TGB’lilerin Amerikalı Erlere Saldırısı!
Benim için devrimcilik haklı olmak, daima ezilenin, mazlumun yanında olmaktır. Zalim veya zalimin safındaki biri bir an için bile olsa mazlum durumuna düşerse ona elim kalkmaz. Geçmişte böyle hatalarım da olmuştur mutlaka, kendimi çok da fazla erdemli göstermekten hoşlanmam. Anlatmak istediğim, devrimci ancak böyle şövalyece bir tutum takınırsa günün birinde zalime dönüşmekten kurtulur. “Şövalyece mi dedin?” Evet öyle dedim. Şövalyeliğin de mutlaka birçok eleştirilecek yanı vardır ama “şövalyece davranmak” insanlığın erdemli davranışlarıyla ilgili çok şey ifade eder.
TGB’li gençlerin ABD’li askerlere saldırma eylemini izliyorum internetten. İçim acıyla doluyor. Bir an için o gençlerin yerinde kendimi görüyorum. Çünkü biz de gençliğimizde benzeri şeyler yapmıştık. Ama yaptığımızın önemli farklılıkları da vardı. Önce Yarılma’dan şu alıntıyı okuyun, ondan sonra farklılıkların ne olduğunu tartışalım:
“Bir keresinde, içinde Fehmi Erbaş ve Cengiz Çandar’ın da bulunduğu bir grupla birlikte, Küçük Esat’taki Dedeman otelinin civarında bir Amerikalı askerin yolunu kesmiştik. Grubun sözcülüğünü, İngilizce bilen Cengiz Çandar yapıyordu. Amerikalı, genç bir askerdi. Cengiz, askere, İngilizce, Vietnam savaşı hakkında ne düşündüğünü sordu. Amerikalı bir şeyler mırıldandı. Etrafını çevirenler tarafından fena halde dövüleceğini anlamıştı zahir. Kurbanlık koyun gibi çevresindekilere korkuyla bakıp duruyordu. Cevabı net olmadığı için Cengiz sorusunu tekrarladı. Çocuk iyice korktuğu için nutku tutulmuştu. O anda içimden bir acıma duygusu yükseldi. Amerikan askeri de olsa, o anda, bizim karşımızda savunmasızdı ve mazlum bir pozisyondaydı. Fehmi Erbaş, o meşhur Antep ağzıyla, “bırakın gitsin ulum, ne yapacaksınız, herifi görmüyor musunuz, korkudan altına edecek,” dedi. Güldük. Amerikalı, güldüğümüzü görünce rahatlar gibi oldu, o da gülmeye başladı. Hele böyle bizimle birlikte gülen bir çocuğa vurmaya gönlümüz hiç elvermedi. Cengiz, ona İngilizce sıkı bir propaganda çekti ve bıraktık, gitti.” (Yarılma, İletişim, 2002, s. 305)
Bence en önemli farklılıklardan biri, bizim eylemimizin milliyetçi değil, enternasyonalist bir eylem olmasıdır. Biz eylemimizi, “Türk subayının” başına çuval geçirildiği, dolayısıyla “milli duygularımız galeyana geldiği” ya da Sözcü adlı iğrenç gazetenin bugünkü manşetinde belirtildiği gibi “çuvalın intikamını almak” için değil, Amerikan emperyalizminin Vietnam halkına uyguladığı korkunç zulmü ve emperyalist baskıyı protesto etmek için yapmıştık. Her ne kadar o zaman bizde de milliyetçi motifler oldukça etkili olsa da, hiçbir zaman esas hareket noktamız bu olmamıştır. Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, tamamen emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı direnen bütün dünya halklarının mücadelesiydi bizi harekete geçiren. Evet o zamanlar bizim kafamızda da “milli ordu” falan gibi saçmalıklar vardı ama yine de bizi harekete geçiren motif bu değildi.
İkinci önemli farklılık, eyleme öncülük eden TGB’lilerden farklı olarak vicdanlı olmamızdı. Üstelik yukarıdaki olayda anlatılan Amerikalı asker, üstünde Amerikan ordusunun üniformasını taşıyordu. Yani karşımızda bir sivile göre daha temsili bir hüviyette bulunuyordu. Başlangıçta niyetimiz, üniformasıyla benzerlerini Vietnam’da gördüğümüz bu askeri dövmek olmasına rağmen, vicdanımız bunu yapmaya elvermedi. Çünkü onu karşımızda mazlum bir pozisyonda görmüştük.
Dün TGB’lileri eleştirmek için attığım twite cevap veren bir kadın arkadaş, ne var canım, çocuklar kimseyi öldürmemiş ya, mealinde bir şeyler yazmış. İşte bu büyük bir yanılgı. Bir insanı sokak ortasında hırpalamak, hakaret etmek, yüzüne tükürmek aslında öldürmekten bile daha beter bir eylemdir benim nezdimde. İnsanın bedenini öldürmeye kalkışmakla ruhunu ezip yok etmek arasında çok önemli bir fark görmem. Hatta bazı durumlarda ikincisi daha bile ağırdır.
Bu gençler, öyle sanıyorum ki, Amerikalı askerlere saldırırken Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını örnek aldıklarını sanıyorlardı. Oysa, dün attığım twitte de belirttiğim gibi, Deniz Gezmiş’in vicdanı hiçbir zaman savunmasız bir insana saldırmaya elvermezdi. Amerikan 6. Filo askerlerinin Dolmabahçe’de denize dökülmesi tamamen o günkü, yükselen anti-emperyalist öfkenin bir dışa vurumuydu. O sabah Vedat Demircioğlu İTÜ yurdunu basan polislerce yurdun penceresinden atılarak öldürülmüştü. Gençlikte büyük bir öfke patlaması yaşanıyordu. O öfkenin sonucunda denize atılan birkaç Amerikalı 6. Filo eri, işte bu patlamanın kurbanı olmuştu. O erler kişisel olarak takip edilip bir köşede sinsice sıkıştırılarak denize dökülmemişti. Arada çok büyük fark var. Kaldı ki, Deniz ve arkadaşlarının, 12 Mart döneminde kaçırdıkları Amerikan askerleriyle, kaçırdıkları evde yüz yüze konuşunca onlarla nasıl dost oldukları, asla kötü muamele yapmadıkları gibi, onları birer Amerikan emekçisi olarak görüp serbest bıraktıkları da bilinir.
TGB’li gençlere karşı hiçbir önyargım yok. İçlerinde halisane niyetlerle bu işlere katılmış olan çok sayıda iyi yürekli genç olduğundan eminim. Geçen ay Akademi Kitabevi’ndeki tanışma ve imza günüme, bu örgütten daha iki ay önce ayrılmış üç pırıl pırıl genç geldi. Güzel güzel sohbet ettik. Ne var ki, eyleme katılan, daha doğrusu eyleme öncülük eden gençleri oldukça acımasız buldum. Bir Amerikalı asker, hele sivil giyinmiş, bankamatikte herkes gibi sıra bekleyen bir yoksul Amerikalı genç (İngiltere’den de bilirim, profesyonel ordulara yazılan gençler genellikle işçi sınıfı çocuklarıdır) asla ABD emperyalizmini ya da kapitalizmini temsil etmez. Aynı, çarşı iznine çıkmış Türk ordusu askerlerinin bölgesel hegemonyacı ve kolonyalist Türk devletini temsil etmediği gibi. O gençler de sonuç olarak bizler gibi bu kahrolası düzenin kurbanlarıdır. Onları ancak ortak anti-kapitalist mücadelenin dayanışma saflarına çağırmaya hakkımız var.
Sözcü gazetesi bu gençlerin “çuvalın intikamını” aldığını yazmış. Elbette kimsenin bir başkasının başına çuval geçirmesini onaylayacak değiliz. Ancak bu protestonun “ulusal onur” ve hatta Türk devletinin “onuru” adına yapılması gerçekten trajiktir. O devlet hepimizin kafasına yıllar yıllı çuval geçiriyor. Bırakın çuval geçirmeyi, 1937 Türk basınında çizilen temsili resimlerde gösterildiği gibi, Dersimlinin kesik kellesini süngünün ucuna takmakla övünüyor. Taha Baran’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan 1937-1938 Yılları arasında Basında Dersim kitabından hareketle Dersim ve o zamanki basın olacak bundan sonraki yazımın konusu. 15 Kasım 1937, Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam günüdür.
Gün Zileli
13 Kasım 2014
Gün Zileli’ye Türkiye’ye gelen Amerikan gemilerini gözleyip karaya çıkan askerlere korumalık yapmak yakışır bundan böyle. Üniformalı olanları polis korur tahminimce. CIA ajanları dahil, üniformasız çıkanlar Gün’ün korumasında rahat rahat dolaşsınlar. TGB’lileri görünce Gün kendini siper etsin, önlerine yatsın. Yanlışlıkla onun başına da çuval geçirilme ihtimali var, o yüzden şimdiden özür.
Ben görüntüleri izlerken derin bir sızı duydum sol
yanımda.Bu bayağı eylemi gerçekleştiren çocuklar kendi benliklerini bir yana bırakmış ve kendilerine biçilmiş bu rolü nasılda pespaye bir biçimde sergiliyorlardı.Özgürlükten ve özgünlükten yoksun bu ruh hali nedir böyle ?Bu hep böylemiydi, yoksa geçmiş yıllarda yaşanan ve özlemi hala duyulan bu türde trajikomik eylemler miydi yaşananlar?
Oysa sol ; ahlak değil miydi inadına ,erdem değil miydi ,insan değil miydi tepeden tırnağa,bilgi değil miydi ?
Tabikide bir ülkenin ordusu savunularak ne solculuk olur ne anti-emperyalizm ama bu kadar da hümanist olmanıza gerek yok.Abdye karşı temsili tepki göstermişler.Abdnin yaptıkları görünce bunun tartışmanın bir mantığı yok.
http://siyasol.org/bir-lincin-teorik-sefaleti-seks-isciligi-ve-devrimci-ahlak-tartismalari/
ha tgb liler, o is oyle yapilmaz boyle yapilir:) (Örneğin Sinan Kukul Amerikalı bir subayı infaz etmiş ve bunu basına duyurmuştu. Amerika’dan yalanlama geldi. ‘Öldürülen kişi askerimiz değil tesisimizde çalışan bir çaycıdır’ şeklinde. Ama aynı Sinan Kukul öldürdüğü Albay’ın cebinden kimlik kartını da almayı unutmamıştı. Ertesi gün gazetelere bu kimlik fakslandı.)
