Anjel Dikme/Nedir Ermeni? “Piç” midir yoksa “Hiç” mi?
Ben mi soyunurum bu soruyu cevaplamaya?
Ki Türkçe’de sevmediğim iki sözcükten biridir “Ermeni”.
Diğer sözcük de “Anne”dir.
Çocukluğumun tıravmasıdır, bu reddedişin kaynağı…
Sokağa çıkmadan mamamın sıkı sıkı tembihlediği; “Sokakta sakın mama deme kızım.” cümlesinden geriye kalandır bu tıravma…
Nefret ettiğim Ermeni sözcüğü, küfürüdür dilinde Anadolu insanımın…
“Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz” diye haykırdı tüm yürekleriyle insan(!) kardeşlerim…
Yazmayı denerim pazar gününden beri…
Başladım yazıma. Giriş güzel, gelişme yazıldı ama sonuca varamadım bir türlü, eksikti bir seyler, bitiremiyordum bir türlü yazımı…Bitiremedim…
Sabahın sekiz buçuğuna kadar uyumadan okudum tüm görüşleri; yazılanları, karşı görüşleri…
Sonunda, bugün okuduğum bir yazıda buldum cevabımı…
Cümle şuydu: “Aklıma hemen hocam Tayfun Atay’ın yıllar önce kaleme aldığı bir köşe yazısındaki şu cümleleri geliverdi: “Piçlik hiçlikten evladır; ancak bir hiç olanlar piçlerle uğraşırlar.” *
Bu cümleyi yeni okudum.
Benim kişisel olarak ‘piç’ kavramını sorgulamam ise cok eskilerime dayanır.
Nedir piç dedikleri? Diye sormalarım; yerli filmlerimizdeki çocuk kahramanların maruz kaldıkları hakaretleri, dışlanmışlıkları izlediğim çocukluk sinema günlerime kadar gider.
Şöyle düşünürdüm: Bir kadın onlarca erkekle bile çiftleşse, bir tek kişinin dölünü tutar.
O halde çocuğun babası tek bir kişidir. Başka türlü olması bilimsel olarak mümkün değildir.
Bu durumda “Piçlik” kavramı bir yanılsamadır. Yanılgımızdır.
Sözde; “Hocalı’da katledilen masum insanları anmak” için düzenlendiğine inanmamız istenilen, insanlık tarihinin utanç sayfalarından birine daha ekleme yapmaktan başka bir şeye hizmet etmeyen
o pazar günü yaşananlardan sonra bir kez daha sorguladım şu “Piçlik” denen korkulası (!) durumu.
Düşündüm ve bir sonuca vardım.
Babam Malhas, anam Araksi.
İkisinin birleşmesinden yaradılmışım.
Sordum kendime: “Babamın kim olduğunu, adını bilmemem mi daha zordu; yoksa “Hiç” olmam mı?
Biyolojik olarak; her yaradılmışın tek bir anası ve tek bir babası vardır.
O halde?
Babasının kim olduğunu bilmemek ; sadece toplumun bilimsellikten uzak bu değerlerinden ötürü, çocuk yüreklerde yaradır. Bizlerin oluşturduğu suni acılardır bunlar.
Yıllar önce Paris’te, oturduğum semtin belediyesinin düzenlediği bir belgesel gösteriminde şunu izlemiştim:
Çin’de bir kasabada; bir kadın topluluğu sadece çocuklarıyla yaşıyorlardı.
Kasabanın erkeklerini gece evlerine alıyorlardı.
Hamile kaldıklarında çocukları sadece kadınlara aitti.
Erkeklerin hiçbir hakkı yoktu çocuklar üzerinde.
Erkekler; doğanın onlara vermiş olduğu üreme, neslin devamını sağlama rollerini yerine getirmeleri için vardı hayatlarında.
Bu kadın topluluğunun günlük yaşamında erkeklere yer yoktu.
Tüm ihtiyaçlarını çalışarak kendileri karşılıyorlardı.
Sanmayın ki artık olmayan, tükenmiş bir topluluktan söz ederim.
Günümüzde hala varlıklarını sürdüren küçük bir azınlık toplumunu oluşturuyor bu kadınlar.
(Bu arada; hayatım boyunca böylesine mutlu, neşeli kadınları hiç bir zaman, hiç bir yerde görmediğimi söylemeden geçemeyeceğim.)
Hadi gelin yine soralım; nedir? “Piç”
Kafan mı karıştı faşist kardeşim?
