Ukrayna’daki Savaşa İlişkin Notlar…

Artıgerçek

Rusya, 24 Şubat 2022 günü, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, “Ukrayna’nın askerden ve Nazizm’den arındırılması” gerekçesini ileri sürerek kuzeyden ve kuzeydoğudan askerî birlikleri Ukrayna’ya sokmasıyla Ukrayna’nın işgalini başlattı. Bu işgal girişimi tüm dünyada ve Türkiye’de büyük heyecan yarattı. Rus tanklarının ve birliklerinin hızla ilerleyerek Ukrayna’nın başkenti Kiev’i kısa sürede ele geçireceği düşünülüyordu. Televizyon kanallarında kurulan “savaş tahlili” masalarının başına toplanan “elleri sopalı” emekli generaller ve “terör uzmanları” teker teker kalkıp ekranın yarısını kaplayan haritalarda “sopalarıyla” Rus birliklerinin ilerleyiş yollarını göstermeye başlamışlardı bile. Tabii Ukrayna’daki yıkım manzaraları da ekranları kaplamakta gecikmedi.

George Orwell, “askerî uzmanların söyledikleri her zaman yanlıştır”[1] der. Anlaşıldığı kadarıyla, Putin’in beklentileri de “savaş uzmanları”nın görüşleriyle aynı yöndeydi. O da bir “yıldırım harekekâtıyla” Ukrayna’yı kısa sürede ele geçireceğini, Zelenski hükümetini devireceğini düşünmüş olmalı. Ne var ki, bu yorum ve beklentilerin çok da gerçekçi olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Ukrayna’nın silahlı güçleri, milisleri ve tanklara karşı Molotof kokteyli imaline girişen halkı, çetin ceviz olduğunu gösterdi. Başlangıçta Kiev’i kuşatmış gibi görünen Rus birlikleri, saldırının ilk bir haftasının sonunda ağır kayıplar verip, fazla bozgun havası vermemeye çalışarak geri çekilmeye başladılar. “Yıldırım savaş”ı bir anda “uzatılmış savaş”a dönüşmüştü. Tabii “eli sopalı” savaş uzmanları da yorumlarını anında değiştirerek Ukrayna’nın başarılı direnişinden söz etmeye başladılar.

Şu anda savaş, Rusya’nın, kendini daha fazla “kendi topraklarında” hissettiği anlaşılan Donbass bölgesinde devam ediyor esasen. Burada Rus ve Rusya yanlısı nüfus yoğun olduğundan Rusların yerel desteklerinin ve bölge milislerinin olduğu anlaşılıyor. Ruslar, bu bölgelere üslenerek, tam bir yenilgi havasından kurtulmak ve ilerideki “müzakerelerde” daha fazla avantaja sahip olmak için güneydoğudaki Mariupol şehrini kuşatıp ele geçirmeye çalışıyorlar. Böylece, ellerinde tuttukları Donbass bölgesini güneyden de güvenceye alacaklarını düşünüyorlar.

24 Şubat’ta başlayan savaşın ve istila girişiminin iki buçuk ayın sonunda,  Mayıs başında geldiği nokta bu.

Şimdi biraz da bu iki aylık süreçte, Türkiye’deki halkın ve savaşa duyarlı kamuoyunun (bu ikisi her zaman aynı şey değil) Ukrayna’nın işgaline ve devam eden savaşa nasıl baktığını görmeye çalışalım.

Bu işgalin, genelde halkı, belli duyarlı kesimler dışında fazla heyecanlandırmadığını, hatta ilgilendirmediğini söyleyebilirim. Dünyanın “uzak bir köşesinde” (oysa oldukça yakındır, Karadeniz’in hemen öteki yakası) her zamanki gibi bir işgal işte. Sorsanız “karşıyım” derler ama bunu çok da derinden duymazlar. Daha iç halkada, konuyla ilgilenen kamuoyunda ise Rusya’nın işgaline karşıtlık ağır basmaktadır. Buna biraz geleneksel Rus karşıtlığı da eşlik ediyor olabilir. Bu iç halkada Rusya’yı veya Putin’i destekleyenler çok az. Ukrayna’ya pasif bir destek sayılabilir bu.

