Dün gece CNN-Türk’te, Şirin Payzın’ın yönettiği ilginç bir tartışma konusu vardı: “Türkiye Soluna Soldan Bakıyor”.
Tartışma konusu ilginçti ama programın kendisi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, ne yazık ki. İlginç noktalar yok değildi, en azından bu yazıyı yazmama yol açacak kadar da olsa vardı. 22.40 gibi geç bir saatte başlayan programı yaklaşık 01.40’a kadar izledikten sonra havlu atmak zorunda kaldım. Ne zaman bitmiştir bilmiyorum. Gerçi izlediğim üç saat boyunca, seyirciler olarak sık sık reklamların da tacizine uğramadık değil. Üç saatin neredeyse bir saatini reklamlar aldı.
Bu yazıyı yazmama neden olan esasen, sol üzerine yapılacak bir tartışmaya katılanların seçiminin pek yerinde yapılmış olmamasıdır. Tamam, programı düzenleyen programcı, illâ konunun uzmanı olmak zorunda değildir ama asgari düzeyde de olsa o konuya vakıf olmalıdır ki, tartışmacıları uygun bir şekilde seçebilsin. Bir defa, sekiz tartışmacı çok fazlaydı. İkincisi, sol tartışmasına profesör Doğu Ergil’in ve CHP’li Ercan Karakaş’ın neden dâhil edildiğini anlayamadım. Ercan Karakaş, iyi niyetli, tutarlı bir sosyal demokrattır ama 1917 Devrimiyle oluşmuş ayrı bir sol geleneğin içinde yer alması mümkün değildir. Nitekim Ercan Karakaş, sol adına çok genel şeyler söylemenin ötesinde, ister istemez, kafasında yaşattığı, görmek istediği CHP üzerine fikirlerini ifade etmek zorunda kaldı. Oysa konu CHP’nin Kürt sorunu veya “barış süreci” üzerine tutumu değil, genel olarak soldu.
Hele hele Doğu Ergil’in böyle bir tartışmada neden yer aldığını hiç anlayabilmiş değilim. Kendisini kişisel olarak hedef almak ya da rencide etmek istemem ama Doğu Ergil, doğrudan burjuvazinin bir kesiminin temsilcisidir ve dolayısıyla temel iddiası burjuvaziye karşı mücadele etmek olan solun tartışmasında yeri yoktu. Bu, örneğin, ticaret odasının iç sorunlarının tartışıldığı bir toplantıya bir anarşistin katılması kadar tuhaf bir durumdur. Üstelik, sol adına burnundan kıl aldırmayan sol tartışmacıların bu sınıfsal yabancılık durumuna neden hiçbir itirazda bulunmadıkları, en azından bunu tartışma sırasında neden dile getirmedikleri de benim açımdan merak konusudur. Bu sol arkadaşlar, anarşistlere sık sık sınıfsal diskurlar çekerler ama net bir şekilde belirteyim ki, hiçbir anarşist, Doğu Ergil’le sol üzerine bir tartışmaya kesinlikle katılmazdı.
Öte yandan, bileşimde de uyumsuzluklar vardı. Örneğin, bu kadar kalabalık bir toplantıya solun bütün renklerinin katılması mümkünken bu gözetilmemiş, üstelik aşağı yukarı aynı Dev-Yol geleneğinden (daha doğrusu, aynı THKP-C geleneğinden diyelim) gelen üç arkadaş toplantıda yer almıştır: Alper Taş, Rıdvan Turan ve Yaşathak Aslan. Gerçi tartışmaların ilerleyen saatlerinde Şirin Payzın, Rıdvan Turan’a, SDP’nin ÖDP ile birleşmeyi düşünüp düşünmediğini sorunca (bence Rıdvan Turan’ın buna verdiği, “biz zaten bir aradaydık” cevabı gecenin esprisiydi) Payzın’ın seçimini, bu gelenekleri bilmeden yaptığını anlamış oldum ama en azından bilen birilerine sorarak daha uygun bir seçim yapabilirdi.