İyiye işarettir bu, endişelenme.
Belki düşünmek denen, insanı insan yapan en değerli özelliği kullanmaya başlarsın.
Senin anladığın anlamda piç olmanın, bilimsel olarak mümkün olmadığı gerçeğini öğrenmen senin için kazanç olacaktır.
Yaratılmış hiç bir kulun “Piç” olması mümkün değilken; “Hiç” olması büyük ihtimaldir.
Şimdi sorarım sana “Vatan, millet, Sakarya” diye diye duyuları, algıları uyuşmuş kardeşim:
“Piç” mi olmayı yeğlersin, yoksa “Hiç” mi?
Anjel Dikme
Paris
2-03-2012
05-03
*
http://www.hristiyangazete.com/2012/03/pic-yaftasi-hicligin-sefaletini-gosterir-yalcin-cakmak/
Tamam iyi güzel de burada Türk,Kürt ve Laz arkadaşlar kendi milliyetçilikleriyle hesaplaşırken Ermenilerden de biraz Taşnak’tan, Hınçak’tan, Asala’dan, geçen yüzyıl sömürgeci-ırkçı Avrupa’nın tetikçilerinden söz etmelerini beklerdik. Nerdeeee?
Onları eleştirmek bize düşmez. Hrant gibi solcu aydınlar Ermeni milliyetçiliğini eleştiriyor zaten. Bize düşen kendi milliyetçiliğimizi eleştirmektir.
eleştirmediklerini nereden biliyorsun ki? ermeni milliyetçiliğini de eleştiren çok sayıda ermeni arkadaş tanırım. Biraz vicdanın olsa şu Taksim’deki faşist güruha birkaç laf ederdin.
Nasyonal-sosyalist- Atatürkçü münferit bir grup, kendi ağababaları ve tüm Türk solunun ağababası İttihat ve Terakki’nin yolundan gitmekteler, CHP,Hınçak/Taşnak ,PKK ve tüm halkın sülalesi ve dev cüceler örgütleriyle aynı ideolojiyi paylaşan ucubelerden mi söz etmektesiniz?
(Bu sitedeki AKPolis masasına kapak olsun…)
Atsızcılar meczup da, AKP yanlısı ırkçılar neci?
1 Mart 2012
AKP ve yandaşları, Hocalı eylemindeki ırkçılığı “az sayıda Genç Atsızcılar’ın işi” olarak yaftalayıp işin içinden sıyrıldı. Oysa AKP’yle arasından su sızmayan BBP’nin de ırkçılık açısından geri kalır yanı yok. BBP’nin teşkilat şarkıcısı Ozan Ünsal’ın şarkılarında, “Hepiniz piçsiniz” saldırısı uzun zamandır vardı.
İktidara geldiği yıllardan itibaren hoşgörü ve tek ırk, tek millet söylemine karşı politikaları olduğunu iddia eden AKP Türkiyesi’nde nefret söylemi her geçen gün yayılıyor. “Kürt açılımı”nın hemen ardından “anadilde eğitim ülkeyi böler”, “Kürtçe medeni bir değildir” çıkışları ile Türk-İslam politikaları ile yetişmiş tabanını rahatlatan Erdoğan yönetimi, her türlü ırkçı ve ayrımcı söylemin gelişmesi için uygun bir zemin yaratmış durumda. Ülkü Ocakları’ndan BBP’nin Alperenlerine transfer olan Ozan Ünsal da bu ırkçı kuşağın son temsilcilerinden.
Devlet bizimdir! Her yer Madımak!
Sağcı gençliğin yeni ünlenen 1987 doğumlu genç “müzisyeni” Ozan Ünsal ırkçı ve şiddet dolu şarkı sözleri ile belinde silahla konsere çıkan ağabeylerini aratmıyor. Kendi sitesindeki hayat hikayesine göre 1987 İzmir doğumlu olan Ünsal, liseden itibaren Ülkü Ocakları’nda görev aldı. 2008’den sonra Ülkü Ocakları’ndan uzaklaştırılan Ozan Ünsal, 2009 yılında “Alperen Ocakları Genel Merkez Sanatçısı” oldu.
