Dağhan Irak/Bir HDP Seçmeninden bir HDP eleştirisi
Bir HDP seçmeninden bir HDP eleştirisi
Bu yazıyı 22 Mart 2014 tarihinde, yani yerel seçimlerden sekiz gün önce yazıyorum. Eleştirimi yazmak için seçim sonucu beklemek istemedim, çünkü seçim sonuçlarının fikirlerimi etkilemesinden çekindim. Ayrıca 30 Mart günü kütüğümün olduğu İstanbul-Üsküdar’da kime oy vereceğime karar vermiş durumdayım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi için CHP adayı Mustafa Sarıgül’e, Üsküdar belediye başkanlığı ve belediye meclisi için HDP adaylarına oy vereceğim. Özellikle HDP Üsküdar belediye meclisi adayı Ayşecik Yıldız’a vereceğim oyu önemsiyorum.
Bir HDP seçmeni olarak partiyi eleştirme hakkım olduğunu düşünüyorum, kaldı ki olmasaydım da eleştirme hakkım bakiydi. AKP’yi, CHP’yi ya da başka bir partiyi eleştirme hakkım olduğu gibi.
Mümkün olduğunca basit olabilmesi açısından çekincelerimi ve eleştirilerimi maddeledim.
– HDP, stratejik planlama hatası yaptı. Genel seçimler için son derece olumlu olabilecek bir yapıyı yerel seçimlerde ortaya çıkardı. Seçmenlerin bu seçimi AKP’ye karşı bir güven-güvensizlik oylaması olarak algıladığını herkes, HDP’liler de biliyor. HDP’nin bu algı içerisinde durduğu yer onun potansiyeline ulaşmasını engelliyor. Yine de bu koşullar dahilinde bile belediye meclisi merkezli bir strateji, Sarıgül’ü AKP’nin büyükşehir belediyesiyle bağlantısını kesmek ve baskıcı iktidara güvensizlik oyu vermek için seçen insanların desteğini alabilirdi. Sırrı Süreyya Önder’in daha HDP kurulmadan birkaç hafta önceden başlattığı çatışmacı politika, HDP’nin belediye meclisi için %10’ları rahatlıkla zorlayabilecek potansiyelini kullanılamaz hâle getirmiş durumda. HDP içinde pek çok ismin (isim vermek gerekirse Nazan Üstündağ, Levent Pişkin, Sarphan Uzunoğlu, DSİP ve Yeşiller-Sol Gelecek çevresi) de benimsediği bu politika HDP’nin ileride de kitleselleşmesini engelleyebilir, muhtemelen de engelleyecektir.
– HDP’nin yukarıda bahsettiğim politikası, kendini Sarıgül’e ya da CHP’ye oy vermek zorunda hisseden insanları ulusalcı, Kürt düşmanı, beyaz Türk, burjuva vs. diye etiketlemeye kadar gidiyor ki, bu hem yanlış, hem tehlikeli. CHP bir sistem partisi olarak tabii ki HDP’nin eleştiri-muhalefet alanına girer ama bunu çatışmacılığa dönüştürüp hırsını seçmenden almak mantıklı değil.
– HDP kendisini “Gezi’nin partisi” olarak konumluyor, ancak çatışmacılığı bu algılarıyla çelişiyor. Bir partinin daha seçim olmadan “bize oy vermeyen şudur, budur” demesi çok garip. Bu hırçınlığın nedeni parti kurulurken SSÖ ve çevresi tarafından %12-13 olarak düşünülen oy oranlarının kamuoyu araştırmalarında %4-5’lerde seyretmesinin hayal kırıklığı da olabilir. Bilemiyorum.
– HDP, kendi içinde konsensüs olan bir parti değil, alelacele kurulmuş bir yapı. Keşke SSÖ’nün Gezi kredisini oya tahvil etme hevesine teslim olunmayıp, seçimlere girmek için genel seçimler beklenseydi. Parti içindeki pek çok bileşen partinin şu anki hâlinden ve diğer bileşenlerden, ayrıca adaylık tercihlerinden memnun değil. AKP’ye yer yer açık, yer yer örtük destek veren DSİP ve Yeşiller-Sol Gelecek üyelerinin partideki varlığı, bazı kritik ilçelerde bu partilerin sivil toplumcu adaylarının gösterilmiş olması sıkıntılı durumlar. Parti içinde de bu durum pek hoş karşılanmıyor ancak şu dönemde susuluyor. Lakin HDP içinde de partinin uzun ömürlü olmayacağını düşünenler az değil.
– HDP’nin eş başkanlık modeli güzel ancak pratikte işlevsiz kalan bir model. Bir kere, %50 kadın kontenjanı olan ve kadın politikacı yetiştirmekte haklı ünü olan bir hareketin hangi akla hizmetle Pınar Aydınlar ismini ortaya attığı bir muamma. Aydınlar’ın CNN Türk’teki röportajındaki feci performansından sonra parti tarafından adeta ortadan yok edilmesi ve Sırrı Süreyya’nın her yere tek başına çıkmaya başlaması ise skandal. Aynı şekilde Beşiktaş ve Beyoğlu ilçelerinde (ki buralar HDP’nin çok oy alması beklenen ilçeler) kadın adaylar, erkek adayların garnitürü (HDP üyesi Levent Pişkin burada kadınlara hakaret ettiğime dair bir manipülasyon başlattığı için açıklama ekliyorum. Kadın adaylara garnitür muamelesi yapan ben değilim HDP. Öbür türlü anlayan herkesten yanlış anlaşılma için özür dilerim).
– 2004’ten beri Kürt Hareketi’nin desteklediği adaylara oy vermiş biri olarak söylüyorum, Ufuk Uras haricinde oy verdiğim hiçbir adaydan pişman olmadım (Öncesinde ÖDP’ye oy vermiştim, CHP’ye hiç oy vermedim). Özellikle son genel seçimde Sebahat Tuncel’e verdiğim oydan son derece memnunum, bugün olsa yine düşünmeden veririm. HDP adayları için aynı şeyi söylemem çok zor. Gezi’deki rolünden dolayı SSÖ’yü, herhalde kaşı-gözü için Pınar Aydınlar’ı, Fener-Balat projesi oldukça tartışmalı Korhan Gümüş’ü, Twitter’da birçoğu hatalı çıkan eylem duyuruları yapıyor ve takipçisi çok diye Ahmet Saymadi’yi (parlasın diye) aday göstermek ciddiye alınacak gibi değil. Ana akım medyaya çıkıp proje sorulunca “ananızın karnından projeyle mi çıktınız” diyecek biri hangi partiden olursa olsun tartışılır. İnsanlar o Taksim Betonu’na, Kadıköy’deki otele, Tarlabaşı’na ne yapılacağını merak ediyor (Bu hatadan daha sonra kısmen dönüldü).
– HDP, ne olursa olsun bu ülkedeki insanların AKP’den bir an önce kurtulma isteğini anlamak zorunda. Bunu yanlış bulabilir, ama yanlış buluyor olması böyle düşünen insanlarla empati kurma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. İnsanlar seçimden sonra ev baskınlarının başlamasını beklerken, yerel seçimleri AKP’ye güç kaybettirme fırsatı olarak gören kalabalık bir kitleyi hırçınca yaftalamak münasebetsizlik. Hani SSÖ diyor ya “uzaydan adam mı getirelim?” diye, işte uzaydan seçmen de gelmeyecek. Bu insanlar HDP’nin potansiyel seçmeni. Açıkçası ben HDP’ye oy verme kararımı değiştirmemek için HDP’lileri dinlememeye çalışıyorum.
– Belediye meclislerinin HDP’nin önceliği olması gerektiğini söylemiştim. HDP belediye meclisi adaylarının ismi partinin derme çatma internet sitesinde yok maalesef. Sabırlıysanız, Yüksek Seçim Kurulu sitesinde arayıp buluyorsunuz. Yine sabırlıysanız ismini Google’layıp bilgi alabiliyorsunuz. İstanbul’un en büyük ilçelerinden Üsküdar’da belediye meclisi listesi adayları hakkında bir poster, afiş, broşür vs. yok. Tanımadığımız birine oy vermemiz bekleniyor. Oysa belki tanısak seveceğiz. Mesela ben Özgür Gündem gazetesi yazarı Ayşecik Yıldız’ın aday olduğunu öğrendim, seve seve oy vereceğim.
HDP’li arkadaşlar, dostlar, hatta birçoğuyla Hayat TV-Evrensel vesilesiyle omuz omuza çalıştığım yoldaşlar, şunu anlamalılar. Ben nasıl büyükşehirde CHP’ye nasıl istemeye istemeye, mecburiyetten oy vereceksem, HDP’ye de belediye meclisinde yukarıdaki çekincelerime rağmen yine istemeye istemeye oy vereceğim. Benim için bu iki oyun birbirinden gönüllülük bakımından hiçbir farkı yok. Büyükşehir’de CHP’ye mecburen oy vereceğim çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hükümetin arpalığı hâline geldiğini biliyorum ve en azından o mâli akışı hemen kesmek gerektiğini düşünüyorum. Dahası yerel seçim sonuçlarının peşinde olası bir erken genel seçimi ve Erdoğan rejiminin seçimle ya da istifaya zorlanarak devrilmesini getireceği fikrindeyim. HDP büyükşehir adaylığı bana ciddi ve işe yarar gelmiyor. Üsküdar’da HDP adaylarına mecburen oy vereceğim, çünkü yukarıdaki bütün eleştirilerime rağmen özellikle Kürt Hareketi’nin yerel ve ulusal meclislerde mutlaka temsil edilmesi gerektiğine inanıyorum. Eğer BDP ve HDP seçimlere aynı anda girseydi HDP’ye değil BDP’ye oy verirdim. HDP bana fazladan hiçbir şey vaat etmiyor. Zaten HDP’nin Üsküdar belediye meclis adayı da BDP’li, EMEP’li ya da güvendiğim başka bir bileşenden olmasaydı oy vermezdim. Beyoğlu’ndaki DSİP’li, Yeşiller-Sol Gelecek’li adayların kendilerinin bile AKP’ye mi HDP’ye mi oy verdiğinden emin olamadığımdan, orada yaşasam HDP’ye kesinlikle oy vermezdim. Orada yaşayan arkadaşlarıma da HDP’ye oy vermelerini salık vermem.
Bu yazdıklarım 2004’ten beri oy verdiğim hareketin temsilcilerine bir dost eleştirisidir. Bunu düşmanca algılayan olursa da elimden bir şey gelmez. Bugün ya da yarın HDP içindeki dostların, yoldaşların bir işine yaramasını dilerim.
Soğukkanlı, özenli, “akılcı” bir analiz… Eldeki “malzeme” bu; derme çatma ama yine de “geçici” bir barınak imkanını anlatıyor…
“HDP, ne olursa olsun bu ülkedeki insanların AKP’den bir an önce kurtulma isteğini anlamak zorunda. Bunu yanlış bulabilir, ama yanlış buluyor olması böyle düşünen insanlarla empati kurma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. İnsanlar seçimden sonra ev baskınlarının başlamasını beklerken, yerel seçimleri AKP’ye güç kaybettirme fırsatı olarak gören kalabalık bir kitleyi hırçınca yaftalamak münasebetsizlik…”
“Büyükşehir’de CHP’ye mecburen oy vereceğim çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hükümetin arpalığı hâline geldiğini biliyorum ve en azından o mâli akışı hemen kesmek gerektiğini düşünüyorum. Dahası yerel seçim sonuçlarının peşinde olası bir erken genel seçimi ve Erdoğan rejiminin seçimle ya da istifaya zorlanarak devrilmesini getireceği fikrindeyim.”