T.C.’nin Anlamı…
Önce şu Sözcü denen gazeteden başlayayım. Yukardaki komşumuz, her sabah, birgün önce okuduğu gazeteleri köpeklerimizin altına serelim diye yukardan torbayla sarkıtır, sağolsun. Başına bir de T.C. eklemiş olan Sözcü adlı gazetenin baskılarına şöyle bir göz atarım, bizim Keje’nin ve evlatlarının altına sermeden önce. Türk Solu denen ırkçı hilkat garibesinin destekçilerinden Yekta Güngör Özden adlı kişinin de yazdığı bu gazetenin başlıkları korkunçtur. Evet evet, gerçek anlamda korkunçtur. Bu gazetenin baş düşmanı Kürtler ve Kürt hareketidir. AKP’ye muhalefetini bu partinin Kürtlere taviz verdiği varsayımı üzerine kurmuştur. Ona göre, AKP, T.C.’yi Kürtlere satmaktadır. Aklını başına toplamalıdır. Aklını başına toplamalıdır da T.C. devletini satmamalıdır. Lice’de Kürtler “karakolumuza” saldırmışlardır. Her yerde özerklik ilan etmekte, kendi güvenlik güçlerini kurmaktadırlar. AKP iktidarı bunların üzerine topla tüfekle gitmediği için T.C. devletinin canına okumaktadır. Sonuç olarak Sözcü gazetesi, çok “düşman” olduğu AKP iktidarını, Kürtlerin karşısında desteklemeye hazırdır. Bu gazetenin Kürt düşmanlığı MHP’nin Türkçülük boyutlarını bile aşmış gözükmektedir.
Tabii ki o kadar da değil. MHP Başkanı Devlet Bahçeli Kürt halkına düşmanlık bayrağını kimseye kaptırmak niyetinde değildir. Suriye sınırında Kürtler özerklik ilan etmeye mi hazırlanmaktadır, o halde AKP iktidarı, sınırımıza dayanmış düşmanın üzerine topla tüfekle yürümeli, T.C. Suriye’nin Kürt bölgelerini işgal etmelidir. Hani MHP, AKP’nin Suriye’ye müdahalesine karşıydı? O başka mevzudur. Mevzu Kürtler olunca her türlü askeri müdahale mübahtır. Bu önerisiyle Bahçeli, Sözcü’den Kürt sorununda hiç de geri kalmadığını ve kalmayacağını ispatlamıştır.
Peki İP ve D.Perinçek Sözcü’den ve MHP’den geri mi kalacaktır Kürt halkına düşmanlıkta. Asla! Başbakan Gezi direnişçilerine nasıl “çapulcular” diye saldırdıysa aynı şekilde onlara “başıbozuklar” diye saldırmaktan geri kalmayan D.Perinçek, Kürt halkına düşmanlık yarışında da ipi en önde göğüslemiş ve aynı Başbakan Tayyip Erdoğan gibi, Lice’deki uyuşturucu baronlarının T.C. karakolundaki “Mustafa Kemal’in askerleri”ne saldırdığını yazıvermiş. Konu Kürt halkı olunca, AKP iktidarına muhaliflik filan bitiveriyor anında. Hepsi aynı T.C. siperlerinde birleşiveriyorlar. Lice karakolundaki askerler “Mustafa Kemal’in askerleri” olduğuna göre, T.C.’nin çevik kuvvet polisleri de pekâlâ Mustafa Kemal’in askerleri sayılabilir bu durumda. Yani “dövecekse bizi T.C.’nin ve Mustafa Kemal’in polisleri dövsün” ruh hali.
CHP de bu konuda bu ırkçı takımından pek geri kalıyor sayılmaz. AKP iktidarının Suriye’ye müdahale politikasına karşı çıkan CHP, Suriye sınırında Kürtlerin özerk bölge kurma ihtimali karşısında bütün milliyetçi ve ulusalcı tayfa ile aynı tutumu takındı ve AKP’nin politikalarının “bizi Kürtlerle komşu” kılmış olmasından yakındı. Köylerde şehirlerde Türk, Kürt iç içe yaşanan bir ülkenin sözde muhalefet partisinin Kürtlerle komşu olunmasından şıkayet etmesindeki tuhaflık bir yana, CHP bu politikasıyla bir kez daha tutarsızlık örneği vermiştir. Suriye’ye dış müdahaleye gerçekten karşı olan birinin Suriye’nin iç işlerine karışıp ahkâm kesmesi tuhaf değil midir? Diyelim ki orada Kürtler kendi yaşadıkları bölgede özerklik ilan etmiş olsunlar. Buna karar verecek olan nihayetinde, orada yaşayan halktır veya diyelim ki, güç dengeleri böyle bir sonuca yol açmıştır. Ortadoğu ülkelerinin iç gelişmeleri konusunda karar vermek ne zamandan beri o ülkenin dışındaki partilerin ya da muhalefetin işi olmuştur? Sonuçta CHP’nin tepesinde de koskoca bir T.C. damgası bulunmaktadır.
Son olarak AKP iktidarına gelelim. Bu sabah dinledim hükümet sözcüsü kemirgeni. “Göz yummazlar”mış. Hadi bakalım, buyrun bir bölge jandarması daha. Yarın öbürsü gün Suriye Başkanı Esat kalksa ve diyelim ki, Kürt bölgelerinde T.C.’nin giriştiği askeri hareketlere “göz yummayız” dese T.C. devleti ve AKP iktidarı bunu açık bir içişlerine müdahale ve hatta savaş ilanı olarak algılamaz mı? T.C. başta olmak üzere tüm bölge devletleri emperyalist işbirlikçisi ve bölgesel hegemonyacıdır. Uluslar arası kuralları sadece ve sadece işlerine geldiği yerde ve ölçüde uygularlar ve fırsatını bulur bulmaz da ihlal ederler.