BBP Genel Merkezi, bu bilgiyi teyit etmek istediğimizde soL’a “partilerinde böyle bir unvan bulunmadığı” yanıtını verdi. Ancak internette yapılacak kısa bir tarama, Ozan Ünsal’ın gerçekten de BBP’yle organik bağı olduğunu ortaya koyuyor. Partinin resmi sitesindeki “Sanatçılar” sayfasında, Ozan Ünsal’ın da ismi yer alıyor. 25 Ocak günü Aydın’da BBP teşkilat binasının açılışında, parti genel başkanı Yalçın Topçu’nun konuşmasının ardından Ozan Ünsal’ın sahneye çıktığı görülüyor. Yine Şanlıurfa’da Alperen Ocakları’nın Ocak 2010’da düzenlediği bir etkinlikte de Ünsal’ın şarkı söylediği görülüyor.
Ancak bir akılsızın yapabileceği türden ırkçılık
Ozan Ünsal şarkı sözlerinde nefret söylemi ve halkı şiddete çağıran sözleri ile öne çıkıyor. Kendisine göre ise yaptığı müziğin türü, Ünsal’a göre özgün ve inkılapçı bir müzik türü olan “Türk ırk müziği”.
Ünsal’ın “Dünya Duysun” şarkısı, şu sözlerle başlıyor:
Dünya duysun Ermeni,
Köpekleşmiş bir piçtir
(…)
Hiçtir bu köpeklerin
Tasmasından Rus tutar
Anayurtta bir köpek
Ölür binler yas tutar
Youtube’da yer alan şarkı, Hrant Dink’in öldürüldüğü anın fotoğrafları, Dink anmalarından kareler ve çeşitli ülkücü kontrgerilla fotoğraflarıyla süslenmiş.
Ozan Ünsal Sivas katliamı üzerine yaptığı “Madımak” şarkısında açıkça yapılanları din adına savunuyor:
Zulümlere rağmen devlet bizimdir!
Baş düşmanımız da laisizimdir!
Sen Aziz değilsin! Nesin nesin ne?
Niçin hedef oldun halk öfkesine?
Kasas: ” Zalimlerin sonuna bir bak! ” (kasas,40)
Hepimiz Mehmediz! Her yer Madımak!
Vur copunla bel kırılsın, vur kalabalık yarılsın
Büyük Birlik Partisi ve Alperen Ocakları’nın sanatçısı olduğunu ileri süren Ozan Ünsal, Kürt sorununa ilişkin çözümü “Turan sevdalılarının doğuyu kana bulamasında” buluyor. Şarkıcının devlet güçlerine katliam çağrısı yaptığı şarkılardan bazı dizeler şöyle:
O Şırnak bir Türk ilidir
Her il bize sevgilidir.
Namus kavgasıdır gardaş
Acımadan vur arkadaş!
Ah bir devlet ferman verse
Sık mermini küfrederse.
İşte Şırnak kan gölüdür
Hainler kahpe dölüdür.
Her taş için yüz mermi yak!
Yetmez! bir de rpg çak!
Bırak şırnak dümdüz olsun
Zafer bize son söz olsun.
(“Çevik Kuvvet” şarkısından)
….
Özel harekatız biz geliriz sessiz sessiz
Siz dua ederseniz bu işi çözeceğiz
Turanı çizeceğiz
Hakkari dağları bir tuvaldir biz ressamlara
Bu dağlara zaferin resmini çizeceğiz
Fırçamızda kan katran sevdamızda kan katran
Biz aslında narin birer çiçeğiz
(“Özel Harekatız Biz” şarkısından)
Irkçılık Türkiye’de güçleniyor
Özellikle Kürtlere ve Türkiye’de de yaşayan gayrimüslim azınlıklara yönelik nefret söylemi sadece bir grup Nihal Atsız taraftarı kafatasçıya mahsus değil. Siyaseten AKP’ye yakın bir çizgide duran ve bu nedenle AKP ve yandaşları tarafından el üstünde tutulan BBP de Türkiye’de yaşayan etnik gruplara ve yabancılara yönelik ırkçı söylemi ve şiddet ile öne çıkıyor. Ozan Ünsal’ın konserleri ile destek verdiği BBP’nin adı Hrant Dink cinayetinden sonra da bir çok başka olayla anılıyor. Ancak Dink cinayetinde BBP’lilerin doğrudan dahli olmasına rağmen, partinin üzerine gidilmiyor, yandaş basında bu gerçeğe dair hiçbir şey yazmıyor.
(soL – Haber Merkezi )
Kapak-2 : http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/hocali-eylemi-devletin-destegiyle-irkci-govde-gosterisine-donustu-haberi-52031
Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur
Türk solcularının atası beton Kemal
BBP falan deyip lafı dolaştırıp uzağa gitmeye hacet yok
Suru psikolojisi…
Tek baslarina varlik olamayan ,kisiligini (eger varsa ve bunun farkindaysa),ifade etmekte zorlanan,yada toplum icerisinde bir yer edinmekte guclukle karsilasan bireyler, kitle haline geldiklerinde- ki “birsey”haline gelisleri boyle basliyor-,saldirabilecekleri muhtemel tum “hedefkitleler”e bu ezikligin verdigi ofke ve nefretle, saldirmakta ve” zihinsel orgazma” ulasmaktadirlar..
Dogal olarak, azinlik olan , farkli dinden olan, yada dinsel mezhepleri, cogunlugun mezhebinden farkli olan kitleler acik birer hedeftir onlar icin..
Ermeniler, Kurtler, Aleviler bu nedenle “Kanlari daha kirmizi”
fakat akillari “kimizli” Turklerin hedefi olmuslar ve olacaklardir..
Beyazdiş şöyle diyor: ‘Ermeniler, Kurtler, Aleviler bu nedenle “Kanlari daha kirmizi”fakat akillari “kimizli” Turklerin hedefi olmuslar ve olacaklardir.’
Mankafa, ilkel komünist kafa bu işin etnik bir konu olmayıp o çok hayran olduğunuz aydınlanma sonucu ortaya çıkan ulus devletlerin laikçi-milliyetçi sınıfsal yönetimlerinin işi olduğunu hala anlamamış, ‘akılları kımızlı’ imiş, aferin iyi kelime oyunu yapmışsn, nereden öğrendin bunu Cumhuriyet gazetesinden mi? İğrenç.
Medeni ve vicdan sahibi uluslar asla Sabiha Gökçen gibi insanları ulusal kahraman olarak görmezler. Aksine Sabiha Gökçen’in yaptıklarını ulusal bir utanç vesilesi olarak görürler. Kurbanların yakınları başta olmak üzere tüm insanlardan özür dilerler. Ancak Türkler medeni ve vicdan sahibi bir “ulus” olmadıkları için insanlığa karşı işledikleri suçlarla hâlâ övünüp duruyorlar. Türkler bu bakımdan gerçekten çok istisnai bir halk sayılırlar. Örneğin bir avuç Neo-nazinin dışında Nazi pilotların İkinci Dünya Savaşı sırasındaki kahramanlıklarıyla veya Holocaustla övünen Almanlar yoktur. Japonlar da gözü kara pilotlarıyla övünmüyorlar. Fransızlar Cezayir’de yaptıklarını bir ulusal gurur kaynağı haline getirmediler. İngilizler açlıktan bir deri bir kemik kalmış Hintlilerin bağırsaklarını deşip pislikleri içinde can çekişmelerini görüntülüyerek British Museum’a yerleştirmediler. Türkler ise Ermeni ve Dersim jenosidleriyle açıktan övünüyorlar. Soykırım, yağma, sürgün, toplu tecavüz ve toplu işkence ile övünen istisnai bir ulustur Türkler…
http://www.dersimsite.org/sabihagokcen.html
Karsinda siritan irkçi, fasist, gerici, rezil mantigi gör. Yok Türkler söyle, yok Kürtler böyle, yok aleviler su, yok sünniler bu. Bu ne yahu? Sizde yazi, tura silinmis vessalam.
‘Aydınlanma’ deyince aklına salt “kemalist/jakoben/darbeci şer cephesi” gelen; Aydınlanma’dan zerre kadar nasibini almamış İmamın-masası için güzel bir yazı:
http://www.cafrande.org/?p=1179
http://tr.internationalism.org/hocali-mitingi-ve-sonrasi-burjuvazi-ve-koepekleri
Birkaç aydınlanmacı, dinsiz, ulusalcı ergenekon tarafından kurulmuş ‘Genç Atsızlar’ grubu militanı saçmaladı diye burada sayfalarca yazı basarsınız.Suriye’de son 1 yılda onbinlerce sünni Arap,Kürt ve Türkmen katledildi, sesiniz çıkmaz. Bosna’da da sesiniz çıkmadı,Bulgaristan’da da sesiniz çıkmadı Çeçenistan’da da sesiniz çıkmadı,Afganistan’da da sesiniz çıkmadı,Azerbaycan’da da sesiniz çıkmadı. Soruyorum: Suriye’deki katliamlara örgütlü olarak destek veren iki adet azınlık gruba sizin Türklere karşı yaptığınız gibi salyalar saçarak saldıranlar var mı? Yok. İşte fark burada.
aklin yolu birdir. irkcilik kötüdür..aman sen gec kalma özgürlükcü.
