Türkırım Yasasına Karşı Kadıköy Mitinginden Gözlemler
66 yıl önce belediye tarafından zehirlenen köpek arkadaşım Fazıl’ın anısına…
Bu akşamüzeri saat 19.30’da Kadıköy İskele Meydanı’nda yapılan hayvan imha yasasını protesto mitingi hakkındaki gözlemlerimi sıcağı sıcağına yazmak istiyorum.
Ankara’da 1964 yılının ağustos ayında yapılan ve ağabeyimle birlikte gözaltına alındığım Türkiye’nin ilk anti-Amerikan gösterisinin üzerinden tam 60 yıl geçmiş.
Kadıköy’deki mitingde şöyle bir çevreme bakındım. Bu yaklaşık 10 bin kişilik mitingde bulunan insanların muhtemelen yüzde 98’i 1964 yılında doğmamıştı bile. Arkadan gelen yeni kuşakların hayvanların savunulması konusundaki duyarlılığı gerçekten duygulandırıcı. O zamanlar da insanlar hayvanları sever, onlara zulüm yapılmasından hoşlanmazdı ama 60 yıl önce böylesine bir duyarlılıktan söz edilemez. O zamanlar sokak hayvanları belediye tarafından sokak aralarında zehirli et verilerek öldürülürdü, hatta belediye görevlilerinin mahallelerde tüfekleriyle köpek vurduklarını bile hatırlarım. Artık böyle şeylere cesaret edemiyorlar. Bunun yerine, “yasa yoluyla” toplama kampları kurup gözlerden uzak bir şekilde toplu imha planlıyorlar.
Fakat bu konuda toplumda büyük bir duyarlılık olduğu bu akşamki mitingde de çok net bir şekilde görüldü.
Gözlemlediğim kadarıyla kalabalığın üçte ikisi kadarını kadınlar oluşturuyordu. En gencinden yaşlısına kadar çok sayıda kadın.
Afaki de olsa bir tahminde bulunacak olursam mitinge katılanların yaş ortalaması 40 civarındaydı diyebilirim.
Sadece görüntüden hareket edecek olursam, mitingdekilerin kültürel düzeyi oldukça yüksekti. Aslında planlanan türkırımın, yaşam hakkını savunan bu kesimi toplumun marjlarına doğru sürmeyi de hedeflediği pekâlâ düşünülebilir. Ne var ki AKP iktidarı açısından önemli bir zorluk söz konusu. Çoğunluğu orta sınıflardan gelen bu insanların toplumda önemli bir kültürel ve sosyal ağırlığı temsil ettiği ve bu ağırlığın gariban sokak hayvanlarının hayatlarının savunulması için bir kalkan rolü oynayacağını tahmin etmek zor değil.
Mitingin özgünlüklerinden biri de, sloganların herhangi bir örgüt tarafından üretilmek yerine kişisel inisiyatifle üretilmiş olmasıydı. Bu da yaratıcı, özgün çok sayıda slogan ve pankartın alanı kaplamasını, mitingin son derece renkli bir görüntü kazanmasını sağlamıştı. Bir kadının taşıdığı şu pankartı buraya almam yeterli sanırım: “Biliyorum ki uyutmak bile lüks gelecek çünkü barınak çalışanlarının hayvanların kalplerine çamaşır suyu bastığı o videoyu izledim”
Miting, 11 yıl önceki Gezi ruhunun tüm canlılığıyla yaşadığını göstermesi bakımından da ilginçti. O zamandan bu zamana bireysel inisiyatifi ve aşağıdan dayanışmayı esas alan bir gelenek oluşmuş demek ki: “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.”
Öfkeli ama güler yüzlü ve sakin bir topluluktu. Bu ikisinin ilginç bir şekilde topluluğun ruhuna hâkim olduğunu gözlemledim. Öfke var ama taşkınlık yok. Onurlu, kararlı ve sakin.
Bu topluluğu sadece oraya gelen ve meydanı dolduran 10 bin kişi olarak görmeyelim. Toplumun nabzı hayvanların katline karşı atıyor. O 10 bin kişi bu nabzın sadece bir vuruşudur.
Yasa mı çıkaracaksınız? Ne yasasıymış o? Sıkıysa gelin de alın bakalım hayvan kardeşlerimizi. Her teşebbüsünüzde karşınızda tahmin edemeyeceğiniz bir direnç bulacaksınız. Toplamaya karşı nöbet grupları şimdiden oluşmaya başlamış bulunuyor.
Gün Zileli
27 Temmuz 2024