Matematik Dersleri: Her Boş Oy, Yarım AKP Oyudur
Öğrenciliğimde matematikten sürekli çakardım. Fakat bugünlerde kafam matematiğe felaket çalışmaya başladı.
Geçen gün CNNTürk’te gençlerle Kılıçoğlu’nun bir sohbeti vardı. Büyük ilgiyle izledim. Gençler her zamanki dinamizmleriyle Kılıçdaroğlu’nu zaman zaman sıkıştırdılar da. Kılıçdaroğlu, örneğin “uygarlıkla Batı’yı” özdeşleştirmek gibi bazı potlar kırsa da gençlerle iletişim kurmakta ve soruları cevaplandırmakta başarılıydı. Artık “söyleşilere” kendi seçtiği kuklalarla çıkabilen Başbakanın gençlerle böyle bir söyleşiye cesaret edebileceği hayal bile edilemez. İktidar böyle bir şeydir işte. Aşırı iktidar insanı her bakımdan iktidarsız kılar.
O söyleşide, Anti-kapitalist Müslümanlar adına bulunan genç arkadaş özellikle devrimci çıkışlar yaptı. Gerçeklere adım adım ulaşan her genç insanda göreceğimiz türde bir sertliği ve çatık kaşlılığı olsa da dürüstlüğü, inancı ve ayrıca söylediklerinin içeriği hayranlık vericiydi.
Ne var ki, bazen ufuklarda parlayan gerçekler hemen önümüzdeki adımı görmemizi önleyebilir ve yanlış adım atmamıza neden olabilir.
Konjönktürden bağımsız bakacak olursak aslında oy verme mekanizmalarıyla ilgili söyledikleri çok doğruydu. Bunlara bütün yüreğimle katılırım. Ben de bir anarşist olarak temsili oy verme sisteminde bireylerin verdiği her oyun kendi irade ve iktidarlarını başkalarına devretmek anlamına geldiğini, dolayısıyla milyonların iktidarsızlaşmasının azınlıkların korkunç iktidar temerküzüne yol açtığını düşünürüm. Bu gencimiz de bu gerçeğe vurgu yaptı. Ve bu gerçekten yola çıkarak, seçimlerde en doğru tutumun boykot ya da boş oy vermek olduğunu söyledi.
İşte gerçeğin yanlışa gelip tosladığı yer burasıydı. Çünkü, artık ülke çapında bir referandum niteliği kazanmış olan 30 Mart seçimlerine katılmamak, boykot etmek ve boş oy vermek şu somut durumda yarı yarıya AKP’ye oy vermekle aynı anlama gelmektedir. Neden?
Şöyle düşünüyorum. Nasıl ben bu referandum halini almış seçimde herkese “AKP’ye verme” diyorsam, AKP, kendisine oy vermeleri zaten imkânsız olanların rakiplerine oy vermesindense, hiç oy vermemesini tercih eder. Şöyle düşünelim: 1 milyon kişi boş oy verdi. Bu, AKP’ye karşı oy kullanacak seçmen kitlesinden 1 milyonunun koparılıp tarafsızlaştırılması anlamına gelir ki, bu durumda muhalif partilerin 1 milyon oy kaybetmesi AKP açısından kazanılmış 500 bin oya denk gelir.
Üstelik de bu 1 milyon oy aslında muhalefet partilerine oy verenlerden bile daha kararlı AKP karşıtlarının oylarıdır. Oy sayımında bunun bir önemi yoktur ama yine matematik olarak bakacak olursanız, yapılan boykot politikası AKP seçmenini yüzde bir oranında etkileyecekse AKP karşıtı seçmeni yüzde doksan dokuz oranında etkileyecektir. Kısacası, bu taktik, şu somut durumda AKP’ye bir sinek ısırığı kadar zarar vermeyeceği halde, AKP muhalefetinin baldırından kocaman bir et parçası koparmış olacaktır. Durum buysa neden düşmanın işine yarayacak böyle bir taktiğe başvurayım.
Bütün düzen partilerini ve temsili demokrasiyi toptan mezarına gömecek bir devrim durumu olsa (zaten öyle olsa bu referandum da anlamını kaybederdi) o zaman verilen her boş oy devrimin hanesine yazılırdı. Ama bugünkü somut durumda ne yazık ki, AKP’nin hanesine yazılacaktır.
Boş oy at propagandasını tek bir durumda kabul edebilirim. Bir AKP’li ile tartışıyorsunuz. Partisine sıkı sıkı sarılmış, diğer muhalefet partilerinin hiçbirine en ufak bir yakınlık duymuyor. Eğer onu AKP’ye oy vermekten vazgeçirip oy kullanmamaya ikna edebilirseniz iyi olur. Bir oy bir oydur. Tabii bundan çıkan sonuç, “boykot taktiğini” genel propaganda düzleminde değil, çok özel koşullarda kullanmak gerektiğidir.
Seçimin yaklaştığı şu günlerde matematik hesaplarımla ilgili birkaç yazı daha yazarım belki.
Gün Zileli
18 Mart 2014
Çok üzülüyorum anarşistler bunları yazınca. Aynı mantıkla Hdp’ye mesela attığım her oy da akp’ye gidiyor çünkü HDp seçilemeyecek. O zaman CHP’ye oy verip, Neo-Cemaatçileri desteklemiş olmalıyız. Akp’nin gitmesi ülkeyi birkaç yıl belki rahatlatır ancak görülecektir ki olan sokak hareketine olacak. Sokak hareketi rehavete kapılacak. Eskiden olduğu miktar bile azalarak sadece solcular ve anarşistler sokaklarda olacak. Bu detaylandırılmalı elbette ama baskı isyanı büyütür. Üstü örtülü cemaatle anlaşmış Chp yönetimiyle ileri ya da bir tık olsun nefes almaya değil daha baskıcı, sesimizi daha az çıkarabildiğimiz bir yöne gideriz. Güncel politika anarşistlerin tavrını bu kadar değiştirmemeli. Yapmayın. Yarın öbür gün “al işte sen de vakti zamanında böyle yaptın, çünkü böyle gerekti” diyecekler. İnsanları oy vermemeye yöneltmek gerek, göstermek gerek. Niye olayı vicdan azabı haline getiriyorsunuz. Yani Batı’da gençler ölmeye başladı diye bu tavır değişkliği doğru değil. Yöneten her fikir gençleri öldürdü, öldürmeye devam edecek. Akp değil başkaları başta olsa sanki aynı rant hesapları yapılıp, yine kan akmayacak mıydı Gezi’de? Belki bu kadar vahşice olmazdı ama yine akardı. Yapmayın işte ya, hepsine lanet olsun. Tarafınızı kaydırırken bertaraf olacak anarşi.
Anladım ki, yine de vicdanını bir miktar sızlatmışım 🙂
Seçimlere niçin bu kadar taktınız? Daha önemli bir mücadele zemini yok mu? Yoksa sizinkisi Türk tipi anarşizm mi? Goldman’ın seçimlerle ilgili bir sözü aklıma geldi de… Anlamışsınızdır.
Boykotu kitlesel biçimde orgutlemeliydik. Simdi gec kalmis durumdayiz. Gezi ilk patlak verdigi günden itibaren bu bir fikir olarak gundemde olmaliydi. Simdi hersey karman corman oldu ve bu seçim hiçbirşey ifade etmeyecek, biraz politik ongoruye sahipsek o sandiktan akp dahil butun dengeler ayni bicimde kalarak da cikilirsa su an bir yonetim krizi var bu net. Kulturel kodlar degisiyor (iyi yönde). genel olarak devrimci muhalafetin secimle ilgili ne soyledigine takilmamaliyiz. Su an hakli olarak herkesin kafasi karismis durumda. Ben taktik olarak boykotculara da oldukca hal veriyorum, boykot etmeyen oy kullanan kemik bir sol muhalefet var ne dersek diyelim, samimiyet gelistikce boykot gibi devrimci islere girisebilecegiiz. hdp nin tutumu da net degil pek, neticede genel seçim olmadigindan herkes kendine bir alan acmaya çalışıyor. Bu secim agir aksak bir şekilde giden sol sozun birliğini bozmasin da.. baskaca bir beklentiye girmek manasiz geliyor.
Emma Goldman’ın “Oyla düzen değişecek olsaydı onu da yasaklarlardı” sözü bir gerçeği ifade etmekle birlikte, bence Goldman’ın en sofistike olmaktan uzak ya da bağlamından koparılarak basitleştirilmiş sözlerinden biridir. Bu sözün bu kadar yaygınlaşması da zaten sofistike olmaktan uzak olmasından kaynaklanır. Öte yandan, burada söz konusu olan, oyla düzenin değiştirilmesi değildir. Bunu kimse iddia edemez ve etse de zaten saçma olur. Burada konu, ülkenin tepesine çökmüş bir oligarklar diktatörlüğünün oyla mümkün olduğunca geriletilmesidir. Buradan, yukarıdaki arkadaşa da cevap vermiş olayım. Baskı sokak hareketini geliştirmez, geriletir. Nitekim Hitler ve Stalin’in baskı rejimlerinde bırakın sokak hareketini, insanlar ağızlarını açamaz hale getirilmiştir. Bugün bile sokak hareketinin bu kadar canlı olması, baskının fazlalığından değil, tersine otoriter diktatörlüğün henüz totaliter diktatörlüğe ulaşmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Ama eğer AKP bu seçimlerden başarıyla çıkarsa bugünlerin de sonuna geldiğini göreceğiz. Adam sosyal medyayı yasaklayacağım diyor, siz sokak hareketinden söz ediyorsunuz. Bugünkü sokak hareketinin en büyük aracı sosyal medyadır. Bu sosyal iletişim araçlarını yasakladıklarında, medyayı tamamen susturduklarında, 2. ergenekon davasıyla gezicileri içeri attıklarında, öğretmenleri işlerinden attıklarında vb vb. siz ciddi bir sokak hareketi olacağını umuyorsanız koşullar hakkında hiçbir şey anlamamışsınız demektir. Ancak tuzu kurular böyle düşünür.
bir arkadaş tweetera “pusulalara Belkin Elvan yazıp atalım. O zaman boş oyları diğer partilere bölüştüremezler” demiş. Sanırım boş oyların partilere eşit bir şekilde paylaştırılması yanlış bir bilgiye dayanıyor. Öyle bir şey yok. ister boş oy verin, ister üstüne bir slogan yazın, oy iptal edilir ve iptal edilen oylar hanesine yazılır. Dramatik olan şudur: oy pusulasına “Berkin elvan” diye yazan arkadaş, belki bu eyleminden tatmin olacak ama sandık başındaki AKP görevlisinin, içinden, “oh, bize karşı olan birinin daha oyu iptal oldu” diye sevindiğini bilemeyecek. Ne yazık ki, üzerine en devrimci sloganlar yazılan iptal oylar da AKP’nin kâr hanesine yazılmaktadır.
http://www.hepimiztehlikedeyiz.org/2014/03/18/fazil-sayin-secim-anketi-uzerine/
Gec kalmis degiliz. Boykot orgutlemek zorunda da degiliz. Yapabilecegimiz sey bu yapay secim gundeminin disinda yuruyen mucadelelere katki sunma ve uygulanabilir bir kapitalizmden cikis programinin ana cizgilerini formule ederek bunun propaganda faaliyetini baslamak olmali. Bu programin onculleri simdiden Gezi tarafindan, gercek hareket tarafindan ortaya konmus durumda.
Secimler ise bizi cikmaz bir sokaga surukluyor. Matematik hesabinda soyle bir eksik var: Eger AKP degilde secimsel muhalefet yani MHP+CHP+Cemaat koalisyonu guclenir ise, belirecek olan ittifak alternatifi guclu bir milliyetci odak olusturacak. Buna alternatif bir %40-50 diyelim. Bu ittifak iki grubu AKP’ye daha siki sikiya itecek ya da CHP-MHP-Cemaat koalisyonunu disaridan da olsa destekleyenlere yabancilastiracak:
1- Kurt emekcileri – lincler simdiden Kurtlere verilen bir sinyal. Bunu ister devlet orgutlemis ister bagimsiz fasist ceteler orgutlemis olsun, (Ki buyuk ihtimal ikisinin bir karisimi soz konusu) bu durum olasi bir CHP-MHP-Cemaat ittifakinin sonuclarina dair ipuclari veriyor. Kurt emekcilerin bu sekilde AKP’ye zorlanmasi devrimci bir emekci alternatifini dara iter. Sekter cikmaz sokaklara sokar. Simdiden son KCK bildirisi bunu gosterdi.
2- Emekci kadinlar: emekci kadinlar uzerinden de cokmekte olan patriyarkal sistemin siddetini goruyoruz. Artan kadin cinayetleri bunun gostergesi. Evet belki AKP bunlara goz yumuyor. Ama yine de sunu gormek lazim; kadinlarin ucretli ise katilmasi ve issizligin artmasiyla, geleneksel ailenin ekonomik temeli asiniyor. Aileyi subvanse eden tek yapi olarak ise akp’nin (anti)sosyal “yardim” politikalari kalmis durumda. Begenelim begenmeyelim gerek orta siniftan muhafazakar kadinlar icin, gerekse emekci kadinlar icin, profesyonel ve bagimsiz bir hayat kuramayacak kadinlar icin CHP’nin iktidarda oldugu her turlu algoritma urkutucu. Ve bu da onlari bir sekilde AKP’ye itiyor.
Sonuc: Gezi’de hem milliyetci kokenli bir cogunluga ragmen turkcu ideolojinin susturulmasina, hem de kadinlarin guclu bir sekilde politik ve toplumsal bir iktidar alani kurabilmelerine tanik olduk. Bunu yaratan kosul, az cok komunal bir meydan isgali ve onun surdurulmesi icin kurulan genis emekci ittifakinin kulturel sinirlari yikmasiydi.
Bizi secimler boluyor ama bu tarz bir ittifak guclendirebilir. Simdiden bir sonraki mucadele-isyan dalgasinin, devleti yikmak ve yerine komunalist bir alternatif kurmak icin orgutlenmeye ve gezinin ruhuna sadik bir program formule etmeye ihtiyacimiz var.
Bu ise girismek icin gec degil. Ama anarsist ya da marxist hepimizin var gucumuzle katilmasi ve secim iluzyonlarina kapilmamasini gerektiriyor. Dunya isiniyor (hem ekolojik hem politik anlamda). Secim gundemi her sey normal sathinda ilerlerse 3 yil daha turkiyeyi mesgul edecek. Kaybedecek vaktimiz yok. Bir yerden baslamaliyiz. Ve bu kesinlikle secimler olamaz.
Sunu da goz onunde bulunduralim: bir yerimizi de yirtsak “normal” politik kosullarda hep “marjinal” kalacagiz. Ister anarsistler ister enternasyonalist marxistler fark etmez. Bir avucuz. Sayisal ve orgutsel gucumuzun kat kat ustunde bir etkiye ise ancak gezi gibi sureclerde ulasabiliyoruz. Ancak devrimci-isyanci durumlarda chp degil komunizm bir alternatif olarak ortaya cikabiliyor. Birakalim AKP’den korkan ve alternatif bir dunya kurmaktan vaz gecmis olanlar secimin sularinda yuzsunler. Biz kendimizi okyanusa hazirlayalim dostlar.
konu disidir yayinlanmayabilir… burakcani tekkasimizla es tutanlarin dün gece OKMEYDANI CEMEVİNİN KURŞUNLANDIĞINDAN HABERİ VARMI ACEP? sadece provakasyon olarak görülemez. hem kitle destegi kazanmaya calisiyor manipulasyonlariyla, hemde direkt terörize etmeye calisiyor, yanit provakasyona gelmiyelim mazlum u anlatalim secim sandiklarinda is görülsün olamaz. diger yanit tek basina yenilmeye mahkumdur, iki yaniti birbirirne karsit seylermis gibi anlayan o kadar sol teorisyene ben ne söyleyim???
ve zileli secimde hdp yi destekler, ininnnnn e alkisla ozgürlükcu…:))animsatacagiz bunu ona ilerleyen gunlerde,(hemde acimasizca.. devrimin henuz alternatif olmadigindan dolayi bu gerekceyle, duzen iciligi yayginlastirmak ne zamandan beri anarsistlerin isi oldu. hali hazir bilincli kitleler devrimin ordulari ortada yok, böyle bir durumda , o müjdeli güne varmak icin kisa vadeli( o bile degil aslinda biliyormusunuz) duzen iciligi yayginlastiralim, matematige merak salmisken insan xedon paradoxuna da heves salmali, senin kafan hep böyle calistikca sol denen seyin baskin alternatifi hep o duzen icilik olacak… o mujdeli güne cikmak patikalarini kendi elinle barikatlarla ör sonra onun edebiyatini yap. sanki iki farkli pratik dusunsel ortam var, biri hayali ve özlenenin reel politika icinde bogulmasi, ve ok hic bir zaman hedefi vuramaz, cunki hedefe varmayi mesafelere bölmussun.. yarisi yarisinin yarisi böl dur…devrim henuz alternatif degildir o zaman devrimi alternatif yapmaya yönelik bir bilinclendirme cabasi gereksizdir,(secim baglaminda) e devrim ne zaman alternatif olacak , gökten zembille indiginde. uff su volantirizme sizi kim bu kadar dusman etti ???
#tatavayapmabasgeç 🙂
hep söyle sorular türetilir ve yanitlanir.. mahir yasasaydi evrim devrim döneminin ic icice gecmisligi olgunlasmamis devrimci durum tespitlerinin yanlisligini kabul edermiydi, ??? belkide söyle derdi: siz bu kafanizla birakin ne demek istedigimi anlamayi, olmus yada olmaya yakin olani yapmaya , ancak o, ha oldu ha olacakken girismeyi dusunursunuz,, size 16 ekimde oldugunuzu kim söyledi, ama siz 16 ekimde olsaniz fransiz ihtilali tartisirdiniz… kücük burjuva meyhane benzetmesi cok katmerlesti ama daha iyisini bulmadi kimse….
en gelismis mali oligarsi ulkesi insan toplum bilinci ni etkilemek icin yapilan arastirmalara , kendinden önceki dönemlere kiyasla aritmetik degil geometrik oranda artan bir önem verirken, cagimizda devrimci mucadelede bilincli insan eylemi ön plana cikmistir,,,,,, uzerine felsefi olarak dusunmek yerine, onu herseyi öncü yapar ahada öncü mantigi elitizm ve darbecilik diye ele almak ilkellik degilmidir??? kendiligindenlik ile iradilik bu cagda farkli ele alinmalidir uzrine dusunmeyi, sexso etno yesil alternatif uzerine dusunmekye yeg tutarim diyecem, ahada gördünüzmu bunlari kaale almiyo diyecekler cikacak… ben ne diyoooom o ne diyo:)))))
matematikten cakmak iyidir, ne zaman devrimci siyasete iktisatcilar ve hatta muhendisler bulasiyo ruhsuzlasiyo olay bu isi felsefeciler, sosyologlar ve hatta psikologlarla yapmak lazim, ama en önde tarihciler lutfen… tarih bütün bilimlerin babasidir….geldikmi yine o eski tartismaya max aslinda hegelciydi:)))9
sen kazandin özgürlükçü , zileli yi bu yasindan sonra öncü savasci yapmak için verdigim bütün gazlar bosuna imis….:))))
xedon degil xenon paradox u imis cehaletimi bagislayin… :)))
tatavayampa gec bana seyi animsatti, oglulunu korkutmaya calisan kürt anne: bak oglum candarma….. ogul:canradcam iste candarcam banane:))))
Valla Gün, matematik hala zayıf bence. Anti AKP halleri bel kemiğini zedelemiş senin. Akp ye karşı mücadele edeceğiz diye tüm var oluş halimizi yerlere sermek manalı değil. Chp ağzıyla yazıp anarşi lafzı diye süslemesen iyiymiş. Olmamış.
Boş oy, Boş’una Muhalefet
1.Bu seçim bir genel seçim; parti liderlerinin “adamlarını” seçtireceği bir genel seçim değildir.
2. Bu seçim bir yerel seçim; belki bin yıl sonra da yerel sorunların çözümü için bir ekibin görevlendirmesine benzer olabilecek bir “belediyeler” seçimidir… Özünde siyasi yanı değil, gündelik kent-belde hayatına ait bir seçimdir.
3. Bu seçim herhangi bir burjuva, iktidarcı, zorbalar arasından yapılacak bir seçim değil, her bir yazarı, her bir kadını, “kızlı-erkekli” her üniversite öğrencisini, balkondaki her yurttaşı izleyen “Büyük Dikizci”nin” kaderine ait bir oylamadır.
4. Derin siyasi, felsefi, sosyolojik analizlerin anlamsızlaştığı, bir bireyin en kişisel, mahrem hayatına dil, polis, kukla yazar, kamera, savcı uzatan, saldırtan obsessiv-agresiv bir adamın oylamasıdır!
5. Yanlış zamanda, tahminen en az bin yıl sonra doğmuş, hükümranlık egosu ile dopdolu bir erkeğin, bu toprakları hiç tanımamış bir cahil zorbanın, insanları egosuna kul gören adamın, tüm insanları ya satın alarak, ya da yıldırarak yöneteceğine inanan bir “baş’ın” oylanmasıdır!
6. “Biz” böyle oldukça, bu “adamlar” tükenmeyecekse de, 4000 yıl sonra birini daha “gömmenin” gerçekleşeceği bir oylamadır; “Sıradaki gelsin” diyebilme şansı veren bir seçim!
7. Hiç bir iktidarı istemeyenlerin, bir iktidar “hastasına” ders verebilecekleri en uygun bir seçim!
8. Üşenmeyip son 100 yıl’ın “muktedirlerini” sıralayalım… Abdülhamit, Enver-Cemal-Talat, M. Kemal, İnönü, Menderes-Bayar, Demirel, K. Evren, Özal, RTE. (T.Çiller-M. Yılmaz-Ecevit’i geçelim!)
En hak edilmemiş iktidar kime ait?
En “Makyavel” kim?
En az yurtseveri?
En az idealisti?
En çok kime benzer?
En zavallısı?
En ahlaksızı?
En “yanar-döneri” ?
En dolandırıcısı?
Cevabı bilenlerin boş oy atmaya hakkı yoktur; bilmeyenlerin de “padişahım çok yaşa” diyenlerden farkı yoktur!
***
Deneyim biriktirerek, bilgi ile harmanlanmış, “mihenk taşlarına” vurula, vurula yaşanmış, saçları kırlaştıran kırk-elli yılın arkada, önünde kalan “uzamın” sayılı olduğu bir yol’da yürümüş insan; tüm kişisel çıkarlardan arınmış, insan-toplum hayatını “bilimsel ve tinsel” kavramaya, anlamaya adanmış samimiyeti her daim taşıyarak yürümüş bir insan, “O Yol’da” karşısına çıkan her patika ağzında, belki hiç duralamadan bir “sezgi” ile görece en “doğru” kararı alır.
“O insana” “neden o patikaya sapıyorsun; neden seni izleyeceğiz” diye sorulsa, “normalde” kolayca anlaşılacak, ama bir “yabancılaşmanın yabancılaşma” çağı anaforunda, samimiyetle anlamak istese de, yanlış yaşadığı hayatın körelttiği algılarının açmazında kaybolanlara kendini anlatamayabilir. Onların anlayacağı, duymak istediği cümleleri kuramayabilir! Kuşkusuz “gelmek zorunda değilsiniz” diyecektir…
***
Sevgili ülkemiz bu yol ağzında… Önünde “yürüyeceği” uzun yoldan sapacak belki onlarca yolun birinin daha uğrağında… Önümüzdeki bir kaç yıllık süreç, bu ülkenin yetiştirdiği, arkasında yüz ya da yüz binleri sürükleyecek insanların potansiyelinin sınanacağı bir dönemeç olacak!
Bugüne kadar, son 90 yılda, toplum olarak ne yaptıksa bir “ara ürün” olarak karşılığını alacağız! Gezi İsyanıda, bu “ara ürünlerin” en güzel meyvesiydi…
Dönemsel, tarihsel olarak, oy vermemek veya,
BOŞ OY, BOŞUNA MUHALEFETTİR!
Ahmet Kurt kardeşim, şu anarşizmin Papası havalarını artık bir kenara bıraksan iyi edersin. Bel kemiğimde bir sakatlık olduğunu sanmıyorum. Bence gizli “yetmez ama evetçi” anarşistlerimiz böyle bir durumları olup olmadığını gözden geçirseler daha iyi olur. Ayrıca tweet de atmışsın, sağol benim “etik” durumumla da ilgilenmişsin ama aynı şeyi söyleyeceğim yine.
12 anonim özgürlükçü ne kazandı zileli HDP ye oy verebilirse kendi kazanır kendi özgürleşmiş olur bu yazıdaki mesajı HDP ye oy verin olarak anladıysan neresinden anladığını anlamadım daha çok zilelinin mesajları akp yi göndereceklere ve akp ile yarışanlara verin diyor galiba bununda Türkçesi kürdistanda BDP ye batıda chp-mhp-cemaat İTTİFAKINA OY VERİN OY VERMEMEZLİK YAPARSANIZ VERMEDİĞİNİZ 2 OY AKP NİN HANESİNE +1 oy olarak yazılır diyor zileli eğer son anda çark ederse ki bekliyoruz çok yapmıştır HDP oy verdiğini vereceğini söyleyebilir çünkü zileli gibiler dayanamaz muhakkak açıklar nedeni en devrimci öncü olmasındandır çünkü en devrimci öncülerin hata yapma ihtimali olmadığından bütün yaptıkları doğru olduğundan yaptıklarınıda açık ederek bizimde öğrenmöemizi isteyecektir ama seçimden sonra şunu yaptım dersede şaşırmam HDP DE özellikle il ilçe ve genel meclislerinde hatta bütün yürütmelerinde yani yönetim organlarında anarşistlerin özellikle bireysel HDP katılımcısı politik anarşistlerin en çok yer aldığı partinin HDP olduğunu kendi çevresindende bilir ve takip eder onun için bir miktar altan alta HDP konusunda göz kırpıp içerden olumlu eleştiri anlamına gelen yorumları yapıyor zaten iki eğiliminde zilelinin paçasında olduğu belli bir paçadan millici,katı merkezci ulusal oteriter eğilim diğer paçadan kültürel ve politik anarşistlerin daha yatay konfederal toplumsal ekolojik kömünalizm özgürlükçü devrimci geleneğin diğer paçadan çektiği nereye meyledeceğini zamanla göreceğimiz ki eminim dayanamaz önce kendi tercihini açıklar ilerde görürüz yani henüz ben kazanmadım henüz kazananyok
Üşenmeyip son 100 yıl’ın “muktedirlerini” sıralayalım.
En diktatör
En tek-partici
En çok tanrılaştırılan-tabulaştırılan
En çok Kürt ve gayrı-Türk düşmanı ve inkarcısı
En büyük Alevi katliamını yapan
Cevabı bilenlerin boş oy atmaya hakkı yoktur; bilmeyenlerin de “padişahım çok yaşa” diyenlerden farkı yoktur!
o.gürsel bende samimiyetinden kuşku duymam ama giderek kendinizi aşmaya başladınız biz özgürleşmenizi kendiniz olabilmenizi beklerken en çok yurtseverini aramaya başlamanız manidardır çok uzağa gitmenize gerek yok en çok yurtseveri arıyorsanız yeni çıktı 5bin kişi ve chp bilecik belediye başkanıyla birlikte karşıladı veli küçükle doğu perinçeğin ip sinden daha yurt severi MHP li ülkücü linçiler olabilirdi fazla arama akp karşıtlığından öleceksiniz ayıp sistemin eski efendilerini ne çabuk unutup güzelleme anlamına gelen yorumlar yapmaya başladınız üzülüyoruz beklentimiz bu değildi umarım ben yanlış okumuş olayıp
emma goldman’ın sofistike bir sözünü yazar mısınız? “dans ve devrim” hakkındaki değil herhalde.
Ölülerle fazla uğraşanlar, yaşayanların acılarının nasıl azaltılacağına harcanacak zamandan çalarlar…
Geçmiş, geleceğe ışık tutmak için bir araçtır… Geleceği karartmak için değil…
“Modernizmin” ölüleri ile de elbette hesaplaşılmalıdır; ortaçağdan gelmiş “zombilerden” sonra sıra gelirse eğer…
Seç, beğen al… Hitler, Stalin, Mussolini… M. Kemal…
Newton, bir geri zekalıydı; Kuantum fiziğini bilmiyordu…
Spartaküs, okuma yazma bilmez bir cahildi; Marks’ı okumamıştı!
Tarihi RTE böyle okuyor… Müritleri de az değil anlaşılan….
17 no’lu yorum’a ….
Konumuzdan bağımsız olarak sana haklısın diyebilirim…
Madem bu yapılan zulüm konusunda duyarlılığın var, O zaman git, HDP’li veya AKP’den olmayan bir Kürt adaya oy ver… Alevi kökenli bir aday olsun… Ona oy ver… Tamam… AKP olmasın da kime olursa olsun…
Yazdıklarımdan bu anlam çıkmamışsa eğer, eksik yazmışım… Pardon…
Emma Goldman’ın çeşitli bağlamlarda söylenmiş sözleri giderek slogan haline getiriliyor ve neredeyse bir “kuran suresi”ne dönüştürülüyor. Bu, hap yutmaya pek yatkın olan bir kültürün kolaycılığıdır. Emma Goldman ve diğer düşünürlerin bu tür sözlerini papağan gibi tekrarlamaktansa onların kitaplarını okuyup düşüncenin özünü kavramayı yeğlerim.
Hitler, Stalin, Mussolini, Newton, Spartaküs herhangi bir insandır. Herkese zorla dayatılan biri değil.
Efendim sen ölmüş gitmiş bir adamla ne uğraşıyorsun? Bu ölmüş gitmiş adam, vatandaş Ahmet ağa değil ki. Siz hala 70 yıl sonra bugün bizim yakamızı Mustafa Kemal adına tutarsanız, biz de onun yakasını bırakmayız o zaman.
http://www.youtube.com/watch?v=12mwsOSzzuI
pardon… 18 no’lu yorum olacak…
Bazen insanın derdini anlatması ne güçmüş… Örneğin. m. yılmazlı, T. çillerli, hatta Özallı, Demirelli bir seçim olsaydı, bu topa hiç girmezdim! Oy vermemeyi savunurdum… (Tek koşulla, bulunulan beldede görece sol ve dürüst bir aday olasaydı ki bu da kişisel bir tercih olarak karar verilebilirdi…)
Burada totaliter bir zihniyet’in geriletilmesinden konuşuyoruz… Özel ve özgün bir durumu… Konu yalnızca bu… Bu yaklaşımı kişisel olarak bir siyaset olarak bile değil, insani bir tavır olarak ele alınması gerektiğini düşünüyorum… Özgürlükçü bir yaklaşım olarak! (Elbette Kürt hareketi eleştiriler bir yana “son tahlilde” daha özgürlükçü kanadı temsil ediyor… )
acıklı… anarşi için çare sarıgül… tebrikler…
bu arada bizahmet maraş ve sivas’ta da kimlere oy vermemiz gerektiğini söylersen sevinirim. sivas’ta bbp maraş’ta mhp mi?
buralarda akp’nin karşısındaki en önemli güç bunlar zira…
Buyrun, gercek matematik dersi:
http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=1089
Anarsistlerin oyvermeye merakli olmayan bir cenahi oldugunu hatirlamaniz icin. Uzunca bir yazi ama..
bu konuda sosyal medyada dolaşan bir liste var. Oraya bir bakıverin. Bu arada, ben tuzukuru anarşist değilim. Bakunin gibi savaşçı anarşistim.
Bakunin bugünkü burnundan kıl aldırmayan konformist anarşistlerden çok uzak bir insandı. Benim çevirdiğim, E. H. Carr’ın yazdığı biyografisine bir göz atarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bir din adamını devrime katabilmek için dini ilahiler söylemeye bile katlanan bir devrimci ve anarşistti o. Çünkü devrim için yanıp tutuşuyordu.
“Bir din adamını devrime katabilmek için dini ilahiler söylemeye bile katlanan bir devrimci ve anarşistti o.”
Zileli de Feto’yu devrime katabilmek için böyle taklalar atıyor 😀
🙂
“Her kim ki Akepe’ye oy vermez, Allah (c.c.c.) onu +40 sevap-point ile ödüllendirir :D”
(Bakara 75)
http://haber.sol.org.tr/soldakiler/tkpden-sandiklara-sahip-cikma-cagrisi-haberi-89606
birikim su murat belge nin birikimi …. :))) biyerlerimle gulerim o galati meshur a , birikim turkiye solunun en derin entelektuel dergisidir, murat belge yi thkpc meselelerinden bilmesek:))) özgürlükcüye, bununla yetinmelisin adam cikip özgürlükcu ,,,senin gibi bir toooon bos laf edip ardindan butun oylar HDP ye diyecek degil ya.zileli. gerisi gelir aldirmaaa … allaaam ya, ne sloganci sahis, butun herkes yasasin hdp dedigi gun , ozgurlukcu raaatliyacak,budur… ozgurlukcu sana bundan sonra mac taraftari gozu ile bakacagim… ama yanlis takimi tutan bir taraftar… ve oldukca kötü bir taraftar….
zileli yazin ile insanlari oy verip vermeme ikileminde devrimci tavir tartismasina suruklediginin farkindamisin, diger tavri kuculttun iceriksizlestirdin, aferim… sana….diger tavri bide bir secim anina duzen ici belirli bir ana daralttin.sokagi sandiga gönderdin… bu önemli sokagin belirleyiciligini arizi bir durum var diye sandiga gonderdin. tarih arizi durumlarda reformizmin duzen iciligin yolunu secmislerle dolu zileli, hep bir , acil durumdan kurtulmak icin hesaplar icine sokulacagimiz durum olacak, yok ozur diliyorum, bu aydinlik kafasi degil, bu tkp kafasi…yada ikisinin ortak kafasizligi… yada akademisyen hastaligi, onlar tarih yazarlar yapamazlar… e aferim sana…..
bir yoruma yanitindan dolayi, zileli, cevirmenlik yaptiginiz biliniyor, sscb nin yikilisi ile acilan arsivler var, rusca bilenler gidip ceviriler yapiyorlar, blog un devamini bulamadigim bir eski maoistin yazilarini buldum. adamin bir anti tezi var, krusceve karsi mao ve enver hoca nin stalin savunmasi , (bu bizdeki maoistleri ve hocacilari toptan yikar yikar)maoist ve hocacilarin dedigi gibi degildir, mao da cin milliyetciligi hep vardi,(mao nu n gazetecilere verdigi roportajlarda stalin oldukten sonra ,,aslinda stalin sscb sinin de sosyal emperyalist oldugu anlamina gelen) enver hoca ckp yugoslavya ile iliski kurunca (kosova arnavutlar meselesi) cin i revizyonist ilan etti, hatta keske arnavutca bilenler olsa, deniyorki , enver hoca kruscevin stalin kultunden kurtulmak politikasini arnavutluk emek partisi 3 plenumunda alkislatti, (bizdeki hocacilar da en tutarli stalin savunucusu sayiyorlar. merak ettim simdi AEP in 3 . plenum konusmalarini…:) ne kufretmistir enver stalin e:)))(hani su mehmet sehu durusmalarinda tespih ceken enver hoca) bu konuda dusuncelerinizi bilirim, ama mesele galati meshur meselesi, stalinden sonra gelen revizyonizme mao ve enver hocanin tavir aldigi, sonra enver hoca nin marxismden saptigi icin mao ya tavir aldigi dogru degildir, necmiye hoxa soyle soyluyor : mesle kosovaydi,(necmiye hoxa yi internette arayip bulup dinlemenizi tavsiye etmem) … hani bize orta yolcu derler diye bazilari, itiraz edilemez ifadeler var….. hepsi satmis iste krusceve stalin i(stalini aklamak ayri konu) simdi neden derler onu ilk biz savunduk. mao nun felsefede stalin elestrisi cocuklasri guldurur– neyse, ceviri yapabilecek yasli eski solcular, objektif iseler cok arsiv gezmeliler… kafalarini gozlerini sapik akp lilere yardiklaracaklarina, ama objektif olmalilar… tarihciere ve objektif cevirmenlere ihtiyac var, kenan somer gibi degil ama:))9
Bakunin bugünkü burnundan kıl aldırmayan konformist anarşistlerden çok uzak bir insandı. Benim çevirdiğim, E. H. Carr’ın yazdığı biyografisine bir göz atarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bir din adamını devrime katabilmek için dini ilahiler söylemeye bile katlanan bir devrimci ve anarşistti o. Çünkü devrim için yanıp tutuşuyordu
lan(lan cikarilacak admin:))9 o zaman bize hakliyiz kazanacagiz slogani apacik dinsel icerik tasiyor elestrisinde bulunan karanlik sokrates aydin cubukcu(evrensel kultur) dergisine bi iki laf ederdi bu bakunin yasasaydi, bak bunu bilmiyodum, yani bu elestriyi bir anarsist getirse anlardim ama eski hocaci ve stalinist yeni olarak canalici teorik( halka hocaci midir hala stalinstmidir , amaaan gecin bunlari diyen bir adam onurlu aydin olabilirmi)??’sorularin hepsinden kacan bir SIG entelektuel ne derdi acaba…(sen bu top a girme zileli, girersende cepheden alayina gir)ve hatta müslüman halkimiza baslikli bildiriler yayinlayan bir örgütün geriligi ve hatta ve hatta. neyse:))) biliyomusunuz kendine marxist leninist diyen örgütler cem evinden cenaze kaldiriyooooo. bakunin ilahi söyluyo, kendimi kesicem:)))))
cocuklar normalde tavrimiz bu degil ama bu kez durum cok vahim tavri, birinci enternasyonal ve insanligin butun kavgalarindan beri vardir…ama en cok ikinci enternasyonelde vardir….
dünyada acilmis bi ton yeni arsiv var bizim zileli kafasini gözünü yardirmakla mesgul. sanki suphesi olan var,ahada bakin ben sokaktayip ayni zamanda demeye, tamam yine cik sokaga , ama hobyy icin cik(kotu saka) dil biliyonuz, objektif olunuz isinizi yapiniz…
Can Başkent’in yazısını okudum…
Saptamalar;
1. Yazının (bence) en öğretici yanı bir seçmene 10 oy hakkı vermekle ilgili olan açıklamalardı. Bu “çok sonraları” önemsenmeye değer görünüyor…
2. Yazıda bu sitedeki tartışmaların AKP-CHP ikileminde değil, (Topbaş-Sarıgül seçeneğinde değil; S.S. Önder neden olmasın?) yalnızca Totaliter, Makyavel, pişkin, bir Faşist-diktatör karakterinin nasıl geriletebilineceğinin zemininde olduğunun anlaşılmadığını; “Stratejik” olanın iyi değerlendirilmediğini… Çünkü;
3. Yazarın, “yurt dışında” yaşıyor olabileceğini; “gözlemci” statüsüyle burada bulunduğunu… Örneğin “Habermas, stratejik oy vermenin diğer seçmenlere bir saygısızlık ve haksızlık olduğunu iddia eder” alıntısı ile bir “yabancılaşma efekti” gerçekleştiriliyor… O Habermas, DSP’li koalisyonun, sonra DYP-ANAP çökertilmesinin entrikaları ile semirtilmiş bir Doğulu Tiran “ruhunun”, despotluklarının ve ahlaksızlıklarının (Medya terörü, rüşvet suçlarının) onaylanma olasılığı bulunan bir seçimde nasıl bir ahlaki strateji sunardı bize?
4. “Acaba, bu tartışmalar, sadece işin uzmanlarının kavrayabileceği bir karmaşıklıkla, basit bir şey olması gereken seçimleri gereğinden fazla mı karmaşıklaştırıyor?”
Elbette! Kral, Padişah, Sultan “düzenlerinin” sonrasında Burjuva Demokrasilerini tarihsel olarak küçümsemek eksikliktir; ama Burjuva Demokrasilerinin gerektiğinde azgın bir faşizme dönüşebileceğini görmemek de körlüktür! Hiç bir zaman tipik bir Burjuva Demokrasisinin yaşanmadığı topraklarda yaşayanların da “oylama komedyalarında” alacağı rolleri bulamaması da tarihsel-diyalektik süreçleri sezememesi ile ilgili bir olgudur! Bu “alacağı role” ait kostümlerin “Batı’da” dikilmiş olması da ciddi bir handikaptır!
5. Bir şeye karşı olmak bir başlangıçtır! Yerine ne koyacağını bilmesen de! Yerine ne koyulacağını öğrenmen, bulman, toparlaman daha zahmetli, daha teknik, zorlu bir süreçtir. Tam da bu nedenle bu seçim öncelikle KİTLELER İÇİN, salt bir Diktatör Müsveddesine “karşı” olduğunu bildirmenin ARACIDIR. Diktatörler OY ile devrilmezler! Zaten Gezi İsyanı ve Berkin’in cenaze törenini taçlandırmak üzere bir OYLAMA anlamında konuştuğumuzu düşünüyorum…
Bu seçim, yabancılaşmamış, çıkarcı ya da aciz olmayan bir insanın elinde bulunan, bu seçim için kesinlikle yeterli TEK oyunu, yalnızca bir referandum aracı olarak DİKTATÖRE HAYIR mesajı anlamında, AKP dışında herhangi bir partiye vermesinin önerileceği bir seçimdir. Hepsi bu… (Doğada, toplumsal hayatta hiç bir zaman tek ve mutlak bir doğru yoktur; istisnalar, sapmalar her zaman mümkündür… DİKTATÖRE HAYIR oylaması, “oylama komedyasında” oynanılacak ciddi bir roldür…)
Örneğin ben Mersin’de, seçimde kazanma şansı bulunmayan, milliyetçilik eğilimlerini ve “taktiklerini” şiddetle eleştirdiğim bir BDP’li kadın adaya oy vereceğim…)
Şartlarla Birlikte Seçenekleri Kimin Belirlediği ve Nasıl Uyguladığı da Çok Önemlidir
Neredeyse tümüyle içi boşaltılmış burjuva demokrasilerinde oyların ne kadar anlamlı olduğu tartışılır. Çünkü her şeyden önce bize verilen seçeneklerin çözüm olmadığını biliyoruz. Veya bu seçeneklerde takım çözümler olsa bunun nasıl gerçekleşeceği konusunda bazı ciddi şüphelerimiz var. Ve en önemlisi bize verilen seçenekler dışında bizden çözüm olabilecek etkili seçimler yapmamız istenmiyor, böyle bir fırsat zaten verilmiş değil. Çünkü verilen seçeneklerde kapitalizm dışında bir seçenek zaten yok, sadece varmış gibi görünüyor. Şimdi esir düşmüş birine aşağıdaki seçenekleri sunalım.
a.) Seni işkence ile öldüreceğiz.
b.) Seni döve döve öldüreceğiz.
c.) Seni hayal edemeyeceğin şekilde öldüreceğiz.
d.) Şuradaki zarfın içinde yazılan şekilde sana davranacağız.
e.) Seni serbest bırakacağız ama bu söylediğimiz bir yalan da olabilir.
f.) a, b, c, d, e seçeneklerinden birini seçmezsen a seçeneği geçerli olacaktır.
Böylesi bir durumda o esir kişinin yapacağı seçimlerin çok anlamlı olmadığı açıktır. d ve e seçeneğinin iyi bir seçenek olduğu iddia edilebilir ama bunların diğerlerinden çok farkı da olmayabilir, hatta daha kötü olabilir; bilemiyoruz. (Deneyerek öğrenelim denilebilir ama bu deneyimin sonu ölüm olacağı için bu da pekiyi bir fikir olmayabilir.) Seçimlerin bundan çok daha karmaşık olduğu iddia edilebilir. Yani her şeye rağmen kötünün iyisini seçmek gibi bir seçeneğimiz olduğu iddia edilebilir. Örneğin “A’ya oy vermeyin çünkü ülkeyi bir diktatörlüğe dönüştürebilir, B’ye oy verin böylece vereceğiz oylar A’ya değil, B’ye gitmiş olur, en kötü ihtimalle bu bölünme yaratır ve A’yı engelleyebiliriz.” denilebilir. Ama A’nın diktatörlüğünü belirleyen tek unsur aldığı oyların sayısı değil. Stalin veya Bolşevik partisi çok oy aldığı için başa gelmedi. Üstelik çok daha karmaşık durumları da düşünmek gerekebilir: Örneğin A partisi seçimde istediği gibi oy alamadı ve diğer B,C,D partileri epey oy aldı ve birlikte iktidar oldular diyelim ama ülkeyi o kadar kötü biçimde yönettiler ki bir sonraki seçimde A partisi oylarını ikiye katladı. Üstelik bu kötü yönetim yüzünden insanlar B, C, D partisinden o kadar nefret eder hale geldiler ki A’nın söyleyeceği her şeye tamam demeye başladılar. Peki, bu durumda B partisine oy vermenin gerçekten iyi olduğunu neye dayanarak söyleyeceğiz? Bunun gibi birçok karmaşık durum oluşabilir ama bu karmaşık durumların birçoğu A’yı daha da güçlü hale getirebilir.
Bizi uçuruma doğru sürükleyen çok kuvvetli bir akıntıdan kurtulmak istiyoruz. Buradaki kurtulmak istediğimiz akıntı kapitalizmdir. Bu akıntı tümüyle bilinçsiz değil, büyük sermayenin istekleri doğrultusunda hareket ediyor. Yani bize sunulan a, b, c, d, e, f seçeneklerinin asıl içeriklerini belirleyen ve bu seçeneklerini sunanlar az çok belli. Akıntıdan kurtulmak ve uçurumdan düşmek istemiyorsak bu seçeneklerin dışında olanları da düşünmek zorundayız. Yoksa tümüyle kapitalizmin insafına kalabiliriz.
bugünün acil sorunu kapitalizmden kurtulmak değil, AKP diktatörlüğünü en azından gerilmektir. Kapitalizmle mücadelenin yolunu açacak olan da budur.
AKP ile mücadeleyi kapitalizmden bağımsız olarak değerlendirmemek gerekir.
AKP’yi bu hale getiren de önemli ölçüde kapitalizmin kendisi değil mi? Kapitalizm bugünkü geldiği noktada AKP vb. partileri, diktatörlük sistemini tercih edebilir. Yani tüm bunlar kapitalizmin geldiği noktadan bağımsız olarak değerlendirilmemelidir.
Şu halde AKP ile mücadele bir anlamda kapitalizm ile mücadeledir. Elbette bu mücadelede kapitalizmden bir süreliğine kurtulamayabiliriz ama onun taleplerini geriletebiliriz.
stratejik olarak bu doğru. ancak taktik planda doğru değil. AKP diktatörlüğü, kapitalist sistemin desteğini de önemli ölçüde kaybetmiş durumda. Kısacası, ABD, AB ve geleneksel sermaye de AKP’nin karşısına geçmiştir. Bu durumda Başbakanın tek yolu bir yandan içerde bonapartist denge oyunlarına ve baskıyı artırmaya başvurmak, bir yandan da Rusya-Çin blokuna yaklaşmaya çalışmaktır. Biz diktatörlüğe karşı mücadele ederken objektif olarak bu kapitalist güçlerle yan yana düşmüş durumdayız, istesek de istemesek de.
Dediğinizde haklı olabilirsiniz. Ama öncelikler konusunda söylediklerinizden doğrusu çok emin değilim. Yani bugün öncelik diye bazı şeyleri çok önem vermemiz ve diğer unsurları göz ardı etmemiz yüzünden ilerde çok daha büyük sorunlarda yaşayabiliriz. Örneğin Çarlık Rusyasında, Rus Çarlığına karşı mücadele eden ve şartların gereği Bolşeviklerle yan yana düşen anarşistlerin yaşadıklarını hatırlayalım. Onlar için de belki öncelik olarak mücadele Çarlık Rusyası vb. idi. Bunun için Bolşeviklerle birlikte hareket ettiler, onlara destek verdiler. Sonrasını biliyoruz. Umarım bu işlerde onlara benzemez.
Yani AKP, küresel sermayeye, ABD ve AB’ye karşı düşmüşse, biz de ister istemez bu kapitalizm ile yan yana düşmüş durumdaysak ikisini de tercih etmek durumunda değiliz.
Bu çelişki bazı olanaklar yaratabilir. Ama dikkatli olmakta fayda var diye düşünüyorum.
ben size gün abi’nin neden böyle tuhaf davrandığını söyleyeyim. yani neden anarşizmin doğasına uygun şekilde seçimleri boykot etmediğini. sebebi basit aslında. memleketteki genç anarşist nüfus, gün zileli’yi fazla ciddiye almıyor. yani en önce hitap edeceği kitle olan anarşistler arasında gün zileli o kadar da önemsenen biri değil. gün abi de mecburen chp için oy istiyor. çünkü kendi kitlesi onu reddetmiş. aynısı haluk yurtsever’in de başına geldi. o da geçtiğimiz senelerde chp için oy istiyordu akp’yi geriletmek adına. bu kuşak böyle. yirmi, yirmi beş yaşındaki genç anarşistlere chp için oy attırman çok zor gün abi.
Evet Gün Zileli, bir yandan oy çağrısı yapıp bir yandan insanları hala anarşist olduğuna inandırmakta zorlanıyorsun galiba. Sevindirici.
Bu zokayı yutmayan anarşist arkadaşları komünist sola mensup bir kişi olarak selamlıyorum.
o zaman kullanmadıkları oyların yarı yarıya AKP’nin cebinde olduğunu bilsinler. Benden söylemesi.
benim kitlem diye bir şey yok kardeşim. Her zaman tek at tek mızrak dövüşmeyi severim.
Gün iyi geceler,
Bilmiyorum, Agamben adlı filozofun ‘state of exception/istisna hali’ olma durumunu okudun mu ama, kendini felsefeni, biliyorsan şayet, bu ‘hal’ ile eleştirdin mi acaba diye merak ediyorum?
ayrıca küfür de bir yazıdır, şimdi yukarıda okudum da…
Kendi kendine küfüre karşı değiliz. Şahsı hedef alan küfürü koymuyoruz. Örnek: Eşekçe düşünceler demekle, sen eşeğin birisin demek arasında fark vardır.
okumadım. ama tahmin ettim.
Omer Samli arkadasa,
State of exception aslinda Carl schmitt’in gelistirdigi bir kavramdir. Sen yazinca merak ettim, soyle bir baktim Agamben de zaten bu tezi Schmitt ile bir polemik olarak islemis, ama adamin kendi yazilarini okumadigim icin Agamben bu konuda ne dusunuyor simdilik bilmiyorum ama Schmitt fasist bir hukukcudur, Nazi iktidarinin en onemli hukukcusudur, ve bu tezi fasizmin hukukunu tanimlamak icin kullanir.
Schmit ulkeyi yonetebilmek icin yonetenlerin istisnai haklarini yukaridaki tezle mesrulastirir. Ornegin normal yasalarin gecerli olmadigi kanun gucunde kararnameler, ozel yetkili mahkemeler vb Guantanamo tipi cezaevleri vb hep bu hukuki tezin icine girer ve fasist kurumlardir.
Schmitt Turkiye de pek tartisilan bir hukukcu degil, ama bati da ozellikle akademi de baya yogun tartisilir. Bence sol anarsist ve devrimci cevreler, eger fasizmin ne oldugunu anlamak istiyorlarsa, Schmitt’in hukuk felsefesini daha yakindan tartismasi gerekiyor. Sonucta adam fasist bir hukukcu ve fasizmin hukuk felsefesini gelistirmis ve teorilestirmis. Turkiye den ABD ye kadar tum kapitalist yonetimler adamin fasist tezlerini uyguluyolar.
Fasizm o zamanlar bir cok sol liberal aydini da etkilemisti. Mesela Frankfurt okulunun en onemli temsilcilerinden Walter Benjamin 1930 yilinda ona gonderdigi bir mektupta Schimit”in devlet felsefesi hakkindaki goruslerinden sanat felsefesi alaninda yararlandigini belirtir.
Bu noktada aslinda fasist bir proje olan Ikinci cumhuriyet tezlerini, mesela AKP yi ya da darbeci generalleri hatta MHP ye oy verilmesini savunan bir suru sol, anarsist sosyalist aydinin oldugunu dusunursek o zamandan bu yana pek de bir sey degismemis gibi gorunuyor. Belki fasizmin hukuki felsefi temellerini tartismak zihnimizi biraz acar.
“Matetematik” olsun “kuantum” olsun…
I was just guessing at numbers and figures
Pulling the puzzles apart
Questions of science, science and progress
Do not speak as loud as my heart
nedense hep bu kara-kızıllardan reel-politik alana kayma oluyor. sol laneti olan “ilerlemecilik” illetinden sıyrılamadıkalrından mıdır nedir. mesela bir kara-yeşil bireyden çıkmaz böyle utanç verici siyasi akıl yürütmeler. ya da bir isyancı anarşistten.
varolandan istediğimiz, talep ettiğimiz HİÇBİRŞEY yok! hepsi yıkılabilir ve bu sadece umut getirir. yıkımdan korkanlara, modern uygarlık içinde anarşist olasılık hayal edebilenlere, bu sanrılı yollarında başarılar diliyoruz.
aman her şeyin en makulünü sevin ve yaşatın e mi!
@Can BAskent
ulan can, seni de tanımasak kendini anarşist diye yutturacaksın ha. gün’ün lacivertisin işte. ne kasıyorsun.
“Anarşist Tastik bürosu”ndan belgen var mı Can? 🙂
senin yeşil-kara’na bir şey diyen yok. Hatta .birçok yerde olumlu da bulurum, İlla bölünme, değil mi? Bu keskinliğinle anarşizme değil, eski solun bölünme kültürüne destek verirsin ancak. Bu mesajı bitirirken yoldaş demeye bile çekindim. Yoldaşım değilsin der, çıkarsın işin içinden.
Yahu, tamam. Fasolarlarla Fetoýa oy diyorsun. Milleti niye marx, bakunin diye yoruyorsun? Bas gec gitsin.
Ip’e oy ver. Bas gec gitsin.
Aritmetik pekiyi. Siyaset kac?