Sonuç olarak şunu net bir şekilde belirtebiliriz: Tüm T.C. yanlıları aynı zamanda Türk ırkçısıdır ve Kürt halkına düşmandır.
Son zamanlarda moda olduğu üzere, AKP’ye muhalefet adına, çoğunlukla da iyi niyetlerle, adlarının başına T.C. koyan tüm arkadaşları kendilerini bu zülden kurtarmaya davet ediyorum. T.C., mermi, cop, toma, biber gazı, askerî müdahale, polis saldırısı, dış müdahale, iç bastırmadan başka bir şey değildir.
Gün Zileli
23 Temmuz 2013
İşçi Partisi ve Doğu Perinçek hakkında yakın yaklaşımla bir tartışma yapılmış linkini verdiğim yazıda.
http://inonualpat.blogspot.com/2013/07/dogu-perincekin-gezi-direnisine-ofkesi.html
Hani gerici seriatci çetelere karsi idi bu kesimler . Suriye kürtleri bu seriatci hayvanlari (bu konuda çok tutarli davranmasalarda ) temizliyor iste. özerk bir kürdistan (hatta fazlasi) ilerici devrimci demokratlari ancak sevindirir. gerci bu özerklik ilanini bati , korunmasi gereken bir kürt olusumu nu koruma adina bir ucusa yasak bölge hamlesinin nedeni sayabilir. (su an öyle gözükmüyor isler abd akp sini üzmemek icin kaygilarini belirtti , özerk kürdistan istemiyormus) suriye kürtlerinin isi zor gibi görünüyor. çakallarin sofrasinda evlerini savunmak… üstelik diger tarafta barzani güçleri ile de sorunlari var. sanirim kürt konferansi bunun icin yapildi. simdi sorun sudur: suriye kürtleri burasi benim evim , ben burada hiçbir gücün boyundurugu altina girmeden yasarim diyebilecekmi. bu tutumda kaldigi müddetce devrimciler ilericiler suriye kürtlerinin yaninda olmalilar. ama Zileli nin dedigi gibi burasi ortadogu cangili , bu suriye cangilinda hersey günlük degisebilmekte. pesin sartsiz surtsuz destekler kisiyi cok olmadik büyük güclerin yedegi haline getirebilmekte. ulusalci kesim gezi direnisinin üzerine coreklenmek isini son dönemde üstlendi, kadikoy mitingi, hatay armutluda yedikleri naneler. ama devrimci sol gruplar gücleri oraninda bu kesimi etkisizlestirmeye calisiyorlar.
kim suriyedeki kürtlerin özgürlügünü istemez, kim sözcülerin perinceklerin ne mal oldugunu bilmez. ama tam bu siralarda abd israil tatbikati, abd genel kurmay baskaninin ucusa yasak bölge ye iliskin aciklamalari, ve hooop eskiden bir kavga bir dost yasayan pyd ve islamcilarin arasinda kavga.. kafa kol kesen barbar seriatcilari koruyacak bir ucusa yasak bölge yerine kürtleri koruma amacli bir ucusa yasak bölge, bati kamuoyuna daha rahat anlatilacaktir, simdi sira suriye devlet gücleri ile pyd catismasi sahnesinde, yeni bir irak mevzuuu bahis, hadi destekleyelim ozgur suriye kurtlerini..tam bu sürecte kürt konferansi , biz bu filmi görmüstük. yasasin abd eliyle özyönetimler….
yanıtlanması kolay olmayan sorulardan bir demet:
1- solun bir tanımı var mı, nedir?
( mazlumun ve mağdurun yanında amasız, fakatsız, lakinsiz durabilmek, onunla dayanışma içinde olabilmek, olabilir mi?).
2-türk solu ne demektir; kendini nasıl tanımlar?
3- devlet sol kavramında nereye denk düşer?
4- anadili türkçe olan ve kendine türk diyen insanlar yanında, bir de “türkçülük” denen bir milliyetçilik hatta ırkçılık hareketi de var. bu faşist güruhun bir de töresi var ki şöyle formüle edilebilir: “tek tanrı, tek hakan, tek vatan, tek dil ve tabi türkün yönettiği tek devlet”.
bu faşist zihniyetin bir de schimidt yen diyalektik “ilkesi” var: devleti ebed müebbetin gerçekleşmesi için taktiksel “dostlar” edinmesi gerekebilir (tabi köprüden geçme meselesi hatırlanarak), bu dostlar için ise, bir “zayıf” düşman lazımdır; bu da devletsiz bir halk olan kürtlerdir.
onun için vur abalıya hesabı, her “melanet” kürtlere yüklenmelidir. onların devleti yok çünkü..
şimdi dünyayı ya kendi ulusuna köle olmaya ya da kana bulanmaya götürebilecek bu faşizm sol adını nasıl alabiliyor? sol buna niye net bir tavır koyamıyor?
neticeten anayasa değişikliği ile T.C yi kaldırırsak sorun kalkar mı demek istiyorsun.Sana da abilerin şu sıralarda yazacağın metinlerde bu anafikri işleme görevini mi verdiler.
takıldığım ve gerçekten merak ettiğim sorulara devam ediyorum:
5- gerçekten el kaide diye bir örgüt var mı, yoksa bu düpedüz t.c.nin “erke dönergeci” mi?
kürt medyasını izleyenler bilir, el kaide ya da onun uzantısı diye bilinen el nusra, bladi şam, ırak islam devleti vb “örgütlerin” ele geçen mensupları, imanları safça sömürülmüş, kandırılmış çoluk çocuk… “küffarla cihad” psikolojisine sokulmuş takıntılı hasta gençler. içlerinde kürtler de var, suudiler, çeçen ya da pakistanlı…hatta scotland adlı aslen katarlı ama ingilterede yaşamış olanı da var.
hepsi istanbuldan urfa-akçakale ya da hatay-reyhanlı kapılarına kadar serbest gelmişler, ellerini kollarını sallaya sallaya bu kapılardan çıkıp suriye içlerine girmişler…
kandırıldıklarını farketmiş çoğu, ama nice sonra.. internet üzerinden bunları organize eden ve istanbulda havaalanında
karşılayan, pasaportunu onaylayanlar herhalde bellidir..kameralar mı arızalydı yoksa?
6- bu soru daha garip gelebilir ama, nato ve abd müttefiki t.c.nin, 11 eylül saldırılarını düzenleyen bu örgütle ne işi olabilir ve dahası bu müttefiklerin böyle bir ilişki varsa haberdar olmaması mümkün mü?
birazcık komplo teorisi üretmeye benim de hakkım olsun..
osmanlı zamanından beri batıya afganistan uyuşturucuları, ilaç niyetine satılır mıydı ve biz bunu “baharat yolu” olarak tarih kitaplarında ders olarak okuduk mu?
7-raşit dostum neyin generaliydi de şimdi sesi niye çıkmıyor? kaşif kozinoğlu neden apar topar çağırıldı ve hapisanede “öldü” dendi.?
mumbay hotel bombalanmasının t.c. heyetinin ziyaretine nerdeyse denk gelmesi bir tesadüf müydü?
8- soğuk savaşın ünlü komünizme yeşil kuşak projesi tersine işlemeye mi başladı? abd ve nato şimdi “dostların cihadına” mı maruz kalıyor?
m.alişer in soruları ve cevapları çok önemli ama zileli için önemsiz olmalı bu sorular cevaplanınca suriyede pyd önderliğinde kent ve köylerde yaşayan halk amarikan devrimindeki yazım komiteleri ingiliz devrimindeki kazıyıcı ve düzleyiciler fransız devrimindeki seksiyonlar sovyet devrimindeki sovyetler gibi bizzat halkın öz örgütlenmesi ile türkiyeden elini sallayarak kollanıp gümrüklerden bu doğrudan demokratik kurumları imha etmek için sınırdan yollanıp savaşan el-kaide nusra kafa kesen islam emirliği devleti savaşçıları sıkışınca nereye sığındıkları dikkatinizi çekmedimi neden sınıra sıkışıp sınırın türkiye tarafınıda etkileyecek savaş yaşanır?çünkü savaşanların biri suriyenin kadim halkı iken diğeri dışardan getirilip içerdeki işbirlikçilerle savaşınca sıkışıp yollandığı sınırlarda savaşıyor arkasını sağlama almış arkasında t.c olduğunu göremeyip sözde solcular bu duruma itiraz edip sınırdaki çatışmada devletin ve iktidarın yanlı tutumunu lanetlemesi gerekirken kadim kürt düşmanlığı ırkçılık devreye girer üstelik pyd türkiye ile sorunum yok demesine rağmen adamlar ne yapsın içerdeki iş birlikçilerden türkiye dahil bütün emperyal ve işbirlikçilerin desteklediği uluslar arası islamcı el-kaideden öso ya hepsi ile baş etmeye çalışırken birde tc ile savaşmak istemediğini açıkça söyleyip her kesimin dediği suriyede suriye halkının yanındayım diyenlere suriyede halkın iradesi yerel komitelerde örgütlü halk biziz diyorlar yukarıda biz bu filmi gördük deyip emperyalizimle özerk bölge eleştirisi yapanlar iç savaşta halk ne yapmasını isterdiniz pyd hangi emperyalle savaşmadı esadın askerşyle savaştı islamcı el-kaide nusra emperyallerin öso su ile hatta içerde barzani yanlısı kürtlerle bile yerel halk çatıştı sınırdan sokmadı kendi özgürlüğüne ve bağımsızlığına bu seviyede düşkün yerel doğrudan demokratik kurla ve yöntemlerle kurumlar üretebilmiş bir oluşumun bookchin ci anlayışta olması suç olabilirmi?hani bu ceberrut sisteme karşı idik kapitalizm gayri meşru idi başka bir hayat mümkün diyorduk bu çabaları görmemek görüp desteklememek tamda bizdeki milli devrimcilerin tarzı olmalı neden acaba çünkü içinde kadim düşman kürt var her şey türk olssun dünya türk olsun diyen zilelinin bahsettiği ırkçı kürt düşmanı faşistlerden farkımızı göstermemiz gerekmezmi?
gerekir.
anf nin menemende el kaide bağıntısı ve murat koçak olayıyla ilgili haber yazısı konu hakkında bilgilenmek için vesile olabilir.
bir başka yazıda, fiatın
5 000 dolar olduğu belirtiliyor.
9- lice ve benzeri yerlerdeki uyuşturucu tarlalarını şu meşhur ihalar neden bu zamana değin göremedi de birden bire barış sürecinde hemen karakol dibinde oldukları fark edildi?
bu tarlalar koruculuğu kabul etmediği için köyü boşaltanların, korucular tarafından elkonmuş arazileri olabilir mi?
10- amanoslarda önce “teröristlerin ” sonra özel timin “yanlışlıkla ” vurudukları söylenen dört köylü hatırlardadır. bu timdekilerin “pkk kıyafetiyle” uyuşturucu tarlalarını bekledikleri iddiası doğru mudur?
11- hatayın hassa ilçesinden h.ö kösdü adlı kişinin italyan mafyası ve milan takımıyla ilşikisi ne olabilir? bir önceki soruda geçen olayın aynı ilçe olması tesadüf olabilir mi?
