DSİP, dün Taksim’de yapmayı tasarladığı “Gezi bizim, darbe sizin, Ergenekon’u dağıtıyoruz” çağrı başlıklı gösterisini iptal etmiş. Açıkladığı gerekçede “provokasyon ihtimalinden” söz edilmiş ama bu pek inandırıcı değil. Bana kalırsa esas sebep, yaptıkları imza sahtekârlığının ortaya çıkıp rezil olmaları. İlk çağrı metninin altında BDP’nin ve Yeşiller ve Sosyalist Gelecek Partisi’nin (YSGP) imzası vardı. Sonradan bu iki parti böyle bir çağrıya imza atmadıklarını açıkladılar. Demek DSİP artık böyle şeylere de tevessül etmektedir. Neden?
Bir parti ya da grup veya kişi bütün siyasal geleceğini bir siyasete yatırdığı zaman, bu siyasetin zaferi için yapmayacağı çılgınlık yoktur. DSİP bütün siyasal geleceğini AKP’nin ülkeyi “derin devletten kurtarması” misyonu üzerine kurmuştur. Bu bakımdan Ergenekon davası DSİP için hayat memat meselesidir. Eğer “Ergenekon örgütü”nün gerçekliği konusunda inandırıcı olunabilir ve bu inandırıcılık temelinde Ergenekon sanıklarına ağır cezalar verilirse, DSİP adlı partinin anayasa oylaması sırasında ortaya attığı “yetmez ama evet” siyasetinin doğruluğu kanıtlanmış olacak ve böylece bu parti tarih karşısında büyük bir haklılık kazanacak, en azından anayasa oylamasından bu yana maruz kaldığı “AKP yandaşlığı” töhmetinden kurtulmuş olacaktır.
Twitterde tartıştığım bu partinin taraftarlarının acımasızlıkları, körcesine katılıkları ve telaşları, bana siyasal hırsın ne kadar kötü bir şey olduğunu bir kere daha gösterdi. Adeta gözlerini kan bürümüştü ve korkunç bir toptancılık içindeydiler. Adaletin, kasap satırlarıyla asla sağlanamayacağını bilecek bir ferasetten bile yoksunlardı. Örneğin “asit kuyularından”, “cinayetlerden” vb. söz ediyorlardı. Ama kendilerine “Mustafa Balbay hangi cinayeti işlemiş ya da kimi asit kuyusuna atmış” diye sorduğunuzda bunu ya duymazlığa geliyor ya da “cinayetleri teşvik edenler” diye muğlak bir cevapla geçiştiriyorlardı. “Peki diyelim ki cinayeti teşvik etmiş olsun, cinayetin kendisiyle eşdeğer midir bu” diye sorduğunuzda genel bir toptancılıkla “katiller, caniler, darbeciler” retoriğine geri dönüyorlardı.
Zaten ben ideolojik tartışmalarda da, siyasi tutumlarda da adalet diye bir şeye rastlamadım bugüne kadar. Siyaset ve ideoloji kestirmecidir. Basit sloganlara ve ezberlere dayanır. “Yahu bir dakika, kurunun yanında yaş da yanıyor olmasın” diye bir durup düşünmeye izin vermez. Genel formüllerle, toptancı yargılarla bir buldozer gibi ilerlemek işine gelir. Muhatabını duygusal bir yerden yakalayıp o noktayı ısrarla kafaya mıhlar ki, insanlar olayın üzerinde ayrıntılı bir şekilde durmasın sapla samanı, haklıyla haksızı ayırt etmeye kalkışmasın.
Örneğin, muhtemelen “Ergenekon örgütü” fikrine kendilerini bile fazla inandıramadıklarından, tartıştığım DSİP’lilerin, tartışmayı böyle bir örgüt var mı yok mu noktasından daha duygusal bir noktaya çekmeye çalıştıklarını fark ettim. “Asit kuyuları” diyorlardı da başka bir şey demiyorlardı. Onlara şunu sordum: “Asit kuyularına insanları atanlar kimlerdir? Bütün Ergenekon sanıkları mıdır?” Bunu sormak zorunda kaldım, çünkü bu arkadaşlar korkunç bir toptancılık içindeydiler ve hiçbir dikkat göstermeden, hiçbir ayrım yapmadan en korkunç suçlamaları sanıkların bütünü için ileri sürmekte bir an bile tereddüt etmiyorlardı. Sonunda asit kuyularıyla ilgili birkaç isim verdiler. O zaman onlara suçun şahsiliği ilkesini hatırlatmak zorunda kaldım. İçlerinden birkaçı bu suçu işledi diye bütün sanıklar aynı suçtan töhmet altında tutulabilir mi diye sordum ya da sormaya çalıştım (twitterdeki 140 harf kuralını biliyorsunuzdur). Ama içlerinde birkaçı hariç, onların böyle bir adalet duygusuna ve vicdani titizliğe sahip olmadıklarını gördüm. Ve o zaman siyasi kestirmeciliğin ve toptancılığın ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu, insana siyasi cinayetler bile işletebileceğini bir kere daha idrak ettim.
Aynı, insanları en duygusal yönlerinden yakalama ve kestirmeden slogancı sonuçlarla siyasi rant elde etme tutumunu TGB’lilerde de gördüm. DSİP ile TGB birbirlerine ne kadar zıt olduklarını iddia ederlerse etsinler aslında bu konularda yöntem ve anlayış olarak birbirlerine Siyam ikizleri kadar benzemektedirler. Örneğin TGB dün şöyle bir twit atmış: “Akademisyen: TERÖRİST; Cerrah Prof Dr: TERÖRİST, Gazeteci: TERÖRİST, Yazar: TERÖRİST, Genel Kurmay Başkanı: Terörist, Apo: Barış elçisi.”
İnsanları en kolay yerden yakalamaya çalışan Sözcü gazetesinin sorumsuz demagogluğu TGB’nin bu sloganında bir kere daha kendini ifade edivermiş. Neden bu “yüksek” meslekleri sayıyorsun? Yani bu meslek mensupları öyle kaka şeyler yapmaz mı demek istiyorsun? Sanıklar işçi, köylü, esnaf vb. olsa durum farklı mı olacaktır? Onlara “teröristlik” yakışır gibi gizli bir algı mı söz konusu burada? İkincisi, “terörist” ne? Demek ki sen de fırsatını bulsan bu yaftayı başkalarının kafasına geçirmeye hazırsın, hatta mağdur bir konumda olduğun şu anda bile bunu yapmaktan vazgeçmiyorsun. Üçüncüsü, hele tam da şu sırada Abdullah Öcalan’la ya da Kürtlerle derdin ne? Seni Kürtler mi mahkûm ettirdi. Abdullah Öcalan da bugün ağırlaştırılmış müebbete hüküm giymiş, yıllardır içerde yatan bir mahkûm. En azından bu devlet, seni içeri attığı gibi onu da içeri atmış durumda. Hadi mahkûm dayanışmasından vazgeçtim, en azından böyle bir günde, bu tür laflarla Kürtleri zorla AKP’nin saflarına iteklemeseniz olmuyor mu? Hayır olmuyor, çünkü siyaset bunların da gözünü kör etmiş ve mantıktan yoksun kılmıştır. İçlerinde mantığını ve izanını koruyabilen birkaç kişi varsa onlar da seslerini çıkartamaz, çıkartsalar bile anında tecrit edilirler.
Benim lafım, elbette siyasi hırslarla gözü kararmamış, toptancı sloganlarla kasap bıçağını sağa sola sallamaya hiç de teşne olmayan akıllı ve vicdanlı çoğunluğa. Hepimiz şunu görüyoruz: AKP diktatörlüğü, iktidarın tunç kanunu gereği, kendi kendine bile söz geçiremez bir biçimde, sertleşerek kendi sonuna doğru ilerlemektedir. Yumuşayamaz, yumuşadığı an, sırtına aldığı siyasi yükler ve ağırlaştırılmış müebbetler, baskılar, biber gazları, tomalar ve cinayetler altında ezilir kalır. Bu yüzden gittikçe ve gittikçe sertleşmek zorundadır. Sertleştikçe de daha fazla siyasi yük alacaktır omuzlarına ve düşmanlarının sayısını arttırdıkça arttıracaktır. O kadar ki, bir an gelecek, tüm toplum denizinin onu çember altına aldığını görecek ve işte o zaman tam bir umutsuzlukla saldıracak. Muhtemelen bu diktatörlüğün de sonu diğer diktatörlükler gibi bu şekilde olacak.
Elbette o sona kadar çok canların yanacağını tahmin etmek de zor değildir.
Toplumlar özgürlük için elbette bedel öderler. Ama umalım ki, ödenen bedel adalet ve vicdan duygusunun sona ermesi olmasın. Geçmişte çok örneği görülmüştür. Mazlumların çektiği acı bizatihi o mazlumlar içindeki adalet duygusunu bile yok edebilir. İşte o zaman linç olayı başlar. Ve bir de bakarsınız daha önce o diktatörlüğün önünde diz çökenler lincin başını çekiyor.
Solcularımızın çoğuna “idealist” görünecek şu söylediğim ama yine de söyleyeceğim: Adalet duygusunu ve vicdanını kaybetmiş bir ezilen, kendisini ezenlerden bile daha tehlikelidir.
Gün Zileli
6 Ağustos 2013
www.gunzileli.com
gunzileli@hotmail.com
Yine de TGB’nin yaptığı daha insani. Siz bir de Roni’nin yazdıklarını görseydiniz https://twitter.com/ronimargulies/status/364367385811091456
gördüm. Gerçekten korkunç.
’82 yılında aktif siyaseti bıraktığımda şundan hareketle yola çıkmıştım:Ülkemiz öyle önemli bir yerdeki herzaman bölünme çabaları ,birleşme çabalarından öne çıkacak!Bunu ancak çok büyük devrimciler,ve çok basitleştirilmiş bir deklarasyon gerçekleştirebilir.Dünyanın en büyük karasal imparatorluğunu kurmuş Cengiz han yaklaşık 30 madde ile bunu sağlamıştır.Çoçukları iktidar için birbirlerini öldürmemişlerdir.İçkiyi çok severdi Moğollar ancak kavga çıkaran idam edilirdi…yine yalan,suistimal,çevreyi kirletmenin cezası idamdı…vb…vb.
Ayıdınlık hareketi herzaman bu toplumda gölge oyunu oynamıştır…bunun nasıl bir çaba ve tutku olduğunu gerçekten anlamak çok güç.Sözgelimi “Heryer Silivri,, heryer Taarruz”..bu nasıl bir slogandır? ciddiyetle üzerinde durmak gerek…Gezi ruhu bunu sezgisel olarak yakaladı.İP’nin bütün eylemleri rol çalmaya,yanıltmaya dayanıyor ne yazıkki..Bütün ülkenin ayağa kalkabileceği konularda bakıyorsunuz bir İP dalgası her tarafı kaplamış…
Bir şey her ne hikmetse atlanıyor.Bu davada yargılananlar adı gecen örgütleri kurmak ve üyesi olmaktan yargılandılar ama asıl mesele adı gecen örgütlerin işlediği suclar!gelelim masumlara ben masum denilen insanların kendilerini ki bir kısmı gazetecidir hiç bu insanların faili mecuhler için bir şeyler yazdığını görmedim
ama yazılarında bolca kürt düşmanlığı alttan altada ergenekon savunuculuğunu yaptıklarını gecmiş yazılarına bakınca görülüyor.Bence masumlarsa bu insanlar, Kalkıp şunu söylemeliler katillerle kendilerinin yargılanamayacağını söylemeliler!neden söylemiyorlar söylenen tek şey yargılamanın adaletsiz olduğu,biz bunu 40 senedir söylüyoruz.Kısacası yargılananların içinde masumlar varsa bunun avukatlığını yapmak kimseye düşmez kendileri bu konuda tavır almalılardır Türkiyedeki faili mehculerin adresleri bellidir.Ben bu davadan yargılansaydım mahkeme salonuna katillerlen birlikte slogan atarak girmezdim ve şiddetlen beraber yargılanmaya karşı çıkardım.
