AKP’ye Bir Seçim Yenilgisi Yaşatmak…
Genelden özele giderek önce şunları netleştireyim:
Parlamentoya, genel seçimlere ve oy mekanizmalarına inanmam. Bunları demokrasi ve özgürlükçülükle özdeşleştirmeye güler geçerim. Tam tersine, özellikle bugün, oy denilen şey gerçek özgürlüğün karşısında yer alır. İnsanların kendilerini ezecek ve sömürecek azınlığa ve azınlık diktatörlüğüne onay vermesi ve onları meşrulaştırması anlamına gelir.
Bununla birlikte, eğer insanların çoğunluğu seçimlere ve oya olmadık anlamlar yükleyerek her dört ya da beş yılda bir sandığa koşuyorlarsa, sadece yukarıdaki gerçeği tekrarlamakla yetinemezsiniz, bu olayla en azından ilgilenmek zorundasınız. Egemenler, seçim mekanizmasını demokrasi olarak parlattıklarına göre, bu seçim denen şeyin ne menem bir şey olduğunu anlatırken, halihazır seçim sisteminin, normal temsili sistemin kurallarına bile uymadığını açıklamanız gerekir. Örneğin, bugünkü somut durumu ele alacak olursak, yüzde 10 barajının “temsili demokrasi”nin kurallarını da çiğnemek anlamına geldiğini anlatmak önemli bir görevdir. Hem seçimlere karşı olup hem de yüzde on barajına karşı çıkmanın “akıl sağlığı” gerektirdiğini ileri sürenler, sadece ve sadece yüzde 10’luk baraj sisteminin getirdiği iktidarlara yalakalık ve payandalık yapmak isteyenlerdir. Bu, madem ücretli sömürü sistemine karşısınız o zaman düşük ücretleri eleştirmeye hakkınız yoktur demek kadar saçma bir şeydir. Bu konuda diğer bir yanlışlık da, CHP’nin, seçim barajını yüzde ondan yüzde beş ya da üçe indirme önerisidir. Oysa bu, yüzde on barajından bile daha adaletsiz bir öneridir, çünkü en küçükleri ezmeyi hedeflemektedir. Eğer baraj kalkmayıp da baraj üzerinde bir oynama yapılacaksa benim önerim barajın yüzde yetmişe çıkarılmasıdır. Böylece hiçbir parti seçilmemiş, biz de bu parlamenter diktatörlükten kurtulmuş oluruz!
Buradan, yerel seçimler mevzuuna geçebiliriz. Ben genel oya ve parlamentoya inanmadığım gibi, belediye seçimlerine de inanmam. Yani burada verilen oylar da ne “milli irade”yi ne de “yerel irade”yi temsil etmektedir. Sadece yerel egemenlere onay vermeye yaramaktadır. Yerel seçimlerin gerçekten oradaki insanların iradesini yansıtabilmesi için partilere dayanan bir seçim sistemi değil, doğrudan kişilere ve onların halkla bağlarına dayanan bir seçim sistemi olması gerekir.
O zaman, önümüzdeki yılın mart ayında yapılacak seçimlerden, gerçek anlamda yerel ve özerk yönetimler için herhangi bir umut beslemek saçma olur. Bununla birlikte, eğer akıllı davranılırsa AKP’ye bu yerel seçimlerde esaslı bir seçim yenilgisi yaşatmak mümkündür.
Siyasi ve toplumsal mücadelede hiç de yanıltıcı olmayan çok esaslı bir ölçücü vardır. Karşınızdaki düşmanınız veya rakibiniz ne yapmanızı istemiyorsa onu yapın. Veya tersi. Ne yapmanızı istiyorsa onu yapmayın.
AKP ne ister? Muhaliflerim bölünsün de, benim adaylarım kazansın ister. Bu durumda oyları bölmeden aynı noktaya yığmak AKP’nin aleyhinedir. Düşüncem ve önerim kısaca şudur: Önümüzdeki yerel seçimlerde, yerel yöneticilerin niteliğine bakmadan (baksanız ne olacak ki, banka reklamındaki gibi, “aslında yoktur birbirlerinden farkları”. Farklı olsalar bile, yerel idare yasaları ve piyasa mekanizmaları dolayısıyla aşağı yukarı aynı şeyleri yapacaklardır) o yerel birimde AKP adayı ile en fazla yarışma şansı olan adaya yığılmalıdır bütün muhalif oylar. Biliyorum, bu öneriden en kârlı çıkacak olan, CHP’dir ama olsun, ne fark eder. Sonuç olarak, CHP adayının şansı olan mahalli birimde CHP adayı, BDP ya da HDP adayının şansı olan birimde onların adayı, ÖDP adayının ya da bağımsız herhangi bir adayın şansı olan yerel birimde ÖDP adayı ya da bağımsız aday, hatta (şimdi sıkı durun), AKP adayının karşısında en güçlü aday MHP adayı ya da (olur a) İP adayı kazanma şansına sahipse onlara oy verilmelidir. Eğer seçmen böyle bir bilinç gösterirse ve partiler de dar parti çıkarları yerine böylesi bir toplumsal mücadele bilinci ortaya koyarlarsa AKP’ye çok esaslı bir seçim yenilgisi kazandırmak işten bile değildir.
O zaman AKP’nin süngüsü düşecek ve AKP diktatörlüğüne karşı toplumsal mücadele muazzam bir ivme kazanacaktır.
Var mısınız?
Gün Zileli
3 Kasım 2013
Bölünmek yerine işgal güçlerini bölün…
Politikada farklı şeyler söylediğiniz politikacılardan farklı yerde durmanız gerekir. Politika tavra göre değer taşıyorsa bu böyledir. Farklı şeyler söylediğinizle aynı yerde duruyorsanız politika yapmayın, muarızlarınız zaten sizin yerinizde duruyordur, siz boşuna çenenizi yormuş olursunuz.
***
Bazı kardeşlerimiz Gezi konusunda farklı düşünüyorlar, kendi takdirleridir. Susmamızı istiyorlar. Susulmasını istemek biraz aşrı bir istek, haksızlık boyutu taşıyor. Bu kardeşlerimizin tercihine saygılı oluruz ama susmayız. Bizim teokratik iktidara ve şeriat devleti beklentisi içinde olanlara diyet borcumuz yok. Bir ülkede teokrasi inşa edilmek istendiğinde o ülkenin faşistinin bile buna direnmeye hakkı vardır. O faşist benim düşmanımdır, kanlımdır, varsayınızki babamı öldürmüştür, kardeşlerimi öldürmüştür, ayrı meseledir, bir hakkının olması ise çok farklı bir meseledir. Birileri Roboski’de çocuklarımızı öldüren iktidarın yakasını hangi sebeple olursa olsun yırtıyorsa bu iktidarın yakasını ellerinden kurtaracak ben olmamalıyım.
Gezi boyunca Hizbullah geri durdu, PKK İmralı görüşmeleri nedeniyle kıvırdı. Biliyoruzki her ikisi de iktidarın dümen suyundaydı. Ancak benim iktidarın dümen suyuna yatmam için bir nedenim olmadığı gibi çok renkli olduğu kuşku götürmez Gezi direnişçilerinin hepsini aynı renge boyamak gibi bir aymazlığa soyunma niyetim de yok.
Teokrasi inşa etmeye kalkışan tarikat tabanlı hatta denizaşırı tarikat şeyhinden talimat alan bir iktidara karşı din ile devlet işlerinin ayrılması noktasında içtenlikle karşı çıkanlar da bu direnişin içindeydi. MHP, CHP bulanık suda balık avlamak için hatta saptırmak için katılmış ve bunu başarmışsa bundan ilk karşı çıkışın haksız olduğu hükmüne varmamak lazım. AKP iktidarının bir ucu El Qaida ve El Nusra ile Suriye’de ortaya çıkarken Suriye araplarının haklı mücadelesi bile AKP’nin pespayeliği nedeniyle itibardan düşüp dünya nezdinde destek kaybetti. Hiç merakınız olmasın, yarın bu tarikat piçleri Ayetullahlarla da, Maliki’yle de hatta Esad’ın kendisiyle de sarmaş dolaş pozlar verirler, gazetelerin birinci sayfalarından güven tazeleme beyanlarını hep birlikte okuruz.
***
Laikleri batı yarattı ve yetiştirdi, sömürgecilerin de sömürgecileri var. Türkiye, Irak, Suriye, İran gibi devletler ikinci dereceden sömürgeci devletlerdir. Sömürgecilik kendini uygulamaya koyduğunda mezar kazıcılarını da yaratır. Laikler bir yandan birinci dereceden sömürgeci devletlerin yerini almaya çalışırken diğer yandan da bu devletlerin sıçrama tahtasıdır, yeni sömürge statüsündeki ülkeleri içerden baskı altına almakta kullanılırlar. Türkiye’nin ikiye bölünmesi 1920’li yıllarda gerçekleşmiştir. O güne kadar zayıf olan Anadolu sermayesi ve sığınağı olan siyasi islam bugün dominant hale gelmekle kalmamış despotluğa dönüşmüştür. Yakın dönemde türk dindarlarıyla bağlaşık olma imkanını sivri sol söylemli partilerinin kısır görüşlülüğü nedeniyle elinden kaçıran kürtler dindarları devlete kaptırmakla kalmamış, türk dindarlarının kürt tabanını yarı yarıya ele geçirmesi sonucuna uğramıştır. Bugün azınlığa düşmüş laikleri istikrarsızlık unsuru olabilecek şekilde devlete karşı desteklediklerinde devleti çatışmaya sürer ve bölerler.
Irak’ın dünkü iktidar eliti olan sünni araplar bugün kürtlerin müttefikidir. Suriye’de zayıflayan şiiler de gelecekte kürt şemsiyesine ihtiyaç duyacak ve ittifak arayacaktır. Kürtler kullanılma poziyonuna düşmeden bunlarla kurallı ve dikkatli güç birlikleri gerçekleştirdiklerinde üzerlerindeki basınç azalır. Aynı şekilde türk laikleri de bugün azınlıktırlar. Onların kuyruğuna takılmadan, ortaya devletçe sürülen HDP yada sair aldatmacalardan uzak durarak ama onları kürtlerin çatısına icbar ederek kürtler hem kendi güçlerini artırırlar hem de karşı gücü bölerler. Bu teorik olarak mümkün olduğu gibi Irak genelinde Güney kürtleri tarafından uygulanmış ve başarılı sonuçlar alınmıştır. Batı radikal islamla sorunlu. Böyle olması kürtleri batıyla da doğal müttefik haline getirir.
Lozan artık dikiş tutmaz, Lozan’la yaşam bulan devletler bir biçimde çökecektir. Türkiye bir Suriye olmasın, Irak olmasın, Türkiye bölünmesin dediğinizde kürtler enkazın altında kalır.
***
Kürdün sünnisi var, alevisi var, ezdisi var, kakaisi var, sekuler düşünenleri oldukça kabarık oranda, kürtlerin atesitleri var. Başlangıçta kürtlerin aleyhine gibi görünen bu durum aslında kürtlerin avantajıdır.
Kürdistan işgalcilerine bakınız. Hiçbir devletin kendi egemen ulusu içinde dahi homojen olmayışına karşılık her birinde süryani, kildani, arap hristiyan, ermeni azınlıklar var. Kürtler dini hoşgörüleri itibarıyla hristiyanlarla hatta yahudilerle iyi ilişkilere açıktırlar ve dostane ilişkiler geliştirebiliyorlar. Bunun dışında kürtlerin dini bakımdan heterojen olmaları egemen ulusların şii ve sünni kesimleriyle ayrı ayrı ilişkiler kurmalarında bir avantaj sağlıyor. İşgalci devletler kendi heterojen topluluklarını ancakki totaliter rejimlere dayanarak, bu rejimlerin zor ve baskı yöntemleri aracılığıyla bir arada tutabiliyor ve denetleyebiliyorlar. Her işgalci devletin kronik ve ezeli memnuniyetsizleri var. Kürtler dini çok renkliliklerini doğru kullandıklarrında egemen ulusun terkibinde bulunan bu farklı bileşenleri ayrıştırmakla kalmaz işgalci devletlerin istikrarını, nihayette hükümranlığını yerle bir edebilirler. İşgalci devletlerin sahibi olan egemen uluslar içerden çözüldüğünde devlet ıskat olur, dolayısıyla sömürge statüsü ıskat edilmiş olunur. Kürtlere ilk önce ikirciksiz ve art niyetsiz bir demokratik hoşgörü lazım. Bu olmadığı sürece kürtlerin farklılıkları avantaj konumundan kürt zayıflığına döner, kürtlere kontra yapılmasına olanak veren gedikler oluşur. Kürtlerin alevileri CHP’de toplanır yada Esad yanlısı kesilir. Dindarları Hizbullah’la devlet kontrası olur yada seçmeninin yarısı AKP tabanını oluşturur. Sekulerleri türklere yada Esad’a demokratik nizam kurma mavalına konsantre olur. Kürtlerin zayıf karnı sünni dindarlığını ön plana çıkarmaktır. Kürtler bunu yaptıkları sürece bölgenin sünni denizinde bin yıldır olduğu gibi boğulmaya mahkum kalırlar. Bundan kürt sünnilerinin gerekli olmadığı anlamı çıkarılmasın onlar da lazım, ancak ulusal kurtuluşçuluk bölgenin doğası gereği dini söylemi esas almaya elvermiyor. Bize hepsi işlevsel olarak bir arada ve birlik içinde lazım. Güç olmamız için lazım, kurtuluşumuz için lazım. Ayrıca işin ahlaki boyutu var, vicdani boyutu var, hakkaniyet boyutu var, tüm bu nedenlerle samimiyet gerekiyor. Mazlum bir milletin bunları görmezlikten gelme lüksü yok.
http://cebaxcor.blogspot.com/2013/11/bolunmek-yerine-isgal-guclerini-bolun.html
sevgili Zileli,hani bizde bir söz vardir “ati alan Üsküdari gecer”diye bu seferde chp, mhp, ip diktatoryasiyla ugras dur..diyelim ki:akp ye tarihinin en güclü yenilgisini yasttik,sitemin kendi icerisindeki kavgada bu yenilgi siyamli ikizkardeslerden bir digerini dah güclü iktidara tasiyorsa;biz baldiriciplakculsuzlar bu iste ne kazanc elde etmis olacagiz.Benim önerim bizler yinde kendi blogumuzda kendi ayaklarimizla kosumuza devam edelim.Hic kimsenin seyi ile gelinde olmayalim güvede olmayalim!son cümlem erkek egemenligi cagristiran bir cümle olasin isterim, eger öyle anlasilirsa maksadini asan bir benzetme olmus olur…
Bu da “bize” daha yakın duran adaylar için :
http://mustafasonmez.net/?p=3805
🙂 inan ki, böyle bir AKP yenilgisinde onlar değil, devrimci halk muhalefeti güçlenecektir. Yani bizim blok kazanacak.
Soke olmus durumdayim. Sizden boyle bir yazi asla beklemezdim. E nerde kaldi sizin anarsistliginiz? “Dusman” olarak bir AKP mi kaldi?
Yani taktiksel bir acilim gelistirmeye calistiginizi anliyorum. Fakat, bizim taktiklerimiz dusmanin “zayiflamasina” -ki savundugunuz taktigin bu sonucu doguracagini hic sanmiyorum- kendi sinif ve orgut gucumuze dayanmali? Bir anda akp buyulu bir sekilde yerel secimleri kaybetse bile – her sehirde- bu sadece parlamenter iluzyonlari guclendirecektir.
Mikail, bir kere daha düşün. Kendi güçlerini geliştirmen bile toplumsal bir alt üst oluşa bağlı ve bunun da yolu ne yazık ki bugün AKP’nin esaslı bir darbe yemesiyle olabilecektir. Benim önerilerim, tam tersine, parlamenter ilüzyonları tamamen geride bırakmaktan kaynaklanıyor. Öte yandan, AKP’nin darbe yemesi parlamenter ilüzyonları güçlendirmez, tersine o cephede tam bir bozguna ve kargaşalığa yol açar, yani bütün parlamentarist cephede. Tutumumun anarşistliğe aykırı bir yanı yok. Anarşistlerin güncel politik alana ilişkin öneriler geliştirmemeleri güçlü değil, zayıf yanlarıdır. Yazıda onu da yazacaktım ama fırsat olmadı. Toplum 1936’dan önce devrimden yana olanlar ve olmayanlar diye bölünmüştü. Devrimden yana olanlar sosyal demokrat partinin ve diğer cumhuriyetçilerin etkisi altındaydı önemli ölçüde, Ve seçimler gelip çattı. O koşullarda halk cephesine oy vermeyin demek açıkça falanjist cepheyi desteklemek anlamına gelecekti. CNT-FAI, bunu yapmadı ama açıkça oy verin demeye de cesaret edemedi ve CNT tabanını oy vermekte zımni şekilde serbest bıraktı. Bütün CNT’li işçiler gidip Halk Cephesi’ne oy verdiler, iyi de yaptılar, çünkü o kritik dönemde oy vermemek faşist cephe için bulunmaz bir fırsat yaratacaktı.
eylemle propaganda propaganda daha iyi sanki? böyle bi “politika” olmaz.
seçim falan deyince ip’lemeyip(!) okumamıştım. keşke okumamaya devam etseymişim.
bu taktikler desteklenecek olan partilerden tamamen soyut olarak geliştirilirse faydalı olur mu ? şunu demek istiyorum , bu taktikler sonucunda somut kazanımlar elde edilemeyecekse ne faydası var ? örneğin mhp ve chp’nin güçlerini böyle bir pazarlık olmaksızın halk desteğiyle arttırdıkları varsayımında bu partiler akp diktatörlüğünden aşağı kalmayacak bir diktatörlüğü kurmaya girişeceklerdir . sakıncalı olmaz mı desteklenenlerden bu kadar soyut bir destek ?
Gün hocam, bu sayfada yazdıklarının bir nokta hariç tümüne katıldığımı belirteyim. bilhassa CNT seçimler ve ispanya devriminde anarşist tavır konusunda söylediklerin çok önemli bence…
katılmadığım tek nokta şu:
akp düşman, dersek ötekilerin potansiyel dost olabileceği zımni ifadesi çıkar. burada göz önüne alınması gereken, bence, sistemin mümkün olduğu kadar dışından gelen muhalefet ile, sistemin kendi üretimi olan majestelerinin muhalefeti arasındaki fark meselesidir. akp çevreden gelip, merkeze yerleşti; bu doğru.
ama bence, merkezin ” muhalefetine” karşılık, çevreden gelen ve en azından söylem olarak da olsa gezi ruhuna en yakın söylem üreten hdp ile muhalefet imkanı daha anlamlı değil midir?
eğer böylesi bir olanak olmasaydı, bence de ip ya da mhp-chp arasından en yoğun desteği alacak olanın desteklenmesi mümkündü.
ama şimdi elde böyle bir imkan varken, böylesi yanlış olur, diye düşünüyorum.
bunu biraz sembolik olarak da şöyle özetleyebilirim.
sarıgül-g.tekin-c.ataklı karşısında sırrı süreyya daha sempatik ve halkla diyalogu mümkün biri…diğerlerinden daha az oy alacağı kesin olsa bile, yaratacağı etki bunun kat kat üstünde bir olumluluk taşıyacaktır herhalde…
Böyle bir durum olmaz, çünkü merkezi iktidar AKP’nin elinde. AKP’nin bu seçimden başarısız çıkmasının tek sonucu şu olacaktır: Toplumsal muhalefetin önündeki yollar açılacaktır. Yani bu seçim taktiği bir lavaboaç etkisi yapacaktır.
Buna katılamıyorum. S.S. Önder kazanamaz. Diyelim ki kazandı, aynı mekanizmaların kurbanı olur. Bu yüzden burada şu ya da bu partinin desteklenmesinin hiçbir anlamı yoktur. Tek seçim taktiği, “AKP’ye karşı en güçlü adaya oy ver” olmalıdır. Ondan sonrası tufan!
Seçim Tılsımı Anarşistleri bile çekiyorsa, önümüzdeki seçimde kitlelerin bu tuzağın girdabında hezayanalrını göreceğiz demenktir.Tarihin en büyük yanılgısı bu seçimmleri desteklemektir. matemetik förmülü gibi seçimleri hesaplamak yanılgıların başında gelir.şunları bir araya getiririz digerlerini ikna ederiz şeklindeki yanılgıların sonu sadece hayal kırıklığıdır.kitleler meydanları kabullendi . Önceki seçimlerde sokak yoktu ve yerel seçimler çok önemliydi.Şimdi durum tam tersi her zaman iddiam şu sol en fazla % 1 fazla oy alır oda AKP yı meşrulaştırmaktan başka işe yaramaz.Kürtlerim önemli bölümü sünnilikten dolayı AKP oy verir hakın bir kısmı yardım ve ekonomik rantn etkisiyle yine AKP ye oy verir Aleviler CHP ye tabloda bir değişiklik yok olamsı içinde bir neden yok.Hayatımda kimseye oy vermemenin onurunu yaşıyorum.İlk defa Gün Hocanın bir yazısına red oyu veriyorum. İkinci konu
Bölünmek yerine işgal güçlerini bölün…başlıklı yorum ayrıntılarda coğu yanlış bölgeyi tanıyanlar açısından kolay görülebilir.
Bunu IP daha mantikli bir gerekcelendirmeyle, CHP-MHP-IP ittifaki onererek zaten yapmisti. Ayrica IP de sizin gibi secime, parlamentoya filan inanmiyor. Bir “anarsist” olarak Milliyetci Cepheye katilmanin “teori”sini yapmak pek zor degilmis.
milliyetçi cepheyle hiç ilgisi yok. öneri parti şeflerine değil. seçmene yapılmaktadır. MHP yönetimi bu öneriyi baştan reddeder (çünkü bu durumda oyları yüzde 5’e düşecektir). İP yöneticileri açıkça karşı çıkmaz ama aslında hiç hoşlanmazlar. Çünkü bu, zaten az olan oylarını da CHP’ye kaptırmak anlamına gelir. Bu öneriden yalnızca CHP yönetimi hoşlanabilir (oyların kendi adaylarına akacağını düşünerek). Size bir şeyi hatırlatmak isterim. Benimkiler de dahil olmak üzere bir takım öneriler yanlış olabilir ama insanların öneri ortaya atmalarını önleyen bağnaz ve suçlayıcı bir tutum en yanlış olanıdır. Bugüne kadar devrimciler bu bağnaz tutumlardan kaybetmişlerdir. öneri ve düşünce zenginliği, tartışma özgürlüğü devrimi geliştirir. İnsanların görüş ortaya atma cesaretini kırmayın.
Sayın Zileli;
🙂
Sayın İsa 🙂
yuh artık bunudamı yazacaktın daha açık akp ye sistemin eski efendileri chp-mhp-ip yi tercih ediyorum desene seninb sistemle sorunun olmadığını biliyordukta bu seviyede elinden devleti alınan devletin partisi chp ye oy ver çağrısından başka ne anlamı olabilir yukardaki yazının çok fesatlandın değil bunca çabana rağmen sisteme politik alternatif (HDK-HDP) MAYASI tutup yerel seçimden sonra alınan oyun genel seçim simülasyonunda parlamentonun 3.seçeneği olmasına çok üzüldüğünden bu yazıyı yazdın değilmi senin sistemin efendilerinine hizmetten başka ne işlevin var sen anarşistsen bende şimendiferim yuh artık bu yazıdan utanmayacakmısın bari hiç oy vermeyin de bu seviyede sistemin alternatifi özgürlükçü devrimci toplumsal muhalefet düşmanlığı yapılırmı insan biraz utanır?
çok kötü bir yazı olmuş.gün abi…bir partiye oy vermek insana bazı sorumluluklar yükler.Bir hırsıza oy vermek onun hırsızlığını onaylamaktır.bir katile oy vermek onun katilliğini onaylamaktır.bir devrimciye bir anarşistte MHP ye CHP ye oy verin demek nasıl bir şey anlamadım
güzel bir metafor. Evet, AKP’ye karşı kazanma şansı olan en güçlü katil veya hırsız hangisiyse ona oy verin diyorum. Çünkü benim açımdan oy vermenin hiçbir önemi yok. Yani oy vererek veya oy verilmesini isteyerek kimseye kefil olmuş olmuyorum. Sadece bugünün en büyük iktidar sahibi katil ve hırsızlarının çanına oy tıkanmasını sağlamış oluyorum.
ben olayın iktidarcı “kim kazanır?” yanıyla ilgilenmiyorum. zaten kimin kazanacağı besbelli: akp. her türlü ittifak bu sonucu değiştirme gücünden uzak.
sorun kimin kazanacağı değil. kimin sahici ve etkili bir muhalefetin imkanlarını arttıracağı.
bu arada anarşizmi “kokmaz bulaşmaz “pir-u pak” bir dogmalar “şeysi” sananlar, biraz gerçekler dünyasına inseler iyi ederler zira devrimci durumlar hep bu yeryüzü politikliğinde vücut bulur, ideler dünyasında değil.
ilkeler meselesi elbette önemli. burada konuşulan konu, “nasıl iktidar oluruz” meselesi değil. aksine bir iktidar karşısında nasıl sahici bir muhalefet olanağı oluşturabiliriz, onu aramak…
abi, kartaca yikilana kadar diyorsun yani…valla abi ne diyeyim, bir oktay akbal, bir ilhan selcuk olmus olmaniz aci bir tad birakiyor insanda…
Bu cephe siyasetini anarsizmin “taktiksel” bir gelenegiymis gibi CNT-FAIye baglamak ile inanilmaz bir tarihsel hata yapiyorsunuz. Ispanya’da halk cephesi ve fasistler disinda ucuncu bir tarafi savundular. Ve ihanet edip hukumete giren, bakan olan anarsistler haric, tabanda “ne fasizm ne cumhuriyet” diyen devrimci anarsistler vardi; Cumhuriyetin “demokratik” polisleri tarafindan oldurulduler.
Cumhuriyet fasistlere karsi direnmekte hicbir zaman istekli olmadi. Falanjist darbeyi durdurmak icin hic bir sey yapmadi:
– fas a ozgurlugunu verebilirdi – somurgeci devletleri urkutmemek icin vermedi ve Fasli birlikler Ispanya’yi kana bogdu.
– Generalleri vakti varken azledebilirdi – etmedi.
– Halki silahlandirabilirdi – silahlandirmadi.
Cumhuriyet sonunda anarsistleri ve POUMu ezip, ordunun darbesine karsi gelisen hareketi anlamsiz bir siyasi oyuncaga – Rusya, Fransa, ve Ingiltere’nin siyasi oyuncagina cevirdi.
Hocam totaliteryanizm kavrami sanirim sizin gozunuzu kor etmis. Anarsist tarihteki Durruti’nin Dostlari gibi gruplari ciddi bir incelemeden gecirmenizi oneriyorum.
Anarsistler egemenler arasindan daha az kotusunu tercih etmezler diye bilirdim ben. En azindan Ispanya’dan bu dersi aldiklarini sanirdim. Ama tipki marxizmde oldugu gibi, demek ki anarsizm de ehveniser siyasetinden azade degilmis. Cok yazik…
sevgili gün zileliye asiri dozda elestiriler gelmeye basladi,ilk bakista öneri cok sacma geliyor,ama hayatin kendiside cogu kez ayral olanin yolundan yürümüyor mu?sizin düsmaniniza yapacaginiz yardim onun ölümünü gerceklestiriyorsa neden olmasin?!Örnegin: bizler akp yi hicbir zaman desteklemedik ama akp halki akyaryuma mahkum etti ve yikilmazlik,yenilmezlik unvani sahip oldu,geleni yumrukluyor, gideni yumrukluyor,akp nin facasini gezi bozdu yani cildine falcata yarasi acti , ama devletin kendi icerisinde olusan hosnutsuzlugun bunda payi yok mudur?yani ulusalcilarin,isci partililerin, atatürkcülerin, bayrak delisi beyaz türklerin,laikci oldugunu söyleyen tuzu kurularin bunda payi yok mudur.unutmayalim bardagi tasiran her zaman son damladir…elbette bu öneri ezber bozan ,alisik olmadigimiz deli sacmasi gibi bir öneri geliyor ilk bakista, ilk bakislar her zaman yanilticidir,hem sonra solcular gibi konservatif insanlarin karsisina böylesine bir öneriyle cikmak ayni zamanda cesaret ister,gün zileliyi önerisine katilmasak bile cesaretinden dolayi kutlayabiliriz!
Gün hocam bitmişsin sen. Bu sitede yıllarca seçimlerin, oy vermenin faydasızlığından hatta zararından dem vurdun. Emek demokrasi ve özgürlük blokunu seçimlere katıldığı, belediyeleri kazanmayı hedeflediği için eleştirdin. Özyönetim dedin durdun. Şimdi şu geldiğin yere bak. Mhp”ye chp”ye oy verecekmişiz ama asıl amacımız diktatörlüğü devirmek olacakmış. Böyle yaparak ancak sol-kemalist mıknatısa dönüp dolaşıp yapışan onca sosyalistten ya da anarşistten biri olursun. Zaten sinyallerini de vermiyor değildin. Tek yaptığınız idris küçükömer’i haklı çıkarmak. 80 öncesinde sovyetlerdense abd diodunuz. Şimdi ise mhp barajın altında kalmasın yoksa akp çok güçlenir diye geçen seçim mhp’ye oy veren ve ne acıdır ki ailesi mhp’nin taşeronu olduğu çorum katliamı’nın mağduru olan alevi arkadaşıma benzediniz. Siz diktatörlük görmemişsiniz diyecem ama 12 mart’ı, 12 eylül’ü de gördünüz aslında. Gerçi Evren’e mektup yazan bir gelenekteydiniz o dönem. Ama 90’dan sonraki kopuşunuz, sonrasında yazdıklarınız, çevirdikleriniz bambaşka, antiotoriter, antistalinist bir yöne evrildiğiniz düşüncesini yaratıyordu. Son dönemde kemalizme çaktığınız sinyaller bile bu kanaatimi değiştirmemişti. Bu da sizin aslınıza rücu tarihiniz olsun. Üzülerek kaydediyoruz.
Sunu da eklemek istiyorum; Elbette bu onerdiginiz taktikle basitce bir “ehveni ser” ya da “MHP bile AKP’den iyidir” propagandasi yapmadiginizin farkindayim. Basitce AKP yikilmali diyorsunuz. Ama yine butun “kotunun iyisi” siyasetleri ile ayni yere iste burada dusuyorsunuz.
Hatirlayin; liberaller 10-12 yil once CHP-MHP-Merkez Sag bloguna karsi AKP’yi iste tam da boyle bir mantikla desteklemisti. Demislerdi ki, “iktidardan dislanmis” (!) bir islamci blogu, hukumet kurabilirse, egemen iktidar catlar ve zayiflar, anadolu burjuvazisi iktidara gelir. Ve hatta kimileri bunu turkiye’nin “burjuva devrimi” olarak tanimlamis ve ileri bile bulmuslardi.
Simdi ayni seyler tersten ve daha kotu argumanlarla AKP’ye karsi soyleniyor. AKP’nin bir secim yenilgisiyle zayiflamasi sanki devletsiz ve somurusuz bir duzene bir adim getirirmis gibi. Halbuki bunu ancak devrimci bir proleter (isci, issiz, ev kadini, ogrenci, memur, beyaz yakali) hareketi getirebilir. Burjuvazinin bir kesimi yenildi diye diger kesimi kapilari komunizme dogru acmayacak!
Ayrica, 2002’de liberaller bir seyi dogru soylemislerdi; islamcilik, cumhuriyetcilige kiyasla modern bir kapitalist devleti ayakta tutmak icin cok zayif bir ideoloji. Cunku cumhuriyet en azindan -hukuksal duzeyde ve soylemsel olarak- esitlik “vaad” ediyordu. Islamcilik bunu bile vaat etmiyor ve yikilmasi bu yuzden cok daha kolay. Bunun isaretini Gezi’de gorduk. Evet AKP yikilabilir. Ama hem AKP’yi hem devleti ancak devrim yikabilir. Ve bu da mumkun. Bugun bunun mumkun oldugunu avazimiz ciktiginca bagirmayip, bunun programini ve kurmak istedigimiz ozgurluk dunyasini savunmayip, propagandasini ve orgutlenmesini yapmayip, oturdugumuz yerden taktik mi uretelim?Kaldi ki salt “taktik” olarak bile tutarsiz bu – biraktim ilkesizligini ve tarihsel olarak haksiz olusunu
Son bir sey: Salt taktiksel acidan bile onerinizin anlamsizligini gosteren sey su; MHP’nin onerinizi begenmiyecegini, kabul ederse oy kaybedecegini soyluyorsunuz. Halbuki MHP’nin sizi muhattap bile almayacagini goremiyorsunuz. Ha keza IP ve CHP’nin de. Dolayisiyla onerinizin vardigi en gercekci taktiksel sonuc, zaten sinirli sayida insani ve kaynagi anlamsiz ve etkisiz bir secim kampanyasina seferber edip, onumuzdeki 2 yili boylece heba etmek olabilir. Boylesi bir donemi, devrimcilerin sacma secim oyunlariyla harcamasini en cok da AKP isteyecektir herhalde.
Mart ayına yaklaştığımızda bir daha konuşalım bu konuyu.
ispanya devrimi ile ilgili yazdıklarına katılıyorum. “Ne cumhuriyet, ne faşizm” sloganı doğrufdur ve anarşistlerin hükümete katılması ölümcül bir hatadır. Yalnız benim sözünü ettiğim durumun bazı inceliklerine dikkat etmelisin Mikail. Benim sözünü ettiğim objektif bir durumdur. Toplum fiilen halk cephesi ve falanjistler arasında bölünmüştü. O sırada cumhuriyetçilerin önemli bir kısmı ve sosyal demokratlar dahi devrimden yanaydı (yani 1936 öncesinde) ve bu ortamda seçimlere gidildi. Böyle bir ortamda CNT’li işçiler (anarşist ilkeleri takmayarak) Halk Cephesi’ne oy verilmesini savundular ki, bu aslında devrime oy vermekle aynı şeydi. Bu durumu, daha sonraki cumhuriyetçilerin ve sosyal demokratların devrime ihanet ettiği iç savaş dönemiyle karıştırmayalım.
Umarım bitmemişimdir:)
bu taktiği uygulamak dediklerini söylememeyi getirmez ki. AKP karşıtlarına oy verin derken bu söyleyeceklerimizden hiç de vazgeçmeyeceğiz. ama şunu bilmek gerekir ki, AKP yerel seçimlerden zaferle çıkarsa devrimi de devrimci ajitasyonu da en az on yıl unutalım. Durumun ciddiyetine dikkat çekmek istiyorum.
Ben genel seçimlerde tamamen boykot taraftarıyım. Bu sadece mart seçimlerine özgüdür. Beni kaale almayacaklarını ben de biliyorum ama bu mantık kendini eninde sonunda ortaya koyacaktır. Benden de bağımsız olarak. AKP’nin bu seçime neden bu kadar önem verdiğinin üzerinde düşünmek gerekir.
Gün zileli’yi çok çaresiz gördüm aslında toplumsal muhalefetin tıkanıklığını gösteren arşivlik bir yazı. AKP’yi geriletmek için kitleleri sağa kanalize edecek bir siyasi tercih geliştirmek Sol güçlerin işi olamaz olmamalı. Bence bizim büyük çaresizliğimiz toplumsal dinamiklerden yoksun oluşumuz bu dinamikleri temsil edecek amaç ve doğrultu eksikliği ve sınıf mücadelesine olan inançsızlık belirliyor. AKP ve CHP ‘nin objektif olarak yedeği olmuş HDP-TKP nin siyasal-ideolojik düzeyde iyi kavranılması şarttır.
Cok Hosuma gitti yazi!
Gene Gün Hocamiz Ortaligi karistirdi!
Bende gicigina Mhp,ip gibilerine oy verceginize suan akp ye verin daha iyi edersiniz derim….
Ama en iyisi hepsinden uzak durun derim..
Hocam size cok saygi duyuyorum o yuzden yazdiklarimin duygusal yogunlugunu anlayisla karsilarsiniz umarim.
Yalniz, niye 10 yil geri gideriz diyorsunuz hala bir turlu anlamiyorum. AKP belki de bizim icin bir firsat. Sag populist bir rejim, hic bir krize dayanamaz. Krizlerde devletin sirtini dayadigi esas gucler burjuva solu oluyor. Fransa’ya ve ABD’ye bakin yeter.
Bizim esas urkmemiz gereken elinde sadece polis mesruiyeti ve ilk ekonomik zayiflikta onu terk edicek olan su “%50” degil sozde sol olmali. AKP belki de devrim icin bir firsat! Rejimin son ayagi olarak arkaik bir islamciliga dayanmasi onun zaafiyeti olarak da dusunulebilir.
Yapılması gerekeni söylemişsiniz. İlk yorumda görünmediğinden aşağıya alıyorum. Görüşünüzü teyid ediyor.
Gezi’den kürtlere özgürlük çıkacağını söylemek en büyük yanılgı ve aymazlık olur. Kalkdıki Gezi’den türklere bile özgürlük çıkmaz. Ancak türk devletinin siyasi kargaşalarla, iç muhalefetin kızışmasıyla zayıf ve dirayetsiz hale düşmesinin kürtlere yaramayacağını da kimse söyleyemez. Bu bir fizik yasasıdır. Her terazinin biri ötekine zıt ağırlık yığan iki kefesi olduğunu unutmayalım.
Tarafsız olunmasını söyleyen kürtler sonuna kadar güçlünün zayıfı ezmesini, süreç içerisinde bünyedeki ayrılığı kendi lehinde giderip yekpare haline getirmesini onaylamış ve destek sunmuş olurlar. Ortaya çıkacak bu sonucu diğerlerini gerektiğinde zor kullanarak aynı hatta icbar eden despotluğa destek şeklinde tefsir ve kabul etmekte hiçbir yanlışlık yoktur.
Gün abi seçmenlerin %60-70i zaten yıllardır “X parti de çok iyi değil ama Y partisi başa geleceğine onlar gelsin.” mantığıyla oy kullanırken, bari senin gibi bir adamın farklı bir “çare” arayışı olsun. Bu tür yazıları zaten Hürriyet’in magazin ekinde falan da görüyoruz. Senin entelektüel birikimine ve tecrübene hiç yakışmıyor. Ayrıca seçimlere 1 hafta falan kalmış olsa hadi yine tartışılabilir bi seçenek, ama daha adaylar, propagandalar vs. hiçbiri belli değilken nedir bu acele?
Doğrusu aklıma şu karikatürü getirdin;
http://www.sozluk.org/uploads/photos/64_1038.jpg
AKP’nin islamcılıkla alakası son derece zayıf Mikail. Bunlar düpedüz yeni kapitalist egemen sınıftır.
akp nin seçimi kazanması halinde “devrimi de devrimci propagandayı da en az on yıl unutmak”istemiyorsak, bunun yolu gerçekten sahici ve etkili bir muhalefet örgütlemek olabilir.
yoksa inisiyatifi kaybetmiş olarak akpnin başarı-sızlığını beklemek değil…
mikail fırtınacının fikirleri bana doğru geliyor.
zilelinin tamda son günlerde siyasi hayatımıza ilk defa aşağıdan yukarıya il,ilçe meclisleri üstüne politik parti inşasının gerçekleştirilip ülke halklarının emekçilerinin lgbt den inanç özgürlüğü sorununa sistemin bütün mağduriyetlerinin programıyla sistemden kopuşu temsil edip bir türlü alternatif yaratamama sorununada çare olan HDP siyasi hayatımıza girmesi üzerine şimdiyedek oy verin bile demeyen zilelinin bu endişesi neden olabilir?galiba zilelide fark etti artık bir seçeneğimizin olduğunu onun seçeneği chp nin alternatifliği sona erip hem toplumsal muhalefeti hemde ana muhalefetliği şimdiden anlaşılıp bütün eski yeni efendilerin endişesi olarak konuşulduğu bu günlerde zilelinin demek istediği ne olabilir dediğini pratiğe dökersek ıstanbulda sırrıya değil sarıgüle oy verin anlamına gelmezmi?utanmadınmı?çizmelerimin anarşisti? bende senin gibi politik anarşizmi savunuyorum oy verip yerel seçimde çalışacağım ama senin gibi sistemin efendilerine değil özgürlükçü toplumsal devrimciliğini kanıtlayıp adaylarını gezi iradesinden geçiren HDP ye çalışıp oy vereceğim devrimcilerin sürekli neden kaybettiklerinden bahsetmişsin bir nedenide sistemle ve sistemin parti ve efendilerinden kopamayıp ilişki içinde olmalarından olduğunu ilk defa sisteme gayrımeşru deyip politik alternatif yaratınca başarabilme ihtimali ortaya çıkması senide çok korkuttu hatırlarsan hdp kongresi ile aşk olsun eski yeni efendilerin ödünü patlatanları görmemeye çalışıp 29 ekim cumhuriyet yazısı geziyi kongreye çevirme önerisi yazısı gözden kaçmadı gezi kongreye çevrileli 2,5 yıl oldu HDK yı hiç duymamış olabilirmisin? ne hallere düştün eski eleştirilerime bak ne demiştim bu sapmalarla kızıl elmaya kadar gidersin demiştim onlardaki sapmada aynı şekilde başlamıştı senin beyaz aydınlıktan ne farkın var devrimci kimliğini bundan sonra kullanıp kelimeyide kirletme iyisimi chp ye git yada hürriyete baş yazar ol yeni efendiler karşıtlığını eski efendilere hizmetle sürdür devleti elinden alınanları feryadına teselli ol üzülmeyin de devlet pek matah bir şey değildir dersin hi olmasa bunu yaparsın devam et yazının işlevi nedir?amacın nedir zileli?anarşizmi kirletme hakkına hakkın varmı? ne hallere düşttün kuyunun en dibine gidiyorsun az uğraşmadık seni özgürleştirmek için bunlarada değmezmişsin
Zileli’nin söylediklerine “Olmaz”lar bol ama “Olmaz” diyenlerden “Ne olur peki?”ye cevap göremedim ben, neden? “Olmaz” demek kolay olduğundan mı, “kirlenmemek” iyi geldiğinden mi?
Yahu düşmanlar bir tane mi, neden kategorize edilmez bu düşmanlar da teke indirgenir kolaylıkla? Neden o düşmanların kendi aralarındaki itişmeler, güç dengeleri, çatlaklar kaale alınmaz?
Neden kısa-orta-uzun vade değerlendirmeler yapılmaz da böyle bir uzaktan bakılır tarihe, “Ya herru ya merru” denilip geçilir? Yaşıyoruz tarihi, bizzat yazıyoruz hatta, içindeyiz, dışında değil… Kibirdir bu, net olarak kibirdir, tarihe ve insanlığı öteden bakmaktır, “incelenecek” bir şey olarak görmektir “yaşanılan” değil…
Tabii ki yönümüz, doğrultumuz bellidir, “O kutlu gün”e varmak istiyoruz, tabii ki… De yarın da var ve “O kutlu gün” yarın değil, yolumuz var daha alınacak… Yaklaştığımızı da mı göremiyorsunuz peki “O kutlu gün”ün?
Dostlar, farkında değilsiniz herhalde, çok ciddi bir tokat patlattık biz, belki ileriki günlerde “İşaret fişeği de burasıydı” denilecek kadar ciddi bir tokat… Geri adım attılar, güç kaybettiler, hem de tüm düşmanlarımız, hepsi… Savaş tabii ki bitmedi ama muharebenin galibi biziz, uyanın…
Politika içinde kirlenmek bu olsa gerek.. Düşmanımın düşmanı benim dostumdur diyen bir hareket olsaydı anarşi, etik değerler üzerine kurulu bir hareket olmaktan çıkar alelade bir iktidar ideolojisine dönüşürdü ki bu önerdiğiniz tam da budur. Anarşiye kıymayın Gün Efendi!
!Efendi”yi nasıl anlayayım bilemedim ama benim anarşizme kıymam mümkün değil. Yani olumsuz şeyler yapsam da bu mümkün olamaz. Çünkü anarşizmi temsil etmiyorum ve önerilerim de anarşizm adına değildi, zaten olamaz da. Yalnız dikkat edin, eğer daha baştan tartışmayı bile engelleyen bir tutum takınırsanız esas o zaman zarar verirsiniz anarşizme. Bir çeşit Bolşevik-anarşizm yaratmayalım.
Gün hocaya tepki duyanlar oh deyip yüklendiler. Güne yakin duranlarda elestiridiler müritcilik yapmadilar. Bu tablo güzeldi.
AKP’nin 11 yıllık ekonomi politikası (daha eskiye, Kemal Derviş’e de götürülebilir), büyük-burjuvazinin kısa yoldan muazzam karlar elde etmesini sağlamış olmasına rağmen, üretime dayalı sektörleri (ağır sanayi, tarım) geri plana iterek, katma değeri düşük, rekabet gücü olmayan ve sürekli dış borç üreten sektörleri ön plana çıkarmıştır (inşaat, finans, telekomünikasyon, ithalatçılık vb.). Bu da bu ekonomi modelinin burjuvazi açısından uzun vadede sürdürülebilir olmadığını göstermektedir. (konu hakkında ayrıntılı bilgi için: http://mustafasonmez.net/?p=2821 ve http://mustafasonmez.net/?p=3617 ) Türkiye burjuvazisi içinde de AKP’nin neoliberal ekonomi politikasının sürdürülebilir olmadığı kısık sesle de olsa söylenmektedir, hatta Keynesyen uygulamalara geri dönülmesini savunanlar da bulunmaktadır fakat burjuvaların kısa vadeli çıkarları (ihaleler, sıcak para girişi, kolay borçlanma) AKP’ye bağlı olduğu için ve devlet aygıtı da bütünüyle AKP’nin elinde olduğu için bu itirazlar yüksek sesle dillendirilememektedir. AKP’nin 2014 yerel seçimlerinde ağır bir yenilgi alması, burjuvazinin Keynesyen unsurları için belediyelerde AKP-dışı alternatif rant kapıları açacaktır. Eğer böyle olursa Türkiye burjuvazisi içindeki neoliberaller ile Keynesçiler arasında kısık sesle yürütülen tartışma ve ayrışmalar çok daha kızışacaktır.
Devrimci dinamikler keskinleşsin diye iktidarın baskısı, zulmü artsın demek 1970’lerin Marksist-Stalinist örgütlerinin taktiğidir. O dönemde devrim şansı varmış gibi duruyordu. Ama aslında yoktu. Bugün hiç yok. Devrim olacak, anarşi olacak diye dinci totaliterizmin baskısının koyulaşmasını istemek, yalnızca ve yalnızca halkın ve onun aydınlanmış, ilerici kesimlerinin zulüm ve baskı altında inlemesine, hatta imhasına yol açar, başka da hiçbir şeye yaramaz. Türk halkı devrim yapmaz, anlayalım bunu artık. Neden şöyle yaklamıyoruz meseleye: Amerikalılar peyk (uydu) ülkelerinde istikrar istiyor. Eskiden beri bunun için diktatörleri desteklerlerdi. Bugün de demokratik diktatör, demokratör Tayyip’i bu yüzden destekliyorlar. Bakınız kaynak Cengiz Çandar’ın yazısında belirttiği “from rhetoric to reality: reframing U.S. Turkey policy” raporu. Gezi onları çok korkuttu. Sünni çoğunluğun diktasına (majoritarianism) dayandırdıkları AKP tahakkümü en fazla korktukları şey olan instabiliteyi (istikrarsızlığı) yeniden artırıyor gibi gelmiş onlara. Demek ki her seçimde AKP %25 CHP %25 MHP %25 BDP %25 oy alıp ülke sürekli bir temsil ve hükümet krizi içinde kalsa anarşistler için daha iyi. Sonuçta Gün Zileli’nin bu yazısındaki görüşe destek veriyorum.
AKP, demokrasiyi istemiyor… Bunu belli de ediyor… Zira, muhaliflerinin de demokrasiyi istemediklerini biliyor… Dolayısıyla ülkede, demokrasi değil, mutad bir iktidar yarışı var… Bu hükümetin yapacaklarının üst limiti bu… Bence BDP, bu sol yok islam konferansı traşlarını bir tarafa bırakıp, Kürd kitleleri bağımsızlık için ayağa kaldırmalı… Ve önceliklede, AKP ikltidarına karşı, mesela MHP ve CHP’yi desteklemeli, siyasi ve giderek o içi kof ama şaşaalı ekonomik istikrarın bozulması için ellerinden geleni yapmalı… Mesela Istanbul’da, eğer bu hırsız Mustafa Sarıgül aday olacaksa, desteklenmeli…
İzmir’de , Bursa’da, Adana’da , Mersin’de vs her yerde CHP ile MHP desteklenmeli…
http://www.serbesti.net/forum/showentry.php?sNo=32197
Öncelikle Zileli’yi ötekileştirmeye çalışmadığımı belirterek bazı karşı fikirler öne sürmek istiyorum. Bunu şu anlamda söylüyorum, ben de farklı bir ruh hali içinde farklı bir günde bu şekilde akıl yürütüp Zileli’nin vardığı noktaya gelebilirdim. Ve bu pozisyonu Zileli savunduğuna göre orada katılabileceğim şeyleri değil katılmadığım şeyleri listeleyeceğim sadece. Sorgulamak istediğim hususlar:
1. Haziran isyanında başı çekenler ve havasını rengini verenler bize yakın olsa da mobilize olan kitlenin en büyük kesimi yani mücadelenin dolgu malzemesi CHP’ye oy vermeye yatkın kitleydi. Bu kitle, radikalleşmiş, sola çekilmiş ve hiç olmadıkları kadar açık fikirli hale gelmişti. Bir sosyal anarşist olarak bu kesimin kalesi olan Kadıköy’de, 17 Haziran’da 3-4 bin kişilik Yoğurtçu Forumu’nda mikrofonu eline alan neredeyse herkesin söylediklerine katılabiliyordum, Kürt hareketine bakış dahil inanılmaz bilinç sıçramaları yaşanmıştı. AKP’nin %50’sini ellerinden alıp %99 olacağız bunu da ekonomik-sınıf ekseninden yapacağız dendiğinde ortam yıkılıyordu. Olası bir CHP seçim zaferi ile bu tabanın tatmin olup pasifleşeceğinden, %50 vs. %50 çatışması çizgisine geri çekileceğinden korkmuyor musunuz?
2. Kafanızdaki moral-psikolojik stratejiyi görüyorum ama karşısına şu ihtimali koyuyorum: Ekonomik kriz bir sonraki 4 yıl içerisinde çıplak bir şekilde patlar ise, ki ben bunun 2 yıl içinde gerçekleşeceğini tahmin ediyorum, sokaklar bu sefer yine hareketlenecek ve bu seferki AKP’nin %50’sini de içine çekme eğiliminde olacak çünkü kuru islam-hizmet-büyüklük bazlı ideoloji karın doyurmayacak. Bu durum, Gezi deneyimi akıllarda taze iken ortaya çıkacak dolayısıyla sokaktaki taktikleri hatırlıyor olacağız, isyanın işaretlerini tanıyacağız ve özgüvenimiz yüksek bir noktadan başlayacak. Ve bu sefer bence AKP’yi değil devleti alacağız karşımıza. Böyle bir ortamın oluşması ihtimali varken parlementer ilüzyonu devrimin en ileri unsurlarından bazılarında (sizin hitap ettiğiniz tek kitleniz bu, unutmayın) hortlatmak hata olmaz mı?
3. Sizinkinin yarısı kadarlık ömrümde şu ana kadar ne zaman bir seçim olsa “bu seferki çok farklı ama işte” argümanını radikallerin bazılarında gördüm. Sadece burada değil dünya’nın her yerinde. Bu kendi içinde bu seferkinin gerçekten de “çok farklı” olmadığını kanıtlamasa da ortaya atmak istiyorum.
4. Yerel seçimde bu konumu alıp genel seçimde klasik anarşist boykot çizgisine dönmeyi de anlamıyorum. Neden ki? Yerel seçimler tek kazananı olan seçimler, ve buna büyük bir moral önem atfederseniz moral bozukluğuna da davetiye çıkarırsınız. Bir örnek olarak, Sırrı’nın bir sembol olduğunu kabul edersek, genel seçimde Sırrı’yı kazandırdık ama belediyede kazandıramayacağız. Eğer muhalefet gücünü gösterecek diye olumlu bir anlam yükleyeceksek seçimlere yerel seçim daha dezavantajlı bunun için genel seçime kıyasla.
Bütün bunları, AKP seçim yenilgisi yaşarsa mutlulukla karşılayacağım halde söylüyorum, daha geri bir mücadeleyi kazanıp daha ileri bir mücadeleyi kaybetmeyelim diye.
Gün Zileli özetle istanbul da oylar CHP’ye demiş aynı görüşleri radikaldeki köşesinden koray çalışkanda ifade etmişti. Komünistler ya da ‘radikal siyaset’ toplumsalın gerilimli alanlarında çöreklenmedikçe siyasal olarak belirleyici olmayacaktır. Sosyalistler muhtarlık seçimleriyle işe başlayabilir deneyim biriktirebilir. Eşgüdümlü olarakta ideolojik-siyasal çizgisini saflaştırmalı. Burjuva sosyalizmin bütün öğeleriyle hesaplaşmalı.
Fransa da Jacques Chirac ile Jean-Marie Le Pen arasında yapılan 2002 seçiminde %82 Fransız bir hırsız ile bir faşist arasında tercih yapmak zorunda kaldığımız için hırsızı seçmeyi tercih ediyoruz demişti. Benim fikrim Fransızların seçimi kuşkusuz doğru bir tercihti. Umarım sadece teorik debelenmeleri içinde toplumsal yaşamdan kopan ve hayatta karşılığı olmayan anlayışlar karşısında ülke gerçeklerini de dikkate alan fikirler bir gün Türkiye solunda hakkettiği karşılığı bulur.
Bu arada gün abi bugün habertürk’ün web sitesinde perinceğin yanında siyah beyaz eski bir resmin çıkmış 🙂
Süperrrr… Gün Zileli…
Devrimcinin; anarşistin işi ne değil mi? toplumu bilinclendirmek, kendi dünyasını kurmak. Kolay değil bu yolda yürümek. MHP yi iktidara getirmek; AKP yi iktidardan uzaklaştırmak; CHP ye yerel seçim kazandırmak; şu .. bu.. bu süper bişey ya.. bunu yaparsak zaten maksadımızada yakınız demektir. bırak maksadımızı insan yürürken uçar be… ayakları yere değmez.. insanın kendini AKP ye yönettirmesi kadar ACI bişey varmı? keyfle okuyorum yazdıklarını .. Saygıyla..
Gördüm, sağol. artık bıktırdı bunlar da.
Sayın Zİleli ben bir Kürt olarak yokum.Nedeni de şu ki bana küfreden Akplisi de aynı Mhplisi de Chplisi de.Bana söyleyin diyelim Doğu Perinçek başbakan oldu ne değişecek?Hatta belki Kürtleri toplu kıyımdan geçirir.Andımız denen faşist söylev için bile Chpnin neler yaptığını gördük.Sizce bunların kuyrukçuluğunu yapmanın ne anlamı var?
Not:Şu an Anı üçlemenizin son kitabı olan Sapak’ı okumaktayım.Hakikaten çok çok başarılı bir çalışma olmuş.Bir romandan bile daha sürükleyici tebrik ederim sizi.
http://ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=5801
sağol arkadaşım ama önerimi yanlış anlamışsın. Ben AKP’ye karşı CHP’yi vb. öneriyor değilim. Bu seçimlerde AKP’yi tecrit edip zayıflatalım ki, toplumsal devrim mücadelesi gelişsin diyorum. önerimin özü budur. Kürtlerin gerçek kurtuluşu da buradan geçiyor.
Merhaba Sayın Zileli,
Siz anarşist olduğunuza eminmisiniz?
İktidarın ele geçirilip proletarya diktatörlüğünü kurmadan devlet aygıtının yıkılmayacağını her marksist gibi sizde farkındasınız ve yazınız bu marksist bakışa paralel.Yani temel mesele iktidar meselesi.
İkinci bir ihtimal daha var, bu yazıda gerçekten ne anlatmak istediğinizi anlamak için, yazınızı tersten okumak(anlamak) gerekiyor.Bu da manipülasyona girer ve bu manipülasyonu size yakıştırmam.
akp yi değil sadece egemen devlet algısını, zihniyetini, kısaca “iktidar”ı zayıflatmak için yapılması gereken sahici ve güçlü bir alternatif oluşturmak… bu da açık ki, AKP+CHP+MHPyi hedefe koymakla olur.
bu durum,henüz, ispanyadaki gibi ikili seçenek haline gelmiş değil. üçüncü bir sahici cephe açmak için vakit de olanak da var. yerel seçimler bu işi için uygun bir fırsat …yalnız aceleye kapılıp, yanlış hesap yapmamak gerek. her şeye rağmen akp nin istanbulda seçimi kazanması -ki ben kısa vadede değişiklik beklemiyorum- halinde oluşacak moral aşınmanın etkisini düşünelim ve uzun erimli gerçek bir alternatifin inşasına uğraşalım, derim…
Eminim
2014 seçimi sıradan bir seçim değildir. Psikolojik üstünlük çok önemli olacak, size katılıyorum.
gün abi farkında olmadan elestiriye musait bir yazi yazmamis. yazisini yogun elestiri gelecegini bilerek yazmis.dikkatimi ceken bazi dostlarin mal bulmus magribi gibi ,sekere cosluyla kosan sinek gibi abaliya vurmasi.
farkli fikirlere helede karsi devrimci degil devrimci bir omru yasamis bir insanin fikirlerine tahammulsuzluk gerici bir tavir.
örnegin bende katilmiyorum bir cok arkadas gibi yazidaki öneemeye.
ama bu cok bedel ödemis bir insana saygisizlik etmemi gerektirmez.zira derdimiz uzum yemekde degil bagciyi dovmekte.derdimiz uzumu ihtiyacimiz kadar uretip kardesce agaya kaptirmadan tuketmek.
ilkelerden taviz vermeden yasamda esnek olmali.
mucadelenin binlerce yontemi var.
burjuva parlementoda istismar edilir duzenli orduda kurulur.
lakin,kendi gundemimizin sorunlarina kafa yormaliyiz.sicak bok ile soguk bok arasinda bir tercih yapip dogacak sonuclardan gelecek faydaya bel baglamamaliyiz. tek guvenmemiz gereken kendi beynimiz ve kollarimiz olmali.bence akp kazansa daha iyi. somuru artsinki sol guclensin.saka bir yana aslolan yeni bir soluk.radikal silahli anarsist komunist kitlesel bir toplumsal muhalefet.
bugun tuyapda tesadufen ufuk uras abiye denk geldim. sirri abi kazanamayacak biliyorsunuz dedim. evet dedi ilce alalim kafi.kisa ve öz bir politik konusmaydi.
https://eksisozluk.com/entry/17920302
sevgili Pinokyo; şu sorulara burnun kızarmadan yanıt vermen olası mı:
1- en son guardian ropörtajlarında örneğini gördüğümüz “kaide” haberlerinin dünya medyasında ayyuka çıkmışlığına rağmen;
dışişleri bakanı çıkıp nasıl “algı gerçeğin önüne geçti, kaideyi desteklediğimiz yalan” diyebiliyor?
2- davutoğlu oradayken bombalar “susuverdi”. inşallah böyle devam eder. birden bire şiilik, alevilik, “kıymete bindi”; imam ali türbesi, kerbela ziyaretleri, hem de yassı muharremde oralar her yıl dönümünde kan deryası edilirken… torunun adı bile ali olacakmış…muharrem iftarları, azeri nişanları, vb gırla…bunlar abd nin iranla temas başlatmasıyla ilişkilendirilmeli mi? sorusuna “hayır canım, ne münasebet” cevabı nasıl verilebiliyor?
3-aynı süreçte Qamışlo ile olan duvar örülmeye devam ederken öte yandan kobani de hem mayınlar ve tel örgüler temizleniyor hem de tanklar mevzilendiriliyor.ve hem de Heyvasor a kurd (kürt kızılayı) önünde bombali araç ve 14 ölü, onlarca yaralı… bütün bunlar ilgisiz tesadüfler mi?
4-pyd önderliğinde rojava için “devletsiz, kantonal özerklik çözümü” için en önemli adım atılmışken, barzani ziyaretinin anlamı ne? yoksa “iti ite, kürdü kürde kırdırma” politikasının yeni versiyonu bu mu?
hesap buysa, “yine yanlış alarm!” zira kürtler de bölge dengeleri de, dünya da eskisi gibi değil…oyun ters teper.
Sayın Gün Zileli’nin bu yazısına aldırmayın. Bu yazısını mazur görün. Her insan gibi o da hata yapabilir. Nasıl Kropotkin’in 1.Dünya Savaşı hakkında yazdıkları onun hatasıysa,
Gün Zileli’nin bu yazısıda onun şahsi hatasıdır. Anarşizmle
alakası yoktur.
Toplumsal Muhalefet ancak baskı altında ve patlama noktasına
geldiğinde güçlenir. Bence aksine hiç oy kullanmayıp boykot
ederek hem anarşistlerin etkisini görürüz, hemde Akp’nin
bir kez daha kazandığını gören toplumun seçimlerden iyice
vazgeçmesini sağlarız.
Bu da benim önerim. :))
Aydınlıkçılığa devam desenize! Hiç şaşırtmıyorsunuz. Arkadaşlarınızın bir kısmı içerde olduğundan onlara küçük yardımlarda bulunuyorsunuz galiba. Politika yapma zihniyetiniz hiç değişmemiş. “Kırk yıllık kani, olur mu yani” sözü size çok yakışıyor. seni kurnaz seni!!!
eh biraz daha açıklarsın diye umuyorum. Öyle hükmü verip kaçmak olmaz. Yargıçlar bile gerekçeli hükümlerini sunmak zorundadır, değil mi?
Uzun lafa gerek yok. Politik saflaşma ve manevralarda nasıl bir çizgi izlenmesi gerektiği noktasında, üç dünya teorosi zilelinin zihnindeki yerini ve güncelliğini taptaze muhafaza etmekte.
eh teşhis konduğuna göre, tedavi için de bir çare önerirsin artık:)
Senin için yapabileceğim bir şey yok ne yazık ki. İp’li dostların ruhuna iyi gelecek reçeteyi hazırlamışlardır bile
kendi adımıza oy atmıyoruz insanları oy atmamaya teşvik ediyoruz parlamento kilitlenecekse böyle kilitlensin…gün abinin dediği gibi yok mhp ye at yok en güçlü adaya at akp toz olsun meclis kilitlensin böyle bir şey yok,gün abiyi bağlar biz sokakta ki anarşistleri bağlamaz…günlük politikalara çıkarlara alet etmiyoruz anarşizmi…nasıl bir dünya istiyorsak öyle davranmaya çalışıyoruz…bütün oylar hepiniz aynı boksunuz partisine!
ip, mhp desteği ne ya! Balatalarmı yandı. Noluyor gün hocam
yazıları dikkatle oku. öyle bir şey yok. Benim önerim gerçekleşirse MHP’nin oyları %5’e iner, İP’inki ise % 0’a.
sayın gün bey önerinizin sonucunda çok daha tehlikeli bir yere doğru gitmiş olmaz mıyız?çünkü,önümüzdeki büyük tehlike şu anda sizin gibi düşünen insanlarında katkısıyla chp ve mhpnin yükselmesi durumudur. şu anda hazirandan beri verilen mücadelenin önündeki en büyük tehlike orta sınıfın akp gittikten sonra yerine kim gelirse gelsin refaha kavuşma fikridir, ki geziden beri süre gelen direnişin temel dinamiği anarşistler ve sosyalistler olsada sayısal çoğunluk orta sınıftan oluşan bi hareketti ve bu noktada kabak bi tanım olsada hazirandan beri süre gelen hareket bi orta sınıf hareketidir ve tarihin bize gösterrdiği kadarıyla orta sınıfa mücadeleyi uzun vadede sürdürme konusunda pek güvenilmez.yani öneriniz sonucunda müthiş bi mücadeleden soğumaya doğru gidilebilir.bu noktada sizin; gezide ilk defa sokağa çıkmış ve geziye kadar apolitik olan bir orta sınıf gibi ”sırrı süreyya fikirlerime daha yakın ama kazanamaz” deyip chp ve mhp çağrısı yapmanız önceki fikirlerinizle tezat oluşturmuyor mu ve memleketi akp faşizminden daha tehlikeli bir yere götürmez mi?
Hayır, bir tezat oluşturmuyor. Her durumda somut şartlar tahlil edilmelidir. Bugün AKP açık diktatörlüğe gitmektedir. Bunun önünde bütün gücümüzle bir barikat oluşturmalı ve diktatörlüğü engellemeliyiz, yoksa çok geç olacaktır. Eğer AKP bu seçimden oy kaybına uğramadan çıkarsa açık diktatörlüğe maruz kalacağız. II: ergenekon davasını açacaklar ve cemaate bindiriyoruz derken esasen Gezi hareketine ve bir adım sonra da Kürt hareketine bindirecekler. Sosyal medyayı yasaklayacaklarını açıkça söylediler. Sosyal medyanın yasaklanması demek sokak hareketin de bitirilmesi demektir. Medyayı tamamen susturup satın alacçaklar. YŞani durum bu kadar vahimdir. Bu oylama, 1933 yılında, Hitler’i iktidara getiren seçimlere benzemektedir. O zaman da alman KP, kör bir inatla sosyal demokrasiyi baş düşyman almış, nazizmi küçümsemiş ve sonunda Hitler’in iktidara gelmesine neden olmuştu.
http://www.karsigazete.com/baskin-strateji-makale,259.html