Demir Küçükaydın/Gezi Hareketi, Forumlar, Parklar, Mahalle Dayanışmaları ve Tehlikeli Bir Gelişme
Gezi Hareketi, bir patlamadan yola çıkarak parklara, mahallelere, forumlara doğru yayıldı ve oralarda tıpkı çölde kuruyan bir nehir gibi, gücünü tüketti.
Şimdi kendi hataları ile yüzleşerek, tıpkı yere her düşüşünde topraktan aldığı güçle tekrar ayağa kalkan eski Grek tanrısı gibi, bu sefer mahallelerden, parklardan, forumlardan yola çıkarak bir demokrasi seline dönüşmek göreviyle karşı karşıyadır.
Bunu başarıp başaramayacağını ise onun bundan sonra yaptıkları ve yapmadıkları belirleyecek.
Dün (2 Şubat Pazar) biri umut verici, diğeri ise çok tehlikeli iki olay birbirine birkaç yüz metre mesafede, Kadıköy’de Yel Değirmeni’nde gerçekleşti. Önce bu iki olayı kısaca aktaralım.
Dün Yel değirmeni Dayanışması, Don Kişot sosyal dayanışma evinde çok güzel ve başarılı bir etkinlik yaptı. Bir yanda “Deli Dalgalar”dan gelen dayanışmacılar arı gibi, ustalaşmış ellerle cezaevlerine yollanacak yüzlerce kitabı ve dergiyi paketliyor; diğer yanda Kazova İşçilerinin veya diğer el ürünlerinin dayanışma amacıyla yapıldığı kermes yürüyor; üst katta Ankara’dan dayanışma için gelenler okuma ve çalışma odası yapıyorlar; dışarıda ve içerde gelen ziyaretçiler kalabalığı birkaç ay öncesinin yıkıntı evini şenlendiriyorlardı. (Ortam hakkında bir fikir edinebilmek için şu video (https://www.facebook.com/photo.php?v=10152174003397230&l=5107535442512477337 ) ve resimlere (https://www.facebook.com/media/set/?set=a.10152173382782230.1073741833.730122229&type=1&l=421f252dd7 ) bakılabilir.)
Elbet Gezi Hareketinden kalan birçok forumun, parkın veya mahalle dayanışmasının toplanabileceği bir yer bile yok. Çoğu toplantılarını birkaç kişiyle yapabiliyor. Ancak bu gibi girişimler en azından havalar ısınınca yapılabilecekler hakkında ilham verici örnekler oluyor.
Gezi’nin ruhunun hala ölmediğini gösteren bu güzel ve örnek bu girişim olurken, akşamüstü, buraya birkaç yüz metre mesafede, gezinin ruhunu öldüren ve öldürecek başka bir olay gelişiyordu. Olayı iki farklı kaynaktan aktaralım:
“Kadıköy Halitağa’da seçim standı açan AKP’liler, hayatını kaybeden Gezi eylemcilerinin fotoğraflarını taşıyan Yel Değirmeni mahallesi halkı tarafından protesto edildi. AKP’liler önce protestoculara saldırmak istediyse de, eylemcilerin kararlı duruşu ve halkın tepkisi nedeniyle standlarını kapatıp ayrılmak zorunda kaldı.
Kadıköy Halitağa’da seçim standı açan AKP’liler, protesto sonucu Kadıköy’den uzaklaştırıldı. Ethem Sarısülük ve Ali İsmail Korkmaz’ın fotoğraflarıyla Halitağa meydanına gelen protestocular, burada stand açan AKP’lileri, “Katil AKP mahallemizden defol”, “Her yer Taksim her yer direniş” ve “AKP mezara halk iktidara” sloganlarıyla protesto etti. Protesto edilen AKP’liler, eylemcilere önce saldırıda bulunmak istedi. eylemcilerin direnmesi üzerine geri çekilmek zorunda kalan saldırgan grup, polisin olay yerine gelmesininin ardından standını kapayıp Kadıköy’den ayrıldı. AKP’li gruba Kadıköy halkı da sloganlarla tepki gösterdi.” (Demokrat Haber)
“Kadıköy’de AK Parti standında arbede çıktı
Kadıköy Yeldeğirmeni’nde (Halitağa Çeşme ) seçim çalışması için stant açan AKP ’liler, standa gidip Ali İsmail Korkmaz ve yolsuzluklarla ilgili sorular soran Halkevleri üyeleri ile gerginlik yaşadı.
