Ömer Özerturgut (1944-2016) – 1 Yazı, 18 yanlış ve Çarpıtma
Ömer Özerturgut (1944-2016)
10 Kasım 1969, Ulus’ta eski Meclis, Soldan sağa: Mehmet Demir, Özgün Nas, Zeki Saruhan, Atilla Sarp (megafonlu), Ömer Özerturgut, Tuncay Çelen, Oral Çalışlar
Ömer Özerturgut, yaratıcı düşünen bir devrimciydi. Kurucularından olduğu Proleter Devrimci Aydınlık dergisinin yazı işleri müdürü olarak arandığından 1970 yılında ülke dışına çıkmak zorunda kalmıştı. O zamandan beri (45 yıldır) Almanya’nın Köln şehrinde kitapçılık yapıyordu. Elli yıllık arkadaşımdı. En son, 1992 yılında beni Londra’da ziyaret etmiş, görüşmüştük.
Yarılma‘da 21 yerde kendisinden söz ediyorum. İlk tanışmamıza ilişkin satırlar şöyle:
“Bu arada FKF’ye gidip gelmeyi de sürdürüyordum. Hatta, artık, TİP’ten çok FKF’ye gider olmuştum. Danslı partiler beni pek sarmasa da, buranın ortamı bana daha hareketli geliyordu. Daha çok arkadaş edinme olanağım vardı. Nitekim, yavaş yavaş buranın müdavimlerini tanımaya başlamıştım. Binadan eksik olmayan kişilerden biri, Fen Fakültesi’nden Ömer Özerturgut’tu. Üstelik herhalde gözü tutmuş olmalı ki, bana çok yakın davranıyordu. FKF’ye her okuldan, çok değişik kökende ve tipte kişiler geliyordu. Örneğin, Eğitim Enstitüsü’nden gelenlerin büyük çoğunluğunun köy kökenli gençler olduğu anlaşılıyordu. Bu gençlerin daha popülist bir havalarının olduğu seziliyordu. İçlerinde dikkatimi çekenlerden biri de Zeki Saruhan’dı. SBF’den gelen gençler, daha şehir, hatta burjuva kökenliydiler. Konuşmalarından, entellektüel tavırlarından bunu kolayca algılamak mümkündü. Örneğin, bu tür şehir kökenli bir gencin konuşkanlığı ve “malumatfuruş”luğu dikkatimi çekmişti. Bir gözü hep sabit bir noktaya bakan bu gencin adı, Nuri Çolakoğlu’ydu. Sabit bakan gözünün, Robert Kolej’deki bir beyzbol oyunu sırasında, beyzbol sopasının çarpması sonucunda çıktığını ve takma olduğunu daha sonraki yıllarda öğrenecektim.” Yarılma (1954-1972) İletişim, 6. baskı, 2015, s. 239
G.Z.
1 Yazı, 18 yanlış ve Çarpıtma
Doğu Perinçek’in Aydınlık gazetesinde yayınlanan 12 Mart 2016 tarihli, Ömer Özerturgut ile ilgili makalesinde birçok yanlış bilgi ve çarpıtma vardır. Bunları aşağıda tek tek kısaca ele alacağım.
(1) “Fikir Kulüpleri Federasyonu (sonraki adıyla Dev-Genç) 2. Genel Kurultayı’nda birlikte gençlik hareketinin yönetimine seçildik.”
Gençlik hareketi ile Fikir Kulüpleri Federasyonu’nu (FKF) tamamen özdeş almak doğru değildir. FKF önemli bir gençlik örgütü olmakla birlikte, gençlik hareketinin bütününü tek başına temsil etmez. Bu mümkün olmadığı gibi arzu edilir bir şey de değildir.
(2) “1968 Gençlik Hareketinin örgütlenmesinde omuz omuza, yürek yüreğe çalıştık.”
68 hareketi örgütlenmiş bir hareket değildir. Gençlik kitlelerinin kendiliğinden başlattığı bir harekettir. Bu yüzden, en azından başlangıç aşamasında onun birileri tarafından örgütlenmesinden söz edilemez.
(3) “29 Nisan 1968 günü Ankara’da yapılan Dev-Güç mitingi, 68 Hareketini ateşledi.”