Rusya Büyükelçiligi internet sitesi:
İlk Türk kadın pilotu Sabiha Gökçen’in SSCB’deki hava kulüplerinde staj gördüğü, 1934 yılının Nisan-Mayıs aylarında SSCB’de bulunan Türk hava grubuna ait birkaç uçağın da Bir Mayıs Bayramı dolayısıyla düzenlenen geçit törenine katıldığı kayda değer diğer önemli hususlardır.
***
Türkiye’nin Bakanlar Kurulu Başkanı Sayın İsmet İnönü’nün başkanlık ettiği Türk Hükümet heyetinin Nisan-Mayıs 1932 tarihlerinde Sovyet Birliği’ne yaptığı ziyaret hükümetlerarası ilişkilerimizin tarihinde özel bir rol oynamıştır. 6 Mayıs 1932’de S.S.C.B Askeri ve Deniz İşleri Halk Komiseri K.E.Voroşilov’un evinde İ.İnönü ile İ.V.Stalin arasında yapılan ikili göruşme sırasında Türkiye’ye yeni Sovyet üretimi teçhizatının alımları için 20 yıl içinde karşılıklı Türk malları sevkiyatları ile ödemeli 8 milyon ABD dolarlık kredinin tahsis edilmesi hususunda ilke sözleşmesi sağlanmıştır.(Türkiye Başbakanı İ.İnönü Leningrad’ı ziyaret ederken, 1932, Solda Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ve SSCB’nin Türkiye Büyükelçisi Y.Z.Surits). Açılan kredi sayesinde ve Sovyet teknolojileri yardımıyla Kayseri ve Nazilli’de ilk Türk tekstil fabrikaları inşaat edilmiştir. Her ikisi de, Türkiye Başbakanı İ.İnönü tarafından ‘Sovyet sanayiinin mükemmel eserleri ve ebedi dostluğun simgesi’ olarak nitelendirilmiştir.
26 Ekim 1933’de Askeri ve Deniz İşleri Halk Komiseri K.E.Voroşilov başkanlığındaki heyet Türk Hükümetinin davetiyesi üzerine Ankara’ya resmi ziyarette bulunmuştur. Sovyet heyeti, 29 Ekim 1933’te Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. yıldönümü vesilesiyle düzenlenmiş geçit töreninde hazır bulunmuştur. K.E.Voroşilov, Mustafa Kemal Atatürk, Milli Savunma Bakanı Fevzi Çakmak ve Başbakan İsmet İnönü ile birlikte geçit törenine katılmış Türk Kuvvetlerini teftiş etmiştir. Kendiliğinden bile benzersiz olan bu olay ‘hem izleyicileri hem de kordiplomatik temsilcilere akıl durdurucu etki bırakmıştı’.
özgürlükçünün sizin gibi zihnindeki karakollardan kurtulamayıp özgürleşemeden milli duygularının esiri olanlara harcayacak vakti yoktur.o kadar çok işi vardırki sizle zaman kaybedeceğine daha fazla özgürleşebilmek için pratik yaşanan hayatla meşkuldur.zaten en milliler olarak en iyisini bildiğinize göre özgürlükçü zihinlerede ihtiyacınızda yoktur devam edin tez elden hidayete erersiniz
8 numara…Atsiz’im benim…
Kafan “kimizli ” senin galiba…Bu soguk havalarda boyle dolasmak tehlikelidir..Sen bir Tanri daglarina kos gel..Acilirsin..
Kendine geldikten sonra ,- ki kurdugun cumleden pek ayik gibi gorunmuyorsun-“Laikci” diye bir terim yoktur..Ben sana “Fasistci” diyormuyum yada mankafa..Fasist diyorum(:(:
Fasizmin ne oldugunu bildigini de sanmam ya..
Gerci Cumhuriyet gazetesinin adini bildigine gore, oldukca alim bir fasist sayilirsin akranlarin arasinda(:(:
Buralar sana gore degil “Atsiz’im..
Sen atina atla ve Asya’ya dogru yol al…Yakisir sana(:(:
Nereden ögrendin bu laikçi sözleri, kislada mi, 9 Martçi generallerin arasinda mi, yoksa 28 subatçi cuntacilarin emrinde provokasyon yaparken mi, seni kisla kisla gezdirip Atatürkçülügü iyi ögretmisler, benim Orta Asya’ya falan gitmeye, kimiz falan içmeye niyetim yok, sen generallerinin kucaginda rakini beyaz leblebiyle iç, bu sana yeter.
Ümit Kıvanç
Ben piçim de, siz nesiniz?
Evet, ben bir piçim, birçok arkadaşım da öyle. Memleketin akıl, fikir, vicdan sahibi insanlarından pek çoğu da. Tıpkı, Alman Neonazilerinin Türklere yönelik saldırılarına karşı Türklerin etrafında koruyucu bir çember oluşturup “Hepimiz Türk’üz!” diye haykıran Almanlar gibi piçiz. “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz” diye bağırıyoruz.
Anamız babamız var ama, işte, sırf kötülük olsun diye piçliği seçtik.
İsterseniz önce, “Hepiniz Ermeni’siniz, hepiniz piçsiniz” diye bir pankartın taşınmasının gerisindeki psikolojiden başlayalım. Çünkü bizim memleketimizde siyasî sanılan sorunların çoğu aslında düpedüz psikolojiktir, en babası, toplumsal psikolojinin konusudur.
Bir insanı piç diye hakir görenler, en hafifinden, gerizekâlıdırlar. Çünkü suçladıkları konuda o insanın hiçbir kabahati yoktur. Suçlama konusu, bir insanı suçlamak için en ufak gerekçeyi vermeyen, abuk subuk bir şeydir. İkincisi, bu suçlama, tamamen, “sende olmayan şey bende var” böbürlenmesine, nispet yapmaya dayandığı için alçakçadır, vicdansızlıktır. “Benim anam babam belli, seninki değil” demek, düpedüz hastalık belirtisidir.
Üçüncü olarak, bir insanı, seçme şansının bulunmadığı bir konuda, şu millete, bu dine mensup bir aileden doğmuş olma konusunda ya da doğduktan sonra anası babası tarafından terk edilmiş olma ya da benzeri bir konuda suçlayanların, genellikle, aynı konuda bir komplekslerinin, zaaflarının, açıklarının olduğu çoğu defa kanıtlanmıştır. Bazı suçlamalar, sahiplerinin cibiliyetini ortaya koyar.
Diyelim binlerce yıllık şanlı Türk tarihi diye atılıp tutulan bir toplumun mensubusunuz, ama yüz hatlarınız, bugün “atalarımızın geldiği yer” dediğiniz yerlerde yaşayan insanlara hiç benzemiyor, buna karşılık her fırsatta hakaret ettiğiniz, dışlamak, aşağılamak için didindiğiniz insanlara pek benziyorsa, birilerine piç dediğinizde başkaları size müstehzi müstehzi bakar. Sizi de alır bir kendinizi kanıtlama kaygısı…
“Hepiniz Ermeni’siniz, hepiniz piçsiniz” diye bağırılan bir ortamda bulunmanın meşruiyeti konusuna geçelim. Orada bulunan ve buna itiraz etmeyen, o pankartların kaldırılmasını talep etmeyen herkes suç ortağıdır. İki kere iki dört.
Bir adım daha atalım. Böyle bir alenî ırkçılık gösterisinde bir ülkenin içişleri bakanı çıkıp konuşma yaparsa, ahlâk ve vicdan ölçülerinin az buçuk geçerli olduğu bir memlekette neler olur? En basiti, o bakan, hakkında derhal soruşturma açılmasa bile, görevinden alınır. Özür dilemek zorunda bırakılır. Hele bu gösteri, günlerce öncesinden, belediyenin tahsis ettiği billboard’lar yoluyla duyurulmuş, hazırlıkları örtülü bir resmî destek görmüşse, o ülkeyi yönetenlerin bu ırkçı seferberliğe katkısı olduğuna hükmedilir. Ayrıca o ülke, bu gösteride en galiz hakaretlere uğrayan toplum kesiminin geçmişte kitlesel olarak katledildiği, sürüldüğü ve bütün bunların inkâr edildiği bir yerse, orada yönetimin ve toplumun en azından bir kesiminin açıkça ırkçı olduğu sonucuna varılır. Zulüm ve fenalık yapma tutkusundan kendini alamadığı bile düşünülür de, o kadar sosyal-psikoloji çalışması beni aşar.