Daha politik kesimlere gelecek olursak; Türkiye’deki iktidar, bu işgalden “tarafsızlık” konumu takınarak yararlanmasını ve iç politikadaki güç kaybını dış politikayla dengelemesini bilmiştir. Muhalefet ise, genelde Ukrayna’dan yana tutum alır gibi görünmüşse de bu konuyu gündemine almaktan kaçınmıştır. Onlara nedir canım, Ukrayna’da iktidara gelecek değillerdir ki! CHP’nin ulusalcı kanadı ise, ABD ve NATO “karşıtlığı” pozları takınıp Ukrayna halkını desteklemekten uzak duruyor, hatta içlerinde, Putin’i dolaylı olarak destekleyenler de pek az sayılmaz.

Sağ kesim de, çok ilginç bir şekilde, geleneksel Rus düşmanlığına rağmen, Ukrayna halkının mücadelesine fazla sempati göstermedi, hatta uzak durdu. Biraz da her zamanki milliyetçi bencilliğiyle, “bize ne Ukrayna’dan” tutumu içinde. G. Orwell’in belirttiği gibi, “Kimse dürüst değil ve herkes kendi alanlarının dışındaki herkese karşı bütünüyle vicdansız.”[2]

HDP, baştan itibaren Rusya’nın işgaline karşı net tutum alan bir parti olmasına rağmen, tanıdığım Kürt arkadaşların bir kısmı, tuhaf bir tutumla, kendileri gibi ezilen bir halka destek vermek yerine, “biz de burada eziliyoruz, bize destek veren var mı?” bencilliğine yakın bir tutum takındılar. Dahası, aniden “NATO karşıtı” kesildiler. Ortadoğu’da, YPG’nin, ABD ve NATO güçlerinden destek aldığını unutmuş gözüküyorlar. Bu tutumlarında, Donbass’taki Rusların Ukrayna devleti tarafından baskı görmesiyle Kürt halkının durumu arasında bir benzerlik görmeleri de etkili olmuş olabilir.

Sola gelelim. Liberaller, bir kısım Troçkist, anarşistlerin büyük bölümü, tek tek bireyler olarak bazı Marksist-Leninistler işgale karşı çıkıp Ukrayna halkının mücadelesini desteklerken, solun ağırlıklı bölümü, Stalinistlerin tamamı, bazı Troçkistler, 68 ve 78 kuşağı kalıntıları, “sol” ulusalcıların büyük bölümü, sol örgütlerin tamamı (bazıları sıra savma kabilinden “işgale karşıyız” deseler de), Evrensel, Birgün gibi solcu günlük gazeteler, tabii ki, sol bir kökenden gelmekle birlikte bugün aşırı sağda yer alan VP, “NATO’ya karşı çıkmak” adına Putin’in işgal girişiminin yanında yer aldılar. Aslında bu olay, genelde Türkiye’de solun artık ulusların kaderlerine karşı kayıtsız olduğunun, dolayısıyla misyonunun bitişinin de ilanıydı.

Şu anda, Ukrayna konusunda, bir yanda liberaller, anarşistler ve bir kısım Troçkistle, diğer yanda Stalinistler ve yine bazı Troçkistler arasında tuhaf bir denge oluşmuş gibi görünüyor. Daha da tuhafı, birbirinin tamamen zıddı argümanlar ileri süren bu iki kesim, sanki karşı tarafın argümanlarından bir miktar etkilenmiş ve kısmen hak verirmiş gibi bir tavır içinde bugün. Yani, Putin karşıtı kesim, Putin’i destekleyenlerin “anti-NATO” ve “anti-neonazi” argümanlarına; Putin yanlısı kesim de, Putin karşıtlarının “Rusya’nın işgalciliği” argümanına daha fazla kulak verir gibi. Bu yüzden, iki kesim arasındaki ilk günlerde görülen çetin çatışma bugünlerde biraz yavaşlamış görünüyor. Her iki kesim de argüman savaşını yavaşlatıp kendi muhasebesini yapıyor sanki.