“insanı sokak ortasında hırpalamak, hakaret etmek, yüzüne tükürmek aslında öldürmekten bile daha beter bir eylemdir”
demekle rezil bir duruma düşmüşsün..hükümsüzsün kısaca.
ömrü hayatinda emperyalizme tek kursun atmamis emperyalizm ile yerli isbirlikcilerini bilincli olarak ayristirip hep yerli isbirlikci bir kligin pesine takilmis aydinligin anti emperyalistleri ancak NATO ordusunun subaylarina NATO nun sefi cuval gecince cosmuslar, ama ne cosma. eee abd belirli bir orgutun elebaslari diye birilerinin basina odul koyuyo, haaa provakasyon demi o. neden o ödül koymaya ses etmiyo aydinlik, haydi aydinligi anladik, belirli bir örgütün insanlarinin sorgusuna cia giriyor. gec bunlari anam babam,…
gün yoldaşın dediği gibi amerikan karşıtlığının biçimleri farklıdır,
kötü tarafi su… zaten birileri sol cemaate amerikayi sevdirmeye ugrasiyo. tgb görenler soyle diycekler, Ulan perincek ciler boyle ise demekki Amerika iyi bisey.. bilmezlerki perincegin soguk savas yillarinda ne kadar natocu bi anti sovyet oldugunu, iki amerikali izinci asker bulmus, tutuyomu macan ulke amerikan hedefi dolu, yarin biri bisey yapsa o amerikan varligina, ilk bunlar bagirir onaylamiyoz provakasyon…. tiyatro resmen:)
zileli nin elestrisi hic birsey soylemiyor anti emperyalizme dair, hatta o tgb yi ciddi ciddi anti emperyalist eylem sanmis, burjuva humanizmiyle elestirmis. humanizm, alt tarafi cuval gecirmisler layn, herifler korkmasalar, cuvali gecirir sonra cikarir gidip beraber bira icerler ve tgb onlara anti emperyalizm dersi verirdi, yok korkma zileli ortada bir siddet eylemi bile yok, bu ne gozyasi amerikali erler icin, 🙂 ayrica tarih kararticisin… onuda yaz (çıkarıldı. admin) bi kenarina, 68 de baba baba sert anti amerikan eylemler pesinde olanlar vardi, 68 senin gibi dönemin sev genclilerinden olusmuyodu, yapilirmi yapilmazmi ayri konu huseyin inan denizleri cok sert elestirmistir. firsati yakalayip ideolojik turbulanslar yaratip baska seyleri karaliyorsun, ah zavalli vietnamda uniforma tasimayan amaerikali erler, zalim vietkong onlara kiydi, dur hele tgb hayatta oyle bisey yapmaz, buradan cikip baska biseyi akliyorsun, ve belirli biseyi henuz olmadigi halde karaliyorsun, ama bu ucuz seylerini yutmuyoz artik biz, 68 den sag kalan cok az bilimsel namusa sahip insan var, ayrica konuyu Stalin e baglamaman ilgi cekici, dikkat et bu kis stalinizm gelcek adalara:)))))
tgb aydinlikci eylemine soylenecek o kadar sey varken, zileli kafasina cuval gecirilmeye kalkisilan erlere aglamis, camlara kirilan camlara aglamak gibi bisey, olsada olsa bir gerilla birligi incirligi bassa agit yakar herhalde:)?
tgb lilerin amerikali erlere saldiris, akp nin israile one Minute demesinden farklidir, ama sadece farklidir.
aynı şey değil.
Faşist lümpenler de sistemin kurbanı yoksul gençlerdir. Onlara da mı uysal davranalım?
Doğrudan bir saldırı yapmadıkları sürece evet.
“Faşist lümpen”leri kendinden çok farklı sanma. Aynı kültür.
İP = Türk devleti
TGB = Faşist tosuncuklar
Aydınlık = Sözcü
Kürt ve Alevi kökenli İP yöneticileri = …… (Runtime error)
ABD askerleri = Savunmasız turistler
Türkiye’deki NATO üsleri = Münferit binalar
AB = Liberterler topluluğu
F-tipi polisler= Ana muhalefet hareketi
DSİP = Devrimciler
Rusya ve Çin = Emperyalist güçler
En güncel düşman = Stalinizm
Esat = Totaliter Esed
İran = Şeriatçı Pers emperyalizmi
Suudi Arabistan = Liberter dindarlar
Irak, Afganistan, Somali, Vietnam, Kore savaşları = O neydi ya?
IŞİD üyesi meczuplar da sistemin kurbanı yoksul gençlerdir. Onlara da mı naifçe davranalım?
aynı şey değil elbet.ayırdına varmışsın ya,bravo! ama öyle ki, hakaretin cezası ölüm olabilir değil mi, süper zeka..öldürmek ise hakaret değil zaten..
Hicbir görüs ve parti,kuruluslarin kalkmasi savunulamaz.
Aydinlik,ip gibi lerin tam,acikca toplum disi olmus örgütlerin ortadan kalkmali gerektigi tartisilmalidir!
Onlarin üzerine baska bir tartisma olmasi Zaman kaybidir..
Tabii ki. (naifçe terimini yanlış kullanıyorsun ama ben ne demek istediğini anlıyorum. Naifçe demek, çocukça, safça demektir ve burada kullanılmaz. IŞID üyeleri de dahil herkese insanca davranılmalıdır.)
dogu bati meselesi? inadina Lenin in deyimiyle demiri biraz bükerek::, ulan, matbaa yi barut u harita yapmayi, pusulayi, dogulular cin liler araplar bulduysa, , ancak rönensanstan sonra eski yunan filozoflarini tekrar ama arapca dan ogrendiyse engizisyondanda insan yakan bati..(o konuda dogu ozel bir rekabete girmesede aynidir).. en hos siiirleri iranlilar yazdiysa…,bedrettin münzer ve ütopyanin yazarindan eskiyse, bagbek diye ayaklanma varsa, karmatilerin ulkesi SSCB den uzun yasadiysa,dünyanin en güclu kalabalik kitlesenigine sahip komunist partisi endonezya komunist partisi idiyse ve onun uyeleri sunni muslumanlardan olusuyorsa(demekki oluyomus) ve ancak dunyanin en buyuk katliamlarindan biriyle(1 milyona yakin)
ancak etkisizlestirilmisse, neden geri kaldik layn?:) tarih yaziminda bi sakatlik var….
guyma arkadas , i sosyolojik olarak tahlil edin turkiyede neden asla bir devrim olamiyacagini anlarsiniz, bunlari bize tgb nin tartsitirmasindan utaniyorum, umarim zilelide ne Kadar halil berktay ca yaklastigindan dolayi utanacaktir, sanirim olasi bir ikinci gezi ayaklanmasinda cok guyma lerimiz olacak,hala, yada ikinci gezi olmayacak… ve Polis bile cagiracaklar…
aklima Vietnam dustu nedense ne masum amerikali cocuklari oldurdu serrrefsiz vietkong, tgb cuval gecirmeye kalkti lan hepsi bu?????:)))korkmayin ilk amerikali asker vuruldugunda tgb de farkli bi koseden sizin gibi bagiracak, siz aslinda zileli gibi gercek bir savasimi tasliyorsunuz:)))) korkmayin, bu ulkede amerikan uslerine amerikan askerlerine karsi ciddi bi yonelim olursa tgb liler sahte sola karsi onlari korurlar da size ne oluyo, siz neyi tartisiyorsunuz, ?????barda icki icen sivil kiyafetli bir nazi alman askerini indiran bir adammi, ona nispet yapan bi adammi,????
guyma arkadas bir gun olurda bir ayaklanma olur akp nin fasist devleti nin polisi senin erkek/yada kiz arkadasina bulasirsa, yaninda yorende siddet egilimli sol bir gruptan sakin yardim isteme, basinin caresine bak….
eger Marx bize sunu soyluyorsa, komunistler kendiliginden ayaklanan iscilere bilinc tasimalidir, bundan otesini yapan blanqisttir, o Zaman bayagi bir karsi devrimci rol oynuyor demektir cagimizda…yasasin blanqui o olmasaydi ekim devrimi olmazdi, ama Marx izda olurdu:) siyasal eylem alaninda Marx bize hic bir sey soylemiyor, ukelaca blanqui elestrisi yapiyor, o bir ekonomi Politik yazaridir, baska birsey degil son yuz yilda kim ondan devrimci bir sekilde blanqui ye kaymissa devrimi bulmustur,ve teorik olarak blanquist degilde Marxist oldugunu kanitlamak icin tonlarca kitap yazmak zorunda kalmistir, bu sadakat hos, ama bilimsel degil,… bir devrimci kalkismanin tayin edici zamaninda Marxist olmamakla elestrilmemis ihtilalci yoktur. Marx alt yapi ekonomi , kapitalizm elestirmeninden baska bisey degildir… bizim onumuzde yuz yilar var, tabiiki marxtan faydalanacagiz ama hepsi bu , yasasin blanqui…
Belden aşağı yorumlar yayınlanmıyor.
validebag dan gezi cikmaz, cunki validebaga gittiklerinde bunlar bizden degil diye dislanack barikat cocuklari yok, bosuna ugrasiyosunuz baba, mesele agac degil sizde anlamamissiniz:)))
buda yeni sosyo psikolojik gezi tespiti, barikattakiler haric,emekci bilinen mahallelerin gezi direnisine hic katkisi olmamis,… siz degil belki ama egemenler askeri ve Politik dusunurler, o emekci mahallelerine baglnan Polis gucu onlarin taksime cikma ihtimali poli gucu olmasaydi nah dinlerdiniz taksimde piyano. ….hadi validebaga anam hadi:))) biz yokuz zaten istenmiyoruz, gelirsek maskelerimizle molotoflarimiz ve barikatlarimizla geliriz sen anladin onu guyma:))))
temiiiz Temiz direnin validebagda:)
tertemiz bir direnis suruyor validebagda halbuki ne kadar steril bi direnis,provakator diye direnisciye tekme atmak zorunda kalmis bi iki CHP lide orda, temiiiz temiz direnin validebagda, dikkat edin provakatorlere, hakli iken haksiz duruma sokarlar sizi… ( chp li tekmeci yi unutturmayacagima yemin ettmistim gezi parki direnisi sirasinda hani su otelden cikip elinde madde olan direnisciye tekme atip provakatoru kovmakla ovunen gebes chp liye, yeminimin pesindeyim:))))
En buyuk hata tgb ve ipcileri sol olarak gormek,bunlar tsk’nin bekci (çıkarıldı. Admin),degim perincege ait.Perincek akp ile anlastigi icin bu tur suya sabuna dokunmayan gaz alma turlu eylemler yaptiriyor.Birde bunlarin ilker adinda bir baskanlari vardi,ulusal kanalda tgb’nin hic bir yapiyla baglantisi olmadigini ve gencleri bos yere polise dovdurtmedigiyle ovunurdu:)Tarihin cilvesi bu yalanci once aydinliga ordanda ulusal kanala gecti,yani tgb isci partisinin kucuk gestapo kolu.