Dev-Güç mitinginin 68 hareketinin fitilini ateşlemesi söz konusu değildir. 68 hareketi öğrenci talepleriyle başlayan bir hareketti, sonradan giderek siyasileşti. Dev-Güç mitingi ise, o dönem, 27 Mayısçılarla sosyalist gençliğin örgütü FKF yönetiminin işbirliğiyle örgütlenmişti. Kısacası, gençlik kitleleri bu mitinge bakarak harekete geçmiş değillerdir.
(4) “Türkiye tarihinin en büyük gençlik hareketi olan 1968 Üniversite Hareketini birlikte örgütledik.”
Birinci maddede belirttiğim gibi bu da mümkün değildir. Bu hareket kendiliğindendi ve kimse tarafından örgütlenmemişti.
(5) “10 Haziran günü Hukuk ve Dil Tarih Coğrafya işgaliyle başladı o büyük hareket.”
1968 işgalleri 10 Haziran’da DTCF’de başladı. Ertesi gün 11 Haziran’da Ankara Hukuk’a sıçradı.
(6) “Ertesi günü Ömer’in önderliğinde Fen Fakültesi işgali geldi.”
Fen Fakültesi işgali Ankara Hukuk’dan sonra olduğuna göre hemen ertesi günü, yani 11 Haziran’da başlamış olamaz. 12 veya 13 Haziran olması gerekir ki, zaten bütün fakülte ve üniversiteler birkaç günde işgale girişmişlerdi. İşgal eyleminin Ömer Özerturgut önderliğinde yapılmış olması da mümkün değildir. Çünkü 68 işgallerinin özgünlüğü lidersiz başlayan hareketler olmasıdır. Bir yıl sonraki 1969 işgallerinde fiili örgütleyiciler vardı örneğin, bu işgallerin örgütleyicisi doğrudan doğruya FKF’ydi ve bu yüzden bu işgaller bir yıl önceki doğallığında yürümemiştir.
(7) “Deniz Gezmişlerle haberleştik.”
Deniz Gezmiş’lerle haberleştik lafı da her şeyin önceden planlandığı izlenimini veriyor. Oysa 12 Haziran’da işgale giden Deniz’lerin, Ankara’da daha ne olup bittiğini bile anlayamayan FKF yönetimiyle haberleşip onlardan talimat alarak böyle bir harekete girmesi mümkün değildir. Özellikle 7. Madde, resmî parti tarihlerinin nasıl yazıldığına çok iyi bir örnek teşkil etmektedir.
(8) “İzmir’de Ali Karşılayanlar”
İzmir’deki hareketin “Ali Karşılayanlara” bağlanması hayret vericidir. Ali Karşılayan İzmir’deki öğrenci hareketinde gerilerden gelen biriydi ve onu ne öğrenci hareketinde ne de FKF’de kimse takardı. Ali Karşılayan’ın hantallığından en fazla şikâyetçi olan da bizzat Doğu’ydu.
(9) “işgallere son verdik.”
İşgalleri başlatmak nasıl söz konusu değilse “son vermek” de mümkün değildir. İşgallere son verilmesine öğrenci kitlesi ve onların tabandan seçtiği işgal komiteleri karar vermiştir.
(10) “Merkez Yürütme Kurulu üyeliğine seçildi.”
Yarım bilgi yanlış bilgidir. Evet Ömer, ben, Oral Çalışlar ve Aktan İnce o kongrede belirlenen Genel Yönetim Kurulu tarafından Merkez Yürütme Kurulu’na seçildik ama hareketteki bölünme nedeniyle oldukça kısa bir süre sonra yapılan Genel Yönetim Kurulu Toplantısı’nda da bu görevimize son verildi. Keza, 1968 yazında FKF Genel Yönetimi’nin Doğu Perinçek yönetimini devirmesinde Ömer Özerturgut’un tayin edici bir rol oynadığı da (bkz: Yarılma, s. 290) “unutulmuş”.
(11) “Sevinci, eğlencesi, mutluluğu, iş yapmaktı. Oturarak değil, koşarak iş yapmaktı.”
Bunlar doğru olmakla birlikte Ömer’in, devrimci görevlerini sık sık aksatmasına yol açan ve tüm hayatı boyunca devam eden çok kötü bir içki alışkanlığı da vardı.
(12) “1968 yılı Kasım ayında yayına başlayan aylık Aydınlık dergisinin dokuz kurucusundan biriydi.”