12- bir ara flaş haber olup, sonra bir anda gündemden düşen bir italya haberi daha vardı. ismi adnan sak olan biri bir şantaj meselesi nedeniyle karakolluk olunca, üzeride kayıtlı paranın miktarı ekonomistlere bile” olmaz bu kadarı” dedirtecek miktardaydı. bu nadam kimdi ve devletle bir ilişkisi var mıydı. dava ne aşamada?
t.cnin anlamı üzerinde düşünürken bu soruları da unutmamak gerekiyor, diye düşünüyorum.
T.C modası birçok sıradan insanın ve geniş sol kesimin uydğu özellikle zeka seviyesinin bir göstergesidir. sıradan insanları bir kenara bırakırsak sol ve demeokratlar için bu başlık ben harbi salağım ifadesinden başka değildir.Bu salaklar cephesi o kadar büyükki akrabalrımızdan, arkadaşlarımıza ve fikirdaşlarımıza kadar yaygın hal almıştır.
http://ozgur-gundem.com/index.php?haberID=78883&haberBaslik=Rusya:%20K%C3%BCrtlere%20y%C3%B6nelik%20sald%C4%B1r%C4%B1lar%C4%B1%20k%C4%B1n%C4%B1yoruz&action=haber_detay&module=nuce
suriyede papazların kafasını kesen “el kaideci” katillerin orta anadoluda yakalanmalarına sevinmeli miyiz yoksa, buralara kadar nasıl gelebildiklerini mi sormalıyız?
http://www.tr.boell.org/web/103-1534.html türklük sözleşmesi ve türk solu
http://www.tr.boell.org/web/103-1534.html
Son derece isabetli tesbitler… Güzel bir yazi. Mevzu Kürtlerse ayrim gayrim kalkiyor TC siyasal partilerinde, gazetelerinde…
http://www.hocvanhabergazetesi.com/?Syf=26&Syz=258484&/Haluk-GERGER-HASTALIK
Gun abi senin degiminle “kurt burjuvazisinin denetimi ve yönetimi altına girmiş” artık mendil sallanacak saflardan uzaklaşacak aşamaya gelmiş kurt hareketinin Suriye politikasını nasıl değerlendiriyorsun?. ABD ne zaman Ortadoğu’da bir sınır degisikligi bir uçuşa yasak bölge hakim us düşünse aklına hep ayni kadim müttefiklerinin gelmesi sence tesadüf mü?
biraz daha açsan
Bir dönem için Apo’nun Suriyedeki kürtlere yönelik ayaklandırma faaliyetinde bulunmaması ve yan koşullar karşılığında Şam da rahat ikamet ettiği, Örgütün Suriye de rahat faaliyette bulunduğundan bahsedilirdi. Şimdide “sürece zarar” vermemek adı altında gezi olaylarından, iktidar aleyhine kitlesel etkinliklerden, hükümet eleştirilerinden uzak durdukları bir ortamda Hükümet PYD karşıtı söylemini kuvvetlendirirken imralıdan gene itidal çağrıları ve AKP ile paralel bir söylem gelir mi? Böyle bir durumda imralının ağzının içine bakanların sürece zarar vermemek isteyen kitlelerin Rojava algıları bir anda tersine döner mi?
Ortadoğu’da dört ülkede ne zaman ABD bir takım hareketlere girişecek olsa, ülke idari yapılarını ve sınırlarını hedef alan açıklamalar yapsa akabinde yabancı ajanslardan, ülke medyalarına derhal “ABD (x) ülkede kürt kartını oynamaya hazırlanıyor” , “Muhalif kürt unsurlarla görüşmeler başladı” manşetleri tavan yapıyor. Diğer halklar ki bence bu sadece Türk Halkında yok Arap Halkları, Fars halkları da aynı çekinceleri nerdeyse ezbere bir şekilde sıralıyor. Cengiz Çandar da Suriye deki arapların da Türklerinkine çok benzer çekincelerle kürtlerle yapılan işbirliğine PYD’ye ters baktığını uzunca anlatmıştı. Bu ezber veya söylem sadece yaratılan algıdan ve Ortadoğu’da yaşayan Kürtler dışındaki halkların uzun süreli kara propagandaya maruz kalmasından mı doğuyor yoksa 1990’dan beri tekrar eden pratiklerin yarattığı bir olgu mu bu karşıtlığın kaynağı?
nadamın hamilelik ve kadınlar hakkındaki sözleri; “devletin mutasavvufu da bu kadar olur hani” dedirtiyor insana…
Gün abi 17 anonim benim sorularım yanlışlıkla isimsiz göndermişim 🙂
Cengiz Çandar, Türk devletinin klasik Kürt devleti korkusunu yıkmaya çalışıyor. Şunu demek istiyor: Kürtlerle komşu olmaktan korkmayın. T.C. Kürtleri kullanarak daha iyi bölgesel hegemonyacılık yapabilir. Kürt halkının kendi özert bölgielerine gerçekten kurmasının önünde daha uzun bir yol olduğu anlaşılıyor.
