Bugünün Hedefi: Otoriter Diktatörlükleri Yıkmak
1950’li yıllarla birlikte batının emperyalist-kapitalist sistemiyle doğunun reelsosyalist sistemi arasında soğuk savaş dönemi başladı. Dünyadaki rejimler de bu soğuk savaşa göre belirlendi. Reelsosyalist sistemin rejimleri tek parti (komünist parti) diktatörlüklerine dayanıyordu. Bloksuz ülkeler denilen, iki kamp arasında kalan ülkelerdeki rejimler de daha çok kurucu tek parti (Arap ülkelerinde Baas) diktatörlüklerine. Bu rejimler, hem emperyalist-kapitalist sisteme göre reelsosyalist ülkelere daha yakın olduklarından hem de benzeri tek parti rejimleri dolayısıyla çoğunlukla reelsosyalizme eklemleniyordu. Emperyalist-kapitalist sistemin rejimleri ise, merkezde çok partili ya da çift partili (ABD, Britanya) burjuva rejimlerine, sistemin periferisinde (üçüncü dünya diye de anılan ülkelerde) ise, genellikle, merkezdeki burjuva rejimlerinin kötü bir kopyası olan, seçimli otoriter rejimlere ya da doğrudan askeri veya sivil diktatörlüklere dayanıyordu.
1960’larda ve 1970’lerde iki sistem arasındaki soğuk savaş, halkların tarih sahnesine daha fazla ağırlıklarını koymasıyla başka bir biçim almaya başladı. Artık ABD ve SSCB, birbirlerinden çok kendi etki alanlarındaki halklarla boğuşmak zorundaydılar. Reelsosyalist sistemdeki 1956 Macar devrimi ve 1968 Prag Baharı, Sovyet tanklarının müdahalesini gerektirecek ölçüde önemli bir yarılmaya yol açarken, emperyalist-kapitalist sistem içindeki 1960 Küba devrimi de, Amerikan Domuzlar çıkartmasına yol açacak bir başka yarılmayı gündeme getirdi. 1968 Dünya devrimi kalkışması ise, her iki sistemi de sarsan büyük dalgalanmalar yarattı.
Halkların tarih sahnesine çıkmasıyla ortaya çıkan dalgalanmalar, 1970’li yıllarda, özellikle ABD’nin “arka bahçesi” olarak görülen Latin Amerika’nın birçok ülkesinde, uyduruk parlamentolu otoriter diktatörlüklerin yerini, ABD’nin desteğiyle doğrudan askeri diktatörlüklerin almasını getirdi (Arjantin, Guatemala, Şili vb). Türkiye’deki 12 Eylül askeri darbesi ve rejimi de bu kategorinin en son örneklerinden biri olarak görülebilir.
Diğer yandan, 1950’li ve 1960’lı yıllarda emperyalizme karşı parlak örnekler gibi görünen bloksuz ülkelerdeki tek partili rejimler, 1970’lerden itibaren, gerek emperyalist-kapitalist sistemin ekonomik üstünlüğü, gerekse de Sovyet Bloku’nun bu ülkelere ekonomik planda gerektiği kadar destek olamaması ve kendi iç zorlukları nedeniyle giderek içe kapanması sonucunda ilk çıkışlarındaki parlaklıklarını yitirdiler; bir kısmı batı kapitalizmine yaklaşmaya başladı (tipik örnek, Mısır’ın Nasır rejiminin Mübarek rejimine evrilmesidir), bir kısmı ayakta durabilmek için halkın üzerinde insafsız bir polis rejimine yöneldi (Irak’ta Saddam’ın, Suriye’de Hafız Esat’ın Muhaberat polis rejimi).
1980’den itibaren kapitalist-emperyalist sistem (ABD’de Reagan yönetimi ve İngiltere’de Teatcher yönetimi), reelsosyalist sistemin gerilemesinden de yararlanarak, yeni bir neo-liberal saldırı dalgası başlattı. Buna paralel olarak Sovyet sistemi, Afganistan gibi periferi ülkelerde umutsuz işgal ve saldırılara girişirken esasen içine kapandı ve 1990’ların başında yıkıldı. Kapitalist sistemin neokapitalist saldırısı bu yıkılıştan daha da cesaret aldı ve dünya çapında rejimlerin ve devletlerin yeniden şekillendirilmesi çabasını yoğunlaştırdı.