“Aynı, çarşı iznine çıkmış Türk ordusu askerlerinin bölgesel hegemonyacı ve kolonyalist Türk devletini temsil etmediği gibi” demiş ve ormanın derinliklerinde kaybolmuş Gün Zileli.. O halde Güney Doğu Anadolu’da infaz edilen sivil kıyafetli, kimi eşi ile pazardaki iken, kimi alış verişte iken nihayetinde çarşı izni ve görevli iken infaz edildiklerinde neden öldürüldüler, Gün Zileli? Bu askerler kimi temsil ediyordu. Onları öldürenlere kumar borcu mu vardı? Mesele alacak verecek meselesi miydi?
Sonra ülkeye her gelen ABD’liye çuval geçirmiyor bu çocuklar, yani onlar da, sen merak etme, dert edinme, üzülme, sivil ABD’li ile asker ABD’liyi ayıracak kadar uyanık çocuklar..
Biz o eylemi yaptığımızda ortam buna uygundu diyorsun. Gerçi senin o eylemde olup olmadığını bilmiyorum ya.. Şuan ülke güllük gülistanlık, ülke gerici karşı devrimin tehlikeli kıskacında değil, ülkede faşist bir baskı yok, gerçi senin eski tayfa ülkenin son 10 yılından pek memnunlar, keyifleri yerinde, tosuncukların keyifleri yerinde.. Hemen hepsi de ABD aleyhtarlığı başlayan ama ne yazık ki zaman içinde CİA nın kucağına oturup ABD demokratı oldular:)) Sen de bu yazında onlara mı öykündün acaba , ama geç kaldın ..
Fakat en üzücü olan şu ki; insanın kendi içine düştüğü aşağılık kompleksinden bir türlü kurtulamayıp, muhalif olmayı, karşı çıkmayı, demokrat olmayı bu şekilde dile getirmek de acınası bir durumun ilanıdır….
TGB’li gençler en doğru eylemi yapmışlardır. ABD’li gemi korkudan TÜRK bayrağı çekerek kaçmıştır…
Milli gurur eğer varsa, yani olanda, okşanmıştır. Bu ülkenin TGB li gençleri oldukça, karanlığa karşı aydınlığın galibiyeti her zaman kesin ve haklıdır….
Yankee go home!!!!! demekten ne zaman vazgeçtin Gün Zileli
dün ülkenin her yerinde nato üssü bulunduğu halde boğazdan geçen bir kaç sscb gemisi için miting yapan,sscb’yi baş düşman olarak gördüğü için natoya karşı çıkmayan,antiemperyalist mücadele veren solcuları gazetesinde ihbar eden,12 eylül darbesini sscb oyuncağı olarak gördüğü solu temizleyeceğini düşündüğü için selamlayan ancak kendi tutuklanınca karşı çıkan bugün ise emperyalizmin taşeronu akp’nin tezkeresine onay veren doğu perinçeğin çocukları değil mi bunlar? Akılları sıra 20 kişi 1 sivil kıyafetli,turistik amaçla orda bulunan amerikalının başına çuval geçirip antiemperyalist ayaklarına yatacaklar,tüm bunları unutturmaya çalışacaklar.Aklı başındaki her solcu aydınlık hareketinin tarihsel ve bugünkü çizgisine bakarak bu eylemin şov yapmak,gösteriş yapmak,gerçek durumu gizlemek için yapılmaktan öte bir eylem olmadığını anlar.
Ayrıca 68 kuşağıyla tgb’nin yaptığı eylemleri kıyaslarsak;
68 kuşağı görevi başındaki,üniformalı askerleri tgb’lilerin yere göğe sığdıramadığı türk ordusunun ve 68’in devamıyım deyip bu kuşağın katili olan,bugün utanmadan ittifak yaptıkları ülkücülerin engellemelerine rağmen denize döktü.Böyle tgb’liler gibi çakalca bir şekilde pusuya yatıp 10 kişi 2 kişiye dalarak değil.
26 numaralı yorumcuya teşekkürler, diğer tartışma konuları bu yana, evet eylemciye tekme atıp bir de övünen o milletvekili bozuntusunu unutmayalım
perinçek, kobani’nin ışid’in eline düşmesinin iyi olacağını savundu. işte tgb’liler, abd’nin ışid’i bombaladığı böyle bir gündemde, abd askerinin başına çuval geçirdiler.
yaptıkları bu açıdan da utanç vericidir.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/57055-isci-partisi-genel-baskani-dogu-perincek-misafir-bolucu-teroru-desteklemez.html
TGB’lilerin yaptıkları fuzuli bir iştir ama Amerikan emperyalizmi ile Türkmenlere,Araplara kazık atarak yükselmeye çalışan YPG,PKK,Barzani ailesini bahane ederek numara yapmayalım.
Araplar,özellikler sünni araplar, Amerika hayatlarını mahvederken yükselen Şiilerden ve en önemli kıyaklara layık görülen Barzani,Ypg çevresinden pek haz etmiyorlar. Bu yüzden şii yönetimli Irak’a saldırdılar. Bu yüzden şövenistlerin kanton,kamışlı, alevilerin lazkiyesini alarak denizi gören hayallerine darbe vurdular.
Bir ülke berbat olurken, petrol kuyularıyla ayrılmaya çalışan bir etnik temelli hareketin diğer etnik grupların tepkisini çekmesi pek şaşırtıcı değil.
Halepçe’de katliam yapılması, Amerika’ya teşekkürler reklamlarını haklı çıkarmaz.Bunu da bahane edenler olursa diye yazalım.
Gün, Bülent uluerin resmini basıp işte anarşinin başı diye ev adresini yazdınızmı gerçekten
Ben, son dört beş ay hariç Aydınlık gazetesinde görevli değildim. Şubat 1980’e kadar örgütlenme görevlisiydim. Bu yüzden o zamana kadarki yayınlardan doğrudan sorumluluğum yok. elbette bir siyaset olarak sorumluluğum var. Bu yüzden Bülent Uluer’e böyle bir şey yapıldı mı bilmiyorum. Yapılmış olabilir. Çünkü buna benzer ihbarlar yapıldığını biliyorum. Bunların özeleştirisi şahsım adına Havariler’de yaptım. Benim Aydınlık’ta görev aldığım son aylarda ise yine gazetenin bütününden sorumlu değildim. Haer müdürlüğünü Oral yapıyordu. Ben gazetenin ideolojik bölümünü (yani iç sayfalardaki soru-cevap vb bölümlerini) bir de MHP’li itirafçıların itiraflarının yayınlanmasını yönetiyordum. Bunları bir savunma olarak yazmıyorum. Sadece şahsım adına durumu ne kadar bildiğimi anlatmak için yazdım.
Arkadaslar konuyu farkli yonlere kaydirmayalim.
Yankee go home irkci milliyetci sagci bir slogan murat (çıkarıldı. admin).sen ne zamandan beri beyaz turk zenginlerin ajanisin onu de.gemideysen seyir halinde karasularinda oldugun ulkenin bayragini cekersin.korku degil beynelmilel kural.ama siz baktiginiz heryerde gucunuzu kat kat gormekten dayak yiyincede aglanmaktan baska bir sey bilmezsiniz.tipik turk sagcisi.akp rol modelliler.igrenc milliyetciler.midemizi bulandiriyorsunuz.sinek ebadinizla.
Yaptığın, siyaseti, Perinçek nefretini bir yana bırak, ahlaken çok ayıp Gün Zileli. Adam sana “Bülent Uluer’in ev adresini yazdınız mı” diye açıkça soruyor, olmadığını bile bile, bilmiyorum ama yapılmış olabilir diyorsun, yuvarlak konuşuyorsun. O dönemin Aydınlık gazetesi topu topu iki yıl kadar çıktı. Bütün sayılar arşivlerde var, bir tane ihbar örneği gösterebilir misin? Gösteremezsin. Çünkü her dönek gibi vazgeçtiğin yere nefret dolusun ve yalan söylüyorsun.
Birçok ihbar örneği var. İsimlerine, neredeyse adreslerine varıncaya kadar. Bunlar arşivlerde duruyor.Bülent Uluer’in adrsenin verilmemiş olduğunu bilsem, net bir şekilde böyle bir şey yok derim, merak etme.
İşi iyice komediye döktün Gün Zileli. Yalan söyleyen her Aydınlık düşmanı gibi bocalamaya başladın. “Bülent Uluer’in adresinin verilmemiş olduğunu bilsem, böyle bir şey yok derim” ne demek yahu? Şuurun yerinde mi böyle mantık mı olur. Biliyor musun bilmiyor musun onu söyle. Hala “Birçok ihbar örneği var” diyorsun. Arşivlerde duruyormuş. Ben de diyorum ki o arşivlere girip bir tane örnek ver. Bak buraya bir daha yazıyorum: Veremezsin, çünkü öyle bir şey yok. Arşivlere gitmeye mecalin yoksa kendi kitaplarına bakıver. Olsaydı cilt cilt kitaplarında yazardın.