zileli ve isyan mendil salladığınız kürt özgürlük hareketini karşı devrimci demeye getirdiğinize göre en devrimci öncü olarak karşı devrimcilerle mücadelede devlet-iktidardan daha becerikli olduğunuzu iddia edip rol kapmayamı çalışıyorsunuz?kafamız karıştı yoksa elinizden başka birşey gelmeyip kolayınımı yapıyorsunuz?haklısınız diğerlerini yapmak zor zanaaat
size ragmen http://www.youtube.com/watch?v=m2ZpqGQ6jdk t tamamlan , bu hareket taksime boyle kizil bayraklarla girdi e hadi sizin dediginiz gibi olsun, evet apolitik kucukburjuva bi hareket, 1905 i hatirlatirim , bu kitle taksime kizil bayraklarla girdi hoca:))))http kim kitlelerle b ütünlesemiyo görürüz. iyi dinleyin iyi…..:))))
yenilencekmisiz, biz coktan yenilendik, sen yenilen esssek derler adama…
diren mısır gezi seninle
Son zamanlarda moda olduğu üzere, devrimci-demokrat geçinmenin temel farzlarından biri sayılan “kürtlerin hakkı yeniyor” vaveylası ile kürtlere hoş görünme gayretini bir kenara bırakırsak (sanki bu memlekette sadece kürtlerin hakkı yeniyor, anadolunun bir çok yerine gidin, şimdilerde asil kürt milletinin doğu-güneydoğudan yükselen “hakkımızı isterik, almazsak karışmazuk!” bulantılarına sebep olan 10 misli uygulamaları göreceksiniz, ama bu insanlar sabrediyor ve ikiyüzlü olmadıkları için de yedikleri kaba s…çmıyorlar.) insanlar isimlerinin başına TC harflerini salt AKP’ye muhalefet olsun diye değil, gittikçe yaşanmaz bir hale getirilen memleketine sahip çıkmak refleksiyle koyuyorlar.
‘TC’ bir kibir ve zulüm düzeninin kod adıdır. ‘Türkiye’ sözcüğüyle eşanlamlı değildir. Türkiye’nin üstüne gelmiş bir “şey”dir.- S.Nişanyan
http://icmihrak.blogspot.com/2013/06/ulusallah-ckartma.html
ADINA “TC” TAKANLAR !
******************
Bunların hepisi manyak,
Adına “TC” takanlar !
Faşist, yalaka ve yavşak,
Adına “TC” takanlar !
*
Soyu muhacir, devşirme !
Türklüğü sahte, şişirme !
Halkın sabrını taşırma,
Adına “TC” takanlar !
*
Gelişmemiş, beyinleri !
İnsanlığın hainleri !
Kemalizmin koyunları !
Adına “TC” takanlar !
*
“Hem tembeller, hem de şişman !”*
Öteki halklara düşman !
Bir gün olacaklar pişman,
Adına “TC” takanlar !!!
***
OZAN BABO
15.7.13
—————-
*) Ülkü tamer’in “Konuşma” adlı şiirinde geçen, deyimleşmiş dize:
“Hem dersini bilmiyor / hem de şişman herkesten !”
http://www.serbesti.net/forum/showentry.php?sNo=30466
çok kestirmeden gitmişsin arkadaşım. Adına T.C. takanların hepsini faşist görmek yanlış. Yalaka ve yavşak terimleri ise yerinde kullanılmadığında batıyor. Soyu muhacir, devşirme ise bizatihi ırkçılık kokuyor. “İnsanlığın hainleri” de pek ağır kaçmış. şişmanla düşman dizeleri sadece ses uyumuna hizmet etmesi açısından kullanılmış gibi. Sonuç olarak şiirini bir daha gözden geçirmeni öneririm.
“ADINA “TC” TAKANLAR !”
******************
Buram buram ” sen beni kürt olduğumdan dolayı sevmez ve aşağılarsan ben de sana ilkokulda defterimin arkasına gizlice yazdıklarımı okurum” kokan ve dörtlüklerden oluşan bu kelime ve cümle öbeklerine ” şiirini tekrar gözden geçirmelisin ” derken bugüne kadar okuduğumuz “şiir”lere ve “ozan”lara biraz haksızlık olmuyor mu?
Türk Nedir?
Demir Küçükaydın
Bundan yüz yıl önce, batılının Türkiye dediği topraklarda, ne kültür ne de soyca “Türklük” denen şeyle zerrece ilgisi bulunmayan çok küçük bir şehirli aydın azınlık dışında, kimse kendini Türk olarak tanımlamıyordu. İnsanlara sen nesin diye sorulduğunda, onlar Müslüman’ım, Kızılbaşım, Çerkezim, Türkmenim, Yörüküm, Kürdüm, Arnavutum diyorlardı ama Türküm demiyorlardı. Olağan kullanımda Türk sözcüğünün politik bir anlamı olmadığı gibi, bir etniyi ya da dil konuşan insanları değil, Türkçe konuşan göçebe ya da köylü ve yoksul Müslümanları kategorize etmeye yarayan kaba ve görgüsüz anlamına gelen; devlete egemen Müslüman kastın kullandığı bir hakaret sıfatıydı. Osmanlı Padişahına “Türk” dense, kendine hakaret edildi diye diyenin kafasını vurdururdu.
Ve bu gün ise Türkiye Cumhuriyeti denen devletin toprakları üzerinde milyonlarca insan kendisini binlerce yıldır var olmuş bir Türk ulusunun torunları olarak tanımlıyor. Osmanlı’nın bir Türk devleti olmadığı ise, artık o Türklerin kavrayış gücünün ötesinde.
Osmanlı devletini “Türkiye” ve ona egemen olan Müslüman kastı “Türkler” olarak tanımlayanlar Batılılardı. Yani Türk ve Türkiye isimleri bile, bu gün Türkiye denen topraklarda yaşayan insanların kendilerini ve ülkelerini tanımlamak için kullandıkları isimler değil, onlara batılı devletlerin verdiği isimlerdi. Tıpkı “Kongo”, “Rodezya” gibi. Bu gün kendine Türk diyenlerin hor gördüğü Afrikalılar, sömürgelikten kurtulduklarında, ilk yaptıkları iş, Batılı beyaz adamın kendilerine verdiği adları reddetmek oldu ve kendilerini ve ülkelerini kendi verdikleri adlarla adlandırmayı denediler; ülkelerine “Zaire”, “Zimbabwe” dediler. Ama Türkler, ülkelerini ve kendilerini Batılının verdiği isimle anmakta bu güne kadar hiç bir sorun görmediler.
