Direniş Notları (4) Özsavunma
Biliyorum, böyle günlerde hiçbirimiz uzun uzun yazılar okumak istemiyoruz, ne ruh halimiz elverişli buna, ne de zamanımız var. Bu yüzden ben de mümkün olduğunca kısa yazmaya çalışacağım.
Başbakanın dünkü, polise övgüler düzen “destansı” konuşması her şeyi ortaya koyuyor. Bu ülkede insanların polis şiddeti karşısında hiçbir yasal güvencesi kalmamıştır. Halkı hedef alan polis şiddetinin en önünde, bunun teşvikçisi Tayyip Erdoğan bulunmaktadır.
Yüzlerce video görüntüsü, sivil polis ya da AKP’li fark etmez, eli sopalı ya da göstericilere polisin yanı başından sapanla taş fırlatan sivillerin desteğindeki polisin dizginsiz şiddetini net bir şekilde görüntülemektedir. Antalya’daki garaj görüntüleri bunlardan sadece biridir. Polis şiddetini biraz olsun gemleyecek sistem içi frenlerin tamamen patladığı açıktır.
Mahkemenin Ethem Sarısülük’ün katili polisle ilgili aldığı karar, bunun en açık örneğidir. Bundan böyle polisler insanları öldüresiye döverken ya da Ethem olayında açıkça görüldüğü gibi silahlarını çekip göstericileri vururken, suçlanma kaygısından azade olacaklardır.
Polise atılan taşların sayısını bilecek kadar büyük bir matematik dehası olduğunu son beyanatıyla ortaya koyan Bülent Arınç gibileri, Başbakanın yanı sıra açık cinayet teşvikçisi rolünü oynamaktadırlar. Medya organlarında gazeteci ya da yazar yaftalı cinayet destekçileri, “vandalizm” vb. söylemleriyle, polis şiddeti adına gözbağcılık görevlerini sürdürmektedirler. Bu yalancılar ve gözbağcılar ordusunun katıldığı programlara figüran ya da boks torbası görevi görmek üzere katılan arkadaşlar artık bundan vazgeçsinler. Demokratik tartışma adına yalan ve demogoji makinelerinin aleti olmayalım. Bundan böyle, bu tür programlara katılmanın kesin olarak boykot edilmesini öneriyorum. Sahtekârları kendi TV kutularında, sen ben bizim oğlan (ya da yeni moda türbanlı kadın yazar) yalnız bırakmak en doğrusudur.
Saflar iyice netleşiyor. Bunun en son örneğini Murat Belge verdi. Baskın Oran’dan sonra Murat Belge de, muhtemelen kendi sosyal çevresinin etkisiyle, şu akil adam komedisinden çekilme ferasetini gösterdi. Kendisini kutlarım. Aynı şeyi diğer akil arkadaşlardan, en azından bir kısmından da beklemek hakkımız. KESK başkanı ve 78’liler vakfı başkanı arkadaşlar başta olmak üzere, Oral Çalışlar ve bir kısım akil arkadaştan aynı feraseti bekliyoruz. Geç kalmasalar iyi ederler. Yapılacak akil toplantılarına katılırlarsa onları “ben bile kurtaramam!”
Hareketin durdurulamazlık momenti, bölgesel yürüyüşlerle ve park forumlarıyla devam ediyor. Bugün de sürecek. Yarın da süreceğine kuşku yok. Bu halk forumlarında yeni tür bir özgürlük ve dayanışma ruhunun yeşerdiğine kuşku yok. Hareket kendi mecrasında akıp kendi örgütlenme biçimlerini ortak bir akılla geliştirecektir.
Yalnız bir şey var. Direniş hareketi polis şiddeti karşısında son derece savunmasız. Hareket, çok akıllı davranarak şiddet-karşı şiddet sarmalına girmeyip, polis şiddetine karşı mümkün olduğunca düşük düzeyli bir savunma strateji izlemekle ve yalancılar ordusuna malzeme vermemekle çok yerinde davranmaktadır. Bununla birlikte, polisin tazyikli su, biber gazı ve plastik mermi şiddetine sadece göğsümüzü gererek direnmek yetersiz kalmaktadır. Bu şiddet araçlarına, karşı şiddetle değil ama etkili bir özsavunmayla karşı koymanın yöntemlerini yine hareketin ortak aklının geliştirip ortaya koyacağına inanıyorum. Herkes, mücadele içinde oluşmuş arkadaş grupları olarak bir araya gelip bu saldırılara karşı özsavunma yöntemlerini geliştirmenin yollarını tartışmalı ve oluşturmalıdır.