Dünya halklarının kapitalizmin burçlarına saldıran 1960-70 atağının durulmasının ilk sonucu, örneğin Latin Amerika ülkelerinde askeri diktatörlüklerin gereksiz hale gelmesi oldu. Bu tür diktatörlük halkların mücadelesine acil bir karşı koyma açısından elverişli olarak görülebilirdi. Artık bunlara ihtiyaç kalmamıştı ve tasfiye edildiler. Yerlerine, seçimlere dayalı otoriter rejimler ihdas edildi. Aslında artık emperyalist-kapitalist sistem bütün dünyanın egemen sistemi olduğuna göre, bu seçimli otoriter rejimler dünya çapında uygulanabilirdi. Dolayısıyla, eskiden Sovyet sisteminin içinde yer alan ülkelerde de, Rusya başta olmak üzere bu model hayata geçti.
Ne var ki, özellikle Ortadoğu’da, Irak’ta, Suriye’de, Kuzey Afrika’da, Libya’da hâlâ eski dönemin kalıntısı tek parti ya da tek kişi diktatörlükleri yer yer varlığını sürdürmekteydi. Bunların yıkılması ve yerlerine genel modele uygun olarak seçimli otoriter rejimlerin kurulması için emperyalist müdahaleler gerekti. Irak 2000’li yıllarda doğrudan işgal edilerek tek parti ya da tek kişi diktatörlüğü yıkıldı ve yerine sözde seçimli otoriter rejim kuruldu. Aynısı Libya’da da tekrarlandı. Suriye’de de uygulanacaktı ki, gerek Esat rejiminin çetin ceviz çıkmasıyla, gerekse tek kutuplu emperyalist-kapitalist sistemde yeni bir çift kutupluluğun oluşmasıyla Suriye, bugün de devam eden iç savaşa sürüklendi.
Neydi bu yeni çift kutupluluk? Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra kurulan ve emperyalist-kapitalist sisteme entegre olmaya yönelen Rusya Federasyonu, Sovyetler Birliği dönemindeki milli çıkarları olduğu gibi devralmış ve dolayısıyla Sovyetler Birliği’nin eski müttefikleri otomatikman Rusya Federasyonu’nun da müttefiki olmuştu. Keza, Sovyetler Birliği, ABD ve AB ile hangi milli çıkarlar çerçevesinde çatışıyorsa Rusya Federasyonu da aynı çıkarlar çerçevesinde ABD ve AB ile çatışmaya girdi. Bu, artık farklı sistemlerin çatışması değil, aynı sistem içinde yer alan iki emperyalist blokun çatışmasıydı.
Evet, ABD ve AB kapitalist sistemin içinde nasıl bir bloksa, Rusya ve Çin’in merkezinde yer aldığı blok da kapitalist sistemin içinde bir başka bloktu ve bu iki blok, dünyanın paylaşılmasında çatışma halindeydiler. Bu bloklaşmada bugün baskın blokun ABD-AB bloku olduğunu söyleyebiliriz ama buradan hareketle Rus-Çin blokunu sanki olmayan sosyalist sistemin savunucusuymuş gibi görmek büyük hatadır. Hepsi kapitalist sistemin bir parçasıdır ve aralarındaki çatışma emperyalist dünya hâkimiyeti çatışmasıdır.
Rejimler meselesine geri dönecek olursak, şunu söyleyebiliriz ki, bir bütün olarak dünya kapitalist sisteminin benimsediği rejim türü, seçimli, otoriter rejimlerdir. Bunun tipik örneği, Türkiye’deki AKP otoriter rejimidir. Kapitalist sistemi o ülkede yürütmeyi üstlenen bir parti oy depolarının üzerine yerleşir ve ülkeyi uzun yıllar yönetebilir. Türkiye’deki rejimle Rusya’daki rejimin benzerliği, farklı emperyalist bloklarda yer almanın hiç de rejimlerin niteliği açısından bir farklılık yaratmayacağının en net göstergesidir. Keza Latin Amerika’da, Rus-Çin blokunda yer alan Venezüela ile, ABD-AB blokunda yer alan Meksika’nın seçimli otoriter rejim bakımından bir farklılık göstermemeleri aynı durumu ortaya koyar.
Durumu böyle tahlil edersek, bugün baskıcı devlet ve rejimlere karşı ayağa kalkan halkların mücadelelerine doğru bir şekilde bakmamız mümkün olabilir. Bugünün meselesi, ne “demokrasi” adına ABD-AB blokunun, ne de “anti-emperyalizm” adına Rus-Çin blokunun yanında yer almaktır. Bugünün meselesi, otoriter rejimlere karşı çıkan halkların ideolojik yönelimlerine bakıp geçmişteki bölünme ve mücadelelerden kalan dinci-laik, sağcı-solcu ayrımına göre davranmak da değildir. Bugünün bölünmesi, ne dinci-laik, ne sağcı-solcu, ne “batıcı”-“doğucu” bölünmesidir. Bugünün bölünmesi, baskıya ve temelde kapitalizme başkaldıran, özgürlük isteyen halklarla baskıcı otoriter rejimler ve diktatörlükler, devletler arasındaki bölünmedir. Halkların bu rejimlere indirdiği her darbe, bunların üzerinde yükselen tüm emperyalist-kapitalist sisteme indirilmiş bir darbedir. Bugün bu mücadeleye en zararlı şey, “anti-emperyalizm” ya da “solculuk” adına dünya halklarının yükselen dalgasına set çekmeye çalışmak ve güya emperyalizme karşı solculuğu savunma adı altında diğer emperyalist-kapitalist blokun ve baskıcı bir devletin yanında saf tutmaktır.
Gün Zileli
25 Şubat 2014
cengiz candarmi yazmis bu yaziyi?
Hayır. Gün Zileli
Cengiz Çandar böyle bir yazı yazamaz.
Bir yandan kadin özgürlügü LGBT etrafinda sol elestrisi yapacaksin diger yandan Baas diktatorluklerinin yikilmasini vs halklarin baskaldirisi ve ozgürlügü diye yücelteceksin , anti emperyalistlik felan gecin bunlari babam diyeceksin… nicedir su anda yikilan baas diktatörlüklerinde kadinlarin durumu. suncacik tarih bilinci yok yahu ruhunda ihanet islemis herifin emperyalizm felan önemli degil fiilende destekler inanin.nazi döneminde yasaaydi bu bilinc ve yöntemle onunda direkt degil ama fiilen desteklerdi, buyuk imparatorlugun pentagonuna paralel devrimci toplumsal ozgurlukcu anarsist kafa bu iste. yokmu bu adama haddini bildirecek bir namuslu anarsit?? e hocam kendini niye anarsist diye tanimliyosunki??? Hadi git Irakta Libya da anarsistlik yap yikilan baskici rejimlerin yerine gelen yeni rejimlerde kadin haklarini savun, Lgbt leri falan savun en iyisi, sana Baskici Baas rejimlerinin yerine gecenler bi ders verirler raaat ederiz…..Zileli düpedüz sag karsi devrimci demagoji yapiyorsun düpedüzzzzzzzz.
ucunda marx a lenin e stalin e mao ya castro ya vs ye vurmak olsunda herseyin demagojisini yapariz icabinda dunya imparatorunu bile aklariz e azindan ona su yada bu sekilde direnenleri onun karisinda aynilastiririz abijimmmm diyosun yani Zileli…. de bakalim….yahu adam dunyada benim dedigimden disari cikani degil hafif yan cizeni bile medya o bu sunu kullanip yok ederim diyo, imparatorluk kuruyor. sen ozgurluk geliyo diyon…. ohaaaaaa derler adama…..