Eğer bu gözlemim doğruysa, solda sağduyunun tamamen yok olmadığının göstergesi olarak ele alınabilir.

3 Mayıs 2022

Silahlar Konuşunca Halk Susar

Ukrayna’da savaş hem yavaşlayarak hem de ağırlaşarak sürüyor. “Yavaşlama”, Rusya’nın hızlı girdiği savaşta ağır kayıplar vermesinden kaynaklanıyor. “Ağırlaşma” ise kendini, her iki tarafın da savaşa gittikçe daha ağır silahlar sokmasıyla ortaya koyuyor.

NATO, elbette Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçındı ama Rusya, daha fazla ağır silaha, füzelere vb. başvurdukça o da Ukrayna’ya ağır silahlar göndererek karşılık verdi buna. Böylece iki tarafta da ağır silahlara doğru bir tırmanış gözleniyor bugün.

NATO’nun, Rusya ile doğrudan doğruya karşı karşıya gelmekten kaçınarak böylesi bir silah yardımına başvurması doğal. Ukrayna’nın bu silahları alıp devreye sokması da öyle. Rusya’nın ağır silahlarla saldırısı karşısında başka türlü direnmek güç gibi görünüyor. Artık, savaşın ilk günlerinde görülen “halk yapımı” Molotof kokteyllerinin yerini giderek füzeler almakta.

Bu, Ukrayna halkının Rusya’nın işgaline karşı direnişi açısından bir dilemma oluşturuyor. Başlangıçta, Ukrayna o kadar da ağır silahlara sahip değilken halk inisiyatifi ve direnişi daha çok dikkat çekiyordu. NATO’nun ağır silahları geldikçe halk inisiyatifi ve direnişi bir ölçüde geri plana çekilmiş gibi. Yani ağır silahlarla halk direnişi arasında bir ters orantı var. Diğer yandan, Ukrayna Hükümeti’nin NATO’dan silah alıp devreye sokması ise bir kaçınılmazlık olarak görünüyor. Ukrayna hükümetini bu tür silahları devreye soktuğu için eleştirmek mantıksız olur. Dolayısıyla ortaya böyle bir dilemma çıkıyor. Yani savaşta ağır silahlar konuştukça halk direnişi içine kapanıyor ve susuyor.

Bu dilemmanın bir çözümü yok mu? Bence yok. Dilemma, zaten çözümsüz bir kördüğüme işaret eder.

Gün Zileli

8 Mayıs 2022

www.gunzileli.net

gunzileli@hotmail.com


[1] George Orwell, Savaş Günlükleri, Çev: Levent Konca, Can, 2022, s. 94.

[2] Agy, s. 136.

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

12 Comments

  1. Rus düşmanı/karşıtı rengarenk bir CEPHE/BLOK: ABD-NATO militarizmi ve emperyalizmi, faşizm mayası çok sağlam olan ukrayna ulusalcığı ve ukraynalı faşistlerle işbirli yapan fırıldak Zelenski hükümeti, britanya emperyalizmi, alman-fransız emperyalizmi, yeşiller/çevreciler (bkz. alman yeşiller partisi), liberal demokratlar, liberal solcular, liberal anarşitler (bkz. Gün Zileli)

    Yukarda ismi geçen devlet, kurum, grup ve şahısların hepsinin rusya ve onun tarihi ile kapanmamış hesapları, hazmedilmemiş yenilgileri, kapanmamış kan davaları, birikmiş kin ve nefretleri vs. var.