Tazyikli suya dayanıklı giysiler örneğin…
Halka saldıran Toma’ları kullanan görevlilerin görüş alanının, polislere ve kendimize zarar vermeden, şiddetsiz ve barışçı bir biçimde kapatılması örneğin…
Gün Zileli
25 Haziran 2013
http://www.youtube.com/watch?v=vc-hP9Jee-8
diyarbakırlı çocuklar epey bir aşama kaydetmiş bu hususta 🙂
onlardan öğrenelim
“Bu şiddet araçlarına, karşı şiddetle değil ama etkili bir özsavunmayla karşı koymanın yöntemlerini yine hareketin ortak aklının geliştirip ortaya koyacağına inanıyorum.”
Epeydir bunun tartışmasını yapıyoruz arkadaşlarla, polise kurşun sıkalım demiyoruz ama meşru müdafaa araçlarıyla müdahale sırasında çil yavrusu gibi kaçışmadan direnmek mümkün.
kesinlikle katılıyorum. Mücadele içinde oluşmuş arkadaş grupları çareler geliştirmeli.
Mevzu bahis olan AKP nin sivil saldirganlari ise eger hiçte bariscil direnis metodlari ile yetinilmemeli bence.
hayır. Toma’ların görüş mesafesiyle ilgili
polis şiddetine karşı mümkün olduğunca düşük düzeyli bir savunma strateji izlemekle
Zileli nin söylediklerine genel itibari ile hak vermemk mumkun degil. ama ben hareketin bir strateji izledigine kani degilim bu konuda , neredeyse provakasyon edebiyatina teslim olmus gibi , hiç bir strateji izlemmekte , tek savunmasi mesrulugu, bakin biz bisey yapmiyoruz ama polis siddet uyguluyor mesrulugu.genele hakim olmayan grup direnisleri var bunlar daha aktifinden pasifine birseyler deniyorlar, ama genel bir savunma bilinci olusmus degil. eger gelisebilecek bir harekketten bahsediyorsak , bu sorun yakici. (taksimdeki son saldirida kitle hep bir agizdan bagirdi tas atmayin diye, hala saldiri halindeki polise tas atmak kursun atmak olarak görülüyor, oysa polisin tavrini ve niyetini pek degistirmiyor tas atilip atilmamasi, tabii durup dururken atmadikca) Brezilya nin oldukca gerisindeyiz..:) Onlar denize döküveriyorlar, insanin `bizimde denizlerimiz var Brezilya `diyesi geliyo…
özsavunma pasif değil, etkili bir savunmadır.
11 Haziran akşamı Polisin gezi parkına saldırısı vardı. Bu saldırı püskürtüldü o gece. Neden mi, Meydana bakan tüm ön taraflar, gerçek “Marjinal” olarak tanımlanan gruplarca korundu da ondan. Ama maalesef sözde barışçı eylemcilerimiz bu grupları dışladılar. Direnişi provoke ettiklerini öne sürerek. Sonuç ortada..
ben de oradaydım. Polis nihai saldırı kararı almamıştı o zaman. Mevzi çatışmalar vardı. Eğer daha sonraki gibi kesin girme kararı alsalardı o zaman da girerlerdi. Bu tür direnişlerin yerine göre gerekli olduğunu düşünmekle birlikte efsaneleştirilmesinin doğru olmayacağını düşünürüm. Eğer öyle olsaydı o gruplar 15 Haziran’daki büyük saldırıda da direnirlerdi. Neden direnmediler ya da direnemediler?
15 Haziranda bu gruplara yardima gitmek isteyenler bile Gezi Parkindaki olusumlarca engellendi, AKP nin marjinal gruplari aranizdan atina zimni uyum sagladilar, simdi zamani degil bunlari yazmanin . ama marjinal gruplar edebiyatinin direnisin icinde hicte etkisiz olmadigini biliyoruz. Unutmayiniz Ankarada direnisin fitili atesleyen marjinal grup fertlerinden biriydi Ethem. Bu konuda genel kitleye bu marjinal uc grup edebiyatini en az AKP kadar medyasiyla pompalayan CHP yi unutmamak lazim… TOMA ya gelince BOYA efendim boya 🙂 Zileli tek cadir tek flama kararinin arkasinda aslinda AKP nin dayattigi marjinal örgüt edebiyatina uymayi da elestirmesini beklerdik, bu sol örgüt düsmanligi baydi artik…iki lafta bu örgütlerle kitlelerin arasini acmayi maharet sayanlara edilsin, yeter artik…bizde biliyoruz olup bitenleri , en genis birlik ugruna bu kadar ödün veren sola hala söveceksin 12 eylul kafasinin etkilerine tek laf etmiyeceksin, sonra bu kafadan devrim cikaracaksin , yok artik..(HDK ; ODP;CHP;EMEP:BDP;IP.TKP) bu bloku ortak direnisin devami ve bicimi konusunda davrandiran sey nedir bir bakin…
Otelinden çikip Polise tas atan Direnisçiyi provakatör diye tekmeleyen göbekli gebes CHP Milletvekili Soysal i unutturmayacagim….
oldukca uzun bir yazi ,cok yer tutar yayinlamaniz gerekmiyor, hatta yayinlamasaniz daha iyi olur gereksiz polemiklerin zamani degil. ama sizin tümünü okuyup belkide kismen vakif oldugunuz seyleri birde bu gözden görün demek icin, objektifliginize siginarak, bazi orgut isimlerini reklam yapiliyor dedirtmemek icin bazilarinida tersi sebepten, ama halka akil vermeye hatta firca atmayan emek yandasi oldugunu iddia eden partilerin adini ozellikle verdim. kisaltilmistir. affiniza siginarak….
………………………..
Meydana girildikten sonra, “eylem başarıldı” denilerek, kitlenin içinde ses aracı dolaştırıp, “artık dağılıyoruz” anonsları yapmaya başladılar. Taksim Dayanışması’nın bu araçları, yine alan içinde bulunan halk tarafından engellendi, susturuldu. (1 Haziran) (böyle olmasaydi bugün devrim dedikleri sey 1 haziranda bitmis olurdu)
Bu süre içinde, yapılan tartışmalar esas olarak Taksim Dayanışması’nda sürdü. 118 ayrı örgüt, sivil toplum kuruluşu, demokratik kitle örgütü, Devrimci örgütler… İlk yapılan tartışmalarda, artık Gezi Parkı’nı kazandıklarını, barikatları kaldırmayı önerenler oldu. Büyük bir kesim bunu istiyordu. Tabi bu kesimler örgütlü kesimler, yani halk yoktu bu toplantılarda.
İçeride toplantı sürerken Meydanda yapılan mitingde, ses aracı üzerinden “mitingimiz bitti, gezi parkına çekiliyoruz” diyerek bütün kitlenin dağılmasını isteyen açıklamalar
yaptılar. EMEP’li sunucu, Taksim Dayanışması’nın kararı olmamasınarağmen kitleye dağılma çağrısı yapmıştı. Taksim Meydanı’nı dolduran binlerce kişi yuhaladı, su şişeleri
fırlattı. Ve meydanı hiç kimse terk etmedi.
Birkaç örgüt dışında, barikatları kaldıralım kararı alınacakken, meydanı dolduran yüz binlerce kişi buna izin vermedi. Beşiktaş’ta her gün süren saldırılar ve çatışmalar sonucu, bu tartışmalar
da etkisini yitirdi.
Taksim Meydanı’ndaki eylemlerin içini boşaltmak için, şenlik önerenler de vardı. Sırrı Süreyya Önder bunların başında geliyordu. “Bundan sonra eylemler şölene dönüşmelidir” diyordu.
Bütün ülke ayaklanırken, şölen çağrısı yapmıştı. Bütün ülkede, halk ayaklanmış, eylemler yapıyordu. Ankara,izmir, Hatay ve onlarca ilde, ilçede, yüz binlerce kişi meydanlara
çıkıyordu. Birçok yerde polis saldırısı sürüyordu.
