“Troçki BüyükAda’da” Toplantısından İzlenimler
25 Ağustos 2024, Pazar günü akşamı, Büyükada Çelik Gülersoy Kültür Merkezi’nde Mehring Yayıncılığın organizasyonu ile “Troçki Büyükada’da” toplantısı yapıldı. Oldukça kalabalık bir topluluğun katılımıyla yapılan toplantının bir benzeri geçen yıl, yine Ağustos ayında yapılmış ama bundan haberim olmamıştı.
Bu yılki toplantıda açış konuşmasını Büyükada Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat yaptı. Mehring Yayın Yönetmeni Ulaş Ateşçi’nin yönettiği toplantının diğer iki konuşmacısı, Galatasaray Üniversitesi’nden Prof. Rıdvan Akın ve 4. Enternasyonal’e bağlı Uluslararası Yayın Kurulu (WSWS) başkanı David North’du.
Önce, kendisine tanınan 20 dakikalık konuşma süresini, Ulaş Ateş’ten izin isteyerek biraz aşan Rıdvan Akın’ın konuşmasına değineyim. Rıdvan Akın, elbette ağırlıkla Troçki’nin, 1929-33 yılları arasında ikamet ettiği Büyükada’daki yaşama koşullarından söz etti. İlgiyle izlenen, günlük hayatın ayrıntılarına yer veren hoş bir sunumdu. Akademisyenlerde pek sık gözlenen akademik sıkıcı ağırlıklardan arınmış bu konuşmayı zevkle dinledim.
Rıdvan Akın’ın, konuşmasının sonunda “Gazi Türkiyesi”nin Troçki’yi kabul etmesinden, Türkiye’nin o günkü rejimi ve “Gazi” adına biraz fazla övünmesi bile konuşmanın hoş havasını dağıtamadı. “Biraz fazla” diyorum, çünkü 1929-33 arası ile 1934-40 arası Stalin’in Troçki’ye yönelik politikaları açısından büyük farklılık gösterir. Türkiye ya da “Gazi”, Troçki’yi kendi isteği doğrultusunda değil, Sovyetler Birliği iktidarının ya da Stalin’in istekleri doğrultusunda ülkeye kabul etmiştir. Çünkü o sırada Stalin’in bütün isteği, Troçki’yi ülke dışında sürgünde tutmaktı. Zaten Troçki de Türkiye karasularına girer girmez, daha kendisini getiren gemideyken “Gazi”ye bir telgraf çekerek Türkiye’ye kendi isteği ile gelmediğini belirtmiştir.
Bununla birlikte, Türkiye hükümeti, Sovyetler Birliği’nde 1920’lerin başlarında önemli roller oynamış ve Sovyet Kızılordusu’nu kurup yönetmiş sürgündeki bir devlet adamına gereken saygıyı göstermiş, özellikle Büyükada’daki ikameti sırasında en iyi koşullardan yararlanması için elinden geleni yapmış, o sırada Stalinist ölüm timleri henüz Troçki’yi öldürme emri almadıkları için, makul tedbirlerle Troçki’nin güvenlik içinde yaşamasını sağlamıştır.
Stalin, Troçki’nin öldürülmesine Kirov cinayetini tertip ettiği 1 Aralık 1934’ten sonra karar verdi. Bu cinayet, bütün eski Bolşeviklerin 1936-38 arasında gösteri mahkemeleri yoluyla idam edilmelerine karar verilmesinin ve uygulanmasının, “Büyük Temizlik”in başlangıcıdır. Dolayısıyla 1933’e kadar olan dönemin sürgün koşullarıyla 1935 sonrası sürgün koşulları birbirinin tam zıddıdır. Avrupa hükümetleri Sovyetler Birliği’nin baskısına direnememiş ve Türkiye’den ayrılarak Avrupa’ya geçmiş Troçki’ye birbiri ardından kapıyı göstermişlerdir. En son, Troçki’ye oturma izne veren Norveç hükümeti de Stalin’in baskısı sonucu Troçki’yi kapı dışarı etmiştir.
Eğer Stalin’in “diplomatik” baskısına direnmek gerçekten kahramanlıksa bu kahramanlığı gösteren tek ülke Meksika olmuş ve Troçki’yi Sovyetler Birliği’nin kabadayılıklarına rağmen kabul etmiştir. Troçki’nin, örgütlü bir katil çetesi mensubu tarafından (Mercader) başına buz baltası vurularak öldürülmesi de 1940 yılında bu ülkede meydana gelmiştir.
Bu bakımdan, Stalin’in isteklerini geri çevirmeyerek Troçki’yi kabul eden “Gazi Türkiyesi” ile Stalin’in tehditlerine rağmen Troçki’ye kapılarını açan Meksika hükümetinin tutumları arasında benzerlik değil, zıtlık vardır.
Gelelim WSWS’nin Troçkist yönetmeni Mr. North’a. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, konuşmasının Türkçesi izleyenlere dağıtılmasına rağmen, Mr. North’un, Rıdvan Akın’a tanınan sürenin neredeyse üç katı uzunlukta İngilizce bir konuşma yapmasını tuhaf karşıladım. Acaba orada bulunanların büyük çoğunluğunun İngilizce bildiğini mi sanıyordu ya da ona öyle mi söylenmişti. Evet, Büyükada kültürel bakımdan üst düzeyde bir yerdir, dinleyicilerin arasında birçok kolej mezunu bulunabilir ama yine de sonuç olarak bu kadar uzun bir İngilizce konuşma yüzde kaç verimli olmuştur, oldukça kuşkuluyum. Şahsen ben çok sıkıldım. Biraz acul karakterli bir insan olduğum için bunu enikonu da belli ettim sanırım. Dinleyenlerin çoğu benim gibi davranmamışsa bunun sebebi, konukseverlikleri ve Büyükada’ya konuk olarak gelmiş bir insana gereken nezaketi gösterme kaygısı olsa gerek.
Hadi bunu geçelim ama konuşmanın içeriği de bir hayli dikte edici öğretmen tavrındaydı. Espri yok, gülme yok! Zaten Mr. North oldukça sert yüz hatlarına sahip biriydi, bir de dikte edici, sert vurgular, bizim sol tarihimizde artık geride bıraktığımızı sandığımız anıları canlandırdı, şahsen bende öyle oldu.
İçeriğe ilişkin de birkaç şey söyleyeyim: Mr. North, Britanyalı bir akademisyen olduğunu söylediği bir profesöre, Mr. John Kelly’e kafayı fena halde takmıştı. Zaten konuşmasının dörtte üçü onunla polemiğe ayrılmıştı. Herhalde Mr. North, bizleri “eğitmek” için Kelly’i “denek taşı” olarak kullanmaya karar vermişti. Bu tür işlerle yakından ilgilenirim, ben bile Mr. Kelly’nin adını ilk kez duyuyordum. Orada bulunan adalıların ya da adalı olmayanların da Mr. Kelly’le o kadar yakından haşır neşir olmak isteyeceklerini sanmıyorum. Meğer bu Profesör Mr. Kelly de kafayı Troçkistlere takmış ve haklarında iki eleştirel kitap yazmış. İşte Mr. Kelly’nin topa tutulmasının nedeni bu. Evet ama bu bizi neden ilgilendirsin ki?
Fakat Mr. North’un işin (ya da Mr. Kelly’in) peşini bırakmak niyetinde olmadığı anlaşıldı. Vurdu da vurdu. Zavallı Mr. Kelly’i de savunacak bir kişi yoktu ki orada. Neyse, aslında bu darbelerin amacının muhatabını yerin dibine geçirmek olduğu düşünülse de tam öyle değil. Onun üzerinden başka mesajlar verdi Mr. North. Mesajın birincisi şu:
“Geçtiğimiz üç hafta boyunca Ukrayna – ABD ve NATO tarafından sağlanan silahları ve diğer kaynakları kullanarak – Rusya topraklarını istila” (abç, GZ) etmiş. (Mr. North’nun dinleyenlere dağıtılan, konuşma metninin Türkçesinden, s. 6)
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden tek kelimeyle söz etmek yok. Ama savaş içinde Ukrayna Rusya’nın topraklarına birkaç kilometre girdi diye “istilacı” oluyor. Dahası, Mr. North, Putin’e de akıl vermiş: “Putin rejimi hangi noktada, sadece Ukrayna’ya değil ama aynı zamanda ABD ve NATO destekçilerine karşı misilleme yapmaktan başka çaresi olmadığı sonucuna varacak?” (agy)
Toplantının sonunda, soruların yazılı olarak verilmesi “kuralını” fiilen çiğneyip bu saçmalığa değindim ama itiraf edeyim Mr. North’un Kuzey Buz Denizi soğukluğundaki gözleri ve bakışları cesaretimi bir hayli kırdı. Örneğin, İsveç ve Finlandiya gibi etliye sütlüye karışmayan ülkelerin aniden NATO’ya girme kararı almalarının nedeninin NATO yayılmacılığından çok Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı olduğu noktasını söylemekten bile vazgeçtim. Bir de Mr. North’un cevaben 1 saat daha İngilizce konuşacağından korktum. Anakaraya beni taşıyacak vapurumun kalkmasına 20 dakika kalmıştı.
İkinci noktaya da değinip bitireyim. Mr. North, Mr. Kelly’i bir kere yakalamışken bırakmak niyetinde değildi. Üstelik bu seferki tespiti iyice tüyler ürperticiydi: “Kelly, Troçkist hareketin etkisine karşı koymak için (Mr. Kelly’e bir yerde rastlarsam boşuna endişelendiğini söyleyeceğim, GZ) kapitalist devlet ve onun işçi hareketi içindeki acentaları – sendika bürokratları, sosyal demokrat reformistler, Stalinistler, anarşistler, burjuva milliyetçileri – tarafından kullanılan güçlerden hiç bahsetmemektedir.” (agy, s. 8)
Mr. North’un yerinde olsam ben de bundan bahsetmezdim. Toplantıda mutlaka Stalinistler de vardı. Hadi o bir yana, toplantının açış konuşmasını yapan Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat’ın “sosyal demokrat reformist” CHP adayı olarak seçildiğini önceden kimse söylemedi mi Mr. North’a? Ben orada bir anarşist olarak bulunuyordum. Rıdvan bey, konuşmasından anladığım kadarıyla “Atatürk milliyetçisi” bir akademisyendi.
Gerçi çok da şaşırmadım. Şu sırada İspanya’36 kitabıma çalıştığımdan, Troçki’nin İspanyol Devrimi (1931-1939) kitabında da (Yazın, 2000) Stalinistleri, Anarşistleri, devrimci Marksist POUM’u, sosyal demokratları aynı kefeye koyan, Stalinistler tarafından işkenceyle öldürülen POUM lideri A. Nin’i “hain” olarak niteleyen birçok satırına rastlamıştım.