Peki, mantıklı olmaya çalışalım. Biri bana, şu tarihte bir cinayet işlenmiş, biliyor musun, diye soruyor. Ne cevap verebilirim: Bilmiyorsam elbette bilmiyorum diyeceğim. Çünkü cinayetin işlenip işlenmediğini bilmiyorum. Hayır, böyle bir cinayet işlenmiş olamaz da diyemem, cinayet işlenmiş de olabilir. Çünkü aynı bölgede bazı cinayetler işlendiğini biliyorum.
Arşivler meselesine gelince. Elimin altında arşivler yok ama hatırladığım çok net ihbarlar var. örneğin, beş bağcı işçinin öldürülmesiyle ilgili olarak Havariler’de anlattığım şöyle bir olay var:
“Gazeteye uğradığım bir gün, yeni çıkmış prova sayıyı gözden geçiriyordum. Birinci sayfadaki bir haber dikkatimi çekti. O günlerde, Ümraniye’de beş ‘sağcı’ işçinin, TİKKO örgütü tarafından kurşuna dizildiği iddiası yer alıyordu gazetelerde. Bu, saçma sapan, vahşice bir eylemdi. Emekçi insanları, sırf ‘sağcı’ ya da ‘grev kırıcı’ oldukları gerekçesiyle kurşuna dizmek olacak şey değildi. Kim yaparsa yapsın bu tür bir eyleme karşı çıkmak gerekirdi gerçekten de. Ancak, Aydınlık’ın o günkü prova nüshasında, böyle bir kınamayla yetinilmiyor, gazete, polis hafiyeliğine heveslenip, işçileri kurşuna dizdiğini iddia ettiği TİKKO’cuların isimlerini açıklıyordu. Dehşetle irkildim. Devrimci bir gazetenin, kınamanın ötesine geçip, olayı ‘gerçekleştiren’leri polise açık açık ihtar etmesi türü bir tutumla ilk kez karşılaşıyordum. Elimde gazete, o sırada yoğun işleri dolayısıyla sağa sola koşuşturan Oral’a yaklaştım. ‘Yahu Oral’ dedim, ‘bu haber ne böyle? Burada açık açık isim veriliyor. Üstelik, bu insanların bu işi yaptığına ne kadar eminiz.’ Başını kaşıyacak zamanı olmayan Oral, bana alelusul bir yanıt verdi. Edindikleri bilgilerin doğruluğuna inanıyordu. Üstelik, işçi katillerini, kimlikleri ne olursa olsun, açıklamak boynumuzun borcuydu. ‘Sahte solcu’lardan çektiği neydi bu milletin! Elimde gazete orada öylece kalakaldım. Acaba ben mi ‘geri’ kalmıştım? Örgütsel işlere fazlaca dalıp siyasetten kopmuş, dolayısıyla olayları değerlendiremez hale mi gelmiştim? Kusuru her zaman kendinde arayan mizacım, zaman zaman objektif değerlendirmeler yapmama hizmet etse de, bu noktada elimi kolumu bağlayan bir etki yapmıştı. Oral’a daha fazla itiraz etmedim. ‘Geri kalmışlığıl’ dolayısıyla kendimi azarlayarak oradan uzaklaştım. Bu olay, daha sonraki dönemde benim de dâhil ve sorumlu olduğum, Aydınlık gazetesinin, solcuları, polise ve devlete ihbar etme siyasetinin, hatırladığım ilk örneğidir.” Havariler, s. 300-301)
Bu ilk örnektir ve arşivlerde yer almaz, çünkü prova baskılarda yapılmıştı bu ihbar. Ama ondan sonra buna benzer çok sayıda ihbar yer alır Aydınlık nüshalarında. Şu tarihte şu ihbar yapılmıştır diyemeyeceğim ama ad ve hatta adres verilerek çok sayıda devrimci ve solcu Aydınlık gazetesi tarafından ihbar edilmiştir. Eğer olanağınız varsa aydınlık arşivlerini elektronik alana taşıyın, bu ihbarları tek tek göstereyim size.
Gün Zileli, bundan sonra Stalin’e hiç laf etme, çünkü senin mantığının da Zekeriya Öz’ünkinden farkı yok. “Suçlu olmadığını kanıtlayamıyor demek ki suçlu + Olmadığını bilmiyorum, demek ki olmuş olabilir, zaten öyle söylüyorlar + İhbarcı olmadığını kanıtlasın, kanıtlamazsa kesin ihbarcıdır” diyerek bir yere varamazsın. Bir iddiada bulunuyorsan kanıtlayacaksın, kem küm etmeyeceksin. Aydınlık ihbarcıdır dedin, kanıtlayamadın, şimdi kırk takla atıyorsun. Prova baskı meselesiyle de tam tüy diktin. Kendi kitabından bile bula bula bunu mu buldun? Prova baskıda kaldı yayınlanmadı ama Aydınlık yine de ihbar etti diyorsun!!! Ben de sana aynen senin mantığınla şöyle diyeyim: O işçileri öldürenler Tikko içindeki Mit ajanlarıydı, görevleri bu tür eylemlerle 12 Eylül’e zemin hazırlamaktı. Yani onların isimlerini açıklamak devrimci bir görevdi ve provada değil açıkça yayınlansaydı çok iyi olurdu. Şimdi sen bana onların Mit ajanı olmadıklarını kanıtla bakalım! Hatta o katilleri gizlemeye çalıştığın için senin de Mit ajanı olmadığın ne malum? Gördün mü Gün Zileli, bu mantık nereye kadar varıyor. (Aydınlıkçı olarak en azından senden daha zeki olduğumuz kesin.)
Çuval hadisesine yaklaşım farkı, bence asıl olarak ideolojist- otoriter “ahlak” ile, özgürlükçü “etikA” arasındaki farktan kaynaklanıyor. sitede kimilerinin “antiemperyalist bir eylem” diye sahiplenip, savunup, selamladığı “eylem”, biz liberter-anarşist ve benzeri özgürlükçü yaklaşımlar açısından olay bal gibi bir “tahakkümcü saldırıdır”.
meselenin ilkesel yanı hakkında söyleyebileceğim, bu kadar…fazla söze gerek yok.
olaya örgütsel eylem boyutuyla bakıldığında ise…bir acziyet ve tükenmişliğin dışavurumu olduğu görülüyor. ABD incirlikleriyle, gemileriyle vb tüm “azametiyle” dünyanın dört bucağını doldurmuşken….sen bula bula izindeki bu gariban askerlere grupça çullan. ideolojiler doğaları gereği iktidar ararlar; bu yüzden de dünyadaki savaşlardan birinci derecede sorumludurlar. ama daha vahimi, artık miadını doldurmuş, anlamsızlaşmış ve karikatür olmuş olan “kemalizm” “perinçekçilik” ya da basbayağı “ulusçuluk ve milliyetçilik” ideolojilerinin müntesipleri, bunun gibi gülünç “temsilleri” dahi “EYLEM” sayma duruma düşüyorlar…
KÜRESEL ÇAĞDA “ULUSDEVLET SAVUNURLUĞUNUN DÜŞTÜĞÜ TRAJİKOMİK HALLER İŞTE…
http://www.ulusalkanal.com.tr/coniye-cuval-kimleri-rahatsiz-etti-makale,3441.html
Erkan Kaya arkadaşım Youtube da perinçek uluer ve kürkçünün videosu var gün istersen videoyu yayınlarsan arkadaşda bende merakımızı gideririz
Zavalli olan amerikali degil bu zavalli genclerdir.
O yamyamlarin icine düsmüs bir beyazin komedi holywood filmlerini düsünmüstür..
Ellerine almis türk bayragiyla Atatürk portresiyle düsmani yenmis sanan kabile reisi hemen arkasinda Ab deyi savas yenilgisi olarak anlasmaga cagirmakta! Buralardan uzak dur diye-:))
Atatürk AB hayraniydi tibki gizliden gizliye bunlarinda besledigi duygu gibi..
Bunlarin kafasina sadece bir sey yakisir.oda Cöp kovasi..
Erkan Kaya, utanmıyor musun bu kabar açık bir şeyi inkar etmeye? Mesela, Remzi Küçükertan’ı hatırlar mısın? İşkencede adını vermiyordu. Aydınlık manşet attı “DEVLET İSİMLERİNİ TESPİT EDEMİŞ, AÇILIYORUZ,” Remzi’nin adı soyadı ve fotoğrafı ile. İhbarcılığı da geçti, işkencecilere yardaklık ettiler. Daha çok örnek var.
er ryan’ı kurtaran sayın Zileli’ye soru: amerikan emperyalizmi diye bişey var mıdır?
36 numaralı Anonim. Yankee go home ırkçı ve sağcı bir söylemse, sen ve senin gibi düşünenler nesiniz? ABD nin yemlediği dün solcu, sosyalist geçinen bugünün AKP trollerinden misiniz??? Ben hiç bir zaman kendimi sağcı olarak kabul etmedim ve görmedim.. Ama senin bakışında bir şaşılık varsa onu da bilmem.. Gladyonun piyonu olan her türlü sağ sol yapılanmalardan hangisine dahilsin birader.. Tüm sen ve senin gibi illegalite kesimler her türlü dış servislerin kucağında ülke halkına aydınlık, demokratlık, sosyalistlik taslamayın.. Kırk kişiyiz birbirimiz biliriz.. O yüzden klişe lafları bir kenara bırak senin başına geçirlen çuvaldan ne zaman ve nasıl kurtulmayı düşünüyorsun sen ondan haber ver? senin lafların hepsi langur lungur tarhana bulgur :))))
Şimdi ,ihbar konusunda insan kendinden emin ise neden ben böyle bir ihbar yapmadım der.. İlginç doğrusu. Sonra hani derler ya bozacının şahidi şıracıdır. Oral Çalışlar’ın içinde olduğu hangi işin doğruluğu vardır. Şuan da AKP’nin akillerinde yer alan Oral acaba o tarihlerde kim bilir kimlerin akilleri idi. Ve Aydınlık içinde hangi görevle yer alıyordu. Bunları bilmek zor, çünkü çok iyi yetiştirilmiş her devrin içinde yer alan arkadaşlar bunlar bunları izlerken hızlarına yetişmek mümkün değil, dönüş hızları ölçülemez bile .. Ama bence insan kendin eminse hayır ben vermedim ya da verdim der kestirip atar.. İdeolojik tartışmalardaki çetrefilli laflar ile dolanıp, dolanıp da netice itibarı ile ana fikri ceviz kabuğunu doldurmaz konuşulanların …. Saygılar
endişelerimin aksine zilelide milli duygular yerine özgürlükçü enternasyonal devrimci duygular yönünde olumlu gelişmelerin kanıtı seviyesinde olumlu yazı olmuş.yukardaki yorumlarda daha önceki yorumlarından ırkçı devletçi millici faşistlığını savunan türkçülerle kendini anti-emperyalist solcu sanan devletçi milliyetçi solcuların bu yazıdan hareketle nasıl bir araya gelip aynı yorumları yaptığını görünce zileliye milli duygular ekseninde yaptığım bütün eleştirileri geri alıyorum.bu eleştirilerle haksızlık yaptığım yukardaki yazı ile zileli ıspatlamış oldu yukardaki yazıyı bu iklimde yazabilen bir kişinin milli duyguları olumlu tüketip özgürleşmiş özgürlükçü toplumsal devrimci ve her şeyden önemlisi insanlığın biriktirdiği demokratik değerlerde insana yakışan seviyede olumlu yazı yazabildiği için ayrıca kutluyorum.milli duyguları zirve yapmış ırkçı yada kendini solcu sanan millicilere en olumsuz şartlarda savaşan devrimciler ve gerillalar savaştığı düşman askerine bile sizden daha iyi muamele yaptığını esirinin bile insan olduğu gerçeğiyle onurlu insan muamelesi yaptığını hatırlatırım.
Olayı Televizyondan görünce içim çok yandı çocuk çok korktu lanet olsun ekmek parası için ordudayım der bi hali vardı Bazı unutulmaması gerekenler var belegimizde çuval geçirelilen komutan üstüne arayıp komutanım sıkayım diyep laf ebeligi yapan daha sonrada sürgün yiyen bir komutandır Çuval geçiren komutan ise daha hale ırakta petrol avcılıgı yapıyor.Savaşın ve şiddetin iğrenç olayına tanık olduk. Tüm İGRENÇLİKLERİN OLMADIGI TEMİZ BİR DÜNYA İÇİN YAŞASIN ANARŞİ…
bu kadar laf kalabalığına gerek yok. aydınlık’ın o dönemde ihbarcılık yaptığı bilinen ve tarihi bir gerçektir.
sen yollasana buraya.
arkadaş, saygısızlık etme. Burada Oral’a en ağır eleştirileri yapan biriyim ama uzun yıllar devrimci saflarda yer almış birisine bilir bilmez”ajan” şaibesi düşürmen tek kelimeyle ayıptır. Bu mailini ibret olsun diye yayınlıyorum. Kime olursa olsun bir daha bu tür ukalaca ve sorumsuz yorumlarını koymayacağım. Kimsenin kimseye iftirada bulunmasına izin verilemez.
Çok tartışma dönmüş yorum kısmında onlara hiç girmeden yazı üzerinden düşündüklerimi dile getireyim.
Ben TGB’lilerin ideolojik yaklaşımını hiç sevmem açıkçası. Yanlış buluyorum sadece. Şu yapılan eylem de bu ideolojik yansımanın bir parçası ve milliyetçi bir rövanş olduğu için hoşuma gitmedi.
Ama bu hoşuma gitmeyişinin bazı şeyleri engellemesini istemiyorum. Bir askerin kendi ülkesindeki varlığını bile tartışırken, yabancı bir ülkenin askerinin ülkedeki varlığını kabul etmek olmaz. Biliyorum aksini siz de söylemiyorsunuz. Ama o askerin varlığını baskı altına alan her şey yapılmalıdır bana sorarsanız.
Biliyoruz insanları sistem bu hâle getiriyor. “Ekmek parası için asker olmuş” gibi yorumlar okudum. Ama sistemin çarkına gitmek olmuyor mu eylemsel bir tepki göstermemek buna? Dövüp gönderseler daha iyiydi bence. Çuval bozdu algımızı belki de… Ne dersiniz?
ne olursa olsun bir insanı dövmeyi doğru bulmam.
Sayın Gün Zileli;
Size çok saygısı olan bir okuyucunuzum. İnsan dövmeyi ; bırakalım bizler hayvanların bile acı cekmesine göz yummayanlarız. Ancak ABD askesleri topraklarımıza turistlik bir gezi için gelmediler. Türk Subaylarıda Iraktaki Turistlik bir gezide değildiler. Orduların ve Devletlerin var oluş sebebini hepimiz çok iyi biliyoruz. TGB bu sebep ile ABD’YE saldırmadı ancak yinede bu genç arkadaşların cesaretinin sizlerin gençlik hareketlerinizden farklı görmüyorum. Lütfen sizin bu yazınız ile ilgili TGB’Lİ arkadaşları faşizm lagımına itmeyin..
Ve konuyla ilgili tartışmamıza konuk olursanız sevinirim.
http://www.sosyalistforum.net/politik-gundem/73535-abd-askerlerine-istanbul%27da-cuval-gecirildi-11.html#post333722
Zileli, sen hangi gezegende yaşıyosun? Dünyaya dön 🙂 Trocki seni görse,” ben bile böyle kafa yaşayamadım helal olsun! derdi :)))
Murat klise suclamalari ardarda koyunca gercekleri inkar etmis olmuyorsun.rezil rusva oluyorsun.bak millet okuyor goruyor.demekki mezhebin genis.fasistlerin mideleride mezhepleride genistir zaten.sana bir milletine iki dusuncene uc.zamani gelince senin gibileride bu tip dusunce yayanlarida sevecegiz.hevesiniz kursaginizda kalmayacak.
ceri,ceri fasizmin lagima düsmemek istiyorsaniz sizi kullanan führer lerinize dikkat edin..
Onlar acikca siz sosyalistlri ülkücülerle kaynastiriyorlar.
Ömürlerinin son anlarini gencleri Dünyanin engüclü devletine,Natoya karsi savasa sürüklüyorlar.. 40 yildir akillari nerdeydi denizlerin eyleminden sonra diye sormalisin..
Bu yapilan eylemi özgürce sizler yapsaniz belki sempati toplardiniz.. Arkanizda Fasistlerle mayalanan
bu örgütlerin sizi fasistlerin lagimina bile düsemezsiniz..
Tamamen ne sagci ne solcu pisisine hiclige gidersiniz..
TR. demokratik bir Devlet olsaydi zaten bu kiskirticilik yüzünden hapse alismis führerlerinizi hapsederdi..
Önce sagdaki ve solunuzudaki basbugunuza bakin lagima,hice düsmemek icin..
Bunu
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27568480.asp
http://tgb.gen.tr/haber/561/Cuval-eylemine-dunyadan-destek-mesajlari
hiç mi pardayanlar okumadınız dostlar ? bence gün zileli kesinlikle pardayanları okumuş ve şövalyece tavrı diğer bütün hesapların üzerinde görmektedir. a.b.d karşıtlığınızı anlıyor ve hak veriyorum; ama bir asker dünyanın her yerinde para karşılığı canını cebine almış kimse değil midir aslında ? emparyalizmin askeri olması elbette lanet edeceğimiz bir durum. ama savunmasızken yakalayıp,bir askerin onurunu zedelediğimizde,ayaklarımız altına aldığımız, kendi vicdanımızdır aslında.
dostlar, pardayanlar, kazanacaklarını bildikleri hiçbir savaşın içine kendilerini asla atmadılar. siz hiç pardayanları okudunuz mu ?
İyi de, polislere de aynı mantıkla yaklaşılabilir.
“Murat klise suclamalari ardarda koyunca gercekleri inkar etmis olmuyorsun.rezil rusva oluyorsun.bak millet okuyor goruyor.demekki mezhebin genis.fasistlerin mideleride mezhepleride genistir zaten.sana bir milletine iki dusuncene uc.zamani gelince senin gibileride bu tip dusunce yayanlarida sevecegiz.hevesiniz kursaginizda kalmayacak.” Bunu yazan delikanlı kim görelim bakalım, bana bir , milletime iki,, düşünceme üçmüş. Gün Zileli bu nasıl bir üslup?? Bu anonim sen misin yoksa ? Çünkü küfre izin vermiyorum diyorsun öyle ise bu ne??? Eğer küfürse alâsını iade ederim.
Milletime küfrettiğine göre senin ne olduğun pek belli değil her halde .. nesebi belli olmayana ne denir bilirsin sanırım..
Gün Zileli kimseye saygısızlık etmem saygısızlık edeni de kınarım. Kimseye “Ajan” demedim. Yazdıklarımda açık kaynak bilgilerden okuduğum bilgilerdir. Ayrıca geçmişten günümüze göz önünde olan kişiler yaptıkları, söyledikleri, yazdıkları, tavır ve davranışları herkesin malumu, neyse zaten bu kelimeyi benim kullanmama gerek yok illegal örgütlerde çok sıkça kullanılan bir sözcük… Diğer bir konu da Devrimci demokrat tanımlamasına uygun yorumlardan gerçekten yaralanıyorum..
http://www.sosyalistforum.net/politik-gundem/67725-sol%92un-lanetlileri-ihbarci-muhbir-aydinlikcilar.html
Tabii ki. örneğin ben dükkâna alışverişe gelen polisi kovma eylemini onaylamam. Polisle meydanda çatışmak başka şeydir, ona kişisel olarak hakaret etmek başka şey.
Anti emperyalizm=Faşizm/Emperyalizm=Özgürlük
(çıkarıldı. admin) murat.genc oldugun laflarindan belli.unutma yalniz kendine yuregine bilegine guvenmeyen ezikler atalarina akrabalarina siginir.icinde guvensiz nefret dolu kisiler milliyetci olur.millet onu koruycak sanir.milleti belli olmayan delikanlidir.bi tek kendine guvenir.ezik degildir.digerleri sirtlan surusudur.zayifi gordugunde hep birlikte saldirir.ama tek kalinca pisar kalir.anladin?sinif denen milliyetci.simdiki lafda sana.fasizm=antiemperyalist demagoji.ozgurluk=antiemperyalist demagojiyi yememe.ozgurluk=fasist olmama.anladin?