11 Haziran 2013 tarihinde, sabah 07.00’de polis meydana saldırdı. Bir yandan, “Gezi Parkı’na müdahale etmeyeceğiz” derken, diğer taraftan, binlerce polis, plasti mermi ve gaz bombalarıyla, TOMA’larla saldırıyordu. Taksim Dayanışma’nın sözcülerinden
bir kişi, polis aracının megafonuyla kitleye seslendi. Basın bunu kullandı, iktidar kullandı. Kitleyi koruyan devrimcileri provokatörlükle suçladılar. Ardından, bu açıklamayı
yapan kişi, özür diledi. Heyecana kapıldığını söyledi. Bu çarpıtmayı bozan ise, yine meydana akan yüz binlerce insan oldu. Halkın akın akın gelmesi, bütün geri hesapları
altüst ediyordu, direniş bitmiyor, daha da büyüyordu. Çatışmalar iki gün boyunca aralıksız sürdü. İstanbul’un her tarafından yüz binlerce kişi meydanlara çıktı, yolları keserek
yürüdü.
15 Haziran’daki polis saldırısından önce, Tayyip Erdoğan, iyice köşeye sıkışmıştı. Heyet üstüne heyet çağırıp eylemin bitirilmesi çağrısı yapıyordu.Sözde Taksim Dayanışması’ndan kişilerle
görüştüğünü açıkladılar. Ama halkı ikna edemediler, aldatamadılar
Sahte heyetlerin halkı aldatamadığını görünce, bu defa Taksim Dayanışma’nın temsilcilerini
Ankara’ya çağırdılar. Bazı sanatçılar ve Taksim Dayanışma’dan birkaç kişi Başbakan’la
4.5 saat görüştü. Bu heyet görüşmeye giderken, henüz yoldayken, birçok örgütün temsilcisi ile toplantılar yapıldı. “Bu heyet başbakanla ne konuşmalı?” konusu tartışıldı
XXX grubu, “bu heyet müzakereye gidiyor, bu yüzden elini rahatlatmalıyız,iki talep kabul
edilirse Gezi Parkı’ndan çekilebiliriz” dediler. Bu arada, XXX temsilcisinden şu öğrenildi; heyete, rahat olun, tavizler verebilirsiniz demiş… XXX grubu bunu, “siz kimin adına böyle
bir görev veriyorsunuz” diyerek eleştirdi.
TKP, ÖDP, EMEP ise müzakerelerin, bazı tavizler verilerek yapıldığını söylediler. “Müzakere yapmayacaklarsa, o zaman mail ile talepleri gönderelim, gitmelerine gerek yoktu”
diyerek kendilerini haklı çıkarmaya çalıştılar.
Buna karşı Halk Cephesi, kesinlikle itiraz etti. “Kim adına, karar verecekler, yüz binlerce kişi eylem
yapıyor, görüşmeye giden heyet, halk önderlerinden mi oluşuyor… Kararı burada, halk verir, Gezi Parkı’na sorulmalı, yol yöntem bulup, Ankara, İzmir, Hatay’a sorulmalı…” diyerek
oradan ayrıldı.
Bu heyet gecenin bir yarısı dışarı çıkıp basına konuştu. Görüşmenin olumlu geçtiğini söyledi. Bu toplantının ardından, 18 Haziran sabahıneredeyse ülkedeki bütün devrimci,sol örgütler ile Taksim Dayanışma heyetinden iki kişi toplantı yaptılar, yaklaşık 5.5 saat sürdü. En hararetli
tartışmalar başlamıştı. Başbakanla görüşen heyet, görüşmeyi anlattı.
Başbakan’la yapılan görüşmenin ardından, sabah saat 10.30’da, Taksim Dayanışması içerisinde yer alan, neredeyse ülkemizdeki bütün sol, devrimci örgütler bir toplantı yaptı. 60’a,
70’e yakın kişi bu toplantıya katıldı. Özetlersek tablo şöyleydi: Masanın başında, Heyet adına konuşan, açıklama yapan, örgütsüz bir sivil toplumcu vardı. Örgütler de, iki ana düşünceye
bölünmüştü. BDP, HDK, EHP, TKP, EMEP, ÖDP, ESP… Başbakan’ın görüşmeyi kabul etmesi, Gezi Parkı’nınyıkılmasına karşı, mahkemeyi bekleyecek olmasını ileri bir adım olarak değerlendiriyordu. Ve bu yüzden eylemi büyük bir zafer mitingi yaparak bitirmeyi, parkta da sembolik bir çadır bırakmayı istiyorlardı.
Diğer bir düşünce, ise, direnişin devam etmesi yönünde idi. Bu toplantı da yaklaşık 4.5 saat sürdü. Halk Cephesi, Başbakan’la yapılan görüşmenin, halka ve Gezi Parkı’nda çadır kuranlara
anlatılması gerektiğini söyledi. EMEP hemen cevap verdi, Bu görüşmeniniçeriğini açıklarsak, saldırı olur diyerek, karşı çıktılar. Yani Başbakan’la görüşmeyi halktan gizlemeye çalıştılar.
Gezi Parkı’nda halka sorma talebiniengellemeye çalışsalar da, ortaklaşılamadığı için, Forum yapmayı kabul etmek zorunda kaldılar.
Saat 16.00 gibi, Gezi Parkı’nda 500’er kişilik, 1000’er kişilik forumlar yapıldı. çok kalabalık olduğu için,aynı anda parkın farklı yerlerinde 7 ayrı forum yapıldı. Bu forumlarda,ezici çoğunluk, Başbakanla görüşmenin ileri olmadığını, somut bir kazanım elde etmediğimizi söyleyerek,direnişe devam edilmesini istedi.Yaklaşık 10 bin kişinin, belki daha fazla kişinin katıldığı forumda,ezici çoğunluk direnişe devam etme kararı alınmasını istedi.
Forumların ardından, bütün Taksim Dayanışması bir toplantı daha yaptı, yani sabah 10.30 da başlayan toplantılardevam ediyordu. Saat 20.00 de, bu sefer sadece sol örgütler değil, meslek
odaları ve forumlarda temsilci olarakgörev alan örgütsüz insanlar da vardı.Çok kalabalık olduğu için, Forum temslicileri toplantıya katılmasın diyenleroldu. Forum temsilcileri, örgütsüz olan insanlar şiddetle karşı çıktı, O zaman konuşmasınlar dendi,buna da karşı çıktılar
Bu toplantı da sabaha karşı 04.30 da bitti. Günü özetlersek, sabah 10.30’dan, diğer sabah saat 04.30’a kadar, direnişi sürdürmek isteyen devrimci örgütleri ve halkı, direnişi bitirmeye ikna etme çabaları sürdü. Örgütlü olan reformist sol, direnişi bitirmek istiyordu. Devrimciler ve
örgütsüz olan halktan insanlar direnişisürdürmek istiyordu. EMEP’li temsilci,örgütsüz halka kızarak, susturmaya çalıştı, ama cümlesini bitiremeden yerine oturmak zorundakaldı, büyük çoğunluk EMEP’li temsilciyi susturdu
Bu tartışmaların sonunda, Basın metninde oynamalar yaparak, tek çadıra düşme vb. şeyler ile ikna etmeye çalıştılar, ancak halk buna izin vermedi.
Ve basın açıklamasında direnişe devam kararı alındı. Diğer gün, bu direnişin nasıl devam edeceğini konuşmak üzere, yine forum yapılması kararlaştırıldı.
Bunun saldırıya davet anlamına geleceğini söylediler, kazanıldığını,zafer olduğunu, ama eğer polis parka saldırırsa, bu hareketin yenileceğini söyleyip, yine ikna çabaları sürdü.
15 Haziran akşamı saat 20.00’da bir toplantı daha yapıldı. Burada da,tek çadıra düşmek gerektiği vb. konusunda
ikna çabaları sürüyordu. Hatta, BDP’liler flamalarını indirmişlerdi, birçok örgüt flamalarını indirdi. Gezi parkı girişinde bulunan barikat kaldırıldı. Böyle yaparak, devlete mesaj
veriliyordu, bakın biz flamaları indirdik,barikatları açtık, daha ilerigitmek istemiyoruz… diyorlardı.
