Fransa’nın Soykırım Kararı Üzerine iki Yazı

Soykırım… 

Soysürüm…

Soykölecilik…

 

Her iki yazı da Yeni Harman dergisinin Ocak 2012 sayısında yayımlanmıştır.

 

Dünyanın her yerindeki parlamenterlerin bir koyun sürüsünden pek de farklı olmadıklarını düşünürüm. Fransız parlamenterlerinin bir ayrıcalığı olacak değildi elbette.

Yani şimdi ben, Fransa’da kalkıp, “yok canım, 1915’te olan, soykırımdansa (jenosit), soysürüme (ethnic cleansing-tehcir) daha çok benziyor” dediğim için hapse mi atılacağım? Peki, önlerine sürülen her şeye parmak kaldırmaktan başka bir fonksiyonu olmayan  Fransız parlamenterleri bu saçmalığa parmak kaldırdılar da, bu parmaklardan memnun kalan Ermenilere ne demeli? Hadi onları da bırakalım. Ya bu kararı ciddiye alıp iktidarıyla muhalefetiyle bir ulusal şahlanış havasına giren bizim parlamenterlerimiz ve onların arkasında yer alan cümle …

Oysa bilmiyorlar ki, soysürüm soykırımdan da büyük bir suçtur. Çünkü soysürüm, etnik bir kırımı zaten içermesinin yanı sıra, planlı bir etnik düzenlemenin de adıdır. Yani, yeni ve yapay bir ulusal bileşim yaratmak amacıyla bir ülkede, bir bölgede yaşayan bir halkı siz topluca topraklarından, evlerinden, yurtlarından edip sürüyorsanız, mülklerini yağmalıyorsanız, bunun adı, soysürüm ya da bizim milliyetçi ve ulusalcıların “denize düşen yılana sarılır” kabilinden sarıldıkları adıyla tehcir veya İngilizce adıyla ethnik cleansing (etnik temizlik)tir. Etnik temizlik, belli bir etnik gruba ya da ırka katliam uygulamayı içerdiği gibi, daha kapsamlı bir etnik harekâttır. Örnekleyecek olursam, Ruanda’da bir jenosit yaşanmıştır ama bu yine de bilinçli, önceden ayrıntılı bir şekilde planlanmış bir etnik temizlik değildir. Yani bir kavim bir diğer kavmin mensuplarını çoluk çocuk demeden katletmesine rağmen, bu, devlet eliyle uygulanan, örneğin 1915 Ermeni soysürümünden ya da tehcirinden farklıdır. Birincisinde ırksal bir nefretle girişilen bir katliam; diğerinde ise, bir devlet planlaması sonucu girişilen, belli bir toprak parçasının bir ırktan ya da kavimden temizlenmesi vardır. Bu temizlik kaçınılmaz olarak ırksal katliamı zaten içermektedir. Dolayısıyla hiç de soykırımdan altta kalır bir suç olmadığı gibi, bilinçli devlet mühendisliğine işaret ettiği için kanımca daha büyük bir suçtur. Nitekim Hitler, soykırımla yetinmeyip soysürüme ve dahası soyköleciliğe (belli bir ırkın mensuplarının esir alınıp çalıştırılması) başvurduğu için Hitler’dir.

O zaman, parlamenterlerle ilgili olarak şu çağrıyı rahatlıkla yapabiliriz:

Dünyanın bütün parlamenterleri!

Dünya Koyunlar Meclisinde birleşin!

 

25 Aralık 2011

 

***

 

Kore… Cezayir… Vietnam… Ya da İş İşten Geçti

 

Kore savaşı yıllarında çocuk yaşlarımdaydım. Kore’yi sadece isim olarak bilirdim. Orada neler olup bittiğine, Türkiye’den asker ve subayların neden oraya sevk edildiğine akıl erdirmem imkânsızdı.

Ara sıra bize gelen Tolon ağabey, Turgay ağabeyimle yaşıttı ya da birkaç yaş büyüktü. Clark Gable stili taranmış saçlarını ve bıyığını hiç unutmam. Bizimle kurşun asker oyunu oynardı. İki ordu halının üzerinde karşılıklı dizilir ve büyükçe bir bilye ordular arasında gidip gelirdi. Bilyenin çarpıp devirdiği kurşun asker ölmüş sayılır ve oyunun dışına çıkardı.

Günün birinde, “bilye”lerden biri, Tolon ağabeyin Kore’de görev yapan babası, Nuri Pamir’in beynine isabet etti ve Nuri Pamir, geride genç bir eş ve iki evlat bırakarak bu dünyadan göç etti. O çocuk aklımla, babamın arkadaşı, yarbay Nuri Pamir’in Kore’ye neden gittiğini, orada ne yaptığını sorgulamamıştım bile. Çocuklar çok soru sorarlar ama sorgulama muhakemeleri neredeyse hiç gelişmemiştir. Belki de bu yüzden çok soru sorarlar.