Zorunlu askerlik uygulamasıyla askere alınmış erler olsalardı, tezleriniz geçerli olurdu. Ancak bu eyleme maruz kalan şahıslar Amerikan silahlı kuvvetlerinin paralı askerleridir. Sivil giyimli olmaları yahut İstanbul’da turistik geziye çıkmaları bunu değiştirmez. Emekçi ailelerinden gelmeleri de emperyalizme doğrudan hizmet etmediklerini kanıtlamaz.
Eylemin gerekçesini ve yöntemini sorgulamaya katılıyorum, ben de sorguluyorum zaten. Lakin bu insanlar mazlum değil. Bunu düzeltmek gerek.
silah fabrikasında çalışan bir işçi çok mu farklı?
Neden tayyip yada basbakan cikip amerikalilar hakkinda laf etmedi?yoksa miliyetciligin yukselmesinden cikarlarimi var?yoksa tgbsinden mhpsine akpsinden heparina milliyetci irinimi yaliyorlar?o irin beyninize yayilmis olsa bile kurutacagiz.akli olan kendini iyilestirir.anasi aglamaz.
http://louisfishman.blogspot.com.tr/2014/11/no-laughing-matter-turkeys.html?m=1
Güzel yazı. Milliyetçilik, empatiyi köreltir, milliyetçi insandan kendini karşıdakinin yerine koyabilmesi ve onun penceresinden bakması beklenemez. TGBliler ve diğer tüm milliyetçiler ne yazık ki insanı insan yapan temel duygudan yoksunlar. Empati yerine intikam ağır basınca böyle şeyler yaşanıyor. Benzerlerini Kobane örneğinde de gördük.
Yazinin bas tarafinda devlete karsi cikmak adina bu gibi akimlara kapilmamak gerekir. Genclere tavsiyem. Islama karsi pesin hukumlu olmak yerine kurani hadisleri ve diger yazilan eserler okudukca idine olan ihtiyaci daha iyi anlariz. kafamizdaki soru isaretleri kalmaz. Guzel edebiyat yaparak bir yere varamayiz. Sizi seviyoruz gencligimiz gelecegimiz. Enerjinizi bunlara harcamayin. En buyuk aldanma memlekette soyle aksakliklar var. Biz daha akilliyiz. Eylemle ses cikararak gundeme gelmek. Yapici olmak, tasin altina elini koymak iste o zaman hedefe daha yakin olursunuz. Tesekkur ederim.
Küfür ve hakaret içeren yorum.
bir devrimcinin en mühim özellıgı bence sevgı ve merhamet dolu yuregıdır. gün zılelı agabeyın bes cıltlık otobıgorafısıne “ev ” den basladım .okurken cok gulumsedım. herkese önerırım. ıletısım yayınevıne gıdersenız % 40 ındırım var. tuyap dakı ıletısım satndında ıse onca ısrara ragmen % 20 den daha cok ındırım yapmadılar:)
ılk yorumu yapan erkan kaya arkadas ; fıkret baskaya hoca soyle bır anısını anlatmıstı bır panelde sana gelsın … hoca yı hep korkaklıkla lıberallıkle suclayan belı sılahlı cok “radıkal” bır “devrımcı ” varmıs 12 eylulden önce.bu radıkal herıf hocaya hep ” lıberal ” falan dermıs. on yıllar sonra fıkret hoca aynı adama rastlamıs. herıfın devrımle mevrımle alakası yok. tıcaretle ugrasıyor.hocadan utanmıs tabı. hoca hala dımdık ayakta:)
http://blog.radikal.com.tr/politika/aydinlik-karsi-devrimci-gazetenin-gecmisinden-bir-kac-gun-66732
dogu perıncek kanımca tam bır uc kagıtcı….https://www.youtube.com/watch?v=j-U4OdxRLw4
evet, bu da tuhaf. Kendi yerlerinde %40’a veriyorlar oysa. Belki de bu konuda Tüyap’ın genel bir tutumu vardır. %20’den aşağı inilmeyecek gibi.
Hayri Tunç’un yazısını okudum. Tek yanlı bir yazı bence. Aydınlık’ın ihbarcılığı tamam da, insan Zeki Ön gibi pırıl pırıl bir devrimciyi pusu kurup kalleşçe öldüren PKK’ya da bir laf eder, öyle değil mi?
https://www.youtube.com/watch?v=j-U4OdxRLw4
bu kadar dürüst olduğunu söyleyen birine yazı kurulunda ben yoktum oral a sorun demek kişisel sıyrılma çabası değilde nedir gün..
Ben öyle yapmadım ki. Havariler’de bu siyasetten siyasi bakımdan sorumlu olduğumu açıkça yazdım. ama somut ihbarlara ilişkin olarak söyledim bunu.
Gun Zileli, Amerikali ere cok acidiysan git ABD ordusuna er yazil. Anarsist duygularini tatmin edecegin en iyi ortam. Beraber Irakli, afgan sivilleri oldurmeye katkida bulunursun. Su ere acidigin uzuldugun kadar acaba bu erin oldurdugu sivillere uzuluyor musun? Bu arada yasim gecti ABD ordusuna yazilmak icin dersen eski yoldasin Sahin Alpay ile Zaman gazetesinde ABD’li erlere acimaya devam edebilirsin…
devrimcileri ihbar edip faşistlerin vurmasına imkan sağlamak ne için devrim için.. düşünüyorum aklımın vicdanımın hiçbir yerine sığmıyor bunlarla yaşamak zormu.. o dönemde partinin ikinci adamı doğunun eniştesi veya gazetenin bir okuyucusu olarak nedir kardeşim böyle kepazelikmi olur demedinizmi
Demedim. Bunun özeleştirisini 12 yıl önce Havariler’de yaptım. Merak ediyorsan Havariler’e bir bak lütfen.
olur 🙂
Ben küfür etmedim hakaretde etmedim sen küfür ve hakaret olarak yazmisin. Deme ki ben seni en dogru tahlil eden kisiyim. Bundan sonra sen ne yazarsan yaz senin sorunun oradan kaynaklaniyor. Ister daril ister gocun. En iyisi tedavi ol! Yazik nede olsa insansin.
kurkcunun dedigi gibi doguyu bilmem ama dev-genc gecte olsa galiba senin beyninde patlamis:-)
“geçte” diye bir sözcük yoktur. Doğrusu şu: geç de.
pardon gec de olsa sizi uzmek istemem
“gec de” değil, geç de olacak. 🙂
o telefonun azizliği hocam ama olsun geç de..hem ben onu kötü niyetle yazmadım beyninizde dev-genç patlamış ve anarşizme ve yahut en azından daha doğru bir yere savrulmuşsunuz manasında kullandım ne de olsa hepiniz eski dev-gençlisiniz…
Ihbarcilik sadece aydinicikciklarami özgüydü o zamanlar?
Herbiri birini yiyorlardi zaten..Dayagi yigen,darbe alanlar naisl birbirlerini ihbar etmesinlerki..
Aydinciklilar tabiiki bunu sistematik vede dayak yesin yemesin yapacaklari bugünkü tutumlarindanda belli..
Yani devletci..
Benim dikkatimi çeken o zaten Bülent uluer 1995 de IP için devlet fraksiyonu diyor ve 2.5 dakikalık bir video da aydınlık hareketini özetliyor gün zillerinin bunu 22 senede idrak etmesi çok enteresan
Ben küçükken bizim evde iki kişinin adını söylemek kesinlikle yasaktı biri Yılmaz Güney biri Cem Karacaydı bu iki kişi.Babama göre onlar katıksız vatan haini idiler bizde öyle bildik tabii sonra 13-14 yaşında 80 lerde çay günü kızılı erkekli bir toplanılıp plak dinlenir dans edilirdi annesi babası mühendis olan bir Arkadaşın evine gittik plakları karıştırırken elime Cem Karacanın Mor Perşembe isimli plağı geldi dehşetle irkildim arkadaşa hemen bunun ne işi var burda bu vatan haini dinlenirmi dedim o da bana biz dinliyoruz bir hainliğini görmedik dedi tartışma uzadıkça uzadı sonunda plağı çalmaya karar verildi ve pikapa yerleştirildi ben kahrolsun bu ülke Allah belanızı versin vs. Beklerken sesi o güne kadar duyduğum en karışık adam tatlı tatlı bir Genç’in yalnızlığını ve çaresizliğini anlatıyordu Mor Perşembe.Hayatımda o kadar mahçup olduğum az olmuştur ama kafamda bir şey yıkılmıştı böylece. Lise yıllarımda ailesinin bir kısmı Fransa’da olan bir arkadaş birazda çekinerek bir şeyler fısıldıyordu arkadaşlara kulak kesildim Cumartesi öğleden sonra Orhanların evde buluşuldu perdeler çekildi ışıklar söndü ve Duvar filmi videoda başladı filim bittiğinde hepimiz sus pus olmuştuk kimse bir biriyle konuşmadan ayrıldı ama benim bir tabu daha yıkılmıştı artık.Aradan yıllar geçti hayatımıza Yarılma Havariler girdi dolayısı ile Gün Zileli bugüne kadar iyi kötü geldi ama Youtube’da izlediğim bir video ve andığım umarsız bir cevap bu tabuyu da yıktı evet Gün abi devrimciler şövalye ruhlu olmalı ama tertemiz de olmalı olur böyle şeylerle geçiştirilmemeli ustanın dediği gibi ümit öfkeli ve mahzun ama pırıl-pırıl namuslu çekilmiş dağlara kar altındadır…
Soytarılığın bu kadarı. Eski örgütdaşın Perinçek’i desteklemek istesen bu kadarını yapamazdın. Cidden yazı yazmayı bırak, çoluğunla çocuğunla ilgilen be adam. ABD askerine protesto yapmak her yerde meşrudur. “Our boys did it” diyen bir ülkenin askeri defolup gitmelidir ülkesine. Buraya ayak basmayı reddetmelidir. Polis simit sat onurlu yaşa demesini biliyoruz işimize gelince.
evet radikal’den hayri tunç tek taraflı yazmış ağabey.Ben zaten bunu bilerek linki verdim.Amacım aydınlık ihparcılığına örnek küpürler göstermekti.
Bu memlekette pkk ve dhkp-c sol içi şiddet konusunda sicili en kirli yapılar.
örgütler büyüdükçe sol içi şiddet de büyüyor bu çok ilginç bir konu.
neydi o youtube’daki video. Yollasana ben de izleyeyim. O zaman durumu daha iyi anlarız.
Milliyetci tarihsel maddeci.siz cekip gidinde amerikalilar avrupalilar gelsin.anadoluyu doldursun.rahat edelim.git otede bagdas kur koy cokelegi.
Saçma sapan yorumlar yazıp durmuşşunuz,Gün zilelinin amerikan askerlerine ağladığı filan yokyavuz aloganın geçen yazısında belirttiği gibi okuduğunu anlamama sorunu var.
http://ilerihaber.org/yazarlar/mehmet-karaoglu/abd-karsitligi-ve-anti-emperyalizm/492/
Hasan Yalçın’ın Dönekler kitabı vardır bilirsiniz.Gerisini de bilmeyiverin.
Batı “modeli”nden “sapmak”
M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU
New York Times geçtiğimiz ay “Putin idaresindeki Rusya ve Modi yönetimindeki Hindistan” gibi Türkiye’nin de “ekonomik gelişme, demokratik seçimler ve otoriter liderlik”i bağdaştıran bir modeli benimseyerek “Batı’dan uzaklaştığı” tezini işleyen bir yazı yayınladı.
Yazı Pankaj Mishra’nın “Batı modeli iflâs etti” başlıklı değerlendirmesinden hareket ediyor, ancak Hintli entelektüelin oldukça derin analizini bağlamından çıkararak güncel bir Türkiye eleştirisine dönüştürüyordu.
NYT eleştirisi Türkiye siyasetini konu aldığı için basınımızda geniş yankı bulurken Mishra’nın kapsamlı analizi, ne yazık ki, aynı ilgiyi görmedi.
Halbuki konuya “siyasal rejim” temelinde yaklaşmayan bu değerlendirme yirmi birinci yüzyılın “Batı modeli”nin iflâsına tanıklık ettiğini savunan önemli bir entelektüel tartışmayı gündeme taşıyordu.
“Model” olarak Batı
Mishra, Guardian gazetesinde yayınlanan bu analizi, Avrupa emperyalizminin on dokuz ve yirminci asırlarda Asya üzerindeki etkisini inceleyen İmparatorluk Kalıntılarından: Batı’ya İsyan ve Asya’nın Yeniden İnşaı (2012) kitabı ve değişik mülâkatlarında NYT’ın yaptığı türde “Batı’nın (doğru) yolundan sapma” benzeri “siyasal rejim temelli” eleştirilerinden çok daha kapsamlı bir yaklaşımı dile getirmektedir.
Onun 1960’lı yılların gözde kuramı olan teleolojik karakterli siyasal modernizasyondan Niall Ferguson’ın Batı’yı tekil medeniyetin yaratıcısı olarak kutsayan güncel değerlendirmelerine varan yaklaşımlara getirdiği eleştiri “Batı’yı taklit” ve “onu yakalama”yı hedefleyen post-kolonyalliğin bunun yerine kaçınılmaz olarak yeni “kolonyal biçimler” yarattığı tezi üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Mishra bu nedenle “Doğu-Batı,” “demokrasi-totaliterlik,” “kapitalizm-sosyalizm” benzeri ideolojik karşıtlık kutupları ve böylesi eksenlere dayanılarak inşa edilen “tarih”in anlamlı olmadığını savunmaktadır.
Dolayısıyla Hintli entellektüel, NYT’ın “siyasal rejim” merkezli analizinden farklı olarak derin ve “yapısal” bir soruna parmak basmaktadır. Mishra, Batı’nın yükselişinin tüm dünyada toprak ve kaynaklara el koyma temelinde gerçekleştiğini, bu nedenle de şehirleşmiş Batı sanayi toplumlarının “benzerlerini” nüfûs yoğunlukları yüksek, modernlik öncesi karakterleri güçlü ülkelerde yaratma projesinin, eşyanın tabiatı gereği, “başarısızlığa mahkûm” olduğunu savunmaktadır.
Bu girişimler Christopher Bayly’nin savunduğu gibi “uzun vâdede kazanması mümkün olmayan” yapıların çabaları olmanın ötesine gidememiştir.
Mishra; Atatürk, Nehru, Nasır, Nkrumah, Mao, Sukarno benzeri yirminci yüzyıl seküler ve sosyalist “Batı yakalayıcıları” ile günümüzde korumacı devletçiliği global kapitalizm ile ikame ederek Amerikan hayat standardına erişmeyi hedefleyen “modernleştirmecilerin,” son tahlilde, “başarılması imkânsız” projeleri üstlendiklerini ileri sürmektedir.
Değerlerin keşfi
Hintli entelektüelin parmak bastığı “yapısal” ve “zamanlama” ile ilişkili sorunlar şüphesiz Türkiye’nin de dahil olduğu bir dizi tabulaştırılmış “Batılılaşma” projesinin yeniden değerlendirilmesini anlamlı kılmaktadır.
Bunlar hiç yol almamış, değişimler yaratmamış değildir.
Ancak Mishra’nın da savunduğu gibi bu projeler yerel değerlerle çatışan “dahilî sömürgeleştirme”ler ya da “yeni kolonyalizm”ler yaratmışlar, “Batı’yı yakalama” hedefinin ise oldukça uzağında kalmışlardır.
Bu noktadan hareketle, kendi örneğimizin, NYT’ın ortaya koyduğu “Batı’nın doğru yolundan uzaklaşan yaramaz çocuk” türü tahliller ve kişisel tercih biçimlerine indirgenmeden ele alınması gerekmektedir.
Türkiye on sekizinci asır sonunda başlayan ve 1876-1908 yarı parantezi dışında imparatorluğun sonuna kadar süren bir “Batı’yı taklit, onu yakalama” projesi uygulamıştır. Bunu “yeninin yanında eskinin de yaşamasını mümkün kıldığı” gerekçesiyle yetersiz bulan Kemalist modernleşme yerel değerlerle şiddetle çatışan, daha radikal bir tasavvur geliştirmiş ve bunu gerek duyduğunda güç kullanarak hayata geçirmeye çalışmıştır.
İkinci Meşrutiyet Dönemi’nin “tam Garpçılar” olarak adlandırılan entelektüellerinin fikirlerinden derin biçimde etkilenen Kemalist proje “medeniyet”in “Batı” ile eşanlamlı olduğunu düşünmüş, sadece taklit değil “farklılık gösteren özellikleri de ortadan kaldırarak” ona ulaşmayı temel hedef haline getirmiştir.
Mishra’nın belirttiği özellikleri taşıyan bu proje de diğerleri gibi, son tahlilde, “başarılması mümkün olmayan” bir girişim olmuştur.
Ancak büyük resme bakarsak örneğimizdeki başarısızlığın aslında bir “başarı” olduğunu söylenebilir.
Kendisi olmaktan vazgeçerek “medeniyeti yakalayacağını” düşünen proje, Namık Kemal’in başını çektiği düşünürlerden itibaren değerlerle bağdaştırılan dönüşüm tasavvurları aracılığıyla ciddî eleştirilere uğratılmıştır. Bu eleştiriler “her toplumun ulaşabileceği en ileri merhalenin Batı’ya benzeme” olduğunu ileri süren özcü yaklaşımın savunduğunun tersine bir “sapma”yı değil değerleri modernlikle “bağdaştırma” arzusunu yansıtmışlardır.
Vurgulanması gereken bu bağdaştırmanın Batı modelini “aynen” üretmek isteyenlerin düşündüğünden daha “katılımcı” bir toplum tasavvuru dile getirmesidir.
Yeni sentezler
Mishra iflâs ettiğini düşündüğü “Batı modeli”nin seçeneklerini tartışırken, İslâm’ın Fas’dan Endonezya’ya ulaşan bir alanda nasıl kültürselleştiğini irdeleyen çalışmasıyla tanıdığımız Clifford Geertz’in antropoloji temelli değerlendirmelerine dayalı bir yorum yapmaktadır.
Buna göre yerel gerçekliklerin yabancı “yüksek ideallerle” uzlaştırılmasının zorlaştığı post-modern dünyada, büyük genellemelere uymayan “sapmaları” dikkate alan yeni bağdaştırmaların yapılması gereklidir.
Bu açıdan bakıldığında on sekizinci yüzyıldan beri gündemimizde olan “Batı modeli”nin tabu olmaktan çıkarılarak tartışılması anlamlıdır.
Konu üzerine Yeni Osmanlılardan beri geliştirilmiş önemli bir düşünsel sermayenin varlığı bu alandaki girişimleri kolaylaştıracaktır.
Bu yapıldığında “Batı modeli”ne getirilen eleştirilerin ve bu alanda tüm dünyada görülen “sapma”ların, “dersine iyi çalışmayan yaramaz çocuklar”ın haylazlıklarından değil “yapısal” nedenlerden kaynaklandığı ve toplumsal gerçeklikler ve değerlerle daha uyumlu bağdaştırmaları hedeflediği görülecektir.
Bu tartışmanın başlatılması Türkiye’nin içine kapanması, “AB başvurusunu geri çekerek Doğu’ya yönelmesi” ya da Mahathir bin Muhammed’in “Asya değerleri”ne benzer kavramsallaştırmalar üretmesi anlamına gelmez.
Mishra’nın altını çizdiği gibi konuya “Doğu-Batı” benzeri mega kutuplaşmalara saplanmadan yaklaşmak gereklidir. İki yüz yıldır “Batı modeli”ni fetişleştiren, seçkinlerinin bir bölümünün onu kutsadığı bir toplumda bunun kolay olmayacağı ortadadır.
En önemli tarihî örneklerinden birisi olduğumuz bu konuyu tartışmaya açmak bu alanda atılabilecek anlamlı bir ilk adım olabilir.
Türkiye’nin diğer bâzı örnekler gibi “Batı’dan koptuğu” iddialarını, “Batı modeli”nin gerçekçiliği üzerinden tartışmak gereklidir
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2014/11/30/bati-modelinden-sapmak
Hizaya çekmek için mi geliyorlar?
Kenan Alpay
Türkiye’de haber dilinin fazlasıyla aktüel hatta magazinsel bir şekilde kurulması; gelişmelerin, temasların ve hedeflerin de aktüel ve magazinsel olduğu anlamına gelmiyor. Siyaset ve toplumun gündem ve gidişatını seri bir şekilde değiştirip tayin etmeyi alışkanlık edinmiş iktidar sınıflarının medyası ve aydınları da bu sebeple halen yeni duruma adapte olabilmiş değil.
