Murat Belge / Son durum
1 Haziran 2015 tarihli Taraf gazetesinde yayınlanmıştır
7 Haziran’da seçim sonuçları belli olunca “Saray”ına kapanıp birkaç gün sesi soluğu işitilmeyen Tayyip Erdoğan’ın o günlerde ne düşündüğü belli olmaya başladı. Bu aslında o gün de üç aşağı beş yukarı belliydi, çünkü Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir kişiliğe sahip olduğu bir sır değil. Yenilgiyi sindirebilecek bir yapısı yok. Bu durumda, “sindirme” bir yana, yenilginin kesinleşmesi durumunda başına neler gelebileceği düşüncesi de etkili oluyordur.
Seçim denen şey, Tayyip Erdoğan’ın kazanması için icat olunduğuna göre, onun kazanamadığı (istediği gibi kazanamadığı) bir seçim meşru olmaz. Dolayısıyla, yapılan seçimin sonuçlarıyla çizilmiş sınırlar içinde çözümler Tayyip Erdoğan’ın beklentilerini karşılayamaz. Yani, Tayyip Erdoğan’ı yeniden tek başına iktidara getirmek üzere seçim yenilenmelidir.“Ya aynı sonuç alınırsa” sorusu akla geliyor ister istemez. Sorun değil. Tayyip Erdoğan mutlu olana kadar seçim yenilenebilir.
Bu, tabii, gönlünden geçen. Ama “gerçeklik” diye bir şey var ve o kendini Tayyip Erdoğan’ın isteklerine uymakla yükümlü saymıyor. Seçimin, Erdoğan’ın hoşuna gitmedi diye tekrarı, bu sefer toplumun hoşuna gitmeyecektir. O halde bunun sorumluluğu başkasının üstünde görülmeli. Onun için Tayyip Erdoğan çıkar, milli iradeye saygı ve koalisyon üstüne makul sözler söyler ama aynı zamanda zinhar bir koalisyon olmaması için tedbirlerini alır.
Ne olmuş da sonuç böyle çıkmış, Tayyip Erdoğan’ı türlü türlü sıkıntıya sokmuştur? Değişen ortamda pırıldayan yıldız HDP. Onların barajı geçmeleriyle büyü bozulmuş. O halde onları lâyık oldukları yere, yani gerisin geri barajın altına itelemek gerek ki onlara verilmiş oylarla biz Parlamento’da istediğimiz çoğunluğu bulalım.
Yani HDP’ye yükleneceğiz. Strateji bu. Nasıl olsa muavin de hazır: MHP.
Peki, nasıl yüklenmeli? Etkili yöntem hangisi?
Birkaç koldan birden yürümek gerekiyor. HDP’yi PKK’nın silâhsız kolu, PKK’nın vatanı bölme stratejisinin demokratik görünümlü aracı olmakla suçlarız.
Ama bir yandan da ortamı germek gerek, germeli ki, “Bunlar PKK’nın adamları. Bakmayın barışçı laflarına” diye biz bağırırken, bu suçlamanın ağırlığını artıran kanlı olaylar da alsın yürüsün. Biz de, dış düşmanların bu saldırısında teröre karşı kahramanca verilen ulusal mücadelenin bir parçası olarak HDP’nin tepesine binelim.
AKP’nin, Taraf’ta çıkan, “seçim sonrası strateji- taktik” metni zihniyeti ortaya koyuyor. “İktidarı bırakmayacağız!” Seçimi kaybedersek başka yöntemle tutunuruz. Bak, Meclis Başkanlığı’nı aldık. Psikolojik zafer! Seçime hazır olun!
Bu arada yeniden insanlar ölüyor. Kürt sorununda barış umudu daha da soluyor. Çözümsüzlüğe doğru hızlanarak gidiyor. Ekonomi zorlanıyor. Genel bir kriz- öncesi durum var. Gerginlik göklerde.
Bunların önemi yok. Bunlar teferruat. Önemli olan Tayyip Erdoğan’ın tek- başına iktidarı.
7 Haziran’da ortaya çıkan tablo sonucunda Tayyip Erdoğan’ın bu senaryoları kendi başına yapabilecek gücü de kalmamıştı. Buna rağmen yapıyor. Her şey onun istediği gibi yürüyor. Örneğin PKK ya da onun adına hareket eden birileri tam da Erdoğan’ın beklediği gibi davranıyor.
Ama boş muavin MHP, Devlet Bahçeli. Seçimin hemen ardından girdiği yolla MHP şimdi AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın en değerli müttefiki oldu. Ne oldu da gerçekleşti bu durum, bilemiyorum, bir tahminde bulunacak veri yok elimde. Ama sonuçlar ortada.
Peki, bu plan işler mi? İşleyebilir. Gene MHP’nin yardımıyla AKP ve Tayyip Erdoğan seçimin tekrarlanmasını zorlayabilir.
Orada ne olur? Ben, Tayyip Erdoğan’ın umduklarının gerçekleşebileceği kanısında değilim. AKP- MHP fiilî koalisyonu içinde ne olur, kim kimden daha çok oy apartır, bilemem, ama birlikte oy oranlarının düşeceğini sanıyorum. CHP- HDP tarafına giden oyların da artacağı kanısındayım. Ama bütün bu kaymaların 7 Haziran’a göre, her şeyin yeniden ele alınmasını gerektiren büyük değişiklikler getireceğini de sanmıyorum.
Hava kapalı ve kurşun gibi ağır
“Ama boş muavin MHP, Devlet Bahçeli. Seçimin hemen ardından girdiği yolla MHP şimdi AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın en değerli müttefiki oldu. Ne oldu da gerçekleşti bu durum, bilemiyorum, bir tahminde bulunacak veri yok elimde.”
Bu cümleyi kurmak için ne kadar saf ve iyi niyetli olunabilir bilmiyorum.
MHP: Bu ülkenin gerici topraklarında yeşermiş bilinen en sağ, faşist, Türk-İslam sentezcisi, gerici organizasyon….
AKP: Tarihin bildiği en gerici yöntemi -dinciliği- bayrak edinmiş, doğal olarak faşizmi içeren, ama oportünist tavırlarıyla, bir avuç saf saftirik insanı demokrat olduğu sanrısıyla kandırabilen, günü geldiğinde boyaları dökülüp gerçek yüzünü kaçınılmaz biçimde gösteren gerici-faşist organizasyon.
Şimdi bu ikisinin kendi doğal zeminlerinde ortak hareket etmelerinin nedenini anlayabilmek için ne tür verinin elde olması gerekebilir ki?
Olsa olsa, hala AKPnin demokratik bir oluşum olduğuna inanabiliyor olmak gerekir sanırım.
Saygılarımla….
Bilal OLKUN..
haklısınız ama yine de iyi bir yazı sayılır.
Gün Hocam selamlar,
Yazı elbette pek çok doğru saptama içeriyor ve onlara dayanılarak da ifade ettiği gerçekliği kabul etmemek mümkün değil. Bu gerçekliğin son ifadesi olan “hava kapalı ve kurşun gibi ağır.” saptaması da aslında yapmak zorunda olduğumuz hazırlıkların da ne kadar zor ve zorlu olması gerektiğini vurguluyor. Ama yine de hala AKP’den bir şeyler beklenebileceğini duyumsatması, bunun da direniş birlikteliğinde küçücük de olsa bir zaaflar yaratma ihtimali var ya işte bu beni kaygılandırmıyor dersem yalan olur. Sevgiler….
Beni de 🙂
noluyor–sol liberaller–gelinen son momente–gunah mi cikarmaya basladilar ne?
eh öyle de denebilir.