Olan biteni büyüdükçe öğrendim. İkinci dünya savaşının sonunda, Kore’de, batı emperyalizminden bağımsız olmak isteyen, komünistlerin yönetimindeki kuzeylilerle, Amerikan emperyalizmi ile işbirliği yapmak isteyen güneyliler arasındaki bir savaştı Kore savaşı. Türkiye devleti ve o zamanki DP hükümeti, Amerikan emperyalizminin müttefiki olarak Kore’ye asker yollamıştı. Türkiye Devletinin övünemeyeceği, tarihten bir sayfadır bu.

Yine 1950’li yıllarda, Vietnam halkı, Vietnam Komünist Partisi’nin öncülüğünde, Fransız kolonyalizmine karşı bir savaş verdi. Bu savaşın sonunda, Fransız kolonyalistleri yenilip yerlerini Amerikan güçlerine bıraktılar ve Vietnam ikiye bölündü. Kuzeyde, Ho Şi Minh’in başkanı olduğu sosyalist bir devlet kuruldu; güneyde ise, ABD güdümünde, emperyalist işbirlikçisi bir devlet. Türkiye Devleti ve o zamanki DP iktidarı, bu dönemde de batılı emperyalistlerin dümen suyunda gidip batılıların Vietnam’da halka karşı yürüttüğü baskı ve zulmün destekçisi oldu. Tarihteki utanılacak bir sayfayı daha böylece çevirelim.

1950’lerin sonunda, Fransız kolonyalizmine karşı Cezayir bağımsızlık savaşı sırasında, Türkiye Devletinin ve yine o zamanki DP hükümetinin tutumu da son derece utanç vericiydi. O zaman olup bitenleri ve yapılan yayınları, artık on yaşımın üzerinde olduğundan daha iyi hatırlıyorum. Türkiye’nin radyo yayınlarından Cezayir’le ilgili haberlerin şu şekilde verildiği bugün bile kulaklarımdadır: “Cezayir’de sekiz şaki daha öldürüldü.”

12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde, anti-emperyalist gençlere ve Kürt ulusal hareketinden insanlara karşı bol bol uygulanan elektrik işkencesinin mucidinin, Cezayirli bağımsızlıkçılara karşı savaşan Fransız ordusu olduğu, bu işkencenin ilk kez Cezayirlilere uygulandığı söylenir.

1960’lı yıllarda, Vietnam halkının ABD’ye karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinde de Türkiye Devleti ve hükümetleri ABD işgalci güçlerinin zulmünün yanında yer almaya devam ettiler.

Jean Paul Sartre’ın, gençliğimde okuyup çok sevdiğim, “İş işten Geçti” diye bir oyunu vardır. Bugün sıkıştıkları için aniden elli yıl önceki Cezayir’i hatırlayıverenlere söylenecek tek şey var:

İş işten geçti.

 

23 Aralık 2011

 

 

 

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

34 Comments

  1. Ukalaligin bu kadari da fazla, tartistigi kavramlarin hukuksal anlamlarini bilmiyor, cahilce bir teori uyduruyor, Kore ve Vietnam konularibi ise 1950 model soguk savas sloganlariyla açiklamaya çalisiyor.

  2. Müthiş yazılardı!

  3. Isi gücü birakip en az 15 yildir Stalin’in 70-80 yil ônce yaptiklariyla ugrasan Zileli’nin birden bire Kore ve Vietnamin bagimsizlik mücadelelerinin savunucusu kesilmesi de müritlerinin hiç dikkatini çekmez. Zaten bu tip appartchikler böyledir, Stalin bunlar için “usefull idiots” derdi. Birader, senin Stalin’le ilgili referans verdigin kitaplarda Ho Chi Min’in 1 milyon insani, Kim-Il-Sung’un ülke nüfusunun yüzde 25’ini öldürdügü yaziyor mu, yazmiyor mu? Stalin ve onun talebelri dün tu kaka idiler, bugün cici mi oldular. Tutarli ol, omurgali ol, demagoji için saga, sola savrulma. Ya da Stalin için tüm söylediklerini geri al delikanli isen.

  4. Yazının, teori uydurma veya Stalin katliamlarıyla ne ilgisi var ki,
    her seferinde Zileli’ye saldırıyı düstur edinmiş zavallı, okuduğunu anlamayan zati muhteremler yorum bırakmaya devam ederler…
    Çok güzeldi çok…

  5. Hakaret dolayısıyla kaldırıldı.

  6. Günlük hayat duygusal bir boşalma hali, bazen yürüyen millyonların öfkesi dahi bir kaç on yıldı unutulup gider… oysa tarihsel yara, acı hep kalır… bir de azınlıkmış, görünmezmiş gibi görünen kişisel tavırlar, o millyonların günlük hayata etkisinden daha kalıcı olur. 1915’lerin Jan Poul Sarte’si yoktu… bu toprakların acısı o olsa gerek!

  7. Bu yürüyüşlerde hiçbir utanma duygusuna kapılmadan Türkiye emekçi halklarının gencecik evlatlarını NATO’ya girmek için Kore’de gözünü kırpmadan ölüme yollayabilen Mendereslerle, Deniz Gezmişlerin ve Erdal Erenlerin resimlerini yan yana koyarak belli bir sermaye cephesinin kitlelerin bilincini zehirleme ve demokratik özlemlerini sömürme yolundaki gündemine kendince katkıda bulunmaktadır.

    http://sorunpolemik.com/SP/367/liberal_%E2%80%9Csol%E2%80%9Dlar_marksist_gecinenlere_%E2%80%9Cders%E2%80%9D_veriyor!?_/

  8. yazılar güzeldi. yalnız, soysürümün soykırımdan daha vahim olduğu ve soykırımı da içerdiği görüşünüz fazlasıyla zorlama. ayrıca hitler’i hitler yapan da yahudileri sürmesi değil, gaz odalarında katletmesidir. sadece sürseydi o kadar nam salmazdı tarihin karanlık sayfasına.