    ABD-NATO emperyalizmi ve müttefiklerinin köşeye fena halde sıkıştırdıkları Rus ayısı, onu köşeye sıkıştıranların umdukları hatayı yaptı ve Ukrayna’yı askeri işgale girişti. Üstelik dünya çapında itibarını beş paralık ederek, defalarca “ukrayna’ya girme gibi bir niyetimz yok, sadece askeri tatbikat yapıyoruz” dediği halde.

    Fırsat bu fırsat tarihi rus ve rusya düşmanları; ezeli ve ebedi rus ve rusya düşmanları hurra diyerek rus ayısına hücum ettiler.

    Duruma bakılırsa rus ve rusya düşmanı pek renkli cephe rus ayısının tırnaklarını söküp dişlerini çekmeyinceye kadar durmayacak.

  2. Liberal anarşistler ve NATO savaş propagandası

    Zileli gibi liberal anarşisler ABD-NATO taraftarı ana akım medyada okudukları savaş propagandasına dayanarak yazı yazıyor, yorum yapıyorlar.
    Kendisine devrimci ya da anarşist diyen insanların NATO savaş propagandasının gönüllü taşıyıcılığını yapmaları içler acısî bir durum.
    1. Ukraynalı faşistlerin ve ukraynalı faşistlerle işbirliği yapan fırıldak Zelenski hükümetinin bir halk desteği olduğu kesin.
    Diğer yandan batı beslemesi fırıldak Zelenski hükümeti savaş başladığından beri 18-60 yaş arası ukraynalı erkeklerin ülkeyi terk etmesini yasakladı.
    Yani Ukrayna hükümeti ukraynalı erkekleri zorunlu silah altına alıp rusya’ya karşı savaştırıyor.
    Zileli’nin NATO medyasının savaş propagandasına dayanarak yukarda yazdığı gibi bir halk insiyatifi ve halk direnişi sözkonusu olsaydı 18-60 yaş arası ukraynalı erkeklere yurt dışına çıkma yasağı konup zorla silah altına alma ihtiyacı neden?

    2. Rusya’ya karşı “molotof kokteylleri ile halk direnişi” uydurma savaş propagandasına belli ki Zileli gerçekten inanmış.

    ABD-NATO beslemesi ukrayna ordusunun rusya’ya karşı başarısının sırrı halk desteği yada molotof kokteyli değil, ABD’nin ukrayna ordusuna verdiği askeri istihbarat bilgileridir.
    Yani ABD askeri istihbaratı uzaydan adım adım izledği rus ordusunun ve donanmasının konumunu, generallerin karargâhlarını anında ukrayna ordusuna aktarıyor.
    Bunu ABD basını da açık açık yazdı.

    3. Zileli gibi liberal anarşistler rus ve rusya karşıtı ve ABD-NATO yanlısı pozisyonlarını kamuoyuna “savaş duyarlılığı” olarak sunmaya çalışıyorlar.

    Ukrayna ordusunun ve ona bağlı neonazi taburlarının 2014 yılîndan beri aralıksız olarak topa tuttuğu Donbass bölge halkının maruz kaldığı savaşa “duyarsız” kalan Zileli gibi liberal anarşistler şimdi neden birdenbire savaş duyarlısı kesildiler?
    birincisi Donbass’taki bölgesel savaş ABD-NATO yanlısı ana akım medyanın doğal olarak ilgi alanına girmedi.
    ikincisi Donbass’ta saldırgan taraf rusya değil ABD-NATO beslemesi ukrayna ordusu olduğu için.

  3. ilginçtir ki, “tarihi Rus düşmanları” Rus işgalini örtbas etme peşindeler, en azından Rus işgali karşısında tamamen duyarsızlar. Sağ ve yandaş medyaya bakarsanız görürsünüz.

  4. Sayın Zileli,

    “tarihi rus düşmanları” olarak gördüğünüz sağ ve yandaş medyanın rus askeri işgaline karşındaki tavırları benim açımdan ilginç de değil anlaşılmaz da değil.

    Siz ezber bilgilerinizle düşünüyorsunuz, köprünün altından akan suları görmüyorsunuz.

    Sağ ve yandaş medyanın dahil olduğu cephenin koro şefi ya da şefleri kim? Erdoğan ve Bahçeli.
    Yani sağ ve yandaş medyanın Erdağan ve Bahçeli’nin ukrayna meselesindeki söylediklerine bakarak tavır almaları gayet anlaşılır.
    Buna “ideolojik esneklik” yada oportünizm de diyebiliriz.

    T.C. devleti ve hükümetinin rusya ile ilişkileri gayet iyi. Kendi devlet ve hükümet çıkarlarînı, ekonomik çıkarlarını düşünerek rusya’ya karşı NATO-ABD cephesine yüzde yüz bir destek vermiyor; ekonomik yaptırımlara ve ambargoya katılmıyor.
    ABD-NATO ve AB’nin de T.C. devletinin ve hükümetinin ukrayna konusundaki tavrını kabullendikleri belli; Erdoğan-Bahçeli hükümetine rusya’ya karşı ekonomik yaptırımlara katılma baskısı yapılmıyor.
    Bunda T.C.- batı ilişkilerinin iyi olmamasının da rol oynadığı ortada.

    Özetle T.C. devleti ve hükümeti osmanlının çarlık rusyası ile yaşadığı savaş durumunu yaşamıyor. Tam tersine rusya türkiyenin önemli bir ekonomik ve siyasi partneri haline gelmiş durumda.
    Bu durumda Erdoğan-Bahçeli ikilisinin ve yandaş ve sağ medyanın ABD-NATO beslemesi fırıldak Zelenski’nin kara kaşı kara gözü için yada tamamıyla “hümanist” duygularla rusya’ya karşı ukrayna’dan yana açık tavır almamaları anlaşılır değil midir.

    Not: T.C.’nin ukrayna’ya sattığı ve satmaya devam ettiği insansız hava uçağı “bayraktar” rus ordusuna karşı oldukça etkili bir şekilde kullanılıyor.
    Ukrayna’lılar bayraktar’a güzelleme yaptıkları bir “bayraktar şarkısı” bile bestelediler. İnternette var.

  5. “Bu yüzden, iki kesim arasındaki ilk günlerde görülen çetin çatışma bugünlerde biraz yavaşlamış görünüyor. Her iki kesim de argüman savaşını yavaşlatıp kendi muhasebesini yapıyor sanki.”

    Ukrayna konusundaki yaklaşımınızı baştan beri eleştiriyle izliyorum. Yukarıdaki cümleniz ilk baştaki tutumunuzda bir yumuşamaya işaret ediyorsa elbette olumlu… Nitekim 8 Mayıs tarihli ek yorumlarınızda ağır silahların sahne almasıyla halk direnişinin geri çekildiğini ifade ederek bunu teyit ettiğiniz de söylenebilir. Bunları elbette ileriye attığınız adımlar olarak görüyorum ve sevinçle karşılıyorum. Ancak düzeltmem gereken bir nokta var:

    Ukrayna cephesi asla zannettiğiniz veya anlatıldığı biçimde bir halk savaşı destanı olmamıştı, tanklara karşı molotoflar işin propaganda kısmıydı. Ukrayna’nın bir direnişi varsa başından beri şu iki konudan kaynaklanıyor: 1) Ukrayna’nın 8 yıldır süren büyük silahlanması. 2) NATO ve ABD’nin yine 8 senedir süren ve elbette savaşın hemen öncesinde ve çatışma başladıktan sonra çok daha artan askeri eğitim ve teçhizat desteği. Buna elbette çoğu kişinin fark ettiği şu faktörler de eklenebilir 3) NATO’nun inanılmaz iletişim ve istihbarat desteği 4) Rusya’nın başta sivillere zarar gelmemesi (ve kentlerin olabildiğince korunması) yönündeki hassasiyeti dolayısıyla güçtü olduğu topçu taktiklerinden ziyade daha hafif silahlarla harekata kalkışması. Ama bu son ikisi Rusya’nın elindeki değişkenler veya baştan bilinen parametreler olduğu için sürpriz sayılamayacağından “direnişin açıklaması” olarak görmüyorum. Aynı zaten doğal olarak Rus ordusu tarafından bilindiği için hesaba katılmış olması gerektiği için Ukrayna nasıl direndi sorusuna cevap olarak önerilemeyecek olan buzların çözülme döneminin pratik zorlukları gibi…