bütün ikna çabalarına rağmen Gezi Parkı’ndakiler ikna edilemeyince, 19 Haziran’da, Sol örgüt temsilcileri, forum temsilcileri toplantı halindeyken, Polis parka saldırdı. Bunun yenilgi
olacağı söyleniyordu, ancak günlerdir, sönmeye başlayan, azalan kitle eylemleri, birden büyüdü,
Yaklaşık 20 gündür süren halk ayaklanması göstermiştir ki, halkın coşkun akan selinin önünde hiçbir güç duramaz. Ne devletin faşist terörü, ne de, reformistlerin yumuşatmçabaları, bu öfkeyi dindirmeyeyetmiyor, halk hepsini ezip geçiyor. Halka güvenmeyenler, halka fırça
atarak, halkı azarlayarak susturmaya çalışıyor. XXX grubu ise, tüm tartışmaları,
tüm gerçekleri halka açıklayarak, ……………….
………………………..
Gezi Notları’na bakarsan, orada “marjinal gruplar” edebiyatını eleştirdiğimi göreceksin.
evet boya, yağ vb.
yazıyı okudum. Teşekkürler.
kurşun geçirmez zırh ve kask alınabilir. bu kesk tmmo filan binlerce üyesinden 100tl fedakarlık istemeyi beceremiyo.
Poder taş atan grupları savunuyor ve “onlar olmasalardı gezi direnemezdi” diyor. Zileli buna karşı doğruyu savunuyor: “öyle olsaydı 15 Haziran’daki büyük saldırıda neden direnmediler veya direnemediler” diyor.
Ben de bu tartışmaya bakıp şunu düşünüyorum: solumuz neden böyle duygusal yaklaşıyor? Poder’in somutunda solumuzun soyutlamasını yapıyorum. Neden solumuz “o marjinal denilen gruplar olmasaydı diğerleri direnemezdi” türünden duygusal yanılgılara sıkça düşüyor? Zileli’nin cevabı bu duygusal ve çarpıcı görünen ama aslında basit olan yanlışı çürütüyor. “Öyle olsa daha sonra neden direnemediler?”
Bir başkası da Ethem’in de “marjinal’ direnişçilerden olduğunu belirterek onun anısı üzerinden haklılık ispatına kalkışıyor. İkna edici mi? Bence değil ama bazılarına öyle geliyor olmalı ki bu duygusal yönteme başvuruyor.
yaz abi. uzun yaz. kisa yaz .genis yaz. dar yaz. gönlünden geldigince yaz. aklindan geldigince yaz. özenerek yaz. yüreginin sesini dinleyerek yaz. karnindan yaz. sert yaz. tatli sert yaz. yumusak yaz. düz yaz. yatay yaz. egri yaz. dikine yaz. espiriyle vaz. mizahla yaz. kuru kuru yaz. islatarak yaz.sulandirarak yaz. biz hepsini severek, özleyerek, bekleyerek, sabirla, sindire sindire , katilarak. katilmayarak, itiraz ederek, kabullenerek, red ederek, düsünerek, üzülerek, sevinerek,gülerek. aglayarak okuruz………
Ama Poder’e hak verdiğim birçok nokta da var.
15 Haziran, ani saldırısını tekrar gözden geçiriyorum, ki şahsım adına konuşmam gerekir ; o saldırı yapıldıktan ve haberi ulaştıktan sonra taksime geldim..Neden mi orada değildim, o hafta sonunun da daha önceki 2 hafta sonu olduğu gibi karnaval alanına döneceğini, yaşlı kadın çoluk çocuk, bebek herkesin orada olacağını, böyle bir kalabalığa polisin saldırmayacağını, hatta pazar gününün de böyle olacağını düşündüğümden..Heyhat ne büyük bir gaflet imiş meğer benim düşüncem..Hoş, sizce aynı düşüncede başkaları da varmı dır sizce orada..Bence vardır.
millet oyuncak laserlerle ucak düsürme asamasinda siz bi TOMA söförüne isiksal siddet kullanmaktan kaciniyosunuz, varsin gecici kör olsun essoglu esek baska meslek bulsun, vesile olur bulmaca felan cozmeye kalkar insanlasir belki. anahtarlik olarak bile satiyolar onu be, taksimi oyle anahtarliklara sahip insanlarin doldurdugu dusunemiyorum..:)
muthis bir isik muzik gosterisi olurdu….ne gösteri olurdu….