  9. 3 ile 5′ in yazari Atsiz’a,
    Eski Turklerde kimligini ,kisiligini ve erkekligini ispat edememis erkeklere Atsiz derlerdi.Sende buradan bakinca oyle gorunuyorsun ,bu nedenle Atsiz dedim sana…
    Merak ettim de cuzdaninda stalin’in vesikalik bir fotografini tasiyormusun?
    Bu nasil putataparliktir ki nerdeyse, Zileli “Silvestre Stallone’u ” elestirse (ki burada Stalin’den hic bahsetmiyor,cunku Vietnamda esas oglan Mao’ydu) Stalin’i kastediyor deyip soveceksiniz..Gomun artik su zati ..
    Boyle devam edersiniz Atsiz klamaya devam edeceksiniz unutmayin(:(:

  10. Yorumunda eski türklerden, Nihal Atsiz’dan falan bahseden Beyazdis adli yukardaki satirlarin yazari Zileli’nin yeni müridi olmusa, Zileli yeni müridleriyle iftihar edebilir ve geldigi noktayi sorgulamasina da hiç gerek yok, çünkü açik.Artik Zileli için çok geç.

  11. Günün sözü
    Hayvanlar iyi arkadaşlardır. Hiç soru sormazlar, hiç eleştiride bulunmazlar. George Eliot

  12. Nihal atsiz dan bahseden kim..O senin eksik algilama anlayisindan kaynaklaniyor yada icinde, gizli kalmis bir ozlemden(:(:.Atsiz adi hosuna gitmediyse kendine kisilik edin ve olulerden degil dirilerden medet um.Putataparlik guzel bir ideoloji degil.Insanlari Kemalist, Maaoist, stalinist, kapitalist veya bir dolu ism ile elestirin ondan sonrada,kendinize oluleri ,ornek alin ,bunuda sol diye aciklayin..Yok oyle yagma…
    Ayrica murit meselesine gelince…
    Biraz kiskanclik sezer gibi oldum…
    Ama yinede soyleyeyim..Buna muritlik denmez..Ben burada sizler gibi ,yillardir cok iyi becerdiginiz,luzumsuz fraksiyon tartismalarina girmem.Soru sormam gereken yerde Zileli’yede sorarim.Eger fikrine karsiysam bunuda soylerim..Diger konularla ilgili yazilarimi gorseydin,(Pek anlayacagini sanmam, cunku dunyaya at gozluguyle bakan bir muhalefet muzaffer’e benziyorsun) muritlikle ilgim olmadigini bilirdin ama bununla ilgilendiginide sanmam..Amacin burada Zileli’den daha onemli bir zat oldugunu gostermeye calismak.O kadar..Ama bunu yapmak icin kendi WEB sayfani olustur ve bekle..Belki birileri seni ciddiye alabilir.(:(:

    Gunun sozune gelelim;
    bende hayvanlarla ilgili bir atasozu ekleyeyim;

    Kopekler sadik hayvanlardir;sahibi olse bile onun sidigini koklamaya devam eder…

    Umarim sevmissindir(:(:

    Gunun siiriyle bitireyim cevabimi…

    “Oyle inandik ki ,olebilirdik…
    Oysa inancimizdi bizi yasatan,
    Olmayacak dusler ardinda,
    Once inanc bitti ,sonra omrumuz..”

    Saygilar

  13. Şeytan döktür şuraya diyor da -tarih bilmeyenlere…hâlâ 1970 edebiyatına/isimlere takılmış muhteremler için ayıracak zamanım yok. Evet, şeyhimiz Zileli, size ne güzel betimliyor da, nerde sizde onu anlayacak kapasite, birikim…

    “Küçük insanların büyük gururları olur.”
    Voltaire

    Benim gözümde tolerans erdemlerin en güzeli ve en soylusudur. Bu ruhsal durum olmadıkça hiçbir şey mümkün değildir. O bütün insani temaslarda en önde en önde gelen sorunlardan biridir. Tolerans hiçbir fikri reddetmez ve kötü bir anlaşma yapmaz. Tolerans basitçe, başkalarından nefret etmeden onların sizin gibi düşünmediklerini kabul etmek demektir.

    Tanrı fındığı verir ama kırmaz.

  14. “Düşündüğünüz / Söylemek istediğiniz / Söylediğinizi sandığınız /
    Söylediğiniz / Karşındakinini duymak istediği / Duyduğu / Anlamak istediği / Anladığını sandığı / Anladığı…arasında farklar vardır. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9
    ihtimal var.”

  15. Kore ve Vietnam savaşlarının başlamasına tarihsel perspektiften bakmak için, önce 1949 yılın önemli bir milat olduğunu saptamalıyız. Neden? Çünkü Sovyetlerin atom bombası yapmasını üzerine, Amerikan FBI, Senatolarına kadar “solcu aydınların Dışişlerine kadar sızdığını” dair bir rapor sunmuştur. Bunun üzerine Mc Carthy kırmızı düğmeye basarak, ilk kominist avını hem kendi ülkesinde hem bütün dünyada başlatmıştır. Örneğin, 1952 yılında sorgulanan ünlü sinema oyuncusu (kendi vatandaşı) John Garfield aforoz edilerek, işsizlikten 39 yaşında yoksulluktan ölmüştür. Yine ünlü rejisör Elia Kazan, kara listeye alınarak, kendinden istenen özgürlükçü sosyalistlerin isimleri ifşa etmek zorunda kalmıştır. Ya Charlie Chaplin (Şarlo) sorgulanmamak için
    ABD’yi terk edip, 1952’de İsviçre’ye yerleşmiştir. Bunun yanısıra yüzlerce amaerikalı zindan ve işkencelerden geçirilmiştir, sosyalist oldukları için…

    Bırakın, Kore’yi, Vietnam:’ı; Amerikan emperyalizminin, savaştan önce iç temizlik yapıp, soğuk ve sıcak savaşın zeminini hazırladığı miladi yıldır 1950 başları…şimdi bunları, bu tarihleri gözardı edip, jakoben düşüncelerle isimler üzerinden asılsız tartışmalar yapmanın bir anlamı yok beyler. Eşek belli, semer belli…Ve gerisini Zileli güzel yazmış.

    Aman sen geç kalma ÖZGÜRLÜKÇÜ…

  16. Tabii ki kitle kırımı çok önemli ve Hitler de bunu yapmıştır. ama ben temeldeki amacı anlatmaya çalıştım. Temeldeki amaç etnik temizliktir, yani ülkeyi belli bir etnisiteden temizlemektir ki, burada öldürmek ya da sürmek ikinci planda kalır.

  17. “Temeldeki amaç etnik temizliktir, yani ülkeyi belli bir etnisiteden temizlemektir…” demişsiniz. buna göre bizdeli ermeni techiri öyle sayılamaz. çünkü öyle olsaydı tüm ermeniler techire tutulurdu. ama öyle olmadı.
    naziler yahudileri ayrımsız sürüp katlettiler. bizde ise ermenilerin bir kısmı sürüldü ve bir kısmı katledildi.
    bunu bizimkileri mazur göstermek için yazmıyorum. bizde de amaç, savaş sırasında güvenliği sağlamak gibi bir politik-askeri gerekçenin yanısıra, servete el koymak, zenginliği yağmalamak idi.

  18. Zenginliği yağmalamak da bir unsur elbette ama esas olan anadoluyu ermeni nüfusundan tamamen temizleyip türkleştirmekti. Bu da İstanbul’daki ermenilerin tehcirinin neden anadolu’daki kadar yoğun olmadığını açıklar. Kayseri, Yozgat gibi yerlerde neredeyse tek bir ermeni bırakmadılar. Mesele ırksal yok etme değil, ırksal alan temizliği.

  19. Ne Gün Zileli, ne CHP kendilerine ne kadar çeki düzen vermeye çalisirlarsa çalissinlar kemalist-militarist yüzlerini gizleyemezler, eski tas, eski hamam, 27 Mayis çocuklari.

  20. özgürlükçü gecikince kafana taş düşmez sanırım yoksa bu kabız iklimde yeni cümle okumak için sabırsızlığımızdanmı bunları yaparız yoksa fesatlanmadanmı bilinmez ben birincisini tercih ederim.yeni bir şey yok ayşe hür ün tarafta kronolojik ermeni ve gayri müslimlere devlet-iktidar ın yaptıklarıyla bizzat milletin(herhalde atamız yada biz olmalıyız)yaptıklarını okuyunca cebren ve hile ile ya türkleşeceksin yada yok olacaksından başka bir şey yapılmamış.bütün bunları yaşayan bir milletin hiç olmasa yaşananların adını koyalım çabasınıda çok görüp eleştirecek bahane aramaya çalışması milli duyguları ile baş edemeyip özgürleşemeyenlerin işi olabilirdi ne yapsın hazret eski efendilerin bu seviyedeki günahına ortak olmadan anca bukadar kılıf bulunabilirdi onuda yapmış.bu kadar eskiye rağbet bit pazarını hatırlattı eee ne de olsa yaş kemale erip milli duygular sendremu yaşayınca bu günün içinde olup gözüne batanı göremeyen şaşiye döner insan bu vakalara bizim elimizden bir şey gelmez az uğraşmadık anlayan için

  21. Ermenilerin 1915 yilindan onceki ekonomik guclerini gosterme acisindan bir bilgi..
    Kirkor Zohrap (kitabini 1913 yilinda Paris’te yayinladi,adini bilmiyorum) ‘in verdigi 1913 tarihli rakamlara gore;
    Anadolu’daki 166 ithalatcidan 141’i , 150 ihracatcidan 127’si, 37 bankacidan 32’si, 9800 dukkan sahibinden 6800’u,
    Ermeni’ydi..Ermenilerin Anadolu’da 803 okulu,2088 ogretmeni ve 88 bin ogrencisi vardi..