Bazen insan, acaba bugünkü Troçkistler, ölmüş Stalinizmin hayaletleri mi türünden absürd düşüncelere bile kapılabiliyor.
Gün Zileli
26 Ağustos 2024
Troçki’nin İspanyol devrimine dair makalelerinde “hain” ibareleri hangi pasajlarda geçiyor belirtmelisiniz…Troçki’nin üslubunda bu türden etiketler var mı?
Var. Lev Troçki, İspanyol Devrimi (1931-39)Yazın Yayıncılık, Bir çok yerde var ama ilk elde s. 224, 230 ve 286. sayfalara bakılabilir.
https://x.com/ssosyalizm/status/1829794574589460689?s=46
Benim bilgisayarın ses düzeni kötü olduğu için söylediklerini izleyemedim. Ayrıca, Mr. North’un söylediklerinin Türkçesini gönderirseniz cevabını herkes anlayabilir. Herkes ingilizce bilmiyor.
Gerçekten insan artık hayret ediyor. WSWS’yi stalinist yapmaya çalışmak da ancak size yakışırdı. Trotskist sektlerin bölünmelerine mi aşina değilsiniz, yoksa WSWS’nin tavrından mı haberiniz yok bilmem ama “Stalinist” WSWS’nin anti-stalinizmi öyle bir noktada ki Duterte ve Marcos ile yarışır düzeyde FKP düşmanlığı yapmaktadır ki bu sadece bir örnek. Bilmem Gün Zileli, Filipinler KP’sine “stalinist” diye WSWS nam tecavüzcü dostu (Polanski, Allen vb.) Trotkist sektin penceresinden bakar mı? Kaldı ki WSWS aksine Brejniyefçileşen Spartakist Liga aleyhinde olmuş, Sovyetlere hasmane (Cliffçi seviyede olmasa da) tavır takınmıştır.
Anonim arkadaşım, ben MR. North’a yazının hiçbir yerinde “Stalinist” demedim. Yazıyı anlamak için dikkatli okuman gerekiirdi, sadece tavrıının bana Stalinistleri hatırlattığı”nı ama bunun da absürd bir şey olduğunu belritiyorum. Hizipler konusu iie beni hiç ilgilendirmiyor. Hatta WSWS’nin ne yaptığı ne ettiği de. Selamlarımla.
Gün bey, “Bazen insan, acaba bugünkü Troçkistler, ölmüş Stalinizmin hayaletleri mi türünden absürd düşüncelere bile kapılabiliyor.” demişsiniz. Elbette ki tutup da WSWS’ye literal Stalinist dediğinizi iddia etmedim. Her kötü şey için bir stalinizm umacısı yarattığınız için alakalı her şeye yapıştırıyorsunuz. WSWS’yi eleştirmek için “stalinizm”le kıyasa ne gerek var? Kaldı ki “stalinizm”e gerek de yok, Trotskiy’in kendisi gayet fetihçiydi.
Somut olarak karşılaştığım Mr. North, kıpırtısız yüzüyle ve Kuzey Buz Denizi mavisi soğuk gözleriyle bana Stalinist aparatçık tipine daha uygun gibi geldi.
Doğu Perinçek’ten TGB tutuklamalarına sert tepki: “AK Parti’nin baskısını kınıyoruz”
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, ABD askerinin başına çuval geçiren 10 Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesinin tutuklanmasına sert tepki gösterdi. Perinçek, tutuklamaları “uluslararası güçlerin Türkiye üzerindeki baskısının bir parçası” olarak nitelendirerek, AK Parti hükümetinin bu süreçte emperyalizme boyun eğdiğini öne sürdü.
Gün Zileli’nin Büyükada’daki Lev Troçki anmasına yönelik tahrifatına yanıt
https://www.wsws.org/tr/articles/2024/09/02/cvyk-s02.html
A reply to an anarchist’s falsification of the Leon Trotsky commemoration on Prinkipo
https://www.wsws.org/en/articles/2024/09/01/tdhd-s01.html
Une réponse à la falsification par un anarchiste de la commémoration de Léon Trotsky à Prinkipo
https://www.wsws.org/fr/articles/2024/09/03/sqpj-s03.html
Eine Antwort auf die Verfälschung des Leo-Trotzki–Gedenkens auf Prinkipo durch einen Anarchisten
https://www.wsws.org/de/articles/2024/09/02/prin-s02.html
Respuesta a la falsificación de la conmemoración de León Trotsky en Prinkipo por parte de un anarquista
https://www.wsws.org/es/articles/2024/09/04/prxz-s04.html
I don’t care about Trotskyism, anarchism, or any other civilized ism’s.
I only care about primitives that I worship 5 times a day.
Le primitivisme, c’est moi!
Pipsqueak was a great anti-progressivist thinker, so powerful and so wise, he could use his rhetoric to influence millions of people to convert them into anti-civilizationism.
He had such a knowledge of the primitivism, he could even keep the ones he cared about from civilization.
İsveç yerine İsviçre demişim. Yazınızı okuyunca bu hatamı fark ettim. Düzeltme için teşekkürler.
Seneye daha az çatık kaşlı bir konuşmacı gelse iyi olur.
