Ragıp Duran / Ahmet Altan’ın gazeteciliği…

Ahmet Altan’ın gazeteciliği…

Taraf’ın Genel Yayın Yönetmeninin savunması kamuoyunda ve meslek çevrelerinde tartışma yarattı. Altan, İddia Makamının suçlamalarını çok iyi çürüttü ama…


15 Temmuz darbe girişimi öncesinde bir TV programında ‘’Subliminal Mesaj’’ vermekle suçlanarak aylardır hapiste tutulan sanıklardan Ahmet Altan, hafta içinde nihayet hakim karşısına çıktı.

Herhangi bir hukuk devletinde kabul edilemeyecek bir durum bu. Ne böyle bir suçlama olur, ne de bir insan, mahkemeye çıkarılmadan bu kadar uzun süre tutuklu olur.

Altan, ayrıntılı savunmasında İddia Makamının suçlamalarını teker teker ve somut olarak çürüttü. Cesur, iddialı ve başarılı bir savunma idi. Buna rağmen mahkeme tutukluluğunun devamına karar verdi. Bu karar da, mahkemenin adil olmadığını, belki de birilerinin talebi üzerine intikamcı davrandığını gösteriyor.

İçeride ve dışarıda Altan’ların ve diğer tüm gazetecilerin serbest bırakılması için kampanyalar sürüyor. Umalım olumlu sonuçlar versin bu çabalar. Çünkü insanları yazdıkları, çizdikleri için hapisaneye atmak, o yazılanların, çizilenlerin doğruluğunu ortadan kaldırmaz.

Tam metni yayınlanan bu savunma hem kamuoyunda hem de meslek çevrelerinde tartışmalara yol açtı. Bir kesim, Altan’ın geçmişteki olumsuz tutumlarının ayrı bir mesele olduğunu, tüm bu eski ‘’mesleki ihlallerin’’ savunmayı gölgeleyemeyeceğini savundu. Benim izleyebildiğim kadarıyla ise çoğunluk, Altan’ın bugünkü baskı rejimine vakti zamanında destek vermiş olduğunu, Cemaat’in yayın organı gibi davranan Taraf gazetesinde sahte belgelerle aralarında gazetecilerin de bulunduğu suçsuz insanların hayatlarını kararttığını hatırlattı. Bu kesim, Altan’ın bu konuya hiç değinmemiş olmasına kızgın. Bu arkadaşlar Altan’ın mahkemedeki savunmasının geçerli ve samimi olmadığını yazdı. Altan’ın geçmişteki hatalarını kabul edip özeleştiri yapması gerektiğini belirtti.

Aslında, Ahmet Şık, bu konuda yazılması gerekeni yazdı.

Altan’ın savunmasında dikkat çeken iki olumsuz nokta var: Yazar, her zamanki gibi meseleyi son derece bireysel açıdan ele alıyor. İkincisi de, vakti zamanında Erdoğan’a yaptığı gibi hedef olarak Savcı’yı saptamış. Oysa ki mesele esas olarak siyasi ve hukuki bir mesele. Hedef alınması gereken de, ne yazdığını bilmeyen savcı değil, mevcut adalet sistemi.

Altan’ın Taraf dönemi gazeteciliği bence de, bu savunmanın değerini azaltıyor. Ben bu gazete ilk çıktığında, biraz teşvik biraz da beklentiler içeren, ‘’Taraf gazetesi ne yapıyor?’’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Ne yazık ki teşvik etkili olamadı, beklentiler de gerçekleşmedi. Sonra, Birgün gazetesinde, birdirbir.org’da ve galiba Evrensel’de, ‘’Taraf gazetesini Ahmet Altan yönetmiyor’’, ‘’Taraf: Çarpık doğdu, yamuk öldü’’  ve ‘’Taraf’a artık ihtiyaç kalmadı’’ temalarını işleyen yazılar yazmıştım.

Altan, Taraf aracılığıyla, mümtaz Türk basınına Mehmet Baransu, Rasim Ozan Kütahyalı, Hilal Kaplan ve Kurtuluş Tayiz gibi isimleri kazandırarak başlı başına bir çığır açtı.

Hep aynı kaynaktan (lütfen) sızdırılan bilgi ve belgeleri denetlemeden manşetten verdi.

Bunları, ‘’mesleki hata’’, ‘’teknik ihlal’’ gibi görmek oldukça zor.

