Söke’nin köylü önderlerinden Durmuş Uyanık, 12 Eylül 2015 günü, 83 yaşında hayata gözlerini yummuştur.
Durmuş Uyanık, 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi olarak devrimci mücadeleye atılmış, 1972-74 yıllarında, diğer Sökeli köylülerlerle birlikte Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP)davasından yargılanmış ve elli yılı aşkın mücadele hayatında, o köylü bilgeliğiyle devrimci alçakgönüllüğünü her zaman korumuştur.
Abi porsuğu mideye indirirken afetini Durmuş abi vermişti (kitabı bir arkadaşa verdim)
evet aferin almışkım Durmuş abiden.
İyi geceler,
Durmuş Uyanık hakkın da, unutmadığınız bir anınız var mı? En son ne zaman görüştünüz ve aranız da nasıl bir diyalog geçmişti, hatırlıyormusunuz?
İki yıl önce Mayıs’ta, Gezi’den hemen önce, Egeli arkadaşların davetiyle Bafa, Söke ve Beşparmak dağlarına gittik. Avşar köyüne de uğradık. Durmuş Uyanık’ın izmir’de oturduğunu öğrendik. aynı zamanda alzaymer başlangıcı olduğunu da. Köydeki arkadaşlardan telefon numarasını aldık, aradım. Telefonda görüştük. En son görüşmemiz budur.
Durmuş Uyanık, AYDINLIKCI’ydı.
Türkiye İşci Köylü Partisi’nin köylü önderiydi.
Ve en son Vatan Partili idi.
Onu kötülemiş olmamak için bunları yazmadım.
Gerçeği ve doğru olanı açıklamak gerekir.
Ama siz Durmuş Uyanık-ın Aydınlıkcı kimliğini gizlemeyi yeğleyerek aslında kendi öznel durumunuzu gizlemiş oldunuz.
(Kendi öznel durumunuzu da bu başlıkta yinelemek gerekli değil.)
sel gider kum kalır. Örgütler gider insan kalır.
Durmuş Uyanık’ın Aydınlıkçı ve TİKP MK üyesi oluşunu yazmayarak ya bildiğin sansürcülük yapmışsın ya da sende de alzhemier başlamış. At ölür meydan kalır.
seni sansürlemediğime göre sansür yok. Atı öldüren meydandır.
“ilk taşı günahsız olan atsın!”
ne güzel bir söz…
Bir ölüyü taşlama gereksiniminin bağışlanır nedenleri olmalı…
A. Demir’e anımsatmak istedim…
50 yıllık mücadele hayatı var, 1960 lar var, 72-74 var gerisini yazmaya elin varmamış….
Mücadelenin 44 yılı yok !
Yakıştı mı bu sana Gün ?
Gerçekten korkarak gerçeği gizleyemezsin ki !…
Hayatı boyunca bir köylü tevazuu içinde yaşadığını yazdım, daha ne. Benim için değerli olan Durmuş Uyanık’ın kendisi. Yoksa sadakatle bağlı olduğu örgütünün diktatörlük işbirlikçisi yönelimi değil. O örgüt bir çöplükten ibarettir. Çöplüklerde de bazen değerli şeyler tesadüfen bulunabilir. ama bu, çöplüğü çöplük olmaktan çıkartmaz. Dolayısıyla mücevherden söz ederken çöplükten söz etmemi beklemeyin.
Demogoji yapmışsınız, yazık !
D.Uyanık o örgütte tesadüfen bulunmuyordu,
bilinçli bir şekilde merkez yöneticilik yapıyordu, parti kurucusuydu…
Çöplükte bilinçsiz olarak yaşıyordu diyorsanız, anısına saygısızlık edersiniz !
Öyle bir şey demiyorum. Ben de 1975-1988 arasında, her şeye rağmen devrimci olduğunu sanarak o çöplükte oturdum. Yanılgılar, bağlılıklar vb. zaten böyyle şeylerdir insanı yanlış bir yerde ısrar etmeye sevk eden. Bu sözlerimi yaz bir kenara. 5 yıl sonra (fazla mı uzun tuttum bilmiyorum) seninle de görüşürüz.