Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

Direniş Notları (8) Palalıya…

Direnişler

 

Palalı’nın kuzeni Serbest Çelebi’den gelen açıklamadır: 

“Merhabalar Gün 

 
Sana bu yazıyı ömrüm boyunca hiç yaşamadığım utanma hissi ile yazıyorum. Yazını söyleyecek sözüm yok, ne diyorsan eyvallah, ancak bilmeni istediğim bir kaç şey var. Adını bile artık duymak istemediğim palalı ile ilgili yazdıkların sonuna kadar doğrudur. Ancak babası, annesi, ağabeyi ile ilgili yazdıkların yanlıştır. Babası Kürt ailelerde ender rastlanacak birisidir. Kesinlik eşine ve çocuklarına şiddet gösteren birisi değildir. Hatta çoğu zaman eşine bulaşıkları yıkarken gördüm. Çoğu zaman eşi yerine yemek yaparken gördüm. Belki yanlışları, yanlış düşünceleri vardı ama her şeye rağmen iyi bir babaydı çocuklarına ve eşine karşı. Ağabeyi desen ailesi içinde üniversite okuyan tek kişi, şimdilik hümanist ve anlayışlı birisi. Böyle bir aileden nasıl böyle bir çocuk çıktı anlamış değilim. O görüntülerin çekildiği sırada polisten kaçıp bir kafeye sığınmıştım, yanımdaki arkadaşlarımla etmediğim küfür kalmadı, saatler sonra o kişinin kuzenim olduğunu öğrendiğimde ise yaşadığım utanç duygusunu daha önce hiç yaşamamıştım. Yazını okurken her kelimesine hak verdim, ancak ailesi ile ilgili olan kısım biraz dokundu. Ki amcam konuyla ilgili bir konuşma yapmış ve gram kadar olsa içimi rahatlatmıştı http://evrensel.net/news.php?id=61432 buradan bakabilirsin. Yanlış anlama, palalıyı savunduğumdan değil, palalı diyorum çünkü artık kuzenim değil. Sadece babası ile ilgili söyledikleriniz içimi rahatsız etti, söylemek istedim ve eklemek istiyorum, yarın karşıma çıkarsa o ve o zihniyetteki bir saldırgan senin yapacağını yapacağım!” 
  * * *

 Zorunlu bir açıklama: Bu yazı bir soyutlamadır ve elbette hayal ürünüdür. Palalının babasını, ağabeyini, gerçek ailesinin fertlerini ve yakınlarını ilzam etmez.

  * * *

Hayat daha başından itibaren bir zulümdü senin için. Zulme ne kadar boyun eğdiysen o kadar da zalimdin.

Evde sevgi görmedin. Baba ve ağabey şiddetinden korktun. Onlara hiçbir zaman diklenmedin. Annen ve kız kardeşin babandan dayak yerken sıranın sana geleceği korkusuyla titredin. Baba dayağını atlatınca kız kardeşini bir de sen dövdün. Babana yaranmak için binbir hokkabazlık, yalakalık yaparken belki bunun ne kadar aşağılayıcı bir şey olduğunu düşünmedin bile. Korkunla acımasızlığın el ele vermişti.

Okulda göze çarpmamaya çalıştın. Silik bir öğrenciydin. Başarılı öğrencileri içten içe kıskandın. Başarısız öğrencilerle arkadaşlık etmek istemedin. Öğretmenin gözüne girmek için fırsat kolladın ama çalışkan olmadığından bu konuda pek başarılı olamadın. Günün birinde sınıfta çalınan bir eşyayı kimin çaldığını ihbar ederek bu fırsatı yakaladığını sandın. Öğretmenin yine de sana pek yüz vermedi ama bir “aferin” demekten de geri kalmadı. Bu “aferin” sana yetti de arttı bile. Bundan sonra güçlüye ihbarcılık yapmak neredeyse hayatının rehberi oldu.

Hayvanları sevmedin. Onlardan korktun. Kedilerin kuyruğunu çekip canlarını acıtmak sana tuhaf bir haz verdi. Hayvanlarla hiçbir şekilde iletişim kurmadın. Yolda köpek görünce ilk yaptığın iş yerden bir taş alıp atmak oldu. Hayvanların da bir canı olduğu, canlarının yanabileceği hiç aklına gelmedi. Acıma duygun yoktu. Belki vardı ama onunla hiç tanışmamıştın.

Hiç çiçek sulamamıştın. Doğanın anlamı üzerinde hiç düşünmemiştin. Erik toplarken erik ağaçlarının dallarını kırmak içini hiç sızlatmamıştı. İçinde yabanıl bir kırıp yok etme duygusu yeşerip büyüyordu. İçinde yeşeren tek şey buydu.

Gerçek arkadaşın yoktu. İnsanları sevmiyordun. Onlarla sadece menfaat üzerinden ilişki kuruyordun. Küçük menfaatler… Kadınlarla hiçbir iletişimin yoktu. Onlardan korkuyordun. Kadınlar sana yanına yaklaşılmaz, senden farklı yaratıklar gibi görünüyordu. Onlardan ne kadar çekinirsen o kadar da aşağılamak istiyordun. Günün birinde evlendin, daha doğrusu evlendirildin. Karını hiç tanımadın. Tanımak için çaba harcamadın. Onunla gerçek bir ilişki kurmaya korktun. Bunun yerine onu korkutmaya kalktın, çünkü aslında sen ondan korkuyordun. Çok erkeksiydin ama gerçekte iktidarsızdın. Karınla gerçek anlamda bir cinsel ilişki içinde olamıyordun. Bu da seni çılgına çeviriyor, kıskançlık krizlerine sokuyordu. Cinsel yetersizliğin yol açtığı saldırganlığını içki sofralarıyla, maço küfürlerle bastırmaya çalışıyordun.

Kitap okumuyordun. Gazete okumuyordun. Genel kültürsüzlük halin kültürlü insanlara karşı saldırgan bir ruh halini körüklüyordu. Onlara hınç duyuyordun. Çünkü onlar sende olmayan bir şeylere sahipti, bunu seziyordun. Aslında bu kültürel yetersizliği gidermek senin elindeydi, biraz çaba göstersen bir şeyler öğrenebilir, o öğrendiklerinin üzerinden ilerleyebilirdin ama buna asla yanaşmadın. Zor geldi bu sana. Bilgili insanlara hınç duymak daha kolaydı.

Dinle ilişkin de bir tuhaftı. Çevrene dindarmışın gibi bir görüntü vermeye çaba gösterdin ama aslında dindar falan değildin. İçki içtiğin için günaha girdiğini düşünüyor, cehennemde yanacağını düşünerek korkuya kapılıyordun. Allahla ilişkin sadece bir korku-itaat ilişkisiydi. Ondan ne kadar korkar, emirlerine ne kadar itaat ediyor gibi görünürsen cehenneme gitmekten o kadar korunabilirdin. Namaz kılmazdın. Ama bazen çevrendekilere gösteriş olsun diye cuma namazlarında görünmek gerektiğini düşünürdün. Bütün dünyayla ve çevrenle olduğu gibi Allahla da ilişkin korku ve çıkar üzerine kuruluydu.