Gazeteyi, ‘’Patronuna yaş günü hediyesi’’ olarak hazırlayıp çıkarttığını, ‘’İki roman arasında gazetecilik yaptığını’’ itiraf edip garip alıntılar kitabına da girmişti. Mesleki açıdan pek parlak alıntılar değil bunlar…

Altan’ın, Taraf’ı bir Genel Yayın Yönetmeninden çok bir gazete ağası gibi davranarak yönettiğine dair açıklamalar var. Megalomani üst düzeyde… Kolektif ruh ve yaklaşım ise sizlere ömür.

Bazı iyi niyetli arkadaşlar, ‘’Altan, savunmasında, açıkça o dönem biz de hata yaptık. Cemaatin kumpaslarının aleti olduk deseydi belki kendi affettirebilirdi’’ dedi. Bir cümle yetmez tabii… O hatalar nasıl yapıldı? Neden yapıldı? Gerçekten hata mıydı yoksa bilerek, kasıtlı olarak mı bu yayın politikası benimsenmişti?

Biz 40 kişiyiz, birbirimizi biliriz. Benim tanıdığım Ahmet Altan, böyle bir şey demez, yazmaz. Çünkü o, her dönemde kendisinin haklı ve doğru olduğuna inanır.

Gazetecilik/habercilik kurallara uygun bir şekilde yapıldığında Ağır Ceza Mahkemesinin konusu olamaz. Altan zaten benim sözkonusu ettiğim konulardan değil, aslında son dönemdeki Erdoğan ve AKP karşıtı tutum ve yazıları nedeniyle yargılanıyor. Yıldıray Oğur gibi o da hala Saraysever olsaydı, Altan da yargılanmazdı. Erdoğan’ı gizli açık desteklemekten keskin bir Erdoğan karşıtlığına geç de olsa dönmesinin Yeni Türkiye’deki karşılığı ağırlaştırılmış müebbet hapis oluyor. Darbecilik suçlaması hiç oturmasa da…

Gazetecilik, ünlü tanımla ‘’Birilerinin (İktidar sahipleri olsa gerek bu birileri –RD) haber yapılmasını istemediği şeyleri yayınlamaktır’’. Ayrıca gazetecilik, ilke olarak, iktidarları rahatsız eder, mağdurları savunur. Taraf’ın gazeteciliğine baktığımızda bu tanımlara uymayan birçok yan var. Bir kısmı sahte hepsi tartışmalı belgeleri, iktidarın bir kanadı, diğer kanadın oluruyla verdi bu gazeteye. Yani yayınlanmasını istemedikleri değil, tam aksine iktidarın yayınlanmasını istediği ‘’şeyler’’di bunlar. Zaten, bu belgelerin yayınlanması da iktidarı rahatsız filan etmedi, aksine, yapılan kanuna aykırı ve gayrimeşru adli işlemlerin aklanmasına hizmet etti.  Taraf, bu gözaltılar, tutuklamalar ve yargılamalar sürecinde hayatını kaybedenleri, onuru çiğnenenleri, haksız yere cezaevine düşenleri, yani mağdurları ve ailelerini hiçbir zaman savunmadığı gibi onları suçladı ve karaladı.

Gazetecilik suç değildir, diye bas bas bağırıyoruz. Bu mesele, okurların, meslektaşların, iletişim akademisyenlerinin ilgi alanına girer. Bu çevre de gazeteciyi, gazete yönetimini yargılamaz, hapishaneye göndermez, teşhir eder, eleştirir, kınar… Okur, gazetesini almaz, köşesini okumaz… o kadar. Ancak Taraf’ın yaptıkları gazetecilik midir? Bu sorunun cevabı,  bir çok uzman, bir çok siyasi ve bir çok okur açısından yeteri kadar net!

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

5 Comments

  1. Biz temiz yüreğimizle Kemalizmin çökmesi için siyasal İslamın partisi AKP ye yandaşlık yaptık. 2007 ye kadar. Ergenekon’dan sonra ayakları sağlam basınca bize bir tokat attılar. Diktacıların sonu belli. Üzgün değiliz.

  2. Ahmet Altan Tan’a yapılan eleştiriler doğru olmasına doğru da, Soner Yalçın Küçük de sütten çıkmış ak kaşık değil. Kendisi eminim iktidarın onu içeri almasını destekliyordur.

  3. ahmet altan tan

    (bkz: dinci liberal solcu karışımı tuhaf organizma)

    https://eksisozluk.com/ahmet-altan-tan–3294168

  4. Ragıp Duran’a cevap: ‘Ne ahlak var, ne doğruluk’ – Celil Erman

    http://t24.com.tr/haber/ragip-durana-cevap-ne-ahlak-var-ne-dogruluk,220833

    Ragıp Duran iki hafta kadar önce Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve Neşe Düzel’in ayrılmaları ardından Taraf’a bol miktarda çamurlu suçlamalar yönelten bir yazı yazdı. Yazsının başlığında, gazetenin ‘çarpık doğduğunu, yamuk öldüğünü’ iddia etti. Sonra hızını alamadı, bir gazeteye yine aynı minvalde suçlamalar içeren söyleşi de verdi.

    Taraf’ı dışardan izleyen bir meslektaşı olarak ‘bakalım’ dedim, ‘bunlara gazeteden, adı geçen kişilerden bir cevap gelir mi?’ Öyle ya, iddialar çok iddialıydı, acaba ne denecekti?

    Tek bir tepki dahi gelmedi. Çıt çıkmadı.

    Hiç şaşırmadım. Duran’ın artık ciddiye alınmadığını, bundan sonra da alınmayacağını, bir provokatörden öte kendisine rol biçilmediğini tahmin etmiştim. Doğru çıktı. Artık kendisinde bir saplantıya dönüşen aykırılık namına; eskimiş bir solculuk türünün ürettiği üstünlük taslama, kendisi dışında herkesi aşağılama adına yaptıkları zaten tahminleri kolay kılıyor.

    Gene de Duran’a verilecek birkaç basit cevap var. Neden? Çünkü yazdığı ve anlattıkları içinde yalanlar ve çarpıtmalar var; bilgiçlik taslayarak gerçeğin ipoteğine nafile sahip çıkma gayretleri var. Ahlaki problemler var.

    • Duran gazeteciliğe ve gazetecilere sahip çıkma iddiasında. Ancak, daha kukllandığıbaşlıktan anlıyoruz ki, Taraf’ta para almama pahasına mücadele vermiş, hala gazeteye sahip çıkan meslektaşlarına bile en ufak bir saygısı yok. Onları (da) dürüstlükten yoksun ilan ediyor, daha fenası gazeteyi onlarla birlikte gömüyor. Bundan utanmadığı daha baştan belli.

    • Duran yalan yazıyor, yalan söylüyor. ‘Altı yıl boyunca bu gazetede Cemaat aleyhine bir tek satır, aleyhte bir haber, yorum, fotoğraf yayınlanmaması nasıl açıklanabilir?’ diyebiliyor. Taraf’ın yazdıklarını hatırlayan herkes, Wikileaks’tenCemaat’le ilgili en az dört belgenin yayınlandığını bilir. Üstelik bunların nasıl rahatsızlık yarattığı da saklanamamıştı o zamanlarda. Duran’ın umurunda değil ama, o bizlerden ‘çamur at izi kalır’ ilkesini nasıl sevdiğini de saklamak kaygısında değil çünkü. Belli ki Duran yalancılıktan da utanmıyor.

    • Taraf’ın mali yapısını şeffaf olmamakla suçluyor. Sahiplerinin ta baştan ‘uçan kuşa’ borcu varmış. Bir zamanlar Gündem gazetesini yöneten Duran, o zamanlar da başka çevrelerden eminim benzer sorulara muhatap olmuştur. Hak ve özgürlük mücadelesi adına bu ülkede gazete çıkarmanın nasıl riskli olduğunu Duran bilmez mi? Tabii ki bilir, ama belli ki, bunu sevmediği bir siyasi görüşün önüne sanki kriminel bir şeymiş gibi çıkarmaktan da vazgeçmiyor.Taraf’ın mali işleri bulanık olacak, karışık olacak, ve bu gazetenin gözü kara yayınlarıyla darmadağın olan bir derin devlet yapısı ve müttefiki merkez medya bunu şimdiye kadar ifşa etmeyecek!Ragıp Duran, utanmadığı gibi, kendisini zeki, başka herkesi budala sanıyor.

    • Ahmet Altan’a ağır kişisel husumeti olduğu belli. Onu geçelim.

    • Bazen komikleşiyor ve ‘bu kişi gazeteciliği gerçekten biliyor mu?’ şüphesine sevkediyor hepimizi. ‘Bu gazete Türkiye’nin iki büyük sorunu olan Recep Tayyip Erdoğan ve Kürt meselesi konusunda altı yılda galiba en az üç kez tutum ve politika değiştirdi. Üstelik, bu değişiklikler öyle nüans sayılabilecek değişiklikler olmadı. Koyu Erdoğan taraftarlığından kişisel de olsa yine koyu bir Erdoğan karşıtlığına geçtiler. Kandil’de röportaj yapan Taraf ile “Kürt sorununun çözümünü engelleyen PKK’dır” diyen Taraf aynı gazete midir?’ diye soruyor Duran…Şimdi bunun neresini düzeltelim? Duran’a göre, bir gazete sabit bir yere betonlanacak, oradan sabit fikirlerle aklı sıra yayın yapacak? Gazete dediğin şey tam da Taraf’ın yaptığı gibidir. Güncel politikalarda değişim olur, ilkelerden sapılır, abuk sabukluklara sürüklenilir, izlenen aktörler çizgilerinden sapar, ve sen de buna göre, tavır alırsın. Ama Duran’a göre gazetecilik şöyle: Erdoğan ve AKP ne yaparsa tu kakadır, PKK’nın yediği haltlara göz yumulur, eleştiriler hep tek yönlü ve şematik olur. Bu da Duran gazeteciliği olur. Geçelim.