Zileli ye sorsalar ortacag engizisyonu feodalizmmi mi yoksa robespierre nin terör dönemimi? diye ya may muy der yada engizisyon katoliklik aslinda felaaan diye baslar. e jakobenizmin ucu oraya gidiyo ya. mesela modernizm kapitalizm felan der paradigma der .. gericiligi elestirrek ona paralel fiili destegini sunar… dunya re feodalite ediliyor herif ozgurluk diye destekliyor…
cengiz candar daha iyisini yazarda anarsistim ben demez. ne saniyosun sen kendini, kirk yillik bitmez tukenmez reel sosyalizm ah su solcular meger ne yalanmis yazisi bu. degil cengiz candar engin ardic bile yazar buna benzer seyler..stil farki var oz ayni…
“Bana solcular da hata yapar” dedirtemezsiniz mi diyorsun… 🙂
gün bey bir yazınızda operasyonlar başladığında ( 17 aralık ) meydanlar bizi çağıracaktır dediniz . sanki toplumda böyle bir dalga var şuan ne dersiniz . zamanı geldi mi
Anarşizm’i literatür olarak çok iyi bilmiyorum; ama sezdiğim kadarıyla, bu cümleler yeterince Anarşistçe değil mi?
“Bugünün bölünmesi, ne dinci-laik, ne sağcı-solcu, ne “batıcı”-“doğucu” bölünmesidir. Bugünün bölünmesi, baskıya ve temelde kapitalizme başkaldıran, özgürlük isteyen halklarla baskıcı otoriter rejimler ve diktatörlükler, devletler arasındaki bölünmedir.”
Burjuvazi adına, işçi sınıfı adına, Din adına, Etnik kimlik adına, Liaklik adına… iktidarı ele geçirmeye çalışan ve iktidar olanların “halleri” üzerine tarihte bilinen tek bir olumlu örnek var mı? Din’lerden sonra “İzm’ler” iktidar tapınıcılarının, dünya nimetlerini iç etmeye çalışanların maskeleri olmadı mı? Daha da acıklı olan bu iktidar kaldıraçları her iflas sonrası, bir kaç kuşak sonrası “nisyanla malul” insan belleğine güvenerek, yeniden, yeniden ve yeniymiş gibi ortaya çıkmadı mı? (Bakınız İslamiyet… 1400 yıl sonra bile, onlarca toplumda, onlarca model denenmesine rağmen hala umut kaynağı sanılabiliyor. Çok da “inançlı” başbakanımızın bu maske ile ne yaptığı tam da ortaya saçılmışken hem de! Stalinist Sosyalizm cehennemi bir cennet hikayesi gibi anlatılabiliyor; ev köpeği cenneti elbette!)
Binlerce yıldır insanlık için temelde sömürü ve zulüm özünde hiç değişmedi; yeni aç kurtlar, yeni “izm’lerin” maskesi arkasında kendi egosal ya da maddi hırslarını tatmin ettiler…
Hatta o küçücük derneklerde Kadın, Çevre, hayvan hakları, kuş severler adına iktidarcık arayanların halleri, “iktidar hırslarının” karikatürleri olarak bize çok şey anlatmaz mı?
N. Hikmet’in “akrep gibisin kardeşim” şiirindeki “son çığlığı”, hayal kırıklığını, “yanlışın” tek taraflı olmadığını, ” kabahatın çoğu senin, canım kardeşim” yazdığını anımsayalım. Bu “son değerlendirme”, bir anlamda “koyunlara, “gocuklu celebe”, yani her iktidara baş kaldırmasını da önermiyor mu?
Tipik bir “yaa Berlin Duvarı bile çöktü sağ-sol mu kaldı bırakın allasen” yazısı bu. Engin Ardıç daha akıcısını (Türkçesi Gün Zileli’den düzgün, kalemi daha kıvrak o kesin) Cengiz Çandar da içinde daha fazla somut enformasyon olanını her gün yazıyor zaten.
Öte yandan eski Aydınlıkçılardaki ‘baş çelişki’ bulma hastalığı Anarşist olduklarını iddia etseler bile kaybolmuyor demek. Zileli de yine bir ‘baş çelişki’ icat etmiş; Otoriter diktatörlüklerle – halklar arasındaki çelişki…
Neyse ki Gün Zileli’nin etkisi bu siteye girip ‘hoşça vakit’ geçirmek isteyen insanları eğlendirdiği kadar var. Bu sayede bu ipe sapa gelmez fikirler sol içinde yaygınlaşmıyor.
Henüz değil. Bence potansiyeli ikide bir sokağa sürmek potansiyeli zayıflatır. Biraz daha beklememiz gerekiyor. Belki seçim sonrası.
gün zileli’nin akıcı anlatımı kimde var ya, yapmayın?
