“Bizim Doğan Yurdakul, çok uyumlu, çok yumuşak başlı bir insandı. Günün birinde Yazı Kurulu’nda, büyük bir üzüntü içinde, Ankara’dan getirdiği Halkın Sesi‘ne ait paraya, İstanbul’da “arkadaşlar” tarafından el konduğunu açıklamak zorunda kaldı. Ben durumu hemen kavramıştım tabii ve legal kesimde yer alan arkadaşların önünde bu sorunu dallandırıp budaklandırmaktan yana değildim. Ne var ki, Kayahan, tam tersi bir tutum içindeydi. Kimdi derginin parasına el koyan bu “adamlar”? Doğan bunların kim olduğunu söylese ya da en azından “şekil ve şemaillerini” bize tarif etse iyi ederdi. Bu ne rezaletti. Bu “adamlar”, nasıl devrimci bir derginin paralarına el koyma cesaretini  buluyor, bu yetkiyi kimden alıyorlardı? Kayahan, gerilimi arttırdıkça artırıyor, Doğan da onun karşısında ezildikçe eziliyordu. Sonunda müdahale etmek zorunda kaldım. Tamam, bu kadarı yeterdi. Demek ki acil bir ihtiyaç olmuş ve “arkadaşlar” bu parayı bizden “borç” almışlardı. Onlarla konuşur ve meseleyi çözümlerdik. Sanki paramız gasbedilmiş gibi bir tutum takınmanın âlemi yoktu. Kayahan, benim müdahalem üzerine homurdanarak sesini kesti. Tabii o para ne geri geldi, ne bir şey. Daha sonra Doğan’ı bir kenara çekip, paraya kimin el koyduğunu sordum. Bizim “Jet Osman”dı bu.” (Havariler -1946/2017-, İletişim, 2002, s. 160-161)