    • Duran kışkırtmalarında şöyle zirve yapıyor: ‘Bu gazetenin haberciliği, kendi dışındaki (belki de içinde, henüz tam olarak bilemiyoruz) bir odağın sağladığı belgeleri ciddi bir editoryal süzgeçten geçirmeden yayınlamakla sınırlı. Dolayısıyla, bu gazeteyi aslında Altan – Çongar ikilisi yönetmedi. O odak yönetti. Özellikle Alev Er’in ayrılmasından sonra, gazete tamamıyla bu odağın denetiminde yayınlandı. Altan, Alev Er’in gazeteden neden ayrıldığını açıklayacağı yerde, son yazısında ona teşekkür ediyor. Utanma sözlüğü galiba her eve lâzım.’ Evet, utanma sözcüğü her eve, özellikle Duran’a lazım. Birincisi, belge gazeteciliğinin nasıl yapıldığını kendisi Aydınlık’ın Kontrgerilla yayınlarından iyi bilir. Bu tür gazeteciliğin ne denli problemli, riskli olduğunu da. Duran, Taraf’ın kendisini belli ki kıskandıran, zaman dışına iten haberciliğinin Aydınlık’ın o zaman etki yaratan yayınından çok daha kaliteli, istikrarlı, devamlılık arzeden yanını biliyor. Sadece çamur atmak adına ‘editoryal süzgeç’ gibi kelimeleri somut örnekler vermeden kullanıyor. En komiği ise, Ahmet Altan’dan Alev Er’in gazeteden neden ayrıldığını açıklamasını istemesi. Peki, siz niye Alev Er’e bu soruyu yöneltmediniz? Alev Er bir şey biliyorsa o açıklasın. İşin bu tarafı belki daha önemsiz: Duran sanki çok şey biliyormuş edalarıyla sadece ucuz intikamlar peşinde. Dürüstçe tartışma değil.

    • ‘Sonuç olarak,’ diyor Duran. ‘Taraf Türkiye basın tarihinde bence öyle önemli ve değerli bir yer alamayacak. Ama Türkiye siyaset tarihinde, manipülasyon tarihinde mutlaka hak ettiği bir konuma geçecek…’ Eğer Duran’ın bütün şu yazdıkları ciddiye alınacak türden olsaydı bu tartışma büyürdü. Ciddiye alan yok, bu yazıdan başka. Yazık olan bir tek şey varsa, o da Duran’ın kendisine bile bile yakıştırdığı konum. Pek yakında diğer ‘değerli’ yazılarını OdaTV’den okumaya başlarsak şaşmayalım. Ne yapalım, o kendi kendisine yazık etmiş durumda. Geçmiş olsun.

    T24’ÜN NOTU: T24’ün sayfaları, bir okurdan gelen bu eleştiriye Sayın Ragıp Duran’ın verebileceği bütün cevaplara açıktır.

    Ragıp Duran’ın yazısı: Taraf çarpık doğdu, yamuk öldü
    http://t24.com.tr/haber/ragip-duran-taraf-basin-tarihine-degil-ama-manipulasyon-tarihine-gececektir/219994

  5. PKK/Genelkurmay Tehditleri Karşısında, TARAF’tan Yana, TARAFIZ…

    Genelkurmay ile PKK arasında organik bir bağ olduğunu, yaşanan çirkin savaşın bir danışıklı dövüş olduğunu ve aynı merkezden yönetilen iki ortak gücün Kürdistan’daki tüm dinamikleri ve Türkiye’deki demokrasi taleplerini birlikte yok etmeyi amaçladıklarını ısrarla söyledik. Bu söylem çoğu insan tarafından “uçuk’, “Komplo Teorisi’ veya en azından abartılı olarak yorumlandı.

    Son zamanlarda ortaya çıkan ve anlaşmalı olduğuna dair birçok veri sunan eylemler/olaylar, bazı çevrelerde söylemlerimizin doğru olma ihtimali düşüncesini geliştirdi. En son yaşanan “HERON’ olayı Genelkurmay/PKK ortaklığının gizlenemeyecek bir düzeye ulaştığını gösterdi.