Rte’nin referandum sonrası özel ‘teşekkür’lerini ilettiği bir yapıdan bahsediyoruz.Dsip ve benzeri yapılar(liberal sol hezeyan dsip’ten Ufuk uraslara kadar uzanır)Akp’nin ‘sol’siahşörüdür.Ergenekon davasındaki tutumları bakış açılarının ne denli ‘diyalektik’olduğunu ortaya koymuştur.Akp diktatörlüğünün inşasında özel bir rol oynamışlardır..Akp’nin bu sol silahşörleri anti-emperyalist olunmadan anti kapitalist olunamayacağını kavrayamamışlardır.Onun için emperyalist dünyanın Suriyeye saldırısında tutumları ”Diktatör Esed!”nidalarıyla 2. enternasyonelden beri varolagelmiş küstah bir tavrı canlandırmaktan öteye geçememiştir.R.MARQUİLES benzeri fukara ideologları Ufuk Uraslarla bişrlikte cemaat medyasının gözdesidir.Sola dönük saldırılarda bu isimler cemaat medyası tarafından kurşun asker olarak kullanılmaktadır.İş,n en komiği ise Akp diktatörlüğünün kuruluşuna bizzat hizmet etmiş Dsip grubunun Gezi olaylarında Akp diktatörlüğüne mücadele(!) başlatmasıdır.İktidar perspektfinden tamamen yoksun bu sivil toplumcu hareket ‘yetmez ama evet’diyerek akp’yi seçmiş ve Akp’den demokrasi beklentisiyle’darbelere du de’mitinglerinde boy göstermiştir.Ergenekon davasındaki tutumları ise en basit ifadeyle ahlak yoksunluğudur(bu ahlak yoksunluğunun billurlaşmış hali ise Roni’nin dünkü tweetleridir.)..
Evet evet kesinlikle.
DSIP’ten de TGB’den de acik acik nefret eden birisiyim (belki nefret etmeyi siz dogru bulmazsiniz)
Yazida itiraz etmek istedigim birkac yer var.
1) DSIP, Ergenekon’a degil, dogrudan AKP iktidarina bel baglamis durumda. Ergenekon’dan cok daha once de, ozellikle referandum sonrasinda hala israrla surdurdugu akil almaz tutumla zaten hicbir zaman varolmayan mesruiyetini alenen yitirmisti. AKP’nin diger alanlardaki icraatlerini de olumlayan bir siyasi anlayisi olageldi. Yani Ergenekon’la sinirli, Ergenekon’a ozel olarak bu nevi sacma sapan tavirlari yok.
Ergenekon’dan farkli bir karar ciksaydi da DSIP’in konumu, DSIP’i bilenler icin hic degismeyecekti.
2) “Siyaset ve ideoloji kestirmecidir. Basit sloganlara dayanir” demissiniz. Bu da biraz kestirme olmus sanki. Basit sloganlara dayanmayip hic de kestirmeci olmayan tamamen siyasi ve ideolojik eylemler ve soylemler mumkundur. Kotu ornekler ya sahiplenilen ideolojinin zayifligini, izlenilen siyasetin yol olmadigini gosterir, ya da kisinin kendisinde bir takim sorunlar oldugunu. Daha kotusu, her ikisi de olabilir (dsip’liler ve tgb’lilerdeki gibi)
3) TGB’den her ne kadar nefret etsem de, bence biraz daha acmaliydiniz onlarin soylemini. Cunku bu haliyle eksik kalmis.
Onlarin soylemindeki esas kotu yan, gercekten katil ve halk dusmani insanlara da kahramanlik payesi vermeleri. Teshir ettiginiz demagoji elbette var. Fakat yazdiginiz haliyle dsip’lilerle es gorulemez. Cunku; hukuki bir davada -her ne kadar hukukun kendisi tartismali da olsa- sayet hukuksuz bir(1) durum bile varsa, adaletsizligin teshiri icin o duzlemi kullanmak gayet mesrudur. Yani DSIP’in “herkes katil” toptanciligiyla TGB’nin “herkes gazeteci” toptanciligi bu nedenle es gorulemez. Olsa olsa “bu soylem aptalca bir soylem su nedenlerden dolayi” denilir.
Fakat elbette ulusalcilarin gercekten katilleri kahraman, katil olmasa bile irkcilari “aydin” olarak gormeleri de teshir edilmelidir elbette.
Selamlar 🙂
“masum denilen insanların kendilerini ki bir kısmı gazetecidir hiç bu insanların faili mecuhler için bir şeyler yazdığını görmedim
ama yazılarında bolca kürt düşmanlığı alttan altada ergenekon savunuculuğunu yaptıklarını gecmiş yazılarına bakınca görülüyor.”
böyle düşünenlere merdan yanardağ’ı hatırlatırım.
Kurt dusmanligi temelinde ne ozgurluk demokrasi,nede emperyalizme karsi mucadele veremezler.Devrimciler bu noktada siyasi hasimlarini temizleme davalarinda,farkli bir bakis getirmeleri gerektigi kanisindayim.Goruntusu ne olursa olsun birbirini ureten ve tuketen anlayislar ozde ayni seylerdir ve ortak kulturleri insani yasatma degil yok etme uzerine kuruludur.Dun ergonokan davasi bittiginde yazmis oldugum bir yaziyi sizlerle paylasmak istiyorum.
”Ergonokan” Asure davasi sonuclandi !
Toplum ve ulkelerin tarihinde boyle siyasi davalar her zaman olmustur.
Demokrasilerde normal sartlarda boyle siyasi davalar olmaz.
Olursada demokratik hukuk devletinin yasalari icerisinde olur ve gercekten suclular varsa cezasini ceker.
Diktatorlugun-asker veya sivil farketmez- hukum surdugu bir yerde hukuk devletinden ve onun uygulamalarindan bahsetmek mumkun degildir.
Son onyildan fazla iktidari her boyutuyla ele gecirmis AKP ve Tayyip diktatorlugu, burjuva demokrasisi sinirlarini bile yok ederek siyasi hasimlarini acimasizca ezmeye calismaktadir.
Gecmiste kendilerine yapilan uygulanan ”hukuk”anlayisini simdi kendisi dahada katilastirarak uygulamaya koymustur.
Biz birbirinden ozunde farkli olmayan bu siyasi”hasimlari”yok etme yargilamalarini hic birini mesru ve dogru bulmamaktayiz.
Iskence edene iskence yaparsan,idam edeni idam edersen bu intikamci ve birbirini yok eden siyasi ve hukuk kulturunu surekli yeniden yeniden uretmis olursunuz.
Siyasi ve hukuk kulturumuz insanlari yok etme degil yeniden yeniden topluma kazandirma olmalidir.
Karsi ciktigindan farkin kalmadiktan sonra allameyi cihan olsan ne yazar.
Iki yanlis bir dogru etmiyor.
Asure davalarla bir yere varilmaz,hele hele ”ozgurluk”soylemini hic kirletmeyelim,hala 12 eylul anayasa ve hukukuyla bu ulkeyi yonetmeye devam ederken bu bos laflara karnimiz tok.
Sonuc olarak ERGONOKAN ASURE davasi ve bagimli mahkemenin almis oldugu tum kararlar gecersiz ve hukumsuzdur.
Yazinizdaki fikirlere aynen katiliyorum!
TGB tarafindan Abdullah Ocalan’in bu noktada hatirlatilmasindan bahsetmissiniz. Bunun icin TGB ve Ulusal Kanal vb.i gruplarin bir denklemi var: Abdullah Ocalan hapisten cikarilacak, PKK’ya genel af gelecek, karsiliginda da “degis-tokus” olarak “ulusal”cilar iceri atilacak; Ergenekon davasi da bunun icin kurgulanmis bir AKP-ABD planidir, gibi bir kabulleri var, dun Ulusal Kanal’in tepkisi nedir, kim ne kadar ceza almistir diye izlerken, birkac kisi tarafindan bu denklemin surekli dillendirildigine tanik oldum!
Ozelestiri yapmayi birakin, gitgide daha da icine kapanan, sertlesen, ve etrafindaki genc cocuklari da ne yazik ki bu kutuplasma sarmalina iten bir yapi su noktada, Isci Partisi.
Bir Türk arkadashim vardi .90 li yillarda telefonlashirdik o sirada iki Liberal !! parti vardi tc de Yilmazin ve Cillerin partisi arkadashim bu zatlarin söylediklerinden bir hafta cillerin demokrasi getirecegine inanirdi bir hafta yilmazin ben de ikisinden bir bok cikmaz diyordum.Arkadashim yahu Ibrahim sen de hep kötümsersin nicin olmazsin diyordu .Bu iki lider ve partileri tarihe karishti .
Taraf gazetesi ise ciktiginda kemalistleri eleshtirdi .Ermeni Süryani katliamlari konusunda aydinlatici bilgi verdi .Kemalist küfün bir kisminin ebediyen kaybolmasina seb ep oldu .Ancak gazetenin bir gözü hep shashi idi islamci gericiligin tehlike olabilecegini bir türlü göstermek istemiyordu .Bunu fethullahci taife ile sermaye ittifakindan mi yoksa islamcilarin halkin cogunlugunu temsil ettigini dolaysi ile demokrasi getirebilecegine mi inaniyordu yahut her ikisi mi bilemem neticede degismez .
Taraf gazetesinde yerli ve yabanci istihbarat teshkilatlarinin rolü var mi bilemem .Kaldi ki mühim degil neticede ish olacagina varir .
Genc bir gazeteci olan Rasim ozan Kütahyali ile bir kac kere telefonlashtik maillestik .O zaman henüz bloglarda yaziyordu :gazeteci de degildi yazar da degildi .Kemalizme saldiriyordu ve 68 gencliginin kemalist oldugunu savunuyordu .Ben 68 gencliginin icinde Kemalist egilimin güclü oldugunu kabul etmekle beraber tarihi sürec icinde degirlendirmek ve hele hele islamci anti 68 cileri olumlu göstermenin imkansiz oldugunu söyledim.Bir müddet sonra tarafta yazmaya bashladi ve beni mle 68 le ilgili ropörtaj yapip Tarafta yayinlamayi önerdi ben sansür olmadan kabul edebilecegimi söyledim.Ama sonra beni zaman gazetesinin muhabiri ile tanistirmak istedi ben zamanla ve fethullahcilarla ilishki kurmak istemedigimi söyledim .Ayrica 1915 Ermeni ,Süryani katliamini islamin rolü olmadan tartishmanin mümkün olmadigini söyledigim icin ilishkimiz kesildi .Bilahare adam tc nin yildiz gazetecilerinden biri oldu sadece gazete degil tv yildizi olmush .Tarafta da da ropörtaj möportaj olmadi .Rasim görevli mi görevsiz mi bilemem ama önemli degil .
Tarafta yazanlardan Hemshemrimiz Orhanla ilishkim oldu Nisanda Isvecte karshilashtik .Taraftan ayrilirken gittigi yolun yanlish oldugunu yazan bir mail yazdim.Shimdi akp nin vurucu gazetesi Stara gecmish üzücü . Süryaniler icin yazdiklari tarihe kalacak ama shimdi gittigi yol hele hele akit gibi islamci cihatci sitelerde görünme hic hosh degil neyse
Taraf la ilgili bir konuda eski Beyaz Aydinlik taifesi .Tc solunda bölünmelerde Dogu perincegin liderliginde bir bölünme oldu ve bu bölünmede beyaz aydinlik yada kendi deyimleri ile proleter devrimci aydinlik kisaca PDA .Bu harekette istihbarat teshkilatlarinin rolü nedir bilemem .Ancak hep shaibeli olan dogu perincegin Ergenokondan tutuklu olmasi ayrica Ermeni süryani katliamlari konusunda yalan yayma makinesi gibi calishmasi onun istihbarat ilishkileri olduguna delildir .Shu anda cezaevinde olan bu akimin bizi enterese eden bir yani da Dogu perincekten ayrilan ve Liberal !!! oyniyan taife birisi Özalin Danishmani Cengiz candar uzun müddet dogu perincegin yardimcisi olan Halil Berktay ,Oral Calishlar ,Gülay Göktürk ,Alper Görmüsh liberal takimda ve kismen akp desteginde devam ediyorlar .Istihbarat teshkilatinin kemalist ekipte görev alan Dogu perincek ve digerleri silivrideyken Liberal ekipte yer alan ve hepsi ünlü !!! Liberal !!! köshe yazar olan bu zatlar
Acaba dogu perincek tarikatinin huyundan vazgecti mi bilinmez .
Bir arkadaş Merdan Yanardağ’ın Kürt düşmanı yazılar kaleme aldığını yazmış. Bu doğru değil, yanılıyor. Böyle bir yazı varsa, arkadaş linkini paylaşsın lütfen. Evet kendisi ulusalcıdır ama Kürt düşmanlığı yapmaz. Gündem’de yayın müdürlüğü yapmış bir kişidir zaten. KCK tutuklamalarını protesto eylemlerinin neredeyse tümünde kendisini gördüm. O itham doğru değil, haksızlık olmuş.
Ellerinize sağlık. DSİP’li beyler nasıl bir vicdan ve akla sahipse artık, yazıp söylediklerini insanın midesi kaldırmıyor. ayrıca adalet duygusu ile ilgili tespitinizi hiç de romantik bulmuyorum. bu ülkenin düzeninin değişeceğine, bu zalimlerin yok olup gideceğine inancım tam. ama onlar gittikten sonra onlardan daha zalim varlıklara dönüşmememiz için usulca ve tane tane tekrar etmemizde fayda var.
