O.Gürsel/”Biz” ve “Onlar”…

“Biz” İnsanlık’tır. Binlerce yıldan sonra olan…

“Onlar”, şiddet saçan “egemen zorbalardır”,

hep yolumuza çıkan… 

 

“‘Biz çocuklarımızın eline sapan vermiyoruz…” (*)

 

Anlıyoruz! Böyle algılansın isteniyor; böyle bilinsin!

“Biz’im taraf, bilsin ki…’Onlar’, 14-15 yaşında bir çocuğun eline sapan vermişler, bana isyan etmek üzere ‘Gezi’ye’ göndermişler… Ölümü ‘Biz’i’ ilgilendirmez! Bu ‘Onların’ ölüsüdür! İktidara gelirlerse ‘Onlar’da bizim Muhammedlerimizi öldürecek, arkasından da ağlamayacaklar! Ben ağlamıyorum, siz de ağlamayın! Ben yalnız kendi ölülerime ağlarım; Rabia’da ölen Esma’ya onlar da ağlamadı…”

 

“… köle ahlakı başından itibaren “dışarıda” olana, “farklı” olana, “kendisinden olmayana” Hayır der ve bu Hayır, onun yaratıcı edimidir… Köle ahlakı var olabilmek için her daim ilkin düşmancıl bir dış dünyaya ihtiyaç duyar… tümüyle eyleme geçebilmek için dışsal uyarıcılara ihtiyaç duyar. (Nietzsche. 1887. İlk deneme)

 

“Biz Müslümanız, Dindarız; Onlar ateist, alkolik!… Biz Türk’üz, bu ülke bizim; Onlar bölücü, vahşi!… Biz Sosyalistiz, onlar faşist!… Bizim için Stalin büyük bir önderdir, onlar için sosyal-Faşist!… Biz Kürt’üz, yüzlerce yıldır ezildik; Onlar Türk, acımasız katillerdir!.. Biz Sünni’yiz, onlar alevi; Müslüman sayılmazlar… Biz beyazız; onlar siyah; insan sayılmazlar….”

 

Diktatörler, acımasız Tiranlar ve suç ortakları, iktidarlarını bu sahte karşıtlıklar üzerinden tahkim eder.  Zayıflamış bir toplumun “eskimiş” organizasyonu bu demogoji ile geriletilir; iktidar olunur. Bir “yarı-modern” dönemin, yetmiş yılda biriktirilmiş zenginliği ele geçirilir. “Onlar! Laik, Allahsız, Ateist, ayyaş!”  Yapılan zulüm, talan, bu aşağılama dili ile haklı kılınmaya çalışılır!

Bu “kafa” yalnızca “düşmanla” yaşar! Ve düşman hiç bitmez! Olur ya; “Onlar” torbasında düşman azalsa, hatta daha orijinal bir “paralel” düşmana gerek olsa, hemen “Biz” torbasına el atılır; ne kadar ihtiyaç varsa, o kadar “yeni ve korkunç düşman”, “Onlar” torbasına aktarılır! Diktatörlerin “Biz” ve “Onlar” torbasının ağzı hep açıktır. (Ah! Stalin!)

*

“Onları”, uğruna canlarını verdikleri ve verebilecekleri, ülkelerinden manen “Tehcir’e” zorlar! “Ermenileştirir!” (**) Kürtlere yapıldığı gibi bir ‘korku imparatorluğu’ kurarak “dilsizleştirmeye” çalışır. (Modern-Laik “dili”, “kendi dilini” konuşmak suç olur;  gözetler, dinler, komşularını ihbarcısı kılar; uydurulmuş suç veya nedensiz tutuklamalarla yıllarca hapiste tutar…) Çetesinin “Biz’ine” biat etmeyen “Onlar’ı” bu “dünyadan” silmek, görünmez kılmak; karşısında bakışını indirmeyen “Onları” süründürmek, varlığının temel amacıdır!

*

Geçen yüzyılın başında Anadolu’yu Türkleştirmek isteyenler de Ermeniler’in mallarını yağmalayıp, yanlarına da kar kalacak insanlık suçları işleyerek bu işi kotardı! Şimdi Anadolu’yu kendi yağmacı egemenliğine tutsak etmek isteyenler, iki-yüzlü, sahte dinciliği bilen, teşhir eden modern-kentli insanları “ötekileştirmek” istiyor; ellerinden gelse ülkeden gerçekten kovacak (toplu katliam yapamadığı için elbette!); “eski” TC zenginlerinin mallarına konmak için de fırsat kolluyor; fabrikalarına, “tahsildarlar” yolluyor.

 

Muhalefeti kimsesizleştirme, ümitsizliğe düşürmek için “medya dünyası” “büyük biraderin” “emir ve görüşlerine” 7/24 hazır! “Büyük yönetmenin” telefon kablolarına tutturulmuş “beyinler”, iletilen buyrukların etkisiz, acınası birer kuklası! “Biz’e” inanmış görünen “satılık” kalemler maddi zenginlikleri; “Biz’e” inanmaya hazır “idealist” yazarlar da “insan kalmaya çalışanların” ruhunu yağmalamak için kendini paralıyor. Hem de Aralık’tan görünür olmuş “Augeas’ın ahırlarının” pisliğine rağmen! Herkül “imanı ve aklına” sahip olmadıkları halde bu işe kalkışıyorlar; bilerek ve görerek insanlardan hakikati gizleyen, yalan söyleyenlerin çanak yalayıcıları, suç ortağı olanların kaçınılmaz kaderi, insanlıktan çıkmayı da göze alıyorlar!

 

Bu adamlar ve kadınlar; işledikleri suçlardan, yaptıkları yağma ve hırsızlıklardan hapse tıkılmalarını koruyacak iktidarı ellerinden kaçırmamak için halkın arasına karışmaya çalışıyorlar. O kalabalık arasına girince, “Biz” olacaklarını sanıyorlar; Ama n’apsınlar? Denemek zorundalar! Deniyorlar! Bu iş bilir, kurnaz tüccarlar, bilinen “çete torbasını”, “biz” torbası yapmak istiyorlar; milyonlarca masum insanın arasında “arazi olmak”  için çırpınıyorlar.

 

Yalanlarını bilmeyenleri, inanamayanları, kötülüklerinin henüz değmediklerini, eski ceberrut Laikçilerden yılmış kanaatkar insanları, kendi “çetelerinin” “kirli torbasına” tıkarak, “Biz” olmaya çalışıyorlar. “Biz gidersek… Onlar öcüdür! Gelirlerse sizi ham yapacaklar” diyerek tüm halkı korkutarak, tehdit ederek, var kalmaya çalışıyorlar. Hitler karikatürü önderliklerine boyun eğmeyecek çocukları öldürmekten çekinmiyorlar. Bu açgözlü güruh, çetelerine, Dindar-iyi insanları da “dahil” göstermek istiyor; özü sevgi ve kardeşlik, kanaatkarlık, “dünya malına minnet” etmemek olan yani kendileriyle hiç ilgisi olmayan insanların yanına sığınıp çektirdikleri fotoğrafları parmaklarıyla gösteriyorlar! “Biz…” Bu sırada nasıl sırıttıklarını da biliyoruz!

 

“Köleliğin birinci varlık nedeni, kendi halinde yaşamak isteyenlerin, şiddetten zevk alanların yoluna çıkmamayı başaramaması olmuştur. Şiddet saçanlar,herkesin doğuştan yanında getirdiği korkuyu harekete geçirmeleri sayesinde tarihin büyük bir bölümünde galip gelmişlerdir. “ (T.Zeldin)

 

Yağmacılık da insanlığın bir geleneğidir! Ama çoğu kez bu “şiddet saçanların”, zorbaların sürüklediği kışkırtmalarla gerçekleşmiştir.

Oysa insanlık doğal, genetik olarak kardeştir… Bu “hakikati” anlamak daha kaç yüz yıl geçecek, bilemiyoruz. “Farklılıklarımız”, korkularımızın ürettiği sahte görüntülerdir. Tür, dürtü, akıl olarak aynıyız; temel arzularımız, temel acılarımız, sevdiğimiz, sevindiğimiz şeyler aynı!

Hepimiz geçim derdindeyiz. Hepimiz çocuklarımızın üzerine titreriz. Hepimiz sevdiğimiz eşimizle, iyi bir evde yaşamak isteriz. Aşık olunca bir tuhaf oluruz. Arkadaşlarımızla oynamak, eğlenmek hepimizin hoşuna gider. Hepimiz bir tanrıya-bir değere inanır, ona saygı bekler, saygısızlık edilsin istemeyiz…

“Biz” ve Onlar;

Biz bombalanmış Felluce’de yanmış çocuklara ağlayanlardanız. Hitler ya da Stalin’in toplama kamplarında ölmüş çocuklar hala bizi yaralar. Esma’ya da ağladık; Berkin’e de. Ruanda’daki Tutsi çocuklar için de ağladık; Suriye’de zehirlenmiş çocuklar için de; kimin öldürdüğünü düşünmeden hem de!

Çünkü “Biz”, İnsanlıktır; İnsanlığın kalbi; egemen zorbaların yalanlarla zehirlemediği her insanda da bir tane var! Yazık, her insan da bunun farkında değil!

 

“Onlar”…

“Onlar ise insanların emeğini yağmalayan zorbalardır. İnsanlık tarihi boyunca bu hep böyle olmuştur. Din’ler, inanışlar, etnik kökenler, ırklar her zaman bir başka halkın, topluluğun, emekçilerin birikmiş zenginliğini, topraklarını gasp etmek isteyen yağmacılar için birer maske olarak alçakça kullanılmıştır. Bugün de olduğu gibi!

“Onlar”, “şiddet saçan” bencil zorbalardır.

“Onlar”, aynı-kardeş insanlardan oluşan toplulukları, ulusları, inananları birbirine düşürüp, tabiatı-insanı yağmalamak isteyen, bu canavarlıklarına bizi de suç ortağı yapmak isteyenlerdir.

“Onlar” sefil ruhlarına, hasta arzularına bizi de köle yapmak isteyen tür’ün hasta, geni bozuk yaratıklarıdır.

A. Arif tanımlamıştı. “Onlar ki, aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır.”

Hiç bir insan emeğinin birikmiş karşılığı milyonlarca dolar, avro olamaz! Bu yasalar ile korunuyor olsa da “şaibelidir!” Yesinler, içsinler ama utanmadan da bir de kalkıp “biz” demesinler…

Biz, BİZİZ!

Halkın emeğinden çalınmış milyonlarca avrosu olan Egemen zorbalar, Sultanlar ve taklitleri “onlar’dır!”

O. Gürsel

———————————————————-

(*) Mesela her konuşmasında en az seksen kere “Onlar” diyor. Her konuşmasında en az seksen kere “Biz” diyor. Mesela… Kendisi gibi düşünmeyenlerin tümünü düşmanlaştırıyor, şeytanlaştırıyor…” (A. Hakan 14.3.2003. Hürriyet)

 

(**) Ermenileştirme; bu sözcükten kastım, binlerce yıl yaşadıktan sonra kendi yurdunda bir yabancı hale getirilmek. “Dağdan gelmişlerin”, seni “bağından”, hem de aşağılayarak kovma eylemi.

Saklamıyorlar! 1910 larda Emperyaller karşısında zavallılaşmış adamların “torunları” olduklarını “göğüslerini gererek” haykırıyorlar!

Modern, Laik Türkiye’lilerin son yıllarda maruz kaldığı bu “ötekileştirme”, dışlanma, değersizleştirme aslında  İttihat’çıların Ermeni’lere yaptıklarının onda biri değilse de, “ulusalcı bağnazlığı” kırmanın, bir empati kurmanın başlangıcı için olsun, yeterli değil mi?

Ne tuhaf; 83 yıl önce Emperyallere karşı acz içinde ülkesini teslim edenlerin “torunları” olduklarını iddia edenlerin, neredeyse 100 yıl sonra iktidar olmak için, ülkelerini Irak Bataklığına sokmak isteyenleri de sırtından hançerleyerek, benzer acziyet içinde  davranmaları! Bu “acziyet ve sefalet” içinde yüzenlerin, o gün de, bu gün de “Sultan’a” boyun eğmeyenleri ötekileştirme çabası ne kadar ilginç!

Bu ülkeyi var eden akla, iradeye, fedakarlığa hiç sıkılmadan, hem de bağıra çağıra “onlar” diyor… Bu “cesaret” ne akla, ne ahlaka, ne bilgiye, ne de vicdana sığar! Bu yüzden olmalı, iktidardan ve onun yandaşlarından feci kokular geliyor!

Yaşadıklarımıza, tarihsel aklın-ahlakın şaşkınlıktan ağzı açık; Diyalektik Tarih ise kahkahalarla gülüyor!

 

 

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

1 Comment

  1. Kardeşlik üzerine..

    Benim kardeşlerim Saqqiz’de, Urmiye’de, Makû’da, Kirmanşahr’da, Revanduz’da, Hewlêr’de, Duhok’ta, Şarîzor’da, Kamîşlo’da, Halep’te, Kelbajar’da, Amed’de, Van’da, Sêrt’te, Hekarî’de, Xarpêt’te oturuyorlar.

    Kardeşlerimle aramızda ordular, telörgüler, mayın tarlaları, gözetleme kuleleri, keşif uçakları yer alıyor. Herbirimizi yekdiğerimizden ayırmak için gerektiğinde kitleler halinde öldürüyor ve sürüyorlar. Zehirli gazlar, idam sehpaları, işkence, tehdit, tecavüz, kürtleri bölmek ve ayırmak için devrede tutuluyor.

    Fars onunla kardeş olduğumuzu söylüyor, İran’da kendi ülkemizde esiriz, katliamlarla farsın kardeşi olmaya zorlanıyoruz.

    Arap bizlerin arapların kardeşi olduğumuzu söylüyor, soykırımlarla kendi ülkemizde bitiriliyoruz.

    Türk kendisine kardeş yapmak istiyor. Tarih boyunca kabul etmedik. Türklerin bize yüzyılda iki milyon insanımızı soykırıma uğratmakla verdikleri cevap aynı zamanda ne kadar kardeş olduğumuzun reel ve pratik karşılığıdır.

    Bu kanemici devletlerin kürtlere karşı işlediği ağır ve inkar gelinmez insanlık suçlarında ilgili devletlerin halkları da en az devletler kadar suçludur.

    Kürtler hiçbirinin kardeşi değil.

    Milletler arasında kardeşlik yoktur. Hele Ortadoğu’nun kanemici sömürgecileriyle kardeş olmanın nazilerle, falanjistlerle, faşistlerle kardeş olmaktan hiçbir farkı yoktur. Türk, fars ve arap devletlerinin Mussolini İtalya’sından, Hitler Almanya’sından, Franko İspanya’sından ağır ceraimi var ama geri kalır yanları yoktur.

    Hiçbir filistinli yahudilerin kardeşi değildir.
    Hiçbir ermeni türklerin kardeşi değildir.
    Hiçbir yahudi almanların kardeşi değildir.
    Hiçbir uygur çinlilerin kardeşi değildir.
    Hiçbir türk bulgarların kardeşi değildir.
    Hiçbir makedon rumların kardeşi değildir.
    Aynı soya mensup olmalarına rağmen hiçbir boşnak sırpların kardeşi değildir.
    24 tane arap devleti vardır hiçbiri yekdiğerine kardeş değildir.
    Afganistan büyük ölçüde farsça konuşur, hiçbir paştu farsların kardeşi değildir.
    Hiçbir beluci farsların kardeşi değildir.
    Hiçbir keşmirli pakistanlıların yada hintlerin kardeşi değildir.
    Hiçbir çeçen rusların kardeşi değildir.
    Hiçbir abhaz gürcülerin kardeşi değildir.
    Sömürge ulusların hiçbiriyle egemen ulusların hiçbiri kardeş değildir.

    Kardeş olana Türkiye açık. Kardeş olunduktan sonra hiçbir sorun yok. Sorun, türklerle kendi kardeşleri arasında seçim yapan kürtler arasında. Benim kendi kardeşlerim dururken türkü niye seçeyim? Bu sevdanın gerekçesi ne? Türke aşık olmak enternasyonalist buyrultu mu, ilahi buyrultu mu? Türk devletinin olumlanacak yanı neresi? Soykırımcılığı mı kardeşliği gerektiriyor, yoksa ırkçılığı mı? Kemalist cinayet aygıtının hırsızlığına mı yandaş olayım yoksa sahtekarlığına mı?

    Hangi kürt ülkesini parçalamak istiyorsa gitsin türke kardeş olsun.

    Hangi kürt telörgülerle ayrılmış kardeşlerinin haklı olarak koparıldığını kabulleniyor ve savunuyorsa gitsin türklere kardeş olsun.

    Hangi kürt “ülkemizi ve milletimizi zorla, bizim rızamız dışında bölüp parçalamakla çok iyi ettiniz, parçalanmış bir ülkede kardeşlerimden ayrı yaşamaktan haz duyuyorum, bu bölünmüşlüğü ve neden olduğu yüzlerce yıllık kanlı zulmü onaylıyorum” diyorsa gitsin türklere kardeş olsun.

    Kim kürtlerin her parçada ayrı ayrı idam edilmelerinden, yetmezmiş gibi işkence kobayı olarak kullanılmalarından, tecavüze uğratılmalarından, defaatle soykırıma ve tehcire uğatılmalarından hoşnutsa bulunduğu parçanın kolonyalistini ve işgalcisini kardeş ilan etsin.

    Etsin ki kürtlük bitsin, Kürdistan bitsin, çok kısa bir zaman sonra kürtler İran’da fars olarak, Irak ve Suriye’de arap olarak, Türkiye’de türk olarak ömür sürdürsünler. O zaman hiçbir sorun ve acı kalmaz.

    Ya 45 milyon insanın asırlardır çektikleri?
    Ya bir milletin millet olmaktan doğan hakkı, hukuku?
    Ya Kürdistan?
    Ortada Kürdistan mı kalır?
    Kürdistan bin yıldır kardeşlik palavrasıyla ortadan kaldırılmak istenmiyor mu?
    Arap istilacıların sloganını şimdi ilerici ve enternasyonalist ödev olarak yeniden mi keşfettiniz?
    Hangi kardeş kardeşine evini terketmişki biz kardeşimiz olmayan işgalci saldırganlara evimizi, yurdumuzu, iffetimizi teslim edelim, hakkımızdan, insanlığımızdan feragat edelim?
    Hangi enternasyonalizm buyuruyor bunu?
    Beyaz Rus şovenizmi olan Komintern enternasyonalizmi mi yoksa Arap nasyonalizmi olan islam enternasyonalizmi mi?

    Ruslar niçin ülkelerine Çeçenya demiyorlar, çeçenlere idare ettirmiyorlar?
    Araplar neden 24 devlete sahipken 25’incisi için kıyasıya savaşıyor ve kürtlere gelin bizi idare edin, ülkemizin adı Kürdistan başkentimiz Hewler olsun demiyorlar?
    Türkler niçin Kürdiya deyip beşkentlerini Amed’e taşımıyor ve kürtler bizi idare etsin demiyorlar?

    Türkler, farslar, araplar Allah’ın ve kominternin ayrıcalıklı çocukları da kürtler vaftiz çocuğu ve ikinci sınıf mı?
    Kardeşlik kürtlerin vazifesi mi yoksa borcu mu?
    Bu ilahi bir borç mu yoksa insanlık borcu mu?
    Yoksa enternasyonalist bir mükellefiyet sayılıyor da haberimiz mi yok?

    Kardeşine çöpünü vermez tipler bir millete kardeşlik vazediyor. Tamam, kardeşsek tersinden işletelim. Ezber mi bozulur?

    Duyan, duymayan bilsin, biz bu ezberi bozduk.

    Kardeşlik palavrası faşizan bir sloganın kürtlere kanıksatılmak istenmesinden başka hiçbir anlam içermiyor. Milletimin ırzına geçen kardeş.. Kardeşe bakın. Kürtler bu kadar aptal mı sahiden?

    Benim ülkem Kürdistan. Benim kardeşlerim işgalle, inkarla, ilhakla, zorla ayrı düşürüldüğüm kürtlerdir. Ve çok iyi biliyorumki sömürgeci halkların hangisine kardeş olursam olayım bunun bir tek anlamı vardır; Gerçek kardeşlerimden zorla koparılmaya razı gelmek, ülkemin bölünmesine seyirci kalmak.

    Tarihin hiçbir döneminde sömürgeci halklarla kürtler arasında varolmamış kardeşliğe atıf yapan bu üfürük slogan kürdü millet olarak bölüp yutmanın, Kürdistan’ı parçalamanın sloganıdır.

    Kürdün kardeşi, herbiri bir sınırın ötesine hapsedilerek kavuşması engellenen kürtlerdir.

    Ben, toprağıma ve ayrı düşürüldüğüm kardeşlerime kardeşçe duyguların ötesinde tarihi ve insani sorumlulukla yüklüyüm.

    Toprağımın ve milletimin varlığının kabülü, parçalanmış kardeşlerimle biraraya gelmeme verilecek destek aynı zamanda insanlık arenasında ne kadar insan olarak kaale alınmakta olduğumun ölçütüdür.

    İki kardeş bir anadan doğar ama her birinin ayrı isimleri, ayrı bireysel hakları ve hukuku olur. Kaldıki ben sömürgecilerin hiçbirinin anasından doğmadım. Kürtler, türkten, araptan, farstan türemediler. Türedi olan sömürgeciliktir. Yıkılmakta olan çokuluslu zindanlarına dayanak arayanların kürdü kendi öz kardeşlerinden ayırmaya müteallik niyetlerine gayriinsani yakıştırmasında bulunur, kürtleri bu lanetli tuzağa çekmek isteyenlerin insanlığından şüphe ederim.

    Bizde kardeş bolluğu varken başkasına sırtına bineceği eşşek olmaya, üvey kardeş teranesiyle evlatlık edinilmeye hiç niyetim yok. Soyum, sopum, kardeşlerim belli. Milletimin parçaları bunca acıya maruz bırakılmışken onları ezenlere kardeş olarak zulmü omuzlamaya ve gerçek kardeşlerimin yaşama hakkına ihanet etmeye niyetim yok.

    Benim kardeşlerim kürtlerdir.

    En kötü kardeşim en iyi düşmanımdan binlerce kez evladır.

    Mazlum bir milletin hukukuyla bu kadar oynamayın. Bir milletin kaderini fikir egzersizlerine konu etmekten kaçının. Milletlerin kaderini tayin hakkı yeryüzünde istisnasız bütün milletleri kapsayan, dört başı mamur, genel kabul ve uygulama alanı bulan bir haktır. Bunun kardeşlik martavalıyla sulandırılması inkarın öteki adıdır. Milletinizin önünde bu haksız ve lanetli dayatmayı yükseltir pozisyona düşmeyin. Hiç değilse bu uğurda toprağa düşmüş binlerce Kürdistan vatanperverinin, sosyalistinin emeğine ve fedakarlığına saygılı olmayı deneyin. Mihri Belli’nin yada Yalçın Küçük’ün “yeni” versiyonları olmanızın hiç kimseye faydası olmaz. Türkiye’nin bütünlüğü adı altında sömürgeci devletin avukatlığına soyuncağınıza yada türke kardeş olmamızı buyuracağınıza yüzünüzü türklere dönerek kürtlerin bağımsızlık taleplerine saygılı olmalarını dayatın. Komünist olmanın da bir şerefi var, bu şerefi kolonyalistlerin beklentilerine kurban etmekten kaçının.

    http://cebaxcor.blogspot.com/2011/04/kardeslik-uzerine.html

Comments are closed.