    Çıktığı günden beri, cesur duruşu, ilkeli yayıncılığı, “ucu nereye varır’ kaygısından uzak ve sadece demokratikleşmeye/sivilleşmeye odaklanmış bir duruş gösteren Taraf Gazetesi, “nasıl demokrat olunur’ konusunda adeta ders verdi insanlara…

    Kürdleri ve Kürdistan’daki dinamikleri yeteri kadar tanımayan Taraf; dönem dönem PKK’ye hak etmediği olumlu özellikler de yükledi. Örneğin; PKK ile Kürdler arasında özdeşlik kurması, Öcalan’ı Mandela’ya benzetmesi gibi…

    Yanlışı gördüğü yerde “kim yaptı’ gibi bir kaygı taşımadan tutum alan Taraf; bu güne kadar birçok suçlamayla ve tehditle karşı karşıya kaldı.
    Kemalist solun, “Amerikancı’, “Fethullahçı’, AKP’li gibi suçlamaları, yine Taraf’ın objektif yayıncılığıyla boşa çıktı. Demokrasi konusunda geri adım attığında AKP’ye en sert tepkiyi göstererek, kimseye bağımlı olmadığını ve AKP’den değil, sadece değişimden ve demokrasiden yana olduğunu gösterdi.

    Genelkurmay Başkanının açıkça ve utanmadan tehdit yağdırdığı Taraf; dik duruşundan taviz vermeden gereken ve şimdiye dek hiçbir kurumun cesaret edemediği şekilde tepkisini gösterdi. Genelkurmay, Kemalist Kurumlar yetmiyormuş gibi İslami çevre de (Reklam vermeme gibi) uzak durunca ciddi ekonomik sorunlar yaşayan Taraf; duyarlı demokrasi güçlerinin bireysel çabalarıyla ancak kapanmaktan kurtulabildi.

    Yıllarca devletin insanlık dışı uygulamalarına maruz kalan Kürdler; PKK’nin tüm yalanlarına/karalamalarına rağmen Taraf’ı yakın, dost, kendi duygu ve düşüncelerinin sözcüsü olarak gördüler.

    Taraf beklenen şekilde PKK’nin açık hedefi oldu artık. Daha önce alışık olduğumuz şekilde, “Genelkurmay’ın hedefi olan herkesin bir şekilde PKK’nin de hedefi olduğu’ kuralı yine işledi; tıpkı binlerce “faili meçhulün’ iki gücün ortak hedefi haline gelip ortadan kaldırılması gibi…

    Mustafa Karasu, Taraf’ın, “Kürdlere karşı uzun süredir yürütülen psikolojik savaşın merkezi’ olduğunu söyleyerek, içinde bulunduğu zavallı, çirkin ve trajikomik durumu özetledi adeta. PKK’nin, kendisi ve Genelkurmayı dışındaki herkesi düşman/hedef olarak gördüğünü bir kez daha gösteren Karasu; Kürdler adına devlete hizmet etme ve saltanat sürme koşullarının yavaş yavaş ortadan kalktığını biliyor. Bu nedenle de son çırpınışlarını yapıyorlar; tıpkı Ağabeyleri/efendileri statükocu Kemalistler gibi…

    Saflar netleşirken ve karanlık güçlerin maskesi düşmeye başlarken, genelde tüm demokrasi güçlerini özelde de Kürdleri duyarlı ve uyanık olmaya çağırıyoruz. Duyarlılığımızı, demokrasi güçleriyle, ezilenlerin yanında yer alanlarla dayanışma içine girerek dışa vurabiliriz.

    Genelkurmay’a, PKK’ye ve her türlü karanlık güce inat Taraf’a sahip çıkalım. Reklam vererek, dostlarımıza tavsiye ederek ve gerektiğinde birkaç Taraf Gazetesi alarak bu dayanışmayı göstermeliyiz.

    Çeteler, karanlık güçler halkların kanını emmek için işbirliği yaparken; demokrasiye, insan haklarına ve herkesin eşit, özgür olabileceği bir dünya tasarımı/özlemi olan insanların dayanışma içerisinde olmamaları üzücüdür. Bizler de, en az karanlık güçler kadar cesur olmak zorundayız. Bu nedenle de cesur ve demokrasiden yana olan herkesle de dayanışma içinde olmalıyız…

    Özgür Bireyler Topluluğu

    (NASNAME)

    http://www.nasname.com/a/pkk-genelkurmay-tehditleri-karsisinda–taraftan-yana–tarafiz–

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Next Article:

0 %