    1905 yilinda Osmanl devletinde yapilan genel nufus sayimina gore ,toplam nufus 21 milyon, Ermeni nufusu
    1.750.000..
    Bugun toprak ve nufus kayiplarina ragmen T.C.’nin nufusu neredeyse 80 milyon..
    Peki nufusu 1905 te 1.750.000 olan Ermenilerin bugunku sayisi nedir..?? Ismi degistirilenler dahil…
    Bu durumu nasil aciklayacagiz???

  22. “Kürt’ü Türk’e
    Türk’ü Kürt’e
    Ermeni’yi Türk’e
    Türk’ü Ermeni’ye
    Alevi’yi Sünni’ye
    Sünni’yi Alevi’ye
    düşman eden,
    emperyalizm ve
    emperyalizm’in Ortadoğu’daki çıkarlarıdır.

    Dün öyleydi
    Bugun de öyle…”

    Uğur Mumcu

  23. Senin solcu CHP’lilerinin agababalari Ittihatçilar Ermenileri kitir, kitir kesti, Ermenilerden çok küçük bir kismi da korkudan dönüp laik Türk, CHP’li,ulusalci, solcu oldu. Olay bu. Osmanli kayitlarina bakarsaniz hepsi anlasilir. Ama önemli olan ermeni mallarinin iadesidir. Ermenilerden gaspedilen gayrimenkule Zileli , Perinçek gibi ailelerin sahip olmasindansa Agop ve Garbis gibi ailelerinin sahip olmasini tercih ederiz. Onlar bize düsman degil, Zileliler ve Perinçekler ise malum nedenlerden Türk ve Islam halklarina düsman.

  24. 21 numara..Ne demek istedigini anlamadim…Osmanli arsivlerini hatmettin galiba…Butun kayitlari okumus gibi konusuyorsun…Senin ne oldugunu ve ne anlatmaya calistigini ,anlamaya calisiyorum…ama bir sonuc yok…
    Ben yukarida bir bilgi verdim..Yorum yapmadim…Soru sordum …
    Anadolu’dan surulen,tum varligiyla yok edilen bir millet icin yapacagin yorum bu mu??
    Zileli ve Perincek sahip olacagina, Agop ve Garbis olsun!!!
    Bu nasil bir zihniyettir?Nasil bir zat’sin sen?
    Ne isin var boyle bir tartisma ve egitim ortaminda..
    21 numara sen ,en iyisi zaman gazetesini takip et…Onlari
    iyi anlarsin…

  25. Beyazdiş arkadaşım, 21 numarada yazan AK-polis masasında görevlidir. Görev icabı bu siteyi izliyor bu yorumları yazıyor.

  26. Hoca’m ne çok insanın kutsalına küfrettin de bu kadar itham ve hakareti duyuyorsun şaşarım vallahi? O değil de seni bu denli kıyasıya ve hakaretlerle eleştiren herifler neden bu yazıları okur, neden zırt pırt ve inatla yorum yaparlar onu da anlamış değilim. Kardeşim burası hepi topu günde 20-30 kişinin belki göz attığı bir yer; üstelik bir ”forum” değil. Burada Gün Zileli’yle bu denli kıyasıya kapışıp neyi ispata çalışmaktasınız ki? Üstelik yazılanların birçoğu belli ki ”kuyruk acısıyla” ve ”hırsla” yazılmış. Bu ne menem bir ”obsesyon”dur?

    Af buyursun Hoca fasülyeyi ne denli sevip iştahla yediğini ve oradan da annesinin kendisine yaptığı fasülyeleri anlatsa birileri ”Hayrola hoca gaz mı sıkıştırdı” diyecek :)))

  27. Albatross’un “Hocam” diye hitabettiği kim acaba?

  28. Soykırım ve “büyük” sermaye -Ferda Koç
    26 Ocak 2012
    Gözler önünde olmayan bir şey var: Yeni sömürge “demokrasimizin”, yani sömürge tipi faşizmimizin arkasındaki oligarşinin Ermeni Soykırımı ile ilişkisi!

    Ermeni Soykırımını İnkarı yasaklayan yasa Fransa Senatosu tarafından kabul edildi. “Soykırım Yasası”nın kabulüyle birlikte, bu yasanın bir kez önerge haline getirildikten sonra reddedilme olasılığının bulunmadığını konuyu az çok bilen herkes görüyordu.

    Bir katliam “Soykırım” olarak tanındıktan sonra, soykırımın “inkarını yasaklamak” neredeyse kaçınılmaz.

    Hele de bu Fransa gibi, soykırımdan kurtulan Ermenilerin yoğun olarak sığındığı bir ülkeyse, iki kat böyle.(1)

    “Bizimkiler”, “soykırımı inkar yasağı”nı “düşünce özgürlüğüne” vurulan bir darbe olarak yerden yere vuruyorlar.

    Bunu nerede ve ne zaman yapıyorlar? Sosyalist Ermeni gazeteci Hrant Dink’in bir “Kırmızı Pazartesi” cinayetine kurban gittiği Türkiye’de ve Dink cinayeti davasının tam bir rezaletle sonuçlandığı günlerde! “Faşist” gerçekten de iğrenç bir şey…

    Soykırımın inkarının suç sayılmasını bir “düşünce özgürlüğü” sorunu olarak kabul edecek olursak, Dink’in de bir “özgür düşünce kurbanı” olduğu kabul etmemiz gerekecek. Ermeni soykırımı gibi bir insanlık suçunu ve bu suçu “masumlaştırarak” körüklenen “Nefret Söylemini” “düşünce özgürlüğü” olarak koruma altına alan “özgürlükçü demokrasimize” bir Ermeni değil bir milyon Ermeni kurban edilse “helal” değil mi?

    Ermeni tehcirinin masumlaştırılmasının Türkiye’deki “Ermeni düşmanlığı”nı beslemenin araçlarından biri olduğu Dink cinayetiyle tartışma götürmez bir hale gelmiştir. Dink cinayetine ilişkin mahkeme kararı ise, “Ermeni Nefreti”nin sömürge tipi faşizmimizin bekası için nasıl “vazgeçilmez” bir “tutkal” olduğunu göstermiştir.(2)

    Bu koşullarda 1915 Ermeni Soykırımının resmi inkarı ve toplumsal bellekteki “masumlaştırılması”nın suç sayılmasını istemekten daha doğal ne olabilir?

    Yine bu koşullarda, Fransa’daki Ermenilerin Fransız devletinden “Soykırımın inkarını suç sayan bir yasa” çıkarılmasını talep etmeleri de Fransız devletinin şu ya da bu nedenle bu talebe olumlu yanıt vermesi de Türkiye’de “tartışılabilecek” bir şey değildir!

    Türkiye’de tartışılması gereken asıl sorun, Türkiye toplumunun 1915 Ermeni Tehciri ile yüzleşmesini nasıl yapacağı sorunudur.

    Bu yüzleşmenin önündeki en büyük engelin yeni sömürge “demokrasimiz”in faşist çekirdeği olduğu gözler önünde.

    Ama gözler önünde olmayan bir şey var: Yeni sömürge “demokrasimizin”, yani sömürge tipi faşizmimizin arkasındaki oligarşinin Ermeni Soykırımı ile ilişkisi!

    Mesela Eliyeşiller ve Karamehmetlerin Tarsus’taki Ermeni malları ve fabrikalarını, Berdan suyu kenarındaki topraklarını ele geçirdikten sonra kurdukları ortaklığın bugünkü Çukurova Holding’in doğuşundaki rolü ne?

    Mesela Pirinçcioğlu ailesinin bugünkü “büyük turizm girişimciliği”nin temellerinde, Diyarbakır’daki Ermeni tehcirinin, bu ailenin “büyüğü” Fethi Bey tarafından idare edilmiş olmasının ne kadar payı var?

    Mesela, Ege Tütün Rejisinin “yerli” yöneticisinin damadı Selçuk Yaşar’ın Pirinçcioğullarıyla kurduğu akrabalığın Yaşar Holding’in köklerine nasıl bir katkıda bulunduğu biliniyor mu?

    Mesela, 1927’de “Adanalı Kayserililer”in eline geçen Simyonoğlu Fabrikasının önce işçi simsarı, sonra ortağı olan Ömer Sabancı’nın girişimcilik macerasında, kolayca kurulan bu tip irtibatların ne kadar payı oldu?

    Mesela Kasapyanların Keçiören’deki bağlarının Koç ailesinin zenginliğinin doğuşuna katkısı ne oldu?

    Bu soruların çok çok daha fazlasının yüz yıldır sorulamamasının nedeni, yine Kasapyan ailesinin Çankaya’daki köşkünün öyküsünde saklı olmasın?

    Dipnotlar:
    [1] Bu noktada not etmeliyim ki; Fransa’daki Ermenilerin “Soykırım Yasası” ve “Soykırımın inkarını yasaklayan yasa” için yürüttükleri çalışmaları, “Ermeni Lobisi” ifadesiyle küçümseyenler, bizzat bu karşı çıkış biçimlerinin “Ermeni Soykırımını inkarı suç sayan yasa” için bir gerekçe oluşturduğunu farkedemeyecek kadar hödükler! Fransa’daki Ermenilerin çok büyük bir çoğunluğu soykırım kurbanlarının mirasçıları. Soykırım inkarını yasaklayan yasaların temel gerekçelerinden biri de “soykırım kurbanlarının mirasçılarının anılarının rencide edilmesini önlemek ve güvenlik hissi sağlamak”tır. Bu gerekçenin tam olarak anlaşılabilmesi için yukarda “Ermeni” geçen yerlere “Yahudi” yazın ve tartışılanın “Yahudi Soykırımını İnkarı Suç Sayan Yasa” olduğunu düşünün.
    [2] Bu karar, “sivil” faşist terörün sömürge tipi faşizmin bir organlaşması olduğunu bir kez daha anlamamızı sağlamış olmalıdır. Devletin, suçları örtbas edilemeyen faşist katiller için eskiden beri uyguladığı “ceza hafifletme yöntemleri”nin Dink davasında en utanmaz biçimlerle kullanılması bu gerçeğin sarsıcı bir kanıtıdır.

    ( http://www.sendika.org )

  29. Bulgaristanda yasayan Turk asilli insanlara, Bulgar hukumetinin,1970 ve 80’li yillarda yaptiklarini,Sirplarin 1990’li yillarda bosna’li muslumanlara yaptiklarini,Ermenilerin 90’li yillarda Karabag’da Azerilere yaptigi katliamlari, “soykirim” olarak niteleyen, bunu butun uluslararasi kuruluslarda ve toplantilarda dile getirmekten cekinmeyen T.C. hukumetinin ,Ermenilere 1915’te yapilanlar, Basit bir Tehcir olayidir deyip , bunu, savas sartlarinda meydana gelmis istenmeyen ve uzucu olaylar diye gecistirmesi, ikiyuzlu bir devlet politikasindan baska birsey degildir…

  30. Sunu bilmek gerek: Uluslararasi planda “soykirim” tesbiti uluslararasi bir mahkeme tarafindan yapilabilir, kimse kendi kafasindan kimseyi soykirim yapmakla suçlayamaz, iyi ki de öyle, çünkü aksi takdirde isin ciddiyeti kalmazdi. 1915 olaylarina gelince , Osmanli kayitlari ortada, gidip bakin, eskiden Agop’a, Garbis’e ait olan gayrimenkulün simdi Perinçek’e, Zileli’ye ait oldugunu göreceksiniz, bu kadar basit.

  31. ya 27 numara..Bak sana biraz gercek bilgi vereyimde ogren..Tabi birseyler ogrenmek ise amacin..Oyle okuda gor bakta gor,gibi Nazli Ilicak tavirlariyla burada ciddiye alinmazsin…
    Dikkatli oku yazdiklarimi…

    Birincisi,soykirim tesbiti uluslararasi bir mahkeme tarafindan yapilmaz..Soykirimin cezalandirilmasi islemi yapilir..Bu da 1948 tarihli soykirimin onlenmesi ve cezalandirilmasi sozlesmesine taraf olan devletlerden secilen yargiclarin olusturdugu bir mahkemedir..
    Soykirimin tanimi bellidir..
    B.M.’in 9 Aralik 1948 ‘de hazirladigi ve yeter sayida devletin imzalamasindan sonra ,12 ocak 1951 ‘de yururluge giren,soykirim sucunun engellenmesi ve cezalandirilmasi sozlesmesinin 2. maddesi, soykirimi soyle tanimlar..
    Ulusal, etnik ve dinsel bir grubun,butununun ya da bir bolumunun, yok edilmesi niyetiyle girisilen su hareketlerden herhangi birisidir.
    1-Grubun uyelerinin oldurulmesi,
    2-Grubun uyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi,
    3-Grubun yasam kosullarini, bunun grubun butunune ya da bir kismina getirecegi fiziksel yikimin hesaplanarak kasti olarak bozulmasi,
    4-Grup icinde dogumlari engelleyecek yontemlerin uygulanmasi
    5-Cocuklarin zorla bir gruptan alinip bir digerine verilmesi,
    seklinde tanimlanir…
    Soykirimin tanimi bellidir acikcasi..
    Bazi devletler , ve bazi hukukcular bu tanimi yetersiz bulsada, cogunlugun genellikle kabul edip anlastigi tanim budur…
    Ikinci uzman fikrine gelince..Diyorsun ki”Osmanli kayitlari ortadadir,gidip bakin…” sozlerinin devamini yazmaya bile gerek gormuyorum..Ne amacla yazdigin acikca goruluyor..
    Soylermisin, Osmanli’nin hangi tarihli hangi kayitlarini okudun.Belge numaralari, ve tarihleri elindedir eminim.Bu kadar kesin konustuguna gore..Bende okumak istiyorum..Eger hakliysan buradan ,hakliymissin ben yanlis biliyormusum deyip ozur dileyecegim..
    21 numara…Bana kalirsa sen vaktini buralarda harcama…Git hirsizlarin, dolandiricilarin pesine duste, bizlerde aldigin parayi hakettigini dusunelim..
    Yada ,buralarda dolasmaya devam edeceksen,”kel basa tarak vurulmayacagini” bil…

  32. Tekrar: Soykirim tesbiti uluslararasi mahkemeler veya yargi yetkisi olan tek uluslararasi kurulus olan BM tarafindan yapilir. Bugüne kadar yapilmis tesbitler: Yahudi soykirimi, Ruanda soykirimi ve Bosna soykirimidir. Ermeni soykirimi BM’nin bir kolu olan Insan Haklari Komisyonu tarafindan 1985’te kabul edilmisse de daha ileri gidilmemistir, konu Genel Kurul’a gelmemistir.
    Bunlar disinda uluslararasi planda yetkisiz bir kurum olan Avrupa Parlamentosu Cecenlerin imhasi dolayisiyla Stalin rejimini, Romanya hükümeti eski komünist rejimi ve bir Hollanda Mahkemesi de Kürtleri gazla bogan Saddam rejimin soykirimci ilan etmisse de bunlarin uluslararasi yetkisi yoktur. Sen veya ben herhangi bir rejimi veya insani soykirimci ilan etmekte ozgürüz tabii.