Öte yandan, solun farklı renkleri eksikti. Örneğin, “sol neden ulusalcılığa kaydı” gibi önemli bir sorunun tartışıldığı bir yerde “ulusalcı solun” bir temsilcisinin de bulunması gerekirdi. Gerçi TKP temsilcisi Kemal Okuyan’ın, “ayrımın Kemalizmle olmaması”, “cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkılması” gerektiği yönündeki fikirleri, bir anlamda “ulusalcı sol”un dünkü tartışmada temsil edildiğini düşünmemize yol açabilir ama TKP yine de “ulusalcı sol”un tipik temsilcisi sayılamaz. TKP daha çok, ulusalcı olmayan solla, “ulusalcı sol” arasında bir yerde durmaktadır.
Katılımcıların bileşimi üzerine söyleyeceklerim bu kadarla kalmıyor. “Ulusalcı sol”un temsilcilerinin yanı sıra “liberal sol” diye nitelenebilecek bir eğilim de yer almalıydı tartışmada, örneğin DSİP olabilirdi bu. Ayrıca tartışmada net iki Stalinist (Kemal Okuyan ve Levent Tüzel) yer almasına rağmen, hiçbir Troçkist eğilimin bulunmaması da bir eksiklikti. Örneğin Masis Kürkçügil veya Sungur Savran yer alabilirdi bu tartışmada.
Son olarak, kuşak ve cinsiyet bileşimi açısından da önemli bir eksikliğe değinmeliyim. 68 kuşağından sadece Eşber Yağmurdereli vardı. Diğer tartışmacıların büyük çoğunluğu, 68 kuşağından sonraki iki kuşaktan, 40-50 yaşlarındaki kuşaktandı ve genç kuşaktan hiç kimse yoktu. Programdaki tek kadın Şirin Payzın’dı. Gerçi bu erkeksi görünümlü program bir bakıma solun erkeksi halini de ortaya koyuyordu ama eğer çaba gösterilseydi pekâlâ birkaç kadın arkadaş tartışmada yer alabilirdi.
Levent Tüzel, sol bir örgütün (Emep) başkanı ve önemli bir sol eğilimin temsilcisi olarak toplantıya katıldığı halde, sadece Kürt sorunu ve “barış süreci” söz konusu olduğu zaman canlanıp konuştu, sol üzerine ise neredeyse hiçbir şey söylemedi. Şu anda bulunduğu pozisyonun kendini çok etkilediğini, kendini bu işe fazlasıyla kaptırdığını düşünebiliriz ama bu durum, örneğin Kemal Okuyan’ın kendi çizgisini tanımlarken söylediği, “1991yılına kadar süren Sovyet geleneğinin temsilcisiyiz” sözlerini algılamakta bile güçlük çekmesine yol açtı.
Tartışmalara ilişkin çok fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Belki bunların ayrı bir yazıda değerlendirilmesi gerekebilir. Kısaca, önemli gördüğüm birkaç noktaya değineyim sadece. Rıdvan Turan, geçmişteki sosyalizm uygulamalarından söz ederken, proletarya adına hareket ettiğini iddia eden bürokrasinin proletarya diktatörlüğü derken, proletarya üzerinde bir diktatörlüğe dönüştüğünü belirtmesi önemliydi. Ama ne yazık ki, “sol ve şiddet” konusunda aynı performansı gösteremeyip çok kalıp laflar etti ve defansif bir tutuma girdi. Alper Taş’da da bunu gözlemledim. Burnundan kıl aldırmayan bu tür defansif tutumların bugüne kadar sola hiçbir yararı olmamıştır.
Gün Zileli
27 Nisan 2013
Sayın Gün Zileli,
Yazınızın genel hatlarına bazı noktalarda çekincem olsa da katılabilirim. Ancak şu konuda bir eksiklik var: ” Üstelik, sol adına burnundan kıl aldırmayan sol tartışmacıların bu sınıfsal yabancılık durumuna neden hiçbir itirazda bulunmadıkları, en azından bunu tartışma sırasında neden dile getirmedikleri de benim açımdan merak konusudur” demişsiniz ancak bence bunun cevabı, Kemal Okuyan’dan gelmişti.