Ömer Özerturgut, Aydınlık Sosyalist Dergi’ye çok emeği geçen bir arkadaş olmasına rağmen, nedenini bilemeyeceğim, ilan edilen dokuz kurucu arasında yoktu. Dokuz kurucu şunlardı: Doğu Perinçek, Vahap Erdoğdu, Seyhan Erdoğdu, Erdoğan Güçbilmez, Şahin Alpay, Münir Aktolga, Atıl Ant, Gün Zileli, Cengiz Çandar.
(13) “Aydınlık Yazı Kurulu’nda hayatı temsil ederdi.”
Ömer Özerturgut, ASD’nin Yazı Kurulu’nda da yoktu. Yazı Kurulu, yukarda adlarını saydığım dokuz kurucudan oluşuyordu. Ömer Özerturgut, 1970 yılı başındaki Beyaz Aydınlık- Kırmızı Aydınlık bölünmesinden sonra Proleter Devrimci Aydınlık’ın dört sahibinden biri olarak (diğer üçü; Gün Zileli, Cengiz Çandar ve Atıl Ant’tı) görev aldı ve Yazı Kurulu’nda önemli bir rol oynadı.
(14) “Aydınlık’ın Yazıişleri Müdürlüğünü yaptı.”
Aydınlık değil, Proleter Devrimci Aydınlık olacak. Aydınlık Sosyalist Dergi Mahir Çayan-Mihri Belli kesiminin elinde kalmıştı.
(15) “Yazıişleri Müdürlüğü ve emekçi eylemlerindeki konumu nedeniyle Ömer hakkında birbiri ardı sıra tutuklama kararları geldi.”
Yazı İşleri Müdürlüğü doğru, ancak “emekçi eylemlerindeki konumu” diye bir şey yok. Bu tamamen kafadan atma.
(16) “O’nu Filistin’e gönderdik. Gidiş o gidiş,”
Filistin’e gönderilme doğru değil. Avrupa’ya gönderildi. Oradayken bir ara Filistin’deki arkadaşların yanına gitmiş, kısa süreliğine.
(17) “21 Mayıs 1969 günü Türkiye İşçi Köylü Partisi’ni kuranlardan”
Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi olması gerekiyor. Kaldı ki 21 Mayıs 1969 tarihi sadece bir rüşeymin oluşmasına karar verilmesi bakımından anlamlıdır. TİİKP adı, 12 Mart’tan sonra, 1971 yılının sonlarına doğru konmuştur. Türkiye İşçi Köylü Partisi ise 1978 Şubat’ında kurulan legal partinin adıdır.
(18) “ayakta duran ikimiz kalmıştık.”
Söz konusu olan beş kişidir: Doğu Perinçek, Ömer Özerturgut, Gün Zileli, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar. Bu beş kişinin Kızılay’daki Kızılay Parkı’nda bir araya gelmiş olmaları tamamen tesadüfidir. Mihri Belli’nin annesinin Demirtepe’deki evinde o zamanın neredeyse bütün gençlik önderlerinin bulunduğu tartışmalı bir toplantıdan çıkan bu beş kişi, o gece bir “proleterya partisinin kurulması gerektiği” konusunda mütabık kalmışlardır, hepsi bu.
Ayakta durmak meselesine gelince… eğer bununla VP adlı partide örgütlü çalışma kastediliyorsa, Ömer Özerturgut’u buna dahil etmek mümkün değildir. Ömer’in fiili bir çalışması yoktu, VP’ni bilmiyorum ama İP’le sadece bir gönül bağı vardı. Öte yandan devrimcilik anlamında kimin nasıl ayakta durduğuna kişilerin kendileri değil, uzun yılların ardından tarihi değerlendirenler karar verir.
Gün Zileli
13 Mart 2016
***
Yazının tamamını aşağıda veriyorum. Altı yazılı yerler benim yukarıya aldığım cümlelerdir ve benim tarafımdan çizilmiştir.
Doğu Perinçek / Ömer Özerturgut
(12 Mart 2016)
Ömer Özerturgut, tarih oldu.
Hayatı, son elli yılın Türkiye Devrimci Hareketinin içindeydi; artık tarihindedir.
Manisa Turgutlu’dan bir öğretmen çocuğuydu. Babasını erken kaybetmiş, anasından Anadolu kadınının fedakârlık ve erdemlerini almıştı.
ÖRGÜTÇÜ VE HAMAL
1968 yılının 23-24 Mart günlerinde yapılan Fikir Kulüpleri Federasyonu (sonraki adıyla Dev-Genç) 2. Genel Kurultayı’nda birlikte gençlik hareketinin yönetimine seçildik. Doğu Perinçek Genel Başkanlık, Ömer Özerturgut Genel Sekreterlik görevini üstlendi. 1968 Gençlik Hareketinin örgütlenmesinde omuz omuza, yürek yüreğe çalıştık.
29 Nisan 1968 günü Ankara’da yapılan Dev-Güç mitingi, 68 Hareketini ateşledi. Orada örgütçülüğüyle, çalışkanlığıyla, fedakârlığıyla Ömer vardı. Ama mitinge katılamadı, çünkü aranıyordu.
Türkiye tarihinin en büyük gençlik hareketi olan 1968 Üniversite Hareketini birlikte örgütledik. 10 Haziran günü Hukuk ve Dil Tarih Coğrafya işgaliyle başladı o büyük hareket. Ertesi günü Ömer’in önderliğinde Fen Fakültesi işgali geldi. Deniz Gezmişlerle haberleştik. 12 Haziran günü Denizler İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt’taki ana binasını işgal ettiler. İzmir’de Ali Karşılayanlar, arkasından Erzurum Atatürk Üniversitesi, mücadele bütün Türkiye üniversitelerine yayıldı. İki hafta süren işgaller sonucunda 25 Haziran 1968 günü taleplerimiz kabul edildi ve işgallere son verdik.
Ömer, 1969 yılı sonbaharında Atilla Sarp’ın Genel Başkan olduğu Dev-Genç Kurultayı’nda yine Merkez Yürütme Kurulu üyeliğine seçildi.
ZEKİ VE ÇALIŞKAN
Ömer, Fen Fakültesi’nden başlayarak 68 Gençlik Hareketinin önderlerindendi. O Hamal-Önder modelinin temsilcisidir. Çok zekiydi ve çok çalışkandı. Onu hep kollarını sıvamış olarak düşünürüm.
Örgütün önderlerindendi, ama gerekirse kolunu sokar tıkanan tuvaleti açardı. Geceleri iskemlenin üzerinde uyur, sabah günışığında göreve başlardı. Yemeği o kadar acele yerdi ki… Çünkü iş bekliyordu. İşe koşmalı ve yetişmeliydi. Onu ip bağlarken, İşçi-Köylü paketlerini sırtlamış merdiven basamaklarını koşarak çıkarken gözlerimde canlandırıyorum.
Aniden haberi geldi. Ömer, kendisine yakıştığı gibi son nefesini ayakta ve iş yaparken verdi. Sevinci, eğlencesi, mutluluğu, iş yapmaktı. Oturarak değil, koşarak iş yapmaktı.
HAYATI TEMSİL EDEN AYDINLIKÇI
Pratik bir zekâsı vardı Ömer’in. En çok söylediği söz hepimizin kulağındadır: “Teorinin anası pratiktir.”
1968 yılı Kasım ayında yayına başlayan aylık Aydınlık dergisinin dokuz kurucusundan biriydi. Teoriyi hep insan eyleminde sınardı. Doğruların biricik ölçütü, hayattı. Aydınlık Yazı Kurulu’nda hayatı temsil ederdi. Parmaklarını sallayarak hayata işaret ederdi.
Tutuklama kararlarına kadar Aydınlık’ın Yazıişleri Müdürlüğünü yaptı. Ulus’ta Bekir Yenigün ağabeyin İş Matbaası’nda, Ömer ile mürekkep ve kurşun kokuları içinde, kağıt balyalarının üzerinde gecelerdik. Zahmetten mutluluk duyardık.
EMEKÇİLERLE ÇARPAN YÜREK
Aydınlık teorik organımızdı, bize yetmedi. 1969 Temmuzunda birlikte İşçi-Köylü gazetesini çıkardık. Türkiye tarihinin en çok basılan ve satan emekçi gazetesiydi. Yazan da bizdik, basan da bizdik, sırtında taşıyan ve satan da.
Her mektuba mutlaka yanıt verirdik. Anadolu’da elli yıllık sararmış mektupları, emekçiler bugün hâlâ koyunlarından çıkarırlar ve gözleri ışıldayarak bize gösterirler. Son satırına bakınız, çoğunda Ömer Özerturgut’un imzası vardır.
İşçi-Köylü, Ömer’in aşkıydı. Çünkü orada işçilere ve köylülere ulaşmak vardı. Yine Yazıişleri Müdürlüğünü üstlendi. Fedakârlığın değişmez taliplisiydi.
1968-1971 döneminin işçi ve köylü hareketlerinde Ömer her şeyiyle vardı. Bir gençlik önderi olarak kendisini Türkiye emekçilerine adamıştı.
HASRETLE TÜKENEN YARIM YÜZYIL
Yazıişleri Müdürlüğü ve emekçi eylemlerindeki konumu nedeniyle Ömer hakkında birbiri ardı sıra tutuklama kararları geldi. O’nu Filistin’e gönderdik. Gidiş o gidiş, Ömer 1971 döneminden beri aranan adamdır. Polis onu suçlu diye aradı. Devrimci arkadaşları onu önderlik yetenekleri nedeniyle aradı. 46 yıl dile kolay, Ömer yad ellerde vatan özlemiyle yaşadı. Partimizin zaman zaman Avrupa Örgütünün Başkanlığını üstlendi. Köln’deki kitapçı dükkanı emekçilerin ve aydınların karargâhı oldu. Herkesin sevdiği ve saydığı insandı.
Açık yürekliydi, dürüsttü. Sözünü sakınmaz, biraz paldır küldür konuşurdu. Abdullah Öcalan ile yaptığımız her iki görüşmedeki tutumunu bir gün anlatırım.
Özü ve sözü birdi. Emek sevgisi ile vatan sevgisi, onun için soluk alıp vermek gibiydi. Kimseyle özel çıkar için en küçük bir anlaşmazlığı olmadı. Ancak kamu davasına gelince, gözünü de sözünü de sakınmazdı.
AYAKTA KALAN KURUCU
Türkiye’nin son elli yılının devrimci hareketinde Ömer yeteneğindeki insanlar parmakla sayılıdır. Yakın Türkiye tarihi, bir yönüyle bu yeteneklerin öğütülmesinin ve uzaklara savrulmasının tarihidir.
Onun binlerce kilometre uzakta nefes alışı bile, hepimiz için bir sevinç kaynağı idi. Babacan hali, şakaları, pazarlıksız arkadaşlığı nedeniyle Onu hep gülerek yad ederdik.
21 Mayıs 1969 günü Türkiye İşçi Köylü Partisi’ni kuranlardan ayakta duran ikimiz kalmıştık.
Ayakta kaldı ve ayakta öldü.
Üzüldüm. Işıklar içinde uyusun!
Bu dünyadan bir Ömer Özerturgut geçti.
İiyi sabahlar,
Yukarıda ki, şemada ismi olanlardan galiba, sadece Ferit İlsever hayatta ve Aydınlık hareketinden ayrılmayanlardan.
Ferit İlsever hakkın da bir değerlendirme de bulunabilir misiniz?
Sizle beraber diğer bu hareketten ayrılanlardan, ne gibi bir farkı var ki (düşünsel,kişilik vb.) hala bu hareketin içinde mücadele etmeye devam ediyor ?
İlk paragrafta ata var, düzeltiyorum.
Yukarıda ki şemada, ismi olanlardan galiba,sadece Ferit İlsever yaşarken Aydınlık hareketinden hala ayrılmayanlardan.
Çok iyi bir insandır, bireysel ilişkilerde çok yumuşaktır, arkadaş canlısıdır. Fakat tam bir parti bağnazıdır.
Şema’nın en başındaki Doğu Perinçek şemaya dahil sayılmıyor mu? Ercan Enç de Vatan Partisi üyesi halen.
İyi sabahlar,
Bir öngörüm var. Bu öngörüm hakkında ki sizin görüşlerinizi merak ediyorum.
VP/Aydınlık Hareketi, Doğu Perinçek’ten sonra en az 2 ye bölünür ve tam anlamıyla bitmese de bu hareket, olduğu halinden daha da küçük bir şekilde, Türk Siyasi tarihindeki figürlerden biri olarak, tarih sahnesinde ki yerini alır. Siz bu konu da ne düşünüyorsunuz?(Perinçek’ten sonra)
“Yeri doldurulamayacak, hiç kimse yoktur.”demişti VP profesyonellerinden, eski birarkadaşım, bir VP’linin partisinden ayrılışının
ardından.