Askere gittin. Ordudaki terör karşısında başta dehşete kapıldın. Geceleri yatağında gizli gizli ağladın. “Beni buradan kurtarın” diye mektuplar döşendin babana. Bütün umudunu bir subay akrabanın torpiline bağladın. Ama bir süre sonra ordudaki mekanizmayı kavramaya başladın. Kıdemli acemiyi eziyorsa sen de nasıl olsa bir gün kıdemli olacaktın. Nitekim öyle oldu. Kıdemli olunca zalimin de zalimi kesildin. Acemiyken çektiğin acıları acemilerin burnundan fitil fitil getirdin. Tabii bu arada başçavuşa ve teğmene kölece bir bağlılıkla hizmet etmekten, onların takdirini kazanmak için gözlerinin içine bakmaktan geri durmadın. En korkunç köle güdücüler daima kölelerin içinden çıkardı. Senin gibi.

Zenginlere hınç duydun. Onlarda olanlara gıpte ettin. Ama onların neden böyle zengin olabildikleri üzerinde hiç düşünmedin. “Çalışmış kazanmış” beylik sözünü sen de tekrarladın ve günün birinde senin de zengin olabileceğin hayalleri kurdun. İçten içe bunun asla gerçekleşmeyeceğini sezinlemene rağmen. Zenginlere duyduğun hınç, onlara hizmet etme, onlara yaranma güdüsüyle el eleydi. Onların kapıkulu olmaya hazırdın.

Politikadan anlamazdın. Genel geçer şeyleri tekrarlamak sana yeterdi. En güçlü parti hangisiyse gidip ona oy verirdin. Ama aslında o partinin görüşleriyle de fazla bir ilgin yoktu, çünkü görüşün yoktu. Düşünmek, sorgulamak gibi şeyler sana göre değildi. Beyin tembelliği ile malûldün.

Acımasız ve vicdansızdın. Vicdanın zaman zaman seni rahatsız etse de onu çabucak bastırmasını bilirdin. Her zaman güçlünün yanındaydın. Her zaman zalimin yanında. Bu yüzden de polisten tanıdıklar edinmek senin için önemliydi.

Bu tanıdık sivil polislerden biri birgün yanına gelip kulağına bir şeyler fısıldadı. “Ayıp ettin be abi” dedin, “bakarız icabına. Birkaç arkadaşımı da getiririm. O züppelere hadlerini bildiririz. Yeter ki sonradan bir iş açılmasın başımıza.” Polisten teminatı da alınca artık seni kimse tutamazdı. Kendin gibi birkaç tanıdığını gidip buldun. “Yarın Taksim’de bu piçlere esaslı bir sopa atacağız” dedin, onlara da polisten kesin teminat aldığını söyledin. Palalarla ve satırlarla silahlandınız. Belli bir yerde bekleyecektiniz, polis size işareti verince harekete geçecektiniz.

Seni kendin gibi diğer palalılarla birlikte Talimhane’de gördüm. Polislerin himayesinde sağa sola saldırıyordun. Saldırganlığın, korkaklığını ve ezikliğini açığa vuruyordu. Elinde pala saldırırken son derece fütursuzdun. Arkanda polis olmasa oraya gelmeye zaten cesaret edemezdin, hadi geldin diyelim, elindeki palayı yere atıp ilk tabanları yağlayacak olan sen olurdun. Derken bir köşe başında polisin saldırısından kurtulmaya çalışan bir kadın gördün. Diğer göstericileri bırakıp özellikle ona yöneldin. Bu yönelişte hayat boyu acısını çektiğin iktidarsızlığını ve bunun kaçınılmaz sonucu olan kadın düşmanlığını görmemek mümkün değildi. Kadına önce palanla vurdun, kadın dönüp sana “ne vuruyorsun” türünden bir şey söyleyince de ona bir tekme savurdun, alçak.

Şu malum hümanist söylemin yumuşaklığına kapılıp seni anlamaya falan çalışmayacağım. Sana acımayacağım da. Eğer bir dahaki gösteride seninle ya da seninle aynı tornadan çıkmışlardan biriyle karşılaşırsam bak burada açıkça söylüyorum, her şeyi göze alarak, canım pahasına üstüne atılacak ve o kadın arkadaşa attığın tekmenin acısını çıkartmak üzere gücüm neye elveriyorsa onu yapacağım sana. Şiddet mi, al sana şiddet. Nefret mi, al sana nefret. Bu dünyada hiçbir şey karşılıksız kalmamalıdır, aşağılık yaratık seni. Bunun hesabını vereceksin. Kanunlar karşısında falan değil, sahte yargılamalarla falan değil. Doğrudan eylemle.

Sığındığın iktidarına da bir çift sözüm var. Eğer bir iktidar, halka saldırısının yanında sivil paramiliter güçlere de ihtiyaç duyuyorsa, bu onun güçlülüğünün değil, güçsüzlüğünün açık göstergesidir. Artık polisinizin yasal sınırları çoktan aşan şiddeti bile yetmiyor direnişçileri dağıtmaya ki, hiçbir yasayla sınırlanmamış katil sürülerinizi sürüyorsunuz meydanlara. İşte bu durumda işiniz bitik demektir gerçekten.

Bunu siz kendiniz, kendi davranışlarınızla kanıtlamış oldunuz.

İşiniz bitik efendiler.

 

(Not: Bu tür sivil komandoların, paramiliter aktörlerin ruh halini ve polis tarafından nasıl örgütlendiklerini anlatan en güzel film, Kosta Gavras’ın “Z-Ölümsüz” filmidir. Görmeyen arkadaşlara kuvvetle tavsiye ederim.)

 

Gün Zileli

7 Temmuz 2013

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

 

 

33 Comments

  1. İsmail Cengiz

    Bu vandallarla çok karşılaştık geçmişte. Ne kadar ödlek, ne kadar ezik olduklarını binlerce kez test ettik. Zoru gördüler mi salya sümük ağlarlar. “Ben ettim abi, sen etme. Ayağının altını öpiim abi.” diye yerlerde kıvranır yalvarırlar. Alçaktırlar. Bukalemundan hızlı renk değiştirirler. Zavallıdırlar. Kendilerinden zayıflara bile bir destekleri olmadan efelenemezler. O aslan yürekli kıza tekme sallarken bile vücut dili o kadar zavallı ki. Oradan geçen biri şöyle elini bir kaldırsa… İki eliyle gizleniverecek, çömelip kalacak olduğu yere… Bunlara güvenenlerin sonlarını da gördük. Test ettik. Kuduz köpeği beslersen seni ısıracaktır. UNUTMA!