İki grup arasında arbede çıktı. Polis, standın etrafını sarıp gerginliği önlemeye çalıştı ancak gruptan bir kişinin bıçak çekmesiyle olay yeniden büyüdü.
Bunun üzerine AKP standı kaldırıldı ancak polis ile grup arasındaki gerginlik devam ediyor.” (Radikal)
Ben de şahsen olayı biraz izledim. CHP’li veya ulusalcı olduğu belli olan kişiler ellerinde su şişeleriyle AKP standındakilere su atıyorlar ve hem çalıyorsunuz, “hem de ne yüzle burada stand açıyorsunuz” diyerek standı engellemeye çalışıyorlardı. Bunu yapanlar, Demokrat Haber’in verişinin aksine, hiç de oranın “halkı”nı temsil etmiyordu. Genel çoğunluk bu gibi girişimlere mesafesini koruyor ve tasvip etmediğini ifade ediyordu. Bu fiziki engelleme çabası sürerken, engellemeyi yapanlar daha sonra da Gezi’nin sloganlarını atıyorlardı: “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” veya “Faşizme karşı omuz omuza” gibi.
İşte Mahalle, Park ve Forumlara sığınmış Gezi hareketinin geleceğini bu iki farklı davranış çizgisi belirleyecektir.
Gezi AKP’ye karşı onu yıkmayı hedefleyen bir hareket mi, yani bir Parti mi olacak; yoksa anti demokratik, özgürlük düşmanı, merkezi ve bürokratik TC’ye karşı alternatif bir Demokratik Cumhuriyet tohumu ve projesi mi olacak?
CHP, Ulusalcılar ve onlarla dirsek teması içindekiler, Gezi’nin Forumlara, Parklara, Mahalle Dayanışmalarında yaşamaya çalışan son kalıntılarını bir anti AKP hareketine çekmek ve Gezi’yi böyle bir hareketmiş gibi göstermek için her türlü olanağı sonuna kadar kullanıyorlar ve her yolu deniyorlar.
Gezi’nin son kalıntıları bunlara kesin direnmeli ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne alternatif bir Demokratik Cumhuriyet’in tohumları olma ve onun ilişkilerini kurup yaşatmayı başarmalıdırlar. Bunu yaptıkları takdirde ancak var olun güçler arasındaki çatışmaların bir aracı olmaktan çıkıp gerçekten demokratik dönüşümler etrafında en geniş kitleleri birleştirecek bir harekete dönüşebilirler ve bir alternatif olarak kalabilirler.
Forumlar, Parklar, Mahalle Dayanışmaları Türkiye Cumhuriyeti’nin düşünceyi yasaklayan; onun ifadesini ve yayılmasını hukuki ve idari araçlarla engelleyen yapısı karşısında; gerçek bir fikir özgürlüğünün garanti altına alındığı özgürlük adacıkları olmalıdır. Kendi içlerinde ve bulundukları yerlerde hiçbir fikrin zorla, hukuki veya idari araçlarla ifadesini ve engellenmesini engellememeli ve engellenmesine karşı kesin bir tavır koymalıdırlar.
Dün AKP standına karşı yapılan, bir fikrin ifadesi ve propagandasına karşı fiziki şiddet uygulayarak bu hakkın kullanılmasını engellemekten başka bir şey değildi.
Gezi hareketinin son kalıntıları, fikre karşı fiziki, idari veya hukuki engellemeye yönelik bu gibi girişimler nereden gelirse gelsin, içeriğinden dolayı hiçbir ayrım yapmadan, onun karşısında durmalıdır. Fikre karşı sadece fikirle mücadeleyi savunmalıdır.
Fikre karşı şiddet girişimleri veya insanların, dili, dini, etnisi, fikri, cinsi, cinsel tercihi, kültürü vs. nedeniyle, aşağılanması ve hakarete uğramasına karşı kesin tavır koymalıdır.
Gezi’nin son kalıntıları, ancak böyle bir tavrı kararlı olarak ortaya koyup savunduğu takdirde tekrar en geniş halk kesimlerini demokrasi ortak hedefi etrafında birleştirme potansiyelini koruyabilir.
Bu nedenle, Forumlar, Parklar, Mahalle Dayanışmaları bu konuyu gündeme alıp, Gezi sloganları atarak, gezinin mirasçısı iddiasıyla ortaya çıkıp onun mirasını fiilen reddedenler karşısında açık ve net bir tavır koymalıdırlar.
Dün AKP’nin standını fiziki araçlarla engellemeye çalışanlar buna Yeldeğirmeni Dayanışmasının yaptığı etkinliktekileri de katmaya çalıştılar. Yeldeğirmeni Dayanışmasının etkinliğinde bulananların ezici çoğunluğu bu davranışları benimsemediğini gösterip mesafe koydu. Bu Gezi’nin ruhunun hala yaşadığının güzel bir örneğiydi. Bu ruhun ölmesine izin verilmemeli, aksine gelişip serpilmesine çalışılmalıdır.
Bu basit gibi görünen çok kritik ve hayati önemde bir sorundur.
1970’lerde Türkiye’nin tarihinde gördüğü en derin ve uzun kitle politizasyonu ve radikalleşmesi yaşanmıştı. Bu muazzam hareketin başarısızlığının temel nedenlerinden biri faşistlerin saldırılarından kurtarılmış hatta devletin güçlerinin bile giremediği bölgelerin, alternatif ve demokratik bir cumhuriyetin tohumu olan alanlara dönüştürülememesiydi.
Herhangi bir hareket bir mahalle veya bölgede etkili oluyorsa, orada başka bir hareketin gazete satmasına bile izin vermiyordu. Kendisini fikir ve örgütlenme özgürlüklerinin koruyucusu bir demokratik cumhuriyetin tohumu olarak değil; bir siyasetin örgütü olarak veya egemenlik alanı olarak şekillendiriyordu. Türkiye tarihindeki o en büyük devrimci kabarış, tam da bu nedenle yenilgiye uğradı.
Maalesef bu dönemin doğru dürüst hiçbir eleştirisi yapılmamakta dersleri çıkarılmamaktadır.
Örneğin “Fatsa Deneyi”nden söz ediliyor. Ama Fatsa’da egemen olan siyasetin dışında bir fikir özgürlüğü yoktu. Fatsa’daki iktidar bir siyasetin iktidarıydı; demokratik bir cumhuriyetin tohumu değildi Fatsa. Fatsa’nın Türkiye’nin faşistlerden temizlenmiş diğer mahallelerinden hiçbir farkı yoktu. Sadece orada belediye seçimleri de kazanılmıştı.
Fatsa bir demokratik Cumhuriyet tohumu değil, benzeri üçüncü dünya ülkelerinde veya Doğu Avrupa’da görülen sözde “Demokratik Halk Cumhuriyetleri” gibiydi. Tam da bunun için yenilmişti.
Eğer 1974-79 arası yükselişte, faşistlere karşı direnenler, birer krallık olan, Kuzey Avrupa ülkelerindekinin yarısı kadar bile demokrasi adacıkları kurabilseydi, 12 Eylül başarıya ulaşamaz; generallerin darbesine en geniş halk kesimleri özgürlüklerini savunmak için, tüm güçleriyle direnirler ve 12 Eylül darbe girişimi, 1930’lar İspanyası veya Almanya’da 1920’deki Kapp darbe girişimlerinde olduğu gibi, bir Devrimin başlangıcına dönüşebilirdi.
03 Şubat 2014 Pazartesi
Adamin ufku henuz Kuzey Avrupa kapitalist demokrasilerini asamamis, Fatsa deneyini anlamasi mumkun degil. O yuzden Fatsa”ya Demirel”in gozu ile bakiyor onun gozu ile elestiriyor.
12 Eylul oncesi solun guclu oldugu bir cok yerde baskalarina soz hakki verilmedigi dogru ama Fatsa bunun tam aksine bir ornektir. Fatsa da MHP disinda AP ve MSP gibi sag partiler rahatca calisabiliyordu, yuzde seksen oy bu ortamda alinmisti. O donemde bildigim kadari ile tek baski devrimcilere ve Fikri Sonmez”e idi. Adam secim calismasinda iki suikast atlatmisti birisinde vurularak yaralanmisti. Yine Halkevi baskani olan bir arkadasi vurularak oldurulmustu. Halbuki diger siyasi gruplara karsi herhangi bir baski olmadigini MSP AP ve CHP ilce baskanlari dahi dile getiriyordu.
Devlet Fatsa”ya aynen yukarida Demir Kucukaydin”in iddia ettigi gerekcelere benzer gerekcelerle saldirmisti, Devlete gore halkin yuzde sekseni ile yonetime gelen solcu belediye teror estiriyor kendinden baska kimseye soz hakki vermiyordu. Ama donemin MSP CHP ve AP ilce baskanlari bile bu yalana karsi cikmis basina cikip Fatsa da kimseye baski yapilmadigini soylemislerdi.
Kucukaydin bir ara Turk milliyetcilerine akil veriyor kurt sorununu PKK ile cozerse Turkiye”nin Ortadogu”yu yonetebilecegini iddia ediyordu.Boyle diyerek Ocalan”a danisman olmustu Bir ara Ermenistanda sivil katliamlarina katilmis ermeni milisleri demokrasi adina ovuyordu. Simdi de Turkiye de sosyalist demokrasi halk demokrasisi adina nadir orneklerden Fatsa deneyine Demirel agzi ile saldiriyor. Bakalim daha ne kadar dusecek orijinallik adina?
Küçükaydın’ın bu yazıda kastettiği, diğer sol gruplara söz ve faaliyet özgürlüğü tanınmadığıdır. Ben de öyle hatırlıyorum.
Fatsa kuzey avrupadan dahami demokratikti?guldurdun ahmed.
Fikirlere özgürlük ve fikirlere tahammül kavramlarını eski tüfekler ağızlarına bile almamalıdırlar, yoksa çarpılırlar. Gündelik hayatlarında üç beş kişi bir araya geldiklerinde farklı fikirlere, farklı görüşlere tahammülü olmayan eski tüfekler iş yazmaya gelince özgürlük ve demokrasi hakkında destan yazıyorlar. El insaf!!
Demokratik cumhuriyetin havarileri kendi siyasetleri dışında kalanlara ne kadar özgürlük tanıyorlar ki Fatsa’yı diğer sol gruplara fikir özgürlüğü tanımamakla eleştiriyorlar…Apo’nun bünyesinin ne kadar fikirlere tahammül ihtiva ettiği ortada….
Ayrıntılar bir yana, o yıllarda da tipik Stalinist particilik, “demokratik merkeziyetçilik” adı altında her şeyin “yukarıda” belirlendiği, “aşağının” yalnızca talimat alanlar şeklinde bir örgütlülükler geleneği olduğu inkar edilemez. Bu bir eleştiri olarak görülmemeli; yaşanılması kaçınılmaz bir olgu, o dönemin tarihsel bir zorunluluğu olarak değerlendirilmeli ve D. Küçükaydın’ın bu analizi de önemsenmelidir. Evet; bildik sol örgütlülükler için “taban”, üzerine “basılacak” bir zemindir!
*
Bir yazıyı, düşünceyi, eleştiriyi değerlendirirken, birden asıl konuyu bırakıp yazarın yine tartışmalı olabilecek kişisel-düşünsel geçmişinin ele alınmasını ahlaki bulmuyorum. Okumadığımız, bu yoldaki “yeni” düşüncelerini bilmediğimiz yazarın yazdıklarından bir cımbızla çekilip, üstü örtülü bir aşağılama duygusu ile anılarak yazılmış “mevzularda” bir derdi olan otursun, o konuyu yazsın… Yazarla tartışsın… Hem yöntem, hem düşünsel olarak bu yöntem ahlaki değildir…
Sen ve kucukaydin nedense herseyi yanlis hatirliyorsunuz bana soyler misin hangi sol grubun orada calismasi yasaklandi? Hatirarlariniz secici ve anti komunist.
Demirkucukaydin yillardir PKK nin destekciligini yapar hatta bir donem Apo’nun danismani gibi idi PKK guclu oldugu ortamlarda diger gruplara kendisine tabii olmadiklari surece yasam hakki tanimaz. Ben kucukaydin’in hic pkk den sikayet ettigini gormedim, ama kendince ilk firsatta Fatsa deneyimi hakkinda ki kinini kusuyor
Küçükaydın’ın tutarsızlığı konusunda haklısın. Bu bakımdan onu ben de eleştiririm ama bu durum, Fatsa’da farklı sol gruplara hayat hakkın tanındığı anlamına gelmez. Sen de biliyorsun ki, o dönemde aşağı yukarı hiçbir sol grup, egemen olduğu bölgede başkasına hayat hakkı tanımazdı. Fatsa da buna dahildir. Şu “antikomünist” silahın iyice paslandı be Ahmet. Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma çakaralmazlardan farkı yok. Biraz daha bugünün argümanlarını kullansan.
“Demokratik Cumhuriyetin tohumu” kesinlikle Fatsa değildir; BDP’li belediyelerdir. Demir Abi, Oya Baydar eleştirin tutmadı bir de Fatsa’yı eleştireyim ilgi çeker dedin herhalde…Türkiye tarihi Fatsa gibi deneyimlerle dolu olduğu için “düşünsel ve yöntem” olarak Fatsa’yı eleştirmekte haklısın… Fatsa Halkı kesinlikle başka sol örgütlere yaşam hakkı tanımamıştır. Bak, Gün Abi de ne güzel hatırlıyor. Bu arada, Demir Abi Terzi Fikri’yi unutmuşsun…Onu ne zaman eleştireceksin?
Sorudan kacmissin, yine soruyorum Fatsa da hangi sol orgutun politika yapmasi yasaklandi? Fatsa yi konusuyoruz mesela Diyarbekir ya da Ankara”yi degil. Istanbul da AKP propaganda konvoyuna yapilan bir protesto gosterisinden Fatsa ya saldirmak icin bahane uretiliyorsa ben bunu ancak anti komunizmle aciklayabilirim.
Ne senin ne de Kucukaydin”in sol ici siddet diye bir kaygisi oldugunu sanmiyorum. Sen daha dun Yunanistan da bazi provakatorlerin meclis binasi onunde eylem yapan YKP partisi uyelerine saldirmasini destekliyordun. Hadi o kadar kitap yazip o kadar ozelestiri verdigin icin 12 Eylul oncesi senin sol ici siddet cagrilarini konusmayalim. Kucukaydin ise PKK o kadar adam oldurdu bi tanesine bile sesini cikarmadi. Zaten adamin ufku yazisindan belli Kuzey Avrupa devletleri, adam icin demokrasinin tanimi bu!
Fatsa zamaninda hakkinda en fazla seyler yazilan yerlerden birisi idi, donem oldu onlaca degisik siyasi goruslere sahip gazeteci oraya gitti ve gozlemlerini yazdi, o zaman ne bu gazetecilerden neden herhangi bir baska sol gruptan Fatsa da baska siyasi gruplara siyaset yasaklandigi iddiasi ortaya atilmamisti, o zamanlar bunu iddia eden tek kesim Demirel baskanligindaki hukumet ve destekcileri idi. Simdi Kucukaydin bunu soyluyor sen de destekliyorsun. Dogal olarak ben de sizin anti komunist palavralar siktiginizi soyluyorum.
Bu palavrayi o zamanlar Demirel soyluyor, Tercuman vb gibi fasist gazeteler bu palavranin propagandasini yapiyor bu palavralar esliginde yapilan nokta operasyonunda sol Fatsa da yasaklaniyor ve onlarca kisi sokaklarda daglarda iskencelerde olduruluyordu. Yani Fatsa da sol ancak Fatsa belediyesi dagitiltiktan sonra Hukumet tarafindan yasaklanmisti. Siz tarihi tekrar ters yazmaya calisiyorsunuz, size gore Fatsali devrimciler Fatsa da kendileri disindaki solu yasakladilar.
Fatsa hakkinda bu yalani anti komunist birisi olan Demirel ve destekcileri disinda kimse iddia etmez, Szin iddialarinizi iddia eden tek bir sol hareket gosteremezsin.
Ahmet, senin bu mantığına göre hiçbir zaman sol içi eleştiri yapılamaz. Çünkü sol egemen sınıfların saldırısı altındadır. Tam böyle bir saldırı sırasında solu eleştirmek, ona saldıranlarla aynı safa düşmektir. Bu, Stalinistlerin eskiden beri sığındığı sığ bir mantıktır. Kendi adıma konuşayım, ben birçok yönüyle Fatsa’ya sahip çıkarım. Onun özerklik anlayışını, hangi siyasi görüşte olursa olsun halktan her insanın bu yerel doğrudan demokrasiye katılımı savunmasını benimserim. Ama bu, bu güzel fotoğraftaki bazı lekelere gözlerimizi kapamamız anlamına gelmemeli. MSP’liye doğru bir şekilde özgürlük tanınırken diğer sol hareketlere özgürlük tanınmıyordu. Hangisi diye sormuşsun. Cevabım: Kendileri dışında hiçbirine. Yani şöyle düşünelim: O günlerde Fatsa’ya, diyelim ki HK veya kurtuluş grubu gelip kendi propagandasını serbestçe yapabilir miydi? Yapamazdı. Nitekim buna teşebbüs bile edilmedi. Diyeceksin ki, teşebbüs etselerdi engellenecekler miydi bakalım? Bunu ancak o günleri bilmeyenler iddia edebilir. Görünen köy kılavuz istemez. Fatsa da dahil Türkiye’nin hiçbir yerinde, özellikle 1978’den sonra sol içi bir tartışma özgürlüğü yoktu.
Küçük bir hatırlatma: ne … ne dendikten sonra cümle olumsuzla bitmez.
Bir küçük nokta daha: Küçükaydın’dan farklı olarak, Norveç demokrasisini asla özgürlük olarak görmem. Orada da düzen burjuvazinin diktatörlüğünü temsil eder. Hapishaneler, gardiyanlar, polis ve ordu olan yerde asla özgürlük olamaz. Görece demokratik haklar elbette söz konusudur.
Fatsa da bildigim kadari ile farkli siyasi gruplardan insanlar vardi, ama onlardan kendilerine baski yapildigina dair sikayet yapildigini hic hatirlamiyorum. Boyle bir iddia benim bildigim kadari ile ilk kez Kucukaydin tarafindan ortaya atiliyor sen de destekliyorsun.
Pislik atma ile elestiri iki farkli ve zit seydir. Mesela Fatsa daki demokrasi anlayisini kendi anlayisini ortaya koyarak elestirirsin, bu elestiridir, hatta Fatsa daki halk demokrasisi yerine Avrupa demokrasisinin daha iyi oldugunu iddia eder bunu tartisisirsin ama Fatsa da var olan halk komitelerini yok etmek icin orada komunistlerin ( Demirkucukaydin”in Demirel ile tek farkliligi sozlerde, Demirel”in Komunist dedigi seye Demirkucukaydin Egemen siyaset ve Iktidar diyor.) diktatorluk kurduklarini ve kimseye soz hakki vermediklerini iddia edersen bu pislik atmadir. Demirel bunu yapmisti ve Kucukaydin bunu tekrarliyor.
O donemde elbette Turkiye nin degisik yerlerinde sol siyasetlerin birbirine baski kurdugu yerler oldu, ama istisnalar disinda bu kavgalar CKP taraftari gruplarla SBKP taraftar gruplar arasinda olmustu. Bir ikinci surekli kavga noktasi Kurt siyasetler arasinda idi. Aralarindaki catismalarda yuzlerce insan oldu. Bunun sebebi de acik olarak birbirlerini fasist olarak goruyorlardi. Ama Fatsa da boyle bir durum olmadi, ve bir donem Turkiye nin tum gozu uzerinde iken bile hic bir sol grup Fatsa da kendilerine baski yapildigini siyaset yapmalarinin yasaklandigini iddia etmedi. Demir Kucukaydin bunu iddia ederken ufuruyor, sadece Turkiye nin gecmisinde ki guzelliklerden birine olan kinini kusuyor o kadar.
Gun turkcenin kurallarindan haberin var, bu isi en azindan bir miktar biliyorsun, peki neden bu bilgini biraz da okumak yonunde kullanmiyorsun?
Benim Fatsa’yı sorun yapmak gibi bir tutumum yok. Genelde de o deneyi desteklerim ama bu, bu deneyde hatalı gördüğümüz şeyleri eleştirmeyeceğim anlamına gelmez. En iyisi bu deneyi doğrudan yaşanlara sormaktır. Örneğin, o sırada farklı sol eğilimde olanlar, rahatlıkla ve özgürce örgütlerinin propagandasını yapabilmişler midir? Yapabildik diyen varsa ben de bu eleştirimi geri almaya hazırım.
