“Arjantin’in en büyük anarşisti” Osvaldo Bayer 91 yaşında hayatını kaybetti
Yerlilerin, işçilerin ve çocuklarını kaybeden annelerin dostuydu
Arjantin’in 20. yüzyıla ait son büyük anarşisti Osvaldo Bayer, 24 Aralık gecesi, 91 yaşında hayata veda etti. Bayer aynı zamanda gazeteci, tarihçi ve insan hakları savunucusuydu. “La Patagonia rebelde” (İsyankâr Patagonya) kitabının yazarı olan Bayer, kendisini topraklarından kovulan yerli halkların mücadelesine adamıştı. Carlos Schmerkin’in Mediapart’da Bayer hakkında yazdığı anı yazısını Oğul Tuna sadeleştirerek çevirdi.
Arjantin’in 20. yüzyıla ait son büyük anarşisti Osvaldo Bayer, 24 Aralık gecesi, 91 yaşında hayatını kaybetti. Bayer aynı zamanda gazeteci, tarihçi ve insan hakları savunucusuydu. Kendisini topraklarından kovulan yerli halkların mücadelesine adamıştı. Ünlü “La Patagonia rebelde” (İsyankâr Patagonya) kitabının da yazarı olan Bayer, Patagonya bölgesindeki işçilerin sömürülmesine ve işçi ölümlerine karşı çıkmış; oligarşik ailelerin ve baskın sektörlerin emekçileri nasıl ezdiğini ortaya koymuştu. Arjantin’in 20. yüzyıldaki son büyük anarşisti olarak da anılan Bayer; tehditlere, zulme, kendisini 1975’te Almanya’ya sürgüne gitmeye zorlayan devlet terörüne (1976 ile 1983 yılları arasında ülkede hüküm sürmüş askerî-sivil diktatörlük zamanında) karşı sessiz kalmadan karşı koymuştu.
Hatıratı “En camino al paraiso”da (Cennetin Yolunda) şöyle yazıyor Bayer: “Merhametsizlere merhamet etmemeye karar vermiştim. Katillere, iktidarla iş tutanlara karşı bu merhamet eksikliğim; onları tarihin ve her devirde protesto için sokaklara çıkan ve katledilen, suçluymuşçasına muamele gören, işkenceye maruz kalan, tecavüze uğrayan, toplu mezarlara atılan toplumun önünde çıplak bırakıp maskelerini düşürmüştür.”
Bayer, on yıldan uzun bir süre, 1920 ile 1921 arasında öldürülen 1500 Santa Cruzlu işçinin hikâyesinin peşine düşmüştü. Hayatta kalan askerler, memurlar ve toprak sahipleri ile görüşme imkânı bulmuştu. “İsyankâr Patagonya”, “Los vengadores de la Patagonia tragica”nın (Hüzünlü Patagonya’nın İntikamcıları) dört cildini bir araya toplamıştı. İlk üç cilt 1972 ile 1974’te Arjantin’de basılmış, dördüncüsü 1978’de Almanya’da yayımlanmıştı.
Yerlilerin, işçilerin, yakınlarını kaybetmiş annelerin mücadeleleri için ön saflarda
Yorulmaz bir savaşçı olarak, yerlilere ya da 70’lerde siyasal mücadele verenlere uygulanan soykırımların sorumlularının yargılandığı mahkemelere koşmuş; sesini her koşulda birincil silahı olarak kullanmış ve barıştan yana olmuştu. 1963’te Buenos Aires eyaletindeki Rauch’ta, şehre adını veren yerlilerin katili Prusyalı Albay Rauch’un adını değiştirmek için bir halk oylaması örgütlemişti. Fakat diktatörlüğün İçişleri Bakanı ve Prusyalı Albay’ın torunu olan General Juan Enrique Rauch tarafından 62 günlük hapis cezasına çarptırılmıştı.
2004’ten beri ise başkent Buenos Aires’teki General Julio Argentino Roca’nın anıtını kaldırmak için uğraş veriyordu. Arjantin Devlet Başkanlığı da yapmış olan Roca, 1879 ile 1881 arasındaki ünlü “Çölün Fethi” dönemine damgasını vurmuştu. Bu dönem, Pampa’nın güneyi ve Doğu Patagonya’daki Mapuche yerlilerinin topraklarına el koyulması ve on binlerce yerlinin öldürülüp köle olarak satılmasıyla anılıyordu. Bayer, bu anıtın yerine “İlk Kadın” heykeli koymayı istiyordu; proje, Mayıs Meydanı Anneleri Halk Üniversitesi ile ortak yürütülecekti.
Arjantin’in günlük gazetesi Página 12’de yazan Silvina Friera, Bayer hakkında şöyle diyor:
“Osvaldo, yeni-eski tüm cephelerde bedenen ve sözle var olmak gerektiğini biliyordu. Patagonyalı işçilerin sömürülmesine ve ölümlere karşı çıkmış, Mayıs Meydanı Annelerine eşlik etmişti. Şu son yıllarda da hükûmetin sosyal haklara ve insanlar haklarına saldırılarına karşı çıkıyordu. Ağustos 2016’da bu gazeteye verdiği son mülakatta şunları demişti: Şu anki hükûmet, ülkeyi Orta Çağ’a döndürüyor. Ülkenin insan hakları siyasetinin temelinde yer alan 30 bin kayıp hakkında bilgisizlik, hiç bağışlanmayacak bir cehalettir (…) 30 bin insanın kaybı daima Arjantin’in en büyük utancı olacaktır.”
“‘Sizin ideal anarşist hükûmetiniz nasıl’ sorusunu şöyle cevaplamıştı:
‘Halkın doğrudan katıldığı bir hükûmet. Halkın doğrudan katılım sağladığı meclislerin olumlu yanını 2001-2002 krizi zamanında görebilmiştim. Belgrano Mahalle Meclisi’ne halkın nasıl bilgece katıldığını görmüştüm: Hayatları boyunca konuşmamış yaşlı hanımlar bile düşüncelerini ifade etmişlerdi. Bu, yaşamlarında birbirleriyle hiç konuşmamış ve düşüncelerini paylaşmamış komşuları duymak için mükemmel bir gösteriydi. Mahalle demokrasisi için ne güzel bir çağ idi.’”
Eski devrimci bizlere bırakılabilecek en iyi mirası bıraktı: Daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, daha fazla eşitlik için isyan.