  2. Anonim

    http://video.sozcu.com.tr/2013/video/haber/bakin-satirli-saldirgan-kim-cikti.html tam tipik “ezilen olacağına ezen sen ol” mantığı. Polis onun hamile eşine biber gazı sıksaydı belki bugün palayı kızın boynundan geçirecekti! Senin iktidara yalaklanan beynine de palana-korktuğun polisine de lanet olsun Sabri Çelebi. Estetik ameliyatla tanık korunmaya alınırsın umarım. Senin yüzünü unutmadım, bir gün elbet rastlarım.

  3. özgürlükçü

    palalı faşisti bile kürt düşmanlığı için kullanabilmek şeytanın aklına bile gelmezdi.hiç yadırgamadık şimdiyedek yıllardır bütün iktidarlar ve devletler her fırsatta ne öğretmişti kürtler teröristtir,eroin taciridir,bebek katilidir pistir,kirlidir,hırhızdır düzelmesi için tez elden türkleştirilmelidir deyip ana dilinide yasaklamak elzemdiri öğretmişti bu yalanlara inanmayanları inandırmak için devlet-iktidarın elindeki tüm barut bittiğinde ne başlar bu işi kendine devletin düşmanıyım diyenlere yaptırmaktan daha iyisi olabilirmi?geriye doğru bütün yazılarına bir bak zileli ne işlevi olmuştur?siteye ırkçılar bile güzelleme yapmaya başlaması nedendir acaba?mutlumusun devlet-iktidarın beceremediklerine soyunmaya o eki yazıya eklemeden anf de kürt palalı uydurmasyonu açıklamasına bi zahmet bakabilirdin kaldıki faşist olmak için türk veya kürt olmak panzehir olamıyor hatta en devrimci öncülerdende faşistleşme emarelerinden geçilmiyor bunun biraz zihnimizin bedenimizin düşüncelerimizin özgürleşebilip insanlaşabilmemizle ilgisi olduğu kadar milli ve zilli duygu ve hassasiyetlerşimizle yüzleşmemizlede ilgisi olduğunu sürekli hatırlatmam seni düştüğün kuyunun en dibinden kızıl elma aydınlığı sürekli aşağı çekerken yukarıya çekme çabası özgürleştirme çabası göreceğine sen sürekli kuyunun dibine milli duygu ve hassasiyetlerine doğru yol alınca değil anarşist islamci anarşist eliaçığın bile çok gerisine düştüğünü gördükçe üzülüyorum

  4. Yusuf Cemal

    Bu klasik esnaf davranışı. Sınıfsal analiz yapmayın, onlar da insan diyen bir çok kişi var. Benim kazandığım parayı elimden alıp, bana kazık atmak üzerine kurulu bir insan grubunu, sırf büyük şirketlere olan “hıncımdan” dolayı ya da onlar da halk diyerek bastıracağım ha? Tümünün köküne kibrit suyu! Ciddi ciddi…

  5. Özer

    Her geçen gün öfkem o kadar büyüyor ki… Ve öfkenin en büyüğüne, analizini yaptığınız insan tipi sebep olmaya başladı. Polisi ve devletin fütursuz saldırganlığını da bu insanlar pekiştirdi. Halkı, bilinç götürülecek masum, kandırılmış bireyler olarak (içinde biraz da küçümseme barındıran şirin şeyler gibi) görmeyi bir türlü bırakamadı bir çoğu. Ve ilginç olan burada linki verilen Evrensel’in haberi. Aslında ilginç değil tam da aynı mantığın tezahürü. Anladığım kadarıyla bu saldırgan Kürt ve sırf Kürt olduğu için babasının özrü haber olabiliyor. Ulusalcı görünmek istemiyorum o yüzden şimdi uzatma ihtiyacı duydum. Söylemek istediğim şu; halk bir pırlanta değil sorgusuz güvenilecek bir yapısı yoktur. Kürt halkı da homojen değildir değişiklikler gösterir, sonuçta insanlardan oluşmuştur ve pozitif ayrımcılık her konuda safsatadır.

  6. Gün Zileli

    Ben bir ruhbilimcisine gözüksen iyi olacak Özgürlükçü kardeşim.

  7. Anonim

    ara sokaklarda becerebildiklerine sopa atan direnisciler basgösterdi, bu bile bisey…..yoksa pasif direnis derken ha mazositst olduk, ha olacaz…

  8. Anonim

    kitle hareketi gidebildigi son noktaya gidesiye kadar, su yada bu sekilde bir zafer, yada sönümlenme, kitle hareketinin kendiliginden mesrulastirmadigi aktif savunma hareketlerine girismek insanin yarin yüzünü kara cikartabilecek bir hatadir, ama kitleye ilanihaye bu durumda kalmasini ögütlemekte , insanin yüzünü yarin kara cikarabilir-…

  9. Anonim

    Biz o palali gencligi derneklerimizin basilmasindan taniriz… anlayan anlamistir, hicbir farki yoktur, biji serok apoooo diye derneklerimizi basan lumpenlerden, kürt olsun benden olsun hewallllll…

  10. Anonim

    özgürlükçü bbaracak hayiiir bana kürt gençlerinden böyle tipler çikabilir diyemezsiniz, iddia ediyorum, öcalan yakalandigindan bu yana kürt kitlesi ve kürt politik gençliginin bilincini, koruculardan ayirmanin tek ölçütü, biji serok apoooo diye bagirmalari, ve ezilen bir halk olmalaridir, baskaca bir ilerici nitelik bulamazsiniz….

  11. Anonim

    orta sinif esnaf ???? her zaman bu ulkede gericiligin kitle tabanidir, birakiniz tekeller yesin bitirsin bu hainleri, nereden ciktiki en tepedekinin ezmesine karsi bakkallari yasatmaya kalkmak,sevimli bakkal amca diye bisey yoktur, mahallenin ispiyoncusudur, birakiniz iflas etsinler,

  12. Anonim

    ihbarci halden anlamaz kurukahveci mehmet efendinin oglu Koç kadar olamadi, o zaman ya ev yapimi naturel kahve yastarbucks, hain mehmet efendi oglu orta burjuvazi gericiliginden daha anlamlidir tekellerle savasmak, türkiyede bu orta sinif hak ile yeksan olmadan bi mok olmaz, tekelleri batircakmisiz, batmaz onlar,,, her mahallede gericiligin temsilcisi esnafi batirin……nasil bi devrimde siniflarin mevzilenmesi anlayisi var ise, ogrencileri, kucukburjuva say , sinif disi gor, sehir ayriklarini kucumse, bu anadolu gebselerini sev, uc gunluk cikari icin kafani keser senin, bu kesim bitsin iktisadi olarak tr de gercek sinif savasimi baslar, mehp liside bundan cikar, islamci gericiside, yeni yetme kurt sovenistidie,,, inadina AVM alisverisi:))))yada homemade, ama asla kusuk esnaf yok , taksim ve cevrsi kucuk esnafi(ayrica bu herifin babasi neredeyse holdung calismadigi alan yok hani kurt burjuvazisi yoktu ozgurlukcu)))