    Velhasılı fazlasıyla parlatılarak yansıtıldığı oranda bir halk direnişi aslında hiç olmamıştı. Bunu da zaten -bölgedeki HALKTAN düzenli olarak ve doğrudan aldığım haberlere dayanarak söylüyorum- iktidarın el değiştirdiği güney ve doğu vilayetlerinde tesis edilen devletin rahatça işlemeye başlamasından anlıyoruz.

    Ama siz bunu “bir noktadan sonra gelinen aşama” olarak nitelendirseniz de görünüşe göre -baştan beri ortada olan- gerçeği daha iyi gören bir konuma gelmeniz sevindirici. İleride bu savaşın gerçekleri ortaya çıktığında görüşlerinizi daha da güncelleyeceğinizi tahmin ediyorum. Son olarak eklemek istediğim bir şey olacak:

    Zafer daime Rusya’nın ve anti-emperyalist halkların olacaktır!

  6. İşgalci her zaman yenilir. Rusya kısa sürede yenildi. Vietnam’da ve Afganistan’da ABD’nin yenilgisinden çok daha kısa sürede. Zafer daima, işgalciye karşı direnen halkların olacaktır.

  7. Yenilene vurmam.

  8. Rusya ve ukrayna bataklığı

    Ukrayna’da ki savaşın gidişatına bakılırsa rusya ukrayna’da bataklığa saplandı.
    ABD gibi süper bir gücün tam desteğine sahip ukrayna devletini askeri işgal girişimi fiyaskoyla sonuçlanacak gibi görünüyor.
    Rusya’nın kendisine yönelik ABD-NATO kuşatmasını yarma operasyonu başarısızlığa mahkum görünüyor.

    NATO kod adlı savaş paktı bünyesine finlandiya ve isveç’i de dahil ederek rusya’nın etrafındaki kuşatma çemberini daha da daraltacak.

    ABD-NATO kuşatmasını yarma operasyonunun rusya için fiyaskoyla sonuçlanması rusya’yı ABD’ye “tamam patron sensin, ben global bir güç olma iddia ve hevesimden vazgeçtim” noktasına getirecek.
    Tırnakları ve dişleri çekilip etkisiz/tehlikesiz hale getirilecek rus ayısı, çakal ve tilkinin kendisine kıs kıs gülmesini mecburen sineye çekecek.

    Batılı emperyalistler korkarım ki putin’nin burnuna halkayı takıp götürüp çarşıda darbuka dümbelek eşliğde oynatsınlar.

  9. Sayın Zileli,

    Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girme başvurusuna karşı Erdoğan’nın tavrı ile ilgili tweet’lerinizi aşağıda okudum. Meseleye demokrasi ve özgürlükler açısından yaklaşıyorsunuz fakat
    böylesi bir yaklaşım meseleyi anlama ve açıklamaya yetmiyor bence.

    Şantaj ve pazarlık sanatı: Ey NATO benden Veto

    1. NATO’nun kurucusu ve patronu ABD’dir. NATO ülkelerinin yeni üye alımında kağıt üzerinde veto hakkı olsa da yeni üye alımında asıl belirleyici devlet patron ABD’dir.

    2. Erdoğan’nın vetocu tavrı şantaj denemesi ve “sinekten (bile) yağ çıkarma” mentalitesidir.
    Yani “kağıt üzerinde de olsa veto hakkım var. Benden veto dersem bana ikramda teklifte bulunurlar; taş attım da kolum mu yoruldu.”

    3. Bu vetocu tavrın bir de iç kamuoyuna yönelik mesajları var: reis Erdoğan yine yaptı yapacağını. İsveç ve Finlandiya’ya postayı koydu vs.

