Pasternak’ın büyük romanı Doktor Jivago‘nun Hülya Arslan tarafında yapılan Türkçe çevirisini (YKY, 2014) 2017 yılında okumuş, o zaman da Türkçesinde bazı sorunlar olduğunu fark etmeme rağmen romanı ilk kez okumanın heyecanıyla bunların üzerinde pek durmamıştım.
Romanı, yazmam gereken bir makale (“Soğuk Savaş Sahnesinde Sol Hareketin Kültür Savaşı”) nedeniyle yeniden okumaya çalıştım (2017 tarihli 3. baskı) ve ancak 75. Sayfaya kadar okuyabildim. Üzülerek belirtmek zorundayım ki, Hülya Arslan’ın Türkçe çevirisi, okunamayacak kadar kötü, Türkçe ifade ve cümle bozukluklarıyla dolu. YKY’nin bu çeviriyi nasıl bastığı ise ayrı bir soru.
Burada 75. Sayfaya kadar rastladığım cümle bozukluklarına bazı örnekler vermekle yetineceğim.
“… toprakta sürükledikleri cesedi pek de kolay olmayarak taşıdılar.” (s. 21) Bu Türkçede “zorlukla” diye ifade edilir.
***
“… demiryolları rütbesinin sırmaları dikilmiş pahalı bir kaban giymişti.” (s. 35) Doğrusu, “demiryollarındaki rütbesini gösteren sırmalar iliştilmiş bir kaban giymişti” olmalıydı.
***
“İki de bir saatini çıkarıp bakıyor, bir yere acele ediyordu.” (s. 36)
“ikide bir saatini saatini çıkarıp bakıyor, bir yere gidecekmiş gibi sabırsızlanıyordu” olması gerekirdi.
***
“Neredeyse sayılabilecek kadar az kar taneleri yere düşüp yoldaki izlerde kaybolmadan önce salına salına aşağı süzülüyordu.” (s. 43)
Burada bir zaman yanlışı var gibi geldi bana. Kar tanelerinin yere düşmeden önce “salına salına” aşağı süzülmesi söz konusu; ayrıca “kar taneleri”ni çoğul olarak kullanmak cümleyi uyumsuzlaştırımış. “Sayılabilecek kadar az” dendikten sonra tekil kullanmak daha doğru.
***
“… binayı işgal edip halkı tehlikeden haberdar edip dağılalım.” (s. 44)
Aynı cümlede iki kere “edip” kullanılması iyi olmamış.
***
“… tırısa geçmiş gürültüsüzce ilerleyen at suratları… ortaya çıkıverdi.” (s. 45)
“Atların” olması gerekirdi; ayrıca “at suratları” oldukça tuhaf kaçıyor. Türkçede sadece uzun yüzlü insanları tanımlamak için kullanılan “at suratlı” tabiri vardır.
***
“… ışık süzmeleri altında parlıyordu.” (s. 46)
Sanırım “ışık huzmeleri” (veya hüzmeleri) olacaktı.
***
“Sesi tıpkı cam ve sokak gibi sıradan bir ceza örneği gibiydi.” (s. 59)
Aynı cümlede iki kere “gibi” kullanılması iyi olmamış. Ayrıca buradaki “ceza örneği” neyin nesi, anlayamadım.
***
“… gürültülü sesle konuşuyorlardı.” (s. 66)
Sanırım “yüksek sesle” olacaktı.
***
“… kaynayan semaverden sesler adamın içini geçirmişti.” (s. 68)
Doğrusu: “Adam … kaynayan semaverin sesiyle kendinden geçmişti.”
***
“Sizin erkek kardeşinizle ne zaman bir iş tutsam, atım donuyor.” (der arabacı) (s. 68). “İş tutmak”, Türkçede çoğunlukla cinsel anlamlar içeren yarı yarıya argo bir deyimdir. “İş tutsam” yerine, “iş yapsam” vb. gibi şey olması gerekirdi.
