BDP-HDP Oyları Üzerine…
Dünkü yazımda 30 Mart seçimine özgü olarak boş oyun ya da boykotun (genel seçimler gündeme geldiğinde büyük ihtimalle ben de boykotu savunacağım), somut durumda yarım AKP oyu anlamına geldiğini belirtmiştim. Hemen baştan söyleyeyim ki, BDP-HDP oylarını hiç de böyle görmüyor ve bu iki partinin toplam oy oranının Türkiye’deki özgürlük mücadelesi açısından anlamlı olduğunu düşünüyorum.
BDP içinde, AKP ile açık işbirliğinden yana bir kanat (Leyla Zana-Sırrı Sakık) olmasına, HDP içinde Ufuk Uras gibi, hâlâ “Kabataş görüntülerinden 10 dakika niye yayınlanmadı” türü tweetler yollayarak Gezicilere atılan ve yerle bir olan AKP iftirasını şu saatte bile ayakta tutmaya çalışanlar, DSİP gibi “yetmez ama evetçiler”, ayrıca Oral Çalışlar gibi dıştan destek veren AKP yanlısı “akil adamlar”, HDP’ye yapılan saldırıları protesto bildirisi yayınlarken bile kollarına Ali Bayramoğlu gibi Yeni Şafak yazarlarını takmaktan vazgeçmeyen “liberal”ler olmasına rağmen, hem Kürtlerin haklarını savunmalarıyla hem de genelde Türkiye’nin özgürlükçü kesimlerinin sempatisini kazanan bir tavır içinde olmalarıyla, bu partilerin toplamda yüksekçe bir oy oranına kavuşması hepimizin dileği olmalıdır. Yukarıda saydığım olumsuz öğelere fazla takılmamalı. Hayatta hiçbir şey pür değil, bunu bilerek hareket etmek gerekir.
Bu bakımdan BDP-HDP’ye verilecek oyları önemli görüyorum. Referandum niteliğindeki bu seçime özgü olarak “AKP’yi yenilgiye uğratacak en güçlü adaya oy vermek” şeklinde ifade ettiğimiz “oylarımızla devlete ve diktatörlüğe madik atma” taktiğine uygun bir şekilde, Kürt bölgelerindeki il ve ilçelerde oylarımızla BDP’ye güç vermeliyiz. Bu bölgelerde oy kullanacak CHP’liler, AKP muhalifi diğer partilerin taraftarları, sosyalist ve anarşistler oylarını BDP’ye akıtmalıdırlar ki, burada AKP BDP’nin karşısında büyük bir yenilgiye uğrasın. Özellikle Bitlis, Muş, Van, Ağrı gibi illerde ve bunların ilçelerinde oyların BDP’ye akması çok önemlidir.
Batıda seçimlere giren HDP ile ilgili olarak ise önerim kısaca şudur: Radikal-özgürlükçü oylar, büyük şehir belediyesi olan yerlerde AKP’yi yenecek en güçlü partiye verilirken bir tek İzmir’de istisnai olarak aynı tür oylar HDP’ye verilmeli, öte yandan ilçelerde de keza oylar HDP belediye adaylarına verilmelidir. Açıklayayım.
Bu seçim referandum niteliğinde olduğundan adayların özellikleri önemli değildir. Örneğin İstanbul Büyük Şehir Belediye seçimlerinde adayların özelliğine bakarak oy verecek olsak Sırrı Süreyya Önder’e oy vermemiz gerekir; keza partilerin programlarına, geneldeki özgürlükçü tutumlarına bakacak olsak oyları yine Sırrı Süreyya Önder hak eder. Hatta adayların sevimliliklerine göre karar verecek olsak, 1. sırada, Sırrı Süreyya önder, 2. sırada, Kadir Topbaş yer alır. Mustafa Sarıgül ancak 3. sırada, hatta belki daha gerilerde gelir. Buna rağmen, AKP’ye İstanbul’da ölümcül bir darbe indirebilmek için İstanbul Büyükşehir’de CHP’ye, yani ne yazık ki Sarıgül’e #tatavayapmabasgeç demek zorundayız.
Fakat iş bununla bitmiyor. HDP-BDP’nin Türkiye çapında tatmin edici bir oy oranına kavuşması da gelecekteki özgürlük mücadelesi açısından büyük önem taşıyor. %7-8 civarında bir oy oranıdır bu. O zaman aklıma şöyle bir çare geliyor. Radikal-özgürlükçü oylar büyük şehir belediyelerinde AKP’yi yenilgiye uğratacak partilere giderken, ilçelerde de HDP’ye akmalıdır. Öte yandan, istisnai bir durum olarak izmir’de radikal-özgürlükçü oylar bütünüyle (yani hem Büyük Şehir hem de ilçelerde) HDP’ye verilmelidir. Neden? Çünkü İzmir, şehir merkeziyle ve ilçeleriyle fazlasıyla Kürt düşmanı ve ulusalcı bir görüntü vermektedir. Geçtiğimiz yıllarda ulusalcı bir beyaz Türk kitlesinin Kürtlere saldırı düzenlediği unutulmamıştır. Daha geçenlerde Urla’da yapılan saldırıyı biliyoruz. Keza Fethiye’de (gerçi izmir’in ilçesi değildir ama aynı Ege bölgesine dahildir). İzmir’de CHP’nin AKP adayını yenilgiye uğratması kesin gibi bir şeydir. Öyle olduğuna göre, burada CHP’nin oylarına yüklenmek o kadar önemli değildir. Yani İzmir’de, Ankara, İstanbul ve Adana gibi başa baş bir durum yoktur. O halde buradaki radikal-özgürlükçü oylar hem Büyük Şehir’de hem de ilçelerde HDP’ye verilmelidir ki, bu hem HDP’nin İzmir ve Ege’de de bir güç olduğunu göstersin hem de HDP’nin ülke çapındaki oy oranını yükseltsin. Konuyu bağlarken, bence özgürlükçülük ve tutarlı sol siyaset açısından en olumlu noktada bulunan ÖDP’nin de güçlü olduğu kimi ilçelerde desteklenmesinin çok önemli olduğunu belirteyim. Oy oranı açısından falan değil, bu ilçe ya da beldelerde olumlu belediyecilik pratiklerinin hayata geçmesine katkıda bulunmak açısından.
Tabii bunlar çok ince hesaplar. Ne kadar tutar, seçmen, oylarını büyük şehir ve ilçeler diye ne kadar ayrıştırır bilemem ama bana doğrusu bu gibi geliyor. Ben bilinçli seçmenin böyle hareket edeceğine inanıyorum. Sosyal medyada birkaç gündür kendiliğinden yayılan #tatavayapmabasgeç, #basgeçplatformu gibi kampanyalar bile bunun göstergesi değil mi?
Gün Zileli
19 Mart 2014
izmirde oturan bir kürt arkadaşım bunca yolsuzluk haksızlık kaybedilen cana rağmen eskiye göre kendini daha özgür hissettiği için oyunu akpye vereceğini söylüyor
elimden gülmekten başka bir şey gelmiyor
uygun bir anda bu halkın kendisini neden akpye muhtaç hissettiğini de analiz ederseniz sevinirim
Tartışılabilir ama genel olarak gayet makul öneriler…
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 21 Mart’ta Diyarbakır’da okunacak “Newroz mektubu”, MİT yetkililerince yaklaşık 1,5 saat önce BDP ’li yetkilere mühürlü bir zarf içerisinde teslim edildi… eminmisin zileli:)))
Eminim. Abdullah Öcalan’ın tutumunu Leyla Zana’ların şahsında zaten belirtmiştim. HDP-BDP’nin ne olduğundan çok nasıl görüldüğü önemlidir bugün.
Ne oldi özgürlükçü??? öp bakiyim yeni transferinizin elini:)))
ben hiçbir yere transfer olmam. Sadece devrim için doğru oy kullanımı konusunda fikirlerimi yazıyorum. Kimseye angajman yok.
bu günün aldaticiligi gectiginde zileli yi mit in kurdurttugu partiye oy vermekle suclayacagim. agir bir suclma olacak bu, umarim kacmaz savunmadan… kafasini kitlelerin aldatilmis hali olan secimlerle bozmus bir anarsist…. duyun anarsistler :)))
Tutarlı olmak adına,
1. Bu seçimi “genel” bir referandum anlamında değerlendirmenin; düzen içine dahil olmamanın yöntemi olarak,
o kentte kazanacak olanın değil, genel oy oranının “DİKTATÖRE HAYIR” anlamında değerlendirilmesini sağlayacak bir ÖNERİ sunmanın aracı olarak görülmesi daha uygun olabilir.
2. Kürt hareketi “özgürlükçü”, “özgürlüğü hak edecek” bir politika yerine, RTE’nin “dümen suyuna” girecek yol izlerse, kısa vadede Kürt İktidarcıları’nın bile kazanç sağlayacağı şüpheliyken, orta ve uzun vadede hiç ummadıkları bir itibar kaybı ile bugüne dek onca acı ve kan ile kazandıklarının çoğunu kaybedebilir… Çok yazık olur…
mademki oyle insanin aklindan su geciyor akp yi yuzde 60 a sicrat hem surec surer….devrim buradan gecer … oylar akp ye….
xaziya bak adam sunuyazmis ona ragmen buna ragmen TAMAMA
EN RAGMEN, bilmemneyimize ragmen, hdp ye akp r
varken niye oy vereyimki ragmen. utanmadinmi bu yaziyi yazarken… yuhhhhhh… kinali meselesini bu tavrini ortecek bi sempati olsun diyemi yazdin. bakmak lazim…..bu yollarda senden beceriklidir sirri….
yorum küfür nedeniyle konamadı.
mersin, istanbul, adana, izmir (hdpye) hariç kürtlerin %80’i batıda ak partiye; kürdistan’da ise bdp’ye vereceklerdir.
chp-mhp faşist ittifakı kürtlere kan kusturur. artık aptal değiliz.
HDP’deki AK-liberalleri ufak birer istisna olarak göremeyiz. Yetmezamaevetçilik HDP’nin programına da yönetici kadrolarına da fazlasıyla sinmiştir, sosyalistler bu partide daha alt kademelere itilmiştir. Üst kademelerde tutunabilmiş olan sosyalistler ise Sırrı Süreyya örneğinde görüldüğü gibi Ufukuraslaşmıştır. Bence yerellerde ÖDP, TKP, DHF gibi ikirciksiz sosyalist programı olan grupların adayları desteklenmelidir. Bu adayların kazanamayacağı yerlerde bile onlara verilecek her oy, milliyetçiliğin, muhafazakarlığın ve liberalizmin temeline vurulacak bir kazma niteliği taşır.
zileli türk solcusu kontenjanından hdp milletvekilliğine gözünü dikmiş.
doğru, kürkçüden tüzelden urastan ne eksiği var? ama sırrının popülaritesine ulaşamazsın. o ışığı sende görmüyorum.
Eğer durum dediğiniz gibiyse Kürtler AKP faşizmine hazır olsunlar. Hem de davetiyeyi kendi elleriyle çıkarmış olarak.
Bu yoruma rağmen Kürt bölgelerindeki CHP’lilerin BDP’ye oy vermesinde ısrar edilmelidir. Kürt bölgelerinde CHP’ye verilen her oy yarı yarıya AKP’ye verilmiş demektir.
Nebicim insansiniz? Gun BDP yi elestiriyor hemen karsi cikiyorsunuz. BDP yi olumlu anlatiyor hemen karsi cikyorsunuz. Nedir sizlerin derdi. Anlamakta zorlaniyorum. Sizler sadece karalamak icin mi yorum yaziyorsunuz? Bu site benim olsa hic birinize yatin yazdirmazdim. Gereksiz insan yigini.
Mesajınızın ilk yarısına katılıyorum ama TKP’yi ikirciksiz sosyalist parti olarak görmenize katılmam mümkün değil. Örneğin ankara’da AKP ile CHP başa baş bir mücadele verecektir. Burada sol cephe’nin (TKP) CHP’den koparacağı oylar (küçük bir miktar bile olsa) belki de AKP’nin küçük bir farkla kazanmasına yol açacaktır. Böyle bir sorumluluğu nasıl alıyorlar bilmiyorum. Ankara’da belki de AKP’nin kazanmasına hizmet etmek mi ikircimsiz sosyalist tutum.
hahaha allah iyiliğini versin. Ben hiçbir zaman millet-vekili olmam. Çünkü böyle bir vekilliğe inanmam. “Milletin” vekili olmaz, o milletvekili denenlerin topu birden milletin efendisidirler, yani sonuçta oligark sistemin hizmetkârlarıdır. Ben ezilenlerin doğrudan yönetimini savunur ve buna inanırım kardeşim. Kendi kafandaki fantezileri bana atfetmesen iyi edersin.
özgürlükçü hastası anonim 4 zileliden hiç bir zaman umudumu yitirmedim en ağır eleştiriyide yapmama rağmen ulusalcı millici devletçi sola sapmasın diye sürekli özgürlükçü devrimci ekolojik kömünalizme(bookchin) daha yaklaşsın diye eleştirdim zaten zileli ve benzerleri sistemin eski yeni bütün efendilerine oy verip verin diyemez sanırım giderek daha özgürleşip bütün coğrafyada özgürlükçü devrimci politik alternatif yaratabilmek için HDP-HDK çalışmalarının 2015 genel swçiminde ciddi bir toplumsal muhalefet dinamiği ve engellenemez alternatif olduğunda kendide yerini alacağına eminim hatta başlangıçta içinde yer alan bizim gibi çok sayıdaki bireysel katılımcı politik anarşistin kontenjanından(türk solu değil) benim yerime vekilde olabilir isterse tabi burjuvazinin ahırını görmek isterse en zor yerde devrimci mücadeleyi vermek isterse
https://www.youtube.com/watch?v=MBfzgLyCuqA
şimdi Ankarada mansur faşistine oy vermek Kaya abiye yeğ öyle mi oluyor? bildiğin faşist mhp li adam seçimde chp adayı!!! bir de batıda -akp ye ak parti diyen “kürt” arkadaş – akp ye vereceği oyu anti-faşizm ile açıklıyor…işte devrimci teori, tebrikler…not: hdp nin a. bayramoğlundan oya baydara tüm liberallerin – besim tibuk yoktu bitek – destek bildirisini elinin tersi ile itmek bir yana resmi sitesinde yayınlamasını müthiş devrimci buluyorum!!! “reel politik” acaip paklamış hepinizi…
Türkiye nasıl bir ülke ise solcuları da ülkeye oldukça uygun bir şekilleniş almış. Kafası karışık, ideolojisi berak değil… Kim ki Kürtlerin CHP oy vermeye çağırıyorsa o tastikli Kürt düşmanıdır. Kürtlerin tarihsel düşmanı olan bir ideolojinin taşıyıcısı bir parti asla kürt halkının desteğini alamaz. Kürtler oylarını partilerine vermelidir. Siyasi dengeler üzerinden değil kendi değerlerine ve öz gücüne dayalı politika belirmeli ki öyle yapıyor. CHP İstanbul’u alsa ne olur almasa ne olur. CHP’nin doksan yıllık pratiği bize öğretiği zülümden başka bir şey değil. AKP’yi kendi politikalarıyla geriletemeyen küçük burjuva akımlar, grupların faşist gruplardan medet umması ancak Türkiye gibi bir ülkedeki sola has bir hastalık olsa gerek..
