Bu bombaları hangi tarafın patlattığı önemli değildir. Suriye tarafı da olabilir, Türkiye tarafı da. Burada önemli olan, Suriye ve Türk devletlerinin adı konmamış bir savaş içinde olmalarıdır. Devletler savaşır ve masum insanlar bu savaşın kurbanı olur. I. Dünya savaşında vb. masum insanlar zorla gönderildikleri cephelerde ölürlerdi. Artık böyle bir cephe savaşı yok. Devletler her yerde birbirleriyle terör aracılığıyla savaşıyorlar ve ölmek için cephede olmaya bile gerek yok. Çarşıda, pazarda, her yerde patlayan bir bomba ile ölebilirsiniz.
Anarşistler, devletler arası savaşlarda asla yer almazlar, her hangi bir tarafı desteklemezler ve savaşı toptan teşhir ederler. Her türlü savaş, devletlerin uyguladığı terörden başka bir şey değildir.
Suriye, Türkiye, Arap, Kürt ve Türk halkları kardeşleşmeli ve başlarındaki devletleri yıkmalıdırlar.
Gün Zileli
12 Mayıs 2013
harika bir yorum olmuş.başlarındaki devletleri yıkma vazifesinde zileliyi kutluyorum.umarım bu işi cepheden yapmaya çalışan toplumsal muhalefetin özgürlükçü devrimci dinamikleriyle birlikte dayanışıp başarılabilineceğinin de farkında olup kendi gelecek beklentilerimizi gerçekleştirecekleri itibarsızlaştırmaktan vaz geçerek başarabileceğimizide anlamaya başlarız
Naiv ce… Suriye hatay daki isi yapmiyacak kadar akillidir. Suriye de bir ic dinamikli hareket yoktur disaridan ithal bir muhalefet vardir. bir türkiye suriye savasi yoktur , türkiye nin abd destekli yeni osmanlici alt emperyalist heves ve cabalari vardir, bütün bu verileri hesaba katmadan , sanki yokmus gibi, her halk kendi devletini yiksin demek , bu gün icin Suriye rejiminin kistirilmisligi göz onune alindiginda, türkiye ve onun arkasindaki emperyalistler kazansin demekten baska bir anlam tasimaz (hemde turkiye devletinin Pkk gerillalarindan kurtulmasindan yani baris surecinden sonra,türkiyede baris surecini destekleyen suriyede de desteklemeli.. e esad da silahi birakin gelin diyor, oradaki silahli seriatci vahseti neden halk isyani ile esitleyip destekliyorsun, suriye ye de baris sureci demek gerekmezmi, hadi nusra cephesini barisa ikna et)… suriye ve türkiye halklarina 5 10 yil once kendi devletlerini yikma cagrisi yapmak la bugun yapmak arasinda cok buyuk bir fark vardir, suriyede islamci muhalif denenlere muhalefet demek icin naif ligi asan bir kasit ve zorlama gerekir(yoksa bakamazsiniz suriyedeki gayri muslimlerin yuzune) reyhanli da olan seye her iki tarafta yapmis olabilir demek, bir anarsite hic yakismaz, oln biten aciktir, mudahaleye zemin hazirlamak.. anarsist olmak fifti fiftici olmak naif i oynamak anlamina gelmez.tarih affetmez , soros un anarsisti diye yazar insani, gelecegin ebu gureyblerinin bugunden pasif destekcisi olmak ihtimalinden, esad destekcisi olmaktan daha fazla korkmalidir..
Yillarca Emperyalizmin ZAYIF HALKALARINDA armut pis agzima düs tarzi devrim bekleyenler , bu durumdan bikmislar, Emperyalizmin ZAYIFLATTIGI HALKALARDA devrim cagsisi yapar olmuslar..ugurlar ola…..
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/osodan-reyhanli-aciklamasi-nusayriler-islam-dusmani-h34755.html
Suriye olayi basladigindan bu yana,SALDIRGAN olan,Emperyalistlerin gudumunde ve kendi Emperyalist emelleri pesinde (Turkiye’ninki hayal tabii…sonu husran…civcivlere yedirmezler sanirim…) kosan Turkiye degil mi dir?Savaslar hakkindaki goruslerinize katiliyorum.Sevgi ile.
sizin tutumunuz tam anlamıyla yurt savunması çizgisidir. Bu çizgi, o zamanın devrimcileri tarafından reddedilmişti. O zaman da Rusya’nın zaferi için Rusya’yı destekleyenler, savaş karşıtı devrimcileri Alman emperyalizminin işbirlikçileri olmakla, Almanya’nın zaferini destekleyenler de keza savaş karşıtlarını Rus çarlığına hizmet etmekle suçlamışlardı. Oysa yurt savunması çizgisine girdiğinizde doğrudan kendi burjuvazinizin destekçisi olursunuz. Bugünkü durumda tersi bir şey var gibi görünüyor. Siz Suriye’de devrimden söz etmenin ABD planlarına hizmet ettiğini söylüyorsunuz. Evet ama bu bakış devrimden ebediyen vazgeçmek değil midir?
Reyhanlı olayı üzerine değinmeler :
* Cinayetlerde, katili ararken ilk başvurulan yöntemlerinden biri, cinayetin bariz bir şekilde kime yarayacağını sorgulamaktır.
* Savaşlarda karşı cepheyi genişletmek salakça bir taktiktir (hatta taktik bile değildir). Esad rejimi, karşısındaki cepheyi genişletmemek için PYD’nin Rojava Devrimi’ne müdahale etmemiştir, ayrıca İsrail’in yaptığı bütün provokasyonlara rağmen bu devlete misilleme yapmamıştır. Şimdi de Türkiye halkının ezici çoğunluğu Suriye’ye müdahaleye karşı iken Esad’ın tutup da böyle bir eylem yapması kendi açısından salakça olur; o yüzden bu eylemin AKP-devleti tarafından tezgahlanmış olma olasılığı çok daha yüksektir.
* AKP’nin güdümü altında olduğu artık herkes tarafından bilinen Türk medyasının doğrudan Esad rejimini hedef göstermesi de, eylemin AKP’ye yaradığının bir başka delilidir.
* Savaşların spontane terör eylemlerine dönüşmesi, teröre maruz kalan toplumun tepesindeki devlet için iyi bir fırsattır; bu sayede devlet (AKP-devleti) “terörle mücadele” konsepti için toplumda daha kolay rıza üretebilir (Hobbes’un Leviathan’ı meşrulaştırırken kullandığı mantık gibi). Davutoğlu’nun eylemden sonra “sol örgütleri” hedef göstermesi ve yine yandaş medyanın “barış sürecini baltalamak isteyen şer odakları” teranesine sarılmasını da bu bağlamda yorumlayabiliriz. Bu eylem, Halk Cephesi başta olmak üzere pek çok sol örgüte ve Alevi derneklerine yönelik yeni tutuklama dalgaları için fırsat olarak kullanılabilir.
* Savaşın taraflarından biri olan bir ülkede yaşıyorsanız ve o ülkenin egemenlerine karşı mücadele ediyorsanız “her iki taraf da çok suçludur” önermesi doğru bir önerme bile olsa apolitik bir tavırdır. Bizler şu anda Türkiye içerisinde mücadele ediyorsak temel önceliğimiz AKP-devletinin savaş aygıtını, alt-emperyalist hegemonya heveslerini ve savaş çığırtkanlığını teşhir etmek ve halklarımızı bu savaş aygıtına karşı örgütlemek şeklinde olmalıdır. “Yenilgicilik” politikası bunu gerektirir.
Reyhanlı bombalamaları hakkında iyi bir analiz :
http://www.wsws.org/en/articles/2013/05/13/syri-m13.html
Suriye’ye müdahaleyi savunan bazı Troçkistler’e(!), Troçkistler’den eleştiri :
http://www.wsws.org/en/articles/2013/05/11/isos-m11.html
Görüşlerinden yararlanıyorum Çıracı. Yalnız şu var: Yenilgici olmak için tahminler üzerinden yapılan yorumlarla sonuçlara varmak gerekmez. Şu anda durum henüz net değildir. Benim kişisel tahminimi söyleyecek olursam, bombalama Suriye istihbaratının işi. Fakat burada dikkat çekici nokta, hükümet sözcülerinin olaydan çok kısa süre sonra Suriye’yi hedef göstermesi ve sanıkların çok kısa sürede yakalanmış olmasıdır. Bu da akla, Suriye istihbaratının yönlendirdiği örgütün eylemine Türkiye istihbaratının, işine öyle geldiği için izin verdiği ihtimalini getiriyor. Bu da elbette henüz bir spekülasyon ve belki de hep öyle kalacak. Çünkü bu gizli işlerin tüm çıplaklığı ile ortaya çıkması neredeyse imkânsız gibi bir şey.
Bu koşullarda yenilgici siyaset, bizim açımızdan elbette, AKP hükümetinin savaş politikasını teşhir etmektir. Ama bu asla ve asla Suriye hükümetini masum göstermeye, bazı sol örgütlerin yaptığı gibi o hükümetle açık ya da üstü örtülü ittifaka girmeye yol açmamalıdır.
24 Haziran 2012 tarihli “Yenilgicilik” yazımdan:
Lenin’i çok eleştiririm ama onun savaş karşısındaki tutumunun bugün de hepimize örnek olması gerektiğini düşünüyorum. Bu saatten sonra, yani savaş çoktan başlamışken barış duaları okumanın hiçbir faydası yoktur. Bu saatten sonra yapılması gereken şey, Lenin’in çok güzel tanımladığı gibi, yenilgiciliktir. Daha açık bir ifadeyle, artık savaşa son verecek olan tek şey, savaşan tarafların yenilmesidir. Her iki taraftaki devrimcilerin görevi, kendi taraflarındaki savaş gücünün yenilmesi için çalışmaktır.
Hem Türkiye tarafında, hem de Suriye tarafında savaş makinelerinin çarklarına kum dökmek yani. Her iki tarafın birbirinin savaş gücünü tahrip etmesi de bizim lehimize işler bu koşullarda.
Savaş makinelerinin çarklarını kırmak için Türkiye’de ve Suriye’de yaşayan halklar el ele vermeli, her iki tarafın ordularındaki askerler kardeşleşmelidir.
Henüz savaş çıkmadığına ve terör eylemlerinde yenilgi söz konusu olmayacağına göre şimdiden yenilgicilik üzerine fikir üretmek anlamsız. Lenin yenilgiciliği emperyalist devletine karşı savunurken elinde bir örgütü vardı. Anarşistlerimizin ve sosyalistlerimizin elinde ne olduğunu bilemiyorum.
Onun dışında elbette savaşa karşı barış politikasını savunmak doğrudur. Halklar savaş istemez ve savaş çığırtkanlığı ve eylemleri yapan aşırılarına yüz vermeye yanaşmaz.
Terör eylemleri, politikanın başka araçlarla sürmesi demek olan savaşın başka araçlarla sürmesi demek değildir. Uzlaşmaz çelişkilerin çözümü için savaş olmak zorundadır. Bu savaşa etkili bir karşı koyuş ise, o politikaları sürdürmek isteyenlerin çarkına çomak sokmak demektir ve iyi bir şeydir.
Çalışan sınıfların kurtuluşu, bunların kard…eşçe uyum içinde bulunmalarını gerektiriyorsa, ulusal önyargıları harekete geçiren ve halkların kanlarını ve varlıklarını korsanca savaşlarda çarçur eden, canice amaçlar güden bir dış politika altında bu büyük görevi nasıl yerine getireceklerdir? Batı Avrupa’yı Atlantiğin öte yakasındaki köleliği sürdürmek ve yaygınlaştırmak üzere rezil bir haçlı seferine paldır-küldür girmekten koruyan egemen sınıfların dirayetleri değil, İngiltere’nin çalışan sınıflarının bu canice çılgınlığa karşı yiğitçe direnmeleri olmuştur. Avrupa’nın üst sınıflarının, Kafkaslar’daki dağ kalelerinin Rusya’ya yem oluşunu, ve yiğit Polonya’nın Rusya tarafından katledilişini utanmazca onaylayışları, alaycı sempatiyle ya da aptalca bir kayıtsızlıkla karşılamaları; başı St. Petersburg’da olan ve Avrupa’nın her kabinesinde parmağı olan bu barbar gücün muazzam ve karşı konulmayan saldırıları, çalışan sınıflara, uluslararası politikanın gizlerini belgeleme, kendi hükümetlerinin diplomatik manevralarına gözkulak olma, bunlara gerektiğinde bütün güçleriyle karşı koyma, önleyemediklerinde ise aynı anda suçlamalara girişmekte birleşme, ve uluslararası ilişkilere egemen olan kurallar kadar, tek tek kişiler arasındaki ilişkilere de egemen olması gereken basit ahlak ve adalet yasalarını savunma görevini öğretmiştir.
Böylesi bir dış politika için savaşmak, çalışan sınıfların kurtuluşu için verilen genel mücadelenin bir parçasıdır ”
Marx
Bu analizin okunmasını şiddetle tavsiye ediyorum :
http://www.sendika.org/2013/05/suriyede-olusan-yeni-politik-denklem-ve-reyhanli-saldirisi-dr-mustafa-pekoz/
Uluslarasi mali oligarsi, bütün arap dünyasini bir cag öncesine tasiyor, bizim askin solcu anarsistlerimizde esitler arasi bir emperyalist kapisma varmiscasina tavir aliyor.. hatta onu bile alamiyor. Yurtseverlik milliyetcilik suclamasi oyle gecer akce ki ,emperyalist saldiri demek bile cüret istiyor… 68 kusagi onderlerde yetistirdi ulkemizde , cogu dustuler, kalanlardan ne cok hain yetisti….
suriye de bir halk ayaklanmasi varmidir? yoksa suriyeye tasinan vahsi seriatci cetelermi vardir? Bu iste Emperyalizmin rolü yokmudur?.. kendiliginden bir halk kalkismasindan bahsedilebilirmi? Neden Bahreyn hic gündemimize gelmiyor? her kitlesel kalkisma , niteligine bakilmadan desteklenirmi,? bu ayri bir konu, o zaman bdp lileri linc etmek isteyenler belli bir kitlesellige ulasinca e halk ayaklanmasi diye pesinemi düsecegiz ?.. suriyede emperyalizm bir istikrarsizlik yaratti , bu krizden devrim cikarabilirmiyiz gibi bir soru, eger suriyede gercekten ilerici sayilabilecek bir orgutlu halk hareketi olsa idi anlamli olabilirdi.(ama yinede igrenc bir oportunizm olurdu) neredeyse emperyalist medyanin bile kabul edecegi olcude suriye halkinin buyuk bir kesimi seriatci cete korkusundan esad cevresinde … kürt ler basinda (hadi gercegi soyliyelim esad in taktigi ile) bagimsiz bir tavir gelistirdiler, simdi suriye nin barzanisi olma yolundalar.. (olabileceklerini saniyorlar)ki onlar bile suriyedeki muhaliflere devrimci demokratik anlamda mesruluk kazandiramaycak nicelikte, sadece kazananin yaninda olmak istiyorlar.. yoksa gericilerle kurt ozgurlukculugu nasil uzalasabilir?? buna reel politika derler.. apo nun suriye konusunda soylediklerine bakiniz.. devrime ebediyen elveda demek??? emperyalizmin oldugu yerdeki `muhalefetin`yaninda saf tutarak gelecekte tudeh in buldugu ortami bile bulamayacak bir hareketmi var suriyede?.. suriye nin suudi arabistanlasmasi dir asil ebediyen devrime elveda demek. hadi gidin suudi arabistanda anarsizm propagandasi yapin, illegal olarak.. sakkalli korkusu salarak cumhuriyet savunusu yapanlardan degiliz. ama suriye deki ultra seriatci cetelere muhalefet de diyemeyiz. ve emperyalizm diye bir sey vardir, ve emperyalist saldirganlik diye birsey vardir, ve suriyede olan budur.. Dogan Tarkanlasmanin alemi yok, Dogu Perinceklesmek korkusu ile…..
Suriye konusunda dedikleriniz doğru. Suriye’de devrimci bir durum da yok. O da doğru. Evet ama bu, temel devrimci tutumumuzdan vazgeçmeyi mi gerektirmeli? Devrimciler, her koşul altında devrimi körükler. Bu devrim, elbette Suriye rejimini olduğu kadar emperyalist komploları da teşhir etmelidir. O zaman slogan şudur: Ne Esat’ın Baas diktatörlüğü, ne emperyalist müdahale.
ciraci arkadasa: yenilgicilik politikasi konusundaki görüslerinize katiliyorum. ama unutulmamasi gereken bir veri var önümüzde bas bas bagiriyor… Emperyalizm.. Yenilgicilik politikasi Emperyalist devletlerin paylasim savasimi durumunda formule edilmis dogru bir tavirdir.. suriye ve türkiye arasinda bir emperyalist savasmi varki bizler bir savasta hem türkiyenin hem suriye nin devletlerinin yenilgisini isteyecegiz.. sunu soylemek neden zor, suriye emperyalizmin isteklerine gore dizayn ediliyor ve türkiye iktidari ahlaksizca bir rol oynuyor. ben bu durumda türkiye nin yenilgisini isterim suriye nin degil. eger suriye de iktidar alternatifi olabilecek bir halk hareketi olsa idi baska türlü de düsünülebilinirdi. kör degilsek böyle birseyin olmadigini görürürüz.. ozetle suriye meselesinde yenilgicilik politikasi (hem türk hem suriye iktidarlari icin) uyarlanamaz. kaldiki savas konusunda marxistlerin tek tavri yenilgicilik politikasi degildir. Marxta zayif olan ulusal devletlerin Büyük emperyalist devletlere karsi direnisini , savasimini destekleyen yazilar bulabilirsiniz , polonya vs gibi ulkeler icin. esad ci görünmekten korktugumuz kadar emperyalizmin yedegine düsme korkusu tasisak cok iyi olurdu, böyle davranmak bu isin demagojisini Perincek vs ulusalci sol maskeli fasistler yapiyor diye terkedilecek bir tavir degildir…
Ne esad in baas diktatörlügü nü bana söyletmekse mesele evet bunuda ekliyelim, ama anlami ne olacak, yada tersinden sorayim ne emperyalist müdahale dediginizde bir ölcüde esad i rahatlatan politikanin altina imza atmis oluyorsunuz. hal böyle olunca ne esad in diktatorlugu slogani, bir slogan olarak kaliyor..ancak eger sizin ne esad in diktatorlugu sloganiniz tayyibin diktator esad demagojisi tarafindan kullanilmadikca…
Sol Anti Emperyalist söylemini dogru bir sekilde hayata gecirmeyi o kadar unuttuki, bu alani Perincek gibi Sosyal fasistler doldurdu. Oyleki artik dogru bir Anti Emperyalist söylem bile Sosyal sovenizm saniliyor. bu bir sorundur, onemli bir sorun…
suriyeli insanlari düsünen yok.. halk gebersin.. emperyalzme karsi esad tabiki tutulacak.. aslinda mültecileri geri kovmali..
onlar emperyalzmin oyuncaklari.. tüm halk bir esad etmezki..
hala siyasi düsünülüyor..hala politik cikar meselesi..hala bana,devrime ne faydasi var düsüncesi.. bir asagilik,gaddafi,esad vb..diktatörlerin milletin anasini ettigini görememek..
Tüm bati,arab,dünya ülkeleri birlesmis Süriyeyi yemek icin hazirlanmis! gidin ya.. bu kadar paranoyaligida polis izin vermez.. tikarlar…
Anonim arkadaş, bu konuyu açtığın için memnun oldum. Aslında, yorumumu bir kez daha okursan seninle çok farklı düşünmediğimizi görürsün. Türkiye özelinde “yenilgicilikten” ne anladığımı açıklayayım :
* Ortadoğu’daki “Şii koridoru” ile “Sünni ekseni” arasındaki savaş esas olarak bir emperyalist paylaşım savaşıdır. İlk cephenin arkasında ABD-İsrail emperyalizmi, ikinci cephenin arkasında da Rusya-Çin emperyalizmi bulunmaktadır. ABD-İsrail emperyalizmi (ve onun Türkiye, Suudi Arabistan, B.A.E., gibi taşeronları) bu savaşta asıl SALDIRGAN taraftır; çünkü bu savaş 2008’den bu yana kriz içinde çırpınmakta olan Batı kapitalizminin Ortadoğu ve Orta Asya’daki enerji kaynaklarında hegemonya kurabilmeleri açısından hayati öneme sahiptir. Bu yüzden anti-emperyalist mücadelede esas olarak Batı emperyalizmini topun ağzına koymamız yanlış olmayacaktır.
* Ayrıca, bizler Türkiye’de yaşayan ve Türkiye’de mücadele etmekte olan devrimciler olarak, öncelikle AKP-devletinin ve ABD-İsrail emperyalizminin savaş aygıtına karşı mücadele etmeliyiz (aynı şey ABD’de, İsrail’de, Avrupa ülkelerinde vs. yaşayan devrimciler için de geçerlidir). Cephenin diğer tarafına karşı mücadele ise o cephedeki ülkelerde (İran, Suriye, Rusya vs.) yaşayan devrimcilerin işidir.
* “Ne Esat’ın Baas diktatörlüğü, ne emperyalist müdahale.” söylemi doğru bir tespit olsa da Türkiye’de güncel politikada hiçbir etkisi yoktur; AKP-devletinin savaş aygıtını geriletmek için ona tam karşı cepheden saldırmak gerekir. O yüzden Türkiye’deki “Esadcı” denebilecek örgütler bile OBJEKTİF olarak doğru bir konumlanış içindedirler.
* Bunu yaparken de Esat rejimiyle yan yana düşmemek için önereceğim şey ise PYD ve DDUKK gibi taban desteği olan, dış müdahaleye karşı çıkan, demokratik-sol muhalefet hareketlerinin de desteklenmesidir.
* Kısacası tavrım, öncelikli olarak ABD-İsrail emperyalizmine ve küçük-enişte AKP-devletine karşı mücadele etmek, bunu yaparken de Suriye’deki demokratik-sol muhalefet kesimlerine her türden desteği sunmaktır.
Mustafa Peköz’ün tahlilleri birçok bakımdan önemli. ancak maddeler halinde yaptığı ihtimaller sıralaması gereğince objektif gelmedi bana. Hele şu aşağıya aldığım 4. madde:
Dördüncüsü: Türkiye bölgedeki istihbarat gücüyle sık sık övünen bir ülke ve MİT’in Suriye’de önemli bir çalışma içinde olduğunu, askeri, politik ve sosyal gelişmeleri çok iyi bildiğini ve takip ettiğini söyleyen devletin kendi yöneticileridir. Bu saldırı, Türkiye’de önemli güç odaklarının bilgisi dâhilinde yapılmıştır. Türkiye’nin Suriye politikasına endekslenmiş ve devlet tarafından askeri, ekonomik ve politik olarak desteklenen grupların olması çok daha yüksek bir olasılıktır. Hatay bölgesini kendi çiftliği gibi kullanan radikal İslamcı hareketlerin her türlü askeri olanağa sahip olduğu biliniyor. Söz konusu kamplar savaş merkezi gibi kullanılıyor. Özellikle askeri teçhizat bakımından hiçbir sorunları yok. Bu saldırının arka planında Türkiye’nin aktif olarak desteklediği bölgedeki bir kısım grupların bulunması çok daha yüksek bir ihtimaldir.
Evet ama yazar bu grupların bunu neden yapmış olabileceği üzerinde durmamış. bu yüzden buradaki açıklama son derece yetersiz.
Yazar, böyle bir dönemde Esad’ın bunu yapmasının menfaatine olmayacağını söylüyor. Evet ama aynı şeyi Suriye muhalifleri için neden söylamiyor. Kendilerini kuvvetle destekleyen bir ülkenin içinde neden böyle bir şey yapsın muhaliflmer. Türkiye’yi savaşa daha da teşvik etmek için diyebiliriz. Ama bu bana pek inandırıcı gelmiyor doğrusu. Fazla komplo kokuyor.
Mustafa Peköz, yazının sonundaki o maddede muhaliflerin bunu niçin yaptıklarını söylememiş, çünkü adam zaten yazının genelinde muhaliflerin veya AKP’nin böyle bir saldırıyı niçin tezgahlamış olabileceğini anlatmaya çalışıyor. Yazıdaki uluslararası durum değerlendirmesi ile Reyhanlı olayı üzerine tezler birbirinden bağımsız değildir. Anafikir özetle şudur: Savaşın cephe gerisindeki tarafları olan ABD ve Rusya, “Esad’lı çözüm” ve “El Nusra’nın tasfiyesi” konusunda anlaşmak üzereler; AKP’nin ve cihadist çetelerin pabucu dama atılacak; bu nedenle AKP ve/veya “muhalifler” ABD’yi oldu bittiye getirerek savaşı sürdürmesini ve kendi rollerini arttırmasını istiyorlar. Bu konjonktürde Esad rejiminin tutup da böyle bir provokasyona girişmesi, kendi devlet aklı açısından rasyonel değildir, cihadist “muhaliflerin” saldırıyı yapmış olma olasılığı akla daha yatkındır, demek istiyor.
Ek olarak şu da iyi bir yazı :
http://birgun.net/politics_index.php?news_code=1368519467&year=2013&month=05&day=14
pes vallahi bizdeki halkın en en devrimci öncüleri bizi halletmişte suriyeye karar veriyorsunuz?utanın suriyede devrimci ve devrimci durum yokmuş tabiii devrimci tamda seningibi değilse muhakkak sorunludur değilmi?size gülmek bile fazla insan utanır dünyada konuşuluyor suriyede rojovada butün özgürlükçü devrimci evrensel deneylerden öğrenerek yeni bir ilişki ve hayat inşa edilmeye çalışılıyor siz çok bilmişlerin öncelikli görevi bu yeni ve farklı devrimci deneyin yeşerebilmesi için ne yapmalıyız sorusunu kendinize sormayı bile beceremeyen kendini devrimci sanan milliyetçilersiniz demir küçükaydının tahlılleri tamamen doğru çıkmaya başladı.siz ise suriyede yaşayan halkların yerine en iyisini biz biliriz dediğinizi ne zaman fark edeceksiniz?sistemin devletin çıkarınıda sistem ve devletten daha iyi bilirim dediğinizi fark ettiğiniz zaman
evrensel emperyaller ve bizdeki emperyal heveslilerin bile suriyedeki asıl özgürlükçü devrimci birikim ve deneyleri itibarsızlaştırmayı beceremediği bu günlerde dünyayı şaşırtacak seviyede yaptığınız itibarsızlaştırma ile tarihe karşı devrimci imzanızı atmaya devam edin.devrimci enternasyonalist dayanışmayı ne zannetiniz emperyal yada efendiler arasındaki çatışmada herhangibirine hizmet etmeyi tercih etmekten yaptığınızın ne gibi sonucu vardır?ordaki asıl devrimci dinamikleri yetmezliklerine rağmen desteklemektense yok saymak işinizemi geliyor yoksa zor olduğundan gündeminizemi giremedi masa başı pazarlık devrimcileri.
yorumlara getirilen inceleme sistemi sitenin canlı verimli ve yaratıcı tartışma iklimini çok olumsuz etkileyip takipçi sayısını düşürdüğünü zileli farketmiş olması gerekti.eski şekilde varsa çok olumsuz verimsiz yorum sonradan iptal edildiği hale geri dönülmesi site içi yorumları olumlu etkileyecek olabilir
Baştan sona katılıyorum sana Gün. harika bir yorum evet yerden göğe kadar haklısın birbirimizin çocuklarını öldürmek yerine halklar bir araya gelmeli hükümetleri red etmeli komünler kurmalı mutlu yaşamalı Haklısın haklı olmasına da. Ama (bir ama olmalı her daim hayatta) Allah ya da devrim aşkına otuz yıllık siyasi hayatında koministten sosyalistten geçtik de sözde iktidara düşman anarşistlerle birlikte bırak örgütlü bir yapıyı bir çay ocağı dahi işletememiş biri olarak nasıl bu kadar rahat konuşuyorsun. Seni tenkit etmek için söylemiyorum. bir yönetici olmadan bir ara getiremediğin üç -dört kişi orta da dururken sen milyonlarca insanın devleti red edip kardeşçe yaşamasından bahsediyorsun. Bu fabrikadan çıkma ezber kelimeler en çok senin ağzına yakışmıyor. Kalıp cümleleri bir kenara bırak bir formül yaşamsal bir pratik ya da bir yol bul
Saygısızca yazılan yorumlar yayınlanmamaktadır. Mederatörlü yorumlara geçildiğiniden beri bu makaleye yazılan bir yorum, saygısız ifadeleri dolayısıyla ilk kez konmadı.
Zileli “Suriye, Türkiye, Arap, Kürt ve Türk halkları kardeşleşmeli ve başlarındaki devletleri yıkmalıdırlar.” demiş.
Ne büyük ve de görkemli bir düşünce değil mi?
Ama aslında Zileli, Amerika ve İsrail-e direnen Suriye devletine Amerika-nın yanından saldırıyor.
Keskinliğin altında emperyalizme ve gericiliğe teslimiyet var.
Suriye devleti Amerikaya direniyor.Çinle Rusyaya yalaklanıyor.Onlarımı tutçaz?
Gün Hocam dahil mesleye devrim karşı devrim babında bakıyor.Suriye meselesinin insani boyutu yokmu? Bizim tavrımızı belirlemesi gereken salt devrim ideolojisi mi? Sokakta ağaçlara cocuklara ya da hayvanlara saldıran bir gürüha karşı devrim ideolojimize denk düşmüyor diye sessiz mi kalacaz? Ben ağaçtan nede savunmasız hayvanlardan yanayım deyip güzümüzü kapatıp geçmek tam da yukardaki yorumlra denk düşüyor. yaklaşık üç ay önce mühaliflerin ülkenin % 70 ni ele gecirdikleri propgandası yapıldığı bir dönemde oraya gittim ve süreci kendi gözlerimle tanık olmaya çalıştım. Bölgede yaşayan tüm azınlık ve etnik gruplarla görüşmeye çalıştım. Bunların içerisinde hiristiyanlar ,Aleviler,Dürziler, sünnilerde vardı. En büyük korku yada hedef Alevi ve hiristiyanlardı. Öyellikle hiristiyanları çok endişeli gördüm. Tüm hiristiyan mahalleleri hedef altıntaydı.Mahallelere araba girişi yasak. (Sivillere yönelik saldırıları önlemek için). Kaos yaratmakatan başka toplumsal sorunu olmayan mühalif diye adlandırılan gürühlar Şam şehir merkezine birgünde yanılmıyorsam 6 havan mersi attılar. Gece havan mermisi kaldığım otele yakın düştü dışardaydım. Yüksek çatılardan, havan mermisi düştükten sonra gelişi güzel kaleşle sıkmaya başladılar. Ve hiç belirli bir hedef yok siviller sadece bir kurban konumunda. Hiristiyanların tümü hedef,Alevilerin kökeni kazılması , Dürziler ve İsmaililer kurbanlık koyun olduğu bir savaşta Mühalifleri desteklemek gibi garabet içinde olanlar var. Çünkü orda kendileri ve aileleri yaşamıyor. Afganistan da taraf olduğum gibi Süriyede tarafım. Emperyalist saldırı bittikten sonra halkın kendi kaderinin tayini ve mücadelesini desteklerim.Aksi takdirde tarafsız değil tamda emperyalistlerin istediği yerde oluruz. Ordaki hlakın yaşam garantisi bunun içinde sünni çoğunlukta var Esat rejiminin ayakta kalmasına bağlı.
Bir not olarak Hatay memleketim. Orda gerçekleşen eylem kesin Süriye eylemi olmdığının garantisini verebilirim. Reyhanlıda yaşayan kardeşlerimiz sünni kökenlidir. O bölgenin seçilmesinin asıl nedeni bölgede yaratılmaya çalışılan şii, sünni çatışmasını bir devamı ve Türkiyenin müdahalesi çerçevesinde yapıldı. Bomba yapanların elinde patladı diyebilirim. Reyhanlı halkı sağ ve AKP yönelimli olmasına rağmen patlamanın hemen ardında AKP yi sorumlu tuttu. Samandağ diğer alevi bölgesi,solun potansiyel olduğu bir bölgemiz, patlamadan sonra eyleme geçti Reyhanlı halkı yanlız değildir dedi. Sansür bunun üzerine geldi halkın tepkisi ve doğruyu şaşmadan bulması egemenleri korkuttu. Eylemler sansürlendi.Olayları mezheplerle açıklamak hoş olmasada olayın anlaşılması açsında bu yolu kullanmak zorunda kaldım. Bu açıdan özür dilerim.
İnönü Alpat, Anarşi Haber’in yorumunu “Reyhanlı katliamını kim yaptı?” başlıklı yazıda kullanmış. Katkı olsun diyerek…
http://inonualpat.blogspot.com/