Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

Mustafa Yılmaz/Bu Sırada…

Duyurular, Konuk Yazılar, Mustafa Yılmaz Yazıları

Bu Sırada… *

Şarap Dumanları Sitesinden alınmıştır.

17 AĞUSTOS 2013

Moskova’da bir apartmanın avlusunda bir çocuk top oynarken bir pencerenin camını kırar. Apartmanın kapıcısı elinde süpürgesiyle çocuğu kovalar.
Çocuk koşarken düşünür: “Böyle olmaz. Apartman avlusunda kapıcılardan kaçmak yerine evde derslerime çalışmalı, okumalıyım. İleride bir gün Erich Maria Remarque gibi büyük bir yazar olabilirim.”
Bu sırada Remarque İsviçre’deki villasında sallanan sandalyesine kurulmuş düşünmektedir: “Boş bir hayat sürmedim. İyi kitaplar yazdım. Faşizme karşı savaştım. Bütün dünyada tanınıyorum. Ama yine de… Ernest Hemingway benden daha iyi bir yazar.”
Bu sırada Hemingway Karayip Denizi’nde teknesinin güvertesinde dikilmiş, başında şapkası, ağzında piposu balık avlamakta, bir yandan da düşünmektedir: “Gerçek bir erkek gibi yaşadım. Çok çalıştım. Gergedan ve fil avladım. Faşizme karşı mücadele ettim. Her şeyim var: şöhret, para, kadın. Ama yine de… Andrey Platonov benden daha iyi bir yazar.”
Bu sırada Platonov Moskova’da bir apartmanın avlusunda, elinde süpürge, top oynayan çocuğu kovalamaktadır: “Seni piç kurusu! Bir yakalarsam…”
* 1931′de Krasnaya Nov dergisinde yayımlanan Vprok adlı uzun öyküsü, Platonov’un başını iktidarla derde sokar. Stalin “düşmanlarımızın ajanı” dediği Platonov’un yapıtını basan yayıncıların hesap vermesini ister. Sovyet matbaa ve dergilerinin Platonov’u dışlaması için bu kadarı yeter. Yazar 1940′ların başında geçimini sağlamak için ek iş niyetine kapıcılık yapar. 1950′lerde kendini benzer bir durumda bulan Zoşçenko’nun bulaşıkçılık yaptığı gibi.

6 Comments

  1. Ahmet

    Andrei Platonov Andrei Platonovich Klimentov’un yazarken kullandigi takma adidir. Oldukca verimli bir yazardir, sagliginda kitaplarinin yasaklandigina iliskin hic bir veri yoktur, sadece 1937 yilindan oldugu 1951 yilina kadar 8den fazla eseri yayinlanmistir. Zaten savas sirasinda da bir cok yazar gibi Savas muhabiridir.

    Stalin”in kendisi hakkinda dahi de dedigi aptal da dedigi rivayet edilir. Ama kendisinin Stalin”e mektuplar yazacak kadar yakin oldugu da soyleniyor. Yoksulluktan kapicilik yaptigi ya da Zoscenko’nun bulasikcilik yaptigi cok kaba bir yalan propaganda ornegi.

  2. Anonim

    Bu hikayeleri nerden sallıyon ahmed.bir kaynak gösterde neşemizi bulalım.

  3. Mustafa

    İlk yorumun sahibi arkadaşın itirazından sonra tekrar baktım. Yazarın biyografisini kaleme alan Aleksey Varlamov gerçekten de Platonov’un Edeniyat Enstitüsü’nün kapıcılığını yaptığı yönündeki yaygın kanının doğru olmayabileceğini yazmış.

    Ancak, Platonov’un Rus edebiyatından dışlanması, yapıtlarının basılmaması, bununla bağlantılı olarak geçim sıkıntısı çekmesi vs. iyi belgelendirilmiş konular. Misal bugün Türkçe çevirilerini okuduğumuz Çukur-Kotlovan ve Çevengur gibi yapıtlar Rusya’da ilk kez Perestroyka döneminde gün ışığı görmüştür.

    Zoşçenko’nun yoksulluğu ve ek işlerde çalışması da iyi belgelendirilmiş bir konudur. Bununla ilgili azımsanmayacak sayıda anı, mektup vs. kalmıştır bugüne. 1954’te vakti gelmesine rağmen -Platonov’dan farklı olarak- emekli maaşına hak kazanamayışı da aynı şekilde. Zoşçenko’nun yaşadığı sıkıntılarla ilgili bir fikir edinmek için Nazım Hikmet’in eşi Vera’nın yazdıklarını okuyabilirsiniz. ( http://bit.ly/13PWvkP )

    Son olarak. Burada görünmüyor ama bu yazıyı kendi blogumda yayınlarken Anekdot olarak kategorilendirmiştim. Fıkra yani. Bir Rus-Sovyet fıkrası. Yani o topraklarda doğmuş, orada popülerleşmiş. Hakikatle karıştırılacak kadar başarılı bir fıkra olmasını, çok sevilen bir yazar hakkında vicdanları yaralayan acı bir gerçeğe ustaca işaret edebilmesine borçlu.

  4. Ahmet

    Sayin Yilmaz,
    Sovyet edebiyatcilari hakkinda yazdiginiz yazilarda temel iddia hepsinin Stalin’in tarafindan kisisel baskiya ugradigi, bu konuda cesıtlı zulumlere ugradıkları vb yönünde. Yukarıda ki yazınız da da temelde aynı düşünceler dile getiriliyor. Tartışmada kaybolmaması açısından ben yukarıda ki sözlerinizi tekrar aşağıya alıyorum.

    ” 1931′de Krasnaya Nov dergisinde yayımlanan Vprok adlı uzun öyküsü, Platonov’un başını iktidarla derde sokar. Stalin “düşmanlarımızın ajanı” dediği Platonov’un yapıtını basan yayıncıların hesap vermesini ister. Sovyet matbaa ve dergilerinin Platonov’u dışlaması için bu kadarı yeter. Yazar 1940′ların başında geçimini sağlamak için ek iş niyetine kapıcılık yapar. 1950′lerde kendini benzer bir durumda bulan Zoşçenko’nun bulaşıkçılık yaptığı gibi.”

    Yani size göre Stalin bizzat yayıncılara emrederek ya da baskı kurarak Platonov’un dışlanmasını sağlamış, bu yüzden yazar kapıcılık yapmak zorunda kalmıştır. Daha sonra benim yorumumdan sonra yukarıda yazdığınız yazı da aslında kapıcılık yapmış olmasının doğru olmayabileceğini söylüyorsunuz, ama dışlandığı konusunda hala ısrar ediyorsunuz, Stalin’in bizzat Platanov’un dışlanması için uğraştığını iddia ediyorsunuz.

    Ben yukarıda da söyledim, Platonov 1937-51 arası 14 senede sekizden fazla eser yayınlamış, bu arada kendisi savaş sırasında gazeteci olarak çalışmış, bu yazarın dışlandığını nerden çıkardınız, hadi bu neyse de üstelik bunun Stalin’in emri ile olduğunu nerden çıkardınız? Açıkcası bu da onun kapıcılığı gibi bir desenformasyon ürünü olarak görünüyor. Sovyet tarihine aşina olanlar bu tür desenformasyonların oldukça bol olduğunu bilirler ve eğer gerçekten nesnel iseler her iddiayı en ince ayrıntısına kadar araştırırlar.

    Burada bazı eserlerinin ölümünden yıllarca sonra basılmasını dışlanmasına örnek olarak göstermeyin, çünki bir çok yazarın bir çok eseri ölümlerinden yıllarca sonra basılır, bu çok doğal. Ama açık kı yazarın sizin dışlandığınız dönemde oldukca fazla eseri basılmış ve yayınlanmış.

    Kültürel Nato SSCB de olan herşeyi Stalin’in kişiliğine bağlar, siz de aynı paralel de önce yazarın dışlandığını iddia etmişsiniz sonra da bunu Stalin’e bağlamışsınız. Tabii burada hemen sonuçlara atlayıp sizi Nato vb ajani olarak suçladığımı iddia etmeye kalkmayın. Ne olduğunuzu kim olduğunuzu bilmem ama olaylara NATO nun desenformasyon propaganda çizgisinden baktığınız açık. O yüzden araştırmadan yazarın kapıcılık yaptığı iddiasını taşımışsınız.

    Halbuki bir SSCB edebiyati öğrencisi olarak siz de çok iyi bilirsiniz ki Stalin kendisine muhalif hatta düşman bile olsalar bir çok yazarın yardımına koşmuştur. Stalin’i canavar bir hayvana benzeten şiirler yazdığı için tutuklanan gerici liberal yazar Osip Mandelstam’ı kurtarması, ya da Beyaz Orduda subay olan Mihail Bulgakov’u ve onun Beyaz Muhafız eserini tiyatroya uyarlayan Stanislavsky’i koruması en önemli örneklerdendir. Mandelstam hakkında eşinin ve rus yazar Pasternak’ın anılarına bakabilirsiniz. Bulgakov konusunu ise o sıralarda Moskova da bulunan Walter Benjamin den bile okuyabilirsiniz. O dönemde sovyet basınında oldukça tartışılmış bulunan bu konuda Benjamin kitabın yasaklanması görüşünü destekler. Bejamin üstelik Rusça bile bilmemektedir. Alahtan devlet başkanı Benjamin değil Stalin’dir. BU sayede yazar eserlerini yazmaya devam eder.

  5. Mustafa

    “Bunun Stalin’in emri ile olduğunu nerden çıkardınız?” diye sormuşsunuz. Stalin’in, Platonov’un yapıtını basan Krasnaya Nov dergisinin yöneticilerine yazdığı 2 Mayıs 1931 tarihli not günümüze ulaşmış. Çevirisi şöyle:

    “Krasnaya nov redaksiyonuna

    Düşmanlarımızın ajanı tarafından kolhoz hareketini karalamak maksadıyla yazılmış ve işbilmez komünistler tarafından aşılması mümkün olmayan körlüklerini sergilemek için basılmış bir hikaye.

    İ. Stalin

    P.S. Yazarı ve işbilmezleri öyle bir cezalandırmalı ki, işlerine yarasın*.”

    * Burada bir laf oyunu var. İşine yarasın manasına gelen Rusça deyimin içinde Platonov’un bahse konu yapıtının da adı olan “vprok” kelimesi geçiyor.

    Bu nottan bir süre sonra Krasnaya Nov’un yöneticileri Politbüro toplantısına çağrılıp kendilerinden hesap soruluyor. Bunu nereden biliyoruz? Söz konusu yöneticilerin Stalin’e yazdığı ve günümüze ulaşan mektuplardan.

    Dünyanın altıda birine hükmeden bir adam işi gücü bırakmış politbüro toplantısında küçücük bir yazarın üstünde tepiniyor. Olacak iş değil diyeceğim ama biz bu psikolojiyi Tayyip Erdoğan’dan biliyoruz. Totaliter zihniyette gayet de olabilir bir iş.

    Kültürel nato vs. ilgili söylediklerinize ne desem boş, çünkü bunlar abuk subuk laflar. Ciddiye alınacak bir tarafı yok maalesef.

  6. Ahmet

    Sayin Yilmaz,

    Rusca bilmediğim için verdiğiniz kaynakları tartışamıyorum ama eğer gerçekten Stalin bu şekilde müdahele etti ise bir işe yaramadığı açık.

    Sovyet tarihine ilişkin yazılan Wikipedia makaleleri genellikle anti sovyet, sağ bir bakış açısından yazılmışlardır ve aşağıda linkini vereceğim Platonov hakkında ki makale de sağ ve anti sovyet bir makaledir. Ama bu makale bile, yazarın 1931 de Stalin’in müdahelesinden ölene kadar bir çok eser verdiğini, en az sekiz eser, ve hatta savaş yılarında savaş muhabiri olarak çalıştığını belirtmiş. Eğer iddianız doğru ise o zaman sovyetlerdeki yayınevi yöneticileri Stalin’in talebini pek iplememiş. Hatta bırakın mektubunu iplememeyi politbüroyu da pek takmamışlar. Eğer böyle olmuş ise SSCB o zaman Stalin’in demir yumruğu ile yönetilmiyormuş. Politbüro da Dıngonun ahırı imiş.

    Ya da yukarıda ki iddialarınız yanlış. Dediğim gibi Rusça bilmediğim için kaynaklarınızı tartışamıyorum. Ama şüpheli olmak için bir çok nedenim var. Sorun sizin üçkağıtçılık yapacağınızdan şüphelenmek değil, ama sizin herhangi bir kaynağı objektif olarak değerlendirebilme yeteneğinizden kuşkum var. Nitekim aşağıda kaynağını verdiğim wikipedia makalesi sizin iddialarınıza benzer iddialar ileri sürmüşken kaynak gösteremiyor ve bu durum wikipedia denetmenlerince ‘kaynak gerekir’ diye belirtilmiş. Makaleyi yazanların rusça bildiğini ve rusça kaynaklara ulaştığını yazidaki diğer kaynaklardan anlayabilirsiniz.

    Sizin nesnelliğinizden şüphelenmemin nedeni, anti sovyet ya da anti stalin tüm iddiaları, hiç bir analize tabi tutmadan yazılarınıza taşımanız. Değerlendirmelerinizin objektif olmayabileceğini söylemem bundan. Yazarların kapıcılık etmesi, süründürülmesi, Stalin’in herşeye müdahele eden bir kötülük simgesi olarak çizilmesi vb hep bu yaklaşımın ürünü.

    Bu konuda ki iddialardan birisi de Stalin’in bir paranoyak olduğu, aslında kimsenin ona karşı bir şey kötülük düşünmemesine karşın onun paranoyakça herşeyden ve herkesden şüphelendiği, bu yüzden milyonlarca insanı öldürdüğüdür. Zileli de aslında SSCB de hiç gizli örgüt olmadığını ama Stalin’in buna raümen milyonlarca insanı öldürdüğünü iddia eder.

    Siz de bu teze inanan bir insan olarak bir diğer yazınız da hiç kimsenin bir kerecik bile olsun Stalin’i öldürmeyi denemediğini iddia etmişsiniz. Bir de bu konuda makul bir açıklama istemişsiniz. Ben size Stalin’i öldürmek isteyen bir sürü isim sayabilirim ama sizi bir sürü isimle sıkmak istemem, o yüzden şimdilik sizin alanınızdan, edebiyat alanından bir isim vermekle yetineyim. Alexandre Zinoviev.

    Alexandre Zinoviev ki kendisi de muhalif ve sagci bir yazardir, Stalin”i öldürmek için bir hücre kurduklarını ama arkadaşlarının suikasten önce yakalandığını, kendisinin de yılarca kaçak gezdiğini anlatır. Daha başka örnek ister misin Stalin’i vurmak isteyenler için?

    Kültürel Nato meselesine gelince; Tepkiniz, bir milliyetçinin Turan ideolojisinin aslında macar ve alman tarihçiler tarafından ortaya atıldığı söylendiğnde verdiği tepkiye benziyor. Duymak ve anlamak istemiyor. Emperyalistler 1945 lerden beri Stalin’i herşeye hakim her kötülüğün kaynağı bir kötülük simgesi olarak çizdiler. SSCB de bu kötülük tarafından yönetilen bir kötülükler imparatorluğu idi. BU tezin propagandası için Kültürel Nato bir sürü para harcadi, propaganda kuruluşları oluşturdu. Valla sizin bileceğiniz bir iş ama eğer edebiyat konusunda samimi iseniz Kültürel Nato ve onun SSCB propagandaları alanında biraz okuma yapmanızı sağlık veririm. Sonuçta kültürel Nato’nun başarılı bir ürününe benziyorsunuz.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Andrei_Platonov

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