***
“… başını bir kovaya sokmuş olarak uzanmış… ağlıyordu.” (s. 70). Tanımı güç bir durum. Metnin aslına bakmak lazım.
***
Hülya Arslan’ın Rusçayı çok iyi bildiğine hiç kuşkum yok, ancak hele böyle önemli bir kitabı çevirmek için Türkçeye de fazlasıyla hâkim olmak gerekiyor. Sanırım, Doktor Jivago gibi büyük bir roman Türkçeye daha düzgün bir Türkçeyle çevrilmeyi fazlasıyla hak ediyor.
Gün Zileli
13 Haziran 2022
gunzileli@admin
(ayrıca “kar taneleri” çoğul ifadesi kullanıldığına göre cümlenin de “süzülüyorlardı” diye çoğul bitmesi daha doğru gibi.)
Tam tersi olur, çoğul değil tekil biter. Kurala göre “Arkadaşlar geldi”, “Kuşlar uçtu” demek gerekir, “geldiler”, “uçtular” değil.
Diğer düzeltileriniz doğru.
müdahaleniz doğru, ben iyi ifade edememişim. Bence cümleyi karmaşık hale getiren, “Neredeyse sayılabilecek kadar az kar taneleri” ifadesi. Bunun yerine “Neredeyse sayılabilecek kadar az kar t
anesi, yollardaki izlerde kaybolmadan önce salına salına aşağı süzülüyordu” olmalıydı.
“… binayı işgal edip halkı tehlikeden haberdar edip dağılalım.” (s. 44)
Gün Abi, iki tane “edip” olur. Dört tane de olur. Niye olmasın. Ama bunlar birbirinden bağımsız yan cümlelerse olur. Yani, araya virgül konmalıydı. Örneğin:
İki kapısından girip, binayı işgal edip, halkı tehlikeden haberdar edip, kaçıp dağılalım.
“iş tutmak” konusunda çok haklısın. Ama Rusçadan çevrilmiş Türkçe diye bir olgu var. Ben o tür metinlere alıştığım için “iş tutmak” bana tuhaf gelmemişti. Senin yazdığını okuyunca aniden aydınlandım. Bütün yazıdaki öğretici noktalardan yararlandım bu arada.
Gün Abi bu vesileyle kafamı kurcalayan, halledediğim bir meseleyi danışayım. Son zamanlarda ingilizcedeki “… yaptığından emin ol” ifadesini aynen böyle söylüyorlar. Türkçeye uymuyor. Türkçeye şeklen uyacak şekli “-dan emin ol” yerine “… olduğunu/yaptığını garanti et” olabilir. Ana biz aslında bunu da demeyiz. Galiba ingilizcedeki “emin ol” ifadesini Türkçede söylemeden bırakmak tek çözüm.
Biz bu durumlarda ne deriz diye düşünüyorum:
~Girişin yanına 4 sandalye koyduğuna emin ol…
yerine
Girişin yanına mutlaka 4 sandalye koy, tamam mı?
~Onun şehre indiğinden emin ol…
yerine
O şehre inmiş mi diye iyice bak
~Adamın öldüğüne emin oldun.
Adamın kesin olarak öldüğünü anladın.
Bu konuda sen ne düşünürsün Gün Abi?
La Edri’nin “make sure” yorumuna katılıyorum. Bazı durumlarda Türkçe’de hiç söylenmeyebilir, bazı durumlarda vurgulamayla ifade edilebilir, bazı durumlarda ise uygun bir karşılık önerilebilir. Mesela uçaklardaki “eşyalarınızı aldığınızdan emin olun” anonsunu neden “eşyalarınızı almayı unutmayınız” şeklinde çevirmeyelim? Ama “emin olun” çevirisi hemen her zaman son derece tuhaf ve yapay geliyor kulağa. (Bunun gibi çok sayıda yeni deyim kulakları tırmalıyor, benim en sevmediklerimden biri de “günün sonunda” diye birden olur olmaz yerde herkesin ağzında dolanmaya başlayan tuhaflık.)