  13. Anonim

    Taksim ve cevresindeki tekel disi esnaf???!! a sunu anlatmali , tepki duyduklari o insanlar bir kampanya baslatirlarsa, o cok para kazandiklari turistler onlardan bisey yemiyecek hale getirilebilirler, onlarin tüccar partisi AKP nin entelijansiyasinin boyutu melih gokcegi gecmez, direniscilerle iyi gecinmesini bilmeliler, sosyal medya ya bu denli hakim olan o direnisciler, onlara karsi bir kampanya duzenlerse kaybedecek cok az seyleri var, ama onlarin kaybedecek cok seyleri var, yuzvermeyin orta burjuvaziye, tehdit edinlerin onlari, taksim ve cevresinin uluslarasi yuzu akp nin turizm bakanliginin elinde degil, direnisci genclerin elinde, anlasinlar artik.. ayrica kucuk esnafi taksimin hicte iyi bir sinav vermedi direniste neden yazilip cizilmiyor, bitsinde isimize bakalim hevesindeler…kucuk esnafmis, ?? buyumek ve daha fazla somurmek niyetinde olan bunu becerimeyen burjuvaziye, proleterlesmeden selam bile vermemek gerek….

  14. Anonim

    Bir gün Gazdanadam festivalinden çekilmis, bilesenlerinin TKP , IP,CHP, Halk Tv, ODA TV, Yurt gazetesinden olusan bi komiteye bu kadar ilgi gösteripte, solun diger kesimleri ile alakalanmayan öDP vaziyeti kurtardiginimi saniyor????? Ulan hani biz ulusalcilasmistik da siz özgürlükçü soldunuz??????Bi ayak Ulusalcilikta bi ayak BDP de tanrim, mesruiyeti haklilikta degil güçlerde aramak, bir gün BIRGUN ve EMEP tam ortadan ayiracak:)))) cekilmislermis, yahu demezlermi adama bilesenleri biliyordunuz neden katildiniz:)))) offf Muftuoglu kimseyi kandiramiyorsun artik:)))

  15. Anonim

    Bir örgütün, partinin, yapinin, siyasi önderligi, lideri, basbayagi Leninist Stalinit ise, ve bu ravrini devam ettiriyorsa,ve buna denk düsen bir kitlesi varsa, Leninist Stalinist bir Grup, Parti vb den bahsederiz,bu kendi icinde tutarlidir, Bir örgüt, grup, dergi cevresi nin ödereri, bir leninist stalinist, bir alabildigine libaral sola meyldiyorsa, ilke milke tanimiyorsa, ve yazar cizer takimindan, aktif taraftarina kadar herkes buna uyabiliyorsa, orada, politik bir parti grup vb sekillenmeden bahsetmek yersizdir, öDp böyle bir tekke dir……oguzhan abi ne diyorsa odur… dhkpc de eger dursun karatas deseydiki mahir yanilmistir haydi yasal parti kuruyoruz, ertesi gun yaninda bir avuc fanatikten baska kimse kalmazdi….

  16. Orkun Tunçkan

    Herkese merhaba.Palalılarda şaşılacak bir şey yok. Zaten tüm resmi tarihlerin kendisi palalı. Kemalist (böyle bir ist’de yok, olsa olsa İstanbul’un kısaltılmışı olabilir) iktidarın, tarih yazıcı memurlarının akıllarını aldığı kitlelerdeki akıl tutulması da her zaman palalı olmuştur. Bu arada iş bıyığı kesince de bitmiyor tabi. Sinek kaydı, alçak katliamcıları melek yapmıyor. Sinek kaydığıyla kalıyor sadece. Milliyetçi (yakın zamanlardaki göbek adıyla “ulusalcı”) damarında nelere kadir olduğunu gördük. Bu anlamda “Cumhuriyet” Mitingleri bile kapsamlı bir sosyo-kültürel araştırmayı hak eder. Kitlelerin daha da kardeşleşmesi, ancak sabırlı tarih okumaları ve diyaloglarla mümkün. Şu deyişin, eleştirilmesi, anlaşılması ve bilince çıkarılması çok önemli: “Aslanlar kendi tarihçelerine sahip çıkmadığı sürece, avcılık hikayeleri her zaman için avcıları yüceltecektir”. George Orwell’ ın da dediği gibi, toplumların dizaynı ancak geçmişlerini dizay ederek mümkündür. Putların müzelerde kalması ve palaların kalem olması dileklerimle.

    Not: Gün Abi, “ruh-bilimcisi” bir safsatadan ibarettir. Senin ne demek istediğini anladım ancak, anti-psikiyatri ekolünden olan Thomas Szazs’in, 50 yıllık “psikiyatri” çalışmalarının bir özeti niteliğindeki “Yalanlar Bilimi Psikiyatri” ve “Deliliğin İmalatı” tam bir şaheserdir ve psikiyatrinin, modernite ve aydınlanmanın zararlı bir yan ürünü olan sahte bilim olduğunu birçok dayanakla anlatmıştır. “Akıl Hastalığı” kavramı tam bir zırvalıktır ve “akıl hastaneleri” devlet-hukuk” otoritesi altında insanların rızası olamadan zorla kapatıldıkları, zorla “ilaçların” verildiği hapishanelerdir. “Delilik” nedir? Bizlerin o güzel sloganında olduğu gibi: Fuck Normality!

  17. Anonim

    Bir gün öDP çevresi Gazdanadam Festivali Ulusalci bir havaya büründügü için çekilimisler destekçi olmaktan, adama sormazmi, destekçi bileseni içinde TKP, Halk Tv, ODA Tv, Yurt gazetesi, Isci Partisi , vb olan bir yere neden girdiniz??? bagiriyor atmosfer:)))) iki neden var bitmez tükenmez bir Oguzhan Muftuoglu oportunizmi, ve burjuva mesrulugunda kalma istegi, bir zamanlarin muhtesem üçlüsü, öDP, Emep, BDP nin ortak anlayisilarindan biri budur, aman illegal guplarla ayni yerde gözükmiyelim( pkk rustunu ispatladigi icin onunla paralel gözükmekten çekinilmez, ama ne zamandan sonra, bir sekilde devlet ile görüsmeler baslayinca, yani devlete su söylenecek e , sende görüsüyon))) VE BUNLAR EMEGIN DEVRIMIN PARTISI OLACAK HAAAAAA, gezi direnisinde de ayni yasalcilik oyununu oynadilar, Zileli de bu ekibe, yasal zeminden kopmayan bir anarsizm solugu katmak hevesinde, arkadas ne kötü seylermis bu bi tarafi illegal, asiri uclarda olan örgütlerle yan yana gelebilmek, meger 12 Eylül ne kadar basarili olmus….(oguzhanin baris surecine iliskin soyledigide hos:)) ne karsinda ne gerisinde olacakmis:))) Apo bilem gülmüstür…

  18. Anonim

    özgürlükçü arkadas, sizinki, ne kadar ideolojik teorik cümleler kursanizda, suna geliyor, arkadas ben kürt siyaseti ne derse takip ederim, ve kürtlerden tövbe kötü sey çikmaz, bunu söylerken türk devrimcilerin, türk halkindan pek çok kötü çiktigini kabul etmeyi ilk ilke sayiyorsunuz,dayatiyorsunuz, belirteyim BU COGRAFYADA DEVLETIN RESMI GUCLERNIN BIR PARCASI OLAN ; EN BUYUK SILAHLI PARAMILITER FASIST éRGèTLENME KèRTLERDEN OLUSMAKTADIR::: KORUCULAR ; MHP NIN TUKR SIVIL FASISTLERINDEN FAZLADIRLAR; YETTI ARTIK GIZLENMIS TERSINDEN MILLIYETCILIK…

  19. Anonim

    Bana biseyler oluyor, Yusuf Cemal e katilasim geldi ve hatta hatta, arttiriyorum diye bagirasim geldi. egemen azinligin en buyuk dayanagidir bu katiline asik sinif, vurun onlara… tekelcileri yikmak onlarin yoklugunda daha mumkun, yanlis slogan : yasasin tam bagimsiz kuru kahveci mehmet efendi, dogru slogan: kahrolsun eli satirli kurukahveci mehmet efendi ve Hödük oglu…

  20. Anonim

    ezen ezilen iliskisinin ve yillarin mücadlesinin getirdigi ilkel önyargilarin disinda, Kürt politize olmus kitlelerde ve onlarin periferisindeki solda, Türk e esitlenmesi kabul edilemeyen(kürtten gerici fasist cikmaz) bir kürt gizil milliyetciligi basbayagi var abi desem kimler dövmezki beni:)))
    Ertugrul özkök hakli biz birlikte yasiyamayiz. mutlak ayri devlet mutlakkk…

  21. özgürlükçü

    mutlumusunuz yıllardır türkleştirdiğiniz kürtlerden? en güzel örneği palalı red,inkar,imha ve asimilasyonun ne trağmalar ürettiğini şimdi daha iyi anladınızmı?asıl asimilasyonun son 10 yıl ve bugün gerçekleştiğini(kentleşme,iletişim,eğitim)düşününce hepimizin 80 darbesi ürünü mustafa kemalin askeri olmasından mutlu olmalısınız?kemalin askeri olamadı diye boşuna akp karşıtlığıda yapmayın belkide sizden bile günün değerlerinde en iyi mustafa kemalin askeri olanların akp olduğunu anladığınızda ortodoks kemalizminizi terk edip neo kemalist olabilirsiniz.sistem hegomonyası böyle bir şeydir işte etkiler kendine benzetir.panzehiri bütün iktidarlar ve devletler insanlık katilidir diyebilip ona uygun davranabilmekte

  22. özgürlükçü

    ruhbilimcisine gözüksemi ben diye yazmışsın olurmu canım senin gibi her şeyin en doğru ve iyisini bilen en devrimci öncünün ruhçu ile işi olabilirmi?milliyetçilikle hemde kürt milliyetçiliği ile ana dili lazca olan bir lazı suçlamak seviyesinde anonimlerin sitede türemeside milli duygu ve hassasiyetlerden olmalı zileli ne güzel başardın mutlumusun.unuttunmu?yıllarca milli duyguları zayıflatmaktan yargılandık aslında bunu biz de

  23. karahasan

    Anonim kardes kurt halkina bu tepkini anlamakta zorlaniyorum. Soyliyeceklerini gevelemeden soyle.”kahrolsun kurtler” diyorsan de.daha durust ogretici olur.Kucuk esnafa kininide anlamak zor. Kapitalst holdinglerin AVM lerini acikca savunurken, ”ispiyoncu bakkal” genellemesiyle emekci insanlara saldirman,hatta bununlada yetinmiyerek bugunku yazilarinda toplumsal dinamikleri bile madde madde siraliyarak talimatlar vermeye kadar vardiriyorsun bravo sana.Her seyi kendi dusuncelerin etrafinda dizayn etmekten ne kadarda cok hoslaniyorsun.

  24. Yusuf Cemal

    Anonimin Kürt düşmanlığı, fırsatçılık kokuyor. Şimdi geçmişte ulusalcılara yamanmış TKP vs tipolojileri, “biz demiştik, ulusalcılar sola evrilir ama AKPliler evrilmez diye” muhabbet yapıyorlar. Açıkça fırsatçılık, çünkü o evrilme için kıllarını kıpırdatmadan, hatta sırf ulusalcılarla aralarındaki çizgi fazla kalın olmasın diye o ruh haline yaltaklanarak bugünkü durumu olabildiğince engellemiş oldular. Ki bu bile onların resmi söylemleriydi. Arka planda bal gibi de şövenizm volta atmakta idi.

    Bazen yalnızca sert doğrular söylenerek insanlar kazanılamaz, bu doğru. Ama bazen, “Siz de mücadeleye girdiğinizde göreceksiniz ki” denilerek, insanların kendi deneyimleriyle gerçekleri keşfedilecek ana atıf yapılarak insanlar kazanılabilir. Ve şimdi aynı şeyi, AKPlilere de söylemek gerekiyor.

    Anonim’in Kürtler konusundaki şövenizmi, bu fırsatçılığın bileşenlerinden birinin bugünkü hali bana kalırsa. Daha doğrusu, yıllarca Kürtlere diş bilemiş ama Türkiye solunun marjinalliği sebebiyle pek de söz söyleyememişlerin, Gezi ile birlikte artık kendilerini Kürtlerin temsilcileriyle mücadelede ve kitle sayısında da “eşit” görmeleri, reşit görmeleri durumunda patlayan şövenizmi. Bir nevi “çocukluk hastalığı”. Özgürlükçü, o kadar da önem atfetmemeli. Geçer o geçer. Anonimde şövenizm halinde olduğu için geçmez belki, ama daha geniş ölçekte biter. Daha öğrenecekler abisi.

    Esnafı emekçi olarak görmeye ise, diyecek çok şey var da, vakit yok. Eğer esnaf emekçiyse, ben değilim valla billa. Ömrümde “nasolsa dolar artıyor” diyerek malıma keyfi zam yapıp, enflasyonu da körüklemedim, bire aldığımı ona satmaya da kalkışmadım. Üstelik, sanki doğal olan buymuş gibi “kendiliğinden” kapitalist ekonominin asıl yaratıcısı olmadım. İş verdiler, işimi yaptım. Şimdi AVM’ler çıktı diye, tutup kapitalizmi her gün yeniden ve yeniden üreten insanları kutsayacak değiliz. Erol Toy – İmparator’a bir göz atıverin.

  25. m.aliŞér

    yazılarını her okuyuşumda ayrıntıları görmedeki zekana hayranlığım artıyor, yusuf cemal arkadaş…
    ellerine sağlık.

  26. Yusuf Cemal

    Aman diyeyim Alişer. Dalga geçtiğini düşündüm, yazdıklarımı tekrar okudum ne saçmalamışım acep diye. Dalga geçmediysen estağfurullah. Gün Zileli’nin daha önce anlattıklarının çeşitlendirilmiş hali biraz. Kendisinin esnaflar konusunda benimle aynı şeyi düşünmediğine neredeyse eminim gerçi. Ama şu, deneyimlerin değiştiriciliğine güvenerek “kendi deneyimlerinden önce” doğruları söyleme yönteminin onun yöntemi olduğu zaten bariz.

  27. özgürlükçü

    tamam yusuf cemal yoldaş çocukluk hastalığını fazla önemsemelimde bu sitede bile bu seviyede şövenizmin yeniden üretilmesi özgürleşmeye çalışıp bütün kimlikleri ve her türden milli duygu ve hassasiyetleri olumlu tüketip toplumsal devrimci olmaya çalışan hepimizi üzüyor.hiç bir şey öğrenemesek gezi devriminin özgürlükçü toplumsal devrimci gençliğinden öğrenerek bildik şöven ulusalcı ezberimizle yüzleşebilip bütün milli duygular sorunludur bütün devlet ve iktidarlar sorunludur her türden iktidar hegemonya toplumsal devrimin ve özgürleşmemizin önündeki engeldir kendi iktidarımız bile dersleri veren gezi gençliğinden ders alması gerekenlerin olduğu ortadadır.yinede dikkat çekilen ayrıntıların önemini anlamamız belkide bütün yetmezliklerimizide içinde barındırıp gizleyen olması açısından önemsiz diye görülen ayrıntılara dikkat çekmek olumlu olmuştur

  28. Hayalgücü

    İşleri bozulan bir esnaf üzerinden neler yazılmış. Damdaki öküzlerin ısınması için yapılan tertibatla ilgili fikir üreten bilim insanlarının muhabbeti gibi olmuş…

  29. Cem Akbalik

    GEZI VE DORDUNCU HEGEMONIK BLOGUN OLUSMAYA BASLAMASINA DAIR…
    Gezi direnişi ilk başladığında herkes esnafların olumlu tavırlarından bahsediyordu. yemek veren, yiyecek gönderen, vs. peki kimdi bu esnaflar ve simdi ne oldu da bu insanlarin tavri degisti?
    Ben taksim’i çok iyi bilmiyorum ama son günlerde yaşananlar, önce palalı faşist, sonra da silahlı otel sahibi, vb. – hani şu « birden » ortaya çıkıp polisle birlikte halka saldıranlar – polisle bunların içiçe hareket etmesi, hatta bu sivil kişilerin polisin arakasında durarak polisi direnişçilere karşı yönlendirmesi anlık sınıfsal bir refleks mi, yoksa daha önceden planlı bir şey mi bilmiyorum. Bence ikisi de mümkün. Zorda kalan bütün iktidarların kendine yakın, hatta kriz dönemlerinden önce kendilerine karşı olan bazı sivil unsurları bile kulandığını defalarca gördük. Ornegin, bugün AKP iktidarına karşı olup, sanki akp’den önce devlet ve kurumları çok iyiymiş gibi davrananlar, yarın sistem dışı güçlü bir hareket geliştiğinde, basını AKP’nin çektiği neoliberal-islamcı blokla veya bunların bazı fraksionlarıyla (din veya ulusalcılık üzerinden mesela) ittifak yapmayacağını, tıpkı bugün AKP taraftarlarının yaptığı gibi, devrimcilere saldırmayacağını öngörmemek siyasi körlük olacagi gibi, geçmişte yaşanan mücadelelerden de bir şey anlamadığımız anlamına gelir.
    Taksim’i çok iyi tanımama rağmen, akp’nin alkollü içecekler vb. konularda yürürlüğe koyduğu bazı yasalara karşı bu esnafların bir rahatsızlığı olduğunu düşünüyorum. Böyle bir kararın ardindan turistlerin taksim tercihini gözden geçireceği aşikardı. Bu yüzden, ilk dönemler, bu mahallede yaşayan esnaflar Gezi direnişçilerine yakın durmuş, ama daha sonra ki sureçte, polisin çok sert mudahalaleri (ozelikle çevre otellere siginanlara karsi) ve bir aydan fazla bir zamandan beridir suren çatismalar, bu mahalede yasayan oteller ve restorantlarin zarar etmesine yol açmistir. Cogu zaman kazanacagi para dogrultusunda politik egilimlerini tercih eden bu guruhun boyle davranmasinda anlasilmayacak bir sey yoktur aslinda. BIliyorum, bazi arkadaslar, hemen « Iyi de Koç niye oyle yapmadi » diye soracaklardir. Koç’un boyle yapmasi onu binlerce insani somuren bir patron olmaktan alikoymaz. Belki bize burjuvazinin bazi katmanlari arasinda var olan celiskilerle ilgili bazi emareler verir o kadar. Kaldi ki bu da gayet dogaldir çunku hic bir toplumsal sinif homojen degildir. Bu siniflarin degisik katmanlari ve fraksionlari vardir. Bunlar da mucadele içinde olusur.
    Elbette esnaf kavramı çok geniş bir kavram ve biz bu kavramı kulanırken nüanslara dikkat etmek zorundayız. Oradaki otel sahipleriyle çogu dindar ve sagci mahalle esnafini « ayni esnaf » kavrami içine koyarak degerlendirmek bence yanlis olur. Esnaf dedigimiz kesimin tavrilarinin ne denli cabuk degistigine hepimiz tanigiz. Sinif mucadelesinin çok gelistigi zamanlarda bu tavrin birçok kez deha degisecegini gorecegiz. Elbette, butun bu soylediklerim onlara taviz verilmesi anlamina gelmez. Bu tur seylerde, benim onerim, onlarin ekonomik olumunu gerceklestirecek kooperatifler yaratmaktir. Her mahallede kooperatifler dusunun (hem de her alanda) ve bunlarin kâr amaçli degil ama ozyonetime dayanan ve dogrudan demokrasinin uygulandigi uç-bes kisilik kucuk ekonomik ve toplumsal birimler oldugunu dusunun. Ilk etapta para da kulanilabilir, ama bu tur seyler yayginlastikça « degis-tokus » vb. yontemler gelistirilerek gerçek anlamda bir toplumsal devrim gunluk hayatlarimizda insa edilimeye baslanir.
    Siniflara dair…
    Siniflarla ilgili sunlari soylemek isterim : gezi ve daha başka birçok direniş bize şunu göstermiştir. sınıflar mücadele içinde oluşur, ittifaklar kurarlar, politikleşir ve süreç içinde değişik sınıflar veya bu sınıfların fraksiyonları bir araya gelerek hegemonik bloklar oluştururlar. yani sınıf mücadelesi olmadan sınıflar olmaz. sınıflar mücadele içinde oluşur. ittifaksız da sınıf savaşı olmaz. değişik sınıflar veya bu sınıfların fraksiyonları birbirleriyle çatıştığı gibi ittifaklarda yapar, süreçten güçlü çıkar hatta iktidara bile gelir. kimi sınıflar ve fraksiyon ise bu süreçte farklı şeylere dönüşebilir, sınıf olma özeliklerini kaybederler. peki sınıf olma özeeliği nedir diyeceksiniz? uzun bir konu olduğu için burada değinmemeyi tercih ediyorum.

    Gezi, esnaflar ve sınıf mücadelesi
    Gezi başladığından beri, insanlar ve anket kuruluşları şöyle diyordu ki ben de bu insanlardan biriyim: « Gezi’ye katılanların büyük bir çoğunlunu okumuş kesim oluşturuyor ve bu insanların büyük bir kısmı hiç bir politik partiye üye değil ve ilk defa bir eyleme katılıyor. Ya da, « Gezi direnişine her kesimden insanlar katıldı. Kesimden kastedilen sadece etnik, dinsel ve cinsler değil burada. toplumsal kategoriler ve sınıflar ve bunların fraksiyonlarından bahsediliyor aynı zamanda. Gezi direnişine hangi toplumsal katmanlar katıldı, bunarın birbirleriyle ilişkileri ne düzyde, hangi katmanlar birbirlerine yakınlaştı, hangileri ayrıştı ve iktidara yaklaştı pek bilemiyorum, çünkü türkiye’de ve eylemlerin içinde yer alamadım. Ama hiç kuşku yok ki bütün bu sorulara cevaplar bulunulursa türkiye’yi radikal değişimlere götürebilecek dördüncü hegemonik bir blok oluşmasına teorik de olsa katkıda bulunabiliriz. Bu blok, bugüne kadar Türkiye’yi şekillendiren diğer üç blok gibi (Islamcılar, Kemalistler ve Kürtler) olmayacağını düşünüyorum. Yani bu blok uzun zamandır, 30 seneyi aşkın bir süredir, politik olarak sahnede olmayan sınıf mücadelesi eksenli bir bloktur. Bu blogun temelleri bence Gezi degil TEKEL direnisi ile atildi. Gezi direnisi, uç tarihsel blok olarak gordugum Kemalistler, Islamcilar ve Kurtler’in dayandigi genis toplumsal faylari harekete geçirmistir. Gezi’nin gucu budur bence. Gezi bu bloğun oluşmasının temellerini atmıştır. Bu süreç ucu açık bir süreçtir. Bu sürece katılan toplumsal, politik, sendikal kurumlar ve bireyler politikleşecek, diğer üç hegemonik blokla (ya da bunlarin bazi katmanlari ile) ittifaklar geliştirecek, bazıları buharlaşacak veya iyice küçülurken, digerleri surçten daha da guçlenecek ve Turkiye’nin, hatta Orta Dogu’nun yeni ekonomik, politik ve toplumsal konfigurasyonunu olurturacaktir. Bazı örgütlerin ve toplumsal katmanların tavrı bu kanımı iyice güçlendiriyor. Ama 80 öncesi verilen sınıf mücadelelerine nazaran, bu sınıfsal hegemonik blogun, yani dorduncu blogun, çoğulcu (ekoloji, hayvanlar, LGBT bireyler, feminizm, değişik inançlari da barindiran) olacağını düşünüyorum.

    Ingiltere banliyöleri, Gezi ve esnaflar…

    Birkaç gündür yaşanan olaylar, esnaların iktidardan yana olan kaypak sınıfsal tavrı bana daha önce ingiltere banıyolerinde yaşanan göçmen ayaklanmalarını getirdi. Banliyölerde polis ve devlet şiddetine karşı ayaklanan göçmen çocuklarına döner bıçaklarıyla saldıranlar ve gazetelere manşet olan yine türkiyeli esnaflardı. Ingiliz, türk ve kürt başını günlerce bu eli bıçaklı “kahramanlardan” bahsetmişti. Daha sonra, hatırladığım kadarıyla, türkiyeli ve kürdistanlı devrimciler bir araya gelip ortak bir bildiri yayınlamış, esnafların tavrını eleştirmiş ve göçmenlerle dayanışma içinde olduklarını söylemişlerdi. Avrupa’da, butun sol ve sosyalist orgutlerin basini çeken insanlarin buyuk bir kismi bu esnaf diye tabir ettigimiz kesimden olusuyor. Bu da ciddi anlamda bir yozlasma demektir. Dusunsenize adam hem patron hem komunist, nasil oluyorsa. Benim açimdan, sosyalist bir kisi ahlaki açidan baskasinin arti degerini somrerek yasiyorsa sosyalist olamaz zaten. Birçok farkli ulkede de gordugumuz gibi, dünyanın neresinde olursa olsun bazı toplumsal katmanların ve sınıfların tavrı hemen hemen aynıdır.

