosyal medya ucubeleri öyle algılayabilirler. Onların gözlerini kamaştırmak için kuantum fizikle süsleyeceğim.
    Bazı toplumlarda tesadüfe inanılmaz.
    Biz medeniler arasında bu olasılık veya statiksel hesaplarla uslandırılır. Kısacası, medeni bilinmeyenleri kendi işine yarayacak biçime sokar.
    Kuantum fizikte bilinmeyen (gözlemi yapılmamış) safhalar olasılıklardır. Örneğin Edison’un sosyal medyadaki ampullü-beyni her an her yerdedir. Ancak ve ancak hizmet ettiği devrim amacına ulaşmak için, yani trolümü yakalayınca, onu gördüğümden o Gerçekleşir ve asıl kendisi olur.

  4. Anonim

    Geri kalmış fakir ülkelikten mezun olup gelişme süresi içine girmiş Türkiye’nin devrimcilik gözlüğü ile incelenmesi.
    1. Safha: Atatürk devrimcileri devri.
    Türkiye modernleşir ve laikliliğe kavuşur. Sonradan gelecek olanlara edison ampulleriyle ışık tutar ama zenginlik getirmez. Bu devirde doğanlara verilen ad, yanılmıyorsam, Kemalistler.

    2. Safha: Marks-Lenin-Stalin-Mao devrimcileri devri.
    Zenginleşme devrimi başarılı olmaz ama bu sürede Türkiye, kolonilerini yolarak zenginleşen Avrupa ve Amerika gibi gerçekten sarışın mavi gözlü olamazsa da, tarihsel materyal koşullar oluşur. Türkiye, merdivende birkaç basamak yukarı fırlar. Bu devrimciler süper markette doğanlar. Nakaratları: “Keşke herkes bizim gibi zengin olsa!”, “Emekçiler birleşin!”,”Emekçiler, üretimi arttırın!”…
    Bu devir hala devam etmekte. İnşallah, nakaratı “cahillik cennettir” olan ampulcü Edison, ampulü ile bunları kendisi gibi aydınlatır.
    Yukarıdaki devrimler akımına katılıp hayal kırıklığına uğrayanlar da var. Bu sayfadaki yazı, onlardan birinin “İspanya: Hüzünlü Bir Devrim” başarısızlığını anlatan kitabın değerlendirmesi. Ne var ki, tarihte başarısızlığa uğrayan devrimler çoğunlukla din ya da külte dönüşmüşlerdir. İnşallah aynısı olmaz.
    3. Safha:
    Kafalarında Edison ampulü yanmış sosyal medya ucubeleri devri.
    Bunlar yeniden yapılandırılan seks, spor, sosyal medya klonları. Huşu içinde “Cahillik cennettir!” hu huuları çekerler, cahilliklerini kısa, yoğun, öz yazılarla yalnızlar kalabalığında vızıldayan diğer atomlaşmış klonlara aktarırlar.
    Bence, hepsine ortak olan Avrupa-Amerika taklitçiliği. Bunu Rusya ve Çin devrimleri fazlasıyla kanıtlar, İspanya endüstrileşme, bilimselleşme, rasyonalizm, laiklik vb geleneksel ilerleme yollarını tutar mıydı sorusuna cevap veremeyiz. Ama sloganları “herkes birbirine karşı, Allah da herkese karşı” olan günümüz dünyasına egemen olanların baltalayacaklarına eminim. Hele Edison gibi medya ucubelerinin üssel arttığı bir devirde!