Aynı ülkede, bir azınlığın ve onların haklarını savunanların, yine galiz hakaretler eşliğinde açıkça suçlandığı, hakir görüldüğü bir kitap, bir kaymakam tarafından, ülkenin millî eğitim örgütü aracılığıyla okullara dağıtılabiliyor ve o kaymakam da hâlâ elindeki bütün yetkilerle o kamu görevini sürdürüyorsa, ırkçılığın resmî politika ve yönetim tarzının aslî parçası olduğu yolunda her türlü kanıta sahibiz demektir.
Bugün artık demokrasiye, reforma, bu memleketin insanlarını insanca bir hayata kavuşturma özlemlerine sırt çevirmiş hükümet, Sivas Katliamı davasının zamanaşımına uğramasından sonra başbakanın ettiği sözlerle, Cumhuriyet tarihi boyunca toplumsal hayatımıza yön vermiş ana damarın içinde yüzmeye kararlı olduğunu ortaya koydu. Hayırlı olsun.
Bu vesileyle, AKP’ye başından beri, yılların Kemalist tatavalarını sorgulamayı bir an bile akıllarından geçirmeyip, “dinci”, “şeriatçı” falan diye muhalefet yapmaya kalkanların da nasıl bir defa daha ters köşeye yattığına işaret etmek isterim. Karşımızdaki, dindarlık falan değil, düpedüz, aynı ırkçı milliyetçiliktir. Bu düzlemde sahici faşistlerimizle faşistimsilerimiz, Kemalistlerle sağcı İslâmcılar arasında pek az fark vardır. Bu memleketin gerçek sorunları, Kemalist-İslâmcı ayrımına yolaçan konular değildir. Tam da ikisinin birleştiği, toplum çoğunluğumuzun onyıllardır, aslında benimsemediği, sevmediği bir devlete dört elle sarılmasına yolaçan şeylerdir. Korkulardır. Komplekslerdir. Yalanla örülmüş tarihimizin yalan dozunun zirveye çıktığı mevzulardır.
Ermenilerden özür girişimine öncülük eden vicdanlı insanlar için “küçükken iğfal edilmişler” diyen, Ermenilerin “mağara devrinden kalmış”, “şerefsiz” “yılanlar” olduğunu söyleyen yazarın kitabını okullara “İslâmcılar” mı dağıttı? Yoksa bu, kim gelirse gelsin süren resmî çizginin devamı mıdır? Daha doğru soru şu: Bu kitabı dağıtanlar, bunu “İslâmcılıklarından” ötürü mü dağıttılar? Yoksa hepsi aynı ırkçılık ve milliyetçilik kanını taşıyan ve asla piç olmayan elemanlar mı?
Türkiye, “bizim milliyetçiliğimiz ırkçı değildir” yalanından, “ırkçıysak ırkçıyız lan!” aşamasına geçiyor. Bu da hayırlı olsun.
Benim yine de kendime bir türlü izah edemediğim husus, Allah mefhumuna sahip olduğunu iddia eden, dindar olduğunu ileri süren insanların nasıl olup da bunlara ayak uydurabildiği. Yoksa bir tür iktidar aracı olalı beri adalet idealinden uzaklaşan din artık tek tek insanların vicdanında da mı herhangi bir titreşim yaratmıyor? Sadece –güçlü ve kalabalık! – bir topluluğa mensubiyet ve aidiyet yoluyla bir çeşit toplumsal iktidara yamanmaya mı yarıyor?
AKP önderliği, başında bulunduğu hareketi oluşturan birçok unsurdan, sağcılığı ve “devlet yönetimi”nin aslî çizgilerinden ayrılmamayı seçti. Sivas davası sonrasında yaptığı açıklamayla, Başbakan Erdoğan, yeni bir Demirel olma niyetini ortaya koydu. Siyasîler, aslî faaliyetlerini birtakım çıkarların temsili olarak gördüklerinden, nasıl ederlerse daha kolay yöneteceklerine dair çıkarcı hesaplarından ötürü şu da bu yola saparlar; bu çok hayatî bir konu değil; siyasîler gelir gider. Ama toplum çoğunluğunu oluşturan insanların saldırgan ırkçılığı bu kadar kolay sindirebilmesi, onunla en azından bu kadar rahat yanyana yaşayabilmesi, hayatî bir sorun.
Samimi olarak soruyorum: Nasıl sindirebiliyorsunuz bu kadarını içinize?