Bir sefil, rezil, kepaze, ahmak diktatörlük düşünün ki, Chp-Cemaat saçma birlikteliğine bel bağlayalım, yıkımı hızlandırmak için. Mhp nin 1. parti olduğu yerlerde başka bir faşistleri destekleyelim. Bazen Samanyolu T.v izleyelim. Bu kanal, sabahtan akşama, Kılıçdaroğlu, Sarıgül, Chp reklamı yapsın. Kılıçdaroğlu bozkurt işareti (en normali) yapsın. Biz yalanlardan yalan beğenirken, anarşistlerin kemikleri kahkadan sızlasın. Ne kadar olğanüstü bir süreç yaşıyoruz. İnanılr gibi değil. Bir yanda yas, bir yanda özgürlük hissi, bir yanda korku ve bir yanda da gülme krizleri yaşıyoruz. Buna beyin ve ruh mu dayanır? Var mı anti-tayyip hapı yazan?
açılın tatava yapıcam
şimdi akp faşist mi? faşist. karşısındakine basıp geçelim mi? orda biraz düşünelim.
şimdi biz bizeyiz açık konuşalım, bu gezi solun önderlik ettiği ama kemalistlerin en yüksek kitlesel katılım gösterdiği bir vaka idi. gezi sürecinde kemalistlerle yan yana durabilmemizi sağlayan hem kemalistleri dönüştürebileceğimiz fantazisi hem de sesimizin kemalistleri bastırıyor olması idi. yani sokaktayken biz de ortaya lafımızı söyleyebiliyorduk, güçlüydük.
tatava yapma noktasına geldiğimizde ise, durum tam tersine dönmüş görünüyor, çünkü seçimlerde güçsüzüz. Dolayısıyla Kemalistlerin güdümüne giriyoruz. Seçimlerin realitesine göre eskiden “Deniz Baykal’a oy vermeyeceksin de kime vereceksin?” diyen, şeriat gelecek korkusu dışında apolitik olan bireyci/konformist ortasınıfın politikasıyla, tatava yapma diyeninki arasında fark yoktur. Tatava yapma demek, tam da seçim dolayısıyla insanların propagandaya en açık olduğu dönemde (ki seçimlerin sol için en büyük önemi de budur) sola çenesini kapatmasını söyleyip CHP-MHP koalisyonunu uslu uslu beklemesini söylemektir. Kapitalizm veya kent hakkı üzerine dertlerimizi, Kürt meselesi hakkındaki dertlerimizi, ermeniler, lgbtler alevilerle ilgili meseleleri bırakıp, sadece AKP’nin muhafazakarlaşmayı dayatması ve Kürt halkına kısmi haklar vermesi sonucu muhalifleşen CHP-MHP’nin kitlesinin goygoyunu desteklemektir.Sarıgül ve Mansur Yavaş seçilince mi yoksa HDP oylarını artırınca mı LGBTİ, taşeron ve Kürt meselesinin gündeme daha çok geleceği bellidir
Kürt halkının mücadelesine, komünistlerin mücadelesine tatava diyenler, twitterdaki orta sınıf kemalist ergenlerdir. Panik havası yaratıp Sarıgül’e, Mansur Yavaş’a oy toplama hevesindekiler ilerde haksızlığa uğradığında yine HDP veya diğer sol örgütlenmeler gibi kazıya kazıya uzun yıllar emek verilmiş oluşumları yanında bulacaklardır. Bu örgütlü oluşumların %1 oranında kitle desteğini artırması dahi AKP’nin CHP’ye kaybetmesinden önemlidir, sol oluşumlara destek faşizm karşısındaki asıl ketleyici güç olcaktır. Buna karşı tatava yapma demek, Türkiye gibi faşizme gömülmüş bir ülkede az sayıda insanın verdiği mücadeleye karşı yapılmış terbiyesizlik, hatta afedersiniz ama yavşaklıktır.
yetmez ama evet meselesini hepimiz hatırlıyoruz. Solcular AKP ile elele askeri vesayeti kaldırıyorlardı, burjuva demokrasisi tesis ediyorlardı. AKP’de o zamanlar yaman özgürlükçüydü hatırlarsanız. Şimdi ki durumun ne farkı var? CHP-MHP ile tekrardan Burjuva demokrasisi tesis ediyoruz. Peki ileride CHP-MHP faşistleştiğinde (gerçi şu an faşistler zaten) sol acaba niye kuyrukçuluk yaptık diye düşünür mü? Yoksa tatava yapmadan basıp geçilecek başka bi partinin kuyruğuna mı takılır? Devlet krize girmiş solcular tatava yapmasın gelsin bize yardım etsin. E biz devlet kurulduğundan beri krizdeyiz, biraz da kendimize yardım etmemiz gerekmiyor mu?
AKP deki burjuvalar rant kavgasına başlamış, CHP ye gün doğmuş, sol da işi gücü bırakıp CHP yi MHP yi desteklesin, böyle mantık mı olur. Burjuva hukuku bile kalmadı diye ağlaşanlar, o hukukun sosyalistlere ve KCK’ ye zaten bi faydası yoktu. AKP bi paşaları içeri almakla düzgün iş yapmıştı, şimdi tekrardan saldıklarını CHP geri alamayacağına göre neyi kovalıyoruz? Ya da sarıgül yolsuzluk yapmayacak, yoksul mahalleleri şehrin dışına sürmeyecek diye mi bekliyorsunuz?
akp faşist mi? faşist. Gitsin mi? Gitsin. Ama solun işi AKP’yi göndericem diye onun yerine Sarıgül’ü, Mansur Yavaş’ı desteklemek değildir. Sol kuyrukçuluk yaptığı sürece kim gelirse gelsin milliyetçiliğe muhafazakarlığa ve kapitalizme halel gelmeyecektir.
fethiye meselesini unutmuşum. Gerçi İzmirde HDP ye verilsin denmiş ama… Kürtler, sosyalistler canının derdinde HDP falan uğraşsın, müstakbel linççilerin gözünde tatava olsun… AKP karşıtlarına gereğinden fazla sempati beslemişsiniz, geziden kalma bir sıkıntı olsa gerek…Sol AKP karşıtlarını CHP-MHP ye oy vererek kazanamaz/dönüştüremez, hem AKP hem CHP nin tamamen dışında olması lazımdır. HDP’ye atmak, ÖDPnin %0.1 lik adayına atmak yeğdir…
Oy kullanmayacağımı ifade ederek başlayayım… Dile getirdiğiniz görüşlere içerik değil ama teknik açıdan bir eleştirim var; bildiğiniz gibi yerel seçimlerde eğer büyükşehir alanındaysanız 4 (büyükşehir, ilçe/belde, muhtar, il genel meclisi), değilseniz 3 (ilçe/belde, muhtar, il genel meclisi) oy atıyorsunuz. AKP’ye karşı #tatavayapmabasgeç hareketinin anlamlı olması için “il genel meclisinde” AKP dışında içinize sinen herhangi bir partiye, belediye başkanlığında ise ister beğendiğiniz adaya oy verir (mesela Sırrı Süreyya), ister boş kullanırsınız (oylar ayrı sayıldığı için bu mümkün). Sonuçta yerel seçimlerde partilerin performansı aldıkları belediye başkanlıklarından ziyade il genel meclisi oy oranıyla ölçülüyor. Bildiğiniz gibi AKP de kendine burada 2009’daki oy oranı olan %38.8’i çıta koymuş durumda. eğer AKP’yi ülke genelinde bu çıtanın altına itemeyecekseniz İstanbul + Ankara’yı bile CHP’nin sağcı adaylarına kazandırsanız istediğiniz sonucu elde etmemiş olursunuz.
Belediyeleri anladık da il genel meclisi için bari neden HDP’yi önermedin.
il meclislerine falan aklım ermedi. Tabii ki öneririm. çok iyi olur.
Kadıköy’de İzmir gibi. HDP ve seçim politikasında doğru bir strateji izlediğini düşündüğüm ÖDP (belediye meclisleri icin oy istiyor) desteklenebilir.
Dersim seçim mitinginde Kılıçdaroğlu’nun verdiği mesaj nedir?
Seyfi Cengiz
Az önce video kaydından Kılıçdaroğlu’nun CHP Dersim seçim mitingindeki (17 Mart 14) konuşmasını dinledim.
Son derece sıradan, kalitesiz, içeriksiz bir konuşma bu.
AKP iktidarı altında Türkiye siyasetine İslami bir dil egemen oldu.
Siyasi partilerin hemen tamamında dini referanslardan geçilmiyor.
Kılıçdaroğlu’nun dili de geçmişe kıyasla daha çok İslamileşmiş.
“Allah, vallah, billah, inşallah” gibi sözcükler dökülüyor ağzından.
Konuşmasını “Sizi Allah’a emanet ediyorum” diye bağlıyor.
Seküler bir dil değil bu.
Dikkatimi ilk çeken bu oldu.
Ne ki Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına getirten sebeplerden birincisinin onun Dersimli ve Kureşanlı olması ve seyitlik iddiası olduğunu düşünürsek, ondan seküler yaklaşımlar beklemek saflık olurdu.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında dikkatimi çeken ikinci nokta Dersim’de “Türkiye’nin birleştirici gücü CHP’dir” sloganına düştüğü vurgu oldu.
Dersim CHP seçim mitinginde verilmek istenen asıl mesaj da buydu bence.
Bu mesajın Dersim’e Kılıçdaroğlu ve çevresi gibi devşirme Dersimliler tarafından taşınıyor olması daha bir düşündürücüdür.
Tekrar tekrar hatırlatmakta yarar var galiba.
Dersim’i bir TC kolonisine dönüştüren CHP’dir.
Dersim’i devlete entegre eden CHP’dir.
Bir soykırımla gerçekleştirdi bunu.
CHP’nin bu kirli ve kanlı geçmişini unutturmaya çalışanlar Dersim’e dost olamazlar.
CHP’nin Dersim sicili “Türkiye’nin birleştirici gücü CHP’dir” sloganının Dersim’de neye karşılık düştüğü konusunda kuşkuya yer bırakmaz.
Bügünkü CHP büyük ölçüde hâlâ 30’ların CHP’sidir.
Azınlık sorunlarına bakışında bir değişiklik yoktur.
Başında Dersim kökenli bir devşirmenin varlığı CHP’nin kurumsal kimliğini değiştirmiyor.
Hem Dersim davası, hem CHP birlikte savunulamaz.
Hem mazlumdan, hem katilden yana olunamaz.
Ya biri ya öteki.
CHP’nin kanatları altında sığınanların Dersim vatanseverliği ile bir alakası olamaz.
Bir aldatmacadır bu.
Dersim davasının istismarıdır.
Dersim davasını samimi olarak savunanlarını toplanma noktası CHP değildir. Dersim’de 30 Mart seçimlerinde CHP’yi adres gösterenler Dersim davasını kendi sınıf/zümre çıkarları için manipüle etmeye çabalayan burjuva-aristokrat eğilimli bir grup işadamıdır. Bu çevrenin “Dersimci”liği bir görüntüden ibarettir. Bu çevrede bu görünüm altında Dersim toplumunun silkinişine ayakbağı olan ne kadar geri eğilim varsa hepsini (cemaatçilik, kabilecilik, ocakçılık, vesair) birarada bulmak mümkündür. Bu çevrenin CHP’liliği yeni de değil. Bu yerel seçimlere özgü tekil bir duruş değil. Önceki bir çok seçimde de açık ya da örtülü şekilde Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ile işbirliği/ittifak içinde olmuş bir çevredir bu.
Dersim sorunu sadece AKP hükümeti ile değil, devletle, Türk işgal yönetimiyle yaşanan bir sorunudur.
Hükümet değişikliği bu sorunu çözmez.
AKP’nin yerini kim alırsa alsın Dersim’de bir de-kolonizasyon süreci başlamaz.
Dersim’de gerçek bir öz yönetime izin verilmez.
“Türk devletinin birliğini”, “Türkiye’nin toprak bütünlüğünü” savunmak Dersimlilere düşmez.
Bu devletçi ve kolonyalist duruş hem ayrılma özgürlüğünün, hem de genel olarak demokrasinin inkarıdır.
Erdoğan’ın, Gülen’in, Bahçeli’nin ve Kılıçdaroğlu’nun üzerinde hemfikir oldukları bir konudur bu.
Bu seçimler sürecinde (yerel, cumhurbaşkanlığı, genel) Dersimli’nin yapması gereken özerklik/otonomi ve özgürlük için kitlesel halde sokağa çıkmak; seçimler sürecini bir tür halk oylamasına dönüştürmek, bu barışçıl mitingler sürecinde alternatif bir demokrasinin (doğrudan demokrasinin) somut araçlarını keşfetmektir.
https://www.facebook.com/notes/seyfi-cengiz/dersim-se%C3%A7im-mitinginde-k%C4%B1l%C4%B1%C3%A7daro%C4%9Flunun-verdi%C4%9Fi-mesaj-nedir/704250666292632
Büyük şehirde CHP’ye vermek kaydıyla evet. İl genel meclisinde de HDP’ye verilebilir. İstanbul’da büyük şehir çok krtik. Arada üç-dört puan kalmış durumda. Bu noktara her oy kaybı AKP’ye yarar.
şişli de oturuyorum. büyükşehir de oyum maalesef CHP. ilçe de HDP.belediye meclisin de ÖDP
Sn.Zileli mevcut partiler içerisinde özelliklede chp, akp ve bdp-hdp arasında tercih yapmanızı size yakıştıramadım.bunların birbirlerinden tek farkları isimleri.hiçbirisi sınıf,emekçi,işçi,köylü ve devrimci mücadeleyi öngörmüyor.varsa yoksa rant ve rantın nasıl bölüşüldüğü.hele bdp-hdp tek başlı ejderhanın iki vücutlu görüntüsü gibidir ki,onlara da oy verilmemelidir.artık sizlerin zamanında ki gibi boykot etmiyorsunuz ancak partiler arasında tercihlerinizi bir korkuya dayalı olarak yaptığınız için yakıştıramadım.saygılarımla
Bu kadar ince oy hesapları yapmayı benim kafam almıyor. Yerel seçimde oy kullanabilseydim iki şeye bakardım. Parti ve adayın yapacakları ile politik çizgisine. Politik olarak solcu, reformcu, sosyalist ya da devrimci olabilir. En ileri gördüğümü desteklerdim. Adayın yapacakları da oyumu yine aynı oranda etkilerdi. Genel olarak HDP/BDP’yi politik platformda en ileriler olarak görüyorum. Bu yerine göre ÖDP/TKP de olabilir. Hatta adayına göre CHP bile olabilir. Ancak AKP olmasın diye Adana’da MHP’ye, Ankara’da CHP’ye oy vermezdim. Politik olarak hiç yakınlığım olmadığım birilerine, sırf detaylı seçim hesapları ile, o anki politik sonuçları hesaplayarak oy vermeyi doğru bulmuyorum. Bu belki benim politik öngörümdeki bir eksiklik olabilir, ama “AKP’yi yenilgiye uğratacak en güçlü adaya oy verme”ye benim kafam hiç yatmadı.
gün zileli gerçeklerden ne kadar kopuksunuz.somut durumu görmeden analiz yapıyorsunuz.akp nin başarı için koyduğu çıta bir önceki seçimde aldığı % 38 değil mi? ve alacağı oy oranı %40 olacak bu çok açık f.gülen+mhp+chp bir alternatif olabiliyorlar mı?hayır.akp nin ikinci başarı çıtası ne istanbulu almak değilmi?