“Eksen kayması, Malezyalılaşma, endişeli laikler, otoriter cumhuriyet ve tehlikeli yalnızlık” gibi bir dizi suni karanlık ve bitimsiz yokuşlara sürülerek mecalsiz bırakılmak istenen siyasal ve toplumsal dinamizm çökertilemedi. Suriye ve Irak’a ilişkin tezlerinde ısrarlı, İsrail ve Sisi cuntasıyla yaşanan gerilimde geri çekilmiyor. Ne Gezi Ruhu’yla ne Fethullah Gülen ekibinin merkezinde yer aldığı geniş darbe ittifakıyla dişe diş mücadeleden imtina ediyor.
‘FIRÇA ATACAKLAR’ BEKLENTİSİ
John Kerry başta olmak üzere üst düzey ABD yetkililerinin Türkiye’ye yoğun ilgilerinin sebebi hiç kimse için meçhul değil. ABD basınında ve ona paralel seyreden Türkiye’deki laik-liberal-sol ve tabii ki Türk-Kürt ulusalcı yayınların Hükümeti IŞİD karşıtı koalisyona dâhil etmeyi bir türlü beceremeyişleri bu ziyaretlerin artışındaki muharrik unsurdur.
Papa Françesko’nun gelişi de her ne kadar Ortodoks-Katolik kiliselerinin arasındaki ilişkileri geliştirmek maksadına binaen olduğu lanse edilse bile yaptığı görüşmeler ziyaretin bundan daha fazlasını ihtiva ettiğini ortaya koymaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Papa Françesko’ya daha geçen hafta Vatikan’da misafir ettiği General Sisi meselesi üzerinden bütün bir Batı’ya sitemde bulundu ve tutarlılık çağrısı yaptı mesela. Erdoğan’ın konuşmasında Batı’nın ırkçı-ayrımcı yapısını, işgal ve darbeleri teşvik eden geleneğini sorunların merkezi olarak tarif etmesi ziyaretin muhtevası kadar moral üstünlüğün adresini de açık etmektedir.
Temas her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Papa Françesko arasındaysa da neticede rekabet halindeki iki dünyanın karşılıklı olarak birbirini tartması ve sınaması söz konusudur. Papa’nın ve Vatikan’ın Batı için sembolik anlamını göz önünde tutarak söyleyelim: Kilise tarafından yükseltilen boş barış ve kardeşlik çağrılarının Batı siyasetindeki demokrasi ve insan hakları söylemi gibi hiçbir derde deva olamayacağının ifade edilmesi Türkiye-Batı ilişkilerinde başka bir safhaya geçildiğinin göstergesidir.
‘Tehlikeli Yalnızlık’ türü isnatlarla itibarsızlaştırılmak istenen aslında Türkiye’nin son dönemlerde ulusalcı ve işbirlikçi pozisyonu terk ederek hem iç hem de dış politikada üstlenmiş olduğu adalet ve ahlak merkezli misyondur.
1 Aralık tarihinde RusyaDevlet BaşkanıPutin’in 10 bakan ve kalabalık bir işadamları heyetiyle Türkiye’ye gelecek olması analiz adı altında sergilenen kara propaganda seferberliğiyle gerçekler arasındaki makasın ne kadar açık olduğunu ortaya koyuyor. 9 Aralık’ta da İngiltere Başbakanı David Cameron’un gerçekleştirmesi planlanan ziyareti de bu bağlamda değerlendirmek icap ediyor.
Türkiye’ye yönelik bu ziyaretlerin yoğunlaşma sebebi nedir? Talimat vermeye mi, ticaret yapmaya mı, belli noktalarda mecburen ortaklık aramaya mı geliyorlar?
YOL HARİTASINI KİM ÇİZECEK?
Kozmik bilgilere sahip aydınlar-gazeteciler, tecrübe fışkıran akademisyen ve diplomatlar tarafından söylenenlere bakılırsa Erdoğan-Davutoğluyönetimindeki Türkiye giderek değersizleşiyor. Suriye, Irak, Mısır, Filistin politikalarındaki saplantıları nedeniyle tecrit edildiği ve iflasa sürüklendiği iddia ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarının hem bölgesel hem de küresel ölçekte hep alay konusu olduğu tekrar ediliyor. Diplomatik zeminin ayağının altından kaydığı gibi söylenenlere bakılırsa harekete geçirdiği Arap sokakları da arkasından çekiliyormuş!
Bu durumda Washington başta olmak üzere Batılı başkentlerde baş ağrıtan, fazlasıyla sinirlendiren ve üstü çizildi çizilecek noktasına gelen AK Parti Hükümeti’yle hızlandırılan bu temaslar da neyin nesidir? NATO Zirvesi, G-20 Zirvesi filan derken diplomasi trafiği hızlandıkça hızlanıyor. Batılı siyasetçiler, askerler, diplomatlar Türkiye’ye fırça atmaya, hizaya çekmeye veya yol haritası verip belli bir istikamette tutmak üzere mi geliyorlar? İnce belli bardak, mütevazı araba, dua değil hayranlık duruşu… üzerine yazılıp çizilirken gözden kaçanlar en hayati meseleler ne yazık ki.
Dersim’e 2.500 polis eşliğinde gidebilen ve tek kişiyle göz teması kuramadan ezberlerini kameralara tekrarlayan Devlet Bahçeli neler olduğunu okuyabilir mi? Kemalizme angaje olmuş Alevilik-Kürtlük meselesinin timsali Kemal Kılıçdaroğlu çıkış yolunun ne olduğunu idrak edebilir mi?
Ama Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç hem süreci okuma hem de çıkış yolunu idrak etme meselesinde farkındalığını ortaya koyacak gibi. Haşim Kılıç 3 haftaya kadar “seçim barajı hak ihlali” kararını alabileceklerini beyan etti. Yüksek Yargı, siyasete yeniden el koymak üzere hareketlendi anlayacağımız.
YENİAKİT
İyi akşamlar,
Bir insanın böyle bir yazıyı ciddi ciddi yazabilmesi için, 2006′ da gezegen tanımından çıkartılan Plüton’ da yaşaması lazım.Bu arada Yıldızlararası (Interstellar) filmini izlemenizi öneririm,gayet kafa açıcı bir film.Dediğim filmde de , ‘gariban’ ABD’li astrontların, insan ırkının geleceğini nasıl kurtaracaklarını konu edinen bir film. Yani tam size göre bir film, ajitasyonu bol.
İyi akşamlar…
Zileli size bu yazınızı okumadan öncesiye saygım vardı , ama bir insanın bu kadar dönek olabileceği dönekliğini icra ederken bir de utanmadan Denizleri kullanmanızı hayretle karşıladım.
Bu sizin için serserilik olabilir ama her anti-emperyalist için ŞANLI BİR EYLEMdir.Dolmabahçe’de denize dökülen amerikalılar o günkü, kafasına çuval geçirilip hırpalananlar ise bugünkü anti-emperyalizmin dışa vurumudur.Bu yazıyı bir akp sempatizanı yazsa anlarım.
Al sana Somut durumun Somut tahlili !
Tgb nin yaptığı şova yönelik popülist bir ‘eylemdir’…Şoven ulusalcı kesimin duygularını gıdıklamaya yönelik adalet duygusundan yoksun bir eylemdir…Biz anarşistlerden öğrenecekleri çok şey var faşist gençliğin…Eğer adilsen orada ki ere durumu anlatırsın böyle böyle bir durum var bizim komutanlara çuval geçirildi sen bu eylemi destekliyor musun eğer destekliyorsa tek başınaysa gider teke tek adilce dövüşürsün…Ya da militarizmi savunmaya çok meraklıysa gidersin rütbeli bir amerikan subayının başına çuval geçirirsin…Er dediğin en temelde yoksul kesimden gelen bu yüzden bir kaç yıl askerlik yapayım para kazanayım sonra hayatımı kurarım mantığında olan insandır…Gidip militarizmi savunacak eri savunacak değilim ama orada adalet namına hiç bir şey yok git anti militarizmi anlat askerlik yapmamaya teşvik et…ya da en ahlaklı duruş kendi hayatında göster kurumlara saldır hayatı örgütle…yoksa çuval muval boş hikayeler ha tc ha amerikan ordusu aynı bokun laciverti…
ya arkadaş adalet diye bir duygu var…git kim çuval geçirmişse onun başına çuval geçir…üç kuruş kazanacağım diye er olarak çalışan birini hırpalamak hakkaniyetli bir tavır değildir…hayır madem öyle teke tek kapış…er çuval eylemini üstleniyorsa karşısına birini çıkar kapış bu bile bir yere kadar anlaşılır…hayır niyet popülist şoven kitlenin kanını gıdıklayacak eylem yapmak başka bir şey değil…gidersin ere anti militarist duruşu anlatırsın savaşın militarizmin ne kadar boktan bir şey olduğunu anlatırsın…bilmem kaç kişi birden olayın ne olduğunu bile bilmeyen bir genci hırpalamak abd ordusundan çuval eyleminden rövanşımı almak oluyor hadi len…gemi orada gir bir albayın kafaya çuval geçir o zaman…ha abd ordusu ha tc ordusu aynı bokun laciverti işte…kurumlar orada dostum bankalar fabrikalar git onlara saldır bekleriz diyeceğim ama faşist ulusalcı olduğunuz için asla yan yana gelemeyiz…
http://www.ulusalkanal.com.tr/abd-cuvalin-yanitini-pkkyi-sahaya-surerek-verdi-makale,3576.html
Bu konuda Gün Zileli’ye aynen katılıyorum.
yazıyı ve yorumları okumamın hemen üstüne geldi şans eseri facebook güler yüzlü sosyalizm sayfasından https://www.facebook.com/guleryuzlusosyalizm/photos/a.745817498788967.1073741829.560017950702257/795101007193949/?type=1&theater erkan kaya arkadaşın istediği bu olsa gerek…
hakaret içerikli yorumlar yayınlanmıyor. aynı yorumu hakaretsiz gönderirseniz yayınlarız.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29342020.asp