Okuyan, Ergil’in sol üzerine eleştirilerinin ardından “Buradaki arkadaşlarım da ben de sağın nasıl olması gerektiğini tartışmıyoruz. Biz onlarla mücadele ediyoruz. Sağ neden solun nasıl olması gerektiğine dair yorumlar yapıyor” diyerek bu noktanın altını kalınca çizmiş oldu. Velakin, bence eğer bu çıkış olmasaydı Ergil’in kuyuya attığı taş, programdaki özeleştiri müptelalığının da gösterdiği üzere saatlerce tartışılacaktı.
Bir nokta da, Rıdvan Turan ve Levent Tüzel’in eşcinsellik için “cinsel tercih” derken, Kemal Okuyan’ın “cinsel yönelim” demesi dikkatimi çekti.
Programı çok uzun süre izleyemedim ama televizyona uzak kaldığımdan mıdır nedir çok yavan geldi ve Behzat Ç. başlayınca seçim yapmak zor olmadı. Neden yavan geldiğini dün pek irdelememiştim ama bu yazıyla anlamış oldum.
(Masis Kürkçügil’in soyadı Kürtçügil olarak yazılmış, gözüme takıldığı için belirtmek istedim.)
Bu anıştırmayı ben anlamamışım. Biraz üstü kapalı ifade etti herhalde. Haklısınız. Bu anlamda dediklerimi en azından Kemal okuyan için geri alabilirim.
Düzeltttim. Teşekkürler.
Türkiye’nin nesnel gerçekliğini teğet geçmiş,özümseyememiş,ABD’nin BOP projesinin ister istemez kuklası olmuş SDP temsilcisi,Çekingen TKP temsilcisi ve Türkiye politikasında kendisini gereksiz kılan tek adam Levent Tüzel vs.(Hadi Kemal Okuyan’ı bu ismlerden ayıralım haksızlık olmasın)
İnsan ister istemez şöyle düşünüyor:Acaba bu program sol’un kendi ağzından karalanması için mi yapıldı.
Emperyalizm güdümlü PKK’nın kuyrukçuluğunu yapmak dışında bu adamların Türkiye sosyalist,ilerici hareketine hiçbir katkısı olmamıştır;aksine bölünmeyi körüklemişlerdir.
Bravo!Türkiye halkını sosyalizmden bu adamlarla daha da soğutun,sola daha da düşman edin!
Olur böyle vakalar,
Ergenekon yakalar,
Alir götürür milli merkeze
Rezil eder herkese.
Programı ben de izledim. Ve gördüğüm kadarıyla en azından bir konu sorulduğunda çuvallamayan tek kişi Eşber Yağmurdereli’ydi. Şu yoksulluk tartışması mesela. Rıdvan verilebilecek en kötü cevabı verdi: Bizim oradan öyle görünmüyor! Bazı düşünceler korkunç kötüydü. Özellikle de başlardaki şu sağ neden sola ne yapması gerektiğini söylüyor tartışmasında. Sağın, solun ne yapması gerektiğine ilişkin fikirler söylemesinin nedeni belli. Birlikte yaşamı savunuyor sağ. Yani onlar, sağ fikirlerin ve sol fikirlerin birlikte var olacağı, tabi ki iplerin asla çalışanların eline geçmeyeceği, sonsuza kadar sürecek bir dönem hayal ediyorlar. Bizse, sağ fikirleri, yani ırkçılık, cinsiyetçilik, her türden yabancı düşmanlığı, milliyetçilik, ekonomik eşitsizliği kutsama, emek sömürüsünü meşru görme gibi düşüncelerin ortadan kalkmasını istiyoruz. Dolayısıyla görünüşte bizim Kemal Okuyan’ın dediği gibi sağa ne yapması gerektiğini söylememiz garip oluyor. Ama bu yalnızca görünüşte bana kalırsa.
Neden ırkçılık yapıp, başka halkları aşağılayan bir arkadaşımıza ırkçılığın mağara devri düşüncesi olduğundan, “ırk” diye bir şeyin olmadığından basedemeyelim? Milliyetçilik yapana, Türk denilen şeyin, askeri sınıf şeklinde örgütlenmiş orta asya halklarının anadoluya tahakküm kurup, kendi dilini ana hatlarıyla benimsetip, burada zaten olanlarla kaynaşmasından ortaya çıkan bir halk olduğuna kadar bir çok şeyi anlatamayalım? Neden onlara, bu Türk lafıyla uzun süre idare edemezsiniz, bakın Kürtlerle ilgili başınıza gelene, diyemeyelim?