    4. Bu vetocu tavır İsveç, Finlandiya ve hatta ABD’den taviz koparma denemesidir. Ya tutarsa! Tutma ihtimali yüksek:
    “Ey batı, gönlümü kırdın, birkaç hediye ver, gönlümü alıver.”

    Finlandiya ve İsveç T.C.’nin Rojava’ya saldırısından sonra T.C.’ye silah ambargosu uygulamışlardı. Onu kaldırabilirler.
    Türkiyeden devlete muhalif siyasi sığınmacı alımını durdurabilirler.
    Hatta T.C.’nin geri istediği sığınmacılardan birkaçını Erdoğan’a teslim bile edebilirler.
    Bakarsın ABD, S-400 alımından dolayı üretim programından çıkardığı T.C.’yi F-35 savaş uçakları programına tekrar dahil etti. vs.

  10. Sayın Ukrayna DEVLET Başkanı Zelensky gibi Olmak İsteyen ama Olamayan Anarşist Zileli,
    “AB sınır ajansı 2021’in ilk yarısında rekor sayıda insanı sınır dışı etti.
    Sızan Frontex raporu, insanların baskı veya savaşla yüzleşmek üzere geri gönderilmeleriyle ilgili endişeleri alevlendiriyor.
    Frontex, 2021’in ilk altı ayında 8.239 AB üyesi olmayan vatandaşı sınır dışı etti.
    [Not: “Frontex”: Avrupa Birliği Sınır Güvenliği Birimi]”
    29 Nisan 2022’de, bir ay önce, halihazırda, Zelensky gibi medya artisti olmak isteyen Zileli’nin politika pazarlama ve reklamcılığını yaptığı 5,5 milyon Ukraynalılar AB’ye girmiş.
    “29 Nisan 2022
    24 Şubat’tan bu yana Ukrayna’daki savaştan kaçan toplam 5.468.629 kişi Polonya, Romanya, Moldova, Macaristan, Rusya, Slovakya ve Beyaz Rusya’ya girdi.”
    AB Komisyonu, “Putin’in bombalarından kaçmak zorunda kalanları açık kollarla karşılıyoruz. Geçici Korumamız, Ukrayna’dan savaştan kaçan herkes için geçerlidir” dedi.
    Irkçılık anarşistler kadar çeşit çeşit maşallah!

  11. Özgürlük mü, Irkçılık mı?
    En iyisi her ikisi. Tarih bunu kanıtlıyor. Özgürlük olan ülkelerde — ABD, Avrupa, Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda gibi ülkelerde bu hem geçmişte halkalarına dünyayı işgal etmek için mutlaka şart olan iştiyak (bilimde buna “neden” gayri bilimde buna mit denilir) şurubu içirildi, şimdi de beraberce dünya doğal ve insan kaynaklarının %80’inden fazla olmasının NEDENİ — bazıları NEDENİ kendileri gibi BÜYÜK BEYİNLİ olmada bulurlar, yani aynı ama aynı değil. Çin’in Malthus ve Darwin Saray Bilimcilerden bile önce, dünyada en fazla nüfusu olması ırkçılığından kaynaklanır. Sovyetler devrinde BÜYÜK BEYİNLİ olmak gereken Rusça “milletler” ambalajı içinde saklandı. Hindistan, Orta Doğu geride kalmaz. Beyazlaşma, sarışınlaşma ameliyatları her yerde olduğu gibi bunlarda da çok yaygın.
    Ukrayna’da özgürlük sevdası görenler bu bilimsel mantık içinde lak lak edenler. Haklı olduklarını gösteren bir haber.

