Burjuva Demokrasilerinde veya “Burjuva-Feodal” ve “yarım demokrasilerde “oylama” yolu ile siyasetin “dizaynı”, mülkiyetçi sınıf egemenliği “idamesinin” böylece sağlanması üzerine çok şey yazılmıştır. Yine yazılabilir. Bildik “demokrasilerde” seçimlerin hiçbir zaman “egemen sınıfın” iktidarını değiştirmediği, değiştirmeyeceğini biliyoruz. Egemen sınıfın yalnızca seçim-parti yasaları değil, örgütlenme, propaganda süreçlerinde de açık veya sinsice kotardığı “tezgahlarla” emekçi sınıfların temsilcilerini “şarampole” ittiği biliniyor. Hükmettiği zenginlik ve “kadim” mülkiyetçi ideolojiyle “karşı siyasetten” adam devşirme, satın almayı da iyi bilir. Örneğin “üretim araçlarını kamu mülkiyeti” yapmak isteyenler seçimde yüzde 60 oy alsa ekonomik ve siyasi “destabilizasyon” devreye girer; cinayetler hız kazanır… Şili’deki Allende’nin başına gelenlerin aynının yaşanacağından kuşkumuz da yok.
Bu bağlamda seçimler neredeyse her zaman bir “demokrasi gösterisidir!” “Gösteri toplumu” içinde yaşandığı için de “işlevsel” olduğu sanılır.
Seçimlere ait bu “reel” gerçekliğin kabulü yine de onu tümüyle reddettirmez! “Muhalefet” egemen sınıfın seçimlere dair amaçlarına alet olmadan, egemen ideolojinin bildirdiği, algılatmak istediği “gösteriyi” beslemeyen, kendinin belirleyeceği “ara hedefler” için ve “uygun koşullarda” seçimleri bir araç olarak da kullanabilir!
Yaklaşık bir buçuk ay sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçiminin (CBS) ilk turu da, tam bu “ara amaçlar” için uygun bir araç olabilir. Bu araç uygun kullanıldığında “Özgürlükçü Muhalefetin” lehine bir “arpa boyu” daha yol aldırabilir!
Somut Durum…
Görüldüğü kadarıyla, var olan siyasal koşullarda ciddiye alınabilir üç adayla CBS yapılacak. Son anda RTE adaylıktan çekilse de sonuçta CBS’i kazanma olasılığı olan iki adayın da Siyasal İslam’ın Dünya görüşüne “yakın” siyaseti temsil ettiğini biliyoruz. Üçüncü aday da BDP-HDP’nin adayı olacak. Bu adayın da “bilindiği kadar” ne dinsel, ne milliyetçi bir algı yaratacak şekilde seçileceğini düşünmek doğru olacaktır. (S. Demirtaş da böyle bir adaydır…)
CHP adayı “bazı” kesimlerde rahatsızlık yaratmıştır. Kendi kitlesi için “rahatsızlık” öncelikle Laik’lik ile çelişen bir aday olduğu düşüncesidir; CHP önderliğinin Siyasal İslam’la uzlaştığı iddiasıdır. Diktatörü, onun da kullandığı silahlarla yenme denemesine soyunmasıdır.
Bu iki adayın da siyasetin “gösterisi” içinde bilinen retorik ile meydanlara çıkacağı, hangisi seçilirse seçilsin, temel siyasal süreçte hiç bir değişiklik yaratmayacağını biliyoruz; ama konu bu değil!
Konu CBS’ndeki oylamanın ilk turudur! Bir adayın % 50’yi geçemediğinde asıl seçimin 2. turda yapılacak olduğu seçim.
Bu seçimin ilk turu, ülkemizde “malum” olduğu üzere, “boykot” yaparsam “seçim gösterisine alet olurum”, veya oyumu “A partisine verirsem B partisi çok milletvekili çıkarır, o zaman C partisine vereyim; A’ya vereceğim ama o kazanamaz, B kazanmasın da; C’ye vereyim…” gibi “ince” varsayımların yapılamayacağı ilk seçimdir!
Bu durum değerlendirilebilir.
Bu seçimin ilk ayağı Laik, Özgürlükçü, Çağdaş Modernite yanlısı, Sosyalist, Alevi, Gezi Direnişçisi ve destekçilerinin oylarının ÖDÜNÇ olarak HDP-BDP adayında toplanmasının sağlanması, ülkemiz Gerçek Muhalefetinin “aynası” da olabilir; “saçımız önümüze düşsün!”
Kendi Seçimimizi görelim! “Düzene” meşruiyet kazandırmadan hem de…
Kürt Özgürlükçü veya Siyasal hareketinin bir bütün olmadığını biliyoruz. İçlerinde Sosyalistler de var, milliyetçiler de. Kürt tabanının uzun bir süre Erbakan’ın partilerine oy yağdırdığını unutmayalım. Şu anda da BDP serbest bıraksa bu oyların çoğunun gideceği yer de belli! Bu olgu yine de, bu seçimin ilk turunun, Gerçek Muhalefetin kendine “ayna tutmasının” önünde engel değildir.
Seçimin ilk ayağı, zaman, zaman konu edilen ittifakın ilk adımını atan ayak olsun!
Tüm Aleviler, Sosyalist Partiler, KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Çevreciler, kronik seçim boykotçuları, Anarşistler, Çağdaş Yaşamcı’lar, RTE Diktatörlüğünden mağdur olanlar, kulaklarımızdan gitmeyen o sesin kısılmasını, “büyük biraderin” bakışlarından kurtulmak isteyenler… Bu seçimin ilk turunda ÖDÜNÇ olarak oylarını BDP-HDP adayında toplasın!
Bu “öneri” RTE’ye muhalif ama Kürt Hareketine “soğuk” olanları da kapsar; çünkü oyları artan Kürt Hareketinin AKP’ye karşı elini güçlendireceği tezi doğru değildir. Birincisi, BDP-HDP’nin oyu bellidir; fazlası Gerçek Muhalefetin hesabına geçirilecektir. İkincisi, BDP-HDP oylarının öncelikle “Batı’da” gerçekleşeceği önemli bir artış, Kürt Siyasal Hareketinin içindeki milliyetçi eğilimleri zayıflatıp, partinin Sosyalist kanadını güçlendirebilir.
Sonuç olarak 3. adayda oyların toplanması;
1.İlk turda bir adayın %50’yi geçmesini önleyerek “iktidar meşruiyetinin” azalmasını sağlayabilir.
2.Bu seçimin ilk turunda oy kullanmak “Boykotçu” ilkelere halel getirmez.
3.Batı’da “Ulusçu” önyargıları aşabilenleri görünür kılabilir.
4.Laikliği önemseyen kitle kendini değerlendirebilir.
5.Demokrat, özgürlükçü kitlenin niceliği; kısmen niteliği üzerine veri elde edilebilir; “Özgürlükçü, demokrat, sosyalist” ittifak 1. tur oylamada “mevcudunu” ortaya koyabilir.
6.Kürt Ulusal hareketin “Batı’daki dostları” ne kadar Milliyetçilikten “feragat” ederse, fazlasını “karşı taraftan” da umabilirler…
İkinci Tur seçim bu yazının konusu değildir ama şimdilik “Boykot” görünse de, bu 11-12 Ağustos’ta zaten gündeme gelecektir…
Selahattin Demirtaş’ı, “politik performansı” açısından takdir etmekle birlikte…
dönemin özelliği nedeniyle doğru adayın o olmadığı kanısındayım. zira…CB “makamı” rejim için, “temel öteki” olan 4K (KIZILBAŞ, KAdın, komünist ve kürt) kriterinden sadece son ikisine uygun bulunabilir…oysa diğer iki ötekilik kriteri bu süreçte önplanda görülmesi gereken kesimler: kadın ve kızılbaş-alevi kitle…
bu iki kitlenin CHP ETKİSİNDEN SIYRILMASI İÇİN YAKALANMIŞ BİR TARİHİ FIRSAT VAR. buna uygun bir aday olarak ben, GÜLTAN KIŞANAKı önermiştim. belki başkaları da vardır, olabilir…ama kim olursa olsun, bu döneme ve duruma uygun biri olmazsa, tarihi bir hata olacağını düşünüyorum.
kaldı ki kürt meselesinin çözümü açısından da “modern yaşam tarzını benimseyen kadın ve batıdaki büyük alevi-türkmen-türk-roman-arap-arnavut kitle için de duyarlılık göstermek için uygun zaman ve fırsat…
bunun için HDP GRUBUNU henüz zaman varken, iyi düşünmeye çağırıyorum.
işin özü BDP’de adayın kim olacağı önemli değil!
Önemli olan “düzene”, CHP veya politikalarına karşı olanların; en azından Laik bir sosyal-siyasal hayat isteyenlerin, zaten kazanamayacak BDP’yi bir “turnusol kağıdı” gibi değerlendirmesi… BDP’nin de işine yaramayacak bir oy’u, Kürt İsyanının özünde haklı davasına (yöntemleri, siyaseti tartışılabilir! Tartışılmalıdır! ) verebileceklerin de görünür olması….
Bu ilk tur oylama toplumumuzun siyasal-kültürel-insani-bilinçsel gerçekliğine ait “sahici” verilerin toplanabileceği en uygun bir “laboratuar” işlevi görebilir… Elbette, olaya böyle yaklaşılırsa…
Son verilere bakıldığında RTE’nin görece düşük oyla seçilmesi için Boykot ters tepebilir…
Selahittin Demirtaş’a oy vermek sonuçta diğer kazanımlara da kapı açma olasılığıyla daha doğru görünüyor…