I Can’t Breathe

haziran-gunleri-gun-zileli-kitap-on-kapak                        

 

“I can’t breathe” (Nefes alamıyorum) günümüz insanlığının çığlığı, dünya kardeşliğinin her türlü sınırı ve engeli aşan ortak özgürlük sloganıdır artık. ABD polisinin üzerine çullanıp boğarak öldürdüğü siyah gencin “I can’t breathe” haykırışı bir anda tüm dünyada devlet ve polis baskısına, diktatörlüklere ve diktatörlere karşı bir özgürlük türküsüne dönüşmüştür.

Bir özgürlük türküsüne dönüşmüştür, çünkü dünyanın her yerinde insanlar ve tüm canlılar devletlerin, polis ve ordu güçlerinin hunharca baskısı altında bulunmaktadır. I can’t breathe. Nefes almak istiyorum. Nefes almak istiyoruz. Üzerimizdeki korkunç devlet baskısının kalkmasını istiyoruz.

Dünyanın her yerinde devletler, ellerine her türlü yasal ve yasa dışı yetkiyi verdikleri polis ve ordu güçleriyle yoksul ve savunmasız insanlara karşı her türlü keyfi uygulamayı yapmakta, sokakta ya da gözlerden uzak mahzenlerinde insanları dövmekte, nefessiz bırakmakta, işkence etmekte, biber gazına boğmakta, kurşunlamakta, idam etmekte, sopalarla kovalamakta, tomalarıyla üzerlerine yürümekte, başlarına biber gazı fişekleri sıkmakta, vurmakta, öldürmektedirler. Bunlar devlet güçlerinin en görünen, en çıplak baskı eylemleridir. Bunların ötesinde devletler, insanları izlemekte, fişlemekte, dinlemekte, hapse tıkmakta, nezarete almakta, korkutmakta, sivil çeteleriyle linç etmektedirler. Bunun içindir ki, tüm dünya tek bir özgürlük sloganında birleşmiştir: Nefes almak istiyoruz. Devletlerin üstümüzdeki baskısına son!

Her dönemin, insanları aynı duyguda birleştiren ortak bir davası vardır. 1960’ların ve 1970’lerin ortak davası, ABD emperyalizminin geriletilmesiydi. Bu ortak davanın sembolü Vietnam savaşıydı. Bütün dünya, II. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın tek efendisi ve jandarması haline gelen ABD emperyalizminin baskısı altındaydı. Vietnam’da Vietkong gerillalarının mücadelesi bu baskıyı yaran ve oyan büyük bir mücadele olarak, ABD emperyalizminin baskısı altındaki dünya halkları tarafından selamlanmıştı.

Bugün mücadelenin odağı değişmiş bulunmaktadır. Bugün sorun, tek bir emperyalist merkezi tecrit etmekten çok, tüm dünya yüzüne yayılmış devlet zorbalığını yıkmaktır. O yıllarda özgürlük mücadelesi de emperyalizme karşı mücadeleye tabi kılınmıştı. Bugün ise emperyalizme karşı mücadele özgürlük mücadelesine tabidir. Şu açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır ki, emperyalizmin yenilmesi de özgürlük mücadelesinin başarısına bağlıdır. Çünkü özgürlük olmadan hiçbir şey olmaz. Emperyalizmin can damarı, onun baskıyla yaşayan devletidir. O can damarı kesilmeden emperyalizmi alt etmek de mümkün değildir. Bu yüzden günümüzün özgürlük karşıtı “anti-emperyalistlerini” teşhir etmek de hem özgürlük mücadelesi açısından, hem de sahte anti-emperyalizmi teşhir edip kapitalizmin kendisinden başka bir şey olmayan emperyalizme darbe indirmek açısından son derece hayatidir.

Bu yüzden bugün, “anti-emperyalizme” sığınıp özgürlüğü bastırmak isteyen diktatörlere destek vermeye çalışanlara karşı uyanık olmak zorundayız. Sadece özgürlük düşmanı ulusalcılardan söz etmiyorum. Yeni-ulusalcı AKP yandaşlarıdır aynı zamanda bu sözlerimin hedefi. Örneğin eline tutuşturulan kartondan yıldızlarla poz veren Alev Alatlı’yı özellikle hedef alıyorum. Alev Alatlı, 9 Aralık 2014 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Ceren Çıplak’ın kendisiyle yaptığı röportajda, George Orwell’i kendine alet etmeye çalıştığı konuşmasını savunabilmek için bu sahte anti-emperyalizme sığınmış. Neymiş? Söz konusu kişi, dünyanın bütün servetini sömüren büyük kapitalist-emperyalist devletlere kafa tutuyormuş, “dünya beşten fazla” diyerek, “ona minute” diyerek. Bu “kafa tutmanın” sahte bir gösteriden başka bir anlama gelmediği, zat-ı şahanelerinin emperyalist-kapitalist sistemin en azılı ortaklarından ve işbirlikçilerinden olduğu gerçeği bir yana, kapitalist sistemin aygıtı olan devlet çarkını en acımasız diktatörce yöntemlerle çalıştıranların emperyalizme karşı çıkmaları kesinlikle mümkün değildir, tam tersine bunların uyguladığı baskı doğrudan doğruya bu sistemin devamının hizmetindedir. Bu yüzden Alev Alatlı, istediği kadar “dünya zenginleri”ne atıp tutsun, yücelttiği ya da yalakalık ettiği kişiye verdiği destekle hem yerel diktatörlüğün ve yeni zenginlerin hem de dünya zenginlerinin, yani dünya kapitalist tekellerinin hizmetindedir. Öte yandan, insanın şu kısa ömründe, ikbal hırsıyla, sıktığı elin üzerinde gencecik çocukların kanı olduğunu “unutması”, ahlaki açıdan, böyle bir hizmetten bile daha vahimdir.

Dünya özgürlük mücadelesi kapitalizmin kalbinde büyüyor. Yunanistan’da ve dünyanın birçok ülkesinde dalga dalga yayılıyor ve yankılanıyor.

Dünya kapitalizmiyle birlikte diktatörlükler de bütün ordularıyla, polisleriyle ve gaddarlık araçlarıyla devrilip gittiği gün insanlıkla birlikte dünyanın tüm canlıları da güzelim dünyanın oksijenini ciğerlerine bol bol doldurabileceklerdir.

O zaman, “oh be, dünya varmış” diyebileceğiz.

 

Gün Zileli

10 Aralık 2014

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

15 Comments

  1. Sevgili Zileli, Havariler, Sapak ve Ev isimli kitaplarınızı zevkle okudum. Bugün de Yarılma’yı okumaya başladım. Bu siteden de yazılarınızı takip ediyorum. Edebi yönden güçlüsünüz. Politik tahlilleriniz çoğu zaman doğru. Türkiye’nin politik ortamında özgürlük ve demokrasi mücadelesine büyük katkılarınız olabileceğini düşünüyorum. Ama ulusalcılığa olan düşmanca tutumunuzu doğru bulmuyorum. Şu makalede bile malum kişi ile Alatlı’nın ulusalcılıkla alakası nedir ki araya sıkıştırıverdiniz. Perinçek antipatinizden dolayı Ulusalcı insanlara haksızlık ediyorsunuz. Üzülüyoruz. Aydınlanmacılara daha dostane bir tutum bekliyoruz. Sevgiyle kalın.

  2. benim kimseye karşı önyargım yok. Yazıları incelerseniz birçok makalede Ergenekon ve Balyoz davalarından yargılananları savunduğumu göreceksiniz. öte yandan, ulusalcıların bir kanadının (“Aydınlanmacılar” :))bugün AKP’nin dümen suyuna girdikleri ve Alatlı gibi iktidar yalakalarının ulusalcı cephanelimkten yararlandığı bir gerçektir.

  3. İP’yle ne alaka şimdi? Başka günah keçisi bulamadınız mı?

  4. s.uslu…zilelinin ulusalcılara yaklaşımını doğru bulmuyorsunuz muhtemelen ulusalcısınız anladığım kadarı ile…bir ulusalcı bir anarşistin politik tahlillerini çoğu zaman nasıl doğru bulur anlayamadım…ya zilelide sorun var ya sizde…kesme işareti falan bilinçli kullanmadım…uyarı yapmaya gerek yok…şimdi çıkarsa dil müfettişleri diye şimdiden söyli
    yim…

  5. Değerli Gün ZİLELİ,
    MEVSİMLER adlı romanınızı okudum,emeğinize sağlık çok güzel sade ve yalın net.Anlatılanlar Türkiye’nin bir döneminde yaşanan mücadeleyi anlatıyor, çok gerçekçi bir şekilde anlatmışsınız.Sizinle özgür Üniversitede tanışmıştık.Yazılarınızı takip ediyorum.
    Selamlar, saygılar.
    Göksal YILMAZ

  6. Çok sağol Göksal. Sevgilerimle.

  7. Gezi dönemini bir ilçede yaşadım. İlk anlardaki şaşkınlığım hemen hemen bir gün sonra algılamaya çalışmaya evrildi. Etrafımdakilere sürekli “nefes aldığımı hissediyorum” demeye başlamıştım.
    “I can’t breathe” cümlesi ile “nefes aldığımı hissediyorum” cümlesi arasında kurduğum bağı anlatmam mümkün değil sanıyorum.
    Kafa açıcı yazılarınız için teşekkür ederim. sevgiyle

  8. Emperyalizmden devlet zorbalığına kayış, Aynul Arap’tan Kobani’ye, Bağımsız Türkiye’den ABD saflarına kayış gibi. Hayırlı uğurlu olsun. IŞID’a karşı ABD tabii… PKK güçlerini koruyan ABD uçaklarına destek olmak lazım tabii. Eeee bazıları da geç deşifre mi olur?

  9. sağol Ulaş. Hep birlikte nefes alabilme dileğiyle.

  10. Biraz acar misiniz;

    Dun emperyalizm sadece ABD emperyalizminden ibaret miydi?

    Emperyalizm ile yayilmacilik arasinda fark yok mu?

    Emperyalizm bir iliski mi, bir rejimin adi mi yoksa baska bir sey mi?

    Emperyalizm devlet zorbaligi olmadan mi gerceklesiyordu dun?

    Diktatorluk dediginiz bu diktatorluk kimin diktatorlugu? Niye var?

    Diktatorluk ile devlet ayni seyler mi farkli seyler mi?

  11. tabii ki ikisi bir arada ama dünün algısında devlet zorbalığı çok az yer tutuyordu. sadece emperyalist sömürüye dikkat çekiliyordu. bu yüzden de küçük devlet zorbalıkları bir anlamda tolere ediliyordu.

  12. Kürt ulus devleti tüm Orta Doğu halklarına özgürlük getirecek. Kürt dostu olanlar kazanacak. Güzel yazı.

Comments are closed.