    Rapor: ’30 yıllık ırkçı göçmenlik yasalarının’ neden olduğu Windrush skandalı
    Sızdırılan hükümet belgesine göre mevzuat İngiltere’nin beyaz olmayan nüfusunu azaltmak için tasarlandı
    Windrush skandalına yol açan ırkçı yasalar
    Raporda, “Her bir göçmenlik veya vatandaşlık yasası, en azından kısmen Birleşik Krallık’ta siyah veya kahverengi tenli insanların sayısını azaltmak için tasarlandı” diyor.
    Sızdırılan bir hükümet raporuna göre Windrush skandalının kökenleri, İngiltere’nin beyaz olmayan nüfusunu azaltmak için tasarlanmış 30 yıllık ırkçı göçmenlik yasasına dayanıyor.
    Kesin sonuç, yetkililerin geçtiğimiz yıl boyunca defalarca bastırmaya çalıştıkları İçişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilen bir belgede belirtildi.
    Not: Kısa bir süre önce medyada hız kazanan Amerika ırkçılığını, sarışın mavi gözlü İngiltere halkı “inanılmaz” buldu. Ben de ırkçılıkta en başta gelen İngiterenin ırkçılığı Amerika’ya götürdüklerini bilmelerini inanılmaz buldum.
    Not: Bırakalım, Zilelinin direnişiyle özgürlüğe kavuşmuş olan İngiliz BBC ve Amerikan CBS sarışın mavi gözlüleri, Ukrayna’ya su gibi akan ve gelecekte harabeye çevrilen Ukrayna’yı yeniden yapılandırma parası bir yana (kim yapılandıracak acaba? Sitedeki medya anal-izcileri bilir tabii, değil mi ama!) özgürce doğrusunu açıklarlar. Tabii, şimdi artık en güçlü propaganda doğruyu söylemek ama…:
    Ukrayna başsavcı yardımcısı David Sakvarelidze BBC News’de, “Her gün mavi gözlü ve sarı saçlı Avrupalıların öldürüldüğünü” görünce çok duygusal olduğunu açıkladı.
    CBS News’de, yabancı muhabir Charlie D’Agata Kiev’den bildiriyordu. “Bu, olmasını beklemeyeceğiniz veya olacağını ummayacağınız nispeten medeni, nispeten Avrupa bir şehir” dedi. Ayrıca bunun “Irak veya Afganistan” olmadığını da söyledi.

  12. Sayın Gün Zileli,
    Ukrayna başkanı Volodymyr Zelenskiy toparlanmak ve yeniden inşa için 750 milyar dolar yardım istiyor. Bu yardım IMF adlı kurum aracılığıyla yapılacak.
    IMF hakkında bilgi aradık ve aşağıdaki bize daha çok Ukrayna’nın geleceğinde bizi endişeye düşürdü,
    “IMF, dünyanın en nefret edilen üç harfi
    Kuralları siyasi motivasyonlara göre değişkenlik gösteren Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) etrafını bir sır perdesi sarmış durumda: kimileri için acımasız kemer sıkma politikaları, kimileri içinse sınırsız cömertlik. Bir dünya kurumunun kalbine dalıyoruz. Asansör kapısı açılıyor. İki genç kadın iner ve Slav dilinde sohbet etmeye başlarlar. Rozetleri Bulgar ve ekonomist olduklarını gösteriyor. Bize eşlik eden Filistin kökenli iletişim görevlisi, bizi Hintli bir ekonomist olan kuruluşun tarihçisiyle tanıştırdıktan sonra Türk pasaportlu bir ekonomist olan strateji departmanı başkanının ofisine götürüyor. Ziyaretimiz sırasında Hollandalı bir ekonomist, yine ekonomist olan bir Fransız ve Daha öncekilerle aynı mesleğe sahipti.”
    Siz ne düşünüyorsunuz? Bu durum Ukrayna için zararlı olabilir mi? Yoksa, Ukrayna-Rus savaşı bir kazan-kazan stratejisi mi?
    Ayrıca Volodymyr Zelenskiy’nin en son teknolojilerden biri olan üç boyutlu (3D) görüntüsü ile ileri teknoloji şirketlerinden de yardım istediği açık hava toplantısını gördünüz mü?

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir