Gezi Notları (7) Müdahale!..
Sonunda beklenen müdahale gerçekleşti. Hem ülke içindeki kamuoyu hem de dünya kamuoyu, hatta batılı devletler nezdinde sıkışmış hükümete müdahale için gerekli “haklı” gerekçe, ne yazık ki, hiç istenmeden de olsa, sol örgütler bloku tarafından sunulmuş oldu. Halkın polise karşı kazandığı 1 Haziran zaferinden sonra Taksim alanının uzun süre elde tutulamayacağı ve esas olarak Taksim Gezi’sinde direnmek gerektiği çok açık olduğu halde, sol örgütler, her zamanki gibi dar örgüt çıkarlarıyla hareket ettiler ve polisin yokluğundan istifade, alana yayıldıkça yayıldılar. Bununla da kalmadılar. Direnişin genel sloganları yerine kendi örgütlerinin sloganlarını ön plana çıkararak, hükümete, “aşırı örgütler Taksim meydanını işgal etmiş” bahanesini kendi elleriyle sundular. Gerçi bu durumun yanlışlığının onlar da farkındaydı ve kendi aralarında yaptıkları toplantıyla Taksim Meydanı’ndan çekilmeye karar vermişlerdi. Eğer polis müdahalesi olmasaydı, bugün ya da yarın kendileri zaten çekileceklerdi. Muhtemelen hükümet bunu haber aldı ve bu kendiliğinden çekilmeye fırsat vermeyip kendince ucuz bir zafere imza atmak istedi. Şu anda Taksim’de çatışmalar devam ediyor. Ama herkesin göreceği gibi, bu daha önceki kitlesel çatışmalardan son derec e farklı “öncü grup” çatışmalarıdır. Hatta belki bu çatışmalarda sol örgütlerin militanları bile az ölçüde yer almaktadır. Bu örgütlerin bile hâkim olamadığı kendiliğinden “öncü” grupların ya da “bak siz kaçtınız, biz direniyoruz” fırsatçılığı içinde olan bazı sol örgüt militanlarının cılız bir direniş gösterdikleri çok açık. Gerçi televizyon kanallarında dolaşan, “molotof kokteyli atan provokatörler” söylemine pek itibar etmek istemem ama bu bile olabilir.
Twitterde bazı arkadaşlar, “Taksim Gezisi’ndekiler neden Taksim’deki polis müdahalesine direnmiyorlar” diyorlar. Tabii ki, bu arkadaşların dayanışmacı bir ruh haliyle böyle söyledikleri çok açık ama şunu net bir şekilde belirlemek gerekir ki, şu anda Taksim, direnişçiler açısından savunulacak ya da polisten kurtarılmasına çalışılacak bir alan değil. Bu yüzden, Taksim Gezi’sindekilerin Taksim’deki direnişe omuz vermesi yerine, olması gereken, Taksim’de direnenlerin Taksim Gezisi’ne geri çekilmeleri ve orada mevzilenmeleridir.
İşin bu yanı böyle olmakla birlikte, unutulmaması gereken nokta şudur: Egemenler, karşılarındaki büyük bir hareketi ezmek için asla topyekûn bir harekete girişmezler. Stratejileri sivri uçları törpüleyerek ve en kıyıdakinden başlayarak ilerlemektir. Buna parça parça ezme strateji de denir. Elbette, insanları, İstanbul valisinin başına tuğla düştüğünü düşündürecek kadar yumuşatıcı beyanlar eşliğinde yaparlar bunu. Hareketin merkezinde direnenlere, “siz iyi çocuklarsınız, size dokunmayacağız” derler, hareketin uçlarında ya da kıyılarında bulunanları (Bu somut durumda Taksim’deki sol örgütler oluyor bu) ezerler. Bundan sonraki aşama ise şudur: Yine “Taksim Gezisi’ne dokunmuyoruz, siz iyi çocuklarsınız” diyecek ve ardından şunu söyleyeceklerdir: “Ama iyi niyetinizden yararlanan bazı aşırı unsurlar içinize sızmış bulunuyor. Onları içinizden temizlemek için Taksim Gezisi’nde ‘küçük bir çalışma’ (Vali’nin bu sabah kullandığı pek sevimli bir deyimdir bu!) daha yapmamız gerekiyor” diyecek ve bu sefer Taksim Gezisi’ne müdahale edeceklerdir. Bu hep böyle olmuştur. Kronstadt ayaklanması ezilmeden önce, ayaklanmanın esas sebebi olan Petrograd işçilerine yiyecek ve yakacak dağıtmıştı Petrograt Komitesinin başkanı Zinovyev. Böylece işçileri yumuşatıp Kronstadt’ı tecrit etmişti. Şu anda da polis, “gazdan rahatsız olan” İstanbul halkından özürler eşliğinde atıyor biber gazlarını. Çünkü bu gazın fütursuzca kullanılmasına halkın büyük tepki duyduğunu idrak etmiş bulunuyorlar. Polisin hiçbir propagandasına adlanılmamalıdır.
İşte şu anda çok uyanık olmalıyız. Gezi Parkı’ndaki direnişçiler polisle hiçbir şekilde diyalog kurmamalıdırlar. Bir mücadele cephesinde karşı tarafla diyalog, her zaman direnişçilerin yumuşatılmasına ve aldanmasına yol açmıştır. Bununla anlatmak istediğim, elbette polis yöneticileriyle diyalogdur. Taksim Gezisi’ne üstlenelim. Sol örgütleri Taksim Gezisi’ne alalım ve polis ya da valinin söylemlerine hiçbir şekilde yüz vermeden Gezi’nin çevresindeki tahkimatı yoğunlaştıralım. Yakın bir zamanda Gezi’ye yapılacak müdahaleye hazırlanalım.
Acilen belirtmem gereken birkaç not daha var:
Bülent Arınç, şimdi yumuşatıcı rolünden yalan haber ve bilgilerle insanları yanıltma ve aynı zamanda tehditler savurma rolüne geçmiş bulunmaktadır. Yeni görevinde kendisini kutlarız! İlk yalan şudur: “Çarşı grubu gösterilerden çekilmiştir.” Gösterilerin en etkili unsurlarından Çarşı grubu hakkında böyle palavralar yayarak direnişin moralini bozacaklarını sanıyorlar. Çarşı grubu bunu anında yalanlayarak Arınç’ın bir yalan makinesi olduğunu bir kere daha göstermiş oldu.
İkinci yalan, Başbakan’ın Gezi direnişindeki “bazı unsurlarla” toplantı yapacağıdır. Bu da anında yalanlandı Taksim Dayanışması tarafından. Böyle bir görüşme yok. Zaten bunun yalan olduğu o kadar bellidir ki, kendileri bile bu “bazı unsurların” kim olduğunu söyleyememektedir. Bunun nedeni, görüşmeye gidecek olanların makyajlarının henüz tamamlanmamış olması olabilir. Ortaya bazı sahtekârları sürecekleri çok bellidir. Kimsenin yutmayacağı son derece aptalca bir girişim.
Son olarak, Gezi Notları (6) yazısında yazdığım bir nokta bu sabah fiilen gerçekleşti. AKM binasındaki örgüt afişlerini indiren polis, binanın üzerinde sadece devasa bir Türk bayrağını ve Atatürk posterini bıraktı. Ulusalcı arkadaşlar, üzerinde biraz düşünürler mi acaba?
BDP’den hâlâ doğru bir tutum bekliyoruz. Hiç değilse şimdi, şu müdahaleden sonra getirin gerçek halk güçlerinizi Taksim Gezisi’ne. Ama Apo posterleriyle değil, Kürtçe barış sloganlarınızla birlikte. İnanın bu, İspanya İç Savaşı’nda Madrid’in savunmasına koşan Durruti Tugayı’nın Madrit’e girişi kadar büyük bir heyecan ve sempati yaratacaktır. BDP yöneticileri eğer eyyamcı politikacılar değillerse bunu yaparlar. Taksim Gezisi sizden gerçek halk güçlerinizin yardımını talep ediyor. Duydunuz mu? İstanbul’daki ezilen Kürt kitleleri… Siz de duydunuz mu?
Gün Zileli
11 Haziran 2013
Yazdiginiz yorum aceleci vé ônyargili haliyle ôrgùtlerin vzrsa yanlislari fazlasiyla katlamis
Orada çatisiyor gôrùntùlerinin bas aktôrleri polisin kendisi
Bu doğru olabilir. Benim yazdıklarımda buna ters bir şey yok. Çatışanlar bazı “öncü gruplar” veya polis… fark etmez. Hepsi iktidara hizmet eder.
Bi dur be Gün! Bi dur! salvolar halinde akıl vermeye devam ediyorsun. Kimsenin senin aklına bir ihtiyacı olmayabileceğini niye düşünmüyorsun? Bi çekil kenara! Sus ve öğren. Bırak akıl hocalığını.. Kimsenin senin tribün akıl hocalığına ihtiyaçları yok. Bırak gençlere… Sus, sus, sus…
Asıl sen sus Cengizhan, sen kimsin? Bütün sosyal medyada insanlar “vay polis polise saldırdı tiyatro bu” diye kendini kandırırken, molotofu telsiz, sapanı tabanca yaparken, Gün abi klasik sol örgüt fırsatçılığını gayet güzel açıklamış işte. Asıl sen sus ve öğren!
Gün zileli’nin katılmadığım yorumları olsa da, Gezi direnişini hayalci bir algılamayla anlattığını düşünsem de, edebî üslubunu takdir ediyorum. Güzel ve etkileyici yazıyor.
Bir de kendi içinde çelişiyor galiba. İlk mesaja yazdığı cevabında “Çatışanlar bazı “öncü gruplar” veya polis… fark etmez. Hepsi iktidara hizmet eder” demiş. Oysa daha önce, taş atan “ayı”lardan olduğunu açıklamıştı.
Herkesi saat 19.00’da İstanbul’a, Taksim’e, Gezi Parkı’na, taleplerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Taksim Gezi Parkı’na 14. Gününde, Gezi Parkı için direnenlere yanıt yine polis panzeri ve gazla geldi!
10 gün önce sabah 05.00’te Gezi Parkına yapılan polis baskını ile bugün yapılan arasında sadece saat farkı bulunuyor. Bu kez 07.00’de yapılarak fark yaratılan polisin Taksim’in fethi harekatında yine onlarca yaralı ve toplumu endişeye sevk eden bir polis ablukası var.
Polis ablukasının olduğu yerde demokrasiden, diyalogdan söz edilemez.
Taksim Dayanışması’nın yurttaşlarımızın ortak dileği haline gelen taleplerine hiçbir yanıt verilmemişken, İki haftadır omuz omuza her türlü dayanışmayı gösteren Gezi Parkı direnişçileri arasında parkçı-marjinal ayrımı yapılmasından medet umuluyor.
Kimse parkına ve yaşamına sahip çıkanları ayrıştırmaktan medet ummasın. Biz bir arada durmaya ve haklı, meşru taleplerimizi dayanışma ile örmeye devam edeceğiz.
Oysa, Taksim Gezi Parkı’nı betonlaştıracak proje ortaya çıktığı günden bu yana kamuoyu oluşturma adına mücadele eden, parkına ve meydanına sahip çıkan, iş makinalarının önüne yatan, parkta sabahladığı için polis şiddetine maruz kalan; gece gündüz Taksim başta olmak üzere ülkenin her yanında parkı ve yaşam alanlarını savunanlara yönelik polis şiddetini kendisine yapılmış olarak kabul eden milyonlarca yurttaşımızın duygu ve taleplerini yansıtan TAKSİM DAYANIŞMASI olarak; mücadelemizin karalanmasına izin vermeyeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.
Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere, Taksim Dayanışması heyeti Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la görüşmüş ve taleplerini kendisi aracılığıyla hükümete iletmiştir. Bu görüşmenin ardından iletilmiş taleplere dair hiçbir açıklama yapılmamışken yeni ve nasıl oluşturulduğu belirsiz bir heyetle görüşmek, samimi bir diyalog çabasından ziyade kamuoyunu yanıltmaya ve milyonların günlerdir ülkenin dört bir yanında haykırdığı meşru ve demokratik taleplerin altını boşaltmaya yöneliktir. Bu gün yapılan polis çıkarması ise iktidarın niyetini ve halka karşı tutumunun en açık ifadesidir.
Talepler ortadadır. Muhatap bellidir. Taksim Dayanışmasıdır.
İki haftadır, şiirleri, şarkıları ve sloganlarıyla bir arada halay çeken, kadını genci, lgbt bireyi, emekçisi, inananı ve inanmayanıyla Taksim gezi parkı ve alanında demokratik tepkisini gösteren yüzbinlerin, başta Kızılay olmak üzere ülkenin 77 ilinde sokakta talepleri haykıran milyonlarca yurttaşımızın taleplerini reddeden, kendi yurttaşlarını tehdit eden, alternatif mitingler düzenleyerek toplumsal kutuplaşmayı arttırmaya çalışan AKP iktidarından endişeliyiz.
Parka karşı beton kışla, toplumsal barış talebine karşı polis saldırısı ve alternatif miting dışında somut adım atmayanların çok büyük bir vebal altına girdiklerini kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Bir kez daha yinelemek istiyoruz. Parkına ve yaşamına sahip çıkanlarla polisi karşı karşıya getirmekten vazgeçin. Gözaltına alınanları serbest bırakın, iki haftadır süren polis şiddetinin sorumlularını görevden alın ve ilk ve en temel talebimiz olan GEZİ PARKININ 1 METREKARE OLSUN BETONLAŞTIRILMAYACAĞINI, PARK OLARAK KALACAĞINI RESMİ OLARAK AÇIKLAYIN…
Ülkenin ve dünyanın dört bir yanında sahip çıkılarak meşruluğu tartışılmaz bir hal alan, açtığımız davalar ve uluslararası evrensel hukuk kriterleri açısından da en temel insan hakları ve demokrasi kriterleri açısında hukukiliği tartışılamayacak olan taleplerimizin takibinde ısrarcıyız.
Gezi Parkına, Taksime sahip çıkan gençlerin, meydanları dolduran kadınların, gece gündüz nöbet tutanların, evinden kalbiyle destekleyenlerin yani halkın talepleri karşılanana kadar, toplumsal barışa yönelik adımlar atılıncaya kadar buradayız. Taleplerimiz görülünceye, somut adım atılıncaya kadar parkımıza ve meydanlarımıza tüm yurttaşlarımızla birlikte büyük bir dayanışma ile sahip çıkmaya devam ediyoruz.
Saat 19.00’dan itibaren taleplere sahip çıkanları bekliyoruz.
Buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz.
TAKSİM DAYANIŞMASI
Merak ederim bir örgütlü kimseyi ikna edebilinirmiki? hele hele
bir örgütü??
Bunlari etkileyebilen biri varsa oda benim tabi.. Niyemi? Anonimin dedigi gibi ‘mecburlar”.
Sansürcüden kendini sansür etmesini dilemekte ya cok dostca elestiri yada sansürcünün sansürcüsü olur..
Nasil gülecegimi bilemiyorum..
Ben yorumlarnızın çoğuna katılmakla birlikte bazı konularda size katılmayacağımı belirtmek isterim. Sol örgütler ne kadar yetersiz olsa da bence mücadelenin bu seviyeye gelmesinde önemli bir direnç momenti olmuştur. Hataları yok mu ? Elbette var. Ben hiçbirini beğenmesem de direnme gücü olarak başarılı olduğunu düşünüyorum.
Gezi parkına çekilmeyi de doğru bulmuyor. Bu mücadelenin en önemli ayağı Taksim Meydanıdır. Çünkü hükümetin amacı meydanları emekçilere, yoksullara kapatmak, sermayeye açmak. Yani Meydanlara da korunmalıdır. Gezi Parkı’nı Geziden savunamayız.
Belki de siz haklısınız. Şu anda kesin karar vermek zor görünüyor.
Gaz Gaz BasbakanTayyip Gazin Mübarek Olsun!!Sonun Mübarekten Beter Olsun!!
Böyle bir şey var mı be kardeşim! Bir yanda Demir Küçükaydın, diğer tarafta Gün…. Hem içinde değilsiniz, hem ihtiyarsınız, ihtiyarladınız. Öğrenmeye çalışın. Sizin müktesbatınıza uygun hiç bir şey yok bu direnişte. yeni bir ses, yeni bir nefes bu. Birisi yedinci tefrikasını yayınladı, diğeri onsekizinci. Artık öğrenme zamanı, sizin için…
Ben Taksim Gezisindeyim Cengiz.
Yaşım ilerlemiş olabilir ama çok şükür Etem Sancak’ın Eza Deposundan emekli değilim senin gibi.
2500 sayfa etrafa ve arkadaşlarına evrakı metrukeyi yayınladın. Ben alnımın teri ile ekmeğimi kazandım emekli oldum. Belaltı çalışma. Kimsenin senin aklına ihtiyacı yokun cevabı bu mu olmalıydı. İhtiyarım, ihtiyarsın ihtiyar. Bu gençlere saygı duy.
ertuğrul kürkçünün meclis konuşması izleyin.
http://www.youtube.com/watch?v=VI69-UJtQaU
Rahatsızlığın buradan geliyor demek. Yazdıklarımın hiçbir satırı gerçek dışı değildir. Neden rahatsız oldun ki? Sizin gibi tekke mensubu değilim, bütün rahatsızlığınız bu değil mi? Seni Aydınlıkçı kalıntısı. Ruh aynı ruh.
Gün zileli’nin uyarılarının ne kadar yerinde olduğu müdahaleden sonra, herhalde daha iyi anlaşılıyor. Sadece gezi değil, sadece taksim de değil. ikisi birbirini tamamlıyor.
“barışçıl” bir zemin tutturulmazsa, “devrimci” bir direnişin de zemini sağlanamıyor, umulur ki bunda anlaşılır. bu nıktada anarşist hareketin araç ve yöntemleri mutlaklaştırmadan ve önbelirlemeden mücadele edilmesi tavrı üzerinde herkesin düşünmesinde yarar olabilir.
direnişin en azından 15-16 hazirana kadar devam etmesi gerekli bence…
o tarihin yaratıcısı olan işçi sınıfının kendi tarihine sahip çıkma babıbda geziye kitlesel b-iş bırakma ve dayanışma grevleriyle
gereken desteği vermesi umulur.
bu müdahale sırasında mescitleri yıkılan devrimci, anti kapitalist ve anarşist Müslümanların tüm dualarının kabulünü cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
Senin bu belden aşağı tutumundan sonra bütün bunları yazmak çok zor ama vicdanımın sesine kulak vermeliyim. Öfkeyle dolu günler geçiriyoruz. Burnumuzdan soluyoruz. Düşüncelerimi daha sakin ve anlaşılır şekilde ifade etmeliydim. Bu sayfaya not düşenlerden ve senden özür diliyorum.
Bundan sonrası senin akıl, fikir ve izan ve karakterine kalmış.
Ethem sancak’ın firmasında binlerce kişi çalışıyor ve yüzlercesi de emekli oldu. Sancak’da patronlardan birisi. Ne eksik ne fazla. Bunun suçlanılacak bir tarafı yok. Bu suçlayanın özelliklerini gösterir.
Yazdığın 2500 sayfada benimle ilgili bir ya da iki cümle var, onlar da olumsuz değil. Dolayısıyla yazdığın hatırata tepkim kişisel değil. Ben devrimcilerin bu tarzdan, bu içerikten uzak durması gerektiği kanısındayım. Bir çok insana, devrimciye haksızlık ettin ve kendini ince yöntemlerle sınırsız sorumsuz göstermeye çabaladın.
Aydınlıkçılık en çok sana yakışan bir özellik. 30 yıl öncesinde takılıp kaldın. Tabiat itibarıyla, Doğu’dan Halil’den, Oral’dan bir farkın yok.
Benim demek istediğim şuydu: Tefrika halinde akıl veren fikirlerimizi yazmamıza gerek yok. Gençler kendi yollarını kendileri bulacak. Arkamızda bunca başarısızlık ve kayaya toslamışlık varken kime ne söyleyeceğiz, kim bizden ne bekliyor?Bir türlü çenemize kalemimize hakim olamıyoruz. nedir bu herşeyi ben bilirim edası ve üsttenci üslup. Ben de kime ne anlatıyorum ki. ‘Allah’ sana selamet versin.
Neyi fazla ya da haksız yazmışım? Örnek vermek zorundasın. Öyle çekip gidemezsin arkadaşım.
Cengizhani burda ilk tanidim. Uslubu degil ama kastetigi düsünce,hissiyatini bende sürekli islemege calistim..
O yazarmis radikalde.. o anlatamadigina göre benimki gülünc kalmasi normal..
Bu Halk Isyanin yaraticilari halkin bizzat kendisidir. Bu Iktidar,yada devrim gibi bir mücadeleye cevirmek Sol cocuklarin isi olmamali. Onlari yönetmege,Önayak olmaga
kalkmak Aydinlikcilar vb.gibilerin firsatci,karektersizlerin isidir.Yaptiklarida olayi bozmaga yöneliktir.
Yapilmasi gereken onlari alkislarla desteklemek.Arkasindan gitmektir. Iteklemek degil. Onlara yol göstermege kalkmak herkesi öfkelendirir. Sadece Cengizhani degil.. Birakin millet yanlis yapsin,hata yapsin! birakin milleti kendi haline! birakin onlari kendi yolunu bulsun! Onlarin hareketi tüm politikacilara,Politk pasalara,Politika Beylerine,Krallarina karsidir.Uzun,uzun yazilarla onlari yönetmege,akil vermege calismak Sultanlik yapmaktir.Tayyiplik yapmaktir!
Gün Zilelide bu konuyu böyle isledi. ama akrebin aliskanligiyla tüm örgütleri yönetmege kalkan tutumada düstü.. beklenmeyecek hata degildi..
Örnekmi? BDL liler gelselermis.. CHP sinden MHP sine kadar büyük Partilerin Kücük ruha,firsatciliga,alcakliga düsmemesi bile Demokratik,Siyasi seviyelerini düsürmedigini gösteriyor.. Anlayana..
gün amca sen yazmaya devam et harika şeyler yazıyorsun. bizim asıl şimdi senin yazdıklarına ihtiyacımız var. ayrıca bu yazılar gençliğin yerine karar vermeyi değil onların karar verirken geçmişte yapılan hataların da göz önünde bulundurulmasını amaçlıyor. herkes kendi yeteneğince harekete destek olması gerekir. yersiz umutsuzluklara gerek yok.
gün agabeyi kutluyorum. son günlerde onlarca analiz ,yorum okudum . “devrımcı basını ” taradım. hiç biri gezi notları kadar hızlı ısabetlı bır şekilde yazılmadı. özellıkle bu son yazıda yazılanlar 24 saat ıcınde gercek oldu. hız muhım. derdımız gazetecılık degıl devrım. analız muhım cunku yumruk kafaya tabı olmalı.
not: bende eylemlere katıldım cengız han bey sızde ıyı bılırsınız kı (adınız cengızhan ya ordan seyettım) eylemde sılah kadar taktıkde muhımdır. eylemcıler zılelı yı okuyor tartısıyor. avcılar da ve taksım de…
Zileli’nin bu yazıları üsttenci üslup taşımıyor. Kendi fikirlerini yazıyor. Buna da hakkı var. Neden itiraz ediliyor, ben de anlamadım.
Yazılarını çoğunlukla beğenerek ve ama birçoğuna katılmayarak okuyorum.
Gun Zileli’nin uyarisi tamamen hakli cikti :
“Hareketin merkezinde direnenlere, “siz iyi çocuklarsınız, size dokunmayacağız” derler, hareketin uçlarında ya da kıyılarında bulunanları (Bu somut durumda Taksim’deki sol örgütler oluyor bu) ezerler. Bundan sonraki aşama ise şudur: Yine “Taksim Gezisi’ne dokunmuyoruz, siz iyi çocuklarsınız” diyecek ve ardından şunu söyleyeceklerdir: “Ama iyi niyetinizden yararlanan bazı aşırı unsurlar içinize sızmış bulunuyor. Onları içinizden temizlemek için Taksim Gezisi’nde ‘küçük bir çalışma’ (Vali’nin bu sabah kullandığı pek sevimli bir deyimdir bu!) daha yapmamız gerekiyor” diyecek ve bu sefer Taksim Gezisi’ne müdahale edeceklerdir.”
Buyrun : http://www.radikal.com.tr/turkiye/vali_mutlu_marjinaller_gezi_parkindaki_genclerin_arasinda-1137328
“”Bizimle çatışan grupların taraftarı olan kişiler şu an Gezi Parkı’ndaki gençlerin arasında. Geceleri onlarla birlikte yatan bu tür provokatif grupların marjinal yapıları gençlerin aralarında. Dolayısıyla bir an önce orayı boşaltmaları gerekir. Her an sıkıntı yaşanabilecek böyle bir ortamdan ayrılmalılardır. Artık kendileri için de güvenlik noktasında ciddi provokatif risk oluşturan durumu normalleştirmek, orayı terketmek.. Aileler çocuklarını ordan almalılar. Artık bu alandan ayrılmalılar.”
insANLAR SELAMLAŞIR MUTLU OLUR
faşİSTLER boynuzLAŞIR MUTLU OLUR
İnsanlar hala erken seçim zırvalığından bahsediyorlar. Yani diktatörü değiştirelim ve yenisini hazır açılmış olan götümüze dikelim demeye getiriyorlar. Süreç, önümüze neyi koyarsa koysun, yıkılması gereken bir şeyi hala telafuz etmek ya da anlamsız olasılıklardan bahsetmek, devrime inanmamak, ne olduğunu dahi bilmemek velhasıl, emperyalizmin “ekmeğine” tereyağ sürmektir. Erken Seçim, Kaçınılmaza Erken Domalmaktan Başka Bir Şey Değildir! Temsili demokrasi değil, doğrudan demokrasi kurulmalıdır. Temsili demokrasi, zaten seçilmişi oy sandığında onaylamaktan başka bir şey değildir. Aynı, meclisteki kukla milletvekillerinin oylamalarda ellerini kaldırmaları gibi ahmakça ve sahtekarcadır. Ve bu kuklaları yöneten diğer kuklalar ve onları da ve onları da yöneten kuklalar aşikarken, insanoğlunun kukla sendromundan kurtulması gerekmektedir. Bunun için, kendisi olması yeterli ve basittir. Kendisi olabilmesi için ise, geçmişi ile radikal kopuşu yaşaması gerekmektedir. Radikal kopuşu gerçekleştirmek için ise, önlüklü-karatahtalı zorbalıklardan, beyinlere dökülmüş zırva çimento tarihten, endüstriyel futbol ve olimpiyatlardan ve bunların sefil kumarlarından ve medyanın sefaletinin anlaşılıp, bilince çıkarılması gerekmektedir. Eleştirmeden, sorgulamadan, şüphe duymadan, şeyleri analitik olarak bir değerlendirmeye tabi tutmadan, insanoğlunun kendisini anlaması, dolayısı ile kendisine, özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin, aşk ve isyanının hüküm sürdüğü bir geleceği yaratması imkansızdır!
DEVRİM PİLAVI
Başımızın üzerinde olan biten zifiri asırlardır.
Gökyüzü güneşi sallıyor,
Bir kuş uçuyor gökkuşağı içinden ve
Eflatuna dalıp gidiyor hayatım.
Göğsümdeki devrimin ağırlığını, samanyoluna seriyorum.
Ohh… O an,
Bir çocuk ellerini yumruk yapmış,
Sonsuzluğun ışınlarında, ışık hızıyla ip atlıyor.
Bizi bekleyen o şarabi eşkiyalar,
Ve mısrası ölümlerde dirilenler,
Biz gördük,
Ve kahkaha şiirimiz oldu.
Çarşı’ nın bir kısmından açıklama gelmiş, AKP’ ye “oy yok” kampanyası. Ama sonuçta oy verilecekmiş birilerine. O birileri de AKP’ dir fark etmez. Tüm partiler; egemen sınıfın yani hortumcuların, katillerin, kibirli, küstah, budala, egoları tavan yapmış ruh hastalarının birbiri ile kumar oynadıp, sözde halk adına sadece kendi çıkarları için karar aldıkları pislik yuvalarıdır. Partilerin hemen hepsi aynıdır; sadece aralarında nüans farkları olabilir. Siz, diyelim CHP iktidar olsa, Obama katilinin ona vermiş olduğu emirleri yerine getirmeyeceğini mi düşünüyorsunuz? İnsanlara sadece 2 seçenek sunulur: Cumhuriyetçi- Demokrat (USA) ya da AKP-CHP(MHP). Hepsi aynı kapıya çıkar. Çünkü bu dünyanın asıl sahipleri devasa oligopoller, çok uluslu şirketler velhasıl zenginlerdir. Her yerde onların borusu öter ve bırakın Türkiye’ yi, Avrupa Parlamentoları bile onların kara paraları akladıkları şahsi ya da ortaklı bankaları olarak işlev görür. Amaç bizi mevzuya uyandırmamaktadır. Bunun için burjuvazi eğitim, medya, güç aygıtları gibi tüm bileşenleri ile beyinlerin ırzına geçer. İnsanın bir partiye oy vermesi ya da ordu bana sahip çık demesi, kendisine yapmış olduğu en büyük hakarettir. Çünkü, aklını ve vicdanını kendisinden başkasına teslim etmiş insan, artık tamamıyla kontrol altındadır. O yüzden, insanın kendini gerçekleştirebilmesi önündeki en büyük engel otoritedir, devlettir. Otorite ve tüm kurumları ile bürokrasi anti-insan, anti-organizmadır. Oy vermek; beni yönet, tam Türkçesi ile beni istediğin pozisyonda düz demektir! Yaşadığımız bu dünya, o ahmak diziler içinden bize pis pis sırıtan kapitalizmin bir halüsinasyonudur. O kadar ki, o ahmak programları izleyen bir insan, o anda doğanın katline ortak olduğunun farkında bile değildir. Tüm Devletler Katildir.
gidişatı görüp geziye müdaheleden önce uyarıp yapılması gerekeni söyleyen demir küçük aydının önerili yazısını duyuru kısmına koymakta fayda var yayım tarihini belirterek.aslında zilelinin yazı bombardımanı fena olmadı.burada eksik kalan taraf henüz politik devrimciliğimizle ve kendi iktidarımızla yüzleşemediğimizden yazı ve yorumlarımız zilelininkide dahil kendimizden kalkan ama kendimizin sürekli yenilmiş 68-78 kuşağı olduğumuzu unutup ilk defa bizim başaramadığımız toplumsal devrim seviyesinde isyanı başaran 90 kuşağına haksızlık seviyesinde olması büyük bir eksikliktir.belkide en büyük dersi bize veren bu isyana devrimci öğretmen edasıyla eski alışkanlıkla bakacağımıza politik devrimci yanından toplumsal devrimci yanı ve özgürlükçülüğü öne çıkan 90 kuşağından öğreneceklerimi olduğunu hatta hayalimizdeki toplumsal devrimide onların gerçekleştireceğini unutmamalıyız
20, m.aliser hic hosuma gitmedi..
Apolitikler TC tarihinin en büyük politikasini yaptilar.Onlar zafer kazandilar.Tüm Politikacilardan daha akilliydilar,zekiydiler,vicdanliydilar,insancilardi,yaratici sanat yapmislardi.
Cünkü özgürlerdi.. heryolu deneyebilirlerdi..yol yoksa yoll yapabilirlerdi..korkusuzlardi.Cünkü haklilardi.dürüstlerdi örgüt cikari yoktu. güclülerdi.Cünkü hertaraftan destek aliyorlardi.
Ve onlar Politika bagnazlarina iyi bir ders verdi..
Onlarda degisti.. Sol örgütlerde kötü davranmadi.. Onlarda ögrendi..
Diger Sol örgütlere göre Gün Zileli tabiki daha dikkatli,olumluydu..
Kimseye kisisel elestirmek zaten istenilecek bir sey degil.
Gün Zilelide Tek adam Parti gibi yaziyor..Bizde Fikrine Saldiriyoruz yanlis görürsek..Kisisel yada sanatci yönü ayri konu..
Bu arada Kisisel olan tanimadigim,C.cavdar,Oral calislar,H.berktay…lar Örgüt degil,sahistirlar.
Onlar tekbasina siyasi emeleri olmadan ,solun degerlerini topluma empoze etmege calisan takdir edip ,sahip cikmamiz gerekenlerdir..
Eger onlar yalnizliga,tekligi sectilerse düsünülmesi gereken agir bir konudur.. Vicdanli olmak gerek..Geziciler bize bunuda ögretmistir sanirim
Yalan yok! Ne zaman Sirri Sureyya ve Ertugrul Kürkcu gibiler sahne aliyor, yüregim titriyor.. Acaba nasil bu direnisi , önünde dugme ilikledikleri sahsin dehaca baris uzlasma politikasina, hangi hamasi hümanist söylem, hangi ayak oyunlari ile apartacaklar diye..Yalan yok… (ortalama biri gün zileli hakli cikmis diyorsun, zurna nin zirt dedigi yerde öyle demedi gün zileli)
Gün bey. umarim siz bu depolardan emekli aydinlikci aslinda karanlikci kabile takimini ciddiye almazsiniz. Biz bunlarin gencligini de biliyoruz. Zaten konusmasini bilmedikleri gibi yazmasini da bilmiyorlar. Nerde neyi konusmasini bilmiyenler alakasiz yerlerde alakasiz seyler konusurlar. Hatta haddini asip kendi siteniz de görüslerinizi yazmaniza da karsi cikacak kadar ilkel, karanlik beyinli insanlar.
Ama biz sizin yazilarinizi ilgiyle okuyoruz. onaylamak,katilmak veya katilmamak ayri sorun. Kaldi ki avrupa da sizin yazilarinizi komple veya alinti yaparak yayinlayan siteler var. ve coguda, hatta ben hepside olumlu buluyorlar diyebilirim, en azindan ben yazdiklariniza olumsuz bir söz duymadim.
1. Medeni bir toplumda herkesin fikrini söyleme özgürlügü vardir ki aydinlikci-karanlikci kabile mensuplari bunu hala anlayamiyorlar.
2. yazdiklarinizi cogu dogru ve dogru tahmin ediyorsunuz.
3. düsünme, konusma, yazma diyen aydinlikci-karanlik sol iktidari tayipe katirmiyacta kime kaptiracak.?
4. Siz hala gencsiniz ve hep böyle genc kalacaginizdanda süphem yok. Saygilar , Ara Balaban Hayaloglu.
Not: Asagida bir ani var o da aydinlik-karanlikci devrimci emeklilerine ve onlar gibi düsünen (dogrusu düsünemeyen ) emekli adayi kabile taraftarlarina.
avrupanin bütün ülkelerin de yillardan beri yabacilara-gücmenlere ve illegal yasayanlara karsi uygulanan kati yasalar var.Ve hergün daha da katilastirilarak devam ediyor. iswicre de haftasonu refaremduma sundu ve halkin yüzde sekseninin onayini aldi…Bundan birkac yil once yine benzer yasalar cikarmislardi. iswicre- Basel de yasayan 84 yasindaki bir papaz (yanilmiyorsam katolik kilisesine bagliydi) yasalara karsi mucadele ediyordu ve kisaca heryerdeydi. Polis kendisini taciz ediyordu ama o illegal yasayan insanlara sahip cikmaktan ve onlar icin mücadele etmekten vazgecmiyordu. Sonunda, polis bu 84 yasinda ki “YASLI” papaza yüklü bir para cezasi vermisti cünkü, evinde illegal yasiyanlari barindiriyordu.. yardim kuruluslari,gruplari “aramizda para toplayip cezasini ödeyelim” önerisi yaptilar… Papaz su cevabi verdi: “Bunlar önemsiz seyler.Biz önemli seylerle ilgilenelim. disarda hayatta kalmaya calisan gencecik insanlar var, biz onlar icin ne yapabiliriz?” Bu ani aydinlikci- karanlikci “Düsünme,konusma,yazma ihtiyar” diyen kabile mensuplarina icin.
Cengiz, tahmin ettiğiniz gibi biri değildir. Benim dün belki biraz da sinirle yazdığım mesaj yanlış anlaşılmasın. aydınlıkçı değildir. Gençliğinde aydınlık saflarında mücadeale etmiş, yıllarca kaçak yaşamak zorunda kalmış bir arkadaşımızdır. Daha sonra bu hareketin yanlış çizgisine karşı çıkmıştır.
ÖZÜR
Cengiz’in, Etem Sancak’ın Ecza Deposunda çalışmış olmasını söz konusu etmem gerçekten ayıp kaçmış. Her emekçi bir yerde çalışmak zorundadır. üstelik Cengiz bu göreve hareket adına başlamıştır orada. Yani benim yaptığım, önce görev verip sonra da bu görevi suçlama konusu yapan GPU’nun ya da MİT’in tutumundan farksız olmuş. Başta Cengiz olmak üzere herkesten özür dilerim.
yazdıklarımdan “apolitikliğe ve apolitiklere nasıl bağlantı kurulmuş anlamadım.
kastım devlet erkini insanlara terör ve cebir kullanmak olarak anlayan siyasi ve bürokrat tayfasıdır ki bu tutumlarıyla faşistlik nitelemesini hak ettiklerini düşünüyorum. müdahalelerinde apaçık bu faşist tavır ve tutum görülüyor.
ve bir de selamlaşmayı tokuşmak sanıyorlar ki aslında bu zihniyetin kendini yansıtma biçimi.
tepkim bunadır.
yoksa siyasetçiliği de siyaseti de sevmediğim doğru olmakla birlikte apolitikliğe bir önyargım olmadığı gibi sempati bile duyduğumu söylemeliyim.
aradaki ayrım malum. siyaset, seyislik kavramı üzerinden üretilmiş bir deyim ve “hayvan terbiyeciliğini” ifade ediyor.
oysa politiklik kentin “poli-s” yönetimine çoklu katılım gibi bir çağrışım yapıyor ve tam da gezi ve taksim direnişini ifade ediyor.
burada siyasilerle politiklerin birbirine karşı bir mücadelesi söz
konusu.
birileri onları apolitik diye tanımlıyorsa da, asıl bence siyaset dışı olduklarını söylemek bence daha doğru olur.
birileri de beni ortalama olarak nitelemiş teşekkür ediyorum.
Cengiz beyden özür dilemeniz erdemli bir davranış olmuş da, bizim Havariler, Yarılma, Sapak gibi kitaplarınızı kuşkuyla yeniden okumamıza yol açacak gibi de olmuş.
yeniden okumanız beni sevindirir. Bulursanız öyle noktalar bunları da ifade etmeniz ayrıca sevindirir. ancak Cengiz’le ilgili söylediklerimin Kitaplarla ilgisi yok.
M.aliser sadece boynuzlasmaga karsi olman üzerine yazmistim.Onuda elimizden alirsan öldük..
Oda benim Bayrak..
Bu talihsiz tartışmanın böyle sonuçlanmasına sevindim. Özrün için teşekkür ederim.
Kolay gelsin.
Eyvallah Cengiz.
Taksim Gezisi, Gezi Doğusu, Doğu Güneyi derken oluyor sevgili Gün, 11 Hazirandaki direnişte bende vardım, barikat önünde, önce dediğin o grupların içinde hemde, sosyalist bir örgütlülüğüm yoktu, bağımsızdım, anarşisttim ve bir sürü yoldaş, bir sürü arkadaşımda bağımsızdı yanımıza bayraklarıyla koşanların flemalarını indirmesini rica edince indiriyorlardı. Senin tahmin ettiğin gibi değilde, genelde ulusalcılar parkın içindeydi ilk saatler, sende bir ulusalcılaşma mı var anlayamadım.é!
ben de sorunu anlayamadım, biraz açar mısın?
Yazıyı yeniden okudum. Ulusalcıların parkın içinde üslenmiş olması parkta üslenmenin yanlışlığını ya da benim ulusalcılaştığımı göstermez Canberk kardeşim. Bir şeyin doğruluğu onu kimin yaptığına veya savunduğuna göre belirlenmez.