Selahattin Demirtaş: Oyunuzu stratejik bir amaç için kullanın
Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan HDP’nin önceki dönem eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, T24’ten Şirin Payzın’ın sorularını yanıtladı. Demirtaş’ın yanıtlarından bazıları şöyle:
– İçeriden bakınca dışarısı nasıl görünüyor?
İyi olmadığı kesin. Ciddi bir karamsarlık ve umutsuzluk herkesi teslim almış gibi. Herkes bir kurtarıcıyı bekliyor, Godo’yu bekler gibi. Bunun böyle gitmeyeceğini herkes biliyor ve söylüyor; ama asıl kurtarıcı özne olan halkı ve halk hareketini merkeze alan bir toplumsal muhalefeti örgütlemeye kimse cesaretle öncülük yapmıyor. Ezilen bütün kesimlerin büyük öfkesi var aslında, fakat bu öfkeyi örgütleyerek değişimin taşıyıcı gücüne dönüştürecek öncülükten yoksun bir ortam var. Her seçim bunun için önemli bir fırsattır aslında, değerlendirilebilirse tabii ki önemli sonuçlar ortaya çıkacaktır.
– Sizinle ve partinizle olan ilişkiniz konusunda pek çok farklı değerlendirme yapılıyor. Mesela HDP’nin sizi yalnız bıraktığını düşünen de var, sizin serbest kalmanız için yeterince uğraşmadıklarını söyleyen de. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu biraz da bilerek veya bilmeyerek kaşınan bir meseledir. Partim de, halkımız da dehşet bir adli ve polisiye saldırı altındadır hâlen. Buna bir de ahlaksızca yürütülen psikolojik savaşı eklerseniz, durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılır. Son 3,5 yıldır merkez medyada tek bir HDP temsilcisine yer vermeyenler, HDP’nin bize sahip çıkıp çıkmadığını nereden biliyorlar? Bunu kaç canlı yayında, kaç HDP’liye sordular ki? Bu nedenle açık yüreklilikle belirtmeliyim ki, HDP de, tabanı da bu zorbaca baskı sürecinde elinden geleni yaptı. Bu saldırı kasırgasında HDP’nin bize sahip çıkmasından çok bizler HDP’ye ne kadar sahip çıkabildik? Asıl ben dâhil herkesin kendine bu soruyu sorması lazım. HDP’nin beni/bizi tasfiye ettiği söylemi son derece yanılgılı bir yaklaşımdır. AKP ve cenahı bunu çok arzuladı, ama ne HDP, ne de halk bu sinsi, ucuz yaklaşıma izin vermedi. Bizler de bu basit tuzağa düşmedik asla. Bu tartışma AKP’nin bize karşı işlediği, işlemeye devam ettiği suçları örtbas etmeye hizmet eder. Bu çevreler utanmasalar, bizi içeride tutan HDP’dir demeye getirecekler. Ben HDP (ve tabii ki DTP, BDP) ile siyasette var oldum, olacaksam da yine aynı ruhla var olmaya devam edeceğim.
– Popülerliğinizin, daha liberal söyleminizin, Türkiyeli olma iddianızın Kürt siyasi hareketi içindeki her kesimden destek görmediği, söylenenler arasında; ne dersiniz?
Siyaset tarzıma, söylemlerime, bazı olaylar karşısındaki duruşuma dair her kesimden eleştiri olabileceği gibi Kürt siyasi hareketinden de olabilir. Bunu saygıyla karşılayıp anlamaya çalışırım sadece. Ben her dönemde çok koşturan, konuşan, çalışan bir siyasetçi oldum. Böyle biri hâliyle eleştirilmeyi de beklemelidir. Hiç eleştiri almamak tuhaf olurdu. Boş boş yerimde otursaydım hiç kimse de eleştirecek bir şey bulamazdı. Öyle olmaktansa, bu şekilde eleştirilmeyi tercih ederim. Mükemmel bir politikacı olmadığımın farkındayım. Eleştiriler iyi niyetliyse bana güç katar, buna da inanıyorum. Ancak HDP çizgisinin genel olarak Kürt siyasi hareketi tarafından desteklendiğini zaten pratik sonuçlardan da görmek mümkündür. Bu, şahsım için de geçerlidir. Unutmayın ki, iki seçimde de HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı bendim.
“Yüzde 0,01 oy alan ırkçı, mezhepçi partiler Türkiye partisi oluyor da, yüzde 12 oyla bütün farklılıkların temsilini sağlayan HDP mi olamıyor?”