Aşağı yukarı her ulus uydurulmuş bir tarih ve unutulması gereken bir geçmişe sahiptir. Çünkü ulusların tarihi yoktur ve bunun yaratılması gerekir. Bütün uluslar için normal olan bu özellik Türk ulusunda saçmalığın zirvelerine varır ve hasta, şizofrenik bir ruha yol açar. Kimi insanlar vardır, daha doğarken hasta ve sakat olarak doğarlar, kimi uluslar da öyle.
Alman Emperyalizminin Hint yolu ve Rusya’yı güneyden çevirme planlarının ihtiyaçlarına uygun bir uydurmadır Orta Asya Türklüğü. Egemenliğini sürdürecek son çare olarak bu Türklüğe sahiplenen Osmanlıya egemen Müslüman devlet kastının ne soyca ne de kültürce Anadolu’daki Türkmen ve Yörükler kadar olsun bu dünyayla bağlantısı yoktur. Osmanlı Bizans’ı fetih ettiğinde onun tarafından fetih edilmiştir ve Bizans’ın devamıdır. Bu fatihler sadece daha önce İslamlık zırhıyla kuşandıkları için, Bizans tarafından din ve dil olarak fetih edilemediler. Onun haricinde, müzikten mimariye, mutfaktan vücut diline kadar her şey Bizanslıdır bu devlete egemen kastta. Ve son olarak Türklük, liman şehirlerinde palazlanan ve Rum ve Ermeni burjuvazisiyle rekabet içinde, dayanacağı bir ulus yaratmak ve ona dayanmak Yahudi burjuvazisinin ihtiyaçlarına da cuk oturmuştur. Bu nedenle en ateşli Türk milliyetçilerinin Yahudilerden çıkması bir rastlantı değildir. Bu burjuvazinin Kültürü de, tıpkı müslüman devlete egemen Kast gibi tipik doğu Akdeniz – Bizans kültüründen başka bir şey değildir. Alman Emperyalizmi, Bizanslı Müslüman devlet kastı ve Levant’ın Yahudi burjuvazisinin çakışan ihtiyaçlarına uygun olarak yaratılmış bir ulustur Türkler.
İtalyan siyası birliği gerçekleştiğinde d’Azeglio’nun: “İtalya’yı yarattık, şimdi de İtalyanları yaratmalıyız” dediği gibi, Osmanlıya egemen Müslüman devlet kastı, önce Türkiye’yi yarattı ve sonra, Allah’ın insanı kendi suretinde yaratması gibi, Türk ulusu denen şeyi kendi suretinde yarattı. Türk ulusunun suretinde yaratıldığı; ona karakterini veren nedir?
Bizans Kültürü demek ise, her şeyden önce, Rum ve Ermeni kültürü demektir. Bu gün bile dünyanın her hangi bir yerinde bir Rum ve Ermeni ile karşılaşan şunu görür: din ve dil haricinde (Hatta dil bile ortaktır, çoğu Türkçe bilir ve konuşur.) Türkleri Rum ve Ermenilerden ayırmak olanaksızdır. Yani önce Türkiye’yi sonra da kendi suretinde Türk ulusunu yaratan Müslüman devlet kastı tıpkı Rum ve Ermeni gibi bir Bizanslıdır. Ve dolayısıyla bu kastın kendi örneğinde yarattığı Türk de.
Ama bu Ulus var oluşunu Rum ve Ermenileri yok etmeye borçlu olduğundan, gerçek kimliğini unutmak ve hafıza kaybına uğramak zorundadır. Bu da ona hasta ve şizofrenik bir karakter verir.
Türklük denen şey, yüzde doksanıyla hafıza kaybına uğramış yaşayan Rumluk ve Ermenilikten başka bir şey değildir. Ya da hafıza kaybına uğramış yaşayan Bizanslılıktır. Ama o, varlığını bu gerçeği inkar ve unutma üzerine temellendirmiştir. Diğer bir deyişle Türk, aslını inkar eden bir haramzadedir. İnanmayan Türk ve Müslüman burjuvazinin servetlerinin kaynağını araştırsın. Hepsinin kaynağında Rum ve Ermenilerin imhası, sürgünü ile edinilmiş bir ilkel sermaye birikimi vardır.
Türklerin bir ulus olarak bu şizofrenik ruh hastası durumundan kurtulabilmeleri, kendi geçmişlerini inkardan ve unutmadan kurtulmaları için ulus olarak bir tür toplumsal terapi görmeleri gerekiyor. Ama günahları ile öylesine bütünleşmiş ve onların öylesine esiri olmuş bulunuyorlar ki, kendi güçleriyle bu çürüme çemberinden çıkmaları olanaksız. Bu yönde küçük kimi kültürel hareketler dışında hiç bir toplumsal ve siyasi hareket yok. O küçük kültürel hareketler de varlığını her şeyden önce yükselen Kürt hareketine borçlu.
Kürt hareketi Demokratikleşme ve Orta Doğu projelerinde bir başarıya ulaşabilirse, bu Türklerin hafıza kaybından kurtulup kendi gerçek kimlikleriyle barışmasının yolunu açabilir. Dünyadaki ve bölgedeki iktisadi gelişmeler ve zorunluluklar bu değişimi zorluyor ama o kendi egemenliğini sürdürebilmek için Türklüğü yaratan ve hala gücünü koruyan Osmanlı-Bizans’ın devlet kastı bu değişikliğin en büyük engeli olmaya; kendi hastalığını tüm topluma zorla bulaştırmaya devam ediyor. Türkler’in olağan bir sağlıklı gelişim için “baba katili” olmaları gerekiyor. “Baba”yı öldürmeden bağımsız bir kişilik gelişemez
Türklük (ve İslam) yüzyıllar öncesinin göçebe toplumunun ürünü olduğu için o dönemden bugüne ilerleyen bir erime sürecindedir. Bunlar uygulama imkanı olmayan ve hayat gerçekleriyle bağdaşmayan hayali ideallerdir. Hayali gerçekler, somut gerçekler karşısında kaybetmeye mahkumdur.
Hiçbir şeyin Türklüğün (ve İslam’ın) özüyle ilgisi kalmamış. Modern değer yargıları, ekonomi, sanayi, kültür, kılık-kıyafet, müzik, mutfak, takvim, alfabe, kişi ve yer adlarının çoğu vs. Etnik olarak karışık olduklarını kendileri de kabul ediyorlar. Görünüşleri Türki cumhuriyetlerde yaşayanlara hiç benzemezken Avrupa halklarıyla aynı.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25510449/
Beyaz Türkler ve Padişah Tuğrası
27 Mayıs 1960 askerî darbesinden bir müddet sonra, Dolmabahçe Sarayının ana caddeye bakan ihtişamlı giriş kapısının üzerindeki TC levhası kaldırılmış, altındaki tuğra meydana çıkartılmıştı.
Aradan elli küsur yıl geçtikten sonra, İstanbul Üniversitesinin anıtsal kapısının üzerindeki tuğra da açılmış bulunuyor.
Tuğranın ortaya çıkartılması tebrike ve övgüye layık bir hizmettir.
Ne yazık ki, bazı Beyaz gazeteler ve gazeteciler bunu kötülediler.
Fransa krallık rejimini yıktı ama kral heykellerini, kral isimlerini, kral eserlerini kaldırmadı.
İstanbul Üniversitesi binası eskiden Seraskerlik (Genelkurmay Başkanlığı) idi. Bugünkü kapı Sultan Abdülaziz zamanında yapılmıştır ve üzerinde Türk hat sanatının şaheserleri listesinde yer alan büyük sülüs yazılar vardır. Ortada “Dâire-i Umûr-i Askeriyye” yazılıdır. Millî Türk yazısı yasaklandıktan sonra bazı yobazlar bu yazıları kazımaya kalkışmışlarsa da, Darülfünun müderrislerinden İsmail Hakkı Baltacıoğlu bu cinayeti önlemiştir. Yazılar yerinde kalmış, üzerine mermer levhalar konularak kapatılmıştır.
1950 demokrasi inkılabından sonra büyük yazıların üzerindeki örtücü mermerler kaldırılmış, sadece en üstteki tuğranın üzeri açılamamıştı.
Nihayet aradan seksen küsur yıl geçtikten sonra Abdülaziz Han tuğrası da açılmış bulunuyor.
Bir kısım Beyaz Türklerin, bu açılışı tebrik ve tahsin edecekleri yerde kötülemeleri ayıptır.
Bahaneleri de şu: TC harfleri kaldırılmış… Yalan söylüyorlar!.. TC, İstanbul Üniversitesi kelimelerinin başına konulmuştur. Yani hem tarihî bir eser ortaya çıkartılmış, hem de TC muhafaza edilmiştir.
Bir kısım Beyaz Türklerin ne kadar hoşgörüsüz, ne kadar holigan, ne kadar militan, ne kadar bağnaz, ne kadar tahammülsüz ve hazımsız, millî değerlere ne kadar saygısız oldukları bir kere daha ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Onlar kabul etmeseler bile, Abdülaziz Han ve diğer Selatin-i Âl-i Osman Türkiye halkının çoğunluğunun ecdadı ve atasıdır. Onların eserlerinin, hatıralarının korunması gerekir.
Müslümanlar gelenin hatırı için gidene sövmek alçaklığını ve denaatini irtikab etmezler.
Müslümanlar, gerçek tarihe, tarih ve kültür devamlılığına aykırı hiçbir inkılâbı kabul etmezler.
Faşist tek parti zamanında, Padişahlık zamanından kalan birçok mermer kitabe maalesef vandalca ve düşmanca kazınıp tahrip edilmiştir. Bunlardan biri Sultanahmetteki Cevrî Kalfa mektebinin binasının iki kitabesindeki tuğra ve bazı beyitlerdir. Bana inanmayan gidip görebilir.
Tek parti zamanında memleket sathında on binden fazla cami, mescid, medrese, tekke, taş mektep, imaret binası da yıkılmış, satılmış, kiraya verilmiştir.
Tarihî İslam kabristanlarının çoğu da, ya tamamen, ya kısmen tahrip edilip düzlenmiştir. Sadece Üsküdar Bülbülderesi’ndeki Sabatay Sevi dinine mensup Selanikli Beyaz Türk Dönmelerin tarihî mezarlığına dokunulmamıştır.
Şu anda Sur içi Fatih bölgesinde 400’e yakın caminin, mescidin, tekkenin isimleri vardır, binaları yoktur.
Beyaz Türkler, yakın tarihimizde yapılan bu tahribatın ve vandallığın hesabını vermekle yükümlüdür.
Bu hesap onlardan âdil şekilde sorulmalıdır.
Mehmed Şevket Eygi
FACEBOOK, FAŞİST TÜRKLERİN ELİNDE !!!
*********************************
Sayın okurlar,
Artık herkes bilmelidir ki, dünyaya gericilik-ırkçılık-faşizm pompalayan “Dönme-devşirme Türkçüler”, kapitalist-emperyalist Batı haydutlarıyla yoğun bir işbirliği hâlinde olup, internet âlemini de ele geçirerek, kendilerine ve ceberrut TC’ye yönelik en küçük bir eleştiriye bile tahammülleri yoktur !!!
Nitekim, 9 Ocak 2013’te Paris’in göbeğinde kahpece katledilen 3 Kürt Özgürlük kadını için yazdığımız “PARİS’E LANET !” isimli şiirimiz nedeniyle, iki PC’mizdeki şiir ve yazılarımız, korkunç güçlü bir virüsle bloke edilmiş ve Facebook sayfamız (sitemiz), güya “Alman İnternet Polisi” adına kapatılmış ve 100 Euro’luk bir kartı satın almadığımız takdirde ağır para ve hapis cezasıyla tehdidiyle edilmiştik !!!
Şimdi ise, Facebook’ta “sevbilim@aol.de /Alim Azim” adlı site veya sayfamız, muhtemelen, “ELLLERİ HAVADA ‘İNSAN’ ARARDI !” başlıklı şiirimiz nedeniyle, istenen telefon numaramızı vermediğimiz için bloke edilip kapatılmıştır !!!
Ama bu arada, Facebook, hiçbiri genetik olarak gerçek Türk olmayıp, çoğu Balkan ve Kafkas devşirmesi olan, milyonlarca “gözü dönmüş” ırkçı-gerici-faşist Türkçü güruhun, bir TC bakanlığının tabelasında “TC” yazısının silinmesini bahane edip, kendi isimlerinin başına “TC” yazmalarına göz yummakta, hatta teşvik etmektedir !!!
Tüm bu faşist uygulamalar açıkça göstermektedir ki, karşımızda muhatap alacak tek bir mensubunu bulamadığımız “Facebook” adlı bu “CİA-MİT yosması oluşum”, çok tehlikeli bir tuzak olup, bu karanlık faşistlere şahsi bilgilerinizi vermemeniz , aslında hiç yazmamanız, önemle rica olunur…
Selam ve sevgiler.
OZAN BABO / OZAN DAVRAN / FİLOZAN / ALİM AZİM
http://www.serbesti.net/forum/showentry.php?sNo=29160
kendini devlet sanan mallar
Sözcü gazetesinin Twitter hesabı hacklendi
Sözcü gazetesinin Twitter hesabı ‘TakHackTim’ isimli hacker grubu tarafından hacklendi.
Sözcü gazetesinin Twitter hesabı akşam saatlerinde kendisine TakHackTim adını veren ve PKK’ye yakın olduğu gözlemlenen internet hacker grubu tarafından hacklendi. Hackerler, hesabı “Sözcü gazetesi hesabı TakHackTim tarafından özgürleştirilmiştir” mesajıyla ele geçirdiklerini duyurdu.
Hesaptan “Bijî berxwadane YPG”, “Bijî berxwadana Rojava” gibi çeşitli sloganlar paylaşıldı.
http://haber.sol.org.tr/medya/sozcu-gazetesinin-twitter-hesabi-hacklendi-106758
Sözcü ne kadar kötü olsa da arada bozuk saat misali olumlu muhalefet de yapıyor;
http://gazete.memurlar.net/2015/2/15/sozcu.jpg
http://www.sozcu.com.tr/2015/gunun-icinden/meb-tavsiyeli-skandal-karne-onerisi-720257/
http://www.egedesentez.com/medya/cennetin-pezevenkleri-fena-kizdi.htm
TC bir terör örgütüdür
Sözcü Bugün de Faşist Bir Manşetle Çıktı
MEB tarafından Türkiye vatandaşı olan 3 Suriyelinin öğretmen olarak atanmasını 400 bin Türk öğretmen varken, Suriyeliler istihdam ediliyor şeklinde verdi.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ataması yapılan 30 bin öğretmenden 3’ünün Suriyeli olması Faşist Sözcü’nün dikkatini çekmiş. Bu 3 Suriyelinin Türkiye vatandaşı olduğu Sözcü tarafından okuyucuların dikatinden kaçırılmış. Sözcü gazetesinin atanacak öğretmenlerin “Laik, Kemalist ve Türk” olması isteğini habere eklememesi büyük bir eksiklik olmuş.
Sözcü’nün manşeti:
http://www.haksozhaber.net/sozcu-bugun-de-fasist-bir-mansetle-cikti-69298h.htm
Sözcü’den başka ne beklenir ki
http://www.nasname.com/a/turkluge-ozenip-tueklesen-kurdler
Sözcü gazetesinden ırkçı manşet!
Sözcü gazetesinin bugünkü ‘Suriyeliler’i vatandaş olarak istemiyoruz’ manşeti büyük tepki çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı Suriyeliler’e vatandaşlık verilmesi konusu gündemin en üst sırasında yer almaya devam ederken, muhalif yayın organı olarak bilinen Sözcü gazetesi bugünkü manşetinde meseleye ırkçı bir yaklaşım sergiledi. Suriyeliler’in oy deposu olarak görüldüğünü iddia eden gazete, zor şartlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışan Suriyeliler üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yüklendi.
İşte o skandal manşet:
http://cdn.pivol.com/cdn/15388/imgs/070720160958120529388_3.jpg
http://www.f5haber.com/superhaber/sozcu-gazetesinden-irkci-manset-haberi-5878713/
biz de sözcü varakparesini istemiyoruz.
bu paçavra o kadar pis ki çöpe atsak çöp kirlenir.
Cemil İpekçi’den tartışma yaratan sözler
Suriyelilere vatandaşlık verilmesi tartışmasına ünlü modacı Cemil İpekçi de dahil oldu.
Cemil İpekçi’nin Twitter sayfasından Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacılara “Vatanını satıp kaçmış üç milyon uyuz” demesi takipçilerinin tepkisini çekti.
İşte Cemil İpekçi’nin sosyal medyada tartışma yaratan sözleri:
Vatanını satıp kaçmış üç milyon uyuzu bize taze kan diye sokuşturmaya çalışanlar var…
http://www.hurriyet.com.tr/cemil-ipekciden-tartisma-yaratan-sozler-40134775
sözcü kafası bunda da varmış.
hatırlanırsa “muhafazakar eşcinsel” olduğunu söylemişti. muhafazakarlıktan kastının ne olduğu ortaya çıktı; ırkçı-faşist devletçi ideoloji.