Hayat boşluk kabul etmez, mutlaka doldurur bir şekilde o boşluğu ama bu söz, Sosyalist ahlakın insana bakışımıdır? Ne dersiniz bu konuda?
Ufalanarak dağılıp gideceklerdir. Aslında şimdiden başlamış bir süreçtir bu.
5 numaralı yorumdan ve onun yanıtından sonra düşündüm ki, Doğu Başkan’dan sonra başkan, Yunus Soner olur. Akademik ortamda bir yer edinmiş evlatlarını siyaset hay huyu içine atmaya ve özenle parlatılmış başarılarını yok etmeye Doğu Başkan’ın gönlü razı olmaz. Yunus Soner, hem hayatta herhangi bir kariyeri ve başarısı olmaması, hem de kendini beğenmişliği ile ideal bir siyasi lider adayı, öte yandan, hem aileden, hem de başkanın kendisinin değil, kardeşinin çocuğu olduğu için, siyasette harcanamaması gerekecek kadar değerli değil.
5 numaralı yorumdan ve onun yanıtından sonra düşündüm ki, Doğu Başkan’dan sonra başkan, Yunus Soner olur. Akademik ortamda bir yer edinmiş evlatlarını siyaset hay huyu içine atmaya ve özenle parlatılmış başarılarını yok etmeye Doğu Başkan’ın gönlü razı olmaz. Yunus Soner, hem hayatta herhangi bir kariyeri ve başarısı olmaması, hem de kendini beğenmişliği ile ideal bir siyasi lider adayı, öte yandan, hem aileden, hem de başkanın kendisinin değil, kardeşinin çocuğu olduğu için, siyasette harcanamaması gerekecek kadar değerli değil.
Bugün sonsuzluğa doğru yolculuğa çıktı.
Gün hoca, Ömer Özerturgut’u 1979-80 yılları arasında Duisburg kentinde Hakka kavuşan Rıza Bozkurt gilde tanıştım. Ömer ile beraber gelmiştiniz. 2. defa Oral Çalışlar ile geldi. 1992 yılına kadar Ömer ile ilişkim, dostluğum, arkadaşlığım devam etti. İP’li (İşçi Partisi) hiç olmadım. SP (Sosyalist Parti) nin aktif bir üyesiydim. Eifel’de 2 hafta Parti çalışmasına katılırken, Ömer’e daha da yakınlaştım. Cesur, girişken dediğim dedik, bir insandı. Duisburg İşçi Derneği başkanlığını yaparken, gücümü ve cesaretimi ondan alıyordum. Perincek ile son defa Bekaa’ya gidip geldikten sonra Dernekte geniş katılımlı bir toplantı yaptım. Ömer’de gelmişti. Orda yaptığı konuşmadan sonra hareketten koptum. (Perincek’in maskesinin düştüğünü 18 yıl sonra anladım. Ve bir daha da ilişkim olmadı. Fakat Ömer abi ile telefonlaşıyor, hal hatırını soruyordum.) Derneği kapattım ve anahtarı Köln kentinde kendisine verdim. Sonra ricada bulundu. ”Sen şu anahtarı al. Dernekteki kitapları ve malzemeleride al gel” dedi. Ve onu yaptım. Şunu da söylemek istiyorum. Hernedense, insanlar öldükten sonra anılıyor.
BEN MEHMET CANGÜR
AÜFF MATEMATİK 67 MEZUNU
ÖMER ÖZERTURGUT İLE ÖMERİN KOÇ YURDUNDAN AYRILIP SİTE*ATATÜRK* TALEBE YURDUNA GELDİGİNDE TANIŞTIM.DERS ÇALIŞMA SALONU YURD ÇAYHANESİ VE OKUL GİDİŞ-GELİŞ ZAMANLARINDA BAŞLAYAN ARKADAŞLIK 65 SEÇİMLERİNDEN ÖNCE SİYASİ YÖNDE ÇOK GELİŞDİ.VE 51 YIL KESİKSİZ DEVAM ETTİ.OKUL CEM SEÇIMLERINDE ÖMERİN BÜYÜK KATKISI OLDU HER BÖLÜME
OKULDAKİ SEÇİMLERDE BEN MATEMATİK BÖLÜMÜ TALEBE CEMİYETİNE SEÇİLMEM VE 20 KİŞİLİK DEVRİMCİ MAT GURBU ÜYESİ İLE GÜLTEN SAVAŞCIYI
FEN TALEBE BİRLİGİ BAŞKANLIGINA SEÇİLMESİNE YARDIMCI OLDUK….
ÖMER İLE GÜLTEN FARKLI FİKİRDE İKİ ARKADAŞ İDİ.VE GÖRÜŞMEZLERDİ SEÇİM HARİÇ
BİZİM DAYANIŞMAMIZ FİKRİ OLARAK GELİŞİP HER TOPLANTI YEMEK VE ARKADAŞ GRUPLARINDA GELİŞTİ
BEN 20*21 MAYISDA 63 DE HARBİYEDEN AYRILMIŞ GENİŞ BİR ARKADAŞ GRUPUNA SAHİPTİM
ÖMERİN TURGUTLUDAN VE İZMİRDEKİ ATATÜRK LİSESİNDEN DE ÇOK ARKADAŞI VARDI.HEMEN HEPSİNİ TANIRIM ONLARIN
1*BİZ 65 ON KASIMINDA KOLEJ SALONUNDA OLAN ATATÜRK VE DEVRİMLERİNİ ANLATAN KONFERASTAN
ÇIKIŞTA ÇETİN ALTANI ÖLÜMDEN KURTARAN GRUPUN İÇİNDE İDİK …EN SON ECZANEDEN KORUYARAK ALIP ARABAYA KADAR KORUYUP BİNDİRİP GÖNDERDİK.
2*66 YILINDA BİZİ BİRKAÇ KİŞİ BAGLANTILI GRUP VİETNAMA GÖNDERMEYE KALKTI …BİZ ONLARI GÖNDERDİK AJAN*SLARINA
3*YORULDUM GÖZLÜKTEN VE KLAVYE DEGİŞİKLİGİNDEN DEVAM EDECEGİM SONRA
4*ÖMER ARKADAŞIN SOSYALISM HAKKINDAKİ GELIŞMESİ 1965 YILI SONUNDAKİ BÜYÜK TATİLDE ÇOK
ARTMIŞ OLARAK DÖNDÜ
SANIRIM FRANSADAKİ ARKADAŞI NURİ ÇOLAKOGLU İLE İZMİRDE BULŞMUŞ VE NURİNİN FRANSADAN ETKİLENMESİNDEN ODA GENÇLİĞİN BİR ŞEYLER YAPMASI GEREKTİĞİNİ ANLAMIŞTI …ZATEN ÖYLE BİRİ YENİLİKLERİ KOVALARDI BU MADDE BENİM TESPİTİM
5*FKF NİN FEN FAKÜLTESİNDE GELİŞİMİNDE ETKİSİ ÇOKTUR ….BİRDE KİMYADA ARTIK LİDER GİBİ DİNLENDİGİNİ BİLİYORUM
6*1966 DA BEN İNKİLAP TARİHİNE GELEN PROF DR AFET İNAN OLDUGUNU BELİRTTİGİMDE YIL SONU ÖDEVİNİ BİRLİKTE KARARLAŞTIRDIK
***KURTULUŞ SAVAŞINDA İÇ İSYANLARIN EKONOMİK NEDENLERİ **** BİTİRME ÖDEVİNİ AFET İNAN KABUL ETMEDİ….HAREKETLİ GÜNLERİN BAŞI İDİ O ZAMANLAR
7* BEN MEZUN OLUP AKŞAHİR LİSESİNE ATANDIGIMDA YIL 1967 NİN SONU İDİ. ÖMER YURDDAN AYRILMIŞTI KOLEJDEN HUKUK FAK GİDEN YOLDA SAGDA BİR SOKAKTA KASABALI BİR ARKADAŞI İLE KALIYORDU **ADI BENDE SAKLI** BENİ YOLCU ETTİLER VE SÜREKLİ HABERLEŞME OLDU
BENDE 68 NİSAN 69 MAYIS AYINDA GELDİM VE ÖMERLE BULUŞTUK EVET ZİLELİNİN DEDİGİ GİBİ İÇKİ İÇTİK
68 DE KIZILAYDA TÜRK İŞİN BİR BİNASININ YANINDA PDA VE İŞÇİ KÖYLÜ İLE İLGİLİ BİR TOPLANTIDA İDİ DOĞU BEYDE VARDI VE DIŞARIDAN O DEVASA MARKS ENGLS LENİN RESİMLERİNİN GELDİGİ SENE….