Okuma konusuna gelince, tavsiyeni dikkate alacağım.
demir küçükaydın, hayal ve ütopyalarını sıralamış., dışardan ğözlemlerini ve yaşamadığı ,bilmediği olayları fatsa özelinden ğenellemeye çalışmış.,,,,,,,1- önce fatsayı.ve ğeçmişi irdeleyelim.,,,,,,,,,,,eğer fatsada devrimcilerin özverili mücadelesi olmasaydı., fatsa o yılların yozgatı olurdu., 75- 76 yıllarında sivil faşistler fatsada eğemenlik kurmaya çalıştılar., bu oyılların ankara merkezli büyük ülkü derneği ve ,ülkü ocaklarının almış oldukları.,,karadenizi ele ğeçirme projesiydi.,,,bak***erzincan sıkıyönetm mahkemesi.,ünye fatsa ,,mhp ve ülküocakları davası**ankaradan bu hakimiyet için sivil faşistler karadenize ğönderildiler., sadece din ve türklük üzerine kurdukları.,anti-komunizm propagandasıyla.,komunistler ğelecek ,,din kalkacak,,karılar ortak olacak.,,mallarınız paylaşılacak propagandasıyla kitle oluşturmaya çalıştılar .,tanbi bu saf halkın kandırılması için kolay bir yoldu.,kısmen başarılı oldular.,,ve enğel ğördükleri halk evi başkanı kemal kara kardeşimizi öldürdüler.,bu 12 marttan sonra bölğedeki ilk siyasi cinayetti..,ve faşistler işiazıtmaya başlayıp terör estirmeye başlayınca.,bu dönüm noktası oldu.kelimelere sığmayan bir özveri ve mücadeleyle faşistlere ğerken cevap verildikten sonra.,,halkla bütünleşmeye ğidildi, fikri abi.,,faşistlerin yalan propagandasını kırmayı başardı.,,boşa çıkardı.,,,,,ğerisini herkes aşağı yukarı biliyor.,,tabi ki bu bir siyasi hareketin önderliğinde oluştu ve başarıldı.,ama binbir acıyla.,,,halk bunu ğördü.,,hareketle bütünleşti.,,faşist mhp, ve ülkü ocakları haricinde her kesime eşit davranıldı.baskı uygulanmadı,zorbalık yapılmadı.,zaten bu fikri abinin düşünce yapısına ters bir tutum idi.,ibadet , ticaret özğürdü ama eski bazı feodal yapılar da zorlanmıyor değildi.***faizcilik–tefecilik.,,kumar , fuhuş ğibi **kavramlar ı halk sorgulamaya başlamıştı.———gelelim diğer sol gruplara ,,,,,,fatsanın yukarı birkaç köyünde az sayıda dev -solcu vardı .,ama açık .,kitle çalışması yapmıyor.,,yapamıyorlardı.,,,,tek tük halkın kurtuluşu , tkp siyasetinden kişiler vardı.,,ama kitle içinde ğörünürlükleri yoktu.,bunlar faliyetlerini kapalı sürdürürlerdi.,isteseniz de açık siyaset yapmak istemezlerdi.,,,daha doğrusu böyle bir istekleri yoktu.,,,olsada pek rağbet ğöremezlerdi.,çünkü halk bedel ödeyenler tanıyordu. rağbet etmezdionların da böyle bir istekte bulnduklarını veya arzuları olduğunu sanmıyorum.,,,,,,tabi ki devrimciler sütten çıkmış ak kaşık değildir.,,veye ğeniş kitleler içersinde hatalar, ufak yanlışlar olmuştur ama bu ğenel ğerçeği asla değiştirmez.,,,,,,işte küçükaydının bilmedikjleri.,o tarih kanla, acıyla yazılmıştır.,dışardan ğazel okumakla ğerçekler kapatılamaz.
tabi türkiye ğenelinde bir bölğede üstünlük kurmuş bir siyasi hareket.,diğerlerine pek imkan tanımazdı.,ama bu konuda fatsa en demokratik olan yerlerden biriydi..,ama böyle olmasaydı demirin iddia ettiği ğibi i2 eylül ün enğellenmesi.,devrime dönüşmesi ğibi hayali zorlamalarğibi kalırdı.,,,,our boys have done it**proje büyüktü.
ğünümüze ğelince ., demirden inciler olmuş.,,fikre fikirle karşılık verilir.,,, bunlar chp, li ulusalcı tipler.,halk rağbet etmiyor,*gezide de önce kerterizden bakmışlardı önce. bu protestolar provakasyon.,barış sürecini zedeliyor.,,,,ğerçek ğezi ruhu bu değilamaç akp yi indirmek değil ,demokratik cumhuriyetin tohumlarını atmak.,,,ğibi bence bir yığın aman fazla mücadele edilmesin,,rahatımız kaçmasın türünden .,devrimi.,halk hareketini kendi unutmuş ve unutturmaya çalışan birtakım söylemler. fan klüp kursun,,hayalleri içinde rahatca, uçukca yazsın çizsin. bilğientellektüel ğevezelik için değil ,,dünyayı değiştirmek için edinilir.,,ama buğün ama yarın.,bir ğün mutlaka.
Demir beyin Fatsa’yı ağzına alması için önce bir ağzını iyice çalkalaması gerekir.
Kendisinin gazetede bir köşebaşı tutmak için Öcalan’a çektiği yağları unutmadık. İşe bak yahu, Kürtlerin özgürlük mücadelesi söz konusu olunca vur gerillar vur, biz üç tane hırsız AKP’liyi mahallemizden kovarken aman nazik davranalım. Diyarbakır’da seçim çalışması yapmaya çalışan solcular dövülürken neden bu çağrıları yapmıyordu acaba merak ediyorum. Samimiyetsizsin Küçükaydın.
Ben oradaydım ve basbayağı da halk oradaydı. AKP’liler ve İslamcı hırsızlar rezil olmuştur, artık her yerde suratlarına tükürülmelidir. En son ihtiyaç duyduğumuz şey ise Demir Küçükaydın gibi fosillerin alan kapmak için verdikleri itidal fetvalarıdır. 1970’lerde elde ettiği saygınlığı böylesine hovardaca harcayan kaç devrimci var acaba.
küçükaydına 70- lerden ğelen.ve hala yazıp çizdiği için bir saygım var idi., ama şerefimle söylüyorum .,şimdi yüzüne bakmam.
2 mart20014- pazar. dün bağdat caddesinde akp konvoyunu halk yuhaladı.,,stand açtırmadı,kovaladı.,,,ama onlar halk değilki., suadiye zenğinleri, ulusalcı.,kemalist kişiler. halktan kopuk anarşist tipler.,fikire fikirle karşılık vermeleri ğerkirdi.,aklıma yukardaki demir küçükaydının yazısı ğeldi. buda cuk oturdu. halktan ne anlıyor küçükaydın. işte cavabı.
Haziran hareketi
Birleşik Haziran Hareketi kurulalı daha birkaç ay oldu olmadı… Devlet hemen gardını aldı… Önceki gün Denizli’de Birleşik Haziran Hareketi’nin toplantısını duyuran bildirilere el konuldu.
Nedir Birleşik Haziran Hareketi? Ağustos ayından itibaren üç toplantı sonunda şekillenen Haziran Hareketi’nin içinde Korkut Boratav, Taner Timur, Fatih Yaşlı gibi akademisyenler; Gökhan Günaydın, İlhan Cihaner gibi CHP’li milletvekilleri; Merdan Yanardağ, Doğan Tılıç gibi gazeteciler; Oğuzhan Müftüoğlu, Gün Zileli gibi eski tüfekler; Aydemir Güler, Alper Taş gibi sol siyasetçiler ile pek çok sendikacı ve aydın yer alıyor…
19 Ekim’de ODTÜ Vişnelik Tesisleri’ndeki toplantıda “En kısa sürede Türkiye genelinde yerel meclislerinin kurulmasına ve seçilecek olan temsilcilerle bir Türkiye Meclisi’nin oluşturulmasına” karar verildi…
Toplantı sonunda yayımlanan çağrı metninde:
“Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, kamucu, dayanışmacı, laik, bağımsız, toplumcu bir cumhuriyet ve ülke için; gericiliğe, faşizme, emperyalizme, piyasacı yağma düzenine ve bunları temsil eden AKP rejimine karşı birlikte yola çıkıyoruz” deniyordu… Denizli’deki ilk toplantının bildirileri toplandığına göre.. Devlet şimdiden hareketin peşine düştü demektir… Yeni Türkiye’de muhalefete tahammül yok…
http://www.milliyet.com.tr/sisli-de-ufak-olay-/gundem/ydetay/1979669/default.htm