Ulusalcıların, TGBlilerin, Aydınlıkçıların net bir kürt düşmanı olduğu konusundaki fikriniz devam ediyor. Kürt düşmanlığını neye göre belirliyorsunuz merak içerisindeyim. Kürtte Türk düşmanlığı yok da tüm düşmanlığı ulusalcılara mı yüklüyoruz? Ne olur bunu kürt özgürlük hakkı ve hareketine saygısızlık, düşmanlık gibi görünen normlarla açıklamayın. Madem her yanlışı eleştireceğiz, içinde kürt düşmanlığı bulunduran milliyetçi, ulusalcı kesimleri eleştirdiğimiz gibi karşı tarafı da eleştirelim.
2010daki referandum belirlemiştir bence her şeyi. Kendisine solcu, devrimci diyen bazı kimseler ve iktidar yanlısı liberal isimler “yetmez ama evet” çatısı altında buluşurken, kürt solcuları ve kürt hareketini savunduğunu söyleyen sosyalistler en ufak bir ses çıkarmadı bu duruma. Hatta kimileri de bu çatı altına koştu. Yargının siyasallaşmasına alkış tutan zihniyet, bugün bağımısız(!) yargının her kararına saygı duyuyor ve geceleri yastıklarına rahat koyuyorlardır umarım kafalarını.
Bu “sivil olsun da bir ayağı bir gözü olmasın” kafasındaki çevreler, ömür boyu Özalcı sivillikle, RTEci sivil diktacılıkla aynı çizgiye düşmeye mecburlar.
Yalnızca bu açıdan bile her ne kadar ulusalcı, milliyetçi olsalar da TGB’yi bunlarla kıyaslamak biraz ayıp olur.
Ergenekonun akibetini İzlerken
Dün, gün boyunca Türkiye televizyonlarını izledim.
Ergenekon davasında mahkeme kararını verdi.
Haberciler olanları dakika dakika bize aktardı.
Çok yakından takip ettiğim bir davaydı. Öylesine yakın takip ediyordum ki; ilk iddianamesini dokuz ciltlik bir kitap olarak bastırdım, bana ilginç gelen bölümlerin hepsini okudum, daha ilginç olanların altını çizdim ve bir kitap kadar notlar çıkardım.
Bu dava henüz başlamadan, Ergenekon Örgütüne karşı operasyonların düğmesine basılmadan, 2007 Mart Ayında İstanbul “DOZ “yayınlarında Ergenekon’ un romanı olan, “Sırlar çözülürken” adlı kitabım yayınlandı. Bu kitap yayınlandıktan dört ay sonra, 27 Haziran 2007 günü, İstanbul da polisin yaptığı bir operasyonda bir evin çatısında 27 adet el bombası ele geçti ve bu bombaların altında Ergenekon örgütü çıktı.
Ergenekon Operasyonları dalga dalga devam etti ve kitabımda anlattığım örgütün resmi, Puzle taşları olduğu gibi göründü. Ergenekon Örgütünün iki stratejisti Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek (****) tutuklananların arasına girince, dava ile olan ilgim daha da arttı.
Hiç kuşkusuz bu dava, Türkiye de demokrasiye doğru giden yolun, önemli bir kilometre taşıydı. Cumhuriyetin Kuruluşundan 1950 Yılına kadar Türkiye’ yi idare eden askerlerdir. CHP dönemi bir askeri diktatörlük rejimiydi.1950 ile 1960 yıllarında Demokrat Parti bu rejimden ayrılmak istemiş, ama askerler darbe yaparak ipleri tekrar ele geçirmiştir.
Generaller AKP iktidarı dönemine kadar sopayı sivillerin başından eksik etmemişti. Kontr gerilladan söz eden başbakan Ecevit te süikast düzenleyerek, Başabak Turgut Özal’a suikasta yaptırarak susturmuşlardı.
AKP iktidarından önce kimseler Türkiye’ de suç işlemiş bir çavuşu dahi tutuklayamazdı. Generaller siyasetçileri gazetecileri şamar oğlanları gibi kullanırlardı. Sol kökenli gazetecileri şöyle bir inceleyin, hepsi 1960 lardan beri darbe şakşakçılarıdır. Ve 1923 1950 Yılları arasındaki CHP nin faşist iktidarına toz kondurtmazlar.
AKP bu işe son verdi. Yani Generallerin siyaset üzerindeki hegemonyasına son verdi. “Yiğidi öldür ama hakkını yeme” derler ya, AKP bu konuda tam da böyledir. Ülkeyi sopa ile yöneten halkın oyu ile meclise gelenleri tehdit eden, tehdide boyun eğmeyenleri zorla iktidardan uzaklaştıran Generalleri, AKP iktidarı tutuklattı. Onları yargıladı, “siz darbecisiniz” dedi ve mevcut anayasaya göre darbeye teşebbüs etmek suçtur maddesine dayanarak ömür boyu hapis cezasına çarptırdı.
Bu Türkiye’ de hiç olmamış bir şeydi. Genelkurmay başkanlığını yapmış bir zat, terör örgütü kurmak ve yönetmekle yargılandı ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Peki bu doğrumuydu? Yani Genelkurmay başkanı bir terör örgütünün başımıydı? Mahkeme bu soruya “evet “demiş ve buna uygun olarak cezasını da vermiştir. Ama askerin gübresi ile beslenen CHP li yöneticiler, Ordunun tarlasında yetişmiş bazı solcular ve yine ordunun bahçesinde büyümüş bazı sermayedarlar bu duruma itiraz ediyorlar.
Cezalandırılan Generalleri “yurtsever”olarak değerlendiriyorlar, AKP nin ülkeye diktatörlük getirdiğini ve bu askerlerin demokrasi kahramanları olduklarını söylüyorlar!
Çok şükür ki ; artık Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğu Generallerin Türkiye deki demokrasinin canına okuduğunu öğrenmiş durumdadır. Çünkü generallerin son sözü söylediği bir ülkede demokrasi olmadığını biliyorlar.
AKP hükümetinin bu davada eksik hatalı tarafları vardır , onları da eleştirmeden geçemeyeceğim. AKP Ergenekon’un üzerine yeterince gidemedi. Ergenekon, şu anda tutuklu olanlardan ibaret bir yapı değildir. Ve yakalanıp cezalandırılanlar, teşkilatın yüzde onu bile olamaz.
Ergenekon davasında tutuklu olanlara isnat edilen suçlar yetersizdir, suçlarının büyük kısmı gizlenmiştir. Örneğin Jitem in kurucusu Arif Doğan Ve General Veli Küçük sadece hükümete karşı darbe girişiminden dolayı suçlanmışlardır. Bu iki Şahıs, JİTEM denilen gizli bir teşkilatın kurucusu değil mi? JİTEM binlerce sivil Kürd ü kaçırıp katletmedi mi?
Bu teşkilat Türk Genelkurmay Başkanlığının ilgisi ve bilgisi dahilinde kurulmuştur, mahkeme bunu soruşturdu mu? Bu teşkilatın kurulmasına hangi Generaller önayak olmuş? Hangi başbakanlar bu teşkilatlara emir vermiş? Hangi bölge valileri bu teşkilatı kullanmış? Kaç kişi bu teşkilatta görev yapmış? Bu teşkilat kaç tane köy yakmış, kaç tane sivil Kürd katletmiş? Ne kadar orman yakmıştır? Mahkeme bu soruların hiç birisini soramamıştır.
Neden?
“Çünkü yapılanlar vatan için yapılmıştır.”
Olaya böyle bakıldığı için, darbe yapma gerekçesi ile yargılanan General haliyle kendini kahraman pozisyonunda görüyor.
Türkiye de Adalet olsaydı Generalin yakasına yapışırdı:
” Gel buraya! Sen on yedi bin sivil insanı neden öldürdün? Bu adamlar silah alıp devlete karşı savaşmıyorlardı. İtirazları eleştirileri vardı, kaldı ki suç bile işleselerdi senin görevin onları öldürmek değil, yakalayıp adalete teslim etmekti. Neden yakalamadın ve mahkemeye çıkartmadan kendin öldürdün?” Derdi.
Yine eğer Türkiye’ de adalet olmuş olsaydı; Ergenekoncu Generallerin yakasına yapışır,: “Ormanları neden yaktınız, binlerce köyü neden boşalttınız? Köylülere neden bok yedirdiniz?” diye hesap sorardı.
Yine eğer Türkiye de adil mahkemeler olmuş olsaydı, Ege ordu komutanına, İmralı cezaevi düzeninden sorumlu olan Generale ve albay Hasan Atialla Uğur’a “İmralı’ da ki Öcalan’ a neden savaş talimatları verdirtip on yıl savaşı sürdürdünüz ve binlerce kişinin ölümüne neden oldunuz?” derdi, kamera kayıtlarını ve avukat görüşmelerini gözlerine sokardı.. Ama adalet olmadığı ve AKP de yapılanları ülke menfeatine olduğuna inandığı için bu sorular sorulmamıştır. Bir suç örgütü olanve kırk yıldan beri büyük suçlar işleyen Ergenekon darbe yapmak istemek gibi dar bir kalıpla ele alınmış yargılama böyle noktalanmıştır.
Türkiye gibi bir yerde bu da çok önemlidir 80 ne yakın General in tutuklanması, dünya çapında büyük bir olaydır. AKP ye karşı kinin nefretin yükselmesinin altında bu gerçek yatmaktadır. Generaller doksan yıllık iktidarlarını kayıp etmiştir. Ve yeniden saltanatlarına kavuşmak için canla başla çalışıyorlar. Bundan dolayı AKP ye karşı bulabildikleri her türlü malzemeyi kullanıyorlar. AKP liler bunların üzerine demokrasi silahıyla değil, başka silahlarla gidince tökezliyorlar.
http://kurdistan-aktuel.org/selim-cueruekkaya/12661-ergenekonun-akibetini-zlerken.html
Ben bu sitedeki yazıları okursanız göreceğiniz gibi Kürt milliyetçiliğini de eleştiriyorum, yani onları eleştirmediğim doğru değil. Hatta bazı arkadaşlar bu eleştirilerim yüzünden bana da çok kızarlar. Yorumlara bakarsanız bunu görebilirsiniz. öte yandan ben TGB’nin bir twitini söz konusu ettim. Bence son derece yanlıştı tam o sırada Apo’yu hedef alan bu twit ki, aydınlık gazetesinde bunun gibi yüzlerce yazı var. Ulusalcıların takkelerini önlerine koyup düşünmeleri ve şuna karar vermeleri gerekiyor: AKP diktatörlüğünü mü hedef alacağız, yoksa Kürt ulusal hareketini mi? Eğer Kürt hareketini hedef almaya devam ederlerse, kaçınılmaz olarak bugünkü AKP devletinin yedeğine düşeceklerdir (Sözcü gazetesi, AKP’yi salt PKK’ye karşı iyi mücadele etmediği için eleştiriyor. Karakollarımız, polisimiz, jandarmamız zırvalıklarını tekrarlayıp duruyor). Durum hiç de onların sandığı gibi AKP diktatörlüğünün ülkeyi PKK’ya satması durumu değildir. AKP, Kürt burjuvazisiyle ittifak yaptıktan sonra Kürt ulusal hareketini de fena halde ezecektir. Ne yazık ki Kürtler de bunun farkında değil ve bir kere daha yanılıyorlar. oysa yapılması gereken şudur: Ulusalcılar Kürtleri hedef almaktan vazgeçsinler; Kürt ulusal hareketi ise AKP’den medet ummayı ve uzlaşmayı bıraksın. Bu iki kesimin illa canciğer kuzu sarması olması gerekmez. Gezi’de olduğu gibi, birbirlerine uzak durarak da ortak mücadelede yer alabilirler. Gezi bunun mümkün olduğunu gösterdi.
dsip geziden akp karşıtı mücadele çağrısına gelmesinden neden rahatsız olalım.akp ye mücadele çağrısı yapan bir organizasyon geçmişte yandaşlık siyaseti yapmış bile olsa geldiği yerde akp-devlet-sistem-darbe-ergenekon-karşıtı mücadelesi kimi rahatsız edebilir?90 yıllık ezberle zihni zehirlenmiş millici,devletçi,ulusalcı,eski efendi güzellemecisi,milli ve zilli duyguları depreşenleri rahatsız etmesini anladıkta kendine anarşist özgürlükçü toplumsal devrimci diyeni neden rahatsız edip bu sitede tgp ip genç-türk gibi ırkçı faşistleri olumlayıp kaale alacak seviyeye düşen zileliyi bu duruma düşerek siteyi ne hale getirdiğinin farkındamısın?ulan bu insanlık özgürlük ve halk düşmanı darbecı ırkçı faşistlerin neresini savunabiliyorsunuz roniden balbayla tuncay özkanı kendine daha yakın demokrat özgürlükçü devrimci görebildiğinize göre bunların şimdiyedek sistemin ve eski efendilerin hizmetinde işlev görüp toplumsal muhalefet ve devrimci düşmanlığı yaptıklarını ne çabuk unuttunuz birlikte yargılanırken ırkçı faşist katillerden ayrışma çabasımı gösterdiler yoksa birlikte savunma çabasımı?kimleri savunuyorsunuz onlardan farkın nedir zileli perinçek yalçın küçük kirençsiz muzaffer tekin alpaslan aslan asit kuyusu ırkçı katil subaylardan hranta hiçmi saygın yok öldürülmesinin lincin törenlerini yapanların hiçmi infazla ilşkisi yoktur onlardan farkın nedir zileli sende aynı olduğundan olmasın sitenin işlevi nedir?
Kürtler veya Kürt ulusal hareketi safındaki sosyalistler artık her Türk’e darbeci, faşist, ırkçı gibi 3 adet klişe ile saldırmaktan vazgeçmelidir. Belli bir seviye oturtmamız gerekiyor. Ezberletildiği gibi saldırmak bir solcuya yakışmıyor.
Roni ve benzeri kincilikler hiçbir insana olumlu, insani gelmez. Bence şapkanızı önünüze koyup düşünmelisiniz sayın özgürlükçü: bir ideolojiniz mi var yoksa ezbere bir ideolojik fanatizm mi yaşıyorsunuz?
http://halkinsesi.tv/index.php/acklamalar/11048-dhkc-halkmza-duyurulur.html
Ilginc olani su faili mechuller kayiplarin doruga ciktigi dönemde dsip in kahramanlari varolan zulum düzenine karsi en radikal mücadele yöntemlerini seçen kesimlerle aralarina çok önemli bir mesafeyi koyanlardi, Ne kayiplara katliamlara ne cezaevinde katlima ugrayanlar ile gercek samimi ortak bir mücadele icinde göremedik onlari, ne ucuz demokratlik??? Yasadigin günün zalimine karsi cikacaksin , yasadigin günün zalimi ile birlikte geçmisin zalimine vurmak insani hicbirsey yapmaz.. biri bana Akp öncesi dönemde 90 larda Dsip in kahramanlarinin Roni nin kahramanliklarini anlatsin hele…
merdan yanardaga kürt düsmani diyen arkadaslarin onun yazilarini cizgisini takip etmeden haksizlik yaptiklarina inaniyorum. merdan yanardag kürt düsmani olmayan, hatta çözümü Türk ulusalcilari ile kürt hareketinin abd akp iktidarina karsi birlesebilecegi gibi ütopik bir neo-yöncü cizgiye sahipti. gazetesinde farlki nuanslar olsada kendi manifestosu buydu. akp ile baris yapacagina kürt hareketi ulusalcilarla yapsin, anti amerikancilarla yapsin , ulusalci denebilir merdan yanarda ga. ama ulusalcilar arasindada farklar var, ve devrimciler bu farklari degerlendirebilmeliler. en son Perincegin yazarlarirdan önkibar, ve yalcin kücük bosuna saldirmadi yanardagin gazetesine. merdan yanardag dört basi magmur seyler savunuyor demiyorum. ama ulusalci cephe icinde bir farki vardir..
ne bayagi demagoji, balbay vb i daha ozgurlukcu ve demokrat görüyoruz diyenmi var… amac uzum yemek degil bagci dovmek olunca…demagojide sinir olmaz…bide yazilmis hala 90 larin kafasinda olanlar diye, sen 70 lerin kasaba politikacilarinin demagojikligindesin be adam…
ozgurlukcu arkadas birde sen bize altan tan gibilerden farkini aciklasan???
Ayrica 1915 Ermeni ,Süryani katliamini islamin rolü olmadan tartishmanin mümkün olmadigini söyledigim icin ilishkimiz kesildi……
çoook önemlidir bu çooook…ermeni katliaminin retorigi ulusalciliktan çok dindi, ve kürtlerde bu sekilde katilabildiler. ( bizi kandirdilar yollu bir özür ayiptir, hep beraber türk kürt laz cerkez MUSLUMANLAR Ermeni gayri muslimleri kestik, budur, topraklarina oturduk, kürt türk cerkes agalar olduk topraklarinda budur)
Anadolunun belli yörelerinde belirli bir etnisitenin ermeni katliamina katilmadigi , hatta ermenileri korudugu cokca söylenir, kismen dogrudur bu , tamamen degil. nedense bu etnisitenin ermenileri nasil koruduguna hep su kanit gösterilir, “ benim ninemde Ermenice bilirdi“ benim sorum su: neden Dedeleriniz degilde Nineleriniz Ermenice bilirdi?
“Oysa yapılması gereken şudur: Ulusalcılar Kürtleri hedef almaktan vazgeçsinler; Kürt ulusal hareketi ise AKP’den medet ummayı ve uzlaşmayı bıraksın. Bu iki kesimin illa canciğer kuzu sarması olması gerekmez. Gezi’de olduğu gibi, birbirlerine uzak durarak da ortak mücadelede yer alabilirler. Gezi bunun mümkün olduğunu gösterdi.” G.Z.
Guzel. IP’in yeni uyeleri Hasan Atilla Ugur, Levent Ersoz ve Muzaffer Tekin’le birlikte “AKP diktatorlugune karsi” mucadele edersiniz. Ayrica Veli Kucuk gibi “sempatizan”lariniz olur. Bir diger muhtemel muttefik Yenicag cevresidir. Arzu ederseniz, bu listeyi epey uzatabilir, demokratik mucadelenize destek olacak bir kiyakcilik yapabilirim.
Eline sağlık, Gün!
öncelikle söylemlerinizden ötürü sizi kınıyorum,kürtler hakkında olumlu! bir şey söylerken ki minnet bekleme duygunuzu da,yıllardır süre gelen bir harekete akıl vermek gibi bir küstahlık bana dsip ve tgb hakkında yazdıklarınıza yaklaşmamda da şüpheler bıraktı ; bahsettiğiniz totaliter liği epey kullanmışa benziyorsunuz ve bundan kurtulmak için de aralarından bir kaç kişi gibi klişelerle kurtarmaya çalışıyorsunuz tgb sosyalist kimliğimden ötürü zaten sevmem dsip için söyleyecek bir şeylerim var bi ara takip etmişliğim de vardır;özellikle ezilen bir halkın milliyetçiliği söz konusu değildir sözünü kullanmaları sizin yaptığınız o kürt milliyetçiliği tabirlerini anlamsız kılmaktadır.Olaya psikolojik bir bakış açısı kazandırmaya çalışmışsınız zira düşüncelerinizi birer kanıt olarak kullanmanız pek akla yatkın değildir.Tarafsız bir şekilde yazdıklarınızı okuyan biri dsip e nefret duyduğunuzu apaçık anlayabilir ve ben de ezilenin yanında olma ilkesi için bile bunu yaparım,gel gör ki artık örgütlü bir birey değilim ama bugün örgütlenecek olsam bu parti dsip olurdu neden diye soracak olursanız ASİT KUYULARI derim sizin için pek hassas bi nokta ya da sizden alıntı yapayım ‘Adalet duygusunu ve vicdanını kaybetmiş bir ezilen, kendisini ezenlerden bile daha tehlikelidir.’ evet dediğiniz gibi aynen,yani olayın yıllar önce olmuş olması önem kaybettirmez ve sizin eleştirdiğiniz totaliter mantık emin olun bir şey ifade etmiyor;evet cinayete azmettirmek,cinayet demektir.Bunu Hrant davasında da görebiliriz değil mi?Biraz karışık örneklerle yazdığım bu yazının sonunu şöyle getirmek istiyorum yargıda adaletsizlik lafını ilk kez duymuş gibi yapmayın,doğuya bakın ya da uzak geliyorsa cumartesi günü Galatasay Lisesinin önüne gidin.Silivri de cinayet işlememişler de haksız şekilde yatıyorlar (doğrudur katılıyorum) ama bu bir bireysel dava değil öncelikle darbecilerin yok oluşlarına destek verip sonra arada ki suçsuz ları kurtarmaya çalışalım öbür türlüsü -suçsuzun yanında suçlu da itibar görüyor- olur.umarım anlatabilmişimdir bu saatte uykulu halimle.
Hırant cinayetini azmettiren ve örgütleyenlerin yüzde doksanı bugün AKP’nin himayesinde, emniyet müdürlüklerinin üst görevlerinde bulunuyorlar.
dava hakkındaki yorumların ilginç tarafı, ulusalcı-faşist medyasındaki “kahramanlara, komutanlara terörist muamelesi, öcalanı muhatap olma “paradoksu (!)”.
ilkesi “iktidar gücüne/güç iktidarına iman” olanların, “terör ve terörist” terimlerine verdikleri anlam da bu imanlarına ” uygun” düşüyor. apo ve kürtleri kendi iktidar alanlarına tehdit görenler, onları “terörist” diye adlandırırdı.
davada ise başka bir “ölçü” kullanılıyor: genelkurmay başkanı ve komutanlar “terör örgütü kurmak ve yönetmekle” suçlanıyor.
aslında şaşırılacak bişey yok: “muktedirler değiştiğinde, dost-düşman -müttefik-murakib çetelesi de duruma uygun vaziyet alır. iktidarın güç dengeleri değiştiğinde, işin doğası bunu gerektirir.
etik ilkesi “adalet, eşitlik, özgürlük, hakkaniyet” olanların terör tanımı ise farklıdır: güçlünün (zalim muktedirin), gücünün yettiğine (mazluma) uyguladığı şiddete ve cebre TERÖR denir.
böyle bakınca davanın terör tanımına yanlış demek zorlaşıyor. mahkeme ister istemez doğru bir terör tanımını kabullenmiş görünüyor…burada kastettiğim sadece “kavram ” olarak terördür. uygulamadaki çarpıklıkları ise daha önceki yazılarımda belirtmiştim. (l. ersöz ün, yalçın küçükten, h.a. uğur un, t. özkandan daha az mahkumiyet almasının izahının mantıksal zorluğu )
Kurunun yaninda yas da yanmis, bazilari haketmedikleri cezalari almis olabilir. Bunun gibi yuzlerce dava biliyorum, 90’li yillarda ben de boylesi bir davadan 30 kusur yil ceza aldim. Devletin yillardir insanlari cezaevine tikmak icin kurdugu mahkemeler ayni sekilde calismaktadir. Polisin derme catma bir kurgusu tum hayatinizi kaydirir. AKP iktidari doneminde de bir degisiklik olmamistir. Eski yapiyi tasviye cercevesinde gerceklesen bu operasyon da fasizmin zaman zaman kendi cocuklarini da yemesi olarak degerlendirilebilir.
Iktidar mucadelesinde adalet ve vicdan beklenemeyecegini bilen Gun Zileli bence gundeme dair yazmayi birakip bunca yillik deneyimini daha fazla “felsefe” ile genclere aktarmalidir. Yoksa o parti elestirisi bu parti elestirisi derken bu isin sonu gelmez.
1> İdeolojik sapma hele bir de teorik eksiklik/yanlışlık ile birleşince bu özne kendini nasıl konumlandırmış olursa olsun GERÇEKLİĞİ algılaması ve bunu İFADE etmesi hep eksik ve daha kötüsü ÇARPIK ve giderek YANLIŞ olacaktır. Örneklerimiz DSİP ve TGB (İP) ile sınırlı değildir. Mebzul miktardadır ne yazık.
2> Aslında HİÇ de zor filan depğildir GERÇEK ve o GERÇEKin Hakikatine yaklaşmak: Yapılacak şey A> Mümkün olduğunca etraflı ve çok done elde etmek B> Bu doneleri tasnif etmek C> Tarihsel değerleri içinde değerlendirmeye çalışmak D> Kendi ideolojik/teorik yaklaşımlarıyla AÇI yapan diğer anlayışların dediklerini analiz etmek; nerede nasıl yanlışa düşüyorlar bunları bulmaya çalışmak, bulduklarını altalta yazmak ve bunların ışığında benzer bir yanlışı kendi açıklamalarında aramaya çalışmak (ki bir kolaylaştırıcı olarak o diğer görüşlerin kendi düşünceleri hakkında dediklerini analiz etmekTİR) E> Somutun SOMUT tahlili ilkesi ile e1> Olgunun öncesi ve sonrasını e2> Diğer olgularla etkileşimini e3> Basit SORUyu SORMAK: Sonuçtan KİM/ler kazançlıdır, “katil KİM”i hem bulma olasılığını arttırır hem de AZMETTİRENİ e4> Kendi tercih ve eylemlerimin süreç içinde ve sonunda nasıl bir SINAV verdiğini gözlemek ve dürüst bir şekilde analiz ederek DOĞRUyu perçinlemek, çeliğine “SU” vermek; YANLIŞı ise sadece “ÇÖP”e atmamak AÇIK bir ÖZELEŞTİRİ yapabilmek.
Eksik mutlaka vardır. Desteklere açığımDIR.
*****************************************************
140 kelime? ===> 1> Bazı fikirleri mesela bu blogta bir işlev yaratarak NOTLAR bölümü açabilir(mi)siniz ve orada yazıp LİNK (gitgi) verirsiniz. YAZILARINIZ için yaptığınız gibi
2> Bir WORD belgesine yazın düşündüklerinizi ( bu yazım kontrolüne de olanak verecektir size) PrtSc (PrintScreen, Ekranı BASTIR/Kaydet) tuşuna BASIN, bir JPEG resmini DÜZENLE ile AÇIN, Resmi TEMİZLEYİN ( Select ALL + ERASE; Hepsini SEÇ+ Seçileni TEMİZLE) PrtSc ile belleğe almıştınız ya ONU yapıştırın. Ve sonra başka isimle kaydedin. ( Dosya/File+Save As/Farklı Kaydet)
3> TWITTERda özet bir cümle ile RESMİ paylaşın.
Dostlukla.
Bu adamlar, 2000lerde Cliff’in olumu, Chris Harman’in sessiz isci muhalefeti ve Callinicos’un populist igrencligi sayesinde “surekli devrim” dusuncesini igdis ederek bir liberal program haline getirmis SWPnin yancisi. SWP son cinsel taciz krizinden sonra paramparca. Bu aslinda Callinicos’un populist liberal programinin cokusu anlamina geliyor. Ama anlayana. Harman da artik hayatta olmadigina gore, ustelik partilerini muhalefet cikmasin diye “leninist parti” modelinin abidik gubidik haliyle insa ettikleri icin dogru durust dusunecek kimse de cikamayacagindan, 90lardaki militan haline asla donemeyecek. SWP genclerin bir iki yil takildiklari orgut oldugunu farkettiginde bir seylerin yanlis gittigini anlamaliydi.
Bu gelenek “surekli devrimi” nasil igdis etti, nasil mundar etti? Cok basit. “Burjuva demokratik devrimden sosyalist devrime” formulunu aldi. Temelindeki isci sinifi kolektivizmi kismini ucurdu. Geriye her turlu burjuva demokratik harekete destek kaldi. Oyle degil mi? Nasolsa demokratik devrimler sosyaliat devrimlere otomatik donusuyor. Ne diye sinif felan diye kasip kendimizi heder edecegiz? Gucumuzu “yeni aktivizm”den aliriz, yani kolejli cocuklari kafalariz, teorik egitim Trocki’den iki uc beylik laf olur, parti icin kalip zaten hazir: Leninist parti. Tabi bolsevikleri bile mumla aratir bir gorunmez hiyerarsi. Peki neden?
-Cunku “devrim gunceldir”.
-Guncel guncel de simgelestirilmis arzularla gerceklik arasindaki uyumsuzluk ne olacak?
-Onlari halinin altina supur ve ilerle. Cunku “hayatimizi bu ise verdik, cefasini cektik, sefasini surecegiz!”
-Iyi de bu sefa bizim ilk basta soyledigimiz sefa degil yaf.
-Olsun, azicik bile olsa “demokratik” yaptik ya ulkeyi, bu da bir zafer.
-Iyi de ulke demokratik de olmadi?
-Olur mu askeri vesayet bitti.
-Abi adam bir veridigine on aldi. Bitti guya da Gezi’ye askerleri soktu. Adamlar ates acsa katliam. Gazi olaylarini mumla arardik?
-Ama askeri vesayet kac yillik. Koklu. Oysa AKP ne ki? Daha yerlesemediler bile. Supurmek daha kolay.
-Abicim AKP gokden inmedi ki. Kirli savasin askerlerinden tut, Demirel’in ve Ozal’in artiklarina kadar herkes AKPli. Adamlar topcu kislasi, neo osmanlicilik, Abdulhamid hakan felan filan diyolar. Eger kok ariyorsan bu topraklarda CHPlilerden bile koklu bu adamlar. Ustelik Kurt Godel’in farkettigi demokrasinin zayif noktasini yani secmenlerin kendi cikarlarini sandiga yansittigi varsayiminin sacmaligini kullaniyorlar?
-O da kim? Tabi ki demokrasi diktatorluge yegdir.
-Matematikcinin biri abi. Bulent’e soruver. Ya da bosver. Nasolsa onun da bir seyleri eksik. Yalniz secim demek otomatikmen ozgurluk demek degil. Iste yasiyoruz.
-Evet de, once demokratik olarak baslar, sonra sosyalist devrime devam eder. Bunlar daha baslangic.
Der… Ve surekli devrim dusuncesini “liberal” bir partiye destege donustururler. Nerede 1905 ya da Sonuclar ve Olasiliklardaki Trocki, nerede bu adamlarin surekli devrimi. Hey yavrum hey…
24 nisan ermeni soykırımı anmaları’nda bulunan tüm yapıların (dsip dahil) ve bireylerin karşısında beton gibi dikilen iki yapı vardı: tgb ve hkp. sokak ortasında devrimcilere satırla saldıran bir yapı vardı: tgb. paramiliter, ırkçı, faşist bir yapıyla dsip’i aynı cümle içinde anarken hiç utanmadın mı zileli?
Utanmam gereken bir şey yaptığımı sanmıyorum, eğer yazıyı dikkatle okursan. DSİP-TGB başlığı sadece bu iki örgütten söz ettiğim anlamına gelir. örneğin şimdi kalkıp CHP-MHP diye bir başlık atsam bu, bu iki partiyi aynı gördüğüm anlamına mı gelir. Yazıda ise, “Aynı, insanları en duygusal yönlerinden yakalama ve kestirmeden slogancı sonuçlarla siyasi rant elde etme tutumunu TGB’lilerde de gördüm. DSİP ile TGB birbirlerine ne kadar zıt olduklarını iddia ederlerse etsinler aslında bu konularda yöntem ve anlayış olarak birbirlerine Siyam ikizleri kadar benzemektedirler.” diyorum. Dikkat ederseniz benzetmeyi “bu konuda” diye sınırlıyorum. Yoksa DSİP ile TGB’yi aynı kefeye koymak aklımın köşesinden geçmez. Bu konular kasap kabalığı ile ele alınmaz kardeşim. Ayrımları inceden inceye yapmak, söylenenleri inceden inceye anlamak zorundasınız. Neyse, böyle bir kaba değerlendirme yüzünden sizin utanmanızı isteyecek değilim. Anlayın, bu bana yeter.
yuh artık balbay,tuncay,yalçın küçük,perinçek,m.tekin,veli küçük,jitemi kurduğunu itiraf eden arif doğan,ilker başbuğ ve bilumum devrimci öğrencilere etmediği kalmayan rektörden askeri ve sivil sistemin bürokratını roniden,ufuk urastan daha devrimci yada demokrat diyebilenlerin amacı ne olabilir?bana göre sizden tgb ip ve bilumum ulusalcı millicilerden ronı ve ufuk uras bana daha yakındır.olası bır devrimci durumda tgb-ip balbay,ozkan,kerinçsiz gibilerin ne yapacağını şimdiden biliyoruz geçmişte ne yaptılarsa onu yaparlar bu sitede utanmadan faşistleri ve sistemin eski efendilerini açıktan savunup aslında toplumsal devrim cephesindekileri itibarsızlaştırma işlevinden başka bir iş yapılmıyor memnunmusun zileli?
ne diyeyim bilmem ki…
Üff!
Bu tartışmaların birşeyleri değiştirmediğini, eli kanlı olanların canilikten vazgeçmeyeceklerini, yeni eli kanlılar yetiştirip devrimin üzerine salmakta tereddüt dahi etmeyeceklerini biz ’70-’80 arası denedik ve gördük.
Bu nedenle tabandaki (kemikleşmemiş ama henüz gerçeklere ulaşamayan) “mürit”lerin varlığına da pek inanmıyorum. Tarikat bozması (çakması) örgütlerin beyni alınmış içine hırs ve huşu yerleştirilmiş elemanlarının kazanılmasının mümkün olmadığını tartıştığım her farklı fraksiyon karakterinde görmekteyim.
Yine bu nedenle, bu tartışma (aslında küfür demenin daha doğru olduğunu biliyorum ama herkesi işin içine katmamak için tartışma diyorum) kimseye birşey katma ihtimali olmayan, mucizevi bir etki sağlayamayacak, geçersiz bir çabayı işaret ediyor.
Tertemiz bir devrimci gelecek, tarikat örgütlerin, tarikat şeyhleri yıkılarak gerçekleşecektir kanaatindeyim.
Feodal derebeyliğinin, derebeyi örgüt şeyhleri taslarını ve taraklarını bu hamamdan toparlamadıkça hamamı bok götürmeye devam edecektir. Gezi gençliği bu “beylere” bu geleceği yüzlerine şamar gibi çarpınca… Sadece iktidarı değil iktidarla iktidarlarını paylaşmayı sürdüren asalakları da telaşa düşürmüş görünüyor.
Gün Zileli’nin son üç yazısının bunca “takdir” görmeasinin nedeni de bu olsa gerek.
Gezi’nin en buyuk kazanimlarindan biri de yavsak cephelerin, yan yana durabilmek icin yapilan ilkesiz manevralarin, cephe kuruldu diye daha once soylenenlerin yutulmasinin, hatta taraflarin birbirlerine yalaklanmasinin, riyakarligin anlami olmadiginin gorulmesiydi. Bal gibi de hem elestiririz hem de yan yana dururuz. Gezi’den once bunlari soyledigimizde “Bu soylediginiz Avrupa solunda olur. Buradaki politika duygularla yapiliyor. Onun icin bu kadar sert dalmayin.” diyen ve bunlari diyerek aslinda tersten oryantalizm – dolayisiyla milliyetcilik yapan arkadaslarin, Gezi’den sonra da bu kadar yalin bir isbirligini kabul etmedikleri goruluyor.
Hayir arkadaslar, hem sozumuzu soyleriz, hem de gerektigi zaman isbirligi yapariz. Cephemizi itibarsizlastiracak diye korkup elestirilerimizi saklamayiz. DSIPin taktikleri, IPnin taktikleriyle paralel. Gun Zileli nedense TGB demis. Onemli degil. Sonucta bu elestirimiz cephemizi zayiflatmaz. 1915 icin DSIPin yaptiklarinin onemini azaltmaz. Karsimiza irkcilar cikinca, sokak birlikleri cikinca zaten tavrimiz belli. Elestiri tam tersine cephemizi kuvvetlendirir. Bunu anlamak zor mu? Burjuvaziyi kaybetmemek icin o partiye bu partiye yalaklanan Halk Cepheleri ya da kendinden menkul devrim cepheleri yerine, oznelerin ozne gibi davrandigi, bayraklarin karismadigi, elestirilerimizi saklamadigimiz birlesik cepheler kurmaliyiz.
Iste onun icin birakin da elestirimizi yapalim. Birileri kuser, cephe kuramayiz sonra diyorsaniz, devrimin son derece ciddi bir is oldugunu unutmamak gerekir derim. Eger samimilerse, onlar da bizi elestirir ve yine de isbirligi yapariz. Yapmazlarsa, kendi tabanlarini kaybederler. Azdan az, coktan cok…
leon trotsky ben n satir kullanmasada dsip ile tgb nin ayni igrenclikte oldugunu düsnüyorum.. Trotsky mezarinda fir dönüyordur Dsip i duydukca. Gun Zileli utanabilir. Ben Tgb ve Dsip in ayri igrenclikte iki uc oldugunun soylemekten utanmiyorum..
ergenekon ve silivri davalarininin siyasi anlami nedir? “ESKİ DEVLETİN YENİ DEVLETE KARŞI İŞLEDİĞİ SUÇLARA MÜEBBET, HER İKİ DEVLETİNDE HALKA KARŞI İŞLEDİĞİ SUÇLARA BERAAT…” budur..
itiraf edin, iddianamelerden birini bile, bir kez dahi okumamışsınız.. 🙂
gün bey kaç gündür süriyedeki kürdlere ve alevilere katliamlar yapılıyor.
o çetecikler oradaki insanlara işkence ederken siz hala eski katilleri ve iskencecileri savunan yazılar yazıyorsunuz ve onların haksızlığa uğradıklarını iddia ediyorsunuz.
yetmedi mi?
söylediniz söyleyeceklerinizi biraz da tabii sizi çok incitiyorsa diğere insanlar için sesinizi yükseltin.adaletiniz karşısında herkes eşit olsun.
kaldı ki bu durumda en çok da şu anda zulme uğrayanlar bunu hak ediyor.
biz intikam peşinde değiliz.
sadece onlardan şuçlarını halka karşı itiraf etmelerini bekliyoruz.
o asit kuyularına attıkları insanların ailerinden af dilemelerini bekliyoruz.
dışkı yedirttikleri insanlardan özür dilemelerini bekliyoruz.
köylerini yakıp başka şehirlere sürgüne zorladıkları kadınlardan,çocuklardan,yaşlılardan, yani o güzel insanlardan özür dilemelerini bekliyoruz.
12 yaşındaki uğura 13 kurşun sıkanların gelip mezarı başında ondan af dilemesini bekliyoruz.
biz onların zindanlarda çürüttükleri insanlarımız gibi çürülülmelerine sevinmeyiz.
bunu insani bulmayız.
böyle hesaplaşmaları insani bulmayız.
istediklerimiz çok basittir.
vicdanı olan her insanın yapabilecekleri şeyleri istiyoruz onlardan.
çok şey mi istiyoruz acaba?
İtiraf ediyorum: Saçma iddianameleri asla okumam
bu konudaki tutumum bilinmektedir.
hiç de çok şey istemiyorsunuz ama örneğin MuSTAFA bALBAY’I BUNLARLA SUÇLAMAK SAÇMA. o BİR GAZETECİ. fİKİRLERİNE NE KADAR KARŞI OLSAM DA YAPILAN HAKSIZLIĞI BELİRTMEK ZORUNDAYIM.
mustafa balbayı kimse bunlarla suçlamıyor ki.
neden mustafa balbaya takılıp kaldığınızı da anlamış değilim.
akpin ergenekon davasında yaptığı manipilasyonu sanki siz de mustafa balbayı davanın en masum kişisi olarak dillendirip asıl meselenin görülmesini engelleyerek yapıyorsunuz.
belki bilinçli yapmıyorsunuzdur ama buna tekabül eden bir durum çıkıyor ortaya.
mustafa balbay bir gazeteci tamam.
yukarıda saydıklarımı onun yaptığını da söylemedim ve söylemiyorum.
biz askerlerden bunları istiyoruz.
suçu ne olursa olsun hiçkimsenin mahkumiyetinden yana değilim.
herkesin özgürlüğünü kendi özgürlüğüm kadar savunurum.
peki, Yalçın Küçük diyelim o zaman.
asit kuyuları suçlaması için isim vermelisiniz. herkesi töhmet altında tutmak olur mu sizce. Toplu bir davada yargılanıyorsunuz ve o toplu davada diyelim ki, bir cinayet suçlaması da var (abartmamak için böyle bir örnek veriyorum). Ve biri kalkıyor, “cinayeti işleyenler” diye genel bir suçlamaya sizi de katıyor, ne yapardınız?
isim mi istiyorsunuz: Veli küçü, H. Atilla Uğur,Semih Tufan Gülaltay,Arif doğan,İbrahim Şahin,İlker Başbuğ ve diğer askerler ve polisler,özel hareketçiler….
yalçın küçükle ilgilenmiyorum ve onun gibilerle de.
türkiyede ve kürdüstanda o suçları insanlığa karşı işlemiş olanları kast ediyorum.
çok açık değil mi?
şuan olup bitenleri ben de doğru bulmuyorum.
yeni devletle eski devlet arasında süren kirli bir kavga olduğunu biliyorum ama.
zaten iktidar böyle bir şeydir.
iktidardan adalet istemek bana saçma geliyor.
farkındaysanız şuan iktidarda olanlar bir zamanlar ezilendi.
o zamanlar iktidar olanlarsa şimdi ezilen konumundalar.
bu olup bitenler de zaten gücün verdiği olanaklarla yapılmaktadır.
ben iktidarın her türlüsünü reddediyorum.
iktıdarın başkaları üzerinde kulanımını da bütün samimiyetimle reddediyorum.
ama yanlış yapanların çıkıp kendi vicdanlarıyla hesaplaşmalarına ve kime haksızlık etmişlerse onlardan özür dilemeleri gerektiğine inanırım.
hiçbir aracı olmadan ama.
sade bir birey olarak bunu yapabileceklerine inanırım.
devletin hiçbir cezalandırma kurumuna güvenmem ve onları doğru da bulmam.
azadi arkadaşım çok doğru söylüyor.
TC solunda mit ve benteri istihbarat teshkilatlarinin hic faaliyeti olmush mu yoksa Mahir kaynak dishinda hic ajan sizmadi mi ?Dsip TGB acaba sadce yanlish ideolojileri mi var.MIT ve benzeri yerli ybanci istihbaratlerinin tc solu icinde faaliyetleri ile ilgili arashtirma var mi ,BILEN VARMI ?
Adalet bir gün herkese lazım olur.
Adalet kasap satırlarıyla sağlanamaz.
kim kasap satırlarından söz etti ki..?
peki sizin alternatifiniz nedir gün hocam?
Ben size dememiştim, aman yanlış anlamayın. ancak bu konuda fikir ileri süren arkadaşlar genel bir “ergenekon örgütü” fikrinden hareket ediyorlar. Bu sorunludur. Ergenekon, AKP tarafından, her türlü muhalifini bastırmak amacıyla imal edilmiş bir örgüttür. Yani bu örgüte kayıtları, fetullahçı polis yapmıştır. Bunu bir yana bırakalım, böyle bir örgüt gerçekten var olmuş olsa bile, arkadaşlarımızın suçlularla suçsuzlar, kuru ile yaş arasında ayrım yapmaları gerekirdi. Bunu yapmıyorlar. Toptancı bir şekilde “Ergenekoncuların mahkûm olması iyidir” diyorlar. Evet ama bu örgütün elemanları olarak gösterilenlerin hepsi bu cinayetleri işlememişlerdir dediğinizde, “onlar da yazılarıyla teşvik etmişlerdir” ya da “bu örgüte dâhil olduklarına göre onlar da sorumlu sayılırlar” diyorlar. O zaman da, örneğin bir Yalçın Küçük, bir Mustafa Balbay, bir Doğu Perinçek’in, sırf görüşlerinden dolayı mahkûm edilmesi onaylanmış oluyor. Bu İNSANLARIN FİKİRLERİNE BEN DE KARŞIYIM, YILLARDIR DA MÜCADELE ETTİM. bU SİTEDEKİ YAZILara bakarsanız bu görebilirsiniz. Ama siyasi veya ideolojik mücadele ve tartışma başka şeydir, bunu cezai alana taşımak başka şeydir. Bir kere bu kapıyı açarsanız, yarın aynı şey sizin de karşınıza çıktığında kendinizi savunamazsınız. Dolayısıyla ben, adil olma kaygısını bir yana bırakın, bu insanlara haksızlık yapılmaması gerektiğini söylerken aynı zamanda kendi özgürlüğümü de savunmuş oluyorum. Unutmayın; adalet herkese gereklidir. Bir adaletsizliğe ses çıkartmayan, yarın sıra kendine geldiğinde kendini de savunamaz. Benim çevirdiğim E.Ginzburg, Anafora Doğru’da çok ilginç sahneler anlatır. Hapse girdiğinde Sosyalist devrimci bir kadın gülerek ona şöyle der: “sonunda senin gibi komünistlerin hapsedilmesinden son derece memnunum. Teoride anlayamadıklarınızı belki pratikte öğrenirsiniz.” Bu sözleri duymak acıdır. Komünistler o zamana kadar muhaliflerin feryatlarına kulaklarını tıkamışlardı. İşte şimdi sıra onlara gelmişti.
asit Kuyulari kayiplar Katliamlar gundemde iken yalcin Küçük Apo kardesinin yanindaydi, perinçek ile Apo nun gül alip verdigi günleride animsatmak isterim, balik hafizalara sahip olanlar dogru siyasi tavir belirleyemezler, düsündürülmek istendikleri gibi düsünürler hep degisen dönemlerde, ama en özgün dogrunun kendileri oldugunu sanirlar. Bugün aleviler ve Kürtler katliama ugratiyorlar suriye de, daha düncegiz aleviler katliama ugratilirken misirda öso ile toplantidaydi Pyd lideri, esad sonrasi suriye üzerine konusmak icin, daha dün demirtas suriyeli muhaliflerin (aralarinda kürtlerin de bulundugu) yiktigi suriye rejimininden sonra Lazkiye nin Kürtlere birakilmasinin ne güzel olacagini, AKP ile yaptiklari baris ve onun sürecinde Islamo-Türk/Kürt ittifaki cercevesinde hic utanmadan ilan ediyordu, Daha dün baris sürecinin akan kani durdurmak icin yapildigini söylerlerken biz diyordukki barsi süreci ve müzakereler akan kan irmaginin yönünü Suriyeye cevirmek icindi sadece, daha dün Pyd öso ile birlikte Esad rejiminden suriye kentlerini kurtarmak icin beraber mucadele etmek icin anlasip bu ceteleri kürt bölgesine yerlesmesine karsi cikmazken vesile olurken , biz diyordukki bu sapik katiller alevileri kitir kitir keserken bu yaptiginiz utanc vericidir, simdi kürt reel politikasi bir kendini akilli sanarak, hem komünistlere enternasyonalizm cagrisi yapiyor ayni anda hala AKP ye ,öso dan vazgecip kendisi ile ittifak yapmasini öneriyor. yüzlerce Kürt katliama ugratilirken hala bati ya gercek Esad muhaliflerinin kendileri oldugunu söyluyor.. Ve Imralida yatan politik deha caglara isik saciyor.. bati kürdistanda akan kürt kanindan Akp ile yaptigi baris ve o büyük taktisyenligininde payi vardir. biz komusnistler katliamlara karsi cikmak ile bir kirli burjuva politikasina ayirt etmeyi iyi biliriz,tasalanmasin kimse, peki ya sizler Apo nun politiklarina körü körüne baglanmis HDK savunuculari, bu carpikliga tek kelime etmiyecekmisiniz.en azindan bu politikalardan kaygilandiginizi bile soylemiyeceksimisiniz?? tek bir kelime edin sonra beni fasist turk sovenisti ulusalci 70 lerde kalmis dogmatik ilan edin… hic mi vicdaniniz yok, bagimsizca düsünebilecek kadarmi kölelesti beyinleriniz??? ( Dsip derken öso cu ceteleri Esad diktatörüne karsi desteklemeiyenin solun, yari fasist oldugunu Islamci örgütlerle birlikte haykirmisti dogan tarkan , belki halada ayni fikirdedirler, HDK ci ve Kürt arkadaslar simdi dayanismaya cagiriyorlar komunistleri..en iyi dayanisma akp saldirmaktir, ama oda ortaginiz ona saldirinca akp den önce ahmet türk bagiriyor bunlar sureci bizmak isteyen ergenekoncular diye, ok ben gidip islamcilarin öso culari savunan güya insan haklari ile ilgili derneklerine bir ders verecegim, ama sakin durun biz onlarla gecmiste beraber eylem yaptik demeyin,siz hemen hemen hicbir ilke tanimayan , reelpolitika acisindan bile cahilce olan günlük degisen politika ve söylemlerin pesinden gidebilmek icin gereken beceyi kazanmis olabilirsiniz. biz ayni beceriyi gösteremiyoruz diye neden ergenekoncu ulusalci ilan ediliyoruz, sadece beceriksiz deyin yeter. ona buna, gün zileli ye ilkelilik ögreteciginize bir sorun kendinize allah askina nasil bir ucube ideoloji(sizligin) dusuncesizligin ,ne kirli bir reelpolitigin takipcisi olduk biz diye, sola ona buna bakin Bati kürdistanda kan akiyor diyorsunuz yavuz hirsiz misali, aslinda solun komunistlerin sizlere demesi gerekirdi bunu, heeey yeter artik bu igrenc muzakere süreci ve bu buyuk guclerle kullanma kullanilma politikasi BAKIN BATI KURDISTANDA KATLIAM VAR EYYY APO EYYY BDP EYYY HDK kimseye akil vermeyin bir dusunun hele biz ne yapiyoruz yahu diye, kürt halkinin bati kürdistanda kanini dökenler hükümetten düsmesin diye , direnen herkesi asagiladiniz damgaladiniz, bide politika ilkelilik dersi veriyorsunuz. edep ya huuuuuuu
haklı olabilirsiniz..?
peki derin acıları olanlar napabilir bu konuda.
belki bunu öğrenmeye ihtiyacımız var.
ne dersiniz?
yuh artık darbeci,ırkçı faşistleri savunabilmek için egune ginzburg gibi devrimcileri kullanmakta ancak zilelinin aklına gelebilirdi.şu sitenin haline bak toplumsal muhalefet genel cephesinde olup bize benzemeyip farklılığı olanları halk düşmanı eski darbeci efendileri aklayabilmek için aşağılamaya varan seviyelerde yırtınıp duranlar aslında kime hizmet ettiklerini yakında yumurtlarlar merak etmeyin zileliden seçim öncesi milli ulusal zilli duyguları zirvede çağrı bekliyoruz eski efendi güzellemelerini taçlandırma vaktıdir seçimde yaklaşıyor hizmete devam etmesi gerekebilir.belki o zaman özgürlükçü toplumsal devrimcilerin en fazlada anarşizmin yakasından düşerde rahatlarız
Gercekten derin acilari olanlar, bu acilari katisiksiz hissedenler, zulme karsi cikarken ilkeli olurlar , din dil irk milliyet ayrimi yapmazlar. kendi cektikleri acilari Reelpolitikalari (hafifletilmis deyimle) icin gerekce olarak sunmaya kalkmazlar. bu onlari zulmun mantigina yaklastiririr. subjektivizmden kurtuldugu gün ,kürt hareketi gercek dost ve dusmanlari konusunda yaptigi yanlislari anlayabilecektir…
Mehmet Agar neden disarida ???
anonim biraz düşünerek yazsaydın daha iyi ederdin.
belki düşündürürdün ha?
AKP nin jargonu dilimize yerlesiyor… Ergenekon mergenekon.. Kontr gerilla deriz biz ona…
Ulusalcılar Kürtleri hedef almaktan vazgeçsinler; Kürt ulusal hareketi ise AKP’den medet ummayı ve uzlaşmayı bıraksın. Bu iki kesimin illa canciğer kuzu sarması olması gerekmez. Gezi’de olduğu gibi, birbirlerine uzak durarak da ortak mücadelede yer alabilirler. Gezi bunun mümkün olduğunu gösterdi.
……………..
Merdan Yanardag buna yakin birsey söyluyordu..
Birdal: Ergenekon davası sistemle yüzleşme davası değil
İSTANBUL 08.08.2013 11:22:21
Ergenekon davasına müdahilliği kabul edilmeyen avukat Kazım Genç ve insan hakları savunucusu Akın Birdal, davanın darbe ile hesaplaşma olmadığının altını çizdi, “Bu sistemle yüzleşme davası da değil” dedi.
Geçtiğimiz Pazartesi günü sona eren Ergenekon davasında sanıklardan birinin bilgisayarından çıkan “öldürülecekler listesi”nde adı olan avukat Kazım Genç ile suikasttan ağır yaralı olarak kurtulan Akın Birdal’ın yaptığı müdahillik başvuruları da kabul edilmedi.
Bir dönem Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanlığı yapan Kazım Genç’in adı, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’in bilgisayarından çıktığı belirtilen “öldürülecekler listesi”nde geçiyordu.
İddianın ortaya çıkmasının ardından soruşturma savcısı Zekeriya Öz ile görüşen Avukat Genç, ifade verdi, müdahil olmak istediğini söyledi. Ancak buna rağmen, duruşmadan kısa bir süre önce, duruşma tarihi bildirildiği için Genç, mahkemeye gidemedi. Daha sonra da müdahillik talebini mahkeme hiç gündeme getirmedi.
‘MAHKEME ALENİ YARGILAMA YAPMAK İSTEMEDİ’
Konuyla ilgili konuşan Avukat Kazım Genç, sadece birkaç kişinin müdahillik başvurusunun kabul edildiğini söyledi, “Ergenekon davasında mahkeme aleni bir yargılamadan ziyade, ‘Kimse karışmadan kafama göre yargılama yapayım’ tarzını benimsedi” dedi.
Avukat Genç, şöyle konuştu: “AKP, kendi dönemine ilişkin bir darbe yargılaması yaparak, darbe karşıtlığını göstermeye çalışıyor ama 12 Eylül darbesiyle ilgili Kenan Evren ve arkadaşlarını ilgilendiren davalarda aynı hassasiyeti göstermiyor. AKP darbelere karşı olmaktan ziyade, kendisine yönelik darbe girişimleri varsa onlara karşı bir tavır içinde oldu. 12 Eylül darbesi ve diğer darbeler konusunda aynı hassasiyeti göstermedi.”
‘ASKERİ VESAYET DEVAM EDİYOR’
Ergenekon davasının sanığı Semih Tufan Gülaltay tarafından öldürülmek istenen eski İHD Genel Başkanı Akın Birdal’ın davaya müdahilliği de kabul edilmedi.
Karara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Birdal, “Bu davada sorgulanan derin devlet ya da kontrgerilla diye adlandırılan hukuk dışı yapı olmadı. Ayrıca bölgede insanlığa karşı işlenmiş suçlar da kapsam içine alınmadı” dedi.
Askeri vesayetin başka biçimlerde devam ettiğine dikkat çeken Birdal, “Örneğin Roboskî failleri açığa çıkartılmadı. Öte yandan birkaç gündür Ceylanpınar’da yaşanan olaylar. İnsani bir yardım ulaştırılamadı, Şenyurt sınır kapısı kapandı” diye konuştu.
Ergenekon davasının sistemle yüzleşme davası olmadığının altını çizen Birdal, şöyle konuştu: “JİTEM bölgedeki kontrgerillanın adıdır. JİTEM’i kurduğu öne sürülen kişi, bu davada yargılandı. Bu sorgulama yapılabilirdi. Ama olmadı. Bu darbe ile de yüzleşme değil. Hala darbe anayasası gündemde. Eşitlikçi, özgürlükçü demokratik bir toplum, bütün farklılıkların eşit ve özgür yaşadığı bir toplumda darbelerin gerekçeleri kalkar ama ne yazık ki hala 12 Eylül sistemi yürürlükte.”
Eski milletvekili Akın Birdal, topyekün yüzleşme için gerçekleri araştırma komisyonunun kurulması gerektiğine dikkat çekti, “Bu komisyon özel bir yasa ile kurulmalı. Özel yetkilerle donatılmalı, her kurumdan istenilen belgeleri vermeli. 1915’ten başlayarak bütün suçlar açığa çıkartılmalı” diye konuştu.
not:anf’den alınmıştır
haklısın ergenekon doğru bir tanımlama değildir.
kontrgarilla daha doğru bir tanımdır.
fakat sen de üslubunda daha dostane eleştirilerde buluna bilirsin.
sekter bir dilden uzak durarak eleştirilerini yapsan daha kapsayıcı olursun.
gezide biaraya gelindiği gibi ortak mücadele yapılabilir.
ama bakıldığında gezinin o ortak ruhu sanki yavaş yavaş aşınıyor.
yine birbirimizi ayrıştırıcı söylemlerle ötekileştirmeye başladık bile.
hani gezi ortak ruhumuzdu.
hani hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
hani bu daha başlangıçtı bizler için?
gezi ruhunu unutmamak için acaba işaret parmağımıza bir ip mi bağlasak?
çünkü güzel şeyleri hep erken unutuyoruz.
katılıyorum sana Azadi.
Derin acıları olanlar AKP’niğn yedeğindeki hiçbir şeye yüz vermemelidir. Onların acılarının sorumlusu da bugünkü devlettir. Ulusalcılar da, AKP’ye ne kadar esip üfürürlerse üfürsünler, son tahlilde devletin savunucusudur.
biz kürd gençleri olarak gezide tgblilerle konuşuyorduk.
barikatlarda birbirimize yardım ediyorduk.
aynı şiddete maruz kaldığımızda sırtsırta veriyorduk.
hiçbir ayrıştırıcı söylemi öne sürmüyorduk.
birimiz yaralandığında diğerimiz koşuyordu yardımına.
birgün aydınlık gazetesini alıp doğu perinçeğin yazısını okumuştum.
çok ırkçı bir yazıydı.üzülmüştüm.
peki bu yaşadıklarımız neydi diye kendime sormuştum.
hayal mi görmüştüm ben diye şüphe etmiştim kendimden.
ama hayal olmadığını biliyordum.
doğunun bu yaşadıklarımızdan haberi olsaydı böyle yazmazdı diye kendimi teselli etmiştim sonra.
ve birilerinin bu güzel mücadelemizi ona anlatması gerektiğini düşünmüştüm.
doğu, barikatlara gelebilseydi o bile dönüşürdü diye düşünmüştüm naifce.
çünkü biz de gezi öncesi birbirimize düşmandık.
üniversitelerde birbirimizin kafasını kırıyorduk.
peki neydi o?
ve neden böyle iki düşman kampa ayrılmıştık?
kimler bize siz düşmansınız demişti de bizler de sorgusuz sualsiz inanmıştık bu saçmalıklara aslında?
daha 10-15 sene öncesine kadar böyle değildik ama.
birçok devrimci yapı da böyle keskin çizgilerle ayrışmamıştı birbirinden.
ama birileri böyle istemişti ve başarmıştı da.
Mahir kızıldereye denizler için gitmemiş miydi?
İbrahim nurhaktakileri ihbar eden muhtarı cezalandırmamış mıydı?
o insanlar birbirleri için ortak eylemler yapabiliyorlardı.
ama şimdi bizler ne yapıyoruz?
devrim perspektifleri taban tabana zıt olmasına rağmen bunları yapabiliyorlardı.
peki biz neden yapamıyoruz?
İşte benim de anlatmak istedieğim buydu Azadi. Sen benden güzel anlatmışsın.
yalnız bir düzeltme yapayım. İbrahim’in muhtara karşı eylemi, dediğin niyetlerle yapılmış da olsa yanlıştı. Çünkü o öldürülen muhtar gerçekte ihbarcı değildi. Yanlış bir istihbaratın kurbanı oldu.
bilmiyordum gün hocam.
özür dilerim!
44 nolu Gülden arkadas, neden sununla baslamiyorsunuz, x grubunun artik marxist olmadigi milliyetci ve soven oldugu, PKK-BDP cizgisine Kürt milliyetciligi dedigi icin (siz milliyetciligi fasizm olarak algiliyorsunuz, onlar sosyal kurtulusa yan cizen ezilen ulus mucadelesini böyle niteliyorlar ,(bende de bu boyledir):) kürt fasistleri felan dedikleri yok yani) derneklerinin basilmasini, lumpence saldirilara maruz birakilmasini dogru buluyorsunuz..hatta ohh diyorsunuz. hafiza önemlidir, ayni x grubu kürdistanda isgale son kampanyalari düzenlerken(askeri olarak) ve PKK yi sosyalizmden etkilenmis ama hala milliyetciligi tam uzerinden atamamis bir orgut olarak desteklenmesi gerekekn bir orgut olarak nitelerken (1980 ler), türkiye solunun yarisindan fazlasi, PKK yi karsi devrimci Kurt milliyetci çete olarak tanimliyordu (bakiniz rafet balli sosyalist sol konusuyor, tikkosundan halkin kurtulusuna , emep, ip perincegine kadar, perincek gibiydi o zamanlar , zileli bunu bilir:)), simdi hepsi neden PKK nin kuyrugunda,??? da o x orgutu degil? o x orgutu sizce birden bire milliyetcilestimi? turk ve kurt halkinin emperyalizme karsi ortak devrimi ve kurt halkinin kendi kaderini tayin hakkini(bila kaydu sart) savunan(bunun olabilecegi, benim görüsüm degil, ama bunu temel metinlerine yazan bir orgute sosyal soven denemez) bu orgut nasil olurda kurt genclerine hedef gösterilir,(bagimsiz turkiye dedi diyemi? onlar onu o zamanda soyluyorlardi! ) hele bir dusunun, slogancidirlar evet, dogmatiktirler evet,en onemli teorisyenlerini kaybetmislerdir evet, trajik seyler yasamislardir evet, mahir cayan a sadik kalmayi skolastik hale getirmislerdir, evet, ama sizi biri kandiriyor, haberiniz olsun, kurt hareketinin diline baris in dolanmasi ile bu x hareketi ile arasinin acilmasi es zamanlidir, sorun oradadir,dusunun bunun uzerine…sorun budur, x hareketinin milliyetcilesmesi falan degil, onlar gecmiste ne iseler hala odurlar,8ulan madem apo taktik yapiyo bizd yapalim gibi bir egilim vardir tabanlarinda, hatta mirasini sahiplendikleri mahir cayanin abartili kemalizm tahlillerini elestirirler ,(kemal fasistttir demezler, mahir onun anti emperyalist tavrini abartmistir derler,) ve artik ittifak yapilacak bir kemalizm yoktur gibi bisey söylerler , merak eden gider temel eserlerini okur, ) , amma ve lakin okumadan yaftalalak addettir solda, zileli bilir bilir bilirde hala o da yapar:) ve ara sira o x orgutunun yayin organinin yazilerini okuyun ama iyi okuyun( cok deruun teorik oldugundan dolayi degil) silahli bir kurtulus hareketi olarak PKK nin onu kuranlarin eliyle tasfiye edilmesine karsi cikan kac orgut8kurt milliyetci olarak nitelemesine ragmen) , kac akim var vs vs vs . Pkk nin silahli bir hareket olarak tasfiye edilmesinin emek sermaye celiskisi temelindeki mucadeleyi gelistirecegi icin baris surecini destekleyip, kurt uluusal kurtulus mucadelesinin igdis edilmesini alkislayan HDK bbileseni olan EMEP gibi olacagima,… ???? hale bak adam bi tarafa goz kirpiyor bunlarin isi bitince emek sermaye celiskisinden , uvriyerist devrim cikacak, ve bu dost sen çepe döv sokaklarda . olduu…( bilmem nerdeki bir mitingde , vakti tarihinde , bu x grubu , türk bayraklari sallayanlara, o türk bayraklarini ulkendeki amerikaya vs sallayacaksin demisti, siz yaziyi patlatmistiniz Zileli, bu grup nereye gidiyor diye,bayrak edebiyati yapiyor diye. elini vicdanina koy Zileli sen o x grubunu turk bayraklari ile yururken, yada türk bayraklari ile yurunmesini sart kosanlarla birlikte hareket ettigini gordunmu??? ama türk bayraklari ile yurutulen buyuk bir kitleyi (manipule edilip)daha demokratik bir cizgiye cekmek icin onlara anti emperyalizmin chp ve perincekle olamayacagini anlatmak icin, onlari gordugumuz yerde dovmelimiydik? ustelik BDP diyarbakira Turk bayragini cekmisken. Diyarbakira Turk bayragi cekip ; istanbulada turk bayragi icin…. Zileli anlamistir benim dedigimi diyecegim ama, o bile haala , TKP nin bize hediye ettigi el alti kampanyacilik , çaktimcilik, indirgemecilik taktiklerinden tam vaz gecemiyor. olsun Perincegin ihbar ettikleri Perincegi ifsaa edenlere hep saygi duyacak…bilimi bir yana birakalim nümero 44 , sivas tokat daglarindaki magaralarda sizinle son ekmek kirintisini paylasan bir hareketin gelenegine , insanlarina, yeni olmalari itibari ile saygi gosteriniz. ayip ediyorsunuz ayippp. sizce dergisinde her gun pkk nin baris surecini elestiren bir orgut turk sovenisti olabilirmi??? cok ilkel olacak biliyorum ama sunu soyliyeyim yukaridaki adi gecen x grubundan degilim(igrenc bir ifade ) mademki soruldu , o grubu seven bir BDS ciyim… ve ekliyeyim silahli bir kurtulus hareketi olarak tasfiye edilen PKK nin neden bu kadar cok reformist dostu oldugunu anliyabiliyorum..
azadi 52, siradaki elestirin benmiyim, Zileli mi anlayamadim, (dikkatte aldigina göre Zile lidir, (bakin bu yontemdir genc kariyerist arkadaslar bu karsilastirmlarla yer bulursubuz, :)))) Zileli nin nefret ettigi Lenin in deyimiyle bazi durumlarda demirin ucunu bükmek gerekir, ve ben senin yazdiklarindan sunu anliyorum, hadi abartmis olayim gülden ile seni, üslubuna dikkat et hewal yoksa, ??? himmmmm??? hadi tersinden kuralim bu cümleyi, x orgutune chp den farki olmayan bilmemne cocuklari diyenler var. el insaf derler ama adama degilmi, böyle bir tartisma , sudur ben seni doverim,,,(x orgutu deski hewal uslubuna dikkat et haaaa, geriye ne kaliyor, hewal biz yüksek lig de oynuyoruz sizde kimsinizki!!! iste u belirli bir kitleyi ve beni oyle ir uyariyorki??? yap lan ne yapacaksan diyesim geliyor,,, karsi arguman gelistirmek gerekmez, bu baglamda USLUBUMA DIKKAT ETMIYECEGIM HEWAL, daha agirini soylerdim ama Zileli yi zora düsürecegiz. zaten bir özgürlükcusu var:) uslubuna dikkat et hewal,??? senijn serok dedigin benim herseyime kufrettti(tirk sollari)biz bunu soylemedik, uslububa dikkat et SEROK devrimcileri asagilama , der ve mahvederim ortaligi…
yeni bayagi kufurler icat etmek lazim, ne kadini ne homoseksueli inciten, halk lumpen edebiyatsiz yapamaz,,, espri ile karisik , bazen direnmek baba …. ister demistim , ulan yine kizdilar??? e onlarda artik baba kendi manifesto ve ilkelerini belirlemeliler,ayip ama, hep elestirel bir noktada olmanin tadini cikarmak, tasin altina ellerini koymalilar, 60 yildir katliama ugrayan bir sol harekete katilmak bosverin suclamak icin insan once kendi manifestosunu 1980 öncesinde yazmaliydi
Yurdum devrimcileri, sosyalistleri, komünistleri, sosyaldemokratları, darbe karşıtları, vesaireleri…. Ergenekon operasyonunu yapanın da Ergenekonun kendisi olduğunu ne zaman anlayacak? Ya da anlayabilecek mi?
evet 52’deki eleştirim senin içindi anonim arkadaşım.
kesinlikle abartıyorsun.
yorumladığın gibi bir tehtit durumu yok.
sadece birbirimizi eleştirirken ötekileştirmeyelim derim.
eleştirilerinde haklı yanlar da var,ama uslubunla o haklı eleştirilerini gölgede bırakıyorsun.hepsi bu.
dostça kal.
allah bütün genclerimzi korusun .akpe fajizime fırsat vermesin yüce rabim.
geldikleri gibi giderler inşahla akpe faşist i din darlıkları budur işte allahtan kormaz kuldan utanmazlar .
tgb li gençlerini canı gönülde kutluyorum allah yardımcınız olsun.
ERMENİ SOYKIRIMI VE 100 YIL İNKAR!
1,5 milyon insanın yurtlarından zorla sürülmesinin ve katledilmesinin üzerinden 100 yıl geçti. Bunlar savaş yapmadı, suçları Ermeni olmaktı!
Hamidiye Alayları’nın 1894-96 katliamları, 1908 Meşrutiyeti’nin ardından 1909 Adana katliamı, 1915 Soykırımı öncesinde gerçekleştirilen katliamlardır. 1915 Ermeni halkı için planlı bir etnik kimlik ve inanç soykırımıdır. Bunun üzerinden 100 yıl geçmiş olmasına rağmen, Türkiye soykırım gerekçelerini halen savunuyor.
1.5 milyon Ermeni yaşadıkları topraklardan nasıl ve neden kopartıldı ve yok edildi?
1915 Soykırımı ve katledilen-sürülen masum halkın mülklerinin Müslümanlara dağıtılması bugünkü post modern Abdülhamitçilik sürecinin ana temasıdır. Erdoğan o döneme geri gitmek istemektedir.
Türkiye, soykırım sayesinde doğmuştur.
Soykırımın ana güdüsü, katledilen insannların mülklerinin, Soykırımın suç ortaklarnca el konulması ve bunlara dağıtılması. 1915 Ermeni Soykırımı sürecinde, Ermenilerin tehcir edilirken terk etmek zorunda bırakıldıkları taşınmazlar yağmalanmış ve bu taşınmazlara el koyanlara tapu verilmiştir ve bu tapuyu alanlar TC’yi kurmuştur!
Türk ulusu varlığını; Ermenilerin, Süryanilerin, Rumların, Yahudilerin, Ezidilerin yokluğu üzerine inşa etmiştir.
TC. İçin Ermeni soykırımını kabul etmek demek Türk ulus kavramının dumura uğramasıdır.
Soykırımın bir diğer şekli olan koordineli asimilasyon politikaları ile Milli kahramanlar, sermayenin el değiştirmesi ile yeni zenginler, zorla İslamlaştırma(Hristiyan yetim çocukların Türk ve Müslüman olarak yetiştirilmesi, soykırımda sağ kalan genç kızlar ile zoraki evlilikler, Bir ulusun kutsal değerleri olan Kilise, sanat, tarih ve kültürünün harap edilmesi, yıkılması, el konulması), Ana dilde eğitimin yasaklanıp, Türkçe eğitim zorunlulukları v.b. nedenlerden ötürü bu ülkede % 99 Türk- İslam nüfus işte böyle oluşturulmuştur.
100. yılında Ermeni Soykırımının en etkin şekilde gündeme gelmesini engellemek için TC karşı eylemler yapma peşinde…
TC Başbakanlığı, geçen yıl uluslararası kamuoyunu aldatmak için ‘Ermeni bildirisi’ adı altında, soykırımı rededen tutumu devam ettiren bir manevraya girmişti. AKP yönetimi, bu bildiri ile acıma duyguları üzerinden vaaz veren bir din adamının tavrından öteye gitmedi.
Ermeni soykırımı sorunu, suçsuz yere katledilen 100 000 lerce masum insanın, dualarla, karşı eylemlerle geçiştirilemeyecek, ağır bir insanlık dramıdır. Mağdur olmuş milyonlarca insanın sorunu, sahte bir bildiri ile çözülemez. Ermeni Soykırımı meselesi çok boyutlu. Meselenin adalet ve vicdan boyutunun yanı sıra, ekonomik, coğrafi, siyasi, kültürel ve insani boyutları da söz konusu.
100. yılında Ermeni Soykırımının özellikle yasal zeminde kabul görmesi gerekirken,bu yıl Nisan ayının 24’ünde 100. yılının anılması bilinçlice planlanan Çanakkale Savaşları anmasının Ermeni Soykırımı anmasına karşı kullanılması, Türkiye’nin tavrının ne yönde geliştiğine dair iyi bir göstergedir. Türkiye, ermeni düşmanı politikasından vaz geçmemektedir. Bu yıl devlet inkârcılık konusundaki çabalarını bir adım daha öteye götürdü. Her yıl 18 Mart’ta yapılan Çanakkale anması, bu yıl iki kez gerçekleştirilecek. İkinci anmanın tarihi ise 24 Nisan olarak belirlendi.
1915 soykırımını unutturma politikaları yeni değildir. Yüzyıldır varlığını, başka halkların imhası üzerine inşa edenler, bu gün uyduruk bildiri, bayram seyranlarla imha ve inkâr endüstrisi olarak yine iş başında. Bu anlamda, Soykırım bitmedi, sürüyor.
Ermeni Soykırımı’ndan, şimdiki İŞİD ve El-Nusra’ya kadar süreklilik arzeden zihniyetle hesaplaşmadan, kirli tarihle yüzleşmeden ırkçı şöven düşmanlık atmosferinden, Müslüman olmayanlara karşı kin ve nefret söyleminden kurtulamadan, sorun çözülemez.
İnkârcılık sürdükçe Türkiye halkları 100 yıllık kâbustan uyanamayacak ve kendi halkı da İŞİD’leşerek yeni soykırımlar yapacaktır!
TC’nin temelleri Ermeni Soykırımı üzerine inşa edildi. İttihatçılar ve onların zihniyetini savunanlar, AKP, CHP ve MHP ile devam ediyor.
1915 ile yüzleşilmeden, Gasp edilen Ermeni köyleri, kiliseleri, okulları ve malları sahiplerine iade edilmeden bu yara asla kapanmayacak.
CİWAN KURKEN A.
Ermeni Etnik Temizliğinde (E. Hobsbawm’ın tanımı) Anadolu halklarının pek suçu yok görünüyor. Bu iş doğrudan İttihat Terakki, emi kulu askerler ama daha çok partinin militanları tarafından gerçekleştirilmiş.
Bu insanlık suçu işleminde benim anımsatmak istediğim; aynı 12 Eylül sonrası yapılan işkence ve cinayetlere de halkın suç ortağı edilmesi teknikleri! Ve başarılı olnumuştur…
Bu ülkede hala “Ermeni Dölü” aşağılaması nasıl yapılabiliyor? Cinayeti işleyenler” nasıl hala bu denli üst perdeden konuşabiliyor ve “tabanda” da bu olumlu görülüyor?
Bu insani bir çürüme değil mi? Böylesi suç ortaklığı bulunan bir toplum “iyiye, güzele” yönelebilir mi? “Günah çıkartmadan”, “pişmanlık bildirimi” yapmadan, kendine insanca, şiddet içermeyen, onurlu, dürüst yaşanacak bir gelecek yapabilir mi?