Irkçı propaganda nedeniyle kaldırıldı
ırkçı propaganda milletine yapılmış olan zulümleri dile getirmek se bu ülkede ırkçı olduğu için şehid olan 5000 bozkurt var bide siz ermeni kardeşler ifade özgürlüğünden yanaydınız niye üstteki yorumlar çokmu kardeşçe hepsi Türkçü camiaya kin kusar gibi . ermeniler masum millet değildi osmanlı içerinde yaşarken hep zanaatkarlıkla uğraşmış Müslüman Türk savaşlarda şehadet şerbeti içerken onlar ticaretle parayı kırdılar sonra arpası fazla gelen ermeniler (komitacılardan bahsediyorum) Müslümanlara akıl almaz işklenceler etmeye başladı ve savaş esnasında onbimlerce Türkü taşharda diri diri yakarak hamile kadınların karınlarını deşerek kadınlarımızın namuslarını kirleterek bu düşmanlığın fitilini ateşledi. gine devleti aliyye büyüklüğünü gösterip savaş anında olmasına rağmen cephe arkası güvenliği sağlamak için ermenileri göç ettirmiştir. ama o kadar Türk öldürülürmesine ses çıkarmayanlar ermenilerin göç sırasındaki can kayıplarını soykırım olarak görmüştür. sonra öz Türk yurdu olan karabağ a saldırıp gandaşlarımızın kanına elinizi bulaştırdınız yurt dışındaki Türk diplomatları şehid ettiniz ve herşeye rağmen açlık yaşarken gine bizden yardım aldınız halen bunlara rağmen biz suçlu katil faşitsiz ve siz masum mazlum ermenisiz yav buna hiç bişe bilmeyen ve 1914 lü yıllarda muhacir olan Türklere sorun sizin ne olduğunuzu en iyi onlar bilir eğer bu yorumdada ırkçılık sezersen özür dilerim ama bu yorumum buram buram MİLLİYETÇİLİK kokar
Sadece başka bir halkı aşağılayan ırkçı ifadeler içeren mesajları kaldırıyoruz. Bu mesajınız da pis pis milliyetçi böbürlenme ve yalancılık kokmakla birlikte, başka bir halkı doğrudan doğruya aşağılamadığı, sadece suçlamakla yetindiği için kaldırılmayacaktır.
yalancılık mı hangileri yalancılık bizzat benim yaşadığım şehir ermenilerce saldırılara uğramış yüzlerce türk yakılarak şehid edilmiş bunları ınkar edecekseniz kusura bakmayın sizi körlükle suçlayacağım ayrıca ben hiçbir milleti küçük görmedim benim Türk olmakla gurulanmamın sebebi özel olarak yaratılmış olmam değil bu benim inancıma aykırı bir kez sadece biz dünya sahnesinde insanlığa ve İslama büyük hizmetler vermiş bir millet olduğumuz için gurulanıyor ve onlara layık olmaya çalışıyoruz savaşta bile bir çocuğu korumaya çalışan bir millet asla soykırımla ithaf edilemez esas soykırımı yapanlar ermenistanın arşivlerini herkese açmasıyla ortaya çıkacaktır ve o zaman da görüyoruz kim yalancı
hakaret nedeniyle kaldırılmıştır.
İşgalci faşist propaganda nedeniyle kaldırılmıştır.
Yegeninle beraber ocaga geldigini de unutma. Hani beraber çalisacaktik.
“Bir fotoğraf galerisi kuralım”
Taraf gazetesi yazarı Halil Berktay’ın “[Türk Tarih Tezi]” başlıklı yazısından:
Bir fotoğraf galerisi kuralım. 100 kadar portre çekelim, Uygur, Kırgız, Kazak, Türkmen ve Özbekler gibi soydaşlarımızdan. Bir 100 kadar portre de modern Türkiye Türklerinden seçip koyalım; karşılarına geçip bakalım: gerçekten benziyor muyuz, benzemiyor muyuz? Aradaki farkın, Uygur Türkçesi ile bugünkü Türkiye Türkçesi arasındaki farktan az olmayacağına sizi temin ederim. (Peki, onlara benzemiyorsak kime benziyor olabiliriz? İkinci aşamada, o Türk fotoğraflarını bir de 100 kadar Yunanlı (Rum) ve Ermeni, dilerseniz biraz da Kürt portresiyle karşılaştırın. Çıkacak sonuçlardan ben sorumlu değilim.)
http://derinsular.com/bir-fotograf-galerisi-kuralim/
http://www.turnusol.biz/public/haber.aspx?id=13673&pid=19