Bu ipe sapa gelmez fikirler sol içinde de tartışılsa belki eşşek kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır durumundan da kurtulmak mümkün olur. Görüşlerini “anonim” diye yazmak yerine kim olduğunu söylesen, nerelerden geldiğini bilirdik yoldaş!
Baş çelişki ile dalga geçmişsin ama siyaset hedefler saptayarak yapılıyor. doğru ya da yanlış diye bakmalı. Bir de hayat, bizim eski alışkanlıklarla baktığımız kadar kategorik değil tabii. Yeni bir dil gerekiyor galiba.
dünyada, üstündeki geçici ölü toprağı serpilmişlik halinden nihayet çıkmaya başlamıış, muhtelif ayaklanma ve “ardışık devrimler” sürecine girmiş görünüyor. yazının başlığında da dendiği gibi, “hedef otoriter diktalar”…
ancak bu iş nasıl şekillenecek, yıkılanın yerine ne konacak?
devrimlere “don biçmek”, onları bir kalıba sokmak nafile bir iş; devrimler tarihi bunu yeterince kanıtlamış durumda…bunda şüphelik bir durum yok.
gene de, yukardaki soruyu sormazlık edemeyiz. tekneyi akıntıya da bıraksan, dümensiz veya en azından yelkensiz olmaz herhalde…ancak bu, illaki dediğim nokta” inadıyla yapıldığında yine otoritenin limanına demirlemeyi beraberinde getiriyor.
demek ki proğram değil, ama, kısa vadeli bir yön belirleme, bir kutup yıldızı gerekebiliyor.,
benim önerim, “katılımcı kent demokrasileri” ya da güncel ifade ile, “kantonlaşma”… rojava henüz yolun başında… hangi limana demirler, bilinmez. ama bence, denenmeye değer bir rotada ilerliyor. bu rota insanlığı, aradığı mülkiyetsiz-devletsiz dünyaya ulaşmada bir ara merhale olabilir mi, göreceğiz.
acaba uzun yıllar isviçrede yaşamış olan Gün Zileli bu kanton meselesinde ne düşünür?
bunu sorarken elbette aradaki farkı göz önünde tutuyorum. isviçre hem devlet hem de kapitalist bir ülke… rojava ise, devletin denetiminden sıyrılmış ve komünal bir toplumsal ekonomik inşa durumuyla karşı karşıya…hatta buna mecburmuş gibi sanki…bunlar da şüphe yok ki iyi değerlendirilirse, önemli avantajlar…
ama rojava kantonlarının iki noktaya dikkatlerini çekmek bence gerekiyor:
ilki,pratik bir mesele… kendi işleyiş düzeninde ne kadar komünalist, kooperatif vb. bir kolektivizasyon gerekliyse; dışsatımda “PİYASAnın ” realitelerine riayet de o kadar elzem.
ikincisi, teorik bir ifade…. her ne kadar, devletlerin egemenlik savaşında “diplomatik bir lisanla konuşup “demokratik ulus” kavramını kullanmak gerekliyse de…. bu yeni durumun doğru ifadesi, hemşehrilik, kentlilik kimliği olabilir. bu ifadeler, komünalist kentlilikten, (kantondan) beklenen ve kısaca “toplumu mülkiyetsiz-devletsiz ve ulussuzlaştırma” hedefine daha uygun olacak gibime geliyor.
zira “ulus” kapitalizmin icadı bir yapılanmadır ve asıl olarak teritoryal pazara dayanır. aslında küreselleşen kapitalizm bu süreci de ulus devletle olduğu gibi aşındırmakta….
ancak küresek kapitalizm de özü gereği bir mülkiyetçi sistem olduğu/olacağı için “ulussuz” olmaz. zira ulus, mülkiyetin varlığını ve onun koruyucusu olarak devleti tartışmasız kutsal kabul etmek ve bu “hukuka” dahil olmayı elde bir saymak, toplumsalı bu minval üzere inşa etmek demektir. (işin içine dil, soy, vb etmenler de dahil edilmesi, lafı uzatmak olacağından, girmeye gerek yok)
özet olarak diyeceğim ki, “küresel kapitalizm de küresel ulusu veri alarak sistemleşebilir ki bu da küresel kapitalist tek devlete gidişi beraberinde getirir.
oysa özgürlük, eşitlik, dayanışma gibi idealleri olanların, devletsizleşme-mülkiyetsizleşme kadar ulussuzlaşma da amacı olmalıdır. buradaki “ulussuzlaşma” kapitalizmin pazar ve mülkiyet birlikteliğini, devletle sağlanan birlik anlamında ekonomik temelli bir yapılanma olarak anlaşılmalı…yoksa tarihsel bir kimlik olarak “milliyetlerin” baskılanması” olarak görülmemeli…zaten asıl baskıcı mekanizma olarak devletten kurtulunduğu oranda böylesi bir baskılanmanın da olanağının kalmayacağı açıktır.
bence bu noktalara dikkat etmek kaydıyla, “kantonal kent demokrasileri”, otoriter diktatörlüklerden kurtulmanın aracı ve aşaması olarak işlev görebilir…
Bütün bunlar tartışılmalı. İbrahim Özkurt’un yazıları da önemli bu konuda.
yok solcular hata yapmaz demiyom, senin solculugun cengiz candar engin ardic kadar diyom… argumanin ayni:) icerigin oz un ayni, arkadas bu aydinlikcilik ne gelenekmis be ya oraya ya buraya illa bi yere dogru sapitmak genlerinde var…anarsitte olsalar düsünüs yöntemi ayni..demagojik….. aydinligin icinde kalanlar disina cikanlara bir bakin cap i görün bos sohret hepsi bi bu zileli biseyler yazar dedik o dahada beter cikti… ne icirdi size zamaninda perincek…
gün zileli nin akici üslubu kimde var diyen arkadasa , bakin bu kategorik olarak dogru bir tartisma konusu olur. ben aksini iddia ediyorum… tartisma konusu olarak onun solculugunu ele alirsak bu absürd dür hepsi bu…
Kahrolsun kendine solcu süsü vermis Maduro diktatörlügü Venezuella yi unutma!!!!!
Eskinin mantığını yeni içinde yeniden üretmek, basit bir etki meselesi değildir (bu konuda Derrida’nın yazıları iyi bir örnektir.). Yeniden üretim, sermayenin kültürüne ait yapısal bir özelliktir. Başka bir ifadeyle, Derrida veya Deleuze’ün etkisi, bu ikilinin yazılarını koşullayan şeyin etkisinden her daim daha azdır. Derrida’nın ortaya koyduğu ürünler, sadece dil, duygu ya da bedenle ilgili ezber bozan bir anlayışı içermesi değil, ayrıca sermayenin kendisini yeni yollardan meşrulaştırdığı dilbilimsel, duygusal ya da bedensel stratejiler üzerinden işleyen faaliyetler sebebiyle de etkilidir. Derrida, Deleuze ve diğer “post” teorisyenler, her daim yeni bir sözcük dağarcığı ile konuşmuşlardır: Yeni Eleştiri, Mit Eleştirisi, yapısalcılık, psikoanaliz, feminizm, ırkçılık karşıtlığı. Sermayenin toplumsal çelişkileri, dönemin hâkim teorisinin (örneğin Yeni Eleştiri teorisinin) yorumlama noktasında sahip olduğu hâkimiyeti komutasını aştığında yorgun düşmüş, teorinin yorumlama mantığı yeni ve zinde bir dilin içinde yeniden üretilmiştir. Yeniye dönük talep, sürekli yoğunlaşan sınıfsal uzlaşmazlıkların ve bunların örtbas edilmesiyle ilgili tekrar tekrar zuhur eden ihtiyacın etkisinden başka bir şey değildir.
Yakın geçmişi modası geçmiş diye kınamak ve yepyeni olanın, en son gerçekliğin kapıya gelip dayandığını ilân etmek, sermayenin kendisini meşrulaştırmak için kullandığı yorumlama mantığının bir parçasıdır. Bu, her bir yeni ve farklı teorinin sahip olduğu kavramsal ve analitik farklılıklara karşın, kültürün “ekonomi”nin boyunduruğundan kurtulmuş birer özerk alan olarak belirli bir kapsamlama ya da diğer bir unsura (duygu, estetik, metin, yazı, harf, gösteren, özne ve bedene) başvurarak yapılandırılmakta olduğu, yani kültürün, oyuna içrek bir dizi gösteren, paramparça edilmiş harfler, göçebe anlamlar, farklı kimlikler ve edimsel tekillikler alanında kurulduğu anlamına gelmektedir. Bu özgürlük alanı, kapitalizm için bir gerekliliktir: kültürde söz konusu alan bireylere iş hayatında kendilerini inkâr eden bir özgürlük bahşetmektedir. Sarsak anlamların ve kendi kendisini yersizleştiren kimliklerin özerk bir arenası olarak kültür, ücretli emek sisteminde sınıfsal ilişkilerin bireyselliğe dayattığı sınırlara yönelik kapitalizmin verdiği kinik bir cevaptan başka bir şey değildir: “İdeolojik açıdan, biz aynı çelişkiyi burjuvazinin bireye eşi benzeri görülmemiş bir önem vermesi gerçeğinde de görüyoruz, ancak aynı zamanda söz konusu bireysellik, meta üretiminin yol açtığı şeyleşme üzerinden, bireyin tabi olduğu ekonomik koşullarca imha edilmiştir.”
Teresa Ebert
Task of Cultural Critique
cevap verilmeye değmeyecek kadar basitsin. Biraz daha düzgün ve ciddi düşünmeye başlarsan bu konuları tartışırız.
hocam burada yıkılmış bir diktatörlükten sonra ortaya çıkan çok demokratik bir halk meclisi videosu var. keyifle izleyiniz :
http://rt.com/news/radical-opposition-intimidating-techniques-882/
1917 devrimi sırasında vidio yoktu. olsaydı benzer görüntüleri görmek mümkündü.
tabii canım 1917’de bolşevikler yapmışlar şimdi de faşistler yapsın ne zararı var ki! isterseniz bir de bu haberi okuyun. (stalincilerin sitesi yazmış diye kızmayın ama lütfen)
http://haber.sol.org.tr/dunyadan/neonaziler-ukraynada-komunist-avinda-haberi-88544
umarım bir gün bizim diktatörlük sizin istediğiniz şekilde yıkılmaz. tayyip en azından sadece bir kaçımızı sokak ortasında öldürüyor. sürek avına çıkmıyor. sizin halk devrimcisi faşistlerden daha iyi gibi duruyor!
Ayhan arkadaşım, “sizin halk devrimcisi faşistler” nitelemeni epey kırıcı buldum. Bu yöntemle ter tartışılır ne de gerçeğe ulaşılır. Bir kere daha düşünmeni öneririm.
Görüntüye baktım ve haberi okudum. Bir insana bu şekilde davranılmasına karşıyım ve elbette protesto ediyorum, aüynısını komünistler faşistlere yaptığında da karşıyım. 50 yıllık siyasi hayatımda solcuların da faşistlere karşı buna benzer muamelede bulunduklarına bizzat tanığım, ne yazık ki. Faşiste yapılınca iyi, komüniste yapılınca kötü çift standartlılığıdır bu. Kime yapılırsa yapılsın karşı çıkmasını bilmek gerekir. Gerçek devrimci tutum budur.
Gun anti komunisttir ve surekli olarak emperyalist politikalari sol anarsist bir acidan savunur. Gun Zileli solcu oldugunu iddia eder ama her zaman da emperyalist politikalari destekler. Banderaci fasistleri desteklemesi bunun son bir ornegi
Adam bugunun anarsistler acisindan hedefini otoriter diktatorlukler koyuyor ama bu politika emperyalistlerin dunyayi okuma teorisidir.
Emperyalistlere gore ( bu konuda cok kaynak gorebilirsiniz, sadece autoritarian regimes kelimelerini googlemaniz yeter ama ben sadece bir kaynak verecegim, ekonomist dergisinin demokrasi index”i)
http://en.wikipedia.org/wiki/Democracy_Index
Emperyalistlere gore dunyadaki devletler degisik kategorilere ayrilmis, emperyalistler kendilerini demokrat goruyor, hoslanmadiklari yonetimleri de autoritarian: mesela Endonezya Guney Afrika ya ad Brezilya ki hepsinde her yil onbinlerce isci sadece en tabii haklarini istedikleri icin barbarca katledilirken bunlar demokrasiler grubunda bulunuