Hasan Çokgüler/Bir Çağrının Eleştirisi…
Site’ye gelen bir yazıyı, eleştirinin önem nedeniyle buraya alıyorum.
G.Z.
Gün ZİLELİ kendi Web sayfası gunzileli.com adresinde 02.07.2014 tarihinde Boş Oy Kullanacağız ve 13.07.2014 tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken adlı iki yazı yayınladı. Her iki yazısında ise çağrılarda bulunuyor. Bu çağrı Gün ZİLELİ gibi birinden geliyorsa anlamlıdır, önemlidir. Bu nedenle de Çağrısını görmezlikten gelmek olmaz. Üstüne bir şeyler söylemek lazım.
Gün ZİLELİ, BOYKUT eyleminin içeriğini, anlamını ve yöntemini değiştirme, yeni bir anlam kazandırma mertebesine ulaşmış. Seçimlerin birinci turunda BOŞ OY başlığı altında BOYKOT çağrısı yaparken, Kürt Hareketinin içinden gelen DEMİRTAŞ’ın olamayacağını düşündüğü ikinci turda ise İHSANOĞLUNA oy verme çağrısı yapıyor. Onunla da kalmıyor bir yerlere (Kürtlere) mesaj vermeyi- akıl öğretmeyi de ihmal etmiyor: “İkinci turda boykot ERDOĞAN’ı desteklemektir” diyor. Bu çağrının neresinden bakarsak bakalım çelişkili, sağlıklı düşünememenin, kendi kalemi ile kendisinin yaptığı irade beyanını boşa çıkarmanın ve Kürt hareketini (sanki HDP ikinci turda boykot kararı almış gibi) peşinen teslim alma isteğinin ruh halini görebiliyoruz.
1- 02.07.2014 tarihinde Boş Oy Kullanacağız başlıklı yazısında;
C. Başkanlığı seçimlerinde nasıl bir tutum takınmamız gerekiyor? Eğer Türk-İslam Cumhuriyeti’ne mahkûm olduğumuzu düşünüyorsak iki muhafazakâr-sağ adaydan birine oy vermek kaçınılmaz. İki aday arasında fark görenler aldanıyor. Biri diğerinin aynasıdır. Birbirine bakan aynalar gibi sonsuza kadar, iç içe çoğalırlar.
13.07.2014 tarihli Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken başlıklı yazısında ise;
Bence, diktatöre yardımcı olmamak için, kerhen Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vermek gerekir. Fakat bu noktada tayin edici olan, Kürt ulusal hareketinin tavrı olacaktır. 2. turda boykot ya da boş oy tutumu, açıktan Tayyip Erdoğan’a destek anlamına gelecektir. Kürt ulusal hareketi böyle bir tutum takınarak, diktatöre yolu açmanın sorumluluğunu yüklenebilecek midir?
Gün ZİLELİ’nin seçimde alacağı tavrın şekli “hastalıklıdır.” Bu Hastalık durumu iki yazı arasındaki çelişkide saklıdır. Birinci yazıda her ikisinin aynı olduğu, bir birinden farklarının olmadığı ve her iki adaydan birine(ERDOĞAN-İHSANOĞLU) oy vermenin “Türk-İslam Cumhuriyetine Teslimiyet” olduğunu iddia ederken, ikinci yazısında ise İHSANOĞLUNA ikinci tur için oy çağrısında bulunmak neyi savunduğunu bilmemektir. Kendini boşa çıkarmanın acıklı halidir. Ve oraya koyduğu öncül “KERHEN” kelimesi davranışına anlamlı ve haklı bir gerekçe katmıyor. Ki bunu ilk yazısındaki, “Ehven-i şer diye bir şey yoktur. Şeriata da, şer’e, ehven-i şere de oy verilmez.” kendi cümlesi ile kendisi belirtmektedir.
Gün ZİLELİ; ilk turda Boykut-Boş Oy çağrısı yaparken, olası ikinci turda ise Boykotu ERDOĞAN’a oy vermekle özdeşleştirmektedir. Sormak lazım GÜN ZİLELİ’ye: ilk turda boykut oyları nedeni ile ERDOĞAN birinci turda seçilirse sen ERDOĞAN’a oy vermiş mi oluyorsun? Eğer seçim ilk turda sonuçlanırsa; İlk turdaki Boykutçular-Boş Oycular geçerli oy kullansa belki de seçim ikinci tura kalacaktı önermesine verecek karşıt bir cevap yok. Senin birinci turdaki Boş Oy kullanman ERDOĞAN’a yaramıyor da ikinci turda Boykut davranışı mı ERDOĞAN’a yarıyor? Birinci turda seçim sonuçlansa Gün ZİLELİ ve kendini ait hissetiği anlayış bunun sorumluluğunu yüklenebilecek mi? DEMİRTAŞ aday olmasaydı ve sadece ERDOĞAN-İHSANOĞLU ikilisinin adaylığı üzerinden yapılacak ilk tur seçimlerinde Gün ZİLELİ aynı şekilde boş oy çağrısında bulunacak mıydı? Çünkü kendi varsayımları üzerinden DEMİRTAŞ’ın ikinci tura kalamayacağını hesaplayarak açık şekilde Boş Oy-Boykotu EDOĞANCILIKLA özdeşleştirmektedir. Ancak İlk turda bunu yapamamaktadır. Maske düştü kel göründü misali. Neden mi bu ön yargı? Bu ön yargı M. SUPHİ’den başlayarak günümüze kadar geçen zaman içinde Türkiye Sol hareketinin bu 100 yıllık sürede oluşan tüm Kürt Hareketlerine olan yaklaşımlarından kaynaklanmaktadır.
Gün ZİLELİ;birinci turda sandığa gidip iki üç seçeneğe Mühür basın geçersiz oy kullanın, ikinci turda ise Boykut ERDOĞANA yarar, sandığa gidin Eklemeddin’e kerhen eklemlenin ve oy verin şeklinde bir çağrıda bulunuyor. Bu Devrimci bir çağrı değildir. Bu ulusalcı reflekslerden arınamamanın öğrenilmiş halidir. Oysa Boykot devrimci bir eylemdir. Alışıla gelmişe, rutine, seçenekler arasındaki sıkışmışlığa karşı kendi seçeneğini yaratmadır. En önemlisi ise sergilenen oyuna ortak olmamaktır. Ama oyunun bir yerinde “oyuna dahil oluyorum- bende oynamak istiyorum” demek değildir. Boykut sandığa gidip “hepinizi de istiyorum” şeklinde mührü tüm seçeneklere basmak- geçersiz oy kullanmak hiç değildir. Ez cümle ile Boykot sandığa gitmemektir.
2- 02.07.2014 tarihinde Boş Oy Kullanacağız başlıklı yazısında; “Bu ikisinin dışında kalan bir aday daha var. HDP adayı Selahattin Demirtaş. Selahattin Demirtaş, bu hareket içindeki, örneğin Sırrı Sakık, Pervin Buldan gibi adaylarla kıyaslandığında, elbette sola daha sempatik gelecektir ama ne yazık ki, toplumsal muhalefetin (4K diye ifade ettiğimiz, kentlerin – Gezi -, Kürtlerin, Kızılbaşların, Kadınların) ortak adayı olarak görülemez.”
Gün ZİLELİ; Selahattin DEMİRTAŞ her kesin ortak adayı olarak görülemez diyor. Bu kısmı haklı sayılacak bir belirtme. Evet. HDP tüm toplumsal muhalefetin ortaklaştığı bir aday arayışına girmiştir. Başarılı olamamıştır. Kendi adayını göstermiştir. Eleştri-özeleştiri gereklidir. Ancak oluşan durumu sadece HDP’ye yüklemek, kendi devrimci sorumluluğumuzu görmemek haksızlıktır. Bu nedenle Gün ZİLELİ haksızlık yapmaktadır. Gün ZİLELİ(kendini ait hissettiği anlayış ile birlikte) ortak aday çıkarma uğraşına hangi katkıları yapmıştır?
Ancak burada asıl sorulmak-sorgulamak durumunda kaldığımız ve Gün ZİLELİ’nin acıklı durumunu ortaya koyan başka bir durum var. Herkesin ortak adayı olmadığı gerekçesi ile ilk turda DEMİRTAŞ’a oy vermeyeceğini açıklayan, hangi ortaklaşmanın sonucu olarak ikinci turda İHSANOĞLU’na oy verme çağrısında bulunmaktadırlar. Acaba İHSANOĞLU yukarıdaki 4K dan hangisini temsil etmektedir? DEMİRTAŞ bu 4K dan hangisini neden-nasıl temsil edememektedir, temsilcisi olamamaktadır? DEMİRTAŞ’a oy vermemenin gerçek nedeni Kürt Hareketinin içinden geliyor olması mı? İçinde geçmişte bulunduğu siyasal hareketlerin genlerine kodladığı ulusalcı reflekslerinden mi? Yoksa DEMİRTAŞ’ın toplumcu, solcu, devrimci kişiliğinde gördüğü kabul edilemez eksikliklerden mi? Bu eksiklikler nelerdir?
3- 02.07.2014 tarihinde Boş Oy Kullanacağız başlıklı yazısında;
“Yerel seçimlerde savunduğumuz “bas geç” tutumuna karşı çıkan birçok arkadaş, şimdi, “hani bas geçti, ne oldu?” diye soruyor. Farklı durumları kavrayamamanın sonucudur bu. Yerel seçimde adayların niteliğinin, dolayısıyla hangi partiden olduğunun hiçbir önemi yoktu. Önemli olan, AKP’nin oylarının yüzde kırkın altına düşmesi ve sahip olduğu belediyelerin sayısında (özellikle İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri) önemli bir azalma sağlamaktı. Eğer başarılabilseydi bu, AKP’nin Gezi isyanında ve 17 Aralık’ta yediği darbelerin oy oranına da yansıdığı anlamına gelecekti. Eğer başarılabilseydi, bugün CHP bir İslamcı aday yerine, toplumsal muhalefete daha yakın bir adayı göstermek zorunda kalacaktı. Ya da İslamcı bir aday gösterdiğinde bunun ağır bedelini ödeyeceğini bilecek, o zaman CHP içindeki, Alevilere ve toplumsal muhalefete daha yakın milletvekilleri itirazlarını daha gür bir sesle ortaya koyabileceklerdi.” Şeklinde bir okuma yapmaktadır. Bu eksik ve yanlış bir okumadır. Gün ZİLELİ iyi bir yazardır. Ancak görüldüğü gibi “kötü” bir okuyucudur.
Eksik ve yanlış okumadır. Çünkü; Sosyalistlerin CHP’yi CHP içinde kalarak değiştirme dönüştürme arzuları 1920 den bu yana devam etmektedir. Her dönem bir şekilde CHP içinde yer almışlardır ya da oy vermişlerdir. Ancak değişen dönüşen ve ortaya çıkan herhangi bir yeni durum oluşmamıştır. Ancak; daralan, halktan kopan, yüzü Devrime dönük hareketlerden kaçan, Kemalizme eklemlenen bir Sol Hareket olmuştur. İlk söylemlerde her zaman Devrimci Duruşların nasıl olması gerektiğini ortaya koyan bu Sol Hareketler sonuçta ise alışkanlıklarından ve ulusalcı reflekslerinden kurtulma iradesini gösteremeyip son kertede Kemalizme ve dolayısı ile gelenekçi devletçi CHP ye eklemlenme gerekçelerini de yaratmışlardır. Gün ZİLELİ’nin içinde bulunduğu durumda aynısı. Belki de kendisinin içinde bulunduğu acıklı durumu yüzyıllık Sol Hareketin fotoğrafını günümüze taşıyan en yeni ve somut görselliktir. İlk Çağrısında Türk-İslam Cumhuriyetine teslim olmayacağız şeklinde üst perdeden iddialı bir söylem geliştirmişken sadece 11 günlük kısa bir zaman dilimi içinde “kerhen” Türk-İslam Cumhuriyetine teslim olmayı kabullenmiş durumdadır. Tutarlı bir Gün ZİLELİ ilk yazısında dillendirdiği Türk-İslam Cumhuriyetine teslim olmayacağız tavrını ikinci turda da göstermesi idi. Temel eleştiri ise zaten buradan çıkmaktadır.
Gün ZİLELİ “kötü” okuyucudur. Çünkü CHP yerel seçimlerde başarılı olamadığı için böyle Türk İslamcı adayı gösterdi şeklinde bir önermede bulunmaktadır. CHP algı olarak başarılı olduğu için böyle bir aday göstermeyi tercih etti. Neydi bu algı. CHP İslamcı ve Ülkücü adaylar ile çıktı seçim sahnesine. AKP karşıtlığı üzerinden bütün farklı çevreler CHP siyasetine eklemlendi. Uzun yıllardır böyle bir algı ve ilgi yakalayamamıştı. CHP belediye sayısını çoğaltması onun başarısını göstermiyor. Asıl başarısı vitrine koyduğu adayların etrafında oluşan Sol-Sosyalist yığılmayı bir başarı olarak algıladı. Ben hangi adayı göstersem Sol Çevreler bana oy veriyor. Ben o zaman farklı çevrelerden aday göstereyim ki farklı çevrelerin oyunu alayım düşüncesi ile yerel seçim vitrininden sonra aynı mantık ile Cumhurbaşkanı adayını da belirledi. CHP için Toplumsal Muhalefet iddiasını sürdüren, dillendiren kesimlerden çok daha farklı kesimlerin(kendisine asla oy vermeyen İslamcıların) oyunu alabilme mantığı idi. Eğer başarılı olsaydı böyle bir aday gösterme cesaretini göstermezdi KILIÇDAROĞLU önermesine karşılık esas olan ve doğru okumanın getirdiği önerme; başarılı olunduğu için böyle bir aday gösterildi. Eğer yüzü devrime dönük kesimler yerel seçimlerde CHP ye eklemlenmeseydi CHP böyle bir adayı göstermeye cesaret edemezdi. Bu nedenle Gün ZİLELİ’nin önermesi eksik ve karşılığı olan bir önerme değil. Gerçek solcular, ulusal reflekslerinden arınmış sosyalistler CHP’ye eklemlenme bahaneleri yarattıkları sürece CHP böyle adayları önünüze koyacaktır.
Kendisinin Fikret BAŞKAYA ile birlikte kaleme aldığı “Bir Devrimi Yeniden Düşünmek 1” adlı kitabı çoğumuz okumuşuzdur. Çokta değerli bir kitaptır. Kitap; Türkiye Sol hareketine, tarihsel süreç içinde Kürt hareketlerine karşı ön yargılı yaklaşım, sosyalistlerin toplumcu olamadıkları, halklaşamadıkları, Her dönem bir gerekçe ile gelenekçi devletçi Kemalizm ile eklemlenme tutumlarına ve Marksizm’in somutlaştığı Bolşevik Devriminin halktan uzaklaşmasına, iktidarlaşmasına, sosyalistlerin profesyonel örgütleyici olma heveslerine, Sosyalistlerin her şeyi ben iyi bilirim ve devrimi ancak biz yaparız alışkanlıklarına temel eleştiriler getirmektedir. Ve Devrimin salt Reel Sosyalist alışkanlıklar ile olamayacağı, farklı düşünmenin, yüzü Devrime dönüşebilecek hareketliliklerin içinde yer almanın yeni dönem sosyalistlerin görevi olması gerekliliği yönünde temel belirlemeler bulunmaktadır. Ancak Söz konusu Kitapta getirdiği temel eleştiri konusu davranışları şu an kendisi tekrarlamaktadır. Sormak lazım. Hangisi Sosyalist Gün ZİLELİ?
Sonuç olarak, Devrimci bir vitrini ve yeni dönem Devrimci tutum olarak kabul ettiği farklılıkların içinde yer almasını bir görev olarak kabul eden, yazdığı kitaplardaki düşünceleri kendisinin devrimci görevleri olarak beyanda bulunan Gün ZİLELİ’ye, Selahattin DEMİRTAŞ’a (Erdoğan AYDIN’ın Özgür Üniversite Sayfasında yazdığı gibi) en az bir oy borcu olduğunu hatırlatmak gerekir.
Hasan ÇOKGÜLER
Laf çok ama fikir, izan yok!
Kimse sosyalistlere bir aday dayatamaz!
Malum şahsın bir kukla dayatmasına hayır!
Atanmış hiçkimseye oy yok!