Neden okullarda evrimi yasaklamaya çalışan bir sağcıya, düşüncelerini değiştirmesi için baskı yapamayalım? Dawkins gibi light sol bir liberal bunun nasıl yapılabileceğini gösteriyor. Özellikle 5’36” dan sonrası: http://www.youtube.com/watch?v=xtqUgehbu5Q
Neden bu düzen böyle gelmiş böyle gidecek diyen bir muhafazakara, eşitsizliğin kaynaklarını açıklamayalım? Neden bunu söyleyenlere, kendinizi değiştirin, fırtına geliyor, eşitsizliği sürdürmek üzere politika yaparsanız bitersiniz, demeyelim?
Sonuçta, sağa “İşine bak, sola ne yapacağını söyleme!” demek, sağa ne yapacağını söylemek demektir. Biz sonsuza kadar bekleyemeyiz, ne dünya ne de insanlık bu zırva fikirleri uzun süre midesinde tutabilir. Dolayısıyla şu andan devrimden yüzlerce yıl sonrasına kadar sağ fikirleri savunanlara, bir an önce değişin yoksa tarih tarafından yok edileceksiniz demek son derece normal bir tutum. Ama yalnızca saldıran, atakta olan taraf, diğer tarafa bu boyutta akıl öğretmeye çalışabilir.
Değerli Gün Zileli
Ben üzülerek onbeş dk. dayanabildim TV deki
Tartışma programına.
Yazdıklarınıza genel olarak bende katılıyorum; bir
konu hariç: SDP bir Dev-Yol partisi değildir, ÖDP
den ayrılan Kurtuluş Gurubu tarafından kurulmuş-
tur. Dikkatinizden kaçmasın diye..
solu marksist-leninist-stalinist çizgiden ibaretmiş gibi anlayan yorumlardan bakarsak bile çok sorunlu zilelininde dikkat çektiği seviyede yetersiz tartışma idi hemen hepsinin bir miktar tüketip aştığımızı sandığım eski anlayışla arasındaki çizgiyi netleştiremeyen bildik ezberi tekrar eden performans izledik.hatta yerelde sdp yöneticisine izledinmi ben çok yetersiz buldum dedim.garibime giden bu temsiliyette aslında yeni diye siyasi hayatımıza girip toplumsal muhalefet ve sol tolumsal devrimcileride temsil ettiğini bildiğim HDK temsiliyeti olmaması yada aslında HDK yürütme kurulunda olmasına rağmen levent tüzelin hdk kimliğinden çok eski emek genel başkanı kimliği ve siyasi birikimiyle tartışmada yer alması idi.böyle oluncada tartışma sosyalistler arasında kendilerininde pek açıklayamadığı farklılıkları seviyesinden gelişti.hdk da sosyalistler olduğu gibi anarşist ve troçkistlerinde olmasından dolayı biz toplumsal devrimci anarşizm eğilimlerinin beklentilerinin çok gerisine düştü.anlamadığım tkp temsilcisinin bir anarşist sitede daha tutarlı bulunması garibime gitti daha kapitalizm emperyalizm ilişkisini hatta yaptığı iş olan siyaseti bile günümüz birikimlerinde tanımlayamayıp çok gerilere düşmüş anlayışın bu sitede olumlanması enteresan.bırakalım toplumsal devrimci birikimleri politik devrimci geleneklerin sosyalist kısmı bu ise vay halimize bir arpa boyu yol alamamışız çok üzüldüm!
Metin arkadas aslinda sol adina adsiz , kariyersiz, soklarda catismis insanlari konusturmalari lazimdi. Solun basina ne geldiyse o seflerden geldi. 12 eylul akabilinde siyah beyaz Tv den kafalari yerde gorduk bu tepedeki orgut seflerini. Ha devletin tepesi, ha kapitalin tepesi ha sol orgutun tepesi.
isvicre zürich 1 mayis duzenleme komitesi, abdullah ocalani bas konusmaci ilan etmis, isvicrede ki tüm türkiyelileri 1 Mayisi boykot etmeye cagiriyorum…
varsin adim neye cikarsa ciksin….
haklısınız. Dalınlıkla öyle yazmışım, daha sonradan “daha doğrusu THKP-c kökenli diye biraz düzeltmeye çalıştım ama yine de düzelmemiş.
anonim 9 adin zaten cikti cikacagi kadar. bana vize ver ben zurih e gideyim ve protesto edeyim, turk bayragi ile vatan bolunmez, bebek katilini asalim diye bagiririm. tabiki MHP li yoldaslarla birlikte senin mesajin varsa orada okurum.
Türkiye solu üzerinde yapilacak en iyi tartışma mevtanın defni nasıl olmalı şeklinde olduğu zaman dinlemek mümkün başka tarzda bir tartışmayı kaldıracak sabır zor bulunur..
Tartışma gerçekten de demokratlar kulübü toplantısı şeklin de geçti. Kemal Okuyan’ın tespiti her ne kadar doğruysa da konumu gereği tkp nin tarihsel angajmanını aşamadı. Tartışma nın ortalama düzeyini özetlersek bir taraf Kürt milli meselesindeki demokratik görevlerimizi vurgularken diğer taraf yani kemal okuyan ve o çizgideki hareket ve partiler de ‘demokratik görevlerimizi’ sorguladı. Ama bu sorgulama marksist devrimci zeminden ziyade türk burjuva ulus devleti’nin geçirdiği değişimden ve bu değişime verilen sol’dan bir tepkidir. Programın formatı aslında burjuvazi’nin Doğu Ergil şahsın da sol’dan beklentileriydi.. Türkiye de komünist hareketin birincil görevi sınıf varlığı ile sınıf mücadelesi arasındaiki ilişkiyi toplumsal kurtuluş bağlamında kurmasıdır ve yine kürt milli meselesini de bu sosyalist görevler bağlamında kurmasıdır. Kürt milli meselesinin demokratik çözümünü desteklemek ve onun sınıf karakterinin çelişik doğasının farkında olmaktır. Emperyalizm çatısı ve hakimiyeti altında kürt milli meselesinin demokratik çözümü gerçekleşebilir bir şeydir ve çözüm emperyalistlerin lutuf etiği bir şey değil kürt siyasal hareketinin kazandığı bir şeydir. Ama Ulusal hareketlerin çözemeyeceği şey toplumsal kurtuluş mücadlesidir. Emperyalist müdahaleye karşı olmak kürtlerin haklarına karşı olmak anlamına gelmemeli. Öncelikle kınanması gereken birinci paylaşım savaşı sonrası emperyalistlerin desteğiyle kürtlerin ulusal haklarının inkarı üzerine kurulan bu dört devlettir ve bugün yine bu dört devlet ermperyalist merkezler tarafından müdahale yoluyla balkanlaştırılıyor. Tutarlı anti-Emperyalizm şunu gerektirir ama’sız fakat’sız kürtlerin ulusal varlığının tanınması ve tam hak eşitliğinin sağlanmasıdır.Bu dört devlet bu yönde herhangi bir adım atmamıştır ve bu yüzden emperyalist devletlerin kendisine zemin bulacağı bir siyasal ortamı yaratmıştır.
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kemal-okuyan/bir-televizyon-programinin-ardindan-72143
http://www.youtube.com/watch?v=TMgRdnlVIkg
Televizyonlardaki sol tartışmalardan bir tanesini daha izledik. Türkiye solunu temsil etmeyen bir tatışmaydı. Dar bir tartışmaydı. Türkiye Devrimci hareketi artık eskiyle bir yere gidemez ya yeni bir üyopya, yeni bir yapılanma bu sol çürümenin içinde çıkacak yada Kapitalizmin insanı çürütmesi bir yana, sol çürüme daha can yakacak
Ek olarak tam hak eşitiliği savunmayan ve bunu pratik politikasıyla tutarlı olarak ortaya koymayan hareket ve partiler ve sınıflar emperyalist-kapitalist sisteme karşı tutarlı bir siyaset inşa edemezler Objektif olarak kendi ülkelerinin hakim ulus milliyetçiliğin yedek gücü vazifesini oynarlar örnek tkp yi verebiliriz. Bu parti chp nin solunda yurtsever çizginin temsilcisi dolayısyla programın diğer kutbu’nın ve katılımcılarının Okuyan’ın karşısında demokrat kalması ve okuya’nın bunu tespit etmesi okuyanı konumunu desteklemez sadece ortaya koyar.Burjuvazi’nin bir kutbundan bağımsız olmak değil mesele, Mesele Burjuvazi’nin bütün eğilim ve çizgilerinden işçi sınıfı ve ezilen cins,ulus,inanç vb bağımsızlığı temelinde ideolojik ve örgütsel bağımsızlığıdır
Üzerinde tartışma yapmaya değer bir sol var mı?
Tepkicilik illetinden kurtulup, analitik düşünmenin yeri olan politik alanda duydusuyla değil, aklıyla tavır geliştiren?
…
bahse konu “tartışmayı ben de izlemek istedim ise de; Kemal Okuyan’ın “biz çöküşe kadar ki SSCB nin her şeyini savunuyoruz. Ya siz?” mealindeki söz ve tavırlarına dayanamayıp bıraktım.
(Artı-eksi)
her şeyini savunursa, çöküşünü de savunmuş olduğunun farkında mı, değil mi? Bu derece kör bağlılık, iman değil; körlük olur.
Asıl komedi (hem de trajik olanından) olanı ise, Okuyanın baş yazarlığını yaptığı soL gazetesinden geldi.
başbakan Erdoğanın” biz sermayeye değil kapitalizme karşıyız” mealindeki sözlerini yorumlayım derken, gazetenin Marksizm adına sergilediği cehalet, şu soruyu sorduruyor:
Marksı neresinden okuyor, bu okuyanlar?
Bu polemikte (olsaydı böyle bir polemik) haklı çıkan erdoğan olurdu.
Sermayeyi anlamaktan, tanımaktan, tanımlamaktan uzak bir marksizmin hali, çocukça bir tepkisellikten ibarettir.
Adına tarihsellik dediğiniz şey, tam da bu sermayenin kendisidir. Birikmiş bilgi ve emek olarak sermaye olmadan, emeğin değer üretmesi imkanı yoktur. Dolayısıyla da bir gelecek arzusu, bir toplumsal yaşam imkanı da ..
Asıl gericilik sermayeye karşı olmaktır. Dediğim gibi, sermaye olmadan emek toplumsal değer üretemez.
üretilen emek-değerin kullanım değeri değil de değişim değerine dönüşmesi ise kapitalizm demek oluyor.
Bu da pratikte devletin garantörlüğünü yaptığı mülkiyet ilişkileriyle olanaklı.
Öyleyse karşı olunması gereken hedef, kendisi temerküz etmiş emek olan sermaye değil, onun temellük durumu olarak mülkiye(te), dolaysyla da devlet(e karşı olmak) tir.
Ama bu iktidar karşıtlığının TKPlilerin düşlerindeki iktidar-(devrim!) hayalleriyle uyuşması olası değil.
olsaydı sscb nin ölüsünü bile sahiplenme absürdlüğüne düşerler miydi?
http://ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=5329
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/halis-hakaretlere-tepki-gosterdi-haberi-80510
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/butunselligin-kerteleri-83552
Gençliğin söylecek sözü var: http://tv.cnnturk.com/video/2014/01/24/programlar/ne-oluyor/gencligin-soyleyecek-sozu-var/index.html
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/kemal-okuyan-yazdi-sosyalizm-mucadelesi-kentlilesmeli-haberi-89046
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/bir-siyaset-anlayisi-ozet-89662
http://www.karsigazete.com/yurek-agrisi-makale,193.html
http://ilerihaber.org/yazarlar/kurtulus-kilcer/turkiye-solu-ve-basarisizliklar/85/
http://ilerihaber.org/yazarlar/ender-helvacioglu/omurgamiz-neyse-oyuz/111/
http://ilerihaber.org/yazarlar/metin-culhaoglu/solda-obekler-ve-yakin-gelecek/228/
http://ilerihaber.org/yazarlar/erkan-bas/sosyalist-devrim-ve-siyaset/393/
Abi bak ne buldum: http://ilerihaber.org/yazarlar/ender-helvacioglu/neden-h-l-marksistiz/605/