    Netice olarak hukuk bilmeden yazmaktasin. Soykirim “tesbiti” uluslararasi bir mahkeme tarafindan yapilir. Ama sen kendini solcu zanneden bütün özentiler gibi cehaletini örtmek için sol vokabülere siginmak ve Google karistirmakla vakit geçiren birisin.
    Perinçek’in mallari için Bensiyon Pinto’nun “Anlatmasam olmazdi” kitabina bakacaksin. Zileli’nin mallarini da kendisine sor, sana amcasini anlatsin.

  33. 27 numara..(hukukcu devlet memuru)
    Duzeltme:Bir onceki aciklamamda soykirimin tesbiti ve cezalandirilmasi olacakti..Orayi atlamisim..Neyse enazindan ustune atlayacagin bir nokta bulmus oldun..
    ama yine(:(:bos konusmaya devam ediyorsun..Okumuyorsun yazdigim metni…

    once bir duzeltme de ben yapayim.. Yahudi’lere yapilan soykirim’ilk olarak 1946-1949 yillari arasinda yapilan Nuremberg askeri mahkemesinde konu edildi.Ancak o askeri mahkeme, yapilanlari” insanliga karsi islenen suclar olarak “yargiladi.Raphael Lemkin tarafindan olusturulan ve kullanilan Genocid (soykirim)kelimesi, mahkeme tutanaklarina bir soykirim “tespiti”olarak degil bir tanimlayici terim olarak girdi..(Boyle olmasi, yahudilere yapilanin soykirim olma niteligini degistirmez)..B.M.’nin boyle bir karar aldigini duymadim.Biliyorsan, karar metni ve tarihini yazabilirsin… senin devletci yaklasimina gelince, bir uluslararasi mahkeme suc degildir dediyse yada bir mahkeme bile kurulmadiysa henuz bu soykirim degildir diyorsun..Oyle bilmeye ve anlamaya devam et.Bu konuda senin icin yapabilecegim birsey yok..
    Yukaridaki yazimi iyi oku..B.M’nin 1948 tarihli sozlesmesi
    soykirimi tanimliyor..Bu Aciklamaya gore Ermeni’lere 1915 yilinda yapilanlar, acikca bir soykirim nitelemesine giriyor.Hangi mahkemenin ne dedigi senin icin onemli olabilir(Devlet memurusun)ama o kararlarin pek cok durumda politik olarak verildigini bilenler icin fazla bir onem tasimiyor.. Turkiye bunu kabul etmiyor bu dogru ama bunun onemi yok.Onemli olan yapilan eylemin bu sinifa girip girmedigidir..O sozlesmenin ilk uc maddesini oku ve karari sen ver..Politika yapan mahkemelere birakma.. B.M. insan haklari komisyonunun ,B.M.’ in1948 tarihli soykirim sozlesmesine gore soykirim olarak kabul ettigi bir olayin, Genel kurulda rededilmesi bunun soykirim olmadigi anlamini getirmez verilen kararin politik oldugunu gosterir.B.M ‘in aldigi tum kararlar dogru anlamina gelmez..Bu onlarin senden akilli oldugunu gosterebilir ama benden akilli ve daha dogru tesbit yaptigini gostermez…Neyi nerden okudugunun pek onemi yok.Onemli olan soylenen seyin dogruluk derecesi ve farkli kanallardan da bilgi ile desteklenmesi…Benim bilgimin nereden geldigini bilmeden sallaman dogru olmamis..Ben senin soyledigin gibi ortaya cikip, Osmanli kayitlari ortada(Hangi kayitlari ortada), gidip bakin,hersey acik gibi abuk sabuk iddialarda bulunmadim.Yazili bir metni aktardim. Cunku B.M. sozlesmesinin soykirimla ilgili maddeleri heryerde aynidir.Nereden okursan oku.Universitede aldigin egitimde okudugun ders kitaplarinda,
    yahooda, google ‘da, polis okulunda,yada senin” osmanli arsivlerini okudugun WEB sayfalarinda!!…
    Bekliyorum, senin o yazili ve acik dedigin Osmanli arsiv belgelerinin tarih ve kayit no larini..Sanirim henuz nereye ve nasil bakacagini bulamadin..Bu nedenle cevap vermek yerine sallamaya devam ediyorsun…
    Ayrica ,insanlara camur at izi kalsin felsefesi burada calismaz bay devlet memuru…Madem bildigin birsey var ve dogru oldugunu iddia ediyorsun,kendine ve bilgine guvenen biriysen Perincek ve Zileli ile ilgili soylediklerini ispat et..Oyle filanca yada falancanin yazdigi kitaplardaki her soylenene itibar edip hemen sarilsaydik,
    bizlerde herhalde senin gibi olurduk(:(:
    saygilar devlet memuru..

  34. 30. no’lu aciklamaya ek;
    Devlet memuru sifatini kucultucu,yada asagilamak amacli kullanmadim..Sadece bana cevap veren, 27 (29 oldu sonradan(:(:.her an degisebilir.),’ye,dunyaya oturup baktigi
    koltugu betimlemek amaciyla kullandim..Yanlis anlama olduysa ozur dilerim…

Comments are closed.