Devlet (Cinayet) Planlama Teşkilatı! #HAYIR
Devlet (Cinayet) Planlama Teşkilatı!
#HAYIR
Hrant Dink cinayetinin üzerinden on yıl geçti. Bu cinayetin bir devlet cinayeti olduğu belliydi ama on yıl sonra bu iyice açığa çıkmış bulunuyor.
Devletlerin “Devlet Planlama Teşkilatı” gibi daima zulada tuttukları, tamamen illegal bir de “Devlet (Cinayet) Planlama Teşkilatı” vardır ve bu teşkilat esasen gizli ve açık polis örgütlenmelerinin koordinasyonu ile çalışır.
1 Aralık 1934’teki Sergey Mironoviç Kirov cinayeti ile 19 Ocak 2007’deki Hrant Dink cinayeti böyle planlamalara dayandıklarından aralarında birçok bakımdan büyük benzerlikler vardır. Bunları kısaca görelim.
Kirov cinayeti, baştan sona, o tarihte Sovyetler Birliği devletinin zirvesinde bulunan Stalin tarafından planlanmış ve yürürlüğe konmuştur. (Bu konuda geniş bilgi için bkz: Robert Conquest, Kirov Cinayeti ve Stalin, çev: Gün Zileli, h20, 2015)
Dink cinayeti, baştan sona, o tarihte Türkiye Cumhuriyeti devletinin zirvesi tarafından planlanmış ve yürürlüğe konmuştur.
Kirov cinayetinin tetikçisi Leonid Vasileviç Nikolayev, SSCB siyasi polis teşkilatı NKVD tarafından bulunmuş, eline silah verilmiş, eğitilmiş ve cinayete sevk edilmiştir. Ek olarak, katilin önünü açmak üzere NKVD muhafız teşkilatı da kullanılmıştır.
Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast, TC İstihbarat örgütü MİT tarafından bulunmuş, eline silah verilmiş, eğitilmiş ve cinayete sevk edilmiştir. Ek olarak, katilin önünü açmak üzere diğer polis teşkilatları da kullanılmıştır.
Kirov cinayetinin ardından, hiçbir somut delil olmamasına rağmen, cinayetten dolayı muhalifler suçlanmış, Zinovyev, Kamenev, Piyatakov, Buharin vb. art arda açılan “Troçkist ve Buharinist blok” davalarından mahkûm edilip idam edilmişlerdir.
Dink cinayetinin ardından, hiçbir somut delil olmamasına rağmen cinayet, iktidarın muhalifi “Ergenekon” sanıklarının üzerine yıkılmaya çalışılmış, fakat başarılı olunamamıştır. Bunun üzerine cinayete ilişkin bir karartma uygulanmış ve ardındaki planlayıcılar korunmuştur.
Kirov cinayetinden kısa süre sonra, gerçekten de cinayetin planlanmasında (elbette Stalin’in emriyle) dahli olan veya olmayan Leningrad NKVD’sinin sorumluları tutuklanmış ve küçük cezalar alarak sürgüne gönderilmişlerdir. Daha sonra, cinayeti Stalin’den aldığı emirle örgütleyen NKVD şefi Yagoda tutuklanıp “Troçkistler ve Buharinistler Bloku” davasına dahil edilmiş ve idama mahkûm edilerek ortadan kaldırılmıştır. Keza, daha önce hafif cezalar alıp ayrıcalıklı bir sürgün hayatı sürdüren Leningrad NKVD görevlileri, Yagoda ile aşağı yukarı aynı zamanda idam edilerek ortadan kaldırılmışlardır. Muhaliflerin yargılanması sürecinde Kirov cinayetinin nasıl işlendiği ayrıntıları ile ortaya çıkmıştır. Elbette bir tek nokta hariç. Yagoda’ya bu cinayetin emrini veren Stalin olduğu halde bu nokta titizlikle karanlıkta bırakılmış ve Yagoda’ya emri verenin, yine bir muhalif olduğu iddiası ile idam edilen Yenukidze olduğu iddia edilmiştir ki, bu iddia o zaman bile kimseyi inandıramamıştır. Çünkü Yagoda’nın NKVD şefliği gibi son derece üst düzey görevi dikkat alınırsa, basit bir bürokrat olan Yenukidze’nin ona emir vermesi imkânsız bir şeydi.
Dink cinayetinden uzunca bir zaman sonra, cinayetin planlanmasında (elbette devletin zirvesinden gelen emirle) dahli olan veya olmayan polis şefleri tutuklanmış ve uzun süren ve halen sonuçlanmayan bir yargılanma süreci başlamıştır. Yargılanma sırasında verilen bazı ifadeler daha yukarıdaki bazı yerleri işaret etmekteyse de çok açık değildir ve öyle sanıyorum ki, bu kişilerin hayatları tehlike altındadır. Cinayetin nasıl işlendiği, bütün ihbarlara ve raporlara rağmen polis örgütlerinin ısrarla önlem almadıkları açık olmasına rağmen bu teşkilatların ve şeflerinin nereden ve kimlerden emir aldıkları noktası titizlikte karanlıkta bırakılmıştır.
Kirov cinayetinde, NKVD görevlilerinin yanı sıra, Kirov’un yakın çevresi ve yakın arkadaşları da hedef haline gelmiş, tutuklanmış ve çoğu idam edilmiştir. Kısacası, Kirov’un şefi olduğu Leningrad parti teşkilatının neredeyse bütün unsurları, Kirov’un yakın arkadaşları tasfiye edilmiş ve ortadan kaldırılmışlardır.
Güneş gazetesinin 17 Ocak tarihli yayınında, Hrant Dink’in yakın arkadaşı Etyen Mahçupyan’ı hedef alan yazıyı ve 18 Ocak tarihli Sabah gazetesinde Hilal Kaplan’ın “Hrant’ın arkadaşları ve FETÖ” yazısını okuyunca, şimdi hangi aşamada olduğumuzu daha iyi anlamış oldum.
Günümüzün Pravda’ları (Sabah) ve Izvestiya’ları (Güneş) top atışlarına başladıklarına göre… Hep böyle olmuştur. Yandaş atar, polis tutar.
Gün Zileli
18 Ocak 2017
www.gunzileli.com
gunzileli@hotmail.com
Dink cinayetinden kısa