Belki gelecek yıl Kronstadt bahriyelilerinin haklı isyanının kanlı bastırılmasını tartışırız.
Kronstadt olayında Troçkizmin haksız, anarşizmin haklı olması (ki tartışılabilir, her iki tarafın da suçlu olduğu gibi farklı görüşler de öne sürülebilir), başka herhangi bir konuda (örn; Ukrayna’daki NATO-Rus vekâlet savaşı) Troçkistlerin bütün politikalarını otomatikman haksız mı çıkarır? Ya da tersi?
Anarşistlerin dün haklı bir isyana girişmeleri, bugün onları her türlü eleştiriden koruyan bir kalkan mı olmuştur?
Kronstadt gibi konuları her zaman tartışabiliriz. Gelecek yıl da olabilir dediğiniz gibi. Kaçmıyorlar herhalde.
Fakat şu sıralar yaklaşan ABD seçimleri gibi daha acil meselelere (örneğin Er-Do[ğa]nald Trump’a karşı “kötünün iyisi” diyerek Kamal Harris’i destekleyen Kamalist Sol’un eleştirisine) odaklanmak daha uygun olur kanımca.
NATO is a Terrorist Organization:
https://www.youtube.com/watch?v=q9tpWg-N228
olur mu öyle şey. Anarşizm “adına” konuşmayayım ama benim şahsen en sevdiğim şey eleştirilmek ve anarşizmi eleştirmektir. Eleştiriye kendini kapayan yıkımını da hazırlar. Leninizm de öyle olmamış mıdır?
Gün ağabey, ne yazık ki günümüzde Troçki’yi bir peygamber ve onun söylediklerini-yazdıklarını kutsal ayetler-metinler olarak gören troçkist sektler mevcut… yani totalitarizmin adı değişse de tadı değişmiyor. Anti-stalinizm adına Stalin’e rahmet okutacak örgütsel yaşama sahip troçkist siyasetler var maalesef…
Önce bir düzeltme: ““Troçki BüyükAda’da” Toplantısından İzlenimler” yazısı yerine “Daha güçlü cellattan kaçan cellat Troçki Büyük Ada’da”
Marksist bataklığı mı yoksa anarşist bataklığı mı?
Bu çeşit cankurtaran simitleri kendi başlarına sorun değil, tarih açısından bakılınca zamana uymalar diyebiliriz. Son 8-10 bin yıl devletli Medeniyet tarihinde bunlara benzer kulağa hoş gelen sayısız kurtuluş ideolojileri oldu. Ne var ki, şu an dünyada yaygın kurtuluş uzun havalar görecelik: “senin kurtarıcın, benim kurtarıcım” dırdırları. Bu uyuşukluğa devam etme bahaneleri zararlı olduğu kadar sıkıcı.
İyi ki hala bu deli gömleğini yırtıp çıkanlar oluyor.
“‘Sorun insanlar değil, sistemdir’: Radikal bir gıda grubu dünyaya nasıl yayıldı? INCREDIBLE EDIBLE’ın gerilla bahçecilik hareketi, insanları gıda yetiştirmeyi ve daha fazlasını kendi ellerine almaya teşvik ediyor
Pam Warhurst ANARŞİST OLMADIĞINDA ısrar ediyor. Yine de, yemek odaklı bir gerilla bahçecilik hareketi olan INCREDIBLE EDIBLE’ın kurucusu, DEVLETİN İNSANLARIN YOLUNDAN ÇEKİLMESİNİ İSTİYOR.”
Kaynak: https://www.theguardian.com/environment/2024/sep/13/radical-food-group-incredible-edible-guerrilla-gardening Cuma 13 Eylül 2024
DEVLET-ENDÜSTRİ-BANKA, baba oğul ve kutsal ruh/teslis ve yararlı salak rehipleri bilim adam ve kadınları, doktorlar, avukatlar… Ve şimdi tüm dünyayı yöneten yüzde yüz salak yapay zeka uzmanı bilgisayar bilimcileri.
Özet: Modernleştir, standartlaştır, yok et!
Sayın “Le Perroquet Primitiviste & Pipsqueak the Wise” artistlği yapan.
Sizin gibi, allah sizi annenize babanıza ve tüm devrimci solculara bağışlasın, bir profesyonel devrimci-eleştirici-solcu-falan filan medya ucubesinin, benim yazılarımda Aydınlık Devri Baş Artistleri-Kapitalizm-Sosyalizm-Komünizm-Marx-Hitler-Lenin-Stalin-Troçki-Mao falan filan gibi dünyayı asıl-gerçekten-kökten-falan filan değiştirici arayıp bulamaması tamamıyla olağan. Ben bilerek ucube cahilleri kışkırtıyor ve uzak durduruyorum. İma ettiğiniz gibi ben tutucu ve gericiyim.
Ama ayrıntılara girersek cahilliğiniz çekilmiyor. 5 vakit namaz kılanlar, zamanı o günlere ayarlarsak, tıpkı siz devrimci solculardı. Sadece cahillikte değil iki yüzlülükte de: Kendi aralarında %90’ı aşan okuma-yazma bilmeyenlere rağmen yazmasını bilmeyenleri, tabii köle ticaretine uyanana kadar, kılıçtan geçirdiler. Tıpkı sizler gibi kendi cahilliklerini diğerine yansıttılar: O devre, halis kız oğlan kız Türklerin “PİS ARAP” diye adlandırdıklarının dilinde Jahiliyyah (Cahiliye Dönemi; Arapça: cāhilīyye, “bilgisizlik”) devri denir.
Gelelim asıl konuya: Evcilleştirilip insan-kaynağı olmuşları taş uykularından uyandıran ve tüm İNSANLIK adına konuşan bireylerin son reenkarnasyonlarını yukarıda sıraladım. Cahillik cennetindeki derin uykudan uyandıranlara yeni, en son, en etkili, bilimsel deneylerle kanıtlanmış uyku hapları dağıtanların tarihte adını geçenler en az 1-2 bin yıl öncesine uzanır.
Eğer sizde biraz utanma olsa bu devire bakar ve tıpkı son peygamberler gibi hepsine ortak olan fikrin doğru yoldan çıkmış olmak, cennetten kovulmak, doğadan yabancılaşmak ve benzeri bilgece öğütlerle süslendiğini görürsünüz. Şimdi bile bu kalıp düşünce insanlar arasında sonsuz yaygın. Tarihte, dünyanın kovboylardan tüccarların eline geçişi yan ısıra, derinlere giden bir devrim olduysa, bizi robotlara çeviren dünyayı eleştirme sizler gibi cahilliklerini gururla sergileyen doğuştan robotlaşmış medya ucubeleri üretti. Benim de asıl amacım bu medya ucubeleri olmak için can atanlarla alay etmek, hepsi o kadar.
Not: Eğer bu sitede diğer devrimcilik meslektaşlarına bilgelik çamurları atanlardan sonsuz daha büyük beyinlilerin çamur atmalarını okumak isterseniz Norman Finkelstein’nin “Soykırım Endüstrisi” kitabını ya da sizler kadar utanmaz olan İsrail savunucularını okuyun.
Somut örneklerle sadede geleyim. Cesare Lombroso’yu dirilten bir anarşist ağa-bey (gerçi ben Atatürk’den bu yana ağa kalmadı sanıyordum?) diğer bir devrimci meslektaşını, David North, frenoloji bilimselciliği ile incelemiş. Karşı taraf askerleri hemen çamur atma saldırısına geçmişler.
Emekliye ayrılma zamanı uyanmaya başlayan anarşist ağa-beyninizi bile okumuyor / sözünü dinlemiyorsunuz!
Bakın, bu ultra-anarşist olarak yeniden doğan ağa-beyniniz ne demiş: “Anarşizm “adına” konuşmayayım ama benim şahsen en sevdiğim şey eleştirilmek ve anarşizmi eleştirmektir. Eleştiriye kendini kapayan yıkımını da hazırlar. Leninizm de öyle olmamış mıdır?”
Her halükarda, bırak 6 milyon insan tarihini, sadece yaşam bizden 4 milyar yıl ilerde. Sanırım biraz alçak gönüllü olmakta yarar var. Atom bombaları, 8-10 kişileri dünyanın yarısı kadar zengin olanlar ve hepsinden ötede sosyal medya denilen pornografi ile sizi günde 24 saat arkadan pompalayan ve önden ağzınızı sulandıran ve artık DÜNYA KÜLTÜR alanı denilecek ucubenin (diğer bir adıyla, tarihte sizler gibilere en uygun olan Kapitalizm düzenin) intihar etmekten başka bir çaresi kalmadığını görmekte yarar var. Ben bunu sadece bilmiyorum, buna en az 60 yıldır derinden inanıyorum. NİHİLİZM bunların TEK TANRISIı.
Ama belki bu nedenden bilgilerime bilgi ile cevap vermektense özünüz olan b*ku bana atıyorsunuz. Tüm insanlığa yansıttığınız kendi sefaletinizin evrensel olduğu inancınız çok pis kokuyor. Hatta efendilerinizin k*çlarını yalama hevesiyle benim bundan kurtuluş olduğuna inanmama inanacak kadar cahilsiniz.
Yaşasın YENİLİK! Sansürü geçmeyen yazımı temizleme yerine YENİLEDİM.
“Le Perroquet Primitiviste & Pipsqueak the Wise” artistliği yapanlara bir yanıt.
Benim yazımın özbeöz orta-sınıf anarşist sansüründen geçmemesi bana Troçki benzeri EMEK-EMEKÇİ çığırtkanı, solcu, ilerici günümüz İNGİLTERE LİDERİ Keir Starmer’ın bir faşistten akıl almak için İtalya’ya gitmesini hatırlattı.
“Keir Starmer, İtalya’nın ‘dramatik’ istatistiklerinden ders çıkarmak içi oraya gitmiş. Ancak bir Guardian gazetesi araştırması, AB parasının şok edici suiistimallere karışan, insanları çölde ölüme terk eden ve kaçakçılarla işbirliği yapan memurlara gittiğini ortaya koyuyor.”
“G. M, Tunus (benden ek: elhamdülillah özbeöz Türkler ve Başıkanlıları gibi Müslüman) güvenlik güçleri tarafından göçmen kadınlara yönelik toplu tecavüze tanık oldu.”
Bu sitenin ahlak polisini anladıysam: HAKARET ET AMA AĞZINI BOZMA! Bu da dünyayı madde ve insan harabesine çeviren orta-sınıf büyük beyinlilerinin son beyin yıkama şantajlarının en başta gelenlerden biri: ‘HATE SPEECH’
Bana kibarca hakaret edenler sitedeki diğer Batı’nın son medya-demokrasi-görecelik dili konuşanlara dalkavukluk edenlerden. Bu gazlanmış, beyinlerini boşaltılıp yeniden dolduran Atatürk-Marks ilericilik çığırtkanlarına şükür, bir zamanlar YANLIŞ İran-Arap dil ve inançlar yerine dünyayı kendine benzetip harabeye çeviren Batı dilleriyle bana küfürsüz hakaret ederler. Eski dilde ticaretçilik eden şehirli, orta-sınıflılardan oluşan Batı, diğer binlerce benzeri gibi, devrimciliği bile bir MESLEK etti. O gün bu gün devrimciler bir yerde tutunamayınca başka yere kaçıp özgürlük bülbüllüğü ederler. Bu profesyonel devrimciler, hayatta kalmanın bile bir kavga sonucu olduğunu ilan eden Batı’nın bilimsel kı*ına saplanmış, çıkamıyorlar. Kavgayı savunan Karl Marks Kapital kitabını Darwin’e ithaf etmek istedi ama aynı bana hakaret edenler gibi zamanının medya algılama antenleri çok daha güçlü olan Darwin onu kovaladı.
Sıradanlar kısa keserler: “Doğduğun yer değil, doyduğun yer!”
Devrimcilik MESLEĞİ meslektaşın ““Troçki BüyükAda’da” Toplantısından İzlenimler ” yazısı ve yorumlar devrimcilik mesleğine sarılanlarla dolu. Ama dahası da var.
“Sadece parti ile ve parti aracılığıyla haklı olabiliriz, çünkü tarih haklı olmanın başka bir yolunu sunmamıştır”.
Bu lafı eden ve partinin kiralık katili-yandaşı-müridi Troçki geberdikten sonra kendisi gibi sayısız MESLEKTAŞ fırlamaları doğurdu.
Bir de bu katilin katilinden bir alıntı var: Stalin’e göre, “Lenin’in dinleyicilerini büyüleyen şey ne fikir ne de hatiplik yeteneğiydi; ‘mantığın karşı konulmaz gücü’ idi. Marks’ın fikri kitleleri ele geçirdiğinde ortaya çıktığını gücün, fikrin kendisinde değil, güçlü bir dokunaç ve sizi bir mengenede olduğu gibi her taraftan yakalayan ve tutuşundan kendinizi kurtaramadığınız mantıksal gelişiminde bulunduğu keşfedildi; ya teslim olmalısınız ya da tam bir yenilgiye hazırlanmalısınız.”
Günümüze ne kadar benziyor! Çok daha önce doğan, dünya işlerini insanlara bırakması için gökyüzüne oturtulan, bu aşkın TEK ALLAH devrimcisi bülbül peygambere göre allah 4 bin yıl önce İsrail’ini günümüz torunlarına vaat etmiş. Tabii bir de İngiltere imparatorluğu var. İngiltere, bu yeri hem ırkçılık hem de sarışın mavi gözgülülükte kendisine benzeyenlere hediye etti. Şimdi ırkçılık ve büyük beyinlilik dil cambazlığı ile İsrail soykırımının meşruluğunu savunanlar var. Gel de küfür etme!
Cahillere bir hediye: Aynı allah Irak’ı talana çevirmesini Bush’a ayan beyan etti. Hawaii’de benzeri var. Batı Hawaii’yi ele geçirip kendine benzetmeden çok daha önce, birinin kral olması merasimi yapılırdı. Merasimde aralarından biri denizden gelen bir yabancı taklidi yapar ve böylece kral olurdu. Orta Çağ’da bile benzeri bir kalıntısı var. İmparator allahın lütfuyla imparator olurdu. Şimdi maşallah her BİREY bir İMPARATOR. Hele bu sitede anal-izciliik yapanlar, hiç sorma!
Not: Bir zamanlar Marks’ın kurtuluş dırdırlarına inanan bir tanıdık “şiirsel” olmayan bir dille özetledi: At gözlüğü takmak! Şimdi de bir anarşistlik var.
Tabii asıl kurtuluş GÖRECELİKTE/CAHİLLİKTE.
Okul içi veya okul dışı İŞ ve İŞÇİ BULMA kurumlarının kurbanları olanlar sadece profesyonel devrimciler değil. Üretim-Tüketim köleleri (kurtuluş ordusu) EMEKÇİLER, Bilim adam-kadınları, teknisyenler, gazeteci-jurnalciler ve milyonlarca gönüllü köleler.
Eğer sadece “Aklın Gerçekleri ve Olguların Gerçekleri” ayırımı müritlerindenseniz, olguların gerçeklerine varmanın diğer aklın gerçekleri yolları da var.
M.Ö. 1060 – MS 632 arasında ve özellikle yaklaşık 120 yıldan daha kısa bir sürede, M.Ö. 600-480, yani sadece dört veya beş nesil içinde, beş büyük Mesih ortaya çıktı: Zerdüşt, ‘İkinci’-Yeşaya, Buda, Konfüçyüs, Pisagor
Not: İsimler en yaşlıdan en gence sıralanmıştır.
‘İkinci’-Yeşaya öldükten sonra şiir-türkü yazan Pir Sultan Abdal’a benzer.
M.Ö. altıncı yüzyıldaki beş Mesih birbirlerinden bağımsız olarak ortaya çıkmış olsa da ortak bazı özelliklerini ayırt edebiliriz.
Günümüzde etkisi olma açısından Pisagor hariç bu Mesihler bugün hala insanlığı doğrudan veya dolaylı olarak etkilemeye devam etmekteler: Örneğin Zerdüşt’ün ÖLÜMSÜZLÜK, SON YARGI, TANRI’NIN KUTSAL RUH ARACILIĞIYLA İŞLEYİŞİ. Bu inanış Yahudiliğe ve oradan da Yahudilikten doğan Hıristiyanlık ve Müslümanlığa girdi.
Çok daha önemlisi günümüze egemen olan b*kunda boncuk bulma/ her bireyin evrenin merkezi olması/sosyal medya/büyük beyinliler falan filan.
En önemli ortak özellik, BİR BİREYİN, İNSANIN KENDİSİNİ İÇİNDE BULDUĞU EVRENİN İÇİNDE VE ARKASINDA NİHAİ MANEVİ GERÇEKLİKLE DOĞRUDAN KİŞİSEL BİR İLİŞKİ KURMASIDIR.
Başlangıçta, İnsan’ın nihai gerçeklikle ilişkisi bireysel ve kişisel değil, KOLEKTİF VE KURUMSALDI (daha henüz “evet, her birey bir merkez ama bazıları daha merkez” alayını dile getiren canım kurban Orwell doğmamıştı.). UYGARLIK ÖNCESİ TOPLUMLARDA İNSAN kendi gücü dışında olan doğal güçler aracılığıyla nihai gerçekliğe yaklaşırdı.
Uygarlığın elde edilmesinden sonra, İnsan nihai gerçekliğe yaklaşımını değiştirdi. İnsan dışı Doğa’yı tanrılaştırmak yerine, bir insan topluluğunun kolektif gücünü tanrılaştırmaya başlamıştı. Günümüzdeki tenasühü KAPİTAL, peygamberleri DEVLET-ENDÜSTRİ-BANKA ve yamakları yararlı enayi bilim adam-kadınları. Doğa ile mücadelesinde kolektif insan gücünün büyük ölçekte örgütlenmesiyle İnsan, kaldıraç dengesine kendine eğme ödülünü kazandı.
O gün bu gün, İnsan, gücün en güçlü somutlaşmasına tapmakta, maşallah, son derece istikrar göstermiştir. Ancak ruhsal olarak, tapınma nesnesi olarak insan dışı Doğa’nın kolektif insan gücüyle değiştirilmesi bir GERİLEMEYDİ. İnsan, ruhsal bağlılığını bu şekilde aktardığında, hedefe yaklaşmak yerine uzaklaştı.
Beş Mesih de, birer birer, doğup büyüdüğü topluluğa olan manevi bağlılık mirasından koptu. Geleneklere meydan okuyarak, hem Doğa tapınmasını hem de İnsan tapınmasını reddetti. Böylece kendini engelleyici ve vizyonunu karartıcı perdeleri kırarak salt, katıksız ve çıplak manevi gerçeğe kavuştu. Bu başarı peygamberlerde açıkça görülür. Bir peygamber, sözlerinin doğrudan tanrısı tarafından ilham edildiğine ve herhangi bir sosyal medya aracılığıyla olmadığına inanır ve bunu savunur.
Bu başarının en son reenkarnasyonu Yapay Zeka Mühendisleri, Dünyanın yarı nüfusu kadar para ile kabız (bak Freud) olmuş 8-10 kişi, nükleer savaş maslahatları elinde ABD ve uşakları Batı ülkeleri, sözüm ona farklı olan Çin ve Rusya ve diğer benzeri zıpçıktılar.
Troçki yukarıdaki geleneğin ÇOK BÜYÜK BEYİNLİLERİNDEN biriydi. Her Mesih, her peygamber, o da olmazsa her sadık mürit gibi uykuda olan insanların gözlerini en yukarılara açmak, dünyaya etkilemek ve değiştirmek geleneğinin çığırtkanı, komisyoncusuydu.
Bu yazıyı yazan ise, sitedeki tarih bilmeyen, medya ucubeleri kara cahillerin saldırılarından korktuğundan Meçhul Büyük Beyinli olmayı seçti.
Gönül isterdi ki solcu-devrimci “x-y-z-istler”, namı diğer solcu-devrimciler, kapitalistleri taklit etme yerine DEVLET-ENDÜSTRİ-BANKA ve projesini uygulayan sadık uşağı DOĞA MODERN BİLİMİ-İNSAN MODERN BİLİMİNİN yıkıcılığını görür, amaçlarına KAPİTALSİZ varmanın imkânsızlığını anlarlardı.
Dünya çoğunluğu, sosyalist /komünist postlarına bürünen ulusal-devletçiler de dahil, koloniler ve köle ticareti ile KAPİTAL allahına erişip zenginliğini sergileyen Batı’nın yaydığı akıl almaz sahtekârlığa inandılar. Daha eskiye giderse de Türkiye’yi Atatürk-Marks iyice pompaladı. Daha da eskiye gidersek, Medeniyet zincirinde son halka olan Batı, günündeki teknolojik gelişmeler nedeniyle çok daha büyük bir coğrafi alanı talan ve virane etti. Taklitçilerin gözleri böyle kamaştı.
Troçki, kısa bir sürede iç koloni-soykırımıyla zengin olan ve dolandırıcılar dolandırıcısı ABD’ye kafa tutan Rusya’da anteni çok güçlü olan solcu-devrimcilerden. Troçki gibileri hala ciddiye alanlar aynı okuldan daha düşük notlarla mezun olan meslektaşları. Ne var ki Batı palavralarına ve bu palavraların etkin olduğunu çakıp taklit eden milliyetçilerle solcu-devrimcilere göre Batı, zengin olmayı, şu parasız su bile içilmez bir dünyada bile, sarışın mavi gözlü/süper ırk olduğundan başarmışmış. Hatta Çin’in zengin olması onların daha da sarışın mavi gözlü ve ultra süper ırk olduklarındanmışmış! Gel de Türkçede “miş-mış”ların fiil ekleri olmasına hayran olma.
Benim sıkıcı nakaratım:
Nasıl modern bilim adam-kadınları kutsal üçlü DEVLET-ENDÜSTRİ-BANKA için faydalı salaklarsa; Marks ve diğer sosyal mühendisler de solcu-devrimcilerin faydalı salakları. Kafeste olanlar var, kafesi kuranlar var. Marks ve benzeri faydalı enayi sosyal mühendisler kafesin nasıl yapıldığın anlatırlar. Lenin-Stalin-Troçki-Mao ve benzerleri kafesin nasıl kurulduğu okulunun en iyi öğrencileri.
Bu işin en ilginç yanı, laik/seküler olduklarını iddia eden solcu-devrimcilerin bu cennet/cehennem vaat eden dinsel vaazlarına sarılmaları.
Tarih boyunca milyonları aşan beyin boyama becerisine şahane bir misal!
Konu uzun, komik olduğu kadar acıklı: alçaklığın ardında milyonlarca mezar var.
En güncel örnek: Zamanında en Medeni ülkelerden biri olan Almanya’nın Yahudilere yaptığını Batı’nın Medeniyet temsilcisi hırkasını giymiş olan İsrail Filistinlilere uygulamakta.
Bir uyarı: Sadece İngiltere, yine medenilik adına, 40 yıl boyunca Hindistan’da yılda en az 2-3 milyon öldürdü (ve şimdi Hindistanlılar İngiliz bayrağına gururla sarılmışlar!). Afrika, Amerika, Avustralya ve diğerlerini de eklersek en iyisi medeniliği savunanların suratlarına tükürmek.
Bu alçaklar kırımları MEDENİYET’İN diğer bir adı olan DİNLERİ adına yaptılar. En acıklısı da Afrika’da bu pe*evenkler daha henüz laik/seküler dinine sarılmadan en az 30 bin yıl önce allahlarıyla alan eden Buşmanlar’ı köle edip çalıştırdıkları yetmez gibi kırımdan geçirdiler.
Bu sitede Medeniyet’in ne olduğunu bile bilmeyen sosyal medya neşeli robotları utanmadan cehaletlerini sergiliyorlar. Bu anlama yerine taraf tutma gevezeliği edenlere en yakışır laflardan biri: “Uyanın sapıklar, KAPİTAL çıplak!”
Okul-medya-televizyon mezunlarının saygısını kazanacak püfürpüfür esen dille söylersem: Tarihte ONTOLOJİ EPİSTEMOLOJİ oldu. O gün bu gün bu büyük beyinlilik sapıklarından kurtulmak imkansız!
İlk MEDENİYET’TE insan yaratılışı ve bu büyük beyin sapıkları besleme miti apaçık. Mitte, sitedeki sosyal medya ucubelerinden farklı olarak, insanlar çalışarak bu sitede hürmetle adı geçen büyük beyinlileri doyurmak için yaratılmış. Mitin adı Sümer şiiri “Çapa Şarkısı”. Her halükarda, yaratılan PROLETARYANIN ürettiği tahılın bir kısmı TAPINAKTA ALLAHLARI BESLEYEN RAHİPLERE VERİLEN VERGİ olur.
Troçki bu rahiplerin bir orta-sınıf büyük beyinlisi, bir modern versiyonu.
Troçki’yi metheden site adreslerine de baktım. Biri Troçki gibi bir devlet bürokratı ( ada belediye başkanı); diğer biri Troçki benzeri parti bürokratı David North; ve nihayet resimlerle süslü şenlik meydanında dolaşan yalnızlar kalabalığı seyirciler.
Bu arada “A reply to an anarchist’s falsification of the Leon Trotsky commemoration on Prinkipo, by Ulaş Ateşçi” tipik ilahisine de bir göz attım.
Bir yanda allahlarıyla alay eden Buşmanlar; diğer yanda Marksistler, Atatürkler, Anarşistler vs; Hıristiyanlar, Hinduistler, Budistler, Yahudiler, Müslümanlar, Konfüçyüs-Komünistler vs; kurtarıcı listesi uzun maşallah!
Modern medenilerin en son kurtarıcısı: Seks-Spor-Alış Veriş.
Diğer bir sıkıcı nakaratım:
Kapitalistlerin KAPİTAL kaynağı: KOLONİLER-SOYKIRIM.
Solcu-Devrimcilerin KAPİTAL kaynağı: PROLETARYA ve SINIRLAR İÇİNDEKİ KOLONİLER-SOYKIRIM.
Bence ikisi arasındaki fark sözlerde. Rusya ve Çin bunu fazlasıyla kanıtladı.
En kötü haber: KAPİTAL sadece çıplak değil; KAPİTAL KAÇTI, DENETİMSİZ!