Artıgerçek
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin ardından, özellikle Rusya’ya yakın bölgelerdeki ülkelerde NATO’ya girme yönünde güçlü bir eğilim belirdi ve o zamana kadar NATO ittifakına katılmamakta ısrar eden İsveç ve Finlandiya, Rusya korkusu nedeniyle NATO’ya girmek üzere başvuruda bulundu.
Rusya, bu iki ülkenin başvurusuna tehditle cevap verdi. Fakat daha ilginci, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesine itiraz, bir NATO üyesi olan Türkiye’den geldi. Türkiye’nin ileri sürdüğüne göre, Finlandiya ve özellikle İsveç, Türkiye’ye karşı savaşan “terörist”lere siyasi sığınma hakkı vermekte, PKK ve YPG’yi destekleyen örgütlere yasal faaliyet hakkı tanımakta, bu eğilimdeki bireylerin parlamentoya seçilmelerine izin vermekte ve silah üreticisi bir ülke olan İsveç’in ürettiği silahlar “terörist”lerin elinde görünmekteydi.
Türkiye, “fırsat bu fırsat”, bu iki ülkenin, sözü edilen tutumlarını değiştirmedikleri sürece NATO’ya alınmalarına karşı olduğunu bildirdi. Bu ülkeler tutumlarını değiştirmezlerse, Türkiye’nin veto hakkını kullanma ihtimali var.
Türkiye’nin argümanlarını tek tek inceleyelim.
İsveç ve Finlandiya “Batı Demokrasisi” denilen rejimlerle yönetilmektedir uzun süreden beri. Bu rejimlerde, bireyler ve örgütler ya da kuruluşlar, silahlı eylemlere girişmedikleri sürece ifade ve örgütlenme özgürlüğüne sahiptir. Öyle ki, Soğuk Savaş’ın en yoğun olduğu dönemlerde bile, Sovyet kampına bağlı komünist partileri bu ülkelerde ifade ve örgütlenme özgürlüğüne sahip olmuş, yayın yapabilmiş, seçimlere girebilmiş ve kapatılmamıştır. Dolayısıyla “terörist”leri destekledikleri iddia edilen örgüt ve kuruluşların bu tür ülkelerde ifade ve örgütlenme özgürlüğüne sahip olmaları, bu eğilimdeki bireylerin seçme ve seçilme hakkına sahip olmaları kadar doğal bir şey olamaz. Keza, bu ülkeler, Cenevre Anlaşması gereğince siyasi sığınma hakkını tanımışlardır, dolayısıyla kendilerine sığınan siyasi sığınmacıları ülkelerinden çıkartmaları ya da kaçtıkları ülkelere iade etmeleri söz konusu olamaz.
Anlaşılan, Türkiye, kendi ifade ve örgütlenme özgürlüğüne karşı alışkanlıklarını bu ülkelere empoze etmeye çalışmaktadır.
Öte yandan, burada dikkat çekici bir çift standart söz konusudur. Şöyle ki, siyasi mültecilere siyasi sığınma hakkı ve söz konusu örgütlere ifade ve örgütlenme özgürlüğü, bu görüşteki bireylere seçme ve seçilme hakkını tanıyan sadece İsveç ve Finlandiya değildir. NATO’ya dâhil diğer ülkeler de aynı hakları tanımıştır. Bu durumda Türkiye, tutarlı olmak için, sadece İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınmamasını değil, bu ülkelerin de NATO’dan çıkartılmasını istemek durumundadır. Tabii o zaman NATO’da Türkiye’den başka ülke kalmayacağından, daha mantıki olan, Türkiye’nin NATO’dan çıkmasıdır.
Silah meselesine gelecek olursak; Finlandiya’nın değil ama İsveç’in silah üreticisi ve satıcısı olduğu doğrudur. Ancak İsveç’in, ürettiği silahları YPG ya da PKK’ye sattığına ilişkin bir kanıt yoktur ortada. Bu silahların dolaylı yollardan bu örgütlerin eline geçiyor olabileceği iddia edilebilirse de, o zaman kendisi de silah üreten ve ticaretini yapan Türkiye’nin ürettiği silahların kimlerin eline geçtiği kaçınılmaz olarak gündeme gelir. Kaldı ki, tek silah üreten ülke İsveç değildir. Başka NATO ülkeleri de silah üreticisidir. Yukarıda belirttiğim gibi, Türkiye’nin tutarlı olmak için, bu silah üreticisi ülkelerin de NATO’dan çıkmasını talep etmesi gerekir.
Şu andaki durum, Türkiye açısından, “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” ya da “misafirin arsızı ev sahibini ağırlar” sözlerini hatırlatıyor.
İsveç ve Finlandiya Dışişleri Bakanlarının, sorunu görüşmek için Türkiye’ye gelme istekleri karşısında, Cumhurbaşkanı’nın “hiç yorulup gelmesinler” sözleri ise, Türkiye’deki iktidarın, “geleneksel konukseverlik” nezaketinden bile uzak olduğunu göstermiş bulunuyor.
Gün Zileli
22 Mayıs 2022
Erdoğan Natocuların façasını almış, oyunlarını feci bozmuştur. Ters köşeye röveşata çakarak hem de. Rusya’nın gerçek dostu Türkiye!
60 Milyondan fazla insanın yaşamını yitirdiği topyekün paylaşım savaşında korkmamış
Stalin’in rejim ihraç etme sevdasına düştüğü dönemde korkmamış
Soğuk savaşın en sert yaşandığı, iki ülkenin nükleer savaşın eşiğine geldiği günlerde korkmamış
Daha yenilerde Gürcistan’a müdahale ettiğinde korkmamış, tehdit altında olduklarını düşünmemişler. Ama Rusya Ukrayna’ya müdahale edince korktular ve Nato’ya üyelik başvurusu yaptılar.
Yani tehdit altında olduklarından mı Nato üyeliğine başvurdular. Yoksa olası Nato üyeliği halinde mi tehdit altına olacaklar.
Makaleniz, Nato Genel Sekreterliği basın bürosunca kaleme alınmış gibi. Savrulduğunuz yer gerçekten dramatik.
Ayrıca Macaristan ve Hırvatistan dahi veto hakkını kullanabilir ama Türkiye Kullanamaz. Kullanmaz değil. KULLANAMAZ
Adil adlı yorumcunun yorumu:
“Erdoğan Natocuların façasını almış, oyunlarını feci bozmuştur. Ters köşeye röveşata çakarak hem de. Rusya’nın gerçek dostu Türkiye!”
1. Devletlerarası ilişkilerde dostluk üzerine değil karşılıklı çıkar üzerine kuruludur.
2. “Rusya’nın gerçek dostu” türkiye ve erdoğan daha birkaç yıl önce rus uçağını suriye sınırında düşürdü ve nato’yu suriye ve rusya ile karşı karşıya getirmek için her türlü kışkırtma ve provakasyonu denedi.
3. Erdoğan ve akp’nin kendisi bir abd-nato projesiydi. Büyük ortadoğu projesini hatırlayalım.
4. Erdoğan ve rejimi senin inandığın ve iddia ettiğin gibi nato karşıtı ve rusya dostu ise, neden türkiye nato’dan çıkmıyor.
Erdoğan ve türkiye nato’dan çıkmak istedi de tutan mı oldu?
Aynı anda hem nato üyesi olup hem de nato’ya karşıymış gibi yapmak olsa olsa ancak türk ve müslüman tipi hokkabazlık olsa gerek.
Zileli’nin devrimci romantizmi ve devrimci romantik fantazileri
Zileli’nin devrimci romantizmi ve fantazileri normalde bizi ilgilendirmez fakat bu romantizm ve fantaziler “gerçekler” olarak kamuoyuna ilan edildiği zaman söz söyleme hakkımız doğar.
Zileli flu tv’de yayınlanan ukrayna konulu söyleşi de özetle şöyle diyor: “rusya’nın ukrayna işgalinde beklenen başarıyı gösterememesinin asıl nedeni özellikle ilk aylardaki ukrayna halkının direnişiydi.”
Bu iddia yüzde yüz fantazi ürünü temeliz, kanıtsız bir iddiadır. Ne ukrayna hükümeti ve basını ne de ukrayna destekçisi abd-nato-ab basını ve kaynakları ne de tarafsız kaynaklar böyle bir şey iddia ettiler.
1. Rusya sivil ukrayna halkına zarar vermemek ve ukrayna halkını kazanmak için zaten azami dikkat gösterdi ve gösteriyor.
2. Rusya’nın askeri işgale giriştiği doğu ve güney ukrayna bölgelerindeki halkın çoğunluğnun ana dili zaten rusçadır ve bu insanlar çoğu zaten rusya yanlısıdır.
Rus ve rusya karşıtı ukraynalıların yoğun olduğu batı ukrayna’yı ve başkent kiew’i ise rusya işgal edemedi. Etseydi o bölgelerde ruslara karşı partizan ve sokak savaşları senaryoları ve hazırlıkları gündemdeydi.
3. Savaş ve işgalin olduğu bölgelerde kadın ve çocukların çoğu ya batı ukrayna’ya ya da yurt dışına göç ettiler.
4. Ukrayna hükümeti savaşın başından itibaren 18-60 yaş arası erkeklere yurt dışına çıkma yasağı koydu ve bu gruba dahil bütün erkek nüfusu zorla silah altına alarak askeri eğitimden geçirip ya savaş cepherine sürdü ya da rezerv olarak yedekte tutuyor.
5. Rusya’nın ukrayna’da beklenen askeri başarıyı gösterememesinin asıl nedenleri rusya karşıtı abd-nato-ingiltere basını ve askeri kaynaklarının da açıkça yazdığı gibi tamamen askeri, istihbari ve lojistik eksikliklerdir.
Birincisi rusya ve putin blöf ve şantaj yaparak abd-nato’dan taviz koparma, abd-nato’ya geri adım attırma umudu taşıyordu.
Abd-nato rusya’ya-putin’e “ukrayna’ya girersen seni pişman ederiz, her türlü senaryoya karşı her türlü hazırlığı yaptık” dedikten sonra rusya ukrayna’ya paldır küldür, hazırlıksız girdi.
Girmeseydi rusya-putin’nin ukrayna’ya yönelik tehditleri “yağmasan da gürle” diye ifade edilen boş tehdit olarak damgalanacaktı.
İkincisi ukrayna ordusu özellikle 2014 yılından beri abd-nato-ab-ingiltere tarafından eğitip donatılan bir ordudur. Yani öyle hafife alınacak bir ordu değil.
Üçüncüsü özellikle savaş başladıktan sonra abd ukrayna’ya daha etkili silahlar vermeye başladı; uzaydan adım adım izlediği rus ordusunun her türlü harektini anında ukrayna ordusuna bildirmeye başladı.
Abd istihbaratı sayesinde ukrayna ordusu rus ordusuna, rus özel birliklerine ve rus askeri karargahlarına ağır darbeler vurdu.
Biliyorum, bu gerçekler Zileli’nin kendi kişisel dünyasında kurduğu romantik devrimci “halk direnişi” fantazilerine uymuyor.
Zileli’ye de haksızlık etmeyelim: “gerçek”, insan neye inanmak istiyorsa o’dur. Ya da şöyle ifade edelim, “gerçek”, her insanın kendi subjektif filtresinden süzüp, kendisi açısından kabul edilir, işe yarar, hazmedilir bir biçim ve şekle büründürdüğü şey’dir.
Ak Deniz’e yanıt
Bu site güncel politik olayları işleyen bir yer ve sahibi Zileli de eski tarih ya da arkeoloji konularında değil, güncel siyasi konular üzerine yazan bir yazar.
Ben de zaten bundan dolayı buraya yorum yazıyorum.
Sen ise modern dünyadan, onun siyasetinden, hatta bu sitenin sahibinden bile nefret eden, günümüz dünyası ve güncel konularla değil, arkeolojinin konusu olan eski tarih, eski medeniyetlerle ilgilenen türünün son örneği bir dinazorsun.
İnternette senin ilgi ve bilgine hitap eden tarih ve arkeoloji siteleri de muhakkak vardır.
Gidip o sitelerde aynı konulara ilgi duyduğun insanlarla fikir tartışması ve fikir alış-verişi yapmak yerine, bu siteye gelip seni ilgilendiren ama bu sitenin diğer takipçilerini ilgilenderMeyen konularda zorla, küfür ve hakaret ile fikir tartışması yapmaya çalışarak ne kadar saçma, absürd bir davranışta bulunduğunu farkında mısın?
Zileli’nin yazısında batı demokrasilerini ve liberalizmini nasıl idealize ettiği belli oluyor.
Finlandiya ve isveç’in nato’ya resmi başvuruları ve resmi üyelikleri de facto bir durumun resmiyete kavuşturulmasından başka bir şey değil.
1. Finlandiya, Sovyetlerin kendini feshetmesinden sonra moskova ile olan “dostluk antlaşmasını” tek taraflı feshetti ve 1995 yılında isveç ile beraber avrupa birliğine girdi.
2. Her iki devlet aynı zamanda nato ile askeri işbirliği yapmaya başladılar. Örneğin bosna, kosova ve afganistan’da.
Hatta isveç, nato’nun libya’yı bombalama operasyonlarına kendi savaş uçakları ile bizzat katılmıştır.
Finlandiya 2012’de isveç ise 2013’de askeri birlikleri ile nato’nun “hızlı birlik” olarak bilinen Resbonse Force (NRF) birliğine katılmışlardı.
2014 yılındaki ukrayna olaylarını fırsat bilen finlandiya ve isveç nato ile yeni bir antlaşma yaparak, nato birliklerinin iki ülke topraklarını sadece tatbikat için değil geçiş güzergâhı olarak da kullanmalarına izin verdiler.
Her iki ülkenin askeri birlikleri nato tatbikatlarına ve devlet adamları ise nato toplantılarına zaten katılıyorlardı.
İsveç parlamentosu 2020’nin sonunda nato’ya katılma seçeneğini açık tutma kararını almıştı.
Özetle, Zileli ve bazı insanların düşündüğü gibi rusya-putin, finlandiya ve isveç’i nato’nun kucağına itmedi.
Maşallah zaten uzun süredir “sıcak ve yakın” temas halindeydiler. Şimdi nikahı kıydılar. Vatana ve de millete hayırlı ve de uğurlu olsun.
Finlandiya’nın “tarafsız” konumunun hikayesi zaten mecburi ve geçici bir ayrılık durumu. 2. dünya savaşının sonunda nazi almanyasının yanında savaşa katılan finlandiya “tarafsızliığı” mecburen kabul etmek zorunda kaldı.
İsveç’in ki ise finlandiya ile kader birliği yapma hikayesi.
“Dünyanın siyahi ve beyazlara karşı eşit oranda ilgi gösterdiğinden şüpheliyim. Ukrayna’ya gösterilen hassasiyet önemlidir, çünkü bütün dünyayı etkilemektedir. Fakat bunun çok küçük bir miktarı bile Tigray, Yemen, Afganistan, Suriye ve diğer bölgelere gösterilmedi. Açık konuşmalıyım ki dünya, bütün ırklara aynı davranmıyor. Bazıları, diğerlerinden daha eşit. Umarım tüm dünya aklını başına toplar ve bütün insanlığa adilce davranır.”
(Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom)
Bu konuyla ilgili Zileli’nin eski dostu ve şimdi ki baş belası “pipsqueak” mahlaslı (kendisi gibi ismi de tuhaf) tarih öncesi çağlardan kalma ve hayatta nasıl kaldığı bir muamma olan dinazor, kısaltılmış, sevimli hali “dino”, Zileli’nin diğer yazıları altına yorum yazmış ve Dr. Tedros’un söylediklerini onaylamış, dahası kendi düşüncelerine kanıt olarak göstermiş.
Dünyanın herhangi bir yerindeki siyasi-toplumsal bir meselede dünya devletlerinin ve vatandaşlarının, basının bakış açılarını, ilgi derecelerini vs. belirleyen kendilerince subjektif kriterleri vardır:
sözkonusu toplumsal-siyasi meselede saldırgan kim, kurban kim, dünyanın neresinde oluyor, sözkonusu coğrafya ve insanların dünya için ve kapitalist ticaret açısından ekonomk bir önemi var mı yok mu vs.
Tabii ki din ve ırk da bir rol oynuyor.
Yalnız ukrayna ve ukrayna’lılara gösterilen ilgiyi sadece ukrayna’lıların dini ve ırkı ile açıklamaya kalkanlar, birincisi dünya politikasından anlamadıklarını, ikincisi dünya meselelerine kendilerinin ırk ve din gözlüğüyle baktıklarını gösteriyor.
Tıpkı dr. tedros ve dinazor pipsqueak gibi.
Abd-nato cephesi ve müttefiklerinin, (Zileli gibi liberal anarşistleri de buna dahil etmek haksızlık olmaz) ukrayna meselesine gösterdikleri ilgi ve taraflı tutum tamamıyla saldırgan tarafı, yani rusya’yı ve batıya kafa tutan putin rejimini diskalifiye etme amaçlıdır.
Diğer bir ifade ile, ukrayna ve ukraynalıların abd-nato cephesi ve müttefikleri nezdindeki kıymetleri şurdan kaynaklanıyor: çünkü ukrayna coğrafyası ve insanları abd-nato’nun rusya’yı kuşatma ve teslim alma stratejisinde çok faydalı ve önemli bir yere sahipler.
Özetle, özellikle rus karşıtı batı ukrayna ve halkı abd-nato cephesi adına rusya ile vekalet savaşı yürütüyor.
Bu vekalet savaşı abd-nato cephesi ve müttefiklerine hesapladıklarından daha pahalıya mal olursa ukrayna’yı ve ukraynalıları yüz üstü bırakırlar mı, kaderlerine terk ederler mi, bunu da zaman gösterecek.
Dinazor pipsqueak’ın psikolojisinin analizi (devam)
Dinozor pipsqueak, fransa’nın modernizasyonuna kafa yoracağına kendi kişisel sosyalizasyonuna kafa yor ki kendi kendini tanıyasın ve anlayasın. Sosyalleşme serüvenin sorun ve eksiklerle dolu. Don kişot gibi yel değirmenleriyle uğraşacağına kendi sosyalleşme sürecine odaklan.
Fransa’nın modernizasyonunu bilsen ne olur bilmesen ne olur; bu konuyu araştırmanın senin duygu, düşünce, sosyal dünyana katkısı nedir.
Dinazor pipsqueak, çok bilmiş ve ermiş pozlarıyla buraya yorumlar yazıyorsun fakat okuduğun o binlerce kitap senin ayıbını örtmüyor; senin ne kadar basit, dedikoducu, küfürbaz, ahlaksız, kültürsüz, kindar bir insan olduğunu gizleyemiyor.
Basit ve çirkef bir karakter sahibi olduğun, sağlıklı bir ruh haline sahip olmadığın şurdan belli: sürekli olarak Zileli ile uğraşıyorsun, Zileli’ye çamur atıyorsun.
Senin için kin ve nefret dolu, binlerce kitap okusan ne fayda.
Dinazor pipsqueak kendi hayal ve fantazi dünyasında modern dünya ile modern öncesi dünyayı iki karşıt dünya, iki düşman dünya olarak tasavvur etmiş ve günümüz modern dünyasına karşı modern öncesi dünyayı; modern insana karşı “ilkel” insanı savunuyor.
Bizim gibi tesadüf eseri modern bir çağda dünyaya gelmiş ve kendisi gbi “kahrolsun modern dünya, yaşasın ilkellerin dünyası” demeyen insanları “cahil” olarak görüyor ve kin, nefret kusuyor.
Hayatı boyunca bir baltaya sap olamamış, çevresine bir faydası dokunmamış, ekmek elden su gölden tembellik felsefesini hayat felsefesi olarak seçmiş dinazor pipsqueak kusurun en azından bir kısmını kendisinde aramak, kendi özünü dara çekmek, kendisine bir ayna tutmak yerine içinde yaşadığı dünyaya ait herşeye küfür ederek; modern öncesi dünyayı ve “ilkel” insanların hayatını idealize ederek kendi psikolojisini rahatlatmaya çalışıyor.
Başarıyor mu, hayır. Bizim Dino tam bir sinir küpü, serseri mayın gibi, saatli bir bomba gibi nerde ne zaman patlayacağı belli olmuyor.
Dinazor pipsqueak’ın yakınlarına ve arkadaşlarına (bu arada zileli’ye de) sabır dilemekten başka elimizden birşey gelmiyor.
yazdıklarını sadece hakaret açısından gözden geçiriyorum.
Gerçek anarşist papa mı zileli mi?
Zileli’nin hakemlik merakı ve savaş propagandası
“Nato rusya’nın kapısında havlıyor” (papa francis)
Nato adlı saldırgan köpek ile rus ayısı boğuşuyor, olan fakir fukaraya oluyor diyecem fakat demiyorum çünkü sıradan insanların çoğunluğu da savaş, şiddet ve aksiyona çok meraklı.
Zileli gibi kendisini anarşist olarak adlandıran ve “devlet” denilen yapıyı kutsal ve gerekli görmeyen insanlar bile pasifizimden anında çark edip savaş ve direnişin zorunluluğundan dem vurmaya başlıyorlar.
Birinci dünya savaşında cepheye davul zurna ile giden kitlelerle ukrayna savaşında taraf olan savaş taraftarlığının ne farkı var.
Devletlerin varlığını ve devletlerin sınırlarını gerekli görmeyen zileli gibi anarşistlerin insanlara “ey insanlar, devletlerin ve devlet adamlarının savaş propagandalarına kanmayın, kendinizi savaşlara malzeme olarak sunmayın” demeleri gerekmiyor mu normalde.
Zileli ve onun gibi davrananların bunun yerine yaptıkları şu: ukrayna savaşında olduğu gibi hemen “kim haklı kim haksız” sorusunu sorup savaşta tarafgirlik yapmak, savaşları “direniş, özgürlük” gibi olumlu kavramlarla meşrulaştırmak, insanları savaşan taraflardan birisine destek olmaya çağırmak.
Birinci dünya savaşından önce de bugün olduğu gibi avrupada çok yaygın bir rus-rusya karşıtı, rus-rusya düşmanı propaganda yapılıyordu.
İşin ilginci “sınıf düşmanı” komünistler, anarşistler, sosyalistler ile burjuvalar söz konusu rus ve rusya karşıtlığı olunca çelişkilerini bir kenara bırakıp ruslara karşı savaşın gerekliliği mevzusunda hemfikir oluyorlardı.
Birinci dünya savaşına giden süreç ve savaş-şiddet hayranlığı iyi niyet taşlarıyla bu şekilde döşenmişti.
Zileli’ye geri dönersek. 2014 yılından beri ukrayna’da olan bitenlere ciddi bir ilgi göstermeyen, donbass bölgesinde süregelen savaşa ilgi duymayan zileli, rusya ukrayna’yı işgale kalkışınca, savaşa yol açan sebepleri ve uzun ön süreci atlayıp bir hakem yada hakim pozuyla “haklı kim haksız kim” sorusunu sorup hemen ukrayna’ya savaş desteği propagandasına girişti.
Yani bir anarşist yazar olarak insanları savaşların özü konusunda aydınlatmak yerine hakem-hakim-savcı pozlarıyla taraf olup savaş propagandası yapmak.
Zileli ve onun gibi davrananların yaptığ özetle budur.
I. Dünya Savaşı ile benzemiyor bugünkü durum. O emperyalist savaştı. Her iki taraf da emperyalistti. Bence Ukrayna’nın işgali, örneğin Vietnam’ın işgaline daha çok benziyor. O zaman da, Vietnamlıların istilacıya karşı savaşını desteklemiştik.
Ukrayna kategorisine bakarsanız bu konuşla 2014’ten beri ilgilendiğimi görürsünüz.
Gün bey,
“Derviş” rumuzu ile yazan kişi; sizin, “yeteri kadar gerçekçi” olMAdığınıza işaret ediyor.
“Ak Deniz & pipsqueak” rumuzu ile yazan kişi ise; sizin, “aşırı gerçekçi” olduğunuza işaret ediyor.
Dikkat ettiyseniz; iki arada bir derede, arafta kalmış gibisiniz.
Ne “Derviş”i memnun edebiliyorsunuz, ne de “Ak Deniz & pipsqueak”i.
Öylece, arada kalakaldınız…
Bu duruma cevabınız nedir Gün bey?
“Ak Deniz & pipsqueak” rumuzu ile yazan kişi ise; sizin, “aşırı gerçekçi” olduğunuza işaret ediyor.
Ulan amma uydurmuşsun be! İnsan bu kadar rüyada gezen yeteri kadar gerçekçi, aşırı gerçekçi, aşırı maşırı olur.
Okulda sana hiç öğretmediler mi anlamadığını sormayı? Zerre kadar anlamadan laf cambazlığı yapmışsın. Daha ince bir şekilde dalkavukluk yapmasını da mı bilmiyorsun? Bak Türk-İş Buda’yı kendin gibi rahatlatıp uyutmuşsun!
Batı emperyalizminin gordion düğümü: ukrayna
“Ukrayna ordusu 2014 yılından itibaren abd, kanada ve ingiltere’nin desteği ile kendisini hızlı bir şekilde reforme etti ve nato standartlarına yaklaştı. (Rusya saldırısı olmasaydı) Ukrayna ordusu birbuçuk-iki yıl içinde kırım’ı ruslardan geri alacak güce ulaşmış olacaktı. Bundan dolayı rusya’nın kaybedecek zamanı kalmamıştı; rusya hamle yapmak zorundaydı çünkü iki yıl sonraki ukrayna ordusu rusya için daha dişli bir rakip olacaktı.”
(Florence Gaub, Avrupa birliği güvenlik araştırmaları enstitüsi (EUISS) 2. başkanı, 22.03.22).
Bu açıksözlü kadın rusya-putin sempatizanı falan değil, tam tersine avrupa birliği adlı emperyalist blokun dışişleri politikacılarına danışmanlık yapan bir düşünce kuruluşunun yöneticisi.
1. Rusya’nın-putin’in, şöyle de ifade edebiliriz: rus emperyalizminin birkaç aylık bir gel git sürecinden sonra ukrayna’da yaptığı hamle batı emperyalizminin gordion düğümü olan ukrayna’yı çözme hamlesidir.
2. Abd dışişleri bakanı blinken ve çömezi fırıldak zelenski bu savaşı kışkırtan, provake eden baş aktörlerdir.
Zelenski hükümeti abd ve nato’nun desteğine güvenerek donbass’ı rus destekli ayrılıkçılardan ve kırım’ı ruslardan geri almayı milli güvenlik belgesine koymuş ve bunun askeri hazırlığını zaten yapmaktaydı.
Zelenski hükümeti nato’ya üye olmada ısrar ederek rusya’yı askeri işgale kışkırtan taraflardan biridir.
Rusya’nın münih güvenlik konferansı 2022’de abd ve nato’dan ayrı ayrı ve yazılı talep ettiği “güvenlik garantileri” ya direkt red edilmiş yada cevaplandırılmaya değer bulunmamıştı.
Zelenski hükümeti ukrayna saldırısı öncesi rusya ile tansiyonu düşürmek yerine tam tersine donbass bölgesinde tek taraflı saldırılarını arttırmış, zelenski ve blinken 2022 münih güvenlik konferansında bu saldırıları rus yanlısı ayrılıkçıların yaptığı yalanını söylemişlerdi.
3. Ukrayna hükümeti, devleti, ordusu, istihbarat örgütü ve diğer kurumları baştan aşağı sağcı, ırkçı, faşist ideolojiyi benimsemiş kişilerin yönetimindedir. Buna fırıldak zelenski de dahildir.
Fırıldak zelenski’yi dev bir medya kampanyası ile başa getiren oligark igor kolomoski, asow da dahil, birden çok faşist-naonazi taburu finase eden yada kuran kişidir.
2014 yılında tutuklanacak her donbasslı ayrılıkçının başına 10.000 dolar ödül koyan da yine bu oligarktır.
Kendisi de zelenski gibi yahudi kökenlidir.
(Zileli’nin ukrayna hükümeti ve devletinin aslında iddia edildiği kadar da sağcı-faşist bir karakterde olmadığı iddiası benim açımdan şaşırtıcı değil çünkü zileli ukrayna haberlerini bilinçli bir tercih olarak abd-nato’nun ana akîm medyasından takip ediyor.
Abd-nato medyası mariupol’da ruslara teslim olmak zorunda kalan faşist-neonazi asow taburu mensuplarını bile “kahraman” olarak lanse etti. Anlaşılır çünkü ukrayna ve ordusu abd-nato’nun ileri karakolu ve vurucu gücü rolünü üstlenmiş durumda.)
4. Batı emperyalizmi sovyetler birliğini askeri silahlanmaya-yarışa zorlayarak ekonomik olarak çökertmişti.
Rusyayı da aynı kader bekliyor.
Rusya’nın ukrayna’da acele ve telaş ile yaptığı bu hamle rusya’nın yaşadığı panik halinin de bir göstergesidir.
Rusya sadece ukrayna ordusunun batı emperyalizmi tarafından kendisine karşı hızla donatılmasından telaşa kapılmamıştır. Rusyayı kuşatan çemberi daraltıkca daraltan abd’nin askeri tekniği karşısında da rusya çaresizdir. Rusya’nın tek kozu atom silahlarıdır.
Putin’nin ukrayna işgalinden önce yaptığı konuşmada sözünü ettiği ve “bıçağı boğaza dayamak” olarak tarif ettiği nato silahlarından biri de abd’nin 2023’e kadar üretip almanya’nın bavyera eyaletindeki nato üssüne yerleştirmeyi planladığı hipersonik füze “Dark Eagle“ın bavyeradan moskova’ya uçma süresi 10 dakika, ukrayna’dan moskova’ya uçuş süresi 5 dakika.
Rusya’nın bu gibi füzeleri durduracak tekniği yok. Telaşı ve acelesi de burdan.
Sitede kadınları küçümseyen cinsiyetçi ifadelere yer verilmiyor. Yeniden yazı. Admin.
Aşağılama ifade eden terimler nedeniyle yayınlanamadı. Admin
Israr ettiğiniz sürece yorumunuz basılmayacak. Admin
Yorgun ve ırkçı savaşçı: dinozor pipsqueak
Dinazor pipsqueak’in insanlık tarihini modern/medeni ve modern öncesi “ilkel” şeklinde iki karşıt dünya şeklinde tasavvur ettiğini ve kendisini “ilkel” dünyanın temsilcisi ve savunucusu olarak gördüğünü daha önce belirtmiştik.
Yani sanki medeni insanlar ile “ilkel” insanlar iki ayrı gezegende yaşıyorlardı ve bu iki gezegen karşı karşıya gelmiş, savaşmış ve modern dünya kazanmış gibi çocuksu bir insanlık tarihi anlayışı.
Dinazor pipsqueak de bu durumda “ilkellerin” gezegeninden bir göktaşı gibi dünyaya düşmüş bir uzaylı oluyor.
Uzaylı pipsqueak, dünyanın hali ortada, sen en iyisi gezegenine geri dön.
Dinazor pipsqueak yorumlarında “sarışın mavi gözlü” ve “büyük beyinli” şeklinde kendince güya aşağılamaya çalıştığı (aslında kendi ırkçılığını ve aşağılık kompleksini dışa vuruyor) batılı insanların ve devletlerin ırkçılığına dair örnekler veriyor ve batılıların ne kadar ırkçı olduklarını ıspatlamaya çalışıyor.
Bunu yaparken kendi ırkçı düşüncelerini ve kendisinin de ait olduğu doğu toplumlarının ırkçılığını, başta türkler ve türk devleti olmak üzere, görmüyor, görmek istemiyor.
Irkçı türklerin öldürdüğü kürtler, suriyeliler, ermeniler, süryaniler vs. dinazor pipsqueak’ın ilgi alanına girmiyor çünkü,
birincisi yukarda ismi geçen türk ırkçılığının kurbanı azınlıklar “ilkel yerli” kategorisine girmiyorlar.
İkincisi dinazor pipsqueak kendisi erkek egemen mentaliteye sahip bir doğulu ırkçı.
Dinazor pipsqueak, senin “benden başka kimse farkında değil” pozlarıyla yazdığın batılıların ve başta abd olmak üzere, batılılı devletlerin ırkçı politikalarını batılı marksistler yıllardır yazıyorlar.
Sen gece gündüz medeniyet tarihini okuduğun için marksistlerin yazdıklarından haberin de yok, haberin olsun da istemiyorsun.
Erkek egemen mentaliteye sahip doğu ırkçısı dinazor pipsqueak, sen batılıların ırkçılığını teşhir etmeden önce kendi mentaliteni, sende kök salmış ırkçılığı, nefreti, kini, şiddeti, erkek egemen dili sorgula ve bilince çıkar.
Dinime küfreden müslüman olsa bari.
Batılıların ırkçılığını sorgulayan kendisi ırkçı olmasa bari.
Bu yorumun hakaretlerden arındırılması gerekiyor. Aynı görüşlerinizi hakaretsiz de ifade edebilirsiniz. Admin
ÖZGÜR ÜNİVERSİTE SİYASİ BİLİMLER ORDİNARYÜS PROFESÖRÜNÜN GERÇEKÇİ ANALİZİ:
“Fakat daha ilginci, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesine itiraz, bir NATO üyesi olan Türkiye’den geldi. Türkiye’nin ileri sürdüğüne göre, Finlandiya ve özellikle İsveç, Türkiye’ye karşı savaşan “terörist”lere siyasi sığınma hakkı vermekte, PKK ve YPG’yi destekleyen örgütlere yasal faaliyet hakkı tanımakta, bu eğilimdeki bireylerin parlamentoya seçilmelerine izin vermekte ve silah üreticisi bir ülke olan İsveç’in ürettiği silahlar “terörist”lerin elinde görünmekteydi.”
İDEALİST POLİTİKACILARIN İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR GERÇEK DÜNYASI:
“NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, anlaşma şartlarının, İsveç’in şüpheli militanların Türkiye’ye iade talepleri üzerindeki çalışmalarını yoğunlaştırmasını içerdiğini beyan etti. Bu amaca ulaşmak için de İsveç ve Finlandiya (demokratik) devletlerinin yasalarını değiştirerek sertleştireceklerini söyledi.
Ayrıca, Stoltenberg, İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’ye silah satışına getirilen kısıtlamaları kaldıracağını da ekledi.”
Fakat umutsuzluğa düşmeyin sayın okuyucular. Gerçek modern bilim ile siyasi bilimler ordinaryüs profesörünün fenni fal bakıcılığı arasında ortak olan ve her ikisinin de en temel gücünü İLERİDEN haber verme teşkil eder: Eğer doğru çıkmazsa ileride doğrusu çıkabilir, zaman bol. Zaman-mekan konusunda büyükler büyüğü beyinli bir dahi ne dedi? Geçmiş, Şimdi, Gelecek bir İLLÜZYON, GERÇEK (ister büyük beyinli ilerici SAĞ olsun, ister ilerici ve devrimci anarşist, milliyetçi liberal siyasi bilimler ordinaryüs profesörü gibi SOL olsun) POLİTİKACILARI GİBİ ZAMANSIZ! Önemli olan en son ve en coşturucu medya haberlerinin ordinaryüs profesörün büyük beyinciğinin lateral sol lopundan süzüle süzüle arınıp sitesindeki terapi seansına katılan ama (twitter, email, akıllı telefonlarla kısa ama yoğun yorumlara alıştıklarından) çabuk bıkanlara fışkırtması. Bu şahıs fahri profesör olmadan önce asla kurtulamadığı bir alışkanlık edindi: TARAFTAR TOPLAMAK! Bu medya ucubelerine şimdi “influencer”, yani sahip olduğu sosyal medya kanalı aracılığı ile bir ürün ya da hizmet hakkındaki deneyimlerini ve düşüncelerini takipçileri ile paylaşarak o ürünün tanıtımını yapan kimse.