Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

Kaybedenlerin Belleği ve Kaybedilen Bellek!

Kitap Tanıtım

Yeni Harman Dergisi’nin Haziran 2011 sayısında yayımlanmıştır.

Michel Ragon’un Paris, 1990 basımlı romanı, Kaybedenlerin Belleği, Işık Ergüden’in çevirisiyle, Ayrıntı Yayınları’ndan, geçen yıl yayımlanmıştı.

Roman, çeşitli açılardan okunabilir. Ben onu, 20. Yüzyılın Devrim Tarihi olarak okudum. Yazar, bu tarihi, 1940’ların sonunda, Paris’te, Seine kıyısında bir yerde sahaf olarak rastladığı Fred Barthélemy’in yaşadıkları üzerinden anlatıyor. Böyle bir kişinin gerçekten yaşayıp yaşamadığı, tamamen yazarın kurgusu mu, yoksa yaşayan bir insanın gerçek anıları mı olduğu merak edilebilir elbette. Yazar, bu noktayı çok ustaca bir şekilde askıda bırakıyor. Size hem gerçeklik duygusu veriyor, hem de Fred Barthélemy’in gerçekten yaşamış bir insan olabileceğine ilişkin hiçbir ipucu vermiyor.

Fred Barthélemy’in yaşamını geriye doğru izleyip çocukluk yıllarına gittiğimizde onun, sokaklarda büyümüş bir Paris yoksulu olduğunu görüyoruz. XX. Yüzyılın başlarındaki püriten Fransız anarşistlerinin (o zamanki adı Victor Kibalçiç olan meşhur Victor Serge’nin) yanında büyüyen bu Paris yoksulu, 1917 devrimiyle yeniden doğar adeta. Anarşistlerin rahle-i tedrisinde yetişen ve onların naif devrim taraftarlığını tamamen paylaşan Fred, tanıdığı bir Rus siyasi göçmeninden (bu da Vsevolod Eichenbaum’dan, yani Unknown Revolution’un yazarı, ünlü Volin’den başkası değildir) zamanında Rusça öğrenmiş olması sayesinde, devrime omuz vermek üzere Sovyetler Birliği’ne giden bir Fransız askeri heyetine katılır ve bu ülkeye vasıl olur 1918 yılının Mart ayında. Bundan sonra Fred’in kaderi tamamen değişir. Paris’teyken anarşistlerin bile fazla ciddiye almadığı bir gençten, Lenin ve Troçki’yle devrim üzerine tartışmalar yapan bir ideny anarşiste (fikir anarşisti anlamında. Ama Bolşevikler bunu, kendilerine yardımcı olan anarşistler anlamında kullanırlar.) dönüşür. Bu, bir yanıyla devrimin büyük dönüştürücülüğüne, en alttakilerin nasıl aniden en üstlere çıktığına işaret eder. Ama bir yanıyla da iktidar mevkilerinin en yoksulları bile nasıl kendine çekip yozlaştırdığına. Fred, bir Komintern görevlisi olarak bu üst makamlara çıkan bir ideny anarşist olmasına rağmen yozlaşmaz ve devrime hayatı boyunca bağlı kalır ama bu çıktığı yerin nasıl bir yozlaştırıcı olduğunu görür. Okuyucu da onunla birlikte elbette.

Kitabı okuyup bitirdikten sonra tanıtmasını yapmak üzere çizdiğim yerleri işaretlediğimde tuhaf bir durumla karşı karşıya kaldım. 446 sayfalık kitabın neredeyse dörtte üçünü çizmiş ve işaretlemiştim. Bu durumda bu, kitabın tanıtmasını yazmak kitabı yeniden, hatta daha kapsamlı yazmak anlamına gelecekti. Çünkü roman, 1917 devrimi ve sonrasıyla bitmiyor, bu devrimin çeşitli süreçlerini, Bolşevik iktidarın uygulamalarını tamamen tarihi olayların akışına sadık kalarak konu edindiği gibi, bir de oradan 1930’lardaki İspanya devrimine geçiyor, orada da durmayıp 1968 devrimine uzanıyor. Kitapta Lenin’den Kropotkin’e, Zinovyev’den Nestor Mahno’ya, Troçki’den Angel Pestana’ya kadar bütün tarihi şahsiyetler bizzat arz-ı endam ediyor. Böyle bir kitabın  dergi boyutlarında tanıtmasını yapmanın zorluğunu takdir edersiniz.

Bu durumda yapabileceğim tek şey kalıyordu. Kitaptaki birkaç önemli noktayı konu edinmek, onların üzerinde durmak. Evet ama hangisini? O kadar çok önemli nokta vardı ki? Bir karar vermek zorundaydım.

Romanda anlatılanlarla bugün yaşananları harmanlayarak vardığım en önemli sonuçlardan biri şu: Toplumların ve sınıfların bir belleği var ama ideolojilerin belleği yok. Daha doğrusu, ideolojiler belleksizlik üzerinde var olabiliyor, varlıklarını sürdürebiliyor. Bu, Marksizm için ne kadar doğruysa, anarşizm için de o kadar doğru.

Anarşizmin, ta Bakunin zamanından başlayarak bir devrim romantizmi ve naifliği içinde olduğu bilinir (belki de bilinmez, özellikle anarşistler bunu bilmez. En zor olan, insanın kendisini görmesidir). Bu romantizm ve naifliğin 1917 Devrimi sırasında zirveye vardığını çok açık bir şekilde görebiliyoruz romanda. Bu yönelim, anarşistlerde karmaşık duygulara ve yönelimlere yol açmıştır. En başta, devrimi idealleştirmeyle gerçekte yaşananlar arasındaki uçurumu görmenin yarattığı büyük şaşkınlık ve hayal kırıklığı:

“…Lokantaların yemek listesinde ekmeğin fiyatı bir rubleden biraz fazla. Karaborsadaysa on beş, yirmi rubleye satılıyor. Şekerin kilosu on iki ruble, karaborsada elli.”

“Devrim malları paylaştırmadı mı?” diye sordu Fred. “Zenginler mülksüzleştirilmedi mi?” (s.77)

Öte yandan, bütün hayal kırıklıklarına rağmen, devrimi yöneten (ya da körelten) Bolşeviklerden umudu kesmeme ruh hali:

“Devrimin sonuçlarına dair ilk olumsuz izlenimlerin yerini, Fred’de yavaş yavaş olumlu etkiler almıştı. Devrim mutluluk getirmemişti, tamam; ama hâlâ dayanıksızdı, düşmanlarla çevriliydi: Batı sınırında Almanlar, içerde de isyan halinde çarlık subayları. Devrimin düşmanları öyle kalabalık, öyle düşman gözüküyorlardı ki çok yaygın sabotajlar ekonomiyi dinamitliyordu. Lenin ve Troçki, bu iki ortak… yine de devrimi, dörtnala giden koşum hayvanlarını idare eder gibi yönetiyorlardı.” (s.79-80)

Çeka’nın anarşistlerin mekânlarına yaptığı baskınlara rağmen Bolşevikleri destekleme tutumunun devam etmesi:

“Fred’in Komünist Parti’ye katılımı, anarşistlerin onu kardeşçe kabulüne hiç engel olmamıştı. Bunun, koşulların gerektirdiği bir katılım olduğunu Fred gibi onlar da biliyordu. Şu an Bolşeviklere karşı durmak, Beyazların oyununa gelmek olurdu. İsyankâr generaller Denikin, Wrangel ve Kolçak’ın yönettiği Çarlık birliklerine karşı Bolşeviklerle birlikte savaşan anarşist çoktu. Lenin, Sovyet propagandasını yönetmesi için Türkistan’a bir anarşisti göndermemiş miydi? Bununla birlikte, Jerzinski’nin baskınından bu yana anarşistler, bu tür ‘yanlış anlamalar’ın yenilenmesinden çekiniyorlardı.” (s.85)

Anarşistlerin devrim naifliği öyle boyutlardaydı ki, Marksistlerin bile tereddütler taşıdığı noktada onlar Devlet ve İhtilal afyonuyla kendilerini uyuşturuyorlardı:

“Tüm Avrupa ülkelerinde yalnızca anarşistlerin ve anarko-sendikalistlerin Rus Devrimi’ni destekliyor olması, o dönemde Ortodoks Marksist olan sosyalistlerin katılımını teşvik edici değildi. Almanya’da Rosa Luxemburg, III. Enternasyonal’e katılmayı erken buluyordu; oysa anarşist lider Erich Müsham, yoldaşlarını, devletin yok olması üzerine Lenin’in tezleri nedeniyle Sovyetlere destek olmaya davet etmişti.” (s.105)

Bugüne gelecek olursak, anarşistlerin naifliğinin devam ettiğini söyleyebiliriz. Bugün bir kısım anarşist, benzeri bir devrim naifliği içinde solun oluşturduğu yürüyüş kortejlerinin peşine takılmakta, bir kısmı parlamentoda bir ses olmak adına BDP’nin yönetimindeki sol bloku desteklemekte, özgürlük ve askeri cuntalardan hesap sorulacağı beklentisiyle sol liberallerin ya da Taraf gazetesinin yedek gücü olmaktadır. Nasıl geçmişte ideny anarşistler Bolşeviklerin destek gücü haline gelmişlerse, bugün de bir kısım “ideny anarşist solun ya da sol blokların veya liberal solun destek gücü olabilmektedir. Temeldeki iyi niyeti görmek elbette mümkündür ama varılacak sonucun bu iyi niyetten çok uzaklara düşeceği kesindir. Kanımca anarşizmi var edecek en önemli şey, bağımsızlığıdır.

Kaybedenlerin belleği kaybedilen bellek olmamalıdır.

Gün Zileli

30 Mayıs 2011

gunzileli@hotmail.com

4 Comments

  1. Yayın Kolektifi

    İmlasız Bahçe Şiirleri

    Nesrin Kültür Kiraz

    Bu kitaptaki şiirler, örneğin ülkeyi kurtarmaya filan, katiyen soyunmuyor. Kavga filan da etmiyor. Alışılmış büyük sözler mi.. hiçbirini söylemiyor. Ama bir başka büyük şeyi mükemmelen beceriyor: İçimize bakarken, dışımızı da görebiliyor. Ya da tam tersi: Dışımıza bakarken, aman, içimiz de menzil dahilindedir! Hayli özlediğim bir sözcüğü çok şükür kullanarak söylemem gerekirse, içimiz ile dışımız arasında müthiş ‘diyalektik’ bir ilişki var bu şiirlerde. Küçük küçük, ama belki de bu nedenle epey büyük bir samimiyetin sahici şiirleri…Öz ve biçim olarak haiku’yu hatırlatabilecek bir yöntem kullanılmış, alegorik yapıya değer verilmiş. Metaforlarla dağıtılan zihin, basit olanın değerini göstermek üzere, yeniden yapılandırılmaya çalışılmış. İyi ki öyle yapılmış.” Sina Akyol

    İnternet üzerinden satın almak için lütfen tıklayın.

    Nesrin Kültür Kiraz, DEÜ GSF Sahne Sanatları Anasanat Dalı Dramatik Yazarlık / Dramaturgi Bölümü’nü bitirdi. Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü 2003’e değer bulunan “Çikolata Teli” adlı dosyası aynı yıl Mayıs Yayınları tarafından kitaplaştırıldı.

    Editör: Yayın Kolektifi (Gün Benderli, Bilge Girgin, Sina Akyol, Nesrin Kültür Kiraz), Kapak Tasarımı: Berk Sürücü, Sayfa Düzeni: Nesrin Kültür Kiraz, ISBN: 978-994433947-6, Türü: Şiir, Sayfa Sayısı: 144, Baskı: Mayıs 2011, Kibele Yayınları

  2. Yayın Kolektifi

    Peşime Verdi

    Hülya Tarman

    “Hülya’nın kitabını okurken hep düşündüm bu mütevazı cesaretin kaynağını. İtiraf edeyim ki, zaman zaman kendimde bulamadığım oldu aynı cesareti. Hatta bazen “çok safsın, çok iyi niyetlisin be Hülya” diye düşündüğüm de. Ve badireyi her atlatışında (atlatmış mıydı?) derin bir “oh” çekerek. “Hep isimsizler düşmüştür yola” satırlarını okuduğumda boğazım düğümlendi. “Ne yana geçsem karşıda kalmama rağmen” dediğinde, “işte, yenilen devrimlerin tarifi” dedim kendi kendime. Binlerce sayfalık teorik laf kalabalıklarını, sade, içten ve hayattan bir tanımlamayla sollayıp geçen bir anlatım. Kendine karşı yapılan provakasyonları bir “iş kazası” olarak görmeye hazır nasıl alçakgönüllü bir ruh halidir bu? “Sessiz ve ünsüz tanığa kulak verin” diyor Hülya Tarman. Kulak verin dağlarda bir iz bile bırakmadan ölüp giden çocuk gerillaların künyelerini aktaran, gerillaya on üç yaşında katılıp on dört yaşında ölüm yolculuğuna çıkan çocuklara tanıklık eden bu kitaba. Onların derin faaliyetler içindeki devleti varsa, Hülya Tarman gibi az sayıda insanın da derin sorumluluğu vardır.” Gün Zileli

    İnternet üzerinden satın almak için lütfen tıklayın.

    Aktivist, araştırmacı yazar Hülya Tarman 2006-2007 yılları arasında Diyarbakır, Urfa, Van ve Batman`da şiddet algısına yönelik çalışmasını sürdürürken önce ölüm tehditleri aldı. Sonra tacizler devam ederken Diyarbakır valisine düzenleneceği iddia edilen bir suikast iddiasına adı karıştırılmak istenince suç duyurusunda bulundu. Ardından 2,5 gün Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde zorunlu “misafir” oldu. 22 Haziran 2007 de Takvim ve Star gazetelerinde hakkında çıkan asılsız “canlı bomba” haberlerinden dolayı bu iki gazeteye açtığı davaları da kaybedince, AİHM’e başvurdu. Başvurusu kabul edildi. Kişisel sitesine buradan ulaşabilirsiniz: hulyatarman.net

    Editör: Yayın Kolektifi (Gün Benderli, Şule Ayaz, Bilge Girgin, Gün Zileli), Kapak Resmi: Serpil Odabaşı, Kapak Tasarımı: Ömer Örnek, Sayfa Düzeni: Yusuf Limon, ISBN: 978-994433946-9, Sayfa Sayısı: 368, Baskı: Mayıs 2011, Kibele Yayınları

  3. Yayın Kolektifi

    Efendisiz Demokrasi

    Ali Rıza Gelirli

    “Ali Rıza Gelirli ‘içimizden biri’. Bir akademisyen değil. ‘Ünlü’ bir köşe yazarı da değil. Kartal’da kendi halinde yaşayan bir emekli. Evet ama ‘kendi halinde’ yaşaması onun ‘kendi halinde’ bir insan olmasına yol açmamış. ‘Haddini bilmemiş’, araştırmalara okumalara girişmiş ve insanların, bu kitapta okuyacağınız sorunlarına el atmış, onlara ilişkin fikirlerini ortaya koymuş. İşte Ali Rıza Gelirli, yukardan beri sözünü ettiğim yeni toplumsal arayışlar döneminin yeni tip düşünürlerinden biridir. Yeni döneme ilişkin çok esaslı saptamaları, çok esaslı önerileri, çözümlemeleri vardır. Ne var ki, bunları hiç de bildiğimiz eski tür ‘büyük’ düşünürler havasında, her şeyi bilen biri gibi ortaya koymamaktadır. İçimizden birinin sadeliğiyle, herhangi bir sohbet yapar gibi, yanılmış olabileceğini de kabul ederek, birçok sorunun ucunu açık bırakarak ortaya koymaktadır. Bu da yeni dönemin bir özelliğidir. Çünkü artık insanların, ‘büyük beyin’lerin her şeyi çözmeye kadir olduğu masallarına karnı doymuş durumda. Geçen iki yüz yıl hiç de böyle insanüstü beyinlerin olmadığını ortaya koydu.” Gün Zileli

    İnternet üzerinden satın almak için lütfen tıklayın.

    Ali Rıza Gelirli 1962 yılında Malatya‟ya da doğdu. Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı. 2008 yılında “Şiddetin Anatomisi”, 2009 yılında “Tahakkümün Anatomisi” adlı felsefe-deneme tarzında kitabı yayımlandı. 2010 yılında “Acemi Yaşamlar” isimli şiir kitabı ve “Özgürlüğün Anatomisi” isimi felsefe-deneme kitabı yayımlandı.

    Editör: Yayın Kolektifi (Gün Zileli), Kapak Tasarımı: Yusuf Limon, Sayfa Düzeni: Emel Uğur, ISBN: 978-994433945-2, Sayfa Sayısı: 184, Baskı: Mayıs 2011, Kibele Yayınları.

  4. Yayın Kolektifi

    Türler ve Cinsler

    Can Başkent

    Anarşizm eğer bir felsefeyse, bu düşünce sistemini kimi gündelik hayat parkurlarına uyarlamak anarşistlerin birincil görevlerinden ve amaçlarından biridir. Bu kitap, benim bu görevi iki farkli politik sahada yerine getirmek için giriştiğim çabaların bir özetidir. Tüm eşitlik ve özgürlük mücadeleleri gibi, anarşizm de bu mücadelesini kimi zaman tekil zeminler üzerinden yürütür: hayvan özgürleşmesi, kadın özgürleşmesi, antimilitarizm gibi.. Önceki kitabım “Vicdani Ret Yazıları”nda, antimilitarizm ve vicdani ret politikaları üzerinden değindiğim görevi yerine getirmeye gayret etmiştim; bu kitapta ise cinsiyetçilik ve hayvan özgürlüğü temalarına anarşizan yaklaşımlar sunacağız. Bu konuların önemli olmalarının nedeni, hiyerarşinin tarihi boyunca, öyle ya da böyle anlaşılabilir, ancak tuhaf politik nedenlerle, hem insan olmayan hayvanların hem erkek olmayan insanların “zayıf” olarak konumlandırılmış olmasıdır. Dolayısıyla, bu soruna getirilecek otoriter olmayan çözümlerin geliştirilmesi, muhakkak ki anarşizmin önemle üzerinde durması gereken noktalardan biridir.

    İnternet üzerinden satın almak için lütfen tıklayın.

    Can Başkent, 1981’de İstanbul’da doğdu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde matematik ve felsefe, Amsterdam Üniversitesi’nde mantık, City University of New York’ta bilgisayar bilimleri okudu. Anarşizm ve vicdani ret üzerine geliştirdiği düşünceler ve bunların uygulamaları üzerine yaptığı araştırmalar nedeniyle Institute for Anarchist Studies (Anarşist Çalışmalar Enstitüsü)’den destek alan ilk Türkiyeli araştırmacı oldu. İlk kitabı “Vicdani Ret Yazıları” Federe Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Ayrıca, Propaganda Yayınları adlı e-kitap yayınevinin kurucusu ve editörüdür. Kişisel internet sitesinde birçok yazısına ve çalışmasına ulaşmak mümkündür: canbaskent.net

    Editör: Yayın Kolektifi (Bilge Girgin, Gün Zileli), Kapak Tasarımı: Ömer Örnek, Sunuş ve Çizimler: Utku Usta, ISBN: 978-994433931-5, Sayfa Sayısı: 298, Baskı: Mayıs 2011, Kibele Yayınları

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