%40 oy alacağına ve istanbulu büyük ihtimalle alacağına göre akp karşıtlarını desteklemek pratik açıdan bir değeri olmadığı gibi alternatif partilerin bdp/hdp gibi gücünü de olumsuz etkiler.merak etmeyin akp artık eskisi gibi yönetemez,orta vadede gidicidir.kendisini zorlasa bile.ancak alternatifleri chp-mhp gelmesi halinde insanları bir güzel oyalayacaklar.bakın f.gülenin açıklamalarına gezide yanlış yapıldı demesi ve kürtçe öğretmen yetiştirilmeli demesi(siz onu biz o alanda kadrolaşacaz diye anlayın) kazı mümkünse bağırtmadan yolacaklarına işaret tabi tayyip erdoğan da 2-3 sene öncesine kadar böyle bir yaklaşım içerisindeydi karıncanın belini incitmeden %58 referandumda oy aldı hatırlarsanız.
F-tipi anarşizm, insanı seçim sandığına da götürür, parti üyeliğine de… Söylemedi demeyin.
benim, sizin saydıklarınız da dahil hiçbirine politik yakınlığım yok ama buna rağmen bu taktiğin bugün en geçerli taktiği olduğunu düşünüyorum. Anlamadığınız şu: Bu sistemde adayların niteliğinin hiçbir önemi yok. Herhangi bir belediyenin başına Bakunin ya da Marx’ı da getirseniz aynı çarkın adamı olocaklardır. Bu seçimde önemli olan tek şey AKP’ye darbe indirmektir. Bu yüzder bugün en tutarlı hareket ne şu parti ne de bu harekettir. #tatavayıbırakbasgeç hareketidir. Bu hareket ince parti hesaplarının ve oportünist parti çıkarlarının dışında gönüllü ve vicdanlı insanların ortaya koyduğu bilincin ürünüdür. Bravo bunu yaratanlara. Bu bile, insan vicdanının parti aklından çok daha güçlü olduğunu ortaya koyuyor.
boykot AKP’ye yarar da ondan. Seçimlerden sonra bunun doğru olduğunu göreceksiniz.
İşte bu bilinçli seçimdir. Ah keşke herkes kavrayabilse bunu.
Gün Zileli türkçü – faşist MHP’ye oy çağrısı yapmış(CHP’ye oy çağrılarınız da tam hız devam ediyor) bir anarşist olarak hala DSİP’i ve yetmez ama evet’i dilinizden düşürmediğinizi görüyorum. Tespitlerinizin karşılık bulduğunu; tutarlı, inandırıcı ve mantıklı olduğunuzu düşünüyor musunuz cidden ? Yazılarınızı okurdum ve beslenirdim ta ki MHP’ye oy çağrısı yaptığınız güne kadar.
ben MHP’ye oy ver çağrısı yapmadım anti-kapitalist kardeşim. AKP’ye oy verme çağrısı yaptım. Eğer MHP orada AKP’nien baş rakibiyse o na da verilebilir dedim. Yap bakalım bir matematik hesap. OBu uygulandığında MHP’nin bugünkü %17 oranındaki oyu % kaça düşer.
Ayrıca ben bu çağrıyı (elbette kasıtlı özetlenişiyle MHP’ye oy çağrısı değil) bugün yapmıyorum. Kasım ayında yapmıştım. Bi zahmet kasım yazılarına bir bakar mısın? Orada AKP’ye bir seçim yenilgisi yaşatmak ve Tarihi momentler başlıklı yazılarda gerekçelerimi sıralıyorum (tabii beni okumayı tümden bırakmadıysan 🙂
chp söz konusu bile olamaz…. hdp ye oy verinki gücünü göstersin, akap ile imralida mit ile oturdugu pazarlikta eli güclensin… kimse umuttan bahsetmiyor… korkularin sömürüsü. bize oy vermezsen o güclenir bu guclenir, ey salak sandiga gittikce bu duzen guclenir,… tekrar chp söz konusu bile olamaz, oylari hdp ye verinke(genellikle basarili oldukca radikalleseceklerine sagcilasirlar, ve dun dun dur bugun bugundur bu arkadaslar icin, ozelestriri bilmezlikleri erdogani aratir) evet hdp ye oy verin sirri sakik daha igrenc yorumlar yapabilsin sizin devrimci kimliginiz adina, altan tan guclensin, mecliste hic gizli kapagi olmayan bdp akp katakullileri artsin, sende ben istanbul belediye baskani olsam cevik kuvvete belediye suyu vermezdim i aglayarak soyleyen sirri sureyya ya lan ne solcu adam diye imren… ne acizsin solcu…. birak anarsizmi, geri bir halk demokrasisini , burjuva demokrasisinin bile gerisindesin, cevik kuvvetsiz gunler isteriz susuz cevik kuvvet degil diyemiyorsun.. verin oylari hdp ye sirri larin altan tanlarin sesi gur ciksin, mit ci abisine soyle diyebilsin ocalan: gücümü gördünüzmü:))))) allah yolunu hayretsin zileli. sen angaje olmadigini düsün hala….
ben varolan devleti / sistemi yikacagim demeden oz yonetim federasyon demokrasi(sosyalizm komunizm anarsizmi bile tartismam) tartisan adam/ kadin akli eren ise sahtekardir, yok ermiyo ise zileli nin bana tavsiye ettigi yere gidebilir … doktor…benim bu secimden anladigim secmecilik budur.. zileli ilkini secti:)))
lan bu aydinlikcilar bu tkp liler(onlarin yerini doldurmaya calisan yeni sofist aydin cubukcu tayfasi — (yöntemde karanlik sokrates ama pratikte yel degirmenleri utanir)yontemde ideolojide degil su sira emep in herhangi bi ideolojisi oldugunu sanmiyorum – tek ideolojileri allah bizi o eski kucuk burjuva ihtilalciliginden korusun, o neydi be neler cektik) ne kadar saf dillermis, adamin secim deki tavrindaki argumanlariniza bakarmisiniz.?? sen bu olunca yillarca tepende oturur tabiiki perincek, 🙂 yeni ama daha farkli perinceklere de pek aciksin:))
hdp nin ufku yetmez ama evetcilerin sol versiyonu sinirlarina varir ancak…. ne dedigimi anlamak yerine demagoji yapacaksin, yayinlama istersen:))) lise de matematik kotu anladikta mantik dersleri yokmuydu sizin okulda:))???
hdp ye egede saldirdilarmi? o zaman hdp ye oy vermek yerine HDP ye yakin olanlarin istanbulda MHP lilere yaptigini dusuneceksin… yada halk cepheye yakinligi ile bilinenlerin okmeydaninda yaptigini dusuneceksin. ama larin ve hesaplarin bu cercevede dönecek, hdp ye olan saldirilari onlemek icin hdp ye oy ver… kurtul. argumana bak. hdp ege de kendini gostercek saldirilar durcak, artar be, nasil sosyoloji okuttular size…
Tekrar edeyim: Bugün ben partilerin ne olduğuna değil, nasıl göründüğüne bakarak karar verilmesinden yanayım. HDP-ÖDP bugün özellikle Kürt kitleleri tarafından kendi haklarının savunucusu, türkiyeli solun bir kısmı tarafından özgürlüğün savunucusu olarak görülüyorsa, biz de kendi kanaatlerimize değil, bu algıya göre hareket etmek durumundayız.
kürt halk önderinin! kürt halkina hitap ettigi her coskulu mitingde BDP nin sözcüsünün Pervin Buldan olmasindan tek rahatsiz olan benmiyim. Fasizmin gadrine kim ugrarsa ugrasin layi gi oldugu seviyede sahipleniriz…. Buldanlar uyusturucu isi yapan ne yardan ne serden diyen insanlardi arkadaslar. hepinizde biliyonuz, ben yazinca kürdofobik oluyorum… dunyada boyle baska bir ezilen ulus hareketi varmi….kürt ulusal hareketinin icinde baska bir sözcu olamiyacagina inaniyormusunuz,. sembollesme desen, e hani kürdistan sehitlerinin aileleri, inandiramazsiniz kimseyi… iyiki ulusalcilar ve CHP var onlara olan karsitlik olmasa yatacak yeriniz yok.. yok yokkk
medeni nin katledilmesini , sirf ulusalcilarin kurt dusmanligina inat, gezi sehitleri icinde sayarim.. gercekten koptugumu bilerek , demir cubugu bukerek, hatta sunuda söylerim medeni ne gezi ayaklanmasi ne onun desteklenmesi icin olan nede ondan kaynakli karsi saldirilarda katledilmistir.. o tamamen baska bir sey icin sokakta ve eylemde iken, ve hatta baris surecini destekleme eylemi falan bile olmayan bir eylemde fasizm tarafindan katledilmistir yineliyorum, eger ulusalcilar onu sadece kurt olmasindan dolayi gezi sehitlerinden cikariyorlarsa katarim adini gezi sehitlerine, ama eger gezi direnisi sirasinda baris sureci hesaplari ile cit cikarmayan kurt sehirleri var iken (istanbul daki kürt yoksullari ayri mesele) belirli bir anlayisi gezi ayaklanmasina sokmak icin medeni gezi direniscisi ilan ediliyorsa .. yok oyle bir sey, pozitif tarih yaziciligindan bahseden arkadaslar, tarihe yazdiginiz her kucuk yanlis sizi pozitiv tarih yazicisi yapar… diger yandan .. hasan ferit gedik te gezi direnisi sehidi sayilamaz..(sirf denge saglamak felan icin degil)hasan ferit gedik belliki cok aktif bir gezi direniscisidir.. ama katledildigi eylem gezi direnisi degil ondan kaynakli olabilecek bir mahhalli fasist saldiridir. medeni olsun hasan ferit olsun.. sehitlerimizdirler. MEDENININ AKP IKTIDARINA KARSI OLAN GEZI DIRENISINE KARSI BIR EYLEMDE OLDUGUNA DAIR EN KUCUK BELIRTI YOKTUR… hasan ferit belliki gezi direnisi ve hatta baska direnislerde de aktif olan bir militandir.. onun gezi direnisi ile ilgisi böyle kurulabilinir.. ama HASAN FERIT GEDIK TE GEZI NIN ANTI AKP AYAKLANMA EYLEMINDE DIREKT SEHIT DUSMEMISTIR… nelerle ugrasiyoruz demeyin. tarih böyle böyle yalnis yaziliyor. sonra gun zileli acikliyor yada onun gibiler. hadi bakalim ne oldu kronstadtta.. detaylar onemlidir, pozitivist tarih yazimindan sikayet edenler allahini yapip yalan tarih yaziyorlar…. gercek devrimcidir… size yeter…
Bugün ben partilerin ne olduğuna değil, nasıl göründüğüne bakarak karar verilmesinden yanayım.
Read more: http://www.gunzileli.com/2014/03/19/bdp-hdp-oylari-uzerine/comment-page-1/#comments#ixzz2wX3gzbCo
yani ortada bi yanilsama corbasi var manipulasyon var, ne luzumu var gercegi kitlelere yaymaya diyorsun, degil anarsistligin aydinligin tartislilir…
küfür nedeniyle yayınlanamadı.
ulusalci sözcü gazetesini izliyormusun zileli yikilmasi gereken diktatörlükler orneklerini hep eski reel sosyalist rejimlerden veriyorlar, hatta venezuella daki diktatorluk ile akp es tutmk uzeri ispanyol mehrecli haberler yayiyorlar, hatta ukrayna gezi benzetmesinde senden ileriler. sen anlarsin bunlar ne demek…mesele agac degildi.. mesele sadece akp de degil zileli, bi yere kadar geldik, sonuc almak degil, bilinci ilerletmek gunudur, kimin nerde belediye baskani olacagi beni ancak bu baglamda ilgilendirir, yukarida ben secimlerde yerel olarak8hizmet mizmet) adayin ne yapacagina bakarim diye yazan insanlar beni urkutuyor…utandiriyor, tiksindiriyor.. sec lan sec en iyi hizmez yapani sec ,, her yer venedik eskisehir gibi olsun ben teneke evlerde, cocuklarini uyutmak icin tas kaynatan ananin derdindeyim, sec lan kucuk urjuva sanba uygun steril mekanlar yaratip aynadaki obur yuzun olan islamcilara karsi olmani bi sey san,,, seç… zaman geldi belediye baskani seçilecek seççççç…
Şafak basgan’ I unutmuşsunuz. Belediye binasını yikacagim diyen bir aday, hepimizden daha anarşist.
“Eğer durum dediğiniz gibiyse Kürtler AKP faşizmine hazır olsunlar. Hem de davetiyeyi kendi elleriyle çıkarmış olarak.”
Kürdistan son 100 yılın en rahat dönemini yaşıyor. Siz boğaza karşı rakı içerken sevgilinizle öpüşemeyeceğinizden korkuyorsunuz diye Kürdistan’a tekrar savaş vaat eden chp mhp faşist koalisyonunu destekleyecek halimiz yok.
umutları sürekli boşa çıkarıyorsun zileli özgürleşmen gerekirken yorumlarında gazı ile saçmalıyor giderek kendini rezil edip asıl özgürlükçü toplumsal devrimcilere hakaret etmeye başlıyorsun.ne demek tatava yapmak bu gün senin gibi kapitalizme sermayeye sistemin partilerine kuyruk olmayıp özgür iradesini kulananlara tatava yapma diyene bak ne haddine??????insan 3 gram utanır ulen HDP gibi bütün ezilenler ermenisinden lgbti sine hemen hepimizin özgürlüğünün çıtasını en yukarıya koyabilen partiye oy verip çalıştığını söylemek tatava yapmak oluyorda senin gibi ağzından düşürmediğin bu rezil düzenin efendilerin hizmetkarı milliyetçi devletçi sermayeci düzen partilerine oy ver deyip çalışmak devrimcilik en devrimci seçenek nasıl olabiliyor??????insan uıtanır??????son yorumumu okumadın değilmi seni kerata uyarmadımmı gaza gelme diye bu yazdıklarının hemen hepsini yalamak zorunda kalırsın kendini ne hallere düşürdün???gerçi en iyi özeleştiriyide yine sen yaparsın ne de olsa en devrimci öncüsün bekliyorum kime oy verdiğinide dayanamayıp bu sitede açıklayacağına eminim ama milliyetçi,devletçi,semayeci,neo-liberal,faşist sistemin partilerine oy verdim diyemeyip verdiğin halde burada gururla HDP ye oy verdim diye övüneceğine eminim çünkü bu rezaleti nasıl taşıyacaksın milliyetçi,devletçi,sermayeci partiye oy vererek faşizm gerilermi taş kafa bu yaşına gelip bu hataları yapacağına inanamam hele asıl özgürlükçü devrimci tavrı olanlara tatava yapan demek çok büyük ayıp olmuştur gaza gelme özgürleş kendin ol utanacak işler yapma
o zaman AKP diktatörlüğü ile el ele uğurlar olsun size kardeşim. Ama bu mesajından ilerde utanacaksın. 8 genç öldü bu mücadelede. Bari onlara saygın olsaydı biraz, bunları yazarken.
ben oy veremiyorum. Çünkü vatandaşlıktan askerlik nedeniyle atılmıştım.
ne diyorsun ulan sen kimi akp ile elele diyorsun asıl sen akp nin yedeği sistemin milli devletin sermayenin çözümü olanlara insanları kandırıp çareymiş gibi göstermeye utanmıyormusun??akp fobin diye insanlara bunu yapma hakkı nerden buluyorsun sanki akp faşizmi varda chp-mhp faşizmi ondan iyimidir terbiyesiz adam oy veremiyorsan hiç olmasa kendin ol ülen anarşistim diyorsun hani burjuvazinin ahırıydı??ahırda devrimciler neler yaptı fesatlandın değilmi????neymiş ıstanbulda HDP akp ye giden kürt oylarını alırsa Sarıgül yalamasının önü açılır hesabı yapıp HDP ye giden oyları engelleme çalışması yapmak sanamı düştü yarın Sarıgül ülkücü kılıçdaroğlu ile devletlu bahçelinin faşizmi ile herhalde sen uğraşmayacaksın utanmaz adam akp faşizmi ile de sen mücadele etmiyorsunki adamlar yıllardır senin ve senin gibilierin zihniyetini gösterip sırtımızdan inmedi rezil adam 8 gezi devrimcisini bildiğin gibi MHP-chp-veliler eski efendi iktidarlarındaki kayıplarımız kayıp değilmi?????asıl faşistliğini milliyetçiliğini açıkça söyleyenlere oy verin demek sanamı düştü sistemin hizmetkarı efendilerin hizmetkarı dediğimde haklı olduğumu kanıtlamak zorundamısın adam ol ?????şu yazdıklarına bak açıkça faşistlere oy verin diyorsun ülen bunların akp den farkı nedir kefili senmisin utanmaz adam???solculuğu devrimciliği chp lilikmi sandın rezil adam???
42 no’lu yoruma…
Kürt delikanlıları şimdilik ölmüyorsa bunun nedeni AKP değil; BOP politikalarıdır.
Cesetlerin etnik kökenlerine bakılmasını yadırgıyorum…
V. Küçüğü tahliye edenler hakkındaki bu iyimserliğe şaşırıyorum…
Dinsel, ulusal, seküler hiç bir omurgası olmayan bir adamın, bir “kifayetsiz muhterisin” yaptığı her şey bir “kazadır.” Nasıl ki, “paraleliyle” onca yıl yaşamışsa, “ergenekoncularla” da 10 yıl yaşayabilecek bir adama atfedilen bu “iyilik” hali, olgun bir politik bilince ait olamaz…
Belediye Başkan adayının kim olduğu ve “projeleri” de hiç önemli değil!
Projelere bakacak olsak, mesela İstanbul’da, iktidara sırtını dayayacağı için Kadir Topbaş’a, Ankara’da Melih Gökçek’e, İzmir’de Binali Yıldırım’a oy vermek mantıklı olurdu.
Halkın bir kesimi oylarını böyle belirliyor olabilir. Ama seçimlere “sistemin dışından bakanlar” için öyle mi?
Boş oy, Berkin Elvan’a oy filan…
Günümüzün gerçekleri karşısında bunlar, bana çocukça geliyor.
Bu günün muktediri kim? Asıl hedef onu indirmek…
İstanbul’da oy kullanacağım için, AKP’ye karşı CHP adayına, ilçede HDP’ye gönül ferahlığı ile oy vereceğim.
Bu kadar basit…
NOT: Büyükşehirlerde, İl Genel Meclisi seçimi için oy vermek yok. Büyükşehir yasası ile kaldırıldı. Sandığa gittiğinizde göreceksiniz.
benim de tercihim belediye başkanlığı için mansur, il genel meclisi için hdp olacak. ancak çankaya ilçe belediye için hdp’ye oy vermek riskli olabilir zira son düzenlemelerle chp’ye oy veren bazı köy/mahallelerin çankaya’dan çıkarıldığı, akp’li köy/mahallelerin çankaya’ya dahil edildiği söyleniyor. bu yüzden çankaya’da da chp’ye vermekte fayda var.
Özgürlükçü’nün mesajı küfür ve hakaret içerdiği halde, yayınlanınca belki okuyup kendisi de yazdıklarından pişman olur düşüncesiyle olduğu gibi konmuştur. Kendisine acil şifalar dilerim.
Evet Bahadır Kale arkadaşım. Kesinlikle budur mesele. Sistemin içinden değil dışından bakanların tutumudur bu.
gün zileli nin bu önerisi bence de makul olandır.
BDP kendi çizgisi üzerinde rüştünü ispat etmiş bir parti ama HDP henüz rüştünü ispat etmenin çok çok uzağında. “Türkiye partisi” olmanın yollarından biri bir siyasi parti olarak belli sorumlulukları alabilmekte yatıyor. Urla’daki “güruha” karşı verilecek tepki HDP’nin İzmir İl Örgütünü’nün yaptığı gibi 300 araçla Urla’ya çıkarma yapmak olduğu sürece, Sırrı Süreyya Önder gibi annelere “bizi şehirlere almazsanız bir gün kapınızı bir başçavuş çalar, başınız sağolsun der size” diye konuşmak olduğu sürece HDP’nin yetkinliğine ikna olamayız.
Kaldı ki BDP, HDP ve CHP’nin tüzüklerini açın yan yana bakın, arada sadece nüanslar var. Bugün politikada söylenmesi gereken “doğru şeyler” o kadar belli ki birinin diğerinden farkını gerçekçi bir şekilde ayırt etmek mümkün değil. Hiçbiri, evet HDP ve BDP de dahil otantik bir iedolojiye dayanmayan, eklektik siyasetlerin pragmatik yorumlarından ibaret. HDP’nin İstanbul BB adaylarının geçen gün açıkladığı projeleri ise Sarıgül’ünkilerle bire bir aynı, dahası Sarıgül bunları kamuoyuna somut bir şekilde pazarlamayı biliyor. HDP ise “LGBTİ dostu şehirden, İstanbul’u Gezi ruhuyla yönetmekten vs.” bahsediyor. Bu yamuk Türkçe tanımlarla reel siyaset yaptıklarını iddia ediyorlar.
Bir de yazıda bahsettiğiniz semaptiklik meselesi var ki kişisel olarak Sırrı Süreyya Önder antipatikliğin yeni tanımı olmuş durumda benim için. Bu siyasi ortam insanları gaza getiriyor, “sen kahramansın, sempatiksin, sürükle bize” diyor, onlar da buna inanıyorlar. S.S. Önder de bir sabah uyanıp kendini solun önderi olarak görme hastlağından muzdarip çok konuşan ama hiçbir şey söylemeyen bir yardımcı aktöre dönmüş durumda. Bunun fark edilmiyor olması solun “etkilenmeye” ne kadar meyilli olduğuyla açıklanabilir ancak.
Bunlar sadece havada uçuşan tahmindir oy vermeyerek bu sistemin kirli pisli işlerine ortak olmayalım (deniz oldugunca berra k ve temiz(aNarşizim)
evet işte pürizm dediğim bu (elbette bu somut duruma ilişkin söylüyorum)
Yıllar önce oy kullandığım ilk seçimde sırf partim öyle istedi diye ayaklarım geri geri gittiği halde mecburen CHP’ye vermiştim. TKP ve türevlerinin CHP’ye oy verilmesini istediği yıllardı, açık faşist diktatörlük vardı filan… Yıllar geçti, ne değişti? Oturduğum semtte herkesin çok devrimci zannettiği ünlü bir CHP’li aday var. Başkanlık yıllarında sokaklara, caddelere “Talat Paşa”, “Yakup Cemil”, “Enver Paşa” gibi Ermeni katillerinin isimlerini vermiş. Ona hiçbir koşulda oy veremem. Ya Mansur Yavaş ya da Mustafa Sarıgül de aynı şeyi yaparsa? AKP’yi indirelim diye katilleri kahraman ilan edecek insanları mı destekleyelim? Hayır, bu kez hiçbir koşulda CHP’ye oy yok benden… AKP’yi indirme meselesini anlıyorum, HDP olabilir belki.
42.yorumdan rahatsız olan ulusalcı millici devletçi kendini sol zanneden sistem yalakası o.gürsel nasıl milli duyguların kabardı değilmi kürt lafı duyunca insanlar ölmemesi BOP projesiymiş bop kadar kafana taş ve poğ düşsün belkide bunca bedel ödeyip 40 bin genci ölen kürt özgürlük hareketi ve bütün kürtler sana göre cia ajanı olmasın utanmaz reziller size küfür az gelir ilkl gördüğüm yerde cevabını alacaksınız zileli ve bütün millici milliyetçi devletçi sistemin faşistlerinin kuyruğuna gençleri takacağını açıkça itiraf eden sizler açık karşı devrimcisiniz geriğini benden iyi bilirsiniz gidin sarıgüllü neo-liberal yeni tayibin ülkücü devrimcilere sinkaf yapan mansurun kampanyasına katılın sırrıya laf eden yukardaki 49 galile sen sırrının yanından geçemesin rezil utanmaz sistemin yalakası ama sarıgüllü Mansurlu veli küçük giler ile iyi sevişirsiniz yeni kızıl elmanız hayırlı olsun merak etmeyin bunca ihanet ve sistemin devlet-iktidarların zülmü ile baş etmiş bereketli toprakların özgürlükçü devrimci halkları siz ile ve efendilerinizlede baş etmesini bilir siz devam edin ama kendinize değil devrimci insan bile demeyin ırkçı faşistler sizin tayipten farkınız nedir tayipgiller sizi göstereerek yıllardır sırtımızdan inmedi hep aynısınız hatta daha beteri
faşistler ağzına HDP-BDP lafı alamaz ancak onlar seçim bürolarına ırkçı saldırı yapar zileli ve benzerleride bundan sonra HDP-BDP lafını bile etmeyin işinize bakın????????faşistler
Can, bu konuda duygusal davranmak olmaz. Bana soracak olursan, Sarıgül en kötü adaydır. Kadir Topbaş bile ondan daha göz dolduruyor ama bu sistemde adayların ne önemi var ki. Bakunin’i de seçsen o da o çarkı çevirmek için aynı şeyleri yapardı. Bu yüzden bu sistem içinde ne programlara ne de adayların vaatlerine bir önem veririm. Bu yüzden ben adaya, partiye şuna buna bakmadan AKP karşıtı oy vermekten yanayım. AKP karşıtı oyun anlamı ise ona karşı kazanma ihtimali en yüksek olan adaya oy vermektir. Diyelim ki, İstanbul’da AKP’nin en güçlü rakibi MHP olsaydı ona da verirdim. Çünkü ben sonuca bakıyorum. 31 Mart sabahını tahayyül et: “İstanbul’da AKP kaybetti.” Bunun Türkiye’de ne muazzam sonuçlarının olacağını düşün. Gelen faşistmiş, Talat paşacıymış, şucuymuş bucuymuş. Bunun bir önemi yok. Gidenin (hele İstanbul’da) AKP olması önemli. Anlatamıyoruz, bunu anlatamıyoruz bir türlü.
Örneğin o seçimlerde CHP’ye şuna buna oy vermek hataydı. O seçimlerde en sağlam tutum boykottu. Bundan sonraki genel seçimde de muhtemelen boykot sloganı geçerli olacaktır. Ama bu seçim çok özeldir. Bir kere parlamento seçimi değil, belediye seçimidir. Baraj yoktur. Atılan her oyun bir değeri vardır. Ayrıca bu somut durumda bir referandum niteliği taşımaktadır. Yani AKP’ye evet mi hayır mı oylamasıdır bu. Oyunuzu nerede görmek istersiniz. AKP’ye EVET’in yanında görmek istemez kimse. Ama atılan her oy boş oy (istersen üzerine Berkin Elvan yaz) Berkin elvan’ın katillerine verilmiş yarım oydur. Sırf bu bile oyumuzu AKP’ye en zarar verecek şekilde kullanmamızı gerektirmez mi?
normale dönecektir. Merak edecek bir şey yok.
ne diyorsunuz arkadaşlar. Sorumluluğu tek başıma alamam.
Gün Abi, en tehlikelisi bu özgürlükçü gibi tipler. Mazallah elline güç geçmesin hepimizi keser. Fikirlere tahammül edemeyen birisi karşı tarafı faşistlikle suçluyor ve adına özgürlükçü diyor. örgüt fetişizminin kucağında demokrasi ve özgürlükten nasibini almayan kendinden olmayanları yaftalayan, dogmalarla beslenen puta tapıcıları ne güzel deşifre ediyorsun yazılarınla, Gün abi…genç nesille mensup biri olarak sana teşekkür ederim…gerçekleri ve tarihin gerçek yüzlerini gösterdiğin için….
Ah özgürlükçü…
yazmıştım.. Onu görmüyorsun…
Mersin’de BDP adayına oy vereceğim diye… Neden beni yanlış anlamaya çalışıyorsun… AKP-RTE ipiyle kuyuya inilmez anlamında yazıyorum. Bu ülkede “özgürlük” adına bir “önderlik” olacaksa bunu öncelikle Kürtler ve Alevi kökenliler yapabilir… Bunu görüyorum… Ama…Ben bu “önderlikten” vazgeçebilecekleri politikalara sürüklenilmemesi içeriğinde yazdığımı sanıyorum… Demek beceremiyorum….
Sevgili Gun AKP nasil bir partidir. MHP nasil bir partidir. Gecmisleriyle ve yaptiklariyla degerlendirirsen sevinirim. AKP nin yari seriat yari kapitalist
tuzugu ve MHP nin 9 isik tuzugunu goz onunde bulundurarak aciklama yaparsaniz mutlu olurum.
Fasizm nedir, islamci fundamentalist nedir, Irkcilik nedir.Vereceginiz cevaba gore oy verecegim.
zileli aynı bu çağrın gibi seçim büromuz ve partimiz HDP ye tek başımıza yapamayız diyen şöven ırkçı faşistler sosyal faşistlere millici ulusalcı devletlü faşistlerede aynı çağrılar yaparak sokak gürühu ile saldırıyorlardı yakında aynını yaparsın o.gürsel madem mersinde bdp adayına oy veriyorsun o eleştirdiğim barışı BOP a bağlayan yorumundan kürtlere abd işbirlikçisi iması çıkmazmı????bana bile akp işbirlikçisi iması yaptınız zileli ile sizin dötünüz yemez benim izmitte akp ye yaptıklarımın çeyreğini yapamazsınız utanmadan beni bu şekilde suçladınız asıl akp ve bilumum sistemin partileri ve efendileri ile en ağır bedelle mücadele ednler iş birlikçi hazret utanmadan kendi oyu olsa gam yemem oyu bile yok gençleri chp-mhp ye oy vermeye ikna etmeye çalıştığını rezilce yazdı bu sitede bana dediğine bak yaşından utan ille eski hastalığın sistemle devletle efendilerle iş birliği yapıp özgürlükçü devrimcileri sırtından hançerleme hastalığından vaz geçemedin bir türlü neden sol devrimci seçeneğin şimdiyedek yaratılamadığının kanıtı canlı tanığı sensin senin gibiler yüzünden bir türlü tükenmediniz gezi gençliğinden bir gram anlamamışsın
Geçmişe dönüp baktığımızda, zamanında “kimlere”, hangi düşüncelere hizmet ettik! Uğrunda hayatımızı vermeye kalktığımız Maocu-Stalinci Parti’miz…. Şahsen çok temiz, çok iyi, çok fedakardık…. Hatta bu nedenlerle de, bir yanı ile “kötü niyetli” olmasalar da iktidarcı, sekter, şabloncu, mekanik, ezberci adamlara-ideolojiye hizmet ettik… Neyse ki kaybettik!
Hiç kimse mutlak doğruyu temsil etmiyor… Hepimiz yanlış düşünebiliriz…
Kürt halkının özgürleşme sürecine ait büyük “tuzaklar” olduğunu düşünüyorum. Bunlara dikkat çekmek istedim. Var olan “imkanlar”, Kürt halkını özgürleşme sürecine de götürebilir… Berbat bir hayata da! Kürt isyanı gücünü kendinden aldı; ama bu gücü kendi çıkarları için kullanmak isteyen emperyal veya yerel burjuvazi yok mu? Kürt hareketinin içinde sağ ve sol kanatlar yok mu? Yekpare bir yapı mı? Bu bağlamda Kürt hareketinin içindeki “sol-özgürlükçü” kanat ile “sağ-burjuva iktidarcı, milliyetçi eğilimler” görmezden mi gelinmeli?
Türk Milliyetçiliğine ait yapılacak tüm eleştirilerin halklı olduğunu söylesem de, bu “zehirli halin”, panzehiri Kürt Milliyetçiliği; “savaşa devam ederiz” seçeneği değildir. Bu ülkenin demokrat, sosyalist, anarşist, “iyi müslümanları”…. ile birlikte özgür-demokrat, her kesin kimliklerinin tanındığı, Kürdistan’ı içeren bir Anadolu için mücadele vermektir… AKP ve BOP bir tehlikedir! Bu ortaklık daha kolay yoldur ama sonunda bu işten en büyük zararı önce Kürt Halkı, sonra hepimiz zarar görecektir… (Diğer yandan da Türkiye’deki “sol” unsurların zayıflığı ile BDP sağa savruluyorsa, bu da bir “kabahatse”, bu kabahatin çoğunun Türk tarafına ait olduğunu da görmezden gelecek değilim!)
“Başbakan ABD’de iken Ahmet Türk’ün ABD ziyaretini hayra yoramadım. Bu zat, ABD ziyareti sonrasında ABD ile aralarında fikir birliği olduğunu söylerken, bir siyasi lider olarak nasıl farkında olmaz ki, farklı güçler arasında fikir birliği değil, emir ve emre uyma birliği olabilir. Nasıl bilinmez ki, güçlü devlet çözüme katkı sunarken, doğal olarak kendi çıkarı yönünde aktör olur. İkincisi, AKP ve Başbakanın tüm tutum ve tavırları ve Başbakanın başkanlık hevesleri ortada iken, yeni anayasaya kendine ortak alma durumu ile karşı karşıya kaldığında, tüm KCK vb. tutuklulukları ve Habur olayını unutturarak, Kürtlerle iş birliğine girişmesi de hayra alamet görülemez. (İzzettin Önder. Evrensel)
ahh. ahhh… bi anarşisti de bu kadar omurgasız yaptı ya seçim sistemi,pes doğrusu..doğru tutum şudur :
istanbul sırrı
ankara kaya güvenç
izmir hdp
hatay hdp
kürdistan bdp
karadenizde hopa kemalpaşa ödp
tonya chp
çamlıhemşin bağımsız
diğer yerllerde önceliğinize göre hdp-ödp-tkp-dhf… olabilir.hiçbirinin olmadığı yerde chp ..
Ankarada aday çıkarmanın oyları böldüğünü söylemişsin..tkp-ödp-ehp-halkevleri çıkardı adayı..eğer bi oy bölünmesi olsaydı,bunu hdp söyleyebilirdi veya hdp ye söyleyebilirlerdi..
bir de istanbul da sarıgüle oy verme çağrısıyla mı özgürlükçülüğü yükselteceksin ?
son olarak bir soru..Hatay Defnede yaşadığım yerde chp-ip-dsp-tkp-hdp-ödp,halkevleri,akader’in adayları var.kazanma ihtimali olan enyüksek parti chp 2. olarak tkp sonra ip veya ödp görünüyo sence napmalı.büyükşehirde de eski akpli şimdi ki chpliye mi yoksa hdp ye mi vermeli…ahhh ahhh ..
adayların niteliğinin bir önemi yok. Adayların niteliğine takılanlar esas bu sistem içinde bir değişim olacağını umanlardır. Orada AKP’yi yenilgiye uğratacak en güçlü aday hangisiyse ona oy verilmelidir. Benim oy hakkım yok ama, diyelim ki, bir kasabada AKP’ye karşı en güçlü aday TKP’nin adayı, ona oy verirdim. Fazla ah vay etmeye gerek yok. Bas geç 🙂
hem AKP ile CHP arasında önemli bir fark yok diyorsunuz, hem de CHP’li adayın eski AKP’li olduğundan yakınıyorsunuz. Bu ne tutarsızlık. Dediğim gibi, adayın niteliğinin bir önemi yok. Önemli olan AKP’nin oy oranını düşürmek ve mümkün olduğu kadar belediye kaybetmesini sağlamaktır.
Diktatörlük referandumu meselesini anlıyorum ama şu da yok mu: CHP’nin ola ki alacağı yüksek bir oy oranı, ya da yüksek oy oranları, Kürtlere saldırı eğilimi taşıyan ulusalcı kesimlerde “vatanı kurtarmak için her şeyi” yapabilecekleri yönünde bir işaret, halkın açtığı bir kredi olarak algılanmayacak mı?
öyle algılanmaz bence. CHP şu anda oy toplamak için “barış süreci”ne karşıymış gibi bir tavır takınıyor ama aslında saldırgan bir tavır içinde değil. MHP için bu doğru ama CHP için söylenemez. ayrıca CHP’yi destekleyen ulusalcı kesimler bile bu konuda tereddütlü. Batıda HDP’ye karşı gösteri yapanlar sağdan soldan toparlanmış tipler. Öte yandan AKP seçimden başarısız çıktığı gün anında CHP hükümetie kurulacak da değil.
“hem AKP ile CHP arasında önemli bir fark yok diyorsunuz, hem de CHP’li adayın eski AKP’li olduğundan yakınıyorsunuz. Bu ne tutarsızlık. Dediğim gibi, adayın niteliğinin bir önemi yok. Önemli olan AKP’nin oy oranını düşürmek ve mümkün olduğu kadar belediye kaybetmesini sağlamaktır”
farkı yoksa chp ye de vermeyelim o vakit..en önemli tuttum şudur.akp ye verme de kime verirsen ver..ama siz bu tutumla daha önce ki “hata” larınıza hata ekleyeceksiniz..Tarih faşist ve neoliberalleri destekleyen “aydın”lardan hesap soracak.
bir de “adayların niteliğinin bir önemi yok. Adayların niteliğine takılanlar esas bu sistem içinde bir değişim olacağını umanlardır” demişsiniz.elbet desistem içerisinde değişiklik olabilir. öyle olmasa boykot daha doğru bir tutum olurdu.akp belediyesiyle diyarbakır belediyesi dikili belediyesi,çamlıhemşin belediyesi v.s aynı anlayış ve uygulamaları mı uyguluyor.evet kağıt atıp devrim beklemek yanlış ama reformist partiler ve daha adil ve demokratik yapılar mevcuttur.
aramızdaki fark burada net bir şekilde ortaya çıkıyor. Küçük belediyelerde halkla ilişkiler daha yakın olacağından bazı küçük olumlu adımlar atılabilir ama birer devletten farksız olan büyük belediyelerde hiçbir şey yapılamaz. Hepsi sisteme ayak uydurmak zorundadır. Bu bakımdan şunun ya da bunun gelmesinin farkı yoktur. Aslında bana soracak olursanız, AKP ile CHP arasında da çok önemli fark görmüyorum. Kültürel bakımdan fark var elbette. Yani tabandaki taraftarlar açısından demek istiyorum. CHP’yi destekleyen kitle daha seküler ve alevidir. Bu yüzden AKP tabanına fark atar. Ancak bu partilerin orta kesimlerine gelince CHP’de ulusalcı ve beyaz türk eğilimler ağır basmaya başlar, bu noktada AKP’den bile daha olumsuz noktalar çıkar ortaya. Üst yönetimler ise birbirinin benzeridir. Kısacasını söyleyecek olursam, CHP de iktidara gelse AKP’nin uyguladığı neo-liberal politikaları uygulayacaktır. Durumun özelinde mesele AKP ile CHP’yi karşılaştırmak değildir. Bir hırsız oligarklar çetesine dönüşmüş grubun başındaki monarkın, AKP tabanına dayanarak açık diktatörlüğe gitmesidir. Onun engellenmesi gerekiyor. Engellemediğiniz zaman seçimden sonra görüşürüz. Eğer görüşme olanaklarımız kalmışsa tabii ki.
faşisti faşiste tercih etmek neoliberali neoliberale tercih etmek bu hırhız oligarkı yıkmaz.ayriyeten büyük belediyelerde hiç bir şey yapılamaz değil.sırrı süreyya önderin bunlardan çok farklı yönetişim içerisinde olacaktır..evet görüşürüz,ne olursa olsun ama siz tiikp den beri “hata”yla öğrenmekten vazgeçmediniz..
Solu küçümseyenlere, Nemrut’un göğe ulaşan ateşini söndürmek için su taşıyan karıncanın alay edenlere verdiği, “hiç olmazsa tarafım belli olsun” yanıtını tekrar ediyoruz. Tarafımız insanlarımızı yakan, soyan, sömürenlerin yanı olamaz! Ne bankacılar, ne borsacılar, ne din tüccarları, ne emperyalistler derdimize çare.
safınız, sizin isteğinizin ve dileğinizin dışında AKP safları
haha.. akp safıymış..omurgasızlığın dibi..sen istersen sarıgüle yavaşa çağrı yap..30 martta görecen ikisi de kazanamayacak.. ama bizler sırrı ve kaya güvenci destekleyenler, YOL’umuzda olacağız …
Hayat böyle işte!
2007 seçimlerinde DTP eş başkan yardımcısı Orhan Miroğlu bağımsız milletvekili adayıydı ve ona oy vermiştim.
Bugün Star’daki yazısı korkunç!
“Yılmaz Güney sinemada, Boleno ve Marguez romanda neyse, siyasette de Recep Tayyip Erdoğan benim için odur…. Hele Türkiye gibi, o kadar da, minnetle anılacak siyasi liderlere sahip olmayan bir ülkenin siyasi hafızasının ta içinden çıkıp geliyorsanız, Erdoğan’a hakkını teslim etmemeniz mümkün değildir… Sizi bilmem, ama bazı konuşmalarına beni ağlatabilmiş bir liderdir Erdoğan….”
Gerici diktatörlüğünü sürdürmek için Kürt’leri kullanıyor! Gerekirse…”Cemaat’i sattığı” gibi Kürtleri de satacağından kuşkusu olan var mı? Dengir Fırat, Ertuğrul Yalçınbayır, A. Şener… nerdeler? O’nun her ittifakı, amacını elde ettiğinde birer safradırlar; atılırlar!
RTE ile “çuvala girilmez…”
Reyhanlı ve gezi cinayetlerinden sorumlu bir insana bu övgü, fazla politikacı-az insan olmakla ilgili olmalı! Bu insanlığını nerede kaybettiği onun sorunu… RTE “tarih olduğunda” bu adamların ne olacağını, nasıl konuşacağını görmenin insan denilen yaratığı daha iyi tanıma imkanı vereceğinden kuşkum yok! İnsanlıklarından tümüyle vaz geçmedilerse onlara yazık olacak! Utanç dolu yıllar onları bekliyor… RTE destekçisi salt Kabuk İnsan’lar, kabuk ya da kabuk rengini değiştirmek güç olamayacak; biliyoruz!
Anarşistlerin bu politikacılara olan nefreti, oy’lama komedilerinden uzak durması son derece dürüstçe-yabancılaşmamış bir insan tavrıdır…
Ama bu oylama başka! Bu politik bir oylama değildir! Bizi “kul-köle” gören bir zihniyete HAYIR demenin etkili araçlarından biridir. Kullanmamak tarihsel bilince aykırıdır!
Diğer araçlara umarım sıra gelmez…
RKE, Roboski bombalamasının da emrini veren kişidir. Ve Orhan efendi kalkmış neler söylüyor. Bunun Lahey’de (diğerleri Muzaffer Oruçoğlu ve Ufuk Uras’tı) aynı panelde yer almıştım. Bu yalakalık beni bile utandırdı.
Yazınızda İzmir ve Fethiye ile ilgili yorumunuza kesinlikle katılıyorum. Peki genel olarak ulusalcılığın artışını ne engelleyecek? AKP’nin tutumundan sıkıntı çektiğimiz doğru. Küçük insanlar -yine- öldü, -bu sefer- gözümüzün önünde, haberler bizden saklanamadı. Ne olursa olsun bu iktidar gitsin kafası hala aklıma yatmıyor maalesef. Tatava yapıyorum…
Tarihten ilginç bir seçim: 1933 Almanya. Nasyonal Sosyalist Parti: % 43, Sosyal Demokrat Parti: % 19, Komünist Parti: % 12.3. Hitler bu seçimde elde ettiği büyük başarıya dayanarak, 3 hafta sonra Reichstag’dan parlamento onayı olmadan yasa çıkarma yetkisini almış. Böylece Almanya’da diktatörlüğün başladığı kabul ediliyor. Ama şu da var: Nazi terörü 1933 seçimlerinden çok önce başlamış. Nazi çeteleri, komünistlerin, sendikaların ve sosyal demokratların parti büroları ve toplantılarını basmış, gazeteler yasaklanmış, KPD lideri Thalmann ve 4 bin yoldaşı tutuklanmış… Faşizm sadece sanıkla değil sokakla gelmiş. Ama evet, bazı seçimler çok kritik.
hahahahahah #tatavayapmabasgeç
sokakla geldiği doğru ama seçimi de destek yapmış. Sokakta dövüşüp sandığı görmezden gelmek, düşmanla tek kolla savaşmaya benzer (bunu elbette batı kritik dönemler için söylüyorum. Yoksa ben de sandık ve temsili sisteme genelde karşıyım)
HDP,Öcalan-MİT uzlaşmasının ürünüdür.
Bu durumu sağır sultan bile duydu ve öğrendi.
Zileli-nin bunu görememesi “parti siyaseti tahlilciliğinin” düzeyi konusundaki eleştirilerimizi doğruluyor.
Öcalan-ın son Nevruz açıklaması da AKP ve MİT’in isterleri doğrultusundadır.
Bu durumun Kürt halkına açıklamak gerekmez mi?
Zileli bu konuda çok sakıngan.
Türkiye-de “sol” PKK kuyrukçuluğunda çürümektedir.
Çürüyennin yerine yeni ulusal,halkcı,devrimci bir sol da gelmektedir.
Çürüyen “sol” AKP ile birlikte deliğe süpürülüyor.
peki İP’in AKP’yi gizlice desteklemesine, “hırsızlık propagandasının arkasında ABD” var söylemine, “AKP, Cemaatin inine girsin” laflarına ne diyeceğiz. Dikkat edin AKP ile birlikte siz de deliğe süprülmeyin aman 🙂
Hocam keşke güncel siyaset üzerine partiler üzerine hiç yazmasanız. Anlattıklarınızın hiç biri aklıma yatmıyor. HDP’de ne gbi arızalar olduğunu kalem kalem siz kendiniz yazmışsınız. Sonra kalkıp bunlara rağmen oy vermeli diyorsunuz. İyi de o zaman neden ÖDP’ye oy vermiyoruz? neden TKP’ye oy vermiyoruz? Onlarda bu kadar sorun da yok üstelik. Ben oyumu İstanbulda kullanacağım. AKP kaybetsin diye Sarıgül’e vereceğim. Ama eğer bunu yapmasaydım asla Fetullah Gülen’e selam çakan iki lafın başında Allah peygamber diyen, mollalara “fikir önderi” diyen bir adama, yani Sırrı’ya oy vermezdim. TKP’nin adayı varmış ona verirdim. En azından solcu olduğundan emin olacağım birisi.
Bunca zamandır yazdığınız her yazıyı ciddiyetle okuyorum. Bir şey anladım : siz faşistlere ve milliyetçilere karşı her zaman hoşgörülüsünüz. Buna bir şey diyemem. Ama kusura bakmayın ben hiç bir şekilde milliyetçilere oy veremem, ne MHP’ye ne BDP-HDP’ye ne de İP’ye…
güzel. Ben de milliyetçileri sevmem. TKP de milliyetçidir. Ben partilere inanmam ama halihazır durumda en iyi ve dar örgüt çıkarlarından uzak parti ÖDP’dir.
TKP, İP, MHP benzeri devletlu ve “lider kült”lü partilerin neden bu denli sert AKP karşıtı olduğunu hiç anlamazdım, hala da kısmen anlamış değilim.
yalnız hakkını yememek lazım, ALLAH VAR…İP işi nihayet çakmış görünüyor. “cemaate karşı tayyibin yanına farkettirmeden yanaşma” belirtileri veriyor. ki “tutarlıdır: “akp; derinlerce vazifelendirilmiş neo-kemalist bir parti olarak “son türk devletini kurtarma ve kollama” görevini gayet de başarılı götürmektedir. Ve başbakanın da pek ala “neo ULU ÖNDER” olmaktan yana ne eksiği var ki?
https://www.youtube.com/watch?v=CBZ_Kr5Gafo
CHP Yİ EN BAŞA KOYMAM GEREKİRKEN….dalgınlık işte….
Gün Zileli milletin psikolojini bozuyor!
Insanlar oyunu sevdikleri partiye verirler,istemedijleri partiyi düsünerek degil..
Tr-gibi secmenlerin tutucu,radikalist egilimli yerde secmenlere baska partililere oy verin demek resmen ruhlarini bozar..
Cikip meydanda kafaninizi bir sag asagi Dogru egerek bir sol asagi dogru egerek,burada su partiye surada bu partiye oy verin derseniz millet küfüre hacet birakmadan eline gecirdigi sopayla kovalar wallahi!
Hocamiz galiba öbür dünyalarda..
Bu ciflikte bile bir kisinin baska partilere oy verecegini sanmam.
Özgürlükcünün de en cok huylandirdigi ise; oylarinizi Mhp ye verebilirsiniz diyererek tipki sonradan sonra MHPlilesen onu gecen Ipnin Ipine dolandirmaga calismaniz.
haliyle bu insani huysuz etmez kudurturda..
ben kovalanmaya alışığım.
🙂
GÜN ABİ, TEK Bİ SORU SORACAM SENİN KİTAPLARINI OKUYORUM SOSYALİZME GEÇİŞTE CHP İKTİDARI İBASAMAKMIDIR..
kim diyormuş onu? yok öyle bir şey.
bu kadar yazi okudum anladigim tek sey akp lilerin erdogana olan kosulsuz inanci ile bdp ve hdp lilerin apo ya olan kosulsuz inancinin arasinda hic bir farkin olmamasi . bu bir belediye secimi degil referandum hatta referandumunda ustunde cunku boykot , bos attigin takdirde de akp ye yariyor . 26 parti yok iki parti var akp ve chp . baska partiler var diyorsan erdoganin 25. balkon zafer konusmasini keyifle dinleyebilirsiniz . birde mansur yavas fasistte melih leninist mi ?
Evet ama Kürt illerinde AKP’nin karşısındaki en güçlü parti BDP olduğuna göre oralarda BDP’ye oy vermek mantıklı değil mi? İstanbul ve Ankara’da CHP’ye oy vermeyerek yapılan yanlışlık, Kürt illerinde BDP’ye oy vermeyerek yapılmamalıdır.
Gün Zileli
Mart 28th, 2014 at 13:04
Evet ama Kürt illerinde AKP’nin karşısındaki en güçlü parti BDP olduğuna göre oralarda BDP’ye oy vermek mantıklı değil mi? İstanbul ve Ankara’da CHP’ye oy vermeyerek yapılan yanlışlık, Kürt illerinde BDP’ye oy vermeyerek yapılmamalıdır.
ben biraz istanbul bazli konustum, evet haklisiniz doguda chp li secmenin bile bdp ye oy vermesi gerekiyor. yanliz izmirde hdp ye oy verilmesine taraftar degilim ozellikle dsp ve ip lilerin kurguladiklarina karsi yinede chp ye ozellikle konak ta sema pekdas a oyverilmesi gerektigine inaniyorum
Ben İzmir’de HDP’ye verilmesini şundan dolayı istemiştim: İzmir’de CHP’nin açık farkla alacağını düşünerek. Fakat sonradan gelen haberler o kadar da açık fark olmadığını gösterdi. Bu yüzden haklı olabilirsin. Adayların adlarını bilmiyorum, pek de ilgilendirmiyor beni zaten. Belediye düzleminde hangi aday gelse üç aşağı beş yukarı aynı çarkı çevirecektir. Belediyeler konusunda benim düşüncem tamamen yıkıcıdır. Yani halkın kendi alternatif özerk yönetimlerini örgütlemesi gerektiğini düşünüyorum. Tabii bu daha ayrı bir tartışma konusu.
İP ise, eğer son anda seçimden çekilmezse AKP yardakçısı olarak geçecektir tarihe.
Manyak millet sizi kovalasin.. tersi olmasin..cok vahim olur..
1-yönetensiz,efendisiz bir yaşam istiyorum,evet;
2-seçimler ,bir koyunun kasabını seçmesine benzer,evet ;
3-seçimler,sistemlerin kendilerini aklama araçlarıdır,evet;
4-seçimler bizi ideallerimize daha fazla yaklaştırmayacak,evet
5-yönetici seçmek anarşist bir tutum değildir…
6-fakat nasıl ki sokaklarda sisteme karşı sayıca çok olmak önemliyse,bu seçimlerde de sonuç ne olursa olsun monarşik gidişata daha çok kişinin hayır demesi önemlidir…
7-hemen her seçim de o seçimin diğerlerinden farklı olduğu söylenir;ama bu kez gerçekten de “farklı” …
8-otoriteyi yıkmak seçimle imkansız tabi ,ama mutlak bir gücü sarsmak mümkün olabilir,üstelik insanların zihnindeki “kutsal” devlet algısı bir nebze bile olsa azalmışken..
9-bu güne dek sınıf başkanlığı seçimlerinde bile oy kullanmamış bir arkadaşınız olarak yazıyorum ve kimseyi ikna etmek gibi bir çabam da yok…ya üstelik tüm anarşistleri toplasan kaç oy eder ki tartışmaya katkı olsun diye yazıyorum…hakaret edecek kadar kendinden geçenleri de anlamıyorum,anarşi kimsenin tekelinde değil,dogmatik bir yanı da yok, ama bu topraklarda maalesef bazı anarşistlerde müzmin bir sol hastalığı olan ,farklı bakış açılarına tahammülsüzlük ve ötekileştirme var… tarihten veya kitaplardan örnekler vermeye gerek yok,ben anarşizmi bir din olarak görmüyorum,oy verirsem günah işlerim,anarşist olmaktan çıkarım diye de düşünmüyorum..birilerinin bu “bilirkişi” gibi davranması beni rahatsız ediyor…seçimlerde birçok hilenin olacağı,çıkacak sonuçların gerçekleri yansıtmayacağı vs. vs. gibi bu konu üzerine söylenebilecek bir çok şeyi yazmaya bile gerek yok…”daha iyi yönetilmek” arzusuyla değil,giderek katılaşan otoriteye karşı yükselen bu tepkiye destek olmak için,olarak açıklıyorum bu tavrımı…
…okuyup , küfredecek kişiler olacaktır elbet,olsun…bu karara varmak, açık söylemek gerekirse kolay olmadı benim için,uzunca bir süre kendi içimde tartışma yaşadım,hala yaşıyorum da işin gerçeği,ama düşünüyorum da bu seçimin sonucunda nötr olamayacağım ,dolayısyla bu duygu durumu içerisinde kendi adıma bu seçim özelinde oy kullanmayı doğru buluyorum…tekrar etmek istiyorum,seçimi bir çözüm olarak görmüyorum,kullanmayacak herkesi de anlıyorum,seçimin sonucu sizi gerçekten hiç ilgilendirmiyorsa tamam,ama mevcut otoritenin daha da güçlendiği sonucu canınızı sıkacaksa bile bence bi düşünün !..
HDP nin nasıl bir parti olduğunu anlatmışsınız, neden BDP den farklı bir isimde faaliyet gösterdiklerini anlamadım. Neden bu kadar övdüğünüzüde. Temelde ulusalcı kürt partisi. Vitrin olarak iki tane nispeten medyatik isim eşbaşkan yapılmış. Birde bu Sırrı Süreyya Önder’in neresi sevimli yahu. İnsanları bu şekilde değerlendirmeyi sevmem ama kürtçeden bozma şivesi , sahtekar gülüşü, sevimli gelmek bir yana tiksindiriyor beni. Yüzünden sahtekarlık akıyor. Nasıl bir terbiyesi olduğunuda geçenlerde hepimiz öğrendik.
Bor’un pazarı geçtimi eşeği Niğde’ye, bağımsızlığı çöplüğe sürerler..
Nasılsa bağımsız Kürdistan’ı çöpe attınız.
Lider dediğiniz adam devletin eriyim diyerek işgalcilere diz çöktü.
Atatürk’ü temel direk ettiniz.
Türk devletini dağlarda bekleyenin siz olduğunuzu beyan ettiniz.
Yetmedi TC meclisinde “devletin bütünlüğüne, türk milletine, Atatürk ilke ve inkılaplarına” bağlı kalacağınıza namusunuz ve şerefiniz üzerine yemin ettiniz.
Tüm bunlar sizin izlediklerinizin ve halka dayattıklarınızn marifetleridir.
Tırşmı geldi?
Kitleye neyi dayattığınızı ve buna nasıl yurtseverlik demekte olduğunuzu görün önce.
Eşek türklüğe sürülüyor ya, palanını sıvazlayan maşallah bolca.
Ya esasında soykırımcılık olan kemalizme ve kürtleri kemalistleştirme aksiyonuna mesafeli duranlar?
Ya sömürgeci devletin işgal, tehcir ve katliamına ortak olmak istemeyenler?
Ya ülkesini geri isteyenler?
– Bunlar aşağılanmalıdır.
– Niçin?
– Kemalizmin sıpa sürüsünün kuyruğuna bağlanıp Niğde’ye yollanacak kadar aptal ve yurt sevgisiz olmadıkları için ayıplanmalı, utandırılmalıdır.
Sizin dayattığınız parti onurlu bir milletin haysiyetini pazarlıyor.
1920’den beri 250 bin cesedimiz mezarsız yatıyor.
Eğer Niğde, pardon Ankara’ya sürülecek cahş sürüsüne dahil olsaydık boynumuzda kravat, cebimizde mazbata ve dokunulmazlığımız bile olurdu.
Başkentimize kendi milletimizden bir temsilcinin seçilmesi bile tepeden tayinle bizden esirgenirken sizlerin ne kazandığınızı biz herkesten iyi biliyoruz.
Şimdiki kazancınız olan türk egemenliğinin yanına şapkalarınızı koyarak adam gibi düşünceye dalın ve başka vilayetleri darbeci ve kanlı kemalist kanadın kuyruğuna takılmakta mütereddit diye aşağılamaya kalkışmayın.
*
Kemalizmin “bağımsız Kürdistan’ı çöpe attık, Atatürk temel direktir, Türkiye halkları, halkların kardeşliği” nidaları eşliğinde kemalist ve türkiyeci birini kürtlerin başkentine belediye başkanı olarak ataması kuşkusuz büyük başarıdır. Bunu görmemek için kör olmak gerekir.
Hadisenin birinci ayağı, başkent sayılan bir şehri kürtler arasında temsil edecek birinin bulunmadığıdır. Demekki kürtlerde temsile yeterli adam yokmuş.
İkincisi, ithalen getirilen bu başkanın ilk demecinde türk kadını ve türkiyeci olduğunu öne çıkarmasıdır. Kemalistler zaferlerini nasıl ilan ederlerse tıpkı öyle bir edayla. Kürtler adına şamardan başka hiçbir anlamı olmayan bu söylemin ve sonucunun da rasyonel bir karşılığı vardır. Kendi milletinize bu milletin gözüyle ve aklıyla bakmayı başaramadığınızda rasyonallik sözcüğü havada kalır.
Demirtaş ve BDP islamdan bahsetmiş imiş..?
İnönü ve Kemal de dahil olmak üzere seçim öncesi islamdan bahsetmeyen politikacı yada yönetici yoktur. Bunu olumlamanın akılcılık neresinde?
Kürtlerin kazandığı belediyeler oy alınan yöreleri belirtmek için harita eşliğinde veriliyor. BDP’nin oy aldığı yöreler tam da Güney sınırı. Halkın seçimle kesinlik kazanmış desteğini arkalarına aldıkları bu günde bu yöreler Güney’le birleşmek istediklerini sadece deklare etseler dünya çalkalanır, türk devleti bugüne kadar uğramadığı bir zelzele ile karşı karşıya kalır ve hiçbir egemen güç kürtleri engelleyemez. Türk devleti er geç gerçekleşecek bu ihtimalden tarihi boyunca ölümüne korkmuş bu nedenle yüzbinlerce kürt öldürmüştür. Unutmayınız, cesurlar ve kendine güveni olanlar öldürmez. Öldürmek korkakların ve güvensizlerin eylemidir.
Kırım’a bakın utanın diyeceğim?
Ukrayna gibi onlar da ortodoks ama bizim müslümanlar gibi vatanperverlikleri dinlerinin gerisinde değil. İnançları bu kadar istismar etmeyiniz, hele milli haklarınızı illahki örtmek ve inkar anlamında tefsir etmeyiniz lütfen.
Güney yerine bizimkiler Rojava’da Suriye’nin bütünlüğü için “kanton”, Kuzey’de Türkiye’nin bütünlüğü için “özyönetim” diyerekten kürtlerin birleşmesine mayın döşüyorlar. Döşenen bu siyasi mayınlar sınırlarda varolan konvansiyonel mayınlardan daha tehlikeli ve daha etkilidir.
Lozan’nın artık açıkça savunulamadığı ve dünyanın bir bahane bulup tasfiye etmek istediğinin anlaşıldığı dönemde kürtleri biribirine karşı böler, yetmezmiş gibi zorda kalan kürdün yardımına bir diğer parçadan kürdün yetişmesini bile sömürgeci devletler adına önlerken PKK kürtlerin bağrına onları ortadan ikiye ayırmak için sokulan bir hançer işlevi görüyor.
Diğer parçalarla ülkeyi birleştirmek adına birlik yapmaktan kaçınırken yarın HDP’ye iltihak edilerek bu karikatür partiyle birleşilecek ve kürtlerin izolasyonu tamamlanmış olacaktır.
Kürdistan gerçeğinin rasyonel değerlendirmesi budur.
Bir kürt yurtseveri şunu söyleyebilmelidir;
Biz BDP’yi de, kemalizmi de, ülkemizin jeopolitiğini de, çağımızı da, sömürgeciliği de, islamı da çok iyi okuyor ve değerlendiriyoruz. Görünen o ki sizin bunları bilmenize rağmen umursadığınız yok. O halde müstevli başarısına koşut BDP başarısının kürtler adına hangi anlamlara geldiğini çözünceye ve dillendirinceye kadar rasyonellik size kalsın. Bu tablo karşısında ben duygusal diye anılmayı yeğlerim. Ülkemi ve milletimin haklarını hiç bir kavrama satmayacağım ve kurban etmeyeceğim.
*
Hadi, Kuzey Güney’le birleşsin.
– Olmaz, arada mayın tarlası gibi PKK ve BDP var. Hani sınırlara iki taraftan çekilen tel örgüler vadır ya, arası insansız bölgedir, tıpkı öyle. Güney’le olası birleşmede PKK’nin kontrol ettiği bölgeler Türkiye’nin tampon bölgesi olarak düşünülmüştür ve planlandığı şekilde uygulanıyor. Amed’e türk başkan atamak, kürtlere sizden adam çıkmaz derecesinde bir aşağılama olmasının dışında bu nedene dayalıdır. Türkiyecilik, halkların kardeşliği, Atatürk’ün büyük önder olduğu, serokun bile türk devletine karşı olmayıp eri olduğu hep bu kotarılan oyunu kürtlere kanıksatmak için giriş taksimidir.
Hadi, kürtler Rojava’da denize kendi toprakları üzerinden ulaşsın, kürt koridoru açılsın?
– Olmaz, arada BAAS’tan daha baasçı PKK var. Denize açılmayı bırakın kürdün kürde havar için yetişmesini bile engelliyorlar.
Bunu görmeyeler yurtseverlik satıyor.
Bu bölünen ülke sizin, bu birbirine yaklaşması engellenen millet sizin. Birileri ayırırken ve siz de alkış çalarken kimin davulunun önünde govende kalmışsınız ve kime yurtseverlik satıyorsunuz?
Hele bir haritaya bakın, denize bakın, daha dün çocuklarımıza sınır ihlali gerekçesiyle kendi ülkeleri men edilmiş ve uçaklarla bomba yağdırılmıştı. Bu devlet için tampon olana, bu devlete biat edene, kardeş halk çakallığıyla kürtlerin devlet hakkına karşı duran namussuzlara bir bakın.
Hadi diyelim Güney’le aranız pilavlı, aslında sizin kellelerinizi bile borçlu olduğunuz Güney’dir. Sizinki nankörlüktür. Kandil’i bir hafta kuşatsalar İmralı’da mari keklik sayısı beşe hatta onbeşe çıkar.
Peki Rojava sizin denetiminizde değilmi?
Niye iki parçanın fiilen birleşip kürtlerin sınırları fdelmesine, geçersiz hale getirmesine izin vermiyorsunuz?
Demekki siz işgal devletlerinin payandası ve ileri karakolusunuz.
Kürtler sözkonusu olunca yardım için gelenleri bile içeri bırakmıyor silahla karşılıyorsunuz.
Siz bu suni sınırları muhafaza etmeyi, olduğu gibi devam ettirmeyi kim adına istiyorsunuz?
“Kim adına” sorusunun cevabını kendine kürdüm diyen türkleşmiş insan bozuntuları veremez ama sebebini ve müsebbibini herkes görüyor ve biliyor.
Sahi kürtlerden adam çıkmaz diyerek kürt başkentine bile türk atayanlara kanıp kürtlerin bu kadar cahil ve izansız olduğunumu düşüyorsunuz?
Kürt kendini de yönetir, başkentini de ülkesini de. Her yörede kürde kendi yöresini ve giderek kendi başkentini yönetmesini meneden hangi gerekçeye sığınırsa sığınsın kürt değildir ve işgalin hizmetindedir.
Zaten kürtlere asırlardır dayatılan zulüm kürdü kendini yönetmekten vazgeçirmeye yönelik, buna karşılık kürtlerin yüzbinlerce evladını kurban ederek kullanmaya çalıştığı yine bu yönetme hakkı değilmidir?
http://cebaxcor.blogspot.com.tr/2014/04/borun-pazar-gectimi-esegi-nigdeye.html
http://www.sendika.org/2014/04/bu-sirada-orada-ferda-koc/
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/37563-guneydoguda-huda-parin-onu-aciliyor.html
Bulgur hikayesi…
Hepinizin bildiğiniz gibi HDP BDP’ye katılmıyor. Katıldığını varsayalım. Önce, sömürgeci sisteme ve tabiiki kemalizme yedeklenmiş marjinal grupların kendi için alan yaratma şansının olmadığı ortamda kürtlere ait alanda faaliyet göstermelerine imkan verilmesi sağlıklı bünyeye virüs bulaştırılması ile özdeş bir sonuca tekabül eder. Zaten kürtlerin yeterince sağlıklı olmayan bünyesine ilaveten bu hastalığın sirayet ettirilmek istenmesi bir kastın ve belli bir planın gereğidir. Katılmanın bir diğer boyutu yıllar öncesinden başlanarak oldukça tartışılmış ve ne olup olmadığı açığa çıkarılmış “birlikte örgütlenme”nin kürtler adına tam bir ricatla yeniden kürt siyasetine dayatılmasıdır. Birlikte örgütlenme, tek ülkeyi ve müşterek devleti esas alır, gözettiği başkaca bir siyasi erim yoktur ve olmaz. BDP bunu bile yapmıyor, daha kötüsünü yapıyor. BDP’nin kendisi gidip kemalist bir sistem partisine iltihak ediyor. Mazlum milletin temsiline soyunduğunu ve ayrı bir ülkenin partisi olduğu gerçeğini inkar edercesine siyaseten üstlenmesi zorunlu olan hak ve sorumluluklarından feragatta bulunuyor, kürtlerin siyasi temsilini kemalistlere ikram ediyor. Yörelere dışardan temsilci tayinini, kürt olmayan birinin Amed’e (ki başkent kabul ediliyor) temsilci olarak atanmasını kemalizme iltihak etmenin eşliğinde okuduğunuzda durumun sanılandan daha vahim olduğunu görmemeniz için bir neden yok.
Şimdi bu durumda “BDP’ye evet, HDP’ye hayır” demenin hiçbir geçerli nedeni ve de tutarlılığı yok. HDP’den daha hatalı, daha riyakar bir parti varsa o da BDP’dir.
BDP’nin tabanı kürt. BDP, kalkıştığı bu talak ile herkesten önce kendi tabanının yıllardır sürgünle, katliamla, tüm bunlara evlatlarını feda etmecesine direnmeyle yarattığı değerleri kemalistlere ikram ve hibe ediyor.
Siz BDP’ye evet derken kendi kalbi beklentileriniz kadar yıllardır dillendirdiğiniz yurtseverce taleplerinize de tamamen ters düşen bir çelişki içindesiniz. BDP’de sırf kürtleri avlamak için pusulanmış, bir kısmı menfaat ocaklarından devşirilmiş, diğer kısmı belgelerle açığa çıktığı gibi devlet tarafından yerleştirilmiş, yegane amaçları kürt gemisinin dümenini sığ sulara çevirmek olan kasıt ocaklarına kredi açıyor, ihaneti cüretlendiriyorsunuz. Bu kemirgenler sizlerin “evet”inizi arkasına alarak, bu “evet”leri olandan bitenden habersiz halka karşı referans olarak kullanarak geminizi istediği yöne çevirmede vasıta ve dayanak olarak kullanıyor. Gemiyi işgalciler ele geçirmiş, batmaya götüren rotayı, dümeni ve kılavuzluğu siz temin ediyorsunuz.
Esas mesele şudur;
Siz, halkın bu riya ve kölelik batağına sürülmesi karşısında ikircikli olduğu kadar gerçekleri netlikle açıklamaktan kaçınan tavrınızda sebat ettikçe halka doğruları kim anlatacaktır ?
Herhalde Sırrı Süreyya, Hakan Fidan ve Ertuğrul Kürkçü anlatmayacaktır.
Dayke Kurdistan olarak bilinen en kalabalık, toprakları en geniş, jeo-stratejik konumu itibarıyla en muhkem ve önemli parçadan bahsediyoruz. Buradaki hareket yedeklendiğinde Kürdistan’ın diğer parçalarındaki hareketler bir daha sırtını doğrultamayacak ölçüde sakatlanır. Görmüyormusunuz, her parça ateş çemberinde ve kürtlerin varolması yada yok olması Kuzey’in politik yönelimine bağlı ve bağımlı.
İçinde bulunulan dönem itibarıyla söylüyorum. Tarih boyunca başınıza gelmiş ve gelebilecek olanın en kötüsüyle muhatapsınız.
Kürtlerin vatanperver aydınları hangi gün için vardır ve neyi beklerler?
*
Daha öncesine, işin başına gidersek HEP Erdal İnönü’nün kanatları altında parlamentoya taşındı. Binmediği merkebe ot vermeyen türk kemalizminin ve de İnönü ailesinin hamiliğinde siyaset sahnesine çıkarıldı. Bilahare HEP’in genel başkanı Fehmi Işıklar ile Erdal İnönü arasında sürtüşme olunca İnönü televizyondan “Fehmi Işıklar, MİT’le benim aramda kuryelik yapıyordu” dedi ve kimsenin çıtı çıkmadı.
HEP bu şekilde kurulduğunda ve parlamentoya İnönü tarafından taşındığında Öcalan Suriye’de Cem Duatepe ile aynı apartmanda altlı-üstlü kalıyor, Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek ikisi arasında sürekli mekik dokuyor, Bekaa Vadisi’nin ve Med TV’nin köşe taşları oluyordular. O gün MİT’le başlayan legal süreç aşamalı olarak sığdırılabilecek ne kadar görevli varsa bu partiye doluşturularak bugünlere gelindi. Esamesi okunmayanların bu partide sürekli bir yerlere tayini ve kitleye kanıksatılması özünde bir operasyondur ve bu parti aracılığıyla kazanım sağlanacağını düşünenler evdeki bulgurdan olduklarını hala anlamazlık ediyorlar.
http://cebaxcor.blogspot.com/2014/04/bulgur-hikayesi.html
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=244295569107193&set=a.114378158765602.1073741828.100005802549426&type=1
https://twitter.com/InFlames1949/status/461615746410639360
Türk Askeri Serbest Kürd Çocuklar Esir
Diyarbakır’da zorla dağa çıkarılan çocuklardan Mehmet’in anne ve babasının başlattığı oturma eylemi Kürdistan’da kirli bir tarihin sorgulanmasının yolunu açtı.
PKK/BDP;
Devlet ile anlaştı ve “ortak vatan” da karar kıldı.
Kürdlerin ulusal potansiyelini Kemalist/faşist potada eritme projesini HDP’lileşerek son noktayı koydu.
Türk Meclisinde adeta “barış güvercinliği” yaparak efendilerine şirinlik gösterilerine başladı…
“Çocuk hakları, LGBT’lilerin cinsel özgürlüğü, Çocuk Gelinler v.s. hemen hemen her konuda “insan hakları”, “hümanistlik” ve “Adalet” havariliği yapan BDP/HDP, Kürdistan’da faşizan uygulamalarına devam ederek, çocukları zorla dağa kaçırıyor. Son zamanlarda dağa kaçırma eylemlerine hız veren PKK’ye karşı ilk kez böyle anlamlı, insani ve kararlı bir tepki geldi.
Yoksullukları ve çareszlikleri yüzlerine yansıyan anne-babanın oturma eylemi ve çocuklarıyla ilgili duyguları ‘ben insanım diyebilen herkesi’ kendisine getirdi. Yıllardır yaşanan insanlık dışı uygulamaların hangi boyutta olduğunu gözler önüne serdi.
Anne ve babanın tepkisine karşı Selahattin Demirtaş’ın, “çocuklar kendi siteği ile dağa çıktı” açıklaması en az kaçırılma olayı kadar insanlık dışıydı.
Ortalama zekaya sahip bir insan, 15 yaşındaki bir çocuğun yaşamıyla ilgili kararları verme ehliyetine sahip olmadığını bilir. Dahası uluslararası hukuk ta bu konuda çok net ve açıktır. Aynı şekilde ulusalararası insan haklarının da “Çocuk Savaçılar” konusundaki yaptırımları bilinmesine rağmen; Demirtaş’ın açıklaması cehaletinden çok, yaşanan rezaleti rezilce onaylama kişiliksizliğinin bir sonucu olduğu açıktır.
Bu rezilce uygulama yıllardır Kürdistan’da yürürlükte ve Kürd politik çevreleri buna seyirci kalmaktadır. Daha da ötesi bu rezalet farklı gerekçelerle destek bulmaktadır.
Kaçırılan iki Türk askeri için seferber olan ve kısa zamanda serbest kalmalarını sağlayan BDP/HDP, kaçırılan Kürd çocuklar için kılını kıpırdatmayarak ne kadar insanlıktan uzak olduklarını bir kez daha gösterdiler.
Kuşkusuz ki bu çocukların kanlarından beslenenlerin bu konuda hassas olmalarını beklemiyoruz.
Çocuklarını özel kolejlerde ve itinayla korurken halktan insanların çocukları için kaygısızlıkları, onların varlık nedenidir.
Ama artık bu pislikleri tanıyın!
Tanıyın ki binlerce Kürd gencinin nasıl boşu boşuna ölüme gönderildiğini ve nasıl onların kanından soytarıların ve rantçıların mevki sahibi yapıldığını görün!
Zerre kadar onuru ve şahsiyeti kalan kişi ve kurumlar, yaşanan barbarlığa karşı tepki gösterecekler ve bu çeteyi mahkum edecekler.
Unutmayın ki, halkın kanından beslenen ve bu kan sayesinde çocuklarını özel okullarda ve Avrupa’da yetiştirenlerin kendileri de çocukları da huzur içinde yaşayamayacaklardır. Kürdler uyanıyor ve mutlaka sorumlulardan hesabını soracaklardır.
Önderleri MİT müsteşarıyla;
Diyarbakır Büyükşehir Başkanları MİT elemanıyla flört ederken, halkın çocuklarını ölüme gönderenlerden bunun hesabını sormayan her kişi ve kurum onursuzudur…
Herkes yok edilen onurunu kısmen de olsa kurtarmak istiyorsa, bu rezalete dur diyecektir…
Haber/Yorum
02.05.2014
http://www.nasname.com/a/turk-askeri-serbest-kurd-cocuklar-esir
Kürdistan Siyasetinin, Siyaset Bilimiyle İlişkisi Nasıl Olmalı?
Kadir Amaç
Bilimsel çalışmalar kesinlikle kişinin; politik ve duyusal reflekslerinden uzak durmasını şart koşar. Bu anlamda Kürdistan davasının yüzde yüz bilimsel çalışmalara ihtiyacı vardır. Kürdistan davasının bilimsel çalışmaları güçlü muhakemelerle yapılmalıdır. Müsavi ve mutedil olmalı, kanıt ve verilerle desteklenmeli; birazda teorik olmalıdır. Kürdistan siyasetini ve sosyolojisini doğru ve muhkem kavramak istiyorsak, ona kızgınlık duymadan; bir bilim adamının tabiatı ya da bir biyoloğun bakterileri incelediği gibi Kürdistan’ın siyasetini ve sosyolojisini incelemeliyiz. “Siyaset Felsefesine Giriş” adlı eserin yazarı Christian Ruby”nin dediği gibi “felsefe, bulutları düşünmek değildir. Felsefe kimi zaman kaotik görünen siyaseti (siyaset bilimi aracılığıyla) anlaşılır kılmaktır.” (1)
Bu anlamda Immanuel Kant’ın; kavramsız ilkeler (precepts) boştur, ilkesiz kavramlar kördür düşüncesi, modern felsefenin ve modern sosyal bilimin doğmasına nasıl yardımcı olduysa; Kürdistan’ın siyaset ve sosyoloji bilimine katkı sunacağını da söylemek mümkündür.
Bu zaviyeden hareketle Kürdistan davasını siyaset bilimiyle buluşturmamız için, öncelikle milletler ailesinin siyaset bilimiyle münasebetini kronolojik okumalarla başlatmamız gerekecektir. Siyaset bilimciler siyasal egemenlik meselesinde, Platon’un “Devlet “ ve Aristoteles’in “Politika” eserlerini başyapıt olarak gösterirler. Bugünkü modern Asya kıtasında yaşayan milletlerin, milli egemenlik politikalarını belirleyen Konfüçyüs’ün devlet ve siyasal egemenlik öğretileridir. Hakeza Hindistan devlet ve siyaset geleneğinin beslendiği en önemli düşünürler Kautilya ve Mahatma Gandhi’dir. 14. yüzyılda Afrika ve Arap İslam dünyasının siyasal egemenlik meselesini anahatlarıyla belirleyen İbn-i Haldun ve Farabi olmuştur. Makyavelli Avrupanın ilk modern siyaset bilimcisidir. Niccola Makyavelli, dağınık duran İtalya halkının birlik ve beraberliğinin nasıl sağlanacağını ve yabancıların İtalyan topraklarındaki siyasal egemenliğine nasıl son verileceğini “Hükümdar” adlı eserinde, İtalyan hükümdarına anlatmıştır.
17. ve 18. yüzyılda Makyavelli’nin takipçileri Hobbes, John Locke, Rousseau Avrupa ve ABD’nin siyaset biliminde kilometre taşı olmuşlardır. Amerikan devletinin kurucuları Amerikan bağımsızlık bildirgesini ve Amerikan siyasal egemenlik kanunlarını düzenlerken Hobbes, John Locke’u referans almışlardır. ABD’nin anayasasını ve bağımsızlık bildirgesini yazan hukukçuları o dönemin en güçlü rasyonel okumalarından etkilenmiş ve İngiltere’den neden ayrılmaları gerektiği konusunu detaylarına kadar anlatmışlardır. İsimlerini zikrettiğimiz bu siyaset bilimciler, her milletin kendi toprakları üzerinde ülkelerini ve halkını iç ve dış tehditlerden korumak ve milletlerine, mutlu ve özgür bir ülke armağan etmek için siyasal egemenliğin şart olduğuna işaret etmişlerdir. Bu anlamda siyaset bilimci Yale’li Dehli siyasal egemenlik konusunu “A’nın B’ye A’nın istediğini yaptırması “olarak tanımlarken, Kürt milleti için siyasal egemenlik meselesinin ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatmış olacaktı. Siyaset bilimi ve siyaset felsefesinin tedrisatı rahlesinden geçmeyen bir milletin siyasetçileri kolay kolay öğüt dinlemezler. Kendilerini feodal ağaları gibi, tanrının yeryüzündeki temsilcisi gibi ya da monarşi kralları gibi gördükleri için, başlarından hiçbir zaman, cehalet ve musibet eksik olmaz. Siyaset bilimi ve siyaset felsefesinde kullanılan şu figürler Kürt siyaseti için örnektir: Yolcusu dolu olan bir gemiye istikamet tayin eden kaptandır, bir köyün hayvan sürüsünü otlatan ve onları tehlikelerden koruyan çobandır, hastalara şifa ve tavsiyelerde bulunan hekimdir, köleye yol gösteren efendidir.
Güçlü olmayan millletler bir yaprak gibi, güçlü olmayan devletler ise bir örümcek ağı gibi savrulmaya mahkumdurlar. Bu anlamda ”Siyaset Bilimi” adlı eserin yazarları güç ile zorun aynı şeyler olmadığını şu sözlerle ifade ederler: ”Güç askeri, siyasi ve psikolojik faktörleri kapsar. En iyi güç türü rasyonel iknadır. Gücün hesaplanması ustalık gerektirir. CIA’nın bütün departmanları ilgilendikleri ülkenin sahip olduğu gücü anlamaya (çözmeye) çalışmak için milyonlar harcar.”
Bu kulvarda, Kürdistan’ın teritoryal ve siyasal egemenlik mücadelesini veren tüm Kürdistani departmanlar; uluslararası ilişkiler koridorunu, Kürdistan’ın milli çıkarlarına ve menfaatlerine uygun politikalarla birleştirmelidirler.
Dünyaca ünlü siyaset bilimciler uluslararası ilişkilerde, milli çıkarların ve milli menfaatlerin prototiplerini dört ana başlık altında toplar:
1. Hayati çıkara karşı ikincil çıkar. (Ukrayna ve Rusya sorununda ABD ve AB tavrı)
2. Geçici çıkara karşı daimi çıkar. (ABD’nin batı yarımküre içinde yer alan ülkelerle dostluğu)
3. Spesifik çıkara karşı genel çıkar. (Suriye meselesinde, ABD ve AB genel çıkar siyaseti izledi)
4. Birbirleriyle uyuşan çıkarlara karşı birbirleriyle çatışan çıkarlar. (Kerkük ve Musul’u kapsayan bağımsız Kürdistani kurma hayatı bir çıkar ilişkisi, ABD ve Güney Kürdistan ilişkisi) (2)
Kürdistan siyaseti, milletler, devletler ve uluslararası kurumlar tarafından değer (meşrutiyet) görmek istiyorsa, yukarıdaki geçici ve daimi milli menfaatler stratejisini hayata geçirmelidir. Bu anlamda dünyanın en saygın, en güçlü modern ve demokratik ülkeleriyle, geçici ve daimi milli çıkarlar ekseninde, yoğun bir diplomasi ve enformasyon trafiğini başlatmalıdır. Bu anlamda İsrail devleti bahsettiğimiz siyaset felsefesini hayata geçirdiği için bugün Ortadoğunun en modern ve en demokratik yönetimine ve siyasal egemenliğine sahip tek ülkedir. Doğu blokğu ülkeleri arasında en güçlü devlet geleneğine ve egemenliğine sahip olan Rusya hiçbir zaman İsrail devleti kadar modern ve demokratik bir ülke olmadı; ancak çok güçlü liderler çıkarabildi. Bu anlamda kadirşinas halkımızın ne Hasan Sabbah gibi liderlere ne de bizim için tanrıdan randevu aldığını iddia eden tarikat şeyhlerine ihtiyacı vardır! Alicenap halkımızın büyük düşünürlere, büyük bilim adamlarına, yetenekli siyasetçilere, büyük sermaye sahiplerine ve büyük ahlak öğretmenlerine ihtiyacı vardır.
O halde elli milyon milletin ikbalini ve yazgısını belirleyen meselelerde; tek bir aklın, tek bir düşüncenin, tek bir inancın, tek bir kuruluşun ve tek bir siyasi mahfilin insiyatif alması; o milletin milli ve bilimsel hafızasına yapılmış suikastlerin en büyüğüdür! Bu anlamda Kürdistan davasının millileşme ve devletleşme temayüllerine grup, örgüt, parti, lider, psikolojik ve irrasyonel faktörlerin galebe çaldığını söylemek mümkündür. Eğer Kürdistan’ın biyolojik faktörleri, psikolojik faktörleri, kültürel ve milli faktörleri rasyonel faktörlerle birleşirse Kürdistan davasının maneviyat iklimini politik ve dini mistifikasyonlarla boğmaya çalışan ehveni şer unsurlarını etkisiz hale getirmeleri mümkündür. Mamafih, Kürdistan’ın biyolojik faktörleri psikolojik faktörlerle, psikolojik faktörleri kültürel faktörlerle, kültürel faktörleri milli faktörlerle birleşince kusursuz bir Kürdistan bağımsızlığını ve özgürlüğünü doğuracaktır. Örneğin ABD’nin anayasasını ve Bağımsızlık Bildirgesi’ni yazan hukukçuları o dönemin en güçlü rasyonel okumalarından etkilenmiş, İngiltere’den neden ayrılmaları gerektiği konusunu detaylarına kadar anlatmışlardır. Nasıl ki Bosnalılar Sırplar, Filistinliler İsrailliler, Bangladeşliler Pakistanlılar tarafından yönetilmeye asla razı değilseler, Kürt milleti ve Kürt siyaseti de asla Türk-Arap-Fars Milleti ve Türk-Arap-Fars Siyaseti tarafından yönetilmeye razı olmamalıdırlar!
Kürt siyaseti artık şu gerçeği görmelidir: Kürt halkının büyük ekseriyeti kendi öz toprakları üzerinde siyasal bağımsızlığını ve siyasal egemenliğini ilan etmek istiyor. Kürt siyasetçileri artık işgalci devletin meclisinde, Türk devletinin bütçe görüşmeleriyle ilgilenmemelidir. Kürt siyaseti, Kürt halkının siyasal egemenlik meselesiyle ilgilenmelidir. O halde Kürt siyasetçilerin, Türk siyasetçilerine şu hakikati söylemeleri farz olmuştur: Eğer işgalci devletler, Kürt halkının teritoryal ve siyasal egemenlik hakkı yoktur; sadece kültürel hakları vardır diyorsa; bizde onları başka zihinlere, başka ruhlara ve başka gönüllere davet ederek şöyle demeliyiz: Dilerseniz Hz. Musa’nın şeriatına, dilerseniz Hz. İsa’nın şeriatına, dilerseniz Hz. Muhammed’in şeriatına, dilerseniz Marks’ın şeriatına, dilerseniz Lenin’in şeriatına, dilerseniz Roza Lüksenburg’un şeriatına gidelim! Yok eğer biz Yahudi, Hristiyan ve İslam dininin peygamber inancını, klasik ve reel sosyalizmin peygamber ideolojisini bilimsel bulmuyoruz diyorsanız; o vakit dünyanın en saygın bilim adamlarına gidelim, dünyanın en saygın devlet yöneticilerine gidelim, dünyanın en saygın uluslararası kurum ve kuruluşlarına gidelim, dünyanın en saygın adalet ve hukuk mahkemelerine gidelim, dünyanın en saygın sivil kuruluşlarına gidelim, dünyanın en saygın milletlerine gidelim ve onların verecekleri kararlar milletimizin kabulüdür.
Kürt siyaseti bu anlamda Siyasal İslam’ın Kürdistan’daki misyonerlerinede bir kaç çift sözü olmalıdır. Kürdistan davası, Siyasal İslam’dan zarar ve ziyandan başka hiçbir hayır görmedi. Dindar halkımızda, müslüman toplumlardan ve devletlerden hiçbir hayır görmedi. Siyasal İslami hareketler ve bu hareketlerin liderleri; takipçilerini ve Müslüman toplumları ABD, Avrupa ve İsrail’in, tanrının ve İslam’ın düşmanları olduğuna inandırmış olmaları, Ortadoğu coğrafyasında farklı bir irrasyonel hakimiyetin doğmasına vesile olmuşlardır. Bu gayri insani ve gayri İslami anlayıştan dolayı Ortadoğuyu kan, vahşet, cehalet çöplüğüne çevirdiler. İrrasyonel hareketler ve hareketlerin liderleri kullandıkları bu irrasyonel argümanlara zamanla kendileri de inanarak, müslüman toplumları suhulet ortamından şekavet ortamına sürüklediklerine İran, Sudan, Pakistan, Afganistan, Suriye, Irak ve Kuzey Kürdistan örnekleri kanıttır. Kürdistan ülkesini ve dindar halkını bu maceraya sürükleyenlerin akıl ve vicdanlarına seslenilmelidir.
Sonuç olarak toparlarsak; Kürt siyaseti Kürt halkının tüm katmanlarına ve kompartmanlarına şunu diyerek Kürdistan davasını yüzde yüz başarıya taşıyabilir: Bizim bilimsel Kürdistani dünya görüşümüz; parti, örgüt, cemaat, ideoloji değildir. Bizim bilimsel Kürdistani dünya görüşümüz; Kürdistan’ın teritoryal milli egemenlik ilkesini savunan siyaset bilimi ve siyaset felsefesidir. Kürt siyaseti; Kürdistan ayetinin siyasal egemenliğini, siyaset biliminin ve siyaset felsefesinin yardımlarıyla talep ettiğinde ve bu Kürdistani prensibi hayata geçirdiğinde, halkımıza ve ülkemize, değerli ve hayırlı bir armağan vermiş olacaktır. Eğer Kürt siyaseti, Kürt halkının yazgısını ve ikbalini bilimsel, realist ve idealist enstrümanlarla belirleme yerine; ülkelerini işgal, ontolojik varlığını inkar ve cesetlerimizi çarmıha gerenlere ‘kardeşlerimiz’ demeye devam ederlerse; o vakit yapılacak hiçbir şey kalmamış demektir!
Kaynak:
1-Christian Ruby, Siyaset Felsefesine Giriş, İletişim Yayınları, Sayfa 16
2-Roskın/Cord/Medeıros/Jones, Siyaset Bilimi, Adres Yayınları, Sayfa 377
http://www.serbesti.net/forum/showentry.php?sNo=35119