    Devrimci mücadelede, devlet, büyük sendika, siyasi partilerin, şirketlerin vb. kurumların karar alma, tasarlama ve uygulutma gibi pozisyonları olan, toplum tarafından meşru ve doğal görülen bu rollerini ve pozisyonlarını kapitalist sistemin yeniden üretilmesinde, kapitalizmin sadece bir üretim şekli olarak değil, ama aynı zamanda bir ahlak, kültür olarak da meşrulatırmak için kulandığını görmek lazım. Bu toplumsal kategorilerin proleterya ve burjuvaziden farklı, küçukburjuvaziden de farklı dördüncü bir sınıf olduğunu görmek lazım. Sovyetler’de bile devrim olduktan sonra devlet ve parti aygıtını ele geçiren bu toplumsal katmanlar süreç içinde azbuçuk homojen bir egemen sınıf olmuştur. Devrimci mücadelenin icinde filizlenen, büyüyen ve toplumsal ortam oluşutuğunda ise hegemonyasını ilan eden bu sınıf ne bildiğimiz tarzda üretim araçlarını ellerinde bulunduruyorlardı, ne de önemli ekonomik kapitalleri vardı, ama buna rağmen koskoca sistemi çekip çeviren ve ayakta tutan bunlardı. En büyük katliamları yapan da yine hep bunlar olmuştur. Türkiye’de, Tunus’ta, Mısır’da da bunlara benzer şeyler yaşanıyor. Kanımca bu kesimleri dördüncü (kendisine göre otonom)bir sınıf olarak görmek ve sınıflar mücadelesinde buna göre bir strateji belirlemek doğru olacaktır. Bu strateji belirlenme işi birkaç partinin veya toplum mühendisinin işi olmadığı açıktır ki 21. yüzyıl devrimci kalkışmaları bunu bize göstermiştir. Michel Faucoult’un dediği gibi her dönem kendi epistemesini yaratır. Bu dördüncü bloğun oluşmasında en önemli etken bu çoğulculuğu, doğrudan ve katılımcı demokrasiyi uygulayarak, kapitalizme alternatif dayanışma, eğitim, tarım kooperatifleri ve alternatıf belediyeciliği geliştirerek, bu bataklığın içinde alternatif toplumu hemen ve şimdi yaratmak zorundayız. Kapitalizmin içinde kalarak yapamayız dediğinizi duyar gibiyim! Yaparız yaparız! Kapitalist sistem içinde büyüyüp, yaşayıp devrimci olduğuna inanıyorsan, canım kardeşim, kapitalist sistemin zayıf noktalarında alternatifler yaratarak yeni bir dünyayı da kuracağına inan bence.
    Gun Zileli’nin bu guzel yazısını okurken spontane bir şekilde aklıma gelenleri paylaşmak istedim.

  30. İsyan

    Özgürlükçü ana dili lazca olan toplumsal devrimci;
    ya gezinin başından beri bütün yorumlarına geriye dönük baktım; sana soruda sormuşum şu gezi sürecinde dilinden düşürmediğin BDP’nin tavır ve yaklaşımlarını bir yorumla da en azından objektifliğini görelim diye ama sen hep aynı nakaratta gidiyorsun. Verdiğin cevaplar en büyük kürt hareketi kendi öz eleştirisini yapar geçmişi olumlu tüketir… Gezi sürecinde aleni yaşanan BDP’nin oportünist , süreci riske atmayalım tavrı herkesin gözüne batar şekilde ortadayken sende gene aynı sabit agresif üslup

    Bak rejob ikinci aşama yok falan demeye başladı sana bu ampüllere güven olmaz diye yorum yazanlara da hep aynı cümlelerle çemkirmiştin.

    Kısaca biraz olaylara objektif bakabilme açısının kırıntıları kalmışsa sende; en iyi kürt hareketi bilir, geçmişi olumlu tüketir, taş kafa, öncü, Mustafa Kemalin askerleri gibi kelimelerle lafı dolandırmadan Sırrı Süreyyanın arkasına saklanmadan net olarak soruya cevap ver, yorum yap;

    BDP’nin gezi sürecindeki tavrını, Bölgenin gezi sürecindeki tavrını nasıl değerlendiriyorsun, yazda görüşünü öğrenelim

  31. İsyan

    Hakkını yemeyeyim bu süreçte doğru bir tek yorum yapmışsın o da “viva durutti”.

  32. özgürlükçü

    çemkirmek senin gibi milli duyguları ile yüzleşememiş kendin,i devrimci sanan sosyal faşistlere yakışmış işin gücün bittide recebide iktidarı devleti bırakıp bdp hdk ve seni bile özgürleştireceklere saldırma ihtiyaci hissetmen nedendir acaba bir kendine sor?çünkü güneş balçıkla sıvanamadığını anlayan efendilerin senin gibileri itibarsızlaştırmak için asıl tehlike özgürlükçü toplumsal devrimcilerin üstüne salmış hizmete devam et isyan devrimcilik yapıp geziyi desteklediğini zannedip köstekleyenlerden olduğunu anlayacak seviyede özgürleşmiş beynin yok

  33. İsyan

    Özgürlükçü tam tahmin ettigim gibi biraz şahsi hakaret birazda tüm yorumlarından kopyala yapistir ezber cümlelerin…
    gene ortada kurt hareketinin sürecekti tavrına bölgenin tavrına bdp ye en ufak bir eleştiri yok. Soruyu sorarken senin kurtlere yonelik tek bir elestirel laf edemeyeceginden emindim senin icin objektif tespit yapacak sapaklar cok geride kalmis. Gezi parkini tvden izleyenlerden degilde gezi parkina gercekten gidenlerden dinlersen anti kapitalist muslumanlarin taraftar gruplarinin cayan kökenli grupların hatta surekli sovdugun ulusalcilarin bdp den cok daha iyi , yapici ve tutarlı dayanismaci bir performans gösterdiğini sana anlatırlar. Özgürlükçü rumuzunu kullanmadan ve bu sıfatı kendine eklemeden once beyindeki hdk prangasından kurtul kurt milliyetcisi efendilerinin boyundurugunu kiramiyorsan bile biraz zorla bdp nin yanlışlarını söyleyebilecek kadar yürekli ve samimi ol. Bir hareketin oznel şerefli gecmisi gecmiste yaşadığı acılar güncel her hareketini mutlak doğru kılmaz. Fikri sabit olmanin ovguler duzdugun hareketede bir faydasi yok. Zaman kimin sosyal faşist kimin ana dili lazca olup asimile olmuş bir kurt milliyetçisi olduğunu gösterecektir. ama senin o zamanda surekli sığındığın iki ezber cümleyi tekrarlayacagina şimdi haklı çıktığım gibi eminim. Özgürlükçü bir beyin herhangi bir Önderin bir uzvunun tüyü gibi davranmayı değil bu önder veya hareketinin hatasını görüyorsan onu dürüstce ve sakınmadan eleştirmeyi gerektirir. Ezberlerinle efendilerinin sana ezberlettikleri ile hayatı, yaşanan pratiği yuzlestirdiginde gördüğün farklı
    gercegi ifade edebilecek elestirebilecek cesarette ulaşabilirsen belki o zaman özgür bir beyin olabilirsin yoksa sürekli yirmi liralık benzin aldığı icin benzin fiyatının
    artısından etkilenmedigini düşünen temel gibi gun zilelinin veya baskasının yazdığı yazı ve icerigi anlamadan sadece şahsi hakaretlerini değiştirerek hep aynı sablon yorumları yazarak gerceklerden etkilenmedigin Sanrisini görmeye devam edersin. Hangi yolu secersen yolun açık olsun bu saatten sonra zaman ve cokta uzak olmayan gelecek en iyi hakem olacaktır yeterki sen zamanın getirdiklerini doğru yorumla

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