“HDP, Türkiyeli olma iddiasından uzaklaştı” diyenlere cevabınız ne olur? Zira “Türkiyelilik” söylemi, sizin 7 Haziran seçimleriyle parlattığınız ve bu sayede HDP‘nin kemik seçmeni dışında da oy almanızı sağlayan strateji olmuştu…
Bu konuda herkes elini vicdanına koyup şu soruya adil bir cevap versin lütfen: Yüzde 0,01 oy alan ve ırkçı, faşist, milliyetçi, tekçi, cinsiyetçi, Türkçü, mezhepçi politikaları savunan partiler Türkiye partisi oluyor da, yüzde 12 oy alarak gerek Meclis Grubu’nda, gerekse parti yönetiminde Türkiye halklarının bütün farklılıklarının temsilini sağlayan ve bütün ezilenlerin hak mücadelesini yürütüp Türkiye’nin her yerinden hâlen oy almayı başaran HDP mi Türkiye partisi olamıyor? Türkiye partisi olmakla ırkçı, tekçi, inkârcı rejimin resmi savunucusu olmayı eş anlamlı zannedenler böyle düşünüyor olabilirler. Kendileri bilirler. Ama HDP Türkiye’nin bütün ezilenlerinin ortak partisidir. Bu yönüyle de Türkiye partisidir. Kimse HDP’den resmi ideolojiyi savunarak köhnemiş sistemin partisi olmasını beklemesin. Bize göre Türkiyelilik o değildir. Türkiye’de en az 20 milyon Kürt yaşıyorken, parti programlarında ve söylemlerinde Kürt’ün K’sine bile yer vermeyenler nasıl oluyor da Türkiye partisi oluyorlar? Asıl sorulması gereken soru budur. Türkiye partisi olmak için Kürt halkını yok saymak mecburiyse, HDP öyle bir parti olmayacaktır. Türkiye’nin bütün halklarının partisi olmaya devam edecektir.
– HDP’nin artık yöneticisi değilsiniz, ama yerel seçim stratejilerini oluştururken sizin katkınız ne ölçüde oldu?
Avukatlar aracılığıyla bizim de fikirlerimiz soruldu tabii. Adaylıklar konusunda görüş belirtmeyi doğru bulmadık, ama deneyimlerimiz çerçevesinde önerilerimizi partimizle paylaştık.
– Avukatlar aracılığıyla yerel seçimlere dair gönderdiğiniz görüşler neydi peki? Nasıl bir strateji önerdiniz? Örneğin; 7 büyük şehirde aday çıkarılmaması sizin fikriniz, öneriniz miydi?
HDP’nin aldığı kararlar benim de genel görüşlerime uygundur; ancak kararları ben değil, HDP’nin Parti Meclisi almıştır.
– Yerel seçimlerden beklentileriniz neler? HDP’nin seçim stratejisini nasıl yorumlarsınız?
Bildiğim kadarıyla HDP 7 büyükşehir ve şehirde aday çıkarmayacağını açıkladı. Bu kararın isabetli bir politik hamle olduğuna inanıyorum. HDP aday çıkarmama karşılığında hiçbir partiyle ne partisel bir çıkar, ne de işbirliği içerisine girdi. Buradaki temel çıkarımız Türkiye demokrasi mücadelesinin genel çıkarıdır. İktidarı ve devleti zorbalıkla, hukuk dışılıkla elde tutmaya çalışan bir gücü sınırlama, geriletme adına sistem içi başka güçlere dolaylı olarak imkân yaratmak bu dönem için doğru ve uygun bir taktik hamledir. Bu hamle ileride yeni ve samimi bir demokrasi bloğunun oluşmasına da zemin yaratabilir. Ama bu yerel seçimlerde faşist bloğun ilerleyişinin durdurulması adına akıllıca ve cesurca verilmiş bir karardır. Eminim ki, HDP tabanı da bu politik hamleyi ve sonuçlarını çok iyi anlıyor ve görüyordur. Bütün tabanımızın bu kararların arkasında tek vücut duracağına inanıyorum. Zaten AKP ve sözcülerinin HDP tabanına yönelik hakarete varan tehdit söylemleri, bu kararın kendilerini ne kadar paniğe sevk ettiğini gösteriyor. Hata üstüne hata yapıyorlar. AKP’nin yerinde olsam HDP’yi ve tabanını el üstünde tutar, toz kondurmazdım. Çünkü siyasi kaderiniz artık HDP’lilerin tavrına göre şekillenecek.
– “AKP’nin yerinde olsam HDP’yi ve tabanını el üstünde tutar, toz kondurmazdım. Siyasi kaderiniz artık HDP’lilerin tavrına göre şekillenecek” diyorsunuz; AKP’nin bunun farkında olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Anketler ortaya çıktıkça AKP bunu tabii ki daha fazla fark ediyor. Ama Türk milliyetçiliği ve şovenizm rüzgârıyla bu açığı kapatabileceğini düşünüyor. Ancak meselenin seçim kazanma boyutu bir yana, toplumdaki bölünme ve ayrışmanın ciddiyetini idrak edebilmiş değiller. Erdoğan’ın HDP’yi “düşmanlaştırıcı” söylemi ısrarla sürdürmesi bunu gösteriyor. HDP “düşmanlığından” kurtulmadan Türkiye’nin nefes alamadığını göremiyor.
– HDP’nin genç tabanında nabız tuttuğumda, “HDP’nin aday çıkarmadığı yerlerde CHP’nin adaylarına nasıl oy vermemiz isteniyor; CHP, Demirtaş’ın cezaevinde olmasının önünü açan dokunulmazlıkların kaldırılmasına oy verdi” diyorlar. Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyiz?
Biz CHP veya başka partiye oy verin demiyoruz, faşist bloğu sınırlamak ve geriletmek için oyunuzu stratejik bir amaç için kullanın veya demokrasinin gelişmesine bir şans tanıyın diyoruz. Hiçbir HDP’li arkadaşım, başka partileri veya partilileri asla düşman olarak görmemelidir. Asgari demokrasi ilkeleri çerçevesinde, birlikte yaşam mücadelesinden vazgeçilmemelidir. AKP ve MHP’yi geriletmek, kullanacağınız oyun etkili bir sonuç doğurmasına bağlıdır. Bu nedenle tüm genç arkadaşlarımı, HDP’nin kararlarının arkasında durmaya davet ediyorum. Bunu da bir yukarıdan gelen talimat gibi anlamak yerine, tüm siyasal gelişmeleri ve olasılıkları göz önünde bulundurarak tartışa tartışa içselleştirmelerini diliyorum.
– HDP’nin aday çıkarmayarak CHP’ye destek vereceğini, ama aslında HDP hâlâ “çözüm süreci” umudu beslediği için bunun AKP’ye yarayacağını söyleyenler var. Ne diyorsunuz?
HDP’nin CHP’yi destekleme gibi bir kararı yoktur. CHP ile veya başka partiyle arasında ittifak ve işbirliği kararı da yoktur. HDP aday çıkarmayarak, siyasi dengeleri demokrasi lehine çevirme gayreti içerisindedir. Bu kararın AKP’ye yarayacağının spekülasyonunu yapanlar, HDP aday çıkarsaydı ne diyeceklerdi acaba, merak ediyorum.
Barış ve çözüm sürecine gelince. CHP yönetimi barış sürecini veya çözüm sürecini arzuluyor da biz mi haberdar değiliz? Biz Türkiye’nin tüm siyasi güçlerinin barış için ortaklaşmasını arzu ederiz. CHP de barış konusunda AKP kadar iradesiz ve isteksizdir. Bunu değiştirmek için mücadeleye devam etmeliyiz.
Sen ne dusunuyorsun Gün Zileli
Demirtaş’a tamamen katılıyorum. 2014’teki mahalli seçimlerde de aynı tutumu savunmuştuk.
bir arkadaşın yorumunu buraya alıyorum:
“Tatava Yapma Bas Geç’ten 5 yıl Sonra”
“Biz CHP veya başka partiye oy verin demiyoruz, faşist bloğu sınırlamak ve geriletmek için oyunuzu stratejik bir amaç için kullanın veya demokrasinin gelişmesine bir şans tanıyın diyoruz.”
“AKP ve MHP’yi geriletmek, kullanacağınız oyun etkili bir sonuç doğurmasına bağlıdır. Bu nedenle tüm genç arkadaşlarımı, HDP’nin kararlarının arkasında durmaya davet ediyorum. Bunu da bir yukarıdan gelen talimat gibi anlamak yerine, tüm siyasal gelişmeleri ve olasılıkları göz önünde bulundurarak tartışa tartışa içselleştirmelerini diliyorum”
“Demirtaş’ın en kritik anda “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışından sonraki ikinci bir liderlik başarısı. Örgütündeki konumu, örgütün dar çevrelerdeki imajı gibi küçük hesabı kazanmaya değil, büyük hedefi tutturmaya oynayabilmek, en vasatından en radikaline kadar sekterlik ve tekkecilik ile yoğrulmuş solumuzda hala ender görülen bir şey, özellikle liderler nezdinde.
Keşke 5 yıl önceki Bas Geç sloganına da düşünmeden linç atakları ile cevap vermek yerine “tüm siyasal gelişmeleri ve olasılıkları göz önünde bulundurarak tartışa tartışa içselleştirme” yaygın tavır olsaydı…”
—