  5. Anonim

    Aşağıdaki adreste köpeklerle ilgili çok güzel bir yazı var, çok tavsiye ederim.
    https://www.theguardian.com/lifeandstyle/2025/apr/26/whos-a-clever-boy-the-average-dog-has-a-mental-age-of-about-two-but-what-are-they-really-thinking
    Bir genel katkım: Genellikle bu çeşit yazıları baston yutmuş, konunun uzmanları bilim adam-kadınları yazar ve kendileri kadar tatsız tuzsuzlar. Diğer bilgi dallarında da benzeri bir gelişme var, ama uzatmak ta fayda yok.
    Makaleyi yazan Emine Saner’in ilk paragrafı:
    “Kim zeki bir çocuk: ortalama bir köpeğin zihinsel yaşı yaklaşık ikidir. Peki gerçekte ne düşünüyorlar?
    Yüzlerce kelime öğrenebilirler, beşe kadar sayabilirler ve insanları bir kitap gibi okuyabilirler, peki biz neden onları anlamakta zorlanıyoruz?”
    Daha sonra, evrim tarihi açısından kurt ile kıyaslar ve köpeklerin daha zeki olduğunu ekler.
    ” Kurtları evcilleştirebilirsiniz ve onlar gerçekten şefkatli olabilir. Ancak kurtları evcilleştirmek oldukça zordur, oysa köpekleri evcilleştirmek o kadar kolaydır ki…”
    ” Köpekler sosyal hayvanlardır ve etraflarındaki insanlara karşı çok uyumludurlar.”
    “Tamamen insanların egemen olduğu bir dünyada, insanlarla birlikte yaşamak iyi bir seçimdi. Köpekler, insanlarla yaşamayı daha kolay bulmak için kapasiteler geliştirdiler.”
    Bir katkım daha:
    İnsanlarla birlikte yaşamak yani evcil olmak köpeklerin zekalarını arttırmış. Son 3-4 yüzyıldır sivri zeka enayileri avına çıkan ünlü teslis, devlet-endüstri-banka, 20-30 yıl önce bazı sivri zekalıların beyinlerine Edison ampulleri taktı, büyük beyinlerinde bir ışık yandı ve solcu devrimciler gibi eşitliğin hiç de fena olmadığı inancıyla kolektif zeka (“Collective Inteligence”) şekerlemeleri dağıtmaya başladılar. Kısacası, sivri kelleliğin artmasında herkesin payı var, tıpkı herkesin karnını doyurmakta olduğu gibi.

    Doğru ki sivri zekalı olmakta çok yarar var ama sanırım güzellikten yararlanmalar onu da geçti gibi. Bu da benim ikinci yorumumla ilgili.
    Ben çok şanslıyım, çok fakir bir mahallede büyüdüm. Bazı faydalı şeyler öğrendim. Komşu kadınlar bir birlerine “şu kızını güzel, onu merak etme, kelli felli bir gelir alır; ama o çirkin kızına ev işleri öğret” derlerdi.
    Diğer uçta, Walter Benjamin, 1920 başlarında, daha henüz liberalizmin fırlama oğulları Mussolini, Hitler ve diğer ufaklıklar yokken, “estetik çılgınlığı büyük artmakta, bu faşizmin doğacağına işaret eder” dedi.
    Zamanımızda güzellik ve estetik çılgınlığı devasa artmakta ama işi idare etmekte ustalık da sonsuz ilerledi. Üstelik tüketim ve dolayısıyla ekonomiye katkısı sonsuz: Yeni elbise modaları, yeni güzellik kıstasları, makyaj ürünleri, jimnastik salonları, estetik ameliyatlar… Hepsinde ötede kısa zamanda milyonlar kazanma fırsatları.
    Bir misal: Komünist Çin (Hindistan da geri kalmaz ama…). Gerçi hala Marksizm ve komünizm adına Komünist Çin’i öven utanmaz devrimci, lağım faresi, cardonlar var!
    Her neyse Tik Tak Tok –Edison’a trol hafiyeciliği yaptırmak da istemiyorum, sadede geleceğim.
    Komünist Çin’den haberler.
    1. Darwin’in yaşam kavgasını kazanmada güzelliği kullananlar.
    ” ‘100 ameliyat geçirdim ve asla durmayacağım’ – Çin’deki estetik cerrahi patlamasının iç yüzü”
    “Ameliyat işe yaradı. Her geçen gün daha öz güvenli ve mutlu oldum. Sanırım annem doğru kararı verdi.”
    ” Yıllar boyunca en çok aranan özellikler Batı idealleri…”
    “Günümüz Çin’inde, estetik açıdan hoş ve sevimli görünmek profesyonel başarı için önemlidir.”
    Kaynak: https://www.bbc.com/news/articles/cj3xv653k6do

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