“Savaşçıları Beklerken…”

Ahmet İnsel, Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili, 2004, Birikim Yayınları

Ahmet İnsel’in, Radikal İki, Yeni Yüzyıl, Birikim, Aktüel ve Toplum Bilim gibi dergilerde on yıllık süreç içinde yayınlanmış uzun ya da kısa makalelerinden oluşan kitap, bugünün küresel kapitalizminin piyasa mekanizmalarını, bunun ideolojisi olan neo-liberalizmi inceliyor ve bunun karşısında durması gereken sol tahayyülün kavrayışsızlık, eksiklik ve zaaflarına dikkat çekiyor.

“Tarihi Kapitalizm”; “Yeni Sermaye Birikimi”; “Küreselleşme”; “Liberalizm”; “Türkiye’de Ekonomi”; “Egemen İktisat Öğretisi” başlıklı bölümlerden oluşan kitabın “Giriş” yazısında, bugün reel “cephe”de sürmekte olan mücadeleyi, İnsel, şu cümleyle özetliyor:

“Neo-liberal genler taşıyacak olan yeni kapitalizmle cepheden mücadele etme girişimleri, günümüzde esas olarak küreselleşme aleyhtarı hareketler aracılığıyla sürdürülüyor. Bunun yanında, daha ilk adımlarını atmakta olan yeni kapitalizme kuruluş aşamasında müdahale ederek, onu toplum ve insan merkezli bir kural ve kurum silsilesiyle dizginlemek için verilen mücadeleler gelişiyor.” (s.17)

Kapitalizmin reel dünyasında verilmekte olan bu mücadelede, Avrupa Birliği temelli sosyal demokrat ve sosyalist güçlerin savunduğu, bence son kale, Ahmet İnsel’in de belirttiği gibi, “insani toplum” projesine dayalı, eski sosyal refah devletinin kazanımlarıdır. Ahmet İnsel’in kitabının her satırı, bir anlamda, bu savaşta yer alan, refah devleti kalesini gerçekten de fedakarca savunan sosyal demokrat ve sosyalist güçlere cephane sağlama ve kapitalist dünya düzeninin mekanizmalarını anlamakta güçlük çeken sol güçlere yeni gelişmeleri kavratıp, onları da savunma savaşına katma çabası olarak görülebilir.
Ben, durumu, Bolşevik diktatörlüğe karşı direnen ve Kronstadt’ı ne pahasına olursa olsun savunmaya çalışan devrimci bahriyelilerinki kadar umutsuz görüyorum. Yani, ne kadar savunursak savunalım, o kale, yeni düzenin efendileri tarafından teslim alınacak. Ama elbette bu, elde kalan son direniş mevzilerini sessizce terk edelim anlamına gelmiyor. Kronstadt bahriyelileri, sonuna kadar direndikten sonra, daha fazla direnemeyeceklerini anlayınca, buz tutmuş Baltık denizinin üzerinden yürüyerek Finlandiya’ya sığınmışlardı. Biz de, sosyal kazanımları sonuna kadar savunacak olan sosyal demokratları ve sosyalistleri, bir anlamda, “Finlandiya”da bekliyor gibiyiz. “Yenilmiş savaşçıları” karşılamak üzere, gözlerimizi, alabildiğince uzanan bembeyaz, buzlu ufuklara dikmiş, öylece bekliyoruz.

Gün Zileli,

Kitaplık, Haziran 2004