The Independent: Laik ve demokratik Türkiye çöküşün eşiğinde

The Independent: Laik ve demokratik Türkiye çöküşün eşiğinde
02.01.2017 10:46

Birgün’den alınmıştır

The Independent gazetesi, başyazılarından birini Reina saldırısına ayırdı. Gazete, “Türkiye, en azından Kürt sorunu gibi daha az ölümcül sorunlarını çözmezse, birleştirici ve laik bir demokratik devlet olarak çöküşle karşı karşıya kalabilir” yorumunu yaptı.

İngiliz gazetesi The Independent, Reina saldırısının ardından bugünkü başyazılarından birini Türkiye’ye ayırdı. Makalede, “Osmanlı’nın 100 yıl önceki çöküşünden bu yana bu ülkenin birliği ve geleceği hiç bu kadar kırılgan olmamış, gücü hiç bu kadar açık bir biçimde azalmamıştı. Bu, bölge, Avrupa ve dünya için kötü haber” denildi.

AKP hükümetinin ‘meşru siyasi muhalefet üzerindeki baskısı’nın yanı sıra Kürt sorunu ve Suriye konusundaki politikalarının eleştirildiği başyazıda, “Türkiye, kendisine yönelik -Kürt sorunu gibi- daha az tehlikeli tehditleri ortadan kaldırmazsa, birleştirici ve laik bir demokratik devlet olarak çöküşle karşı karşıya kalabilir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yönetiminde, Kremlin’deki yeni dostlarının ortaklığında, bu boş bir umut olarak görünüyor.”

Makalenin özet tercümesi şöyle:

‘TÜRKİYE DE ŞİDDETİN ALTINDA EZİLİYOR’

“Yeni yılla birlikte, bütün Ortadoğu’nun istikrarsızlaşmasının devam ettiğine ve hatta bu durumun 2017’de hızlanabileceğine dair kanlı bir hatırlatma meydana geldi. Suriye iç savaşında kırılgan bir ateşkes sağlanmış olabilir fakat son birkaç yıl, ulusların yakın tarihte tahayyül edilemez biçimde, bir bütün olarak bölünmesine ve yok edilmesine sahne oldu.

Domino taşları gibi, Irak, Libya, Suriye ve Yemen korkunç acılar çekti; bunun bedeli yaralananlar, yas tutanlar ve evsiz kalanlar hâlâ bedelini ödüyor. Mısır erimenin eşiğinde görünüyor. Şimdi de bölgesel bir süper güç, NATO üyesi ve uzun zamandır bu acımasız gelişmelerde kurbandan çok bir aktör olduğu düşünülen Türkiye de şiddetin altında eziliyor.

‘HİÇ BU KADAR GÜÇSÜZ OLMAMIŞTI’

Bu şiddet, kaygı verici biçimde çeşitli güçler tarafından ortaya konuyor: İslamcı aşırılıkçılar, Kürt ayrılıkçılar, geçen yaz başarısız olan askeri darbe girişiminin arkasındaki laik güçler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rejiminin içinden daha gaddar unsurlar. Osmanlı’nın 100 yıl önceki çöküşünden bu yana bu ülkenin birliği ve geleceği hiç bu kadar kırılgan olmamış, gücü hiç bu kadar açık bir biçimde azalmamıştı. Bu durum, bölge, Avrupa ve dünya için kötü haber.

‘YAŞAM BİÇİMİNİN SEMBOLÜ’

Düşük yoğunluklu terör Türkiye’de neredeyse norm haline geldi. Neredeyse her ay ayrım yapmayan türden veya siyasi cinayetler işleniyor; düğün davetlileri, havalimanları, askeri konvoylar, partiye gidenler, Rusya büyükelçisi ve şimdi de, bazı köktendincilerin gözünde Türkiye’nin laik seçkinlerinin sözüm ona ahlaksız yaşam biçiminin sembolü olan önde gelen bir gece kulübü.

‘BASKI İŞE YARAMAZ’

Erdoğan’ın alışılmış tepkisi, sivil özgürlükler ve meşru siyasi muhalefetin üzerindeki baskıyı artırmak; polis ve diğer devlet kurumlarında tasfiye oluyor. Bu yöntem işe yaramadı. Türkiye’nin dış politikası ve güvenlik politikaları böylesine kafası karışık ve değişken seyrederken yarayamaz da.

‘HÜKÜMET, TEHDİTLERİN DOĞASINI ANLAMIYOR’

Ülke zaman zaman Rusya’yla savaşın eşiğine geldi; ta ki iki ülke IŞİD’i bastırmakta son derece büyük bir ortak çıkarları bulunduğunu fark edene kadar. Son ateşkes de bu sayede sağlandı. Türkiye askeri destek için ABD’ye bel bağlıyor; bununla birlikte Fethullah Gülen’e kol kanat gerdiği için bu ülkeyi azarlıyor. En tehlikeli biçimde ahmakça olanıysa, Türkiye Kürtlerle savaşta yararlı bir güç olarak göründüğü sürece IŞİD’e göz yumdu. Bundan önce de, Türkiye Esad hükümetinin bir yanında, bir karşışında oldu. Batı gibi, El Nusra Cephesi’yle ne yapacağına tam olarak karar veremedi. Bunların hiçbiri Türkiye’nin de Erdoğan’ın da pek işine yaramadı. Bu durum, Türkiye hükümetinin ulusun karşı karşıya olduğu tehditlerin doğasını ve büyüklüğünü anlayamadığını ortaya koyuyor.

‘KÜRTLERLE ANLAŞMA ŞART’

Kürt sorunu, Kürt halkının kendi kaderini tayin yönündeki meşru arzusu karşısında karşılıklı ve uygun bir yöntem bulunmadığı sürece çözülmeyecek. Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde de facto bir KKürt vatanı ve çok-etnili siyasi bir yapı kurulmuş durumda. Türkiye, kendisini Kürt milliyetçiliğinden korumak için artık Saddam ve Esad’a güvenemez. Pek tabii ki Kürtlerle bir siyasi anlaşma Türkiye’de birçokları için kabul edilemez ve böyle bir anlaşma, Kürt bölgelerinin ayrılması ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünün bozulması anlamına gelebilir. Fakat böyle bir durum, bölgedeki mevcut şiddet ve baskı eğiliminin kaçınılmaz sonu olarak zaten yaşanabilir.

‘KREMLİN’LE OLMAZ…’

Türkiye, kendisine yönelik -Kürt sorunu gibi- daha az tehlikeli tehditleri ortadan kaldırmazsa, birleştirici ve laik bir demokratik devlet olarak çöküşle karşı karşıya kalabilir. Erdoğan’ın yönetiminde, Kremlin’deki yeni dostlarının ortaklığında, yılın en umutlu zamanında bile bu, boş bir umut olarak görünüyor.”

(Duvar)

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

2 Comments

  1. “İslamiyet’in ilk dönemlerinde camiler ve cumalar tıpkı Alevilerin Cem’i gibi toplum sorunlarının görüşüldüğü yerel özyönetim organlarıydı. Nasıl Alevi Cem’i göçebe ya da neolitik köy komününün öz yönetim organı ise; Cami de göçebelikten kente ve ticarete geçmiş toplumun özyönetim organıdır. Cuma günü cemaat işe gitmeyecek ve toplu halde ritüeli (Namaz) yerine getirdikten sonra (Yani Allah’ın huzurunda eşitler olarak safa durduktan sonra) sorunlarını görüşüp karara bağlayacaktır. Yani insanların kendilerini yönetecekleri bir organdır; bir meclistir.
    Yani Cami’nin bugünkü gibi, Diyanetin emirlerinin ve merkezden yollanmış vaazların okundukları yerler, devlet daireleri değildir.
    Bugün Cuma namazlarında ve vaazlarda aslında İslamla ilgili hiçbir şey yoktur.
    Camiler ve Cumalar İslam’a karşı; onun eşitlikçi ve öz yönetimci ruhunu ortadan kaldırmaya yönelik devlet propagandasının yapıldığı ve fiilen yok edildiği yerlerdir.
    Camilere gidenler, Cuma namazlarına gidenler Allah’a değil, bu devlete ve onun görevlilerine tapmakta, Devletin karşısında secde etmektedirler.
    İslam’da “din adamı” diye bir şey de yoktur. Bunlar devlet memurlarıdır. Devlet memurlarının ardında safa durmak, onların verdikleri vaazları dinlemek devlete tapmaktan başka bir anlama gelmez.
    Cuma namazlarında koruyan ve affeden Allah’a değil; despot ve affetmez devlete dua edilmektedir.
    Gerçek Müslüman, “Ben devletin atadığı imamın ardında namaz kılmam” demelidir. Müslümanlar, onun vaizini dinlememelidir. Kendi içinden bir imam (moderatör) seçip, namazından sonra da kendi sorunlarını görüşmelidir.
    Ancak o zaman bir parça Müslüman olma yoluna girmiş olurlar.
    Antikapitalist Müslümanlar da camilerde böyle bir Müslümanlığı savunup uygulamaya kalktıkları takdirde bir parça olsun adlarına uygun bir şeyler yapmaya başlamış olurlar.”

    ( Erdoğan’a Hakaret Hakkı / Demir Küçükaydın )
    https://demirden-kapilar.blogspot.com.tr/2017/03/erdogana-hakaret-hakk.html

  2. Aşağıdaki şiiri ekşisözlük’te bir entryde okumuştum. Silindiği ve başka bir yerde de yazmadığı için aklımda kaldığı kadarıyla yazıyorum.

    M. Kemal’in meclis konuşmasında sarfettiği ve kendisine dinsiz denmesine yol açarak tartışmalara neden olan “gökten indiği sanılan kitaplar” sözü kastediliyor;

    *

    Gökten indiği sanılan kitaplar
    Gün olur yeryüzünü kaplar
    Gece gündüz uykusuz kalmış saplar
    Ne kadar sıkıcıdır Nisan’da

    Kitaplar gökten indiği sanılan
    Orada burada adları anılan
    Ben çok biliyorum sensin yanılan
    Denir mi ki Hindistan’da

    Sanılan kitaplar indiği gökten
    Bir yönetmendir Zeki Ökten
    Cahillik çözümdür kökten
    Hal bırakmaz insanda

    Kitaplar sanılan gökten indiği
    Keser dalını her zaman bindiği
    Kemal ve Muhammed’in sindiği
    Yenir mi ki pandispanya

    İtalya, Portekiz ve Fas
    Kirli çamaşırlarını yıka ve as
    Başka fikriniz yok mu, yapalım birkaçını takas
    Sonunda hepinizin pipisini kesmek için alacağım bir makas

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir