Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

İktidar Partisi, Muhalefet Partisi, Parazit Partisi…

Gün Zileli, Parti, siyasi yapı

 

105 Ankara Garı martisinin anısına…

 

Genelleştirmek ya da teorileştirmek doğru olur mu bilmiyorum ama Türkiye siyasal yapısında yukarıdaki başlıkta belirtilen üç parti türünü saptamak mümkündür.

Örneğin CHP, karakteristik bir muhalefet partisidir. Aslında bu partinin genlerinde, “kurucu parti” olarak tek parti iktidarı kodlarının oldukça güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Belki de sonraki müzmin “muhalefet partisi” sendromu buradan kaynaklanıyordur. Tek parti döneminin iktidar alışkanlıklarını edinen partiler, “çok partili” dönemin iktidar yapılarına uyum sağlayamaz ve “müzmin muhalif” konumunda kendilerini daha rahat var ederler. CHP, tek parti döneminden sonra iktidarda ancak koalisyonların ortağı olarak ve kısa aralıklarla tutunabilmiştir.

 

“Çok partili” dönemin iktidar partileri ise bunun tam tersidir. Onlar, sadece iktidarla can bulur, iktidarla nefes alıp verirler; iktidardan devrildikleri an hızla dağılıp giderler. Bu yüzdendir ki, iktidarı kaybetmemek onlar için hayat memat meselesidir. AP, ANAP gibi partilerin kaderi bu iktidar tutkunu sendromu çok iyi anlatır. Bugünkü AKP’in iktidarı kaybetmemek için elinden geleni ardına koymamasının ve her türlü tertibe girişmesinin nedeni budur.

 

Bir de iktidar olmamakla birlikte iktidarın kuyruğuna at sineği gibi sıkı sıkı tutunan ve kendini bu yolla var eden MHP gibi partiler vardır. Bunlara “parazit partiler” adı vermek en doğrusudur. “Gizli devlet kodlarına” sahip bu tür partiler iktidardaki partinin yanında “yancı” ve “denetçi” partiler olarak bu konumlarından güç alırlar. Gerçi bunu yapamadıkları ve muhalefete düştükleri kısa aralıkta da bir at sineği gibi güçlü yaşam genleri ve devlet organlarının el altından desteği sayesinde varlıklarını sürdürür ve iktidardan düşen diğer iktidar partileri gibi yok olup gitmezler.

 

Komünist partiler ise ayrı bir kategoridir ve ayrıca tahlil edilmeleri gerekir. Bu partiler, tek parti diktatörlüklerine göre şekillenmişlerdir. Çok özel tarihi anlarda (Rusya’da 1917 Ekim’i ya da 2. Dünya Savaşı sonrası Kızıl Ordu desteğiyle) iktidara geldiklerinde derhal tek parti iktidarı kurarlar. 1990’da olduğu gibi iktidardan düştükleri an ya dağılıp gider ya da başka partilere dönüşüp yeniden tek parti iktidarının pususuna yatarlar. Çoğunlukla, iktidardan düşseler de MHP gibi güçlü bir yaşam direnci gösterebilirler.

 

Gün Zileli

10 Ekim 2025

www.gunzileli.net

gunzileli@hotmail.com

 

36 Comments

  1. Anonim

    Abi benim kanaatim Avrupa’daki iki elin parmağını geçmeyecek ülkeler haricindeki ülkelerdeki iktidarlar aslında Oligarşiye bağlı. Eğer Oligarşinin işine geliyorsa aynı Japonya’daki LDP (ismi aldatmasın.) gibi ebediyen iktidarda tutulurlar veya işlerine gelecek yeni bir parti bulurlar. Britanya’daki Emek Partisi’nin 1940’lardan sonra kademe kademe ne hale geldiği buna güzel bir örnektir.

  2. Anonim

    • “Eğitim sistemi”; iş dünyasının taleplerine göre dizayn edilmelidir.

    • “12 yıllık zorunlu eğitim”, “6 yıl”a düşürülmeli; fakat “zorunlu” olmamalıdır. (Okumak isteyenler maksimum “6 yıl”lık eğitime dahil olabilmeli ve istedikleri an ayrılabilmelidir, okumak istemeyenler ise eğitim sistemine hiç girmeyebilmelidir.)

    • Şehrin dışına (çeperlerine) taşınacak ve şehir dışında yeni kurulacak fabrikalarda çalışan işçilere maaş ödenmemeli; bunun yerine, devlet “erzak” yardımı yapmalı, işçilerin bu şekilde yaşaması sağlanmalıdır.

    • Şehrin dışındaki (çeperlerindeki) fabrika alanlarının hemen yanına kurulacak “35 metrekarelik prefabrik (‘konteyner’ tipi) konutlar”da işçiler aileleriyle beraber ikâmet etmelidir; böylelikle, hem şehir içlerinde yaşayan insan sayısı azalacağı için ferahlık gelir, hem işçilerin “kirâlık daire” bulma derdi biter.

    • Eğer şehir içlerindeki konutlarda yapılması gereken ufak-tefek tadilat & tamirat işleri var ise; şehrin çeperlerinde tutulan işçiler servis araçları ile getirilip tadilatlar & tamiratlar tamamlanmalı, ve hemen ardından bu işçiler tekrar şehrin çeperlerine gönderilmelidir.

    • Eğer şehir içlerinde gezip-dolaşmak isteyen işçiler olursa; bu işçilerin ellerine cerrahî sondaj iğnesi (enjektörü) ile “mikroçip” yerleştirilmeli, şehre giriş kapılarını kontrol eden muhafızlar bu “mikroçip”leri bir kayıt-gözetim cihazına onaylattıktan sonra işçilere izin vermeli, işçilere sadece “ayda 1 (bir) gün” şehri gezip-dolaşma izni verilmeli ve en geç saat “17.00”da şehri terk edecekleri şekilde “mikroçip”ler programlanmalıdır. Eğer zorluk çıkaran işçiler olursa polisler tarafından yakalanıp şehrin çeperlerine götürülmeli, ve şehre tekrar onaysız bir şekilde giremesinler diye ellerine yerleştirilen mikroçip “6 ay ile 1 yıl” arasında bloklanmalıdır.

    • Eğer ellerine yerleştirilen “mikroçip”i herhangi bir yöntemle (bıçak ve benzeri kesici-delici aletler ile) çıkarıp atan işçiler olursa, bu işçilere hapis cezası verilmelidir.

    • Bu kurallara uyarak yaşayan ve hiç problem çıkarmayan işçiler; bir çift ayakkabı verilerek ödüllendirilmelidir (yılda sadece 1 “bir” kez olmak üzere).
    _____________________

    Bu çözüm önerileri ile ilgili görüşleriniz nedir Gün bey?

  3. Gün Zileli

    🙂

  4. Anonim

    “Türkiye’deki ekonomik kriz”, seçime kadar devam edecek!

    Piyasada nakit para dönmüyor! Çok büyük denecek üreticiler bile, en az 150-180 gün vadeyle “çek” yazmaya uğraşıyor!

    “Tekstil sektörü” bitti! Sadece nakliye masraflarını karşılayabilecek kadar gücü kalan şirketler ve bürokratik süreçleri geçebilen şirketler, fabrikalarını; Mısır’a, Tunus’a, Fas’a, Bangladeş’e ve Tayland’a taşıma derdinde! Çünkü bu ülkelerdeki üretim maliyeti daha ucuz! Türkiye’de üretim yapmak pahalı!

    “Arçelik”, “Vestel” %30 kapasite düşüşü açıkladı! En az “2000 (iki bin) kişi” işten çıkarıldı!

    Büyük balığın küçük balığı yediği, orta direk (orta segment & orta sınıf) diye bir şeyin kalmadığı bir simülasyondayız!

    “Türkiye”ye değil, “Sirkiye”ye hoş geldiniz!

  5. Anonim

    Şu an tam ortasında olduğumuz bu devasa “ekonomik kriz”den, Gün bey kendisinin hiç etkilenmeyeceğini zannetmesin!

    Hem eski kitaplarının, hem ileride yazmayı plânladığı kitapların yayınlanması için anlaşma imzaladığı “Lejand Yayınevi” gibi, “Edebi Şeyler Yayınevi” gibi yayıncılık şirketleri de ekonomik kriz içinde! Bu yayıncılık şirketleri de maliyetlerini karşılayamaz vaziyette! Hem personel çıkarmaya başladılar, hem daha önce anlaşma imzaladıkları yazarların çok büyük bir bölümü ile “fesih” yapmak için kara kara düşünüyorlar!

    Eğer bir yazar popülerse ve kitaplarının satış rakamlarının yüksek olma ihtimâli varsa; o yazarla anlaşmaya devam ediyorlar.

    Eğer bir yazar popüler değilse ve kitaplarının satış rakamları epey düşükse (yükselme ihtimâli de yoksa); o yazarla yollarını ayırıyorlar, ya da “fesih” yapıyorlar.

    Şu an “yayıncılık şirketleri”; kitap satış rakamları yüksek olan, popüler yazarlarla bile anlaşmaya (veya var olan anlaşmalarını devam ettirmeye) hiç hevesli değiller!

    “Ekonomik kriz”in getirdiği yıkım, tahmin edebileceğinizden daha feci!

    Eğer Gün bey; “Bana hiç bi’şey olmaz, benim keyfim yerinde.” diye düşünüyorsa, kendini kandırmasın lütfen!

  6. Pipsqueak

    “Anonim 11 Ekim 2025 at 02:31” gerçek bir faşist devlet kurma partisi önermiş. Bunun tam tersi ve dengeyi sağlayıcı bir anarşist parti kurmaya ne dersiniz?
    Faşistlik sadece tüm dünyayı demokrasi, eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi ninnilerle uyutan liberal-demokratik Batı ülkelerinde artmadı.
    Bildiğiniz gibi, İsrail Gazze’yi bir soykırım şiddet laboratuarı etti, yeni silahlar ve güvenlik teknolojileri için bir test sahası olarak kullandığı gibi uzun zamandır casus yazılımlar, yüz tanıma ve biyometrik veri tabanları, insansız hava araçları, akıllı çitler ve yapay zeka destekli hedefleme sistemleri teknolojik icatlarını Filistinliler üzerinde denedi ve ardından bunları tüm dünyaya ihraç etti.
    Öyle görünüyor ki “Anonim 11 Ekim 2025 at 02:31” böyle şeyleri biliyor, maşallah!, ve hatta etrafı temizlemek için ona bu hırdavatlar verilmiş olabilir. Onun için temkinli olup, çok saygı değer “Anonim 11 Ekim 2025 at 02:31” diye hitap etsem daha iyi olacak. Ama sanırım o daha çok hızla faşistliğe yönelen dünyaya ayak uydurmaya heveslenmiş sıradan bir ayak askeri.
    Ama olsun, o da bir insan ve onu hesaba alıp cevap vermek insanlık borcu.
    Bazı açıklamalar: Sayın ve değerli “Anonim 11 Ekim 2025 at 02:31”, en önemlisi en başta. Faşizm liberalizmin oğludur, işler karıştığında liberaller delikanlı genç oğullarına pislikleri temizleme işi yaptırır, sonra da suçu faşistlere yükleyip eski güzel günlere dönerler.
    Bir ayrıntı daha var. Ne mutlu Türksün ama Osmanlı tarihini bilseydin seni pislik temizleme askeri yapıp etrafa saldırma işine atama yerine daha yüksek, örneğin bahtı karalar arasında faşist ruhlu asker toplama gibi, bir makama yerleşmeyi sağlardın!
    Osmanlı ataları, bozkırlardaki otları çok koca Darwin’in hayat kavgasını kazanmak için de olsa, doğadaki hazır ot yemeyi ancak dolaylı başardılar. Doğadaki hayvanları evcilleştirdiler ve onlara otu yedirip hayvan süt ve etlerini yemek ekonomisi geliştirdiler. Bakın ben de öyle sıradan biri değilim “GEÇİM” yerine “EKONOMİ” lafını kullandım. Üstelik davar sürülerinden çıkıp kurt vb hayvanların eline düşmesini önlemeleri için de, yine doğada hazır bulunan, hayvanları, köpekleri evcilleştirdiler.
    Orta Doğu’ya geldiklerinde çoktan evcilleştirilmiş insan sürüleri bulunca alıştıkları ekonomik sistemi insan sürülerine uyguladılar. Aralarından köpeklik yapacak yeniçerileri seçtiler.
    Yeniçeriler arasında kafası çalışanlar idareci, kafası pek çalışmayanlar asker oldular. Kısacası insan sürüleri, davar sürülerine benzer; yeniçeriler de koruyucu köpeklere.
    Ne yazık, pislik temizleyici asker seçenler bu derin bilgileri “Anonim 11 Ekim 2025 at 02:31” vatandaşından saklamışlar. Yoksa bu sivri zekalı sosyal mühendis mutlaka çok daha yüksek bir makamdan atar tutardı.

  7. Anonim

    Gün abi, anarşistler devlete karşı olduğundan “partiler devleti ele geçirmek isterler” genelleştirmesi kaçınılmaz değil mi?

  8. Pipsqueak

    Sitenin bir ANARŞİST oluşundan Clastres’ın “Devlete Karşı Toplum” kitabının bilindiğini varsaymak, inşallah, hata olmaz.
    Ama artık toplum kalmadı! Yerini okul, televizyon, internet ve internet elektronik gazetecileri, YouTube, Facebook… Kısacası küçük beyinli somut kişileri ele alanlar yerine yapay, soyut, kişiliksizleri ele alan büyük beyinlilerden oluşan saf medya (medya orta, aracı demek) aldı.
    Bu çok önemli bir DEVRİM!
    Büyük beyinli anarşistlerin bu devrime katılıp yeni ve daha iyi bir anarşizme sarılma zamanı geldi. Yıllardır anarşistlik konusunda bilgi birikimi yapmış, fikren ileri görüşlü, fırsatları değerlendirebilen Türkiye anarşistleri var. Kişilik dar çerçevesinden çıkıp yeni bir elektronik toplum varlığını kabul etmek gerekir. Hatta bu elektronik toplum en son ruhanilik, her an her yerde hazır ve nazır laik bir Tanrının müminlerinden oluşur: Televizyon, İnternet, İnternet büyük beyinli elektronik gazete köşe yorumcuları, YouTube da videolarla yeni topluma erişme, Facebook ve benzeri elektronik sohbetlere katılanlar…
    Aşırı ya da ılımlı aşırı “İktidar Partisi, Muhalefet Partisi, Parazit Partisi…” sağ partilerine karşı “Devlete Karşı Anarşizm” partisi kurup, devletin kendisini ele geçirmek ve ardından devleti fesih etmeyi amaç edinen bir Anarşist Partisi kurma zamanı geldi.
    Tamamıyla eskimiş bir anarşizm anlayışına sadık kalmak ilerici anarşistleri kendi kendileriyle çelişkiye düşürmekte.
    Bu sitede, her şeyin alış-veriş-pazarlama-reklam olduğu dünyada doğmuş büyümüş büyük beyinliler “ilkelliğe dönelim” reklamımın saçmalığına işaret edici yanıtlarda bulundular. Uyarılarında sonsuz bir hak payı var. Daima ileriye yönelmeli, eski düşünceler daima bir köstek, el kol bağlama, ayaklara zincir takmadır.

  9. İktidarlar, Muhalefetler, Parazitler

    İslamcılık ile Kemalizm
    Birbirlerine alternatif değiller;
    Çatışan ama aynı zamanda birbirini besleyen karşıtlardır;
    Biri biterse
    Diğeri de biter!
    Bu nedenle,
    Kritik zamanlarda (özellikle Kürdlerin ulusal hakları söz konusu olduğunda)
    Tereddütsüz güç birliği yaparlar:

    “Ümmet bütünlüğünü bozmada Kürt Milliyetçiliği bir araç olarak kullanılıyor”
    https://dogruhaber.com.tr/yazar-muhammed-sakir-kurt-milliyetciligi-bir-arac-olarak-kullaniliyor

  10. Pipsqueak

    Bir anarşist partisi gerek.
    Sitenin bir ANARŞİST olduşundan Clastres’ın “Devlete Karşı Toplum” kitabının bilindiğini varsaymak, inşallah, hata olmaz.
    Ama artık toplum kalmadı! Yerini okul, televizyon, internet ve internet elektronik gazetecileri, YouTube, Facebook… Kısacası küçük beyinli somut kişileri ele alanların yerine yapay, soyut, kişiliksizleri ele alan büyük beyinlilerden oluşan saf medya (medya orta, aracı demek) aldı.
    Bu çok önemli bir DEVRİM!
    Büyük beyinli anarşistlerin bu devrime katılıp yeni ve daha iyi bir anarşizme sarılma zamanı geldi. Yıllardır anarşistlik konusunda bilgi birikimi yapmış, fikren ileri görüşlü, fırsatları değerlendirebilen Türkiye anarşistleri var. Kişilik dar çerçevesinden çıkıp yeni bir elektronik toplum varlığını kabul etmek gerekir. Hatta bu elektronik toplum en son laik ruhaniliği içerir, her an her yerde hazır ve nazır laik bir Tanrının müminlerinden oluşur: Televizyon, İnternet, İnternet büyük beyinli elektronik gazete köşe yorumcuları, YouTube da videolarla yeni topluma erişme, Facebook ve benzeri elektronik sohbetlere katılanlar…
    Aşırı ya da ılımlı aşırı “İktidar Partisi, Muhalefet Partisi, Parazit Partisi…” sağ partilerine karşı “Devlete Karşı Anarşizm” partisi kurup, devletin kendisini ele geçirmek ve ardından devleti fesh etmeyi amaç edinen bir Anarşist Partisi kurma zamanı geldi.
    Tamamıyla eskimiş bir anarşizm anlayışına sadık kalmak ilerici anarşistleri kendi kendileriyle çelişkiye düşürmekte.
    Bu sitede, her şeyin alış-veriş-pazarlama-reklam olduğu dünyada doğmuş büyümüş büyük beyinliler “ilkelliğe dönelim” reklamımın saçmalığına işaret edici yanıtlarda bulundular. Uyarılarında sonsuz bir hak payı var. Daima ileriye yönelmeli, eski düşünceler daima bir köstek, el kol bağlama, ayaklara zincir takmadır.

  11. Anonim

    Sayın “Anonim 13 Ekim 2025 at 11:50”
    Türkiye’de ekonomik krizin seçime kadar devam edeceği, önemli üretim sektörlerin zengin ülkeler gibi işçiliğin ucuz olduğu yerlere taşınma olasılığı, emekçilerin işten çıkarılmaları, bu sitede sürekli yorum yapan orta sınıfların yok olmaya mahkum oluşu gibi endişeye düşürücü haberleri bir anarşist sitede duyurduğunuz için teşekkürler.
    İnşallah sadece simülasyondur ve simülasyon olmaya devam eder! İnşallah sirktir ve sirk kalır! Eğer gerçekleşirse, ya Sayın “Anonim 11 Ekim 2025 at 02:31” arkadaşın düzeni ya da anarşi.

  12. Gün Zileli

    evet.

  13. Pipsqueak

    Son zamanlarda dünyayı pislik çıkaran/eden insanlardan arınma çok arttı: ABD, AB Devletleri, İsrail, Çin, Hindistan vb. Bunlar başta Veri Tabanı-Yapay Zeka ve benzeri son teknolojik gelişmeleri kullanmaktalar. Bilmem söylemeye gerek var mı, bu faaliyetten yararlanan şirketlerin sonsuz büyük beyinli milyarder kurucu-sahipleri zevkten dört köşe olmaktalar.
    Tabii hemen sosyal alanda sonsuz büyük beyinliler bu trene atlar politik, sosyolojik, biyolojik, ekonomik, filozofik, epsetemolojik, historik, etik… analizlerini yapar ve medya araçlarıyla etrafa yayarlar.
    Kendim genellikle bunları okumaktan kaçınırım. Fakat bu sonsuz tehlikeli aletlerin insanlıktan çoktan ve tamamıyla kopan iğrenç ruhluların elinde olması ve insan ile doğayı gittikçe kendilerine benzetmeleri karşısında tek tesellim “b*k aynı b*k, sinek değişmiş” atasözünü hatırlamak oluyor.
    Bu sitede bu adiliği sosyal bilgi maskesi takıp anlatanlar olması beni şaşırtmadı ama üzdü.
    İlki, dünyayı pislik eden/çıkaran insanlardan arınma algoritması ileri süren “Anonim 11 Ekim 2025 at 02:31”
    İkincisi, bir zamanlar insanın doğasına içsel bilinçaltı pisliğini b*k gibi çok üretilmişleri tüketimle arındırma reklamcısı peygamberinin müritleri olanlar. Bunlar şimdi Trump’ın bir elinde artık işe yaramayan seks maslahatı- tüm hayata son verecek atom bombaları, diğer elinde artık tüm dünyanın kölesi olduğu para ile etrafı korkutmasına katılmışlar. Ne yazık, bunlar şimdi de bu konuda öğrendiklerini, özellikle Televizyon-İnternet-Akıllı Telefon sayesinde HER ŞEYİ bilenlerin artışıyla, her b*kunda boncuk bulmuşun kullandığı üstünlük sağlama çabası-laf ebeliğine dökmekteler.
    Bunlar sadece kolonilerde katledilenlerin sayısını bilseler bile bu sapıklıktan, belki, vazgeçerler. Teknolojik ve diğer kısıtlamalar eski savaşlarda (MÖ ve MS demek istiyorum) hesaba katılır düzeltilir/zamana uygun kılınırsa (bir örnek, Kızıl Ordu 30 milyonu aşan askerden oluştu) belki bu “en son en iyi” inancıyla hoplayıp zıplayan bilgi cambazları biraz yavaşlarlar.

  14. Organikçi

    Reçete organik tarımda. Teknoloji doğa ananın dinlenmesi için bir süre kısıtlanmalıdır.

  15. Anonim

    “Organik tarım”ı yapabilmek; ancak ve ancak parası bol olan sınıflar için geçerli! Yani, “zengin oyuncağı”!

    500 yıl önce üretilen “organik” domates ile, 2025’de (bugün) üretilen “organik” domates; aynı mahsûl değil!

    Bugünün (2025) fakirleri; toksik hammadeler kullanılarak üretilmiş, içinde binbir çeşit sentetik maddenin olduğu tarım ürünlerini tüketmek zorunda! Çünkü fakirlerin, “organik” domates alacak kadar parası yok!

    Bugünün (2025) zenginleri ise; hem “yoga” yaparak spiritüel olarak ruhlarını temiz tutabilirler, hem bahçelerinde “organik” domates yetiştirip bunları yiyerek vücutlarını temiz tutabilirler!

    Parası bol olanlar; “her şey”i yer ve içer!

    Parası olmayanlar; “hiçbir şey” yiyemez ve içemez! Zıkkım hariç!

    Bu çağ, “bolluk çağı”!

    Ahhhhh “Marcel Mauss” ahhhhh…

    “Potlaç (potlatch)”; müzelerde sergilenen bir hatıra olarak unutuldu gitti…

  16. Organikçi

    Anonim
    17 Ekim 2025 at 12:17 çok isabetli yere parmak bastın katılıyorum. 💯

  17. Pipsqueak

    Sayın Organikçi,
    Yeni düzende kısıtlanacak teknoloji çeşitleri ve doğa ananın dinlenme süresini kim üstlenecek, kim saptayacak, kim uygulayacak, kim yönetecek, kim denetleyecek?
    Devlet-Sanayi-Banka’nın ayıp donu gökyüzü tanrısı mı, yoksa asıl yeryüzü tanrısı olan iğrenç Devlet-Sanayi-Banka mı? Bu yeni düzen yine her dalda faydalı enayi dalkavuk uzmanların çirkin Devlet-Sanayi-Banka’ya verecekleri akılların becerisi ile mi gerçekleşecek?
    Hele o çok büyük beyinli bilim adam ve kadınlarının tanrısı olan etkinlik devreye girer de “7 milyarı organik tarımla doyurmak olacak iş mi Allah aşkına, akıl var mantık var!” derse ne olacak? Yeni düzene cici bici adlar verilip eski tas eski hamama mı dönülecek?
    Benim bu sivri zekalı bilim adam-kadınına cevabım: Hemen akıllı telefonunu TikTakTokçulara ya da İnternet sosyal medya tiryakilerine bildir, senin gibileri topla, bir parti kur, Devleti ele geçir, 7 milyarı yalanlarla doyur!
    Çok daha önemli olan bir soru var: Mezopotamya’da dünyayı ilk viraneye çeviren tarımcılık ile bahçecilik arasındaki fark biliniyor mu?
    Bir yanda nereye baksan gözün alabileceği kadar aynı olan bir manzara ve tarım arazisi şefi Ensi (Vikipedia’ya bak ve Fabrikayı Düşün); diğer yanda kelebek, arı, kuş, vızıldayan böcekler ve rengarenk çiçekler.
    Bizim dünyamız Mezopotamya’da doğdu.
    Diğer çok önemli bir soru daha var: Bu doğan dünyayı kimler inşa etti? Sahtekar medya ve kitap yalanlarında bu rezilliğin sorumlusu daima “insanlar”!
    Devrimci mevrimci olmayan ama beğendiğim tarihçi Toynbee bile 1976’da bu acı durumu gördü ama konuya değindiği kitabına “Ana Toprak ve İnsanlık” adını taktı.
    Daima yaltakçılık eden tüm çok büyük beyinliler bilerek/severek veya bilmeyerek hemen bana cevap yetiştirirler: Çin’de b*k gibi üretilen donları giymek istemiyorsan vahşiler gibi çıplak gez!
    Not: Sarışın mavi gözlü olmakta ABD’yi bile geçip çirkin ruhlu ABD’yi çıldırtan Çin bu yola Mao ile “Biz 3 bin yıldır boyun eğmeye alışmış Çinliler büyüyünce sarışın mavi gözlü Amerikalı olmak istiyoruz” marşı söyleyerek girdiler. Zaten başka bir yol bile artık yok! Sadece sağ/sol devrimci zırvalamalar var.
    Ama hala bazı TikTakTok, sosyal medya, YouTube, Yapay Zeka-Veri Tabanı gibi vızıltı yerleri dışında kalmış insanlardan gelen sesler var.
    9 Ekim 25 tarihli bir haber:
    “Bir asırdan fazla süredir toprak altında gömülü olan yaratıklar, Toronto sahilinde yeniden canlandı.
    Kıyı sulak alanlarını restore etme projesi, tohumlar ve bitki artıkları, su pireleri, solucanlar, larvalar ve planktonlar gibi çok sayıda canlı türünün şaşırtıcı keşiflerine yol açtı”
    Nasıl olmuşsa canavar dolu dünyamıza kaymış insan fosilleri yerliler bu varlıklara toprak mühendisleri derler. Bizde ise yaltakçı doğmuş bilimciler, tıpkı sağlık konularında olduğu gibi, bu varlıklara kimsenin telaffuz bile edemeyeceği adlar vermek için Antik Grek ve Latin sözlüklere koştururlar!
    Farkları vurgulayacak diğerleri:
    – Kısa bir süre önce Afrikalı bir kadından:
    “Beyazlar bize tarım yapın diyorlar. Ama etraf fazlasıyla yiyecek dolu. Yeteri kadarını topluyor geri kalanları hayvanlara bırakıyoruz.”
    – Aynı kıtadan benzeri bir canı yanmışın Batılıların suratlarına tükürmesi:
    “Beyazlar geldiğinde toprak bizim, İncil onlarındı. Şimdi toprak onların, İncil bizim.”
    – İki yüz yıl önce Kaliforniya’dan bir ses:
    “Beyazlar tarım yapın diyorlar. Doğa Anamı kazınca onu incitecek, kemiklerini kıracağım. Ölüp ona kavuştuğumda O bana ne diyecek?”
    Son söz:
    Sadece az sayıda baş belalarını sıralarsam: Toprak ve su, mikro plastik, sayısız dünya sonuna kadar var olacak zehirli maddeler, atom bombası deneylerinden etrafa yayılan radyasyon vb dolu. Dahiler organik tarım için başka bir gezegen arıyor, enayilere de sayısız “problem varsa çözüm var” uyku hapları dağıtıyorlar.

  18. Pipsqueak

    Sayın “İktidarlar, Muhalefetler, Parazitler 15 Ekim 2025”
    Yazınız o kadar harika ki kafamda göbek atmaya başlayan tilkilerin gürültüsüne dayanamayıp temel hislerinize tamamıyla katıldığım halde tilki gürültülerini aktarmak istedim.
    Ulusçuluk 18-19’ncu yüzyıllarda Avrupa’da başladı ve oradan, “ya yüz ya bat” savaş narası ile tüm dünyaya yayıldı. Günümüz en üstün ırkı sarışın mavi gözlüler ile en alçak ırkları, rivayetlere göre, 300 bin yıl önce akıllı akıllı olup Afrika’dan çıkmış ve ulusal sınır falan filan tanımadan tüm dünyaya yayılmışlar. Hatta bu çok ilkel ama çok akıllı akıllılar biyolojik sınırlar bile tanımadan kapkaralıktan süper ırk sarışın mavi gözlü Avrupalılar olmuşlar. Şimdi bile kendi ve çoluk çocuklarının hayatlarını göze alıp uluslarından kaçıp başka uluslara gidenler var. Tabii hemen bunu öcüleştirerek yararlanan alçakların en alçağı tertemiz uluslar ve bu ulusların başını çeken alçaklar alçağı liderler var: Çin, Hindistan, ABD, AB, gerçi nereye baksan azınlıkların kanını emen vampirler dolu.
    Biraz da ulusalcılık kelimesi. Çıkış yerine bakalım: O üstün ülkelerde adı nasyonalizm. Bu kelime doğuş yerine gönderme yapar. Benim hayatım yurt dışında geçti ve insanların bağlı kaldıkları doğduğu yer değil dilleri. Avrupa fırlama piçlerine bakın: Amerika, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve bazı ufaklıklar. Ortaklık? DİL!
    Not: Hatta bence insanı en derinde tanımlayan KÜLTÜR de nesilden nesle DİL ile geçer! Üstelik eğer çok sayıda dillerde dile “ana dil” denmesinden yola çıkarsak, büyük beyinli alçakların insanlar arasında fitne yaymalarında en büyük YALAN “kültür annelerin değil” kendilerine şükür varlığını sürdüğü beyinlere işlenir. Bu da alçakların öldürme makinesini yağlayan genç erkekler olduğunu saklayan ayıp donu.
    Benim artık nakarat olmuş ulusalcılık basmakalıp tanımım: Ulusçuluk enayi ile dolandırıcıyı kardeş etme dolandırıcılığı.
    Tabii, fırsat bu fırsat, nasyonalizm yolunu tutanların başını çeken çok çok büyük beyinliler miraslarına kondukları sürüleri sınırlar içinde tutmak zorundalar.
    Bence nasıl “İslamcılık ile Kemalizm” çatışır ve birbirini beslerse, Türk ulusalcılığı Kemalizm ve Kürt ulusalcılığı çatışır ve birbirini besler.
    Bu dediklerime rağmen size tüm varlığımla katılıyorum. Ezilenlerin tarafını tutmayanlar ezen alçaklar kadar alçaktır.

  19. Anonim

    Merhaba Gün bey,

    Tarihçiler “Onur İşçi” ve “Samuel J. Hirst”in beraber yazdığı:

    “Kızıl Yıldız: Sovyetler Birliği Tarihi”

    Kronik Kitap’tan yayınlandı.

    Eğer kitabı incelemek isterseniz:

    https://kronikkitap.com/kitap/kizil-yildiz/

    https://www.kitapyurdu.com/kitap/kizil-yildiz-sovyetler-birligi-tarihi/733932.html

  20. Natocu Muhalefet Partisi

    NATO’culuğun da bu kadarı! CHP’li Çakırözer NATO’yu İran’a saldırmaya teşvik ediyor!

    https://gercekgazetesi1.net/politika/v2_natoculugun-da-bu-kadari-chpli-cakirozer-natoyu-irana-saldirmaya-tesvik-ediyor

  21. Pip

    Tekrar Sayın “İktidarlar, Muhalefetler, Parazitler 15 Ekim 2025”
    Yazınız Pandora kutusu açtı. Çok soyut ifade edersem “karşıtlar aynıdır veya karşıtlar bir birlerinden ayrılamazlar veya kavram ancak karşıtı ile anlam kazanır”.
    Beni derdim: İYİ/KÖTÜ’YÜ birbirinden ayırma dünyanın en büyük dolandırıcıları olan SARAY MENSUPLARININ enayi avcılığında kullandıkları bir iddiadır! Bu doğuştan düzenbazların eski dayanağı DİN/MESİH, yeni dayanağı LAİKLİK/”-İZM” ideolojileri.
    Çok sevdiğim Cennet/Cehennem Evliliği şiirini yazan şair mürşidi için “cenneti çok iyi tanıyor ama cehennem bilgisi dedikodu ve kulak dolgunluğu” der.
    Bu ayırma üçkâğıtçılığına uzman bilim adam-kadınlar da katılır. Bilim gözlemle başlarmış ama güneş hem hayat sağlar hem öldürür, ölümsüz hayat olasılığı vb milyarlarca örnekler nedense paranın kapattığı gözlerden kaçar.
    En üstün Batı süper ırklarına göre 300 bin yıl önce akıllı akıllı insanlar sarışın mavi gözlü ve tabii bolluğa kavuşmak için Afrika’dan çıkarlarr. Ama 300 bin yıllık anarşi hemen unutulur ve yerini İYİYİ KÖTÜDEN ayırabilecek sarışın mavi gözlü SARAY mensupları ve yaltakçılarının son 10 bin yılı alır.
    Bu sitede akıllı telefonu ya da diğer medya aracı ile Yapay Zeka-Veri Tabanının cahilleştirdiği biri 300 bin yıllık anarşiyi dile getiren, “NE İNANÇ, NE YASA, NE DE KRAL var” yazımdan gocunur. Bu halis ne mutlu Türk olan “Ferman Padişahın, Dağlar Bizimdir” türküsünü bile duymamış. Sanırım sadece son moda olan TikTakTok-YouTube vb medya muhabbet tellallarının 60’larda “f*ck müzik” adını taktığımız müzik dinler. Enformasyonunu eski beyin yıkama fabrikaları televizyon-okul yerine artık cebinde gezdirdiği Yapay Zeka-Veri Tabanının pompaladığı Akıllı Telefonundan alan, ne insan tarihi ne de hayvan tarihini bilir, hatta ne de canlılar tarihini bilir. Cahilliği o kadar bariz ki, bir ANARŞİ SİTESİNDE olduğunun bile farkında değil. Daha da doğrusu, cahilliğin yarattığı karanlık dünyada yaşadığından her şey aynı olur. Fakat kendisi gibi kara cahil ilk anarşistler de kendilerine KAOS adı takıp sadece cahilliklerini sergilediler. Cahillik o kadar yaygın ki eklemek zorundayım: KAOS her şey aynı demektir.
    İşte cahillik cennettir uzun havaları:
    “Anonim 22 Eylül 2025 at 15:40
    “Amerikalara ilk varanlardan bir haber: Burada “NE İNANÇ, NE YASA, NE DE KRAL (“Ni foi, ni loi, ni roi”) var.”
    HAYVANLAR ÂLEMİNDE DE ÖYLE.
    So what? ”
    Dolandırıcıların ne kadar başarılı oldukları artık su götürmez oldu!
    En iyisi, bulutlar arasından yeryüzüne ineyim. Bugün gördüğüm iki yazı:
    1. Hamas, İsrail saldırılarının ardından enkaz altında kalan cesetleri aramak için yardım ve AĞIR İŞ MAKİNELERİ talep ediyor.
    Her deliklerinden para akan MÜSLÜMAN Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin’i harabeye çeviren Batı’nın cin gibi mühendislerine şükür, paralarıyla nihayet gerçekten Allah’a kavuşmak için Babil Kuleleri yaptırmaya, silah ve AĞIR İŞ MAKİNELERİ almaya harcıyorlar. Doğal ki kafirler Saray’ın becerdiği piramitlerden ilham alıp sahte tanrıya ulaşamadılar. Ama inşallah bu halis Müslümanlar BATI AĞIR İŞ MAKİNELERİ ile GERÇEK ALLAH’A erişirler. Amin!
    2. Müslüman mıyız, Müjrim miyiz?
    Nefret nasıl Hindistan’ın günlük eğlencesi haline geldi? MÜSLÜMANLARA yönelik şiddet kamuoyunun gözü önünde bir gösteriye dönüşürken, HINDISTAN’IN ÇOĞUNLUKÇU SİYASETİ nefreti eğlenceye, sessizliği ise suç ortaklığına dönüştürdü.
    Not: Urduca ve Arapça sözcük Mujrim suçlu demektir.
    Sanırım ya da umarım yukarıdaki iki haberde iyi ve kötüyü ancak üçkağıtçıların üçkağıtçısı politikacılar işlerine gelecek bir şekilde ayırabilirler.

  22. Gün Zileli

    henüz alamadım.

  23. Geveze Muhalefetler

    Bu geveze neden doğada taptığı ilkellerle birlikte değil de küfrettiği bu sitede, hala cevap veremiyor!

  24. Sözde İlkel Özde Medeni Muhalefetler

    İlkelcilik oynadığı halde ilkel bir hayat sürmeyen biri, namusçuluk oynayan bir genelev patronuna benzer.

    Ya da, bu örneği kaba bulduysanız, “hayırseverlik” yapan TÜSİAD üyesi bir işadamına.

  25. Zıtların Birliği

    İlkellik ile Medeniyet
    Birbirlerine alternatif değiller;
    Çatışan ama aynı zamanda birbirini besleyen karşıtlardır;
    Biri biterse
    Diğeri de biter!

  26. Anonim

    White Man’s brutal oppression and occupation ended my tribe’s lifestyle

    … of brutally oppressing other tribes and occupying their land:

    https://ifunny.co/picture/white-man-s-brutal-oppression-and-occupation-ended-my-tribe-hwY1TgvDC

  27. Yarı-Medeni ağalardan habersiz cahiller

    Sanki dünyada “katıksız ilkeller” ve “katıksız medeniler”den başka kimse yokmuş gibi düşünüyor bazı zavallılar.

    Örneğin, Ertuğrul Gazi’nin Söğüt’te kışlayıp Domaniç’te yaylayan Kayı aşireti öyle “medeni” falan değildir ama “ilkel” hiç değildir.

    Kışın Yemen’e, yazın Şam’a giden Ebu Talib gibi Kureyşli kervan tüccarları da öyle.

    O kadar geriye gitmeye de gerek yok.

    Kemalistler’in katlettiği Dersimliler, onlar kadar “medeni” olmasalar da, Amazon’daki ilkellerden fersah fersah ileridedirler.

    At gözlüklü ilkelcilerde böyle nüansları anlayacak birikim yok tabii.

    Onlara kalsa, “Kahrolsun Dersimli ağalara karşı eşitlikçi Amazonlar!” diye bağırmamız gerekir.

  28. Anonim

    Kızılderililer “ilerlemeci”ymiş:

    “Native Americans often hunted animals into extinction. Among those that disappeared due to Native American over-hunting are the woolly mammoth, saber-toothed tiger, giant sloth, giant beaver, camel, horse, two-toed horse and dire wolf, according to environmental writer Alston Chase.”

  29. Anonim

    RTÜK; “Çeşitli basın & yayın kuruluşlarında (“blog” yazıları, “websiteleri” dahil) açıklamalar yapan, bu açıklamalarında ‘karamsar ifadeler’ kullanan kişilere müdahale edeceklerini” duyurdu:

    https://x.com/ebekirsahin/status/1979492971130093971?s=46

    Gün Zileli, Türkiye’nin gidişatı ile ilgili sürekli ama sürekli “karamsar ifadeler” kullanıyor.

    Gün Zileli’ye de “müdahale” edecekler mi?

  30. Anonim

    Şu “İlkellik Mirası” Meselesi…

    “Kızılderililerin, Aborjinlerin, Maorilerin, Afrika Pigmelerinin mirasçısı olduklarını” söylemişti İlkelciler. Düzenledikleri “Primitivizm 2025” seminerlerinde ise, en önde gelen konulardan biri, “Anarşizm-Marksizm” bağlantısıydı. Ben de bu bağlantıya önem veriyordum ama Primitivizm-Anarşizm bağlantısı birbirinden kopartıldığında Anarşizm-Marksizm bağlantısı tüm ciddiyetini kaybediyordu. Çünkü, eğer Anarşizm ve Troçkizm arasında benzerlik varsa, Primitivizm ve Anarşizm arasında, benzerliğin ötesinde doğrudan ve kesintisiz bir devamlılık vardı. İlkelcilik, Anarşizm’in de, Marksizm’in de mirasçısıydı.

    İşte Pipsqueak’in övünerek sahip çıktığı miras budur. Doğru, siyasi akımlar ve partiler belli miraslara dayanırlar, dolayısıyla bunların hepsinin mirasyedi olduğunu söyleyebiliriz. Evet ama ortada yenecek bir miras kalmış mıdır? Buna sermayeden yemek demek daha doğru olmaz mı? Aynı Troçkistlerin bugünkü durumu gibi. Eğer görmediyseniz Zileli’nin “Şu Lenin ve Troçki Mirası Meselesi…” yazısına bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. İflas, tam bir iflas!

    https://ecotopianetwork.wordpress.com/2011/05/24/su-lenin-ve-trocki-mirasi-meselesi…-gun-zileli/

  31. Pipsqueak

    Eğer tüm dünya Trump, Putin, Xi Jinping, Modi ve pipsqueak ufaklıkların mirasına konduğu ve bir türlü kusursuz olmayan düzenin faşizm, otoriteryanizm ve totalitarizm ile kusursuz etme yoluna girdi. Çoktan bu yolu almış olan Türkiye ve özellikle okul-medya- kısa/öz mesajlarla beslenmiş, halinden memnun, gittikçe büyüyen bir orta sınıf entelijansiyası bu trene hemen atlamış.
    – Kısa ve özcü “Anonim 19 Ekim 2025”
    “Beyond Geography: the Western Spirit Against the Wilderness” (Coğrafya Ötesi: Vahşi Doğaya Karşı Batı Ruhu) yazan Frederick Turner aynı zamanda Kızılderililer ile ilgili “Kuzey Amerika Yerlisi” antolojisi dahil çok sayıda kitaplar yazdı.
    “Coğrafya Ötesi: Vahşi Doğaya Karşı Batı Ruhu” benzerini az/özcü kara cahillerin tanımayacağı Nikolay Berdyayev söyledi:
    “Dünya” dediğimiz şey varlıkların, yalnızca insanların değil, hayvanların, bitkilerin, hatta minerallerin ve yıldızların da köleleştirilmesidir. Kölelik durumundan ve başkalarını köleleştirme eğiliminden kurtulan kişinin yok etmesi gereken işte bu ‘dünyadır’.
    Her zaman sizler gibi kurtarıcı arayan başta Amerika/Batı hödükleri (tabii Amerika/Batı gibi hemen kuyruğuna giren Marksist ve komünist devrimler ve sizler de dahil) nihayet kırımdan geçirdikleri Kızılderililerde yeni bir kurtarıcı Konfüçyüs, Buda, Yeşaya Musa, İsa, Muhammed buldular.
    Bak Turner senin gibi konuyu bile bilmeden son faşizm, otoriteryanizm ve totalitarizm ile kusursuzluk arayanlara ne der: “Kızılderilileri sulhsever, doğa sever, insan sever gibi görenler onların insan olduklarını inkar ederler”
    Siz ve benzerleriniz için kolunuzu kaldırarak selamlayacağınız yeni bir Hitler vb daha az ve öz olur.

  32. Pipsqueak

    Bu sitede en çok tuhafıma gidenleri başlangıçta yazmayı seçtim.
    Tarihte ilk ve tek bir defa sosyal devrim oldu: Bilek gücüne dayanan kovboyların yerini ticarete dayanan burjuvalar aldı. Burjuvalar din ve ruhaniliğin yarattığı, melek, cin, peri, şeytan, gizem, gökyüzü vb benzeri dolu dünya yerine (hatta bu 11’nci yüzyılda halihazırda başladı) bilim akıl, doğa, laiklik, insanı merkez alma (hümanizm) temelleri attı ve korudu. Gerçi bu burjuvalar, yerlerini alan, bu sitede dolup taşan ve bolluktan başka hiç bir şeye inanmayan orta sınıflıları görünce intihar ettiler ama o başka bir konu.
    Sonra gelen ve Marksizm bayrağı taşıyanların devrimi bunun bir uzantısıydı. Varılan sonuçlarda, uzatmamak için bilimsel-teknolojik-milliyetçilik vb gelişme katkılarını bir yana bırakacağım, egemen olan kapitalizmdi. Sovyet Rusya, Çin ve diğer Marksist ayıp donu taşıyanların Batı’dan farkı Kapitali büyük bir ölçüde Devletin elinde tutması.
    Bu site hem Marksizm hem de Sovyet Rusya vb Marksizm adı altında kurulan rejimlerden hayal kırıklığına uğramasına rağmen devrimden vazgeçmeyen anarşist/anarşistler sitesi.
    Beni sonsuz şaşırtan bu sitede yorumlarda bulunanlar ne Marks’ın çıkış noktasını ne de hatta Komünizm kelimesindeki “komün”ün ilkel toplumlara gönderme yaptığını bile bilmeyenlerin utanmadan devrim konusunda bile kara cahil olduklarını, deve kuşu misali, ilkelciliğe saldırmakla açığa vurmaları.
    Bu hödüklerin diğer sonsuz gülünç iki gafleti var.
    1. İlkelleri inceleme medeniyetin ve özellikle ilk burjuva sosyal devrimin vaat ettiğini başaramaması yol açtı. Medeni yaşamın doğayı geri dönmenin imkansız gibi görünen bir harabeye çevirmesi ve nükleer bir savaşla dünyanın sonu gelme olasılığı başlangıçtı.
    2. Bu hödüklerin şapşallığı o kadar sonsuz ki, eğer ilkelliği çalışanlar ilkelliğe dönmeyi gerçekten savunuyorsa, günümüz dünyasının gelecekte herkesin mutlu, insan sever, hayvan sever, karnı tok, tüm ihtiyaçları ve özellikle çok sayıda saldırganlığa yol açan seks isteğine hemen kavuşmayı (Chinese Sex Toys?) temin eden… sonsuza dek cennet hayalleri dolu bir geleceği gerçekten savunanlar daha mı az kaçık? Peki, ütopi?
    Yahu utanın be! İlkelcilik sadece ilkelcilerle başlamadı. İsteyen varsa bende bu konuda sayısız kitap adı var. En azından “ekolojistler” de bunlar arasında.
    “Geveze Muhalefetler 19 Ekim 25″, Sözde İlkel Özde Medeni Muhalefetler 19 Ekim 25”, “Anonim 19 Ekim 25”, “Anonim 19 Ekim 25”, “Anonim 20 Ekim 20” vb benzeri bu konuda sonsuz cahillerin kısa listesi.
    Ama bütün bu sözlü saldırıma kıyasla beni asıl tiksindiren ya kendisi ispiyoncu ya da açıkça gözdağı vermeyle görevli Devlet kabadayısı “Anonim 20 Ekim 25″
    Faşist ruhlu Trump her yerde faşist ruhlulara cesaret vermeye devam ediyor. Tabii çok büyük bir çoğunluğunun ruhunda katillik ve kıyım olan Amerika toplumundan çıkan Trump bunu yapması beni asla şaşırtmaz ama tüm diğer faşist ruhlu dünya liderleri gibi herif çok güçlü ve tüm dünya liderleri açıkça herifin k*çını yalamakta.
    En son örnek: İsveç Nobel Komitesi, Barış Ödülü’nü Venezuelalı Maria Corina Machado’ya vererek, Trump’ın güç ve müdahale vizyonunu fiilen ‘barış’ olarak taçlandırdı.
    Anonim 20 Ekim 2025 (at 10:28)’in “karamsar ifadeler” lafı, yukarıdaki ‘barış” lafının aynısı.

  33. Pipsqueak

    Koyun can derdinde, kasap et derdinde.
    İlkeller mide boşluğu derdinde, Medeniler beyin boşluğu derdinde.
    İlkeller CAN derdinde, Saray ve yaltakçılarının DEMOKRASİ ambalajıyla sattığı zorunlu dünyada yaşayan ölü Medeniler KURTULUŞ derdinde.
    Konu hakkında bilgileri eksi sonsuzdan az Televizyon-Medya-Futbol Maçlarında takım tutma ile beslenenlerin boşalmalarına neden oldum. Bunlar oyun zevkinin seyircilikte değil, oynamada olduğunu bilmezler. Oynayan hayvanlarla çocuklara bile televizyon seyreder gibi alık alık bakmışlar.
    Medeniyet aşıkları! Öğrenin insan olun, liderleriniz gibi Batı taklitçisi robot olmayın! Ama çoktan herkese yer var ve herkes kendi yerinde köleliğini özgürce seçmiş olduğunuz çok belli. Bana karşı saldırılarda tıpkı politikada ve futbol maçlarında olduğu gibi vekaleten boşalmışsınız.
    Şimdi de sizlerin bu konuda cahilliğinizin dibi olmayan bir kuyu olduğunu gösterecek binlerce örneklerden biri: Bir antropolog araştırma yaptığı bir ilkel toplumda ortaya çıkan bir sorunun yarattığı tartışma, bağırıp çağırma, suçlamalara şahit olur. Tartışma sona erer ve kalabalık dağılır. Antropolog bana saldıranlara kıyasla sonsuz daha bilgili olduğu halde, yiyecek karşılığı köle olan medenilerde olduğu gibi oylama bekler. Ne oylama ne de medeni köleler gibi oylamayı kendi yerlerine seçtikleri muhabbet tellalların oylaması var! Antropolog şaşırır.
    Sonradan öğrenir: Herkes varılan son kararı bilir!
    Bu sitede son zamanların en büyük kurtuluş peygamberi Marks hakkında bile sonsuz cahiller oluşu zamanımıza egemen nihilizmini şahane simgeler. Marks’a göre MEDENİLER ARASINDA PİSLİK İŞ BÖLÜMÜ İLE BAŞLADI! Bunu bile bilmeyen köle ruhlu cahil hödüklerin sol devrimci anarşist sitesinde olması günümüzde nihilizmin ne kadar güçlü olduğunu gösterir.
    Aşağıdaki tek tek cevaplarım “-” ile başlar.
    – En çirkin örnek ” Anonim 19 Ekim 2025 at 14:01″: Bu iğrenç ruhlu, hiçliğini günümüzde en büyük endüstri olan eğlence sitesinde seyircilikle harcar.
    Not: Bu röntgenci, 1920″lerde başlayan Marksist Frankfurt Okulu Kültür Endüstrisi eleştirilerini ne duymuş ne de duymak ister.

    – “Yarı-Medeni ağalardan habersiz cahiller, 19 Ekim 2025 at 16:23”, günümüz dünya ağalarından korkan bir yaltakçı.
    Bak korkmayan ibn Khaldun (132-1406) ne der?
    “Vahşilik göçebe çobanların doğalarında ve onlar için büyük bir mutluluk kaynağıdır. Çünkü iktidar altında olmama ve önderlere boyun eğmeme demektir. Bu doğal nitelikleri, medeniyetin zıttı, medeniyetin antitezidir.”
    Ne yazık, akıllı telefonuna yapışıp TikTakTok müzik ve seks ile beslenmiş bu zavallı “Dağlar bizim, Ferman Sultanın” türküsünü bile bilmiyor.
    Git ona “evet ama Ertuğrul Gazi’ye seve seve köle olanlar da var” vaazları ver ki yüce tarihçi ibn Khaldun aslında kendi köleliğini doğal bulduğunu görsün. “Dersimliler, onlar kadar “medeni” olmasalar da, Amazon’daki ilkellerden fersah fersah ileridedirler.” Kendi lafın kendi köleliğini seve seve seçtiğin için bahane aradığını, tek teselliyi meşhur mitoloji İLERİCİLİĞE sığınmakta bulduğunu gösterir. Kısacası kara cahilsin o kadar. Aynı bahaneler senden çok daha bilgililer de vardı ve var!
    Bu dalkavuk cahilin, kendi yaşadığı ülkede Kemalistlerin gizlenmeye mecbur ettiği, Tanrı ile hakikati arayanlar arasına giren muhabbet tellalları istemeyen sufiler hakkında bir bilgisi bile yok.
    “Hayatım boyunca Allah’ı aradım, buldum. Peki, şimdi?” diyen şairi duymuş mu acaba? Duysa bile anlamayacağı kesin.
    Şair Rabia’nın etrafı hayvanlarla çevrili. Ünlü sufilerden bir olan Hasan Sabri yaklaşır, HAYVANLAR kaçarlar. Rabia, Hasan Sabri’ye sabah ne yediğini sorar. Hasan Sabri soğanı kuzu kuyruğunda kızartıp yemiş. Rabia hayvanların neden kaçtığını anlatır. Kafası milliyetçilik masalları ile doldurulmuş bu ucube HAYVANLARIN neden kaçtığını anlar mı acaba? Belki de Rabia’ya da saldırır ve ona “sen Pipsqueak’den bile İLKELCİ olmuşsun” diyerek kölelik ettiği yeni ağalarına yağ çekmeye devam eder.
    – “Sözde İlkel Özde Medeni Muhalefetler 19 Ekim 2025 at 13:01” ve “Geveze Muhalefetler 19 Ekim 2025 at 12:39” o kadar geri zekalılar ki “Medeniyet tüm dünyayı kırımdan geçirdi ve kendine benzetti” fikrime katıldıklarının farkında bile değiller. Sidik yarışına katılmak hızıyla yapay beyinlerini takmayı unutmuşlar.
    – En kabız “Zıtların Birliği, 19 Ekim 2025” en sonda. Ben derim Medeniyet ilkelleri kırımdan geçirdi, bu sidik yarışçısı yaşadığımız dünyaya paha biçilmez bir örnek verir: HER ŞEY KELİMELER VE ENFORMASYONDUR! Günaydın! Sayın evrenden daha büyük beyinli hödük! Önemli olan “zıtların birliği” kavramı değil, ÖNEMLİ OLAN BU KAVRAMLA NE YAPTIĞIN. “Zıtların Birliği, 19 Ekim 2025 at 13:06”, sidik yarışına girme coşkunluğu içinde BİÇİMLE İÇERİYİ ayırt etmemiş bir kara cahilsin. Üstelik “Anonim 17 Ekim 2025 at 12:17” yorumunda tıpkı devrimi kendine meslek edinenler gibi hızlı ve sıkı klasik solcu devrimcilik kustuğunda “paralı ve parasız aynı” dediğinin farkında bile değil bu “devrim öldü, çok yaşa devrim” bağıran zavallı devrimci.
    Enformasyon şekerlemeleri, hem uyutucu hem de ucuz olduğu için tadına doyulmaz tatlı anlamında, dağıtan Veri-Tabanı ve Yapay Zeka bu kavramı kimlerin ve ne bağlamlar içinde titizlikle savunduklarını ne bilir ne de anlatabilir. Çok daha özellikle, savunanların sizler gibi enformasyon laf ebeliği edenlere saldırdıklarını asla anlatmaz.
    Her halükarda, kişiliğiniz Zıtların Birliği! Bir gerçek mucize! Siz tek başınıza bir Zıtların Birliğisin, bir Zıtların Birliğinin canlanmasının, bir vücut bulmasızın. Sizi tebrik ederim!

  34. Anonim

    T.A.P. (Türkiye Anarşizm Partisi) Genel Başkanı “Gün Zileli”; eğer yaklaşan “genel seçimler”de kazanırlarsa, iktidara geldiklerinde göreve atayacağı kişileri duyurdu:

    • “İlkellik” ve “Tabiatı Koruma” Bakanı:
    Pipsqueak

    • “Medeniyet” ve “Hızlandırılmış Yapay Zekâ” Bakanı:
    Anonim

    • Türkiye’nin “Çin Büyükelçisi”:
    Doğu Perinçek

  35. Anonim

    Eğer “Pipsqueak’in yazdıkları”nı anlamak isteyenler varsa; bu kişilerin, önce şu üç şiiri kavraması isabetli olur.

    Eğer “Pipsqueak’in yazdıkları”nı anlamak istemeyenler varsa; bu kişiler, lütfen gevezelik yapmayı bıraksınlar, bu websitesinde yer işgâl etmesinler!

    “Cahillik” tehlikeli değildir; fakat, “cahillikte ısrar etmek” ölümcül derecede tehlikelidir!

    “Pipsqueak’in yazdıkları”na sataşmadan önce; “kendi cahilliğiniz”i sorgulayın, acele etmeyin! “İnsanın kendi cahilliğiyle mücadele etmesi”; düşmanca bir tavır değildir!

    Eğer sabırlı değilseniz; “Pipsqeuak’in yazdıkları”nı hiç okumayın, zamanınızı boşa harcamayın!

    Eğer sabırlıysanız; “Pipsqueak’in yazdıkları”nın kıymetini yavaş yavaş idrak etmek için uğraşın!

    “Pipsqueak’in yazdıklarına sataşacak kadar” korkak olmayın; “kendi cahilliğinizle yüzleşecek kadar” cesur olun!

    “Bir insanın kendi cahilliğiyle yüzleşmesi” epey zordur; deneyin, belki becerirsiniz!
    _____________________________________

    Bu sofracık, efendiler – ki iltikaama muntazır
    Huzurunuzda titriyor – bu milletin hayatıdır;
    Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
    Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun, hapır hapır…

    Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

    Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
    Yiyin, eğer yemezseniz bugün, yarına kalır mı kim bilir?
    Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
    Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir…

    Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

    Bütün bu nazlı beylere ait ortalıkta ne varsa, hepsini say
    Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
    Bütünü sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
    Bütünü sizin, bütünü sizin, hazır hazır, kolay kolay…

    Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

    Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
    Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var.
    Bu sofra iltifatınızdan işte ab-u-tab umar.
    Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…

    Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

    Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
    Vücudunu, hayatını, ümidini, hayâlini
    Bütün ferağ-ı hâlini, olanca şevk-i bâlini.
    Hemen yutun; düşünmeyin haramını, helâlini…

    Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

    Bu harmanın gelir sonu, kapın kapıştırın giderayak!
    Yarın bakarsınız söner, bugün çıtırdayan ocak!
    Bugünkü mideler kâvi, bugünkü çorbalar sıcak,
    Atıştırın, tıkıştırın,
    Kapış kapış,
    Çanak çanak,
    Tabak tabak…

    Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

    “Tevfik Fikret”
    (1867-1915)
    _____________________________________

    Büyük insanlık; gemide güverte yolcusu,
    Trende üçüncü mevki,
    Şosede yayan.
    Büyük insanlık.

    Büyük insanlık; sekizinde işe gider,
    Yirmisinde evlenir,
    Kırkında ölür.
    Büyük insanlık.

    Ekmek; büyük insanlıktan başka herkese yeter,
    Pirinç de öyle,
    Şeker de öyle,
    Kumaş da öyle,
    Kitap da öyle.
    Büyük insanlıktan başka herkese yeter.

    Büyük insanlığın; toprağında gölge yok,
    Sokağında fener,
    Penceresinde cam.
    Ama umudu var büyük insanlığın
    Umutsuz yaşanmıyor.

    “Nâzım Hikmet”
    (1902-1963)
    _____________________________________

    Parayla her şeye sahip olunacağı söylenir ama, olunamaz.

    Yiyecek alabilirsin ama, iştah alamazsın.

    İlaç alabilirsin ama, sağlık alamazsın.

    Bilgi alabilirsin ama, bilgelik alamazsın.

    Gösteriş alabilirsin ama, güzellik alamazsın.

    Eğlence alabilirsin ama, neşe alamazsın.

    Tanıdık alabilirsin ama, dost alamazsın.

    Hizmetçi alabilirsin ama, sadakat alamazsın.

    Boş vakit alabilirsin ama, huzur alamazsın.

    Parayla her şeyin kabuğunu alır, hiçbir şeyin çekirdeğini alamazsın!

    “Arne Garborg”
    (1851-1924)

  36. Gün Zileli

    yine kendini tutamayıp hakaret içeren deyimlere yer vermeye başladın. Devam edersen yayınlanmayacak. ADMİN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