Tahir Canan/SENDİKALAR VE İŞÇİ SINIFI

 

Geçen gün birçok işçi arkadaş DİSK’e bağlı bir sendikaya gittiler. Sorunlarını anlattıktan sonra sendikaya üye olmak isteklerini dile getirdiler. Sendika yönetiminden aldıkları yanıt ise çok ilginçti:  “Sizin  çalıştığınız işyerinde sigortanız yokmuş, biz, sizi sendikaya üye yapsak da orada  toplu  iş sözleşmesi yapamayız, onun için siz öncelikle Bölge Çalışma Müdürlüğüne gidin, orada sigortasız olarak  çalıştırıldığınızı ihbar edin. Öncelikle sigortalı olun. Ondan sonra bize gelin. Sonra biz de sizleri sendikaya üye yapalım” demişler.

Sendikacıların bu mantığını da biraz irdelemekte fayda var. Yani yeni sendikacılık anlayışında sendikaların işçileri örgütlemesi yok! İşçilerin örgütlenerek sendikaya gitmesi var. İşler öyle bir noktaya gelmiş ki işçilere siz örgütlenin de bize öyle gelin! diyorlar. Bizler sizleri örgütleyemeyiz! Sizler bizleri örgütleyin! dercesine bir tutum içindeler. İşin özü,  sendikalar kendi rollerini oynamayı ,işçileri örgütlemeyi unutmuşlar, devletin yıllardır uyguladığı örgütsüzleştirme  politikasına tam anlamıyla uyum sağlamışlar. Bu politikaların gereği olarak da laga luga cümlelerle durumu idare etme noktasına evirilmişler. Kavramsal devrimci duruşu kendilerine maske yapsalar da işin suyunun çıktığının işareti olarak %2,5’luk sendikal işçi örgütlenmesi suratlarına çarpmakta. Birçok iş yerinde tek tek yahut toplu olarak işten atmalar gerçekleşirken sendikaların gıkı çıkmamakta.

Buradan baktığımızda Soma’da,  Bursa’da, Zonguldak’ta, madenlerde yada çeşitli iş yerlerindeki işçi kıyımlarında patronlar kadar olmasa bile sendikaların doğrudan rolü olduğu ortaya çıkıyor. Devletin özelleştirme, taşeronlaştırma politikaları işçileri örgütsüzleştirirken sendikaları da iş yerlerinde bitirmiş! Sendikalara kurumsal kimliğini unutturmuş.  Sendikaları, sendika olmaktan uzaklaştırmış. Yasaların insafına sığınan kurumlara dönüştürmüş. Sendikacılar artık işçilerin yerine düşünmekten uzaklaşarak patronların yerine düşünür noktaya gelmişler.

Durum bu olduğu için de yüzlerce(siz binlerce anlayın) işçi diri diri toprağa gömülür olmuş. Soma’da  ortaya çıkan toplu kıyımın acısı devam ederken, Şırnak’ta yeni göçük meydana geldi. Buradaki işçi ölümleri kimsenin ilgisini, dikkatini çekmez oldu. İşçi ölümleri, işçi kıyımları toplumsal kanıksamaya dönüştü.

15-16 Haziran bu anlamda toplumsal dinamiklerin harekete geçmesi açısından önemli bir gündür. Ne yazık ki herkes kendi başına hareket etmeyi tercih ederek bölünme ve parçalanma yolunda güçlü adımlar atmaya devam ediyorlar. Bu şekliyle devam ettiği sürece yapılan işin sermayenin ekmeğine yağ sürdüğünü de unutmamak gerekir.. 13.06.2014

 

What's your reaction?

Excited
0
Happy
0
In Love
0
Not Sure
0
Silly
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

“İşçisin Sen, İşçi Kal!”

Gebze Belediyesi’nin katlettiği sokak hayvanlarının anısına… “Verilen görevi” yaptın! Belediye’nin “Temizlik İşleri” müdürü, sana ve diğer işçi arkadaşlarına, “barınağa toplanan hayvanları” zehirleyerek öldürme “görevini” verdi. Emir emirdi, “demiri keser”di. Askerde de öyle değil miydi? Ne var ki “kesecekleriniz” demir değil, ...

Fikret Başkaya / T.C.’yi Nasıl Bilirsiniz?

“ Amicus Plato, sed magis amica veritas” (‘Eflatun’u severim ama, gerçeği daha çok severim’) anlamına gelen Latin atasözü… “Siyasal iktidar denen şey, bir sınıfın başka bir sınıfı ezmekte kullandığı örgütlü güçten başka bir şey değildir”.                                                                                                Friedrich Engels T.C . ...

Fikret Başkaya / Kürt Özgürlük Mücadelesi ve Türkiye Solu…

“Bir başkasını ezen ulus özgür olamaz”. Karl Marx “Her türlü sağlam ve özgür gelişmenin temel koşulu ulusal kölelikten kurtulmaktır” F. Engels Bidayetten itibaren Türkiye sol hareketi Kürt sorununa dair tutarlı bir yaklaşıma sahip olmadı… Elbette istisnalar var ama “istisnalar kuralı ...

2 Comments

  1. gun abi,
    bu yazinin yazari 32 yil hapis yatan yoldas mi, yoksa isim benzerligi mi sadece?

  2. Evet, ta kendisi.

Comments are closed.

More in:Duyurular

Mehmet Emin Yıldırım / Taşrada ‘Milli Edebiyat’la Uğraşmak

De Gids. Jaargang 169 (2006)– [tijdschrift] Gids, De– Auteursrechtelijk beschermd VORIGE VOLGENDE Geçenlerde kaybettiğimiz Mehmet Emin Yıldırım’ın Hollanda Dijital Kütüphanesinde 2006 tarihinde Hollandaca yayınlanan yazısının Türkçesini burada yeniden yayınlıyoruz. Bu vesileyle Mehmet Emin Yıldırım’ı sevgiyle anıyoruz. Juul Hondius Over dit hoofdstuk/artikelAUTEURSJuul HondiusMehmet Emin ...

Fikret Başkaya / Terörü ve Teröristi Nasıl Bilirsiniz? (1)

                                               “Bu insanlığın bir parçası olmaktan utanıyorum”                                                                        Ramallah’lı (Filistin) bir kadın Aslında yazının başlığı, “Neyin terör, kimin terörist olduğuna kim karar veriyor” da olabilirdi…  7 Ekim’den beri Filistin’de yaşananlar, ‘Batı Medeniyeti’, ‘Uluslararası Toplum’ denilen hakkında biraz kafa yormayı gerektirmiyor ...

Fikret Başkaya / “Muasır Medeniyeti yakalayıp üstüne çıkmaktan” “Türkiye Yüzyılı’na”… Bir iflasın kısa öyküsü…

“Bir toplumsal formasyonun başarısı düne göre bugün neye sahip olduğuyla değil, fakat karşı kaşıya olduğu sorunları çözebilme yeteneğiyle ölçülür”. (1) “Muasır Medeniyet” denilen 500 yıldır Dünya’nın geri kalanını sömüren, yağmalayan, talan eden kolonyalist, emperyalist, kapitalist Batı’dır… Batı ile dünyanın geri ...