BEN AKŞEHİRDE 2.3 SENE İŞCİ KÖYLÜ VE PDA YI SATTIM TÖS DE BEDAVA MASALARA DAGITTIM
İŞCİ KÖYLİ 30 ADET PDA 5 ADET VEYA 10 ADET GELİRDİ ……SANIRIM 20 LİRA BORCUM VAR HALA
EVET YARIN 70 D EŞİMLE GELDİGİMDE CENGİZ ÇANDARI YARIN YAZARIM ….DÜNYA BANKASI BAŞKANININ ARKADAŞI ARABASINIDA İT MİŞ ZAT İLE
,
CENGİZ ÇANDAR HİÇ YARA ALMADAN VE ÖRSELENMEDEN CAFER VE ARKADAŞLARININ ŞEHİT OLDUGU FİLİSTİN SEVDASINDAN İSRAİLE GÖTÜRÜLEREK BUGÜNLERİN OLUŞTURULMASI İÇİN İYİ BİR EGİTİMDEN GEÇİRİLMİŞTİR….İYİ KÖTÜ ÇİRKİN HEPSİ CENGİZ İÇİN
BEN VE EŞİM ANKARAYA GİTTİGİMİZDE DEVRİ SÜLEYMANA GÖTÜRMÜŞTÜ ÖMER BİZİ HEPİMİZ VARDIK AST DA O GÜN
BİZ YENİ EVLİ OLARAK GELMİŞTİK ANKARAYA
TİYATRO HİTAMINDA BİZ GİDERKEN CENGİZ YANIMIZA GELDİ VE ÖMERE MİSAFİRLERİ BİZE GÖTÜREYİM DEDİ
ÖMER ŞİDDETLE KARŞI CIKTI ZATEN BİZ AGABEYİMİN MAMAKTAKİ EVİNDE KALIYORDUK
SONRA ORADAN GİDERKEN BU CENGİZ ASLA GÜVENİLMEZ BİRİDİR SAKIN BUNUNLA MUHATAP OLMA DEDİ…….TESPİT DOGRU CIKTI ARKADAŞ GÜN ZİLELİ
TUGAY ZİLELİDE İYİ FUTBOL OYNARDI VE ÇOK ERKEN GİTTİ DEGERLİ SİYASALLI ÇOK ÜZÜLMÜŞTÜM
VE SON NOKTAYI KOYDUM
SAGLIKLI GÜNLER
ÖMERE SELAM OLSUN
Arkadaşım,
Bazı verdiğin bilgiler gerçeğe dayanmıyor. Cengiz Çandar baskın yapıldığı zaman orada değildi ve bu yüzden israil’e götürülüp “iyi bir eğitimden” geçirilmesi söz konusu olamaz. İsrail komandolarına esir düşen bir tek Faik Bulut’tur, o da İsrail cezaevlerinde uzun süre hapis kalmıştır.
Ömer’in, daha o tarihte Cengiz ile ilgili böyle bir laf etmiş olması da bana pek inandırıcı gelmedi. Yanlış hatırlıyor olduğunu düşündüm doğrusu.
Tugay Zileli’den ağabeyim Turgay Zileli’yi kastediyorsan, ağabeyim futbol oynamayı hiç beceremezdi.
EVET ORDA DEGILDI
NERDEYDI
CENGIZ CANDAR BALIK ICINDE ALTIN YOLLAYANINMI SULALESINDENDI YOK
DUNYA BANKASI BASKANI ARKADASI IDI
ODA HIRSIZ CIKTI
BULENT E YALISINDA DAKI TOPLANTILARDA 1990 DAN ITIBAREN NE ICIN BULUNUYORDU
NEYSE ANARSI YOK
BUYUK DERLENIS ZAMANI
BUYUK DERLENIS
Umarım iyisindir…
Beraber yaşanılır, beraber dövüşülür.
Ama herkes kendi payına ölür.
Nazım Hikmet Ran