Özgürlükçülük, Özgürlük Düşmanlarının Söz Özgürlüğünü de Savunmaktır

12 Eylül 1980 darbesinden sonra aynı istasyondan zıt yönlerde iki tren hareket etti: Liberalizm ve anarşizm trenleri.

Liberalizm treninin teorik lokomotifi Karl Popper’in Açık Toplum ve Düşmanları kitabı, makinisti ise, bu kitabın çevirmeni Mete Tunçay’dı. O sıralar, 1970’li yıllardaki kapalı devre okumaya tepki olarak elimize ne geçerse okuyorduk. Karl Popper’i, ilk kez, “sosyalizmin sorunları”nı tartışmak için ziyaret ettiğim bir arkadaştan duymuştum. Arkadaş, tam kapıdan çıkacağım sırada esrarengiz bir şekilde kapının yanındaki büfeye gitmiş, bir kitabın sayfalarını karıştırmış ve “Karl Popper’i okudun mu hiç, çok önemli” demişti.

Oldukça hacimli bu kitabı kısa sürede edinip okudum. Şimdi kitaptan aklımda kalan tek şey var, o da, Karl Popper’in “açık toplum”u koruma adına “açık toplum düşmanlarını yasaklama” görüşü. 12 Eylül diktatörlüğüne ve keza “sosyalist diktatörlüklere” duyduğum tepki nedeniyle özgürlüğe yelken açtığım o günlerde “özgürlükçü” olduğunu sandığım bir yazardan, “iktidara geldiğinde benim özgürlüğümü ortadan kaldıracak olanın özgürlüğünü ben neden önceden ortadan kaldırmayayım” mealinde sözler okumak beni şok etmişti. Liberalizmin diktatörce yüzüyle karşılaşmamdı bu şokun nedeni. Demek sadece komünist partiler değil, liberaller de “gerektiğinde” özgürlüğe son verebiliyorlardı. İkisi de bana göre değildi. Ben mutlak özgürlükten yanaydım. Bu yüzden anarşizm trenindeki yolculuğuma devam ettim.

Bütün reel düzen yanlılarının bana kaş altından bakıp hafifçe gülümsediklerini görür ve “mutlak özgürlük yoktur” dediğini duyar gibiyim. Doğru, her şeyden önce kendileri gibi düşünenlerin çokluğu nedeniyle yok mutlak özgürlük. Peki, bir de başka türlü düşünelim.

Eğer 1917 Devrimi Bolşeviklerin sultası altına düşmeyip başlangıçtaki çoklu yapısını sürdürseydi (1917 Şubat’ıyla 1917 Aralık’ı arasındaki aşağı yukarı bir yıllık dönemde böyle bir durum vardı) ya da Bolşevikler “proletarya diktatörlüğü” adı altında tek parti diktatörlüğüne gitmeselerdi ne olurdu? “Beyazlar İç Savaş çıkartmıştı” diye başlayacaktır bazı arkadaşlar, biliyorum… haberim var. İşte ben de tam burada aynı şeyi tekrarlıyorum. Beyazlar İç Savaş çıkarttığı halde bir yandan devrimi beyazlara karşı savunurken bir yandan da Beyazların söz ve basın özgürlüğüne dokunulmasaydı, dahası onlara özgürlüklerinin her şeye rağmen devrimin güvencesi altında olduğu söylenseydi ne olurdu? Sonuçları ben söyleyeyim:

Birincisi, bu tutum, Beyazların saflarında büyük bir çözülmeye yol açar ve onların saflarına meyil gösteren birçok insan devrimin saflarına geçerdi;

İkincisi, bu tutum, devrime dünya çapında büyük bir prestij sağlar ve dünya devrimi muazzam bir hızla yayılırdı.

Tersine düşünelim. Beyazlara söz özgürlüğü tanıdınız ve onlar da bu özgürlükten yararlanarak halkın kafasını karıştırdılar (devrim yapan bir halkın kafası bu kadar çabuk mu karışır, bu kadar çabuk karışıyorsa demek devrim zaten pek sağlam temellerde yapılmamış); keza yine bundan yararlanarak bir karşıdevrimci ayaklanmayla devrimi yenilgiye uğrattılar. O zaman ne olurdu? Devrim o somut durumda yenilmiş ama aslında özgürlük mesajları tüm dünya insanlığına ulaşmış ve yeni dalgalar yaratmış olurdu. Kısacası, devrimin ve sosyalizmin prestiji bugünkünden çok daha parlak bir noktada olurdu.

Sonuç olarak söyleyeceğim şudur ki, devletler ve devlet iktidarları mantığının dışına çıkıp düşündüğünüz zaman mutlak özgürlük son derece mantıklı ve olması gereken tek şeydir. Ama olayı bir devlet iktidarından, bir başka devlet iktidarına geçiş olarak görürseniz, şu ya da bu yasaklama, diktatörlüğün şu ya da bu şekli, polis, hapishane, ordu, silah, cop, gizli servis vb. kaçınılmazdır. Orhan Pamuk gibi, “Ergenekoncuların” içerde olmasına hayıflanıyormuş gibi yapıp, koruma polislerinin himayesine ve hapishanelerin demir parmaklıklarına şükretmek de kaçınılmazdır.

Bu yüzden bayraklarımıza yazmamız gereken şey şudur: Özgürlükçülük, özgürlük düşmanlarının söz özgürlüğünü de savunmaktır.

Faşistlerin de mi? Evet.

Irkçıların da mı? Evet.

Nefret söylemi kullananların da mı? Evet.

İktidara geldiklerinde bizim özgürlüğümüzü boğacak olanların da mı? Evet.

Neden?

Onlarla gerçekten mücadele edebilmek ve en önemlisi de onlara hiçbir şekilde benzememek için.

Gün Zileli
19 Ağustos 2013
www.gunzileli.com
gunzileli@hotmail.com

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

67 Comments

  1. Sevgili Gün bu Volterian soylu düşüncelerine hak ettiği nitelikte yani fikir yoğunluğu olan bir yazı ile cevap vereceğim. Sadece şunu söylemekle yetineyim şimdilik bu özgürlükçülükle enaylik arasında fark olduğu düşüncesindeyim. Enayilik kendi katlime soylu bir urgan uzatmak bence. Ancak ne olursa olsun düşünceye düşünce ile karşılık verilmeli geçmişiin üzerinden sana saldıran ve seni itibarsızlaştıran yaklaşımları Anarşistler olarak içinde bulunduğumuz fikri sefalet haline veriyorum

  2. Tersine, fikrini bastırdığın kişiye kendi yağlı urganını da vermiş olursun Dilaver.

  3. İyi tamam artık sansür etmeyeyim. “Özgürlükçülük, özgürlük düşmanlarının söz özgürlüğünü de savunmaktır” formülü özgürlük düşmanlarının “eylem” özgürlüğünün kısıtlanması sebebiyle doğru bir formül. Hatta ilke. Ama her ilke gibi kelimenin mutlak anlamında pratikte kullanılamaz. Örneği aslında Gün Zileli’nin yazdıklarında var.

    Eğer 1917 Devrimi Bolşeviklerin sultası altına düşmeyip başlangıçtaki çoklu yapısını sürdürseydi (1917 Şubat’ıyla 1917 Aralık’ı arasındaki aşağı yukarı bir yıllık dönemde böyle bir durum vardı) ya da Bolşevikler “proletarya diktatörlüğü” adı altında tek parti diktatörlüğüne gitmeselerdi ne olurdu? sorusunun yanıtları bana kalırsa yanlış.

    En soyut anlamda, bir fikrin yasaklanınca o fikrin sahiplerinin fikrin kendisine daha da yapıştığı, böylelikle neredeyse çözülemez toplumsal katılıklar doğurduğu tamamen doğru bir gözlem. Ama bu gözlem fikirlerin nereden kaynaklandığını hiç hesaba katmıyor. Fikirler, düşünceler, hele hele de toplumun nasıl olması gerektiğine ilişkin fikirler, takdir edersiniz ki gök yüzünden inmiyor. İnsanın yaşayışından, gördüklerinden vs. ortaya çıkıyor. Feuerbach’ın “Klübede yaşayan klübede gibi, sarayda yaşayan saraydaki gibi düşünür” basitleştirmesine meyletmesek bile, insanların fikirlerinin kendi dar çevrelerinden oluştuğunu, başka yaşamların seslerinin o dar çevrelere bazı durumlarda çok zor sızdığını da görmek gerek. Beyaz Türklerdeki zengin ulusalcılığının ya da islamcı çevrelerdeki küt kafalılığın, bize bu kadar direnebilmesinin yolu bu. Ama bir de başka şeyler gözlemlediği halde, “çıkar” olarak gördüğü düşüncelerin, genel düşüncelere etkimesi var ki, asıl anlatmak istediğim bu. Çıkarlar diyerek, direk maddi çıkarları kastetmediğimi, Lacan’cı tüm dolayımları kabul ederek -hatta onlara rağmen- çıkarlarla fikirler arasında bir korelasyon olduğunu iddia ettiğimi belirteyim.

    Bir şekilde çıkarlarla fikirler arasında bir korelasyon varsa (postmodernistler hiç bir korelasyon olmadığını iddia ederler, de pek yüksek sesle söylemesinler bence) o halde bir sınıfsal içsavaşın ortasında, karşı tarafın (beyazların) örgütlenmesine yol açan fikirlerin (Eşitsizliğin gerekliliği, tarihten gelen Rus ve aristokrat üstünlüğü, Yahudilerin iğrençliği, kadınların ahlaksızlığa düştükleri vs.) bastırılmasında hiç bir problem yoktur bana kalırsa. Çünkü düşünceler – ideoloji aynı zamanda insanları yanyana getiren ve ortak iş yapmaya sevkeden güçlü mempleks yapılarıdır. Eğer bir düşüncenin size zarar vermesini engellemek istiyorsanız, o düşüncenin mempleksler halinde ortada dolaşmasını engellemeye çalışırsınız. Böylelikle bir düşünce, yalnızca belli konularda iddiaları olan, ama her konuyu kapsayamayacak (yani ideoloji haline gelemeyecek) bir halde tutulabilir. Bu tabi ki, mutlak olarak gerçekleşemez. Ama bir önlemden çok bir niyet beyanı, bir tehdittir: “Bolşevikler başta olduğu sürece Yahudilere karşı kışkırtma yapan yayın organları var olamaz. Sahipleri tutuklanır ve gazete çıkmaz.” gibi mesela. Eğer bu düşüncelere izin verirseniz, uzun erimde sizin kazanacağınıza şüphe yoktur diye varsayalım. Böyle bir durumda bile, kısa vadede (1918-1921 arası mesela) o düşüncelerin, eylem odakları doğurmasını durduramazsınız. Ve bu eylem odakları sizin sınıfınızı tekrar köleleştirmek için can atan kişilerse, haliniz harap. Uzun erimden bahsedeceksek, insanlık bilinci tarihsel olarak adım adım “gerçeğe” asimptotik olarak yaklaşan bir eğri değil. Bu Lenin’in Ampriokritisizm kitabında, daha Hegel neyin okumamışken inandığı naif formül. Kısacası, uzun erimde bizim kazanacağınız da kesin değil. Çünkü uzun erimde biz yokuz. Biz şunun şurasında bir kaç on yıl daha varız. Tarihsel olarak bakacağım derken, Tanrı rolüne soyunmayalım, aman diyeyim.

    Soyut anlamda, herkesin yaptıklarının yanlış ya da doğru olduğunu bir gün göreceği yollu düşünce doğrudur doğru olmasına, ama düşünüşten eyleme, özellikle de reaksiyoner-histerik zamanlarda geçmek çok kolayken, eylemden düşünceye geçiş inanılmaz zaman alır. “Bilmem kim hem bolşevik hem yahudiymiş, hadi gidelim kafasını keselim” demek ve yapmak çok kolaydır. Ama “Biz bu haltı yedik de, bu adam aslında bizim haklarımız için savaşıyormuş, pişman olduk yaptığımıza” demekse inanılmaz zordur. Hele hele günümüzün “patolojik narsisist” çağında, dün küfür ettiği şeyin, bugün propagandasını yapanların hiç mi hiç pişman olmadıkları bir çağda çok çok çok zordur. Ben hala Ayhan Çarkın’ın kafası gidik açıklamaları dışında, Kürtleri asit kuyularına attım diyen ve bundan pişmanlık duyan kişi pek göremedim. Evet tüm toplumu etkileyen bir devrim yaşanmadı ama 20 yıl geçti be yaf. Tecrübe elde etmek, insan oğlu için inanılmaz yavaş bir süreç. Herkese de bilim adamlarının pozitivist “dene, yanıl, kuram kur, dene, doğrula, doğrulayamadıklarını halının altına süpür ve böyle böyle ilerle” metodunu aşılayamayız. Aşılasaydık bile, halının altına süpürülenlerle baş etmek zorunda kalırdık bu sefer.

    Eğer Bolşevikler, 1917 Ekim’le Aralık arasındaki Bolşevik-Sol Sosyal Devrimci-Anarşist koalisyonunu devam ettirebilselerdi ne güzel olurdu. Ettiremezlerdi, çünkü o insanların bir bölümü Bolşeviklere katılırken, bir bölümü işi suikastlere vardırdı. Ve eğer buna rağmen Bolşevikler Beyazların düşüncelerini engellemeselerdi, özellikle Rus köylüsünün kentli aristokrat/burjuva/küçük burjuva katmanlar tarafından ele geçirilmesini önleyemezlerdi. Çünkü, isterse galaksi devrimi olsun yüzlerce yıllık fikirler bir çırpıda silinmezler. “Dünya devrimi” diye bağıran bir bolşevik bir Rus köylüsü için sapık bir figürdür. Oysa, “Rusya anaya, toprağına ihanet etme!” diye bağıran iyi giyimli çar sakallı aristokrat, o Rus köylüsünün içinde bir şeyleri kıpırdatmayı başarır. Hele hele de çeşitli konularda, birbiriyle çelişkili olsa bile kullanılabilecek yüzlerce bahane varken Çarcı bir mempleks, Rus köylüsünü tam kalbinden vururdu. Zaten Stalin’in zaferi tam da budur. Ama içsavaş zamanından bahsediyoruz henüz. Neyse, bir kez Rus köylüsünü tamamen kaybettiklerinde (ki aslında bolşevikler Rus köylüsünü asla kazanamadılar) köylerden kentlere çalışacak insan kalmadığı için göçen/göçtürülen yeni işçi sınıfını da elde tutmak imkansız hale gelirdi. Eski işçi sınıfı da iç savaşta öldüğüne göre, olanların on katı olur, iktidar boşluğunu dolduracak ilk general koltuğu kapıverirdi.

    Soruyu yanıtlarsam, yanıt “Yenilirlerdi” olmalıydı. Daha mı iyi olurdu yenilselerdi? Bu ayrı bir soru. Yanıtım tabi ki hayır olacak. Ama “yenilmeyelim” mantığıyla değil. Bolşeviklerin bu Pirus zaferinin bir olasılığı canlı tuttuğunu düşünüyorum. Neyse.

    Şu “onların araçlarını kullandığımızda onlara benzeriz” soyutlamasını daha sonraya bırakıyorum. Yalnızca “zaten onlara benziyoruz, çırpınmanın alemi yok” diyeyim bir tek.

  4. “Voltercilik” meselesi hakkında görüşlerim :
    * Bir şeyin yasaklanmasını talep etmek daha en başta sorunlu bir eylemdir. Çünkü yasaklama yetkisi zaten iktidarı tekeline almış öznede bulunduğu için bir şeyin yasaklanmasını talep etmek; yasaklama isteği eğer iktidardaki öznenin çıkarıyla örtüşmüyor ise karşılık bulmaz, örtüşüyor ise iktidardaki öznenin kendi gücünü tahkim etmesine hizmet eder.
    * “Bizim” açımızdan demokrasinin ve özgürlüklerin gelişmişliği, (a) “Hakim sınıflar+devlet” iktidarının iç çelişmelerinin büyüklüğüyle; (b) Hakim sınıflar+devlet iktidarıyla çelişme halinde olan “dış unsurların” (emekçiler ve diğer ezilen topluluklar) gücü ve toplamda oluşturduğu nesnellikle ve (c) Halihazırdaki kümülatif kazanımların devrimci öznelere sağladığı imkanlarla orantılıdır.
    * Eğer gerici, faşist, nefret söylemcisi vb. muhtevaya sahip bir politik odak bile (a) ve (b) maddelerinde değindiğim çelişmelere olumlu girdiler sağlıyorsa ve (c)’yi öznenin niyetinden bağımsız da olsa genişletme potansiyeline sahipse, bu girdilerin sağlandığı anlarda ve yerlerde, bu öznenin bile özgürlüğü savunulmalıdır. Zaten (a), (b) ve (c)’deki koşullarından hiçbirini sağlamayan bir gerici özne, politik arenadaki diğer gerici öznelerin aksine “hakim sınıflar+devlet” iktidarı tarafından kollanıyordur, büyük olasılıkla (örnek: BBP/Alperen Ocakları, Türk Solu dergisi, Hizbulkontra vb.)
    * Son olarak, asıl mesele gerici-faşist bir düşüncenin politik ve toplumsal alanlarda iktidar olup olmadığıdır. İktidarlaşmadığı sürece her düşünce savunulmalı, veya her düşünceyle iktidarlaştığı ölçüde mücadele edilmelidir.

  5. Ha unutmadan, altını çizeyim yukarıda anlattıklarım savaşın hararetli noktasında geçerli. Ve politik bir eylem. Yani geleceği yaratmakla ilgili, geleceğin kendisi değil. Yoksa fikirleri yasaklamak, sokaklarda kitap yakmakla eş değerdir. Kavgam’ın ya da kutsal kitapların bile özgürce okunması ve tartışılması gerekir. Savaşın harareti 251 Fahrenheit’ı geçmedikçe problem çıkmaz yani. Belki biraz sararır, solar… :p

  6. Nazilere hümanizm dersleri vererek onları ehlileştireceğini sanacak kadar çaylak veya saf olmadığına göre hümanist bir insansın ki bu da suç değil. Özgürlükçülükse otoriteyle savaşmayı öngörür, iktidar olamamış ya da alaşağı edilmiş nazilerle sevişmeyi değil.

  7. demek bu kadar anlayabilmişsin.

  8. özgürlükçülük nedense zilelinin zihnini çok meşgul etmesinin nedenlerinden biri özgürlükle olan sorunu olabilir.nedendir bilinmez sürekli eski efendilerin özgürlüğüne kafayı takıp kendini en özgürlükçü ilan edebileceğini sanıyor hazret.diyelimki eski efendiler son dönemde iktidarlarını yeni efendilere kaptırmasaydılar bizim gibi bütün alternatifleri gibi yeni efendilerede zülmetmeyeceklermiydi?efendilerin iktidar yarışından bize ekmek çıkmaz galiba zileli mokunda boncuk varmış gibi bir türlü özgürlükçü bir konu bulamayıp darbeci ırkçı mıllici ulusalcı devletçilerin özgürlüğünden bir türlü eski ve yeni efendilerin zülmettiği asıl özgürlük ihtiyacı olan gariban halkımıza ve sorunlarına yazı yazabilme sırası bulamadı.ne yapsın o da haklı işini yapıyor.1917 şubat ekim devrimlerinden sonra savaş köminizmi beyazlar hepsi bahane sorun marxizmin leninist yorumu devrim ve parti teorisi sorunludur bütün bunlar katı merkezci parti ve devlet savunucusu olup kendi özgürlüğünden başka her türden özgürlük karşıtı olup 22 de nep programındaki talepleri dile getiren sol sosyal devrimciler ve anarşistleri karşı devrimci diye kapatıp hapsetmişlerdi beyaz ordulara karşı mahnonun anarşist ordusundan faydalanıp beyazlar yenildiği gibi mahnonun komutanlarını asmışlardır bookchin in dünya halk ihtilaleri tarihindeki anlatı bütün gerçekleri açığa çıkarır hatta emma goldman bolşeviklerin devrimi nasıl öldürdüklerini bizzat görerek ilk yazanlardandır hala bu yaşanmışları kömüntern anlatısı ile stalinist leninist yorumlardan etkilenerek anlamaya çalışmak sorunludur.zileli bunu farketmesine rağmen kendi özgürlük sorununu bir türlü anlamamıştır?

  9. Gun Eline saglik.

    Yeni toplumun temel felsefi bakislarindan en onemlisini net bir sekilde ortaya konmus.Sabirla bu bakis acisini savunmali ve gelistirmeliyiz.Kendisine guvenen ve gelecegi yasanmis tecrubelere yeniden yeniden yaratma cabasidir.

  10. İşin özü bence son cümlenin son yarısında: “en önemlisi de onlara hiçbir şekilde benzememek için”. Bunu ben, başka bir dünya kurabilmek için başka bir dünya önermek ama sadece önermek değil, aynı zamanda o başka dünyanın temellerini atmak olarak anlıyorum. Bir başka deyişle, yarınlar bugünden kurulur, bugüne boyun eğen yarını bugüne mahkûm eder.” Bugüne başkaldırdığını söyleyen, bugünün araç ve gereçlerini kullanıyorsa, o başkaldırı ne kadar yüce amaçlı olursa olsun döner dolaşır bugünü yarına taşır. Araçlarla işlevleri arasındaki diyalektik bağ bu.

    Öte yandan “zaten onlara benziyoruz, çırpınmanın alemi yok” cümlesinin birinci yarısı ne kadar doğruysa, ikinci yarısı da bir o kadar teslimiyet ifade ediyor. Bu nedenle o satırları yazan arkadaşın o uzun yazısında sorunlu bir sürü yaklaşım üzerine eleştirmeye girmenin de pek anlamı kalmıyor.

    Söz konusu olan, marxizm-leninizm de dahil sınıflı düzenin dayattığı paradigmalarla kopuşamamaktır. Olaylara bu paradigmaların çerçevesinden bakınca da “Pirus zaferinin” “canlı tuttuğu” “olasılığın” teselli kaynağı olması normal. O olasılık -suikast üzerine vb. gibi diğer yazılanları da dikkate alınca- bana, tüyler ürpertici bir olasılık olarak geliyor..

  11. Hakaretten başka diyecek bir şey bulamayacağın belliydi, nazi olmadığım için insancıllığın bitiverdi ve hemen aşağılama.. Herneyse ben de gayet iyi anladım başkaları da.Sen nazilerin özgürlüklerini savuna dur, bunu anarşistlik adına da yap istersen ama kimse yemez öyle kolay kolay.

  12. Gün Bey ifade özgürlüğünün sonuna kadar korunması noktasında sizinle hemfikirim.Bu bize Voltairelerden miras kalan çok önemli bir değerdir.Yalnız düşünce özgürlüğünün sınırları nefret söylemine kadar uzatılamaz.Bu noktada sizden ayrılıyorum.Nefret söylemine ”özgürlüğün”tarihte çok ağır sonuçları vardır.
    Yazınızda devrim ve şiddet sorunsalı üzerinde yoğunlaşmışsınız.Evet Bolşevik devrimi sırasında Beyazlara ifade özgürlüğü verilmesi ideal olanıydı;ama aynı beyazlar şiddetle devrimi boğmaya kalktığında onlara devrimci şiddeti uygulamakta kaçınılmazdır.Bu ister kabul edelim ister etmeyelim;devrimlerin tunç yasasıdır…Devrimin tanrıları oluk oluk kan akıtıyorsa bu onların tercihi değil,yıkılan sınıfların dayatmasıdır.

  13. Ben Beyazlar bastırılmamalıydı demedim. Söz özgürlükleri bastırılmamalıydı dedim. Onların söz özgürlüğünü bütün yaptıklarına rağmen savunmak onları bastırmanın da da iyi bir yöndemiydi aslında. Unutmayın ki, her baskı direniş doğURUR.

  14. Günü anlamamak imkansiz. Cok acik yaziyor.Herkes anliyor..

    Gün Silivredekinler Nazi dir ama Sol cepheye girerler vede birlesmelidirler. Bknz. daha önce yazilarina.. solu birlestirme önerisine..Cok bariz sekilde onlari sol cephede gören yazilari var. Bunlar dil sürcmesi falan degil cok acik beyanlardir..

    Gün ne yapmaga calisiyor? oda acik.. Silivri icin cyaklayip Gezi Parkini Ergenekon Parkina dönüstürüp arkasina bu sefer ülkücü, ülkücü kemalistleride alip isyan ettirecek.
    Misirdaki gibi bir durum olup iktidari yikilacak vede Silivridekinler kurtarilacak.. Fantazyasi bu..

    Tabi onlarda kahramanimiza bir afferin verecekler..Kürtlere Ermenilere ne yapildigini hatirlatip baslarina ne gelecegini bildirecek,Ermeniler cenelerini kapatdiracaklar,Gavurlarin istanbulda her adimini ölcecekler,Yunanlilar,rumlarlara Türkün büyüklügünü gösterecekler vs. vs..
    Türkiye ozaman Sahlanacak!

    Günü Soldan koparmak imkansiz.. IP den hicmi hic..

    Biz iyi anliyoruz Günü..
    Sorunda sadece su; Gün anliyormu?…..

  15. en azından sizi anladığımı söyleyebilirim. iyi bir çarpıtıcı olduğunuzu anladım.

  16. sitedeki yorumları da aç o zaman faşistlere, nefret söyleminde bulunanlara, ırkçılara. Ana avrat küfürleri düzenlere. Neden açmıyorsun?

  17. “Yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır.” ? neye göre incelenecek? Kaldır “incelemeyi” de o halde.

  18. Bu site üç yıl boyunca medaratörsüz çalıştı. Sonuna kadar direndik denetimsiz yorum girmesi için. Ancak öyle bir noktaya geldik ki, bunu istismar eden AKP ve polis masası buraya olmayacak şeyler yazdı. Bunun üzerine sitede çoğunlukla yazan arkadaşların da onayını alarak hiç istemediğimiz böyle bir uygulamaya gitmek zorunda kaldık. AKP ve polis masası denetimi görünce elini ayağını siteden çekti. Şu kadarını söyleyeyim ki, birkaç küfürlü yorumun dışında gelen bütün yorumlar onaylanmıştır. Yorumlara şöyle bir bakarsanız bunu göreceksiniz.

  19. Şu ana kadar sadece küfür eden yorumlar engellendi. Irkçı bir yorum gelse neden engelleyeyim ki. Onun fikirlerini eleştirmeyi vesile ederek ırkçılıkla mücadele etmiş olurum. İstersen bir deneme yapalım. Mesela sen numaradan da olsa yaz bir ırkçı yorum. Ben de cevap vereyim. Fena mı olur:) Küfürlü yorumlar ise konmuyor, çünkü küfür konumuz dışıdır.

  20. Irkçı fikirlerle tartışırım ama polis masasının saçmalıkları gerçekten tartışma dışıydı. Bu yüzden engelleme yoluna gittik. Fikir tartışması düzeyinde burası her türlü fikre ve söyleme açıktır.

  21. Gün, bu yazına tümüyle katılıyorum. Düşmanların bile ifade özgürlüğü çok doğru bir yaklaşım. Eğer haklı olduğuna inanıyorsan bunu savunursun. Fikir mücadelesini kazanacağını düşünüyorsan bundan kaçmazsın.

    Yazının bitiş cümlesi de çok doğru ve güzel; “onlara hiç bir şekilde benzemesek için…”

  22. “Benzemesek için” olacaktı.

  23. 🙂

    “Benzememek için” olacaktı.

  24. yalanını sevsinler resmen site iktidarını savunan özgürlükçü anarşist sen olmalısın zileli akp liyi sansürleyip ırkçı şöven faşistlere siteyi açmayı savunabildiğine göre bütün bunlarda 10 nolu yorumun ne isabetli olduğunu kanıtladın bütün çaban darbeci ırkçı millici devletçi faşistlerin arasında ip de eski yerini sağlama güzellemelerini ve yazılarının işlevini anlamadık sanma düş yakasından anarşistlerin samimice kimliğini ve amacını açıkla?bunca olumlu öz eleştirinin sahibi zileli şimdide anaeşizmle alakam yoktur o seviyede özgürleşemedim eski efendiler ip ve ulussalcı ortodoks solcuyum dede rahatla

  25. O halde soralim; Polise ve ajanlara bu kadar dikkatlisiniz.Peki
    Mitle,Itle iliskisi oldugu bilinen Ip-aydinlik grubunun en üst düzeyindeyken kendinizi hic rahatsiz hissetmismiydiniz?
    Yoksa tersine ozamanlar ‘ Devlet icinde Kolumuz,gücümüz” diyerek gururmu duyuyordunuz?

    Idealist genclerin,sadece siz degil yüzlerce “ Dönek”lerinde icinizde Migdesi bulunan olmadimi?
    MIT,Devletin Gizli Teskilati,Askeri Harekat Teskilati gibi insanin brrr brrr edecegi örgütlerle bir Sol Örgütün iliskisi o idealist genclerde Güce tapinmagami yönelti?
    Küfürlü degil ama belalti gibi olacak..
    Kuzu kuzu kucaginami düstünüz yavrular.?…

    Dürüst insani herkes sever.. O savundugunuz eski arkadasiniz birgün acikca söylerse; evet Adolf büyük bir alman milliyetcisidir.Iste ozaman belki Fikrimiz biraz degisir..

  26. Cevap olarak Bkz.: “Anti-emperyalizm ve Ulusalcılık” bölümündeki yazılar.

  27. yine cevap olarak bkz: Gün Zileli,Havariler, İletişim Yayınları
    Sapak, İletişim Yayınları

  28. Yalnız, bir tek şu “özgürlükçü”nün mesajlarını yasaklasak?.. 🙂

  29. Gün Zileliyi muadillerinden farklı kılan samimiyeti bence. Biyografik kitaplarının tamamını da diğer kitaplarını da keyif alarak okumamın nedeni samimi ve hissiyatını teorik bilgisi ile örtüştürüp geçmiş hamasetinden arındırıp doğrudan yazması. Neticede adam “bana gerçek fikrimi söylersem ne yafta yapıştırırlar, lafı yumuşatayım” kaygısı ve fobisi ile hareket edip riyakar, taktik yazılar yazmıyor. Ya da bende yarattığı algı böyle. Gördüğü açık haksızlığa karşı görüşlerini dolandırmadan ifade ediyor.

    Bu noktada karşıt fikirdekiler dönüp dolaşıp “Silivri dekiler iğrenç, siyasi sabıkalı insanlarla – Senin eski kayınbiraderin” sarkacında gidip gelen bir kısmı da bence belden aşağı muhalif yorumlar yazıp duruyor. Eski efendi yeni efendi saçmalıklarına girmeden şu soruların cevaplarının verilmesi bence tartışmanın özünü oluşturuyor;

    1- Silivri dekilerin Adil yargılanma hakkı olmalı mı? Silivri deki yargılamanın adil olduğuna inanıyor musunuz? Silivri deki ceza infaz uygulamaları haksız mı, haksız bile olsa sizi keyiflendiriyor mu?

    Benim fikrim “İsmi doğu perinçek, Türkan Saylan, İlhan Selçuk, İlker Başbuğ …” kim olursa olsun ismi ve geçmişinden bağımsız olarak insanların adil yargılanma hakkı olduğu yönünde. Dolayısıyla adamların geçmişindeki siyasi dengesizlikleri öne sürerek “hahahha geçmişin cezasını çekiyorlar birazda onlar çeksin diyemezsiniz” Bu sizi geçmişlerinden ve eylemlerinden dem vurup “imralı da niye yaşatıyoruz hemen asalım” diyen faşistlerle, yargısız infazcılarla ve 12 eylül adaletiyle aynı tarafa düşürür. Onlar zamanında solcuları, kürt gençlerini adil yargıladılar mı, jargonu da bu duruma karşıt bir argüman olamaz zira kötü misal hangi iktisadi sistemin hukuk düzeni olursa olsun emsal olamaz. Kabaca birinin işkenceci olması ona işkence yapılmasını meşrulaştırmaz.

    Adil yargılanıp yargılanmadıkları umurum da bile değil söylemi de bu noktada çok gerçekçi değil çünkü GZ yargılama hakkında ne zaman iki kelam etse adama tankla topla karşı saldırıya geçiyorsunuz ki buda yargılama ve sonucunun çok umurunuzda olduğunu net olarak gösterir

    Cezaların infazında ve adli tedbirlerin uygulanmasındaki kötü muamele düzeyindeki hak ihlalleri ve faşizan uygulamalar ise bu sitedeki herkesin yıllardır karşı durduğu, siyasi tutsaklara yapılmaması gerektiğini haykırdığı somut kötü uygulamalar. En azından fikri yönden tutarlı olmak adına Bu muamele “X’e yapılırsa kınarım doğuya yapılırsa keyiflenirim” diyemezsiniz. Benim fikrim ceza ve tedbir uygulamalarının haksız olduğu ve böyle bir haksızlığa muhatap olan kim olursa olsun doğru bulmayacağım şeklinde. Ronigillerle, rasim ozan-nagehan çifti gibi bu uygulamaları zevkle karşılayamanında hiçbir insana yakışmayacağını düşünüyorum.

    2- Silivri dekilerin, Ulusalcıların fikir özgürlüğü olmalı mı?

    Fikir özgürlüğü halihazırda günümüz koşullarında toplumun “olmazsa olmazı” şeklinde algılanmalı Fikri ve teorik düzeyde en birikimli kesim olan toplumun sol kesiminin altyapısız ve tutarsız karşıt doktrinlerden çekinecek bir durumu olmadığını düşünüyorum. Bu fikirlerin Perinçek veya benzerleri tarafından ifade edilmesi karşı tezlerle toplumun önünde bu fikir ve kişilerin teşhir olmaları imkanını ve sonucunda beraberinde getirecektir. Bu konuda devrim aşamasında bile fikir özgürlüğünün ortadan kaldırılmamasını ve baskı altına alınmamasını savunan Rosa’nın doğru referans olduğunu fikrindeyim. Rosa her şeyden önce, tam da emekçi kitlelerin siyasî faaliyetinin teminatını oluşturan ve onlar olmaksızın “halkın geniş kitlelerinin egemenliğinin büsbütün düşünülemez” olduğu demokratik özgürlüklerin – basın, örgütlenme, toplantı özgürlüğü – Bolşevikler tarafından baskı altına alınmasından endişelenmiş ve net bir şekilde uygulamalara karşı çıkmıştı.

    Neticede fikir özgürlüğüne fikrin sahibine bakmadan sahip çıkmak hem stratejik hemde esas itibarıyla doğrudur. Ayrıca günümüz muktedirinin elini zayıflatmak zorba yöntemlerle toplumu sindirmesini önlemek için taktik olarak da doğru bir argümandır. Kaldı ki bu noktada ülkemizde yapılan en büyük hatalardan birinin sadece zarfa bakmak olduğunu düşünüyorum. Zarfa değil mazrufa bakmak en önemli kazanımlardan biri olacaktır. Gezi deneyiminin de en önemli katkılarından birinin insanların önemli bir oranda “kimin söylediği ile değil ne söylediği” ile ilgilenerek buna göre refleks geliştirmesi olduğunu düşünüyorum onun için bu konuda da net olarak ayrımsız şekilde fikir özgürlüğünün savunulmasının doğru tavır olacağını ve gezi direnişinin kitlelerin ağızdan bağımsız olarak doğru fikri sahiplenebileceğini gösterdiği fikrindeyim. Bu karine ortadayken eski alışkanlıklara rücu etmemek gerekiyor.

    Aksi görüş bizi İktidarın muayyen olmayan nefret suçu tanımı, zararlı fikir vb. yaftalamalarla her türlü TMŞ operasyonunu meşrulaştırmasına kadar götürür. Avukat operasyonlarından dergi baskınlarına hepsine kılıf olur. Daha küçük modelleri de üniversitede dergi satan gençlerin stantlarına saldırır tehdit ve şiddet eylemleri yapar zorbalıkla fikirlerin söylenmesine müsaade etmez, iki yüzlülüklerinin teşhir edilmesine engel olur.

  30. dünkü mesajım neden yayınlanmadı?..içinde küfür,hakaret olmadığına göre düşüncelerimi mi beğenmediniz?..hani özgürlük!

  31. Yayımlanmamış hiçbir mesaj yok. Arama motorundan “Engin” adını aradım. “Engin Çetinel” adına iki mesaj çıktı, eski tarihli, ikisi de yayımlanmış. Arada bize ulaşmamış olabilir. Yeniden yollayabilir misiniz?

  32. 20 Ağustos tarihli yorumlara da baktım. Hepsi yayımlanmış. ama sayesinizde onaylanması unutulmuş 19 Ağustos tarihli, HZ Korkmaz adlı bir yorumu buldum, onaylanması unutulmuş. onu da onayladım.

  33. Gün hocamiz gibi küfürden nefret eden AKP li bayan hoca sinif cocuklarini Hayvanat Bahcesine götür..
    Ereksiyon halindeki fili gören cocuklar ciglikla bu nedir bu nedir demege baslar.. Ögretmen bu bir sey degil!!,birsey yok! diye olayi kapatir. ordan gecen bir beyefendi ise bu zencileri cok simartmislar der!

    Bir gercegi carpitmanin yoksaymakta hünerdir. Sizin dedikleriniz bu fikradanda komik.. Somut gercekleri düsünmediginiz icin biz soralim daha iyi düsünebilmeniz icin..

    1) Gizli Devlet,Devlet icinde Devlet olgusu varmiydi TC tarihinde?
    2) Bu Gizli Güc herzaman tüm iktidarlardan bagimsiz olarak Kendilerine irkci -sövenist Kemalist,Mhp vari bir ideolojileri temsil etmiyorlarmiydi?
    3) Bunlar Iktidarin aleti degil tam tersine iktidari deviren gücünde merkezi degilmiydi?
    4) Her dönem iktidarlari bile tehdit eden bu güc simdi nerde?
    5) Bu dava AKPnin simdiye kadar yaptigi en önemlisi degilmi?
    6)) En önemlisi! BuDava herdava gibi CAYDIRICILIK etkisi olmamalimi? Yani Disarda kalmis,Darbeci,ceteci düsüncelere sahip olanlararda ders olmuyormu?
    Gün Zileli garanti veriyormu bu zanlilarin temiz oldugu vede tekrar böyle organize,yapilanma isine girmeyecegine?
    Isyan arkadasinin gücüyle bunu saglayabilecekmi?

    Demireli Kendinden sanan IP ciler en güzel yorumu yapar karardan önce. Bu büyük bir olaydir! Bu lafin anlamini anlayabiliyormusunuz?

    Bende ne davayi okudum nede kisileri yakindan tanirim..Esasi görürüm.. Gerisi icerdekinlerin agziyla dersek,
    Mesele Özgürlük,adalet ( vatan ) ise gerisi tesavatir..

  34. Sanırım Türkiye’nin ortamından epey kopuksunuz. en az 6 yıl geride kaldığınızı söyleyebilirim. “Gizli devlet” dediğiniz şey bugün AKP iktidarının emri altında bulunmaktadır. Eskilerden de AKP’ye biat edenler (Çiller, Mehmet Ağar vb.) AKP iktidarının himayesi altındadır. Hırant Dink’i öldürenler de öyle. AKP iktidarı Hrant Dink cinayetini birkaç kişiyle kısıtlayıp üstünü örtmüştür. Çünkü bu c inayetin içindeki emniyet mensupları bugün AKP’nin yüksek görevlerinde bulunmaktadır. Ergenekon’dan yargılanıp gerçekten geçmişte “gizli devlet”e mensup olanlar, bu suçları dolayısıyla yargılanmamıştır. Faili meçhul cinayetlerin hiçbir bu davanın gündemine bile gelmemiştir. Bu dava sizin gibileri AKP’nin kuyruğuna takmaktan başkaca bir sonuca varmamıştır.

  35. Devletin gizli gücü kendinde olmasi baska o gücün Ur gibi kendi basina olmasi baska.
    Herhangi bir olay varsa devleti,Akpyi sorumlu tutmak baska Kontrolsüz bir Gizli örgütün yaptigi genellikle fasist eylemlerden kimi sorumlu tutacaksininz?

    Hrant olayida Akpnin sorumlulugudur ,ama herkesin sorumlu olmasi gereken olaydir.
    Bu olayi AKP nin yaptigini hic sanmam. Gizli devletin falan da degil.Mhp lilerin falanda degil..
    Son derece caylakca yapilmis bir cinayetdir.
    Bu olay Türkiyede Ermeni düsmanligini fanatik bicimde savunanlarin sonucudur..

    Eski dostunuz yazdigi gibi gecenlerde” Ermeni ve Kürt tarihi hainlikler tarihidir” . Bu zihniyetin fanatiklestirilmesi Hrantlari öldürtür..
    Komplo düsüncelerle,camur yapma yoluylada TC nin basindaki bir belayi atmasini önleyemezsiniz..

    Gün Zilenin Fanatik Nazi düsünceli Silivredekinler icin Pankart acip ,yürüyüs yapmaga kalkmasinida kimsenin anlayacagini hic sanmam..

    sizin eski dostunuz bana Nürnberg davasinda yargilanan J.Streicher hatirlatiyor.. O kadar irkci,yahudi düsmani idiki Naziler bile kendinden uzaklastirmistilar..
    hic bir olayada katilmadigi halde asildi.. iyide oldu..
    Silivredekinleri esas sol yargilamali hemde ilelebete..

  36. Zaman herseyi gösterecek. Ilerde hersey daha iyi ortaya cikacak. Bunlarin sucu,durumu ortaya cikinca ne diyeceksiniz?

    Özür dilerim,bilmiyordum lafiyla gecistiremezsiniz.. Yanlis isthbaratle öldürüldü affedersiniz deyipde olmaz.. Niye kendinizi bu Riske atiyorsunuz? Kimin icin?

    Biz yaniliyorsak? Simdiden söyleyimm. Bosver iyi oldu bu irkcilara..banane..sanane.. hehe..

  37. siz olsanız mesela Mustafa Balbay’ı da asardınız. AKP iktidarına şükretmek mi gerek ne:)

  38. Adalet bir gün size de lazım olabilir.

  39. 3M migros.roboski akpdir.gezideki şehitlerin sebebi akpdir.hızlı tren faciasından afyondaki cephaneliğe kadar herşey akpnin yönetme şeklinin sonucudur.ermenileri düşman gösteren akpnin bakanı cemil çiçektir.küçük faşistçikler iktidar partisinin bakanınımı daha fazla dinler?kıçıkırık perinçekimi?dürüstçe cevap ver.

  40. Anonım sorun sılıvrıdekılerın nıtelıgı degıl sıyası davaların hukukı(!) nıtelıgı ve adıl yargılanma hakkı. Yukarıdakı mantıgın kck davalarındakı ceza ve ınfaz uygulamalarındakı hukuksuzlukları ıfsa eden ve kamuoyu yaratmaya calısanlara karsı sıradan bır mhp lı veya akp lının bosver ıyı oldu kurtlere banane, sanane demesınden hıcbır farkı yok. Bu mantıkla Yarın f tıpı hucrelerın ınsanlık onuruna aykırı oldugunu soyledınde beter olsun komunıstler cevabını aldıgında adıl yargılanma hakkının gorecelı kısıye ve sıyası gorusune gore degısen bır hak olmaması gerektıgını sanırım bır kere daha dusunursun. Dogu perıncek fobısı ıle en temel ınsan haklarından bırının yok sayılmasını alkıslarsan bu uygulamaların yarattıgı ıctıhatlar hayatının bır yerınde mutlaka olumsuz bır sekılde karsına cıkar hele bu sıyasal yargıyı kanlı pazardan bugune necıp fazılların, mehmet sevket eygılerın yetıstırdıgı adamların bakanlık yaptıgı bır ıktıdarın elıne verırsen bu olumsuzlugun nasıl katmerlenegını bır oncekı gunu arattıgını hep beraber ızlerız.

  41. Düşünce özgürlüğünü savunan bu yazı nasıl olmuş da yine ergenekon’a gelmiş, anlamak zor. Ne ilgisi var ergenekoncularla düşünce özgürlüğünün? Onların düşüncelerinden yana içeride olduklarını mı düşünüyor ki konuyu buraya getirmiş yorumcular?

  42. Sevgili gün bence yazında muhtemelen farkında olmadığın bir konuda yanlış ifade yaptığın kansındayım. Volterin ünlü sözü ile “Senin fikirlerinden nefret ediyorum, ama o fikirleri savunman için hayatımız vermeye hazırım”. İmdi İlker Başbuğ fikirlerinden dolayı mı hapiste, ya da Veli Küçük, Hasan Iğsız, Tuncay Özkan , Doğu Perinçek.. Ergenekon tutukluları içinde belki bu satndar da uyanlar gazetecilerdir ama onların da sırf gazeteci olduğu için hapiste olup olmadığına dair elimizde sağlam veriler yok. Sen bana Perinçek’in, ya da Özkan’ın söz konusu generaller ile birlikte bir darbe tertibi içinde olmadığını kanıtlayabilirmisin. ya da bu davaların seni gibi sırf 28 Şubatın intikamını almak için tertip edilmiş davalar olduğunu kanıtlayabilirlermi. Hukukta temel prensiptir iddia sahibi iddiasın kanıtlamakla mükellefitir.diye, sen de bana İlker Başbuğ, Veli Küçük başta olmak üzere özellikle askerlerin sırf düşüncleerinde dolayı içeride olduğun kanıtla derim. Şu durumda senin anlayışınla eğer ortada bir darbe tertibi varsa buna müdahale etmeyelim bırakalım darbelerini yapsınlar sonrada sırayla kendileri gibi düşünmeyen herkesi ses çıkaramaz hale soksunlar. Bizde fırrsatını bulursak bu adamları cezalandırmadan, sadece engelleyelim. Çyle mi. Bir şey diyeyim mi gün. Orada tutuklu olan generallerin bir kısmı JİTEM ci. Sen bu söylediklerini git evlatları asit kuyularına atılmış Kürt Anneler söyler. Eğer adalet beni yok edecek karşsında onun bu eyleminin bedelini ödetmeyi içermiyorsa adalet değildir. Böyle bir Melksellik içeren bir Anarşizmi ben bilmiyorum. Öyleki Tolstoy bile bu kadar melekliği savunur mu okuduğumca hayır ama olabilir sen bunun bilgisine sahipsin o zaman Tolstoy ya da bir başla Anarşistin katillerden, darbecilerden, milatristlerden, egemenlerden hesap sorulmasın engelleyen bir görüşü varsa ortaya koy. Haa kendi adıma bunu savunan bir Anarşist düşünür varsa ben Anarşizmi artık savunmayacağım.

  43. Ha birde Anarşistler ne zamanda beri devletin hukuk sistemini savunucusu olduğunu bilmiyorum.Bunu söyleyen bir Anarşist var ise öne çıksın.

  44. Burda kimsenin davayla ilgilendigini sanmiyorum. Allahlik laflarla yorum yapiliyor iste..

    Icerdekinlerin söz hakki yokmuydu? Konustukca cezalari artiyordu anladigim kadariyla..

    Deniliyorki ben Akpnin adil yargilayacagini,mahkemenin adil ,dogru yargilacagina inanmam..
    Olabilir.. Ama bende su ergenekoncu nazilerin laflarina hicmi hic güvenmem..
    Sizler güveniyorsunuz..! ergenekon madalyasi alacaksiniz..

    Adam orda hep bilge kaan,milge kaan diye soyundan sopundan bahsederek ergenekon hatirlatan ne varsa yazip duruyor..
    Kendini Ergenekon kahramani görüyor.
    Sizler konusun..ne icin,niye bilmeden..

  45. Dilaver, kafan ters işliyor. Benim herhangi birinin darbeci olmadığını kanıtlama diye bir yükümlülüğüm yok. İddia, iddia makamına aittir. Dolayısıyla darbecilerin darbeci olduğunu kanıtlama yükümlülüğü de savcıya aittir. Ya da “ergenekon” diye bir örgütün varlığını kanıtlama yükümlülüğü de. Kanımca bunlar kanıtlanmış değildir. Bu konuda savcılara yardım olanağın varsa esirgeme bence:)

  46. Ben devletin hukuk sistemini değil, adaleti savunuyorum. Devletin hukuk sisteminin verdiği cezalardan memnun olan ise sensin. Kafan tersten işliyor dedim ya.

  47. Saçmalamalara cevap vermesem de olur:)

  48. Ergenekon’da fikirleri yüzünden ceza alan varsa neden en sert eleştirileri yapan Nihat Genç içeri alınmadı? Doğu Perinçek çok mu etkili bir partinin lideriydi ki içeri alındı? Fikirleri söyleme özgürlüğü ise işte HalkTv ve ulusal Kanal en pervasız ve manüplatif biçimde yayınlarını sürdürüyor.

  49. ORTADOĞUDA AB-I HAYAT

    Bugünkü gazetelerdeki toplu çocuk cesetlerinin sayfa sayfa teşhirinden sonra aslında yazılacak çok fazla bir söz olmasa da sebebini dahi sorgulayamadan insanın içinde kabaran ve boğazında düğümlenen bir öfke ve dizginlenemeyen bir duygu patlaması oluyor.

    Benim İstanbuldaki 3 yaşındaki oğlum sordu bu çocuklar uyuyormu diye ortada yanlışlıkla kalan gazetenin ilk sayfasıyla karşılaşınca. Cevap veremedim Yerde yatan 4-5 yaşındaki kız çocuğunun ve yanında yatan diğer küçük çocuk cesetlerin üzerine konulmuş parça parça buzları görünce. Bu çocuklara çığlık çığlığa seslenmek istedim aslında sizin minik cesetlerinizin kokup çürümemesi için konulmadı o buzlar, ortadoğunun iğrenç siyasetinin hiçbir ahlak taşımayan savaşlarının pis kokusunu önlemek için konuldu. Son anda alacaklı olarak belkide hiçbir şey yaşamadan terkettiğiniz bu dünyadan üzerinize serpiştirilmiş hayatın kaynağının katı hali bir oyun sonrası kana kana içtiğiniz su olsaydı keşke. Ama hayat ve coğrafi bataklık size bu küçük hakkı bile çok gördü. Minik, masum bedenlerinizin siyaseten faydalanılacak son bir teşhirde bozulmaması için kullandılar öyle verdiler size hayatın kaynağı suyun katı halini. Zaten kısacık ömrünüz savaşın, yoksulluğun, şiddetin katılığı içinde geçmişti vedanızda bu katılıkla oldu. Gördüğüm resimlerdeki yüzleriniz o kadar masumki sanki bir kreşte uyumaya yatmışsınız ve birazdan uyandırılacaksınız gibi duruyor. Ama herşeyin kaynağı (tarafı farketmeyen) büyükleriniz üzerinize masum uykunuzda üşümemeniz için birşey örtemiyor maalesef bu coğrafyada sadece minik bedenlerinizin çürümemesi için buz koyuyor. Ölüm nasıl yakaladı sizi oysa ne kadar uzak olması gereken bir kavram size. Ama yanılıyorum değil mi? Ortadoğuda çok daha yakın ölüm size uzun bir gelecekten, sağlıklı büyümekten. Orada ölüm yakın, savaş yakın, şiddet yakın, taciz yakın sizlere. Fakat hiçbirşey masumiyetinizi alamıyor çocuklar ölüm bile güzel yüzlerinizde soluyor aslında. Bakın 3 yaşında bir başka çocuk sizin için uyuyormu diye soruyor İstanbulda. Büyükleriniz gibi sormuyor ölen Türk çocuğumu, Arap çocuğumu, kürt çocuğumu, yahudi çocuğumu, batılı çocuk mu diye sadece çocuk görüyor karşısında arkadaş,kardeş her neyse, ama düşman değil… gizli hesaplar yapmıyor minik bedenleriniz üzerinden. Haykırın koyunkoyuna yattığınız katilinize çocuktan düşman olmaz diye.

    Ortadoğunun kanlı tarihine bir çentik olarak eklendiniz minik hayatlarınızla “x” , “y” , “z” katliamı diye anılacaksınız bir kaç yıl sonrada unutulacaksınız. Ama diğer kardeşlerinize aktardığınız masumiyetiniz yaşayacak henüz ölümün yakalamadığı diğer çocuk yüzlerde; ta ki o çocuklarda büyüyüp masumiyetleri kaybolana kadar orta doğuda…

    Hadi be çocuklar uyanın bak istanbulda 3 yaşında masum bir yoldaşınız sizi uyuyor zannediyor haksız çıkarmayın onu kalkın ayağa devam edin kaldığınız yerden oynamaya…

  50. Adalet bir gün size de lazım olabilir diyen Gün Zileli’ye bir küçük yorum da benden olsun.
    Adalet hepimize yıllarca lazım oldu zaten. Bulamadığımız için halkın adaleti falan dedik, kendimiz aramaya başladık çözümü. Siz İngiltere’de uydudan takip ederken, yargısız infaz edildik, işkenceden geçtik, kaybedildik, cezaevlerinde çürütüldük. Sizin bugün savunduğunuz “ergenekon davası sanıkları, aydınlar” o günlerde bir gün olsun yanımızda olmadı. Adalet bir gün bize de lazım olur bu çocukları savunalım, bir yazı yazalım, bir dilekçe verelim demediler. Bugün büyüyen öfkeyi fazlasıyla hakediyorlar. Hepsinin canı cehenneme.

  51. Çok güzel bir örnek vermişsiniz. işte ben de bunu anlatmak istiyordum. Gün geldi, adalet onlar için de lazım oldu. Bir gün gelecek adalet sizin için de yeniden lazım olacak. O zaman, “ben içeri atıldığımda canı cehenneme demişti, şimdi ona da oh olsun” diyecek olanlar haklı olmayacak.

  52. Gün bence Canla ikiniz Zindanlardaki JİTEM tutukluları, işkenceciler, tetikçiler, katliamlar yapan faşistler ve asıl önemlisi Kenan Evren ve tüm 12 Eylül işkencecileri için de Adalet isteyin. Başlayın, Kenan Evren ve tüm cuntacılar için de Adalet istiyoruz.

  53. Yunanlı anarşist Panagulis, mahkeme önünde kendi işkencecisini teşhis etmeyi bile reddetmişti. Bkz: Oriano Fallaci, Bir İnsan. Sen bunu anlayamazsın Dilaver. Beni yanıltmanı çok isterdim.

  54. Sayin Gun Zileli, cunta donemi devrimcilerinden Panagoulis anarsist olmadigi gibi, 1974 senesinde milletvekili secilmistir ve metapolitefsi denen demokrasiye donus doneminde cuntayla isbirligi yapan politikaci ve aydinlara actigi davalarin haddi hesabi yoktur. Cuntayla isbirligi yapan bir kisinin ayni partide milletvekili secilmesine tepki vererek istifa etmis 1976 bir mayisinda cunta iskencecileriyle ilgili bir dosyayi aciklamadan yalnizca bir kac gun once supheli bir araba kazasina kurban gitmistir. Yani verdiginiz ornegin tam tersi bir durum sozkonusudur.

  55. ekranlardaki öldürülmüş çocuk görüntülerini gördükten sonra ne söylenebilir?

    lanet olsun insanın “egemenlik arzularını terbiye edememiş olmasına” mı yoksa bunun görünür hali olan iktidarlara mı, demek gerekir?

    daha önce de yazdım: bazen klişeler işe yarıyor.
    “ister kapitalist, ister sosyalist, ister laik, ister dindar, ister türk, ister kürt bütün devletler havlayan köpektir.”

  56. Panagulis bireysel anarşisttir. Cuntayla ilgili politikacılara dava açmış olabilir. Ama sözünü ettiğim kitapta, işkencecisini teşhis etmeyi reddettiği net bir şekilde anlatılmaktadır.

  57. siyasetçi dediğin, navaf el beşir gibi el nusra liderleriyle aynı karede görünmekten gurur ve zevk duyduğunu gizleme gereği duymayan akpli siyasetçiler gibi gülen,

    rojavada katledilen çocukları görmezden gelirken, “beşşar katletti hem de kimyasalla” derken timsah gözyaşları döken vekiller gibi olmalıdır.

  58. acıyı dindirmez elbet…yine de ama, gülizar makamında bestelenmiş yunusun o meşhur , “dertli ne ağlayıp gezersin burda” ilahisini, bekir ünlüataer- halil necipoğlu düet yorumundan dinlemek, umulur ki bir nebze su serptirir kalplere…belki.

  59. Dilaver Demirağ’ın izine dinci kanallardaki ramazan sohbetlerinden sonra burada rastlamak ilginç oldu.

  60. “Rojava’da katledilen çocuklar…” m. alişer

    O video görüntüleri eskiymiş. “Rojava’da katliam” pek gerçek değil gibi.

  61. Gün Hocamizin dedigini yaptim vede Karsi tarafida söz hakki verdim.

    Dünyaya meydan okuyorak gercegi söylüyormus sizin eski dost.
    Ne diyor? Burda tutuklularin hicbirinin böyle bir örgütle iliskisi kesinlikle yoktur.

    Nerden biliyormus?..

    Su aptalca fikrayi bilirsiniz belki. Temel altinlari agacin altina saklar sonrada burda altin yoktur diye tabelaya yazar.Onu gören dursun altinlari alir vede tabelaya ,altinlari dursun almamistir diye yazar!

    Nerden bildigini söylemiyor sizin dursun ama Kimlerin olacagini pekala söylüyor; Cia-mia. tabiki vazgecilmez Mosad..

    Adamin tabiki bu generall,mit cileri koruyacak aklisira. Elevermekten baska birsey yapmiyor.

    Fikra üzerine fikra gibi olur bu genereller sunu derse:

    Sussturun su adami! konustukca bizde batiyoruz!

    Gün Zileliyede cevap vermis olurlar…

  62. Karsi saftakinin bile ozgurlugunu savunmak, karsi saftakiler icin de adalet istemek cok saygin, asil bir durus. Esasinda insan olmanin geregi ama iste yasadigimiz devirler malum!

    Insan olmanin bu minimum sartini bile anlayamayanlar, yerine getiremeyenler var ne yazik ki: Adil olmak sucluyu cezalandirmamak, butun yaptiklarini unutup onlari affetmek anlamina gelmiyor; kisilerin adilce yargilanmasi, varsa cezalarini cekmeleri anlamina geliyor. Yani fabrikasyon, abartili iddianemeler yok, uc kisiyi yan yana gorunce orgut, kapsaminda yargilayip olasi cezalarini katlamak yok, hukumete karsi islenen suclara ceza verirken koskoca bir halka karsi islenen suclara deginmemek yok; gercek var, delil var, akil var, izan var, vicdan var.

    Ergenokoncular da, Evren de, zamani geldiginde Erdogan da adilce yargilanmali; onlarin asla akillarindan bile geciremeyecekeri, inanamayacaklari sekilde hem de; tam da o an yuzlerindeki mahcubiyeti gormek isterim! Umarim cok beklemeyiz o gunler icin!

  63. ne garip tipler bu ip ciler gercekten tipleri ile, mehmet perincege baktim, sonra, tgb milmem neye, okulda hic yaramazlik yapmayan ,(tgb liye biri o yuzden sac birak demis , caniiiim saci bile duzgun birakmis,:))))))
    belli bir memur ailesinin cocuklari vardi, bir sifir(en az) once baslayan,(bi tanesi talat salk in kizi idi hani su dgm savcisi, olumune beyaz bir kizdi, iskenceli ifadelerimle beni iceri gonderen ulusalci talat salk in kizi, olumune beyaz di kiz ilginc..sinif arkadasimdi.) beyaz türkler diyecegim, yok bizde yukari kafkas balkan irklarinin en iyi karmalari var,(en beyaz biz olmamiz gerek, yani güzeliz ama, burda bir gariplik var) günese az cikmis memur cocugu desem… ama ilginc degilmi TGB lilerin tipleri,,, gün zileli, jakobenizm olmadan devrim olmaz, yasliliginda sana gezi direnisini hediye ettiler idare et. gezi parkinda bile devrimci olamiyan bir halk ayaklanmasindan , devrim cikarmak, akp uluslarasi ve ulusal konumunu dusunmeseydi, ertesi gunu silahla bastirirdi o devriminizi, uluslarasi dengelerden dolayi bastirmadi diyorsan, uluslarasi denge dedigin seyler ile devrim olmaz , abartma, yaslisin, bukadar devrimle idare ediyver:)) eylulu bosuna bekliyorsunuz , siz devrimi kendi ellerinizle mahkum ettiniz….bundan sonrasi olsa olsa cumhuriyet mitingi olur, ama zileli sol orgutlere vurmayi ihmal etme sen; adiler hep onlarin yuzunden……:)))

  64. suratlari ve uzatilmis saclari ingilizlerin cizdigi ortadogu haritalari gibi duzgun cocuklar,…tanimliyamiyorum bu ip lilerin ve tgb lilerin ortak bir noktalari var bulucam ama, oscari ordan yamuk alacak:)))hayatinda gozleyememis internet romancisi:)))

  65. sadece kemalizm fasizmdir dedigi icin adina sempozyumlar duzenlenen mdd ci kaypakkayamiz var sirtimiz yere gelmez, elbet aga patron devletini yikip milli kapitalizmi kuracagiz sonra sosyalizm, milli burjuvazi ,yari feodal devleti agalari köylulerin halk savasi ile yikacagini iddia eden bir akim ile , varolan en sol trockizmin garip iliskisinden ne cikar;))) komik? aama igrenc ayni zamanda, huseyin cevahirin mahir den once katledilmesini kürt olmasina bagliyan, adamlar oldukca…snurov mu demistiniz , o trockist degilmiydi, benim icim problem yok, mao ist olan siz siniz, ve bence kultur devrimi bir rezalettir…yil 2013 kaypakkayaci iki orgutumuz var , yari feodal ulke tahlili yapiyorlar, aga patron komprador devlete karsi, ve sadece ve sadece kemalizme fasizm dedigi icin bu adamlari dikkatte alan , trockist hocalarim var, GUN ZILELI DE O ADAMLARLA HOS BESINI AKADEMIK OLARAK SOKUYOR BIZE..

  66. Yorum yazan bazi arkadaslarin yazdiklari sirada kullandiklari, cay,kahve, alkol veya cigaralik, kimyasal vs. madde cesidini bildirmeleri onemle rica olunur. Buna gore yorumlari okurken bize de bir ipucu olur. ;)) Baskalarinin fikir ozgurlugunden baslayan tartisma, ergenekon davasi ve en son Kaypakkaya’nin Kemalizm elestirilerine falan vardigina gore herhalde bundan sonra konu daha fazla dagilamaz, sona dogru yaklastigini soyleyebiliriz. Fikirlerin giderek daha fazla aciya yol actigini, insanoglunun yeryuzunde adeta bir canavar oldugunu ve yarattigi toplumlarinda kendisine benzedigini, bu insanin ic dunyalarinda yasadigi karmasa sona ermeden toplumdada hicbirsey degisemeyecegini soylesem gunun kicikirik felsefecisi bile secilmem herhalde ama benim de nacizane fikrim budur 😉

  67. Gün Zileli’nin fikirlerini ifade ederken hem o kadar yalın olması, hem de derin bir diyalektiğe başvurması gözden kaçmıyor. Ama bunlardan daha önemlisi sağlam bir ilkesel etik duruştan hiç vazgeçmemesi.
    Ergenekon davası ile ilgili yaklaşımına büyük ölçüde katılıyorum. Bu konuda Zileli’nin tutarlı özgürlükçü tavrı ile söz konusu dava(lar) karşısında adeta şahin, polis, savcı, hakim kesilen “özgürlükçü” tavır arasındaki uçurum dikkatimden kaçmadı -bir tek gardiyan veya infaz memuru olmadıkları kalıyor geriye. Argümanlarının mantıki sonucunu takip etmeyi başarsalar, yani zihinleri eyleme geçse, aslında o da tam olacak. Halbuki özgürlükçülük, karanlık bir devirden sorumlu generallerin, onlara bağımlı veya tekil hareket etmiş birtakım sivil aparatların “kafeslenmiş” oldukları gerçeği karşısında bugünkü iktidar sahiplerinin diliyle konuşmak değildir. Savcı-yargı-hapishane mekanizmasını ve mütehakkim diskuru yeniden-üretmek hiç değildir. O kişiler kendilerine en basitinden şöyle bir soruyu sorsunlar: Aşırı Sağ adlı bir gazete var diyelim, hükümet tarafından türlü yalanlar uyduruluyor ve yargı harekete geçip gazetenin bütün çalışanlarını tutuklayıp hapse tıkıyor. Bu kişilere kamuoyu da sahip çıkmıyor. Gazetenin son baskısı dağıtıma girememiş, ortada kalmış, diyelim 10 bin nüsha. Siz bu gazetelerin kamuoyuna ulaşmasına çalışır mısınız, yoksa “canları cehenneme, oh iyi oldu” mu dersiniz? Hadi bakalım.

Comments are closed.