Gezi Hareketi Bir Kongre Toplamalıdır

 

 

Gezi isyanının üzerinden tam beş ay geçti. Toplumsal mücadele tarihi açısından uzun bir zaman değil. Hareket bu zaman diliminde, daha çok kendiliğinden bir yönelimle, bir bozguna yol açmadan, adım adım geri çekildi. Yerel forumlarla ve ağırlıklı olarak yerel sorunlara doğru bir geri çekilişti bu.

Ne var ki, bu böyle daha uzun zaman süremez. Her yaşayan varlık gibi, Gezi hareketinin de, genel kararlar almasını ve belli yönelimler tespit etmesini sağlayacak bir beyne ihtiyacı var. Elbette bu beyin, Gezi hareketinin özgürlükçü yönelimine uygun olarak belirlenmelidir.

Lafı uzatmadan önerime geçmek istiyorum. Bence bugün yapılması gereken, Gezi’nin bütün katılımcılarını ve bileşenlerini kapsayacak büyük bir kongre toplamaktır. Tabii, hemen gündeme gelen bazı sorular var. Bu kongreyi kim toplayacak? Gezi hareketinin bütün katılımcıları ve bileşenleri nasıl bir araya gelecek? Bu kongre neyi belirleyecek?

Birinci sorudan başlayayım. Bugün Gezi hareketini tek başına temsil eden ve dolayısıyla herkesi temsilen çağrıyı yapacak olan kimdir? Bence bu, Gezi isyanında belli bir temsili rol oynamış olan Taksim Dayanışması’dır. Kongre, Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla, İstanbul-Taksim’de toplanmalıdır. Öyle sanıyorum ki, Taksim Meydanı ya da olmadı Gezi Parkı, böyle bir kongrenin katılımcılarını içine alacak büyüklüktedir. Bir aylık bir hazırlıkla, böyle bir kongrenin Aralık ayında yapılması mümkün olabilir. Kongre, bir hafta sonu, cumartesi ve Pazar günlerini kapsamalıdır.

Kongreye, Gezi hareketini benimseyen bütün bireyler serbestçe katılmalıdır. Yani bir delege sistemi olmamalıdır. Ayrıca, elbette Gezi hareketinin içinde yer almış bütün bileşenler, bütün örgütler ve mensupları da katılmalıdır. Ayrıca, İstanbul dışındaki şehirlerden de isteyen herkes katılabilmelidir. Özellikle, Gezi direnişlerinde ön planda gözüken, Ankara, Eskişehir, İzmir, Adana, Mersin, Hatay, Samsun vb. şehirlerden katılım olmalıdır. Şehirlerden herkesin katılımının zor olacağı düşünülebilir. Ancak temsiliyeti sağlamak için en azından, bu şehirlerde daha önceden yapılan şehir kongrelerinde belirlenecek temsilciler gönderilebilir. Ama bu, başka şehirlerden bireysel olarak katılmak isteyenlerin katılımını önlememelidir.

Kongre, Gezi Hareketinin, bundan sonraki hareket tarzını ve örgütlenmesini tartışmalı ve bazı genel kararlar almalıdır. Ancak bununla kalınmamalı ve bu kongrede, altı aylık bir süre için bir Gezi hareketi genel konseyi seçilmelidir. Çok kalabalık bir konsey olmamalıdır bu. Sayı otuzla, bilemediniz kırkla sınırlanmalıdır. Seçim, harekette yer alan bileşenlerin, örgütlerin temsili esasına göre değil, bireysel adayların seçilmesi esasına göre yapılmalıdır. Seçilen kişiler elbette şu ya da bu örgütten olabilir ama burada önemli olan, o kişinin şu ya da bu örgütü temsil ettiği için değil, bireysel nitelikleri dolayısıyla seçilmesidir. Konsey, altı ay boyunca görevi üstlenmeli ve kongrede alınan genel kararları hayata geçirmekle yükümlü olmalıdır.

 

Gün Zileli

1 Kasım 2013

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

gezi-parkı-eylemcileri-476130159530067547288

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

21 Comments

  1. Keşke, hemen, acilen……

  2. Gezi hareketi ile şehir forum hareketi arasındaki organik bağdan dolayı kongreye forumlardan da etkin katılım olmalıdır. Forumlar Gezi hareketinin pratik uzantısıdır. Dolayısıyla Taksim Dayanışma’ya tek başına inisiyatif vermek yerine, TD ile halen canlılığını koruyan forumlar arasında bir koordinasyon kurulması daha mantıklı ve demokratik olmaz mı?

  3. Güzel bir öneri. Böyle bir koordinasyon kurulursa o yapar kongre çağrısını.

  4. Çıracı’nın 29 Ekim yazısına yolladığı yorumu buraya da ekledim.

    Gezi’nin dinamiklerini sağlıklı koordine edebilmek için şu gerçeği ve onun yarattığı/yaratacağı handikapları da aşmak gerekiyor: Gezi bileşenleri içinde 4 adet “politikleşmiş-ulus” da bulunuyor (bunlar: Aleviler, Kemalistler, Kürtler, Antikapitalist/Devrimci-Müslümanlar). Tabii, bu “uluslardan” herhangi birine mensup olmayan veya “kendi ulusunu” önemsiz sayabilecek bilince sahip bir kitle de vardır ama onlar hareket içinde daha az nicelikteler. Bu ulusların en örgütlü politik öznelerinin her bir tanesinin en önde tuttukları ulusal/kimliksel özlemler ve talepler kimi zaman geri kalan üçünün özlemlerine itici gelebilmektedir. Herhangi bir politikleşmiş-ulusun bu harekete damgasını vurması, hem bu hareketin bütünlüğünü olumsuz etkiler, hem de hareketin Haziran’da uzanamamış olduğu farklı kitlelere uzanma imkanını da baltalar. Bu yüzden, toplanacak koordinasyon yapılanmasının, örgütlenmenin ilk aşamalarında hiçbir ulusal ve dinsel talebi öne çıkarmayan, her 4 ulusun da sahiplenebileceği ortak talepleri (mesela, seçim barajının kaldırılması, “hükümet istifa!” talebi, kentlerde ve kırlarda kamu arazilerinin talanının engellenmesi, Diyanet İ. B.’nın kaldırılması vb.) derleyip bir “paralel anayasa” yazması da gereklidir. Ne zamanki bu 4 ulus arasında karşılıklı bir anlayış yerleşir, işte o zaman bu talepler dizgesine bu ulusların “ulusal sorunları” ile alakalı demokratik özlemler de eklenebilir. Fakat o aşamaya gelinmeden önce uzunca bir süre yanyana mücadele pratiklerinin birikmesi gerekiyor. Haziran’daki pratik bu yanyana gelişin imkansız olmadığının bir göstergesidir ama şimdilik yeterli değildir.

  5. tamamen naif bir öneri. cevap yazıyorum. olmaz.

    gezi’nin bileşenleri içinde İP de var. gezi’yi silivri’ye çekmek istediler. onlar da mı kongreye? onlarla da mı kongre?

    taksim dayanışması dediğiniz şey, gezi’yi yönetemedi ve yenilgiyle sonuçlanmasına neden oldu. hükümet taksim dayanışması heyetine önerilerini ilettiğinde dayanışma kitleye götürdü önerileri ve İP vb çevrelerinin uzlaşmaz tavrının neden olduğu inatlaşmayı engelleyemedi. sonuç, taksim’e de gezi’ye de girildi ve yenilgi havası yaşandı.

    gezi bir ruhtu. yeni aktörlerin sahneye girişi ve kelebek misali birkaç kanat çırpıp taze yapraklar gibi düşüşü… kongrelere gelemeyecek bir tepkisellik… ileriki yılların toplumsallaşma sürecine aktarılması gereken derslerle doluydu. onu kendilerine yontmak isteyen sağlı sollu çevreler, (İP ve HKP ile TKP ve SDP gibi) ders çıkarmak yerine onu boğdular.

  6. Yorumu yollarken hata yapmışım. Buraya eklediğiniz için teşekkürler.

  7. 4 nolu MM rumuzlu arkadaşın “olmaz!” şeklindeki kestirmeci tavrını ve gösterdiği gerekçeleri anlamakta güçlük çekiyorum. Getirdiği savlara karşı argümanlarım şunlardır:
    1. Gezi’nin herhangi bir bileşenini, şu veya bu gerekçeye dayanarak dışarıda bırakmak kimin haddine düşer? Şu kadar un, bu kadar şeker diyerek helva mı yapmaya çalışıyoruz burada? Sen dur! Sen geç! demek hakkını nereden, kimden alıyoruz? Hiç hazzetmediğim liberallerin bile böyle konularda daha toleranslı olduklarını söylemeliyim. (Laf biraz ağır mı oldu?)
    2. Gezi’nin doğal bileşenleri arasından hoşlanmadığımız bazı unsurları elemeyi önermek, “Gezi bir daha olmasın ya” demek değil midir?
    3. Taksim Dayanışması Gezi’yi yönetememiş(miş). Nasıl “yönetmesini” bekliyorduk? Merkez Komite mi kurmalıydılar?
    4. Gezi’nin yenilgiyle sonuçlandığını hangi tarih kitabı yazıyor? Daha bir durun bakalım. Fransız Devrimi’nin sonuçlarının berraklaşması için bile 30 yıldan fazla zamanın geçmesi gerekti ve 19. yüzyılın neredeyse büyük bölümü isyan ve devrim dalgalarına tanık oldu.
    5. 1871 Paris Komünü de, 1921 Makhno hareketi de, 1936 İspanyol devrimi de, hepsi ve diğerleri, hep bozgunla sonuçlanmadı mı? Bu bozgunlardan olumlu dersler çıkarmak yerine, bozgun borazanı öttürmek ve hareketin yeni deneyimlere sıçramamasına çalışmak kime, neye yarar?
    6. Gezi deneyiminin yeni bir sıçrama yapması için önümüzde bir fırsat varsa, bunu neden tepelim?
    7. Eğer Gezi “ruhu” diye bir şey varsa ve onu bizzat kendi bağrında bulunan bazı politik unsurlar boğmuş ise, o ruhu yeniden diriltmenin yolu, bahsedilen politik unsurları kovmak mıdır ya da Gezi “ruhu”nu iptal etmek midir? Her iki “özlem” de Gezi “ruhu”nun özgürlükçü, çoğulcu anlayışına ters düşmez mi?
    Kongre için tam gaz ileri! diyorum. Muhteşem Mayıs-Haziran-Temmuz isyanında bizlerin kimseden korkacak bir şeyimiz yoktu! Bizler makro iktidardan korkmadık, tıfıl iktidarlardan mı korkacağız, çekineceğiz? Yok artık! MM dostumuz hiç kızmasın, darılmasın.

  8. İki sözüm daha var:
    Biri ortaya: Başkasının farklı düşüncelerine tahammül gösteremeyenler için söylenmiş doğru bir söz: “Özgürlük, daima farklı düşünenlerin özgürlüğüdür.” Rosa Luxemburg

    Diğeri çıracı arkadaşa hitaben:
    Gezi’nin bileşenleri arasında saydığınız dört temel unsur, Aleviler, Kemalistler, Kürtler, Antikapitalist/Devrimci-Müslümanlar için “ulus” tabirini kullanmanızın terminolojik açıdan doğru olmadığını düşünüyorum. “Politikleşmiş-ulus” deyimi için de aynı şekilde. Ayrıca, Gezi’nin bileşenleri bu dört “politikleşmiş” unsurdan mı ibaretti? Başka unsurlar yok muydu? Anarşistler, Troçkistler, bazı liberal solcu çevreler, “bişeylere” tepkili başörtülü kızlar, ideolojisi tam oturmamış liseli gençler, siyasi kimliksiz sayısız insan, LGBT vb. Bunları “önemsiz bir nicelik” olarak görmek mümkün mü, doğru mu, adil mi? Ve bu kesimlerin (Çokluğun) apolitik olduğunu ima edebilir miyiz? Bana göre Gezi’nin bütün unsurları son derece politikti ve isyan ruhuyla patlamışlardı.

  9. yapılacak en ideal şey bu belki de..ama dayanışmayı dayanışma yapan direnişti.ve bu özneleri yeniden biraraya gelmesini sağlayacak şey de hiç bir hareket olmadan olmaz. yani itici güç yine yapı ve klikleri harekete geçirebilir.

    velhasılı kelam özellikle istanbul öznelinden başlayarak ,bu itici güç seçimler gibi görünüyor.
    ben hareketi seçimlere bağlamaktan,bahsetmiyorum..
    her türlü şey için karar alınabilir.aday da seçilebilir.sadece seçim barajı düşürülsün/kaldırılsın gibi kararlar da çıkarabilir.ama hareketin örgütlenmesi/örgütleşmesi için ortak tutum gereklidir.ve evet mümkün olduğu kadar tüm özneleri içine katabilmelidir.öncelik bu olmalıdır.

  10. ğün zilelinin önerisi bir zamandır taksim dayanışmada ğündemde ve konuşulmakta., yalnız kongre fikri olarak değil de parkların ve forumlarınyapacağı genel bir forum şeklinde düşünülmekte., bunun bir kongreye dönüşmesi ise yakın bir zamanda ğündem olabilir ., fakat kanımca biraz aceleci bir fi,kir ğibi ğörünüyor bence.,,,,,,,nedenleri. kış şartlarından ötürü., parklasrın kapalı mekan sorunu.,ve buna bağlı temsilcilerini daha pekçok parkın seçmemiş olması., mahalle temsilcilerinin park forumlarına enteğresi.,….örneğin içinde bulunduğum yoğurtcu formu ., mahalleler ile yoğun tartışma sonucu barış manco kültür merkezinde ancak bu cuma açık masa temsilcilerini seçebilmiş ve bu aşağı yukarı 1- 5 ay almıştır. ikincisi,,, taksim dayanışması ve park nforumlarının koordine ve uyum sorununun yeni yeni ğerçek işlerlik ve ğüç kazanması.,,,bunun pekişmesi ve süreklilik kazanma sorunu., buna ğüzel bir örnek 25 ekim 0dtü destek eylemidir. kadıköy yoğurtcu ilanı ve diğer park forumlarının desteği ve çabasıyla .,tabi ki taksim dayanışmasıda.,7- 8 bin kişilik coşkulu ve ses ğetiren bir eylem başarılabilinmiştir., özetle ğün arkadaşın önerisini doğru fakat biraz aceleci bulduğumu söyleyebilirim.biraz daha zaman ve öğrenme., koordine ., ve bütünlük içerisinde tecrübe ğerekli düşüncesindeyim., takdir edersinizki ğezi deneyimi hepimiz için öğretici olmuştur.bu daha başlangıç , mücadeleye devam. selamlar.

  11. gezi isyanının “sönümlenme” nedenleri düşünülürken, neden içinde bulunduğumuz süreçteki temel iki özne ile bağ kurmaktaki beceri eksikliği fark edilmiyor?

    her şeye rağmen baş örtüsü mücadelesinin geldiği nokta, genel kadın özgürlük mücadelesinin önemli bir kazanımıdır.”yasaklamak, bir alanda dahi olsa, yasaklayanlara yasaklanmıştır. bu önemli değil mi? neden bu konuda tek bir laf etmiyor ve kadın mücadelesini selamlamıyoruz

    çifte standart!

    ha keza, hem bir kadın hem de bir kürt politik şahsiyet olarak nusaybin belediye başkanı ayşe gökkan ın, en az gezi direnişi kadar isyankar, barışçıl ve anlamlı olan rojavayla aramıza örülen utanç duvarının kaldırılması mücadelesini…üstelik bu mücadeleyi mayın tarlasında ölüm orucuna çevirmişken neden göremiyoruz.

    çifte çifte standartlarda aramalıyız bence, geldiğimiz noktadaki sıkıntıların sebebini..

  12. haklı olabilirsin Sait, selamlarımla.

  13. türk solcuları anarşistleri …vs bilimum akımı benmerkezci bir karekterde hala bunca taksim gezi olaylarına rağmen.m.alişer bahsetmiş kürtler arasına duvar örülüyor vanda deperemzedeler açlık grevinde …vs. gündem var çıt yok gezicilerden.taksim gezi olaylarını anlamamışsınız yeterince sayın seyirciler.geçtiğimiz yaz yaşananlar birer “reaksiyondu” ,ayaklanma değildi,belirsilik katsayısının yüksekliği ve öngörülemezligi ve hareketin dağınıklığı bunu gösteriyor.bu önemli bir fırsattı toplumsal hareket için ama bu örgütlenme ve programa kavuşamadığı için insanların enerjisinde azalma ve öngörüsünde zayıflamaya yol açtı.reaksiyoner durumlar saman alevine benzer ateşi sürekli beslemeniz gerekir bu da ancak yukarda vandaki açlık grevi rojava sınırına duvar örme … gibi olayları gündem yaparak ateşi beslenebilinir.uzayda yaşıyormuş gibi yaparak ve benmerkezci bir tutum içinde debelenerek bir yere varılmaz.

  14. gün zileli HDP için ne düşünüyorsunuz , kongrelerini de yaptılar

  15. Arabanın lastiği tam akıl hastanesinin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır.
    Hemen dışarı çıkar. Kriko, stepne, bijon anahtarı derken tekeri söker. Tam söktüğü anda 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, bijonlara ulaşmak mümkün değil. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker.

    Olayı en başından beri akıl hastanesinin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir akıl hastası adama seslenir:

    – Sen ne yapıyorsun orada öyle?

    – Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm.

    – Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 bijonlu olsun ziyanı yok seni lastikçiye kadar idare eder.

    Adam hemen denileni yapar ve akıl hastanesindeki deliye seslenir:

    – Senin ne işin var allah aşkına tımarhanede?

    – Soru mu bu şimdi? Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim
    salaklıktan değil.çözümleri uzaktamı aranıyor ne

  16. m.alişer in çifte standart eleştirisine katılıp görmemeye çalışılan asıl geziden öğrenerek toplumsal muhalefetin politik özgürlükçü öznelerini yok saymak hatta efendilerin ve yaygın medyanın bile itibarsızlaştıramayıp yok sayamadığı seviyede bu gün asıl gündemin başındaki sistemden kopuşun politik örgüt ve programının (HDK-HDP)bu seviyede sitede yokmuşta sanki başka bir alternatif varmış arayışında olmak düpedüz oportinizm değilse nedir?eks ekselanslarının gündemine giremememek belkide daha hayırlısı olabilir m.alişer

  17. Eskiye göre değişik bir durum yok ki. Sadece BDP’nin batı bölümü HDP adını aldı. HDP’nin bir şansı olabilmesi için bağımsızca kendi politikalarını tespit etmesi gerekir.

  18. Yazınızı okurken bana sanki Allah’tan, Tanrı’dan (var olmayan bir şeyden) varmış gibi bahsediyormuşsunuz gibi geldi. 5 ay geçti, ve Gezi beni müthiş heyecenlandırmıştı, ve kendimden geçmiştim (bu konuda yalnız değilmişim), fakat şu anda her şey bitti bana göre. Facebook’taki Çapulcu vb. gibi Gezi sayfalarından bile çıkmayı düşünüyorum artık. Herkes Gezi’nin tamamen bittiğini kabul ediyor. Kadıköy direnişi kitleselleşemedi, ODTÜ de yenilgiyle (ormanın kaybı) sonuçlandı. Kesinlikle kitlesel destek yok artık. Tayyip’in devrilebileceği umudu yok. sistemin değiştirilebileceği, dönüştürülebileceği umudu yok. Devleti yıkalım, anarşiyi kuralım beklenti ve düşüncesi zaten yoktu. Ben aileden solcuyum, babam Dev-Genç’liydi, fakat sol cenahın şu delusion’ını anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum: Türkiye’de sol oylar taş çatlasa, güneş batı’dan doğsa ve doğu’dan batsa, %3’tür. Bu gerçeğin farkında olmamak, halk arkamızdaymış gibi yapmak, toplam oy oranımız %3 değil de %30’muş gibi yapmak… Çok tuhaf geliyor bana.

  19. “gezi hareketi bir kongre toplamalıdır”
    gün abi sen bu dediğine kendin inanıyor musun bakunin aşkına?
    böyle bir şey, türkiye’de örgütlü sol çevrelerin imhası olur. geleneksel sol bunu asla kabul etmez. kendi üyeleri, yeni solla, özgürlükçü düşünceyle etkileşime girer ve yoldan çıkarlar. ne kadar kendi içlerine kapalı kalırlarsa o kadar iyi. o adamlar salak mı ki kongreye katılıp örgüt otoritelerini devretsinler?

    türkiye’de geleneksel sol örgütlerin çekimine, basıncına karşı koyabilecek, gezi hareketinin kongreye gitmesini kışkırtabilecek herhangi bir özgürlükçü, anarşizan hareket ya da çevre yok.
    yani gün abi senin dediğinin olması için kongre öncesinde bir kongreye gidilmesi lazım. ve o kongreyi önceleyen başka bir kongreye.
    çok büyük bir adım atmak istiyorsun. daha küçük adımlarla yürümeyi dene. büyük adım atman için gezi hareketinin kongreye gitmesini kışkırtabilecek, özgürlükçü, anarşizan bir hareket ya da çevre lazım. o yok işte.
    25 yıl önce anarşist olduğunda, her gün bir tuğla koyarak inşaata başlasaydın, böyle bir yapı bugün var olurdu belki gün abi.
    şimdi tek yapabildiğin etrafa akıl vermek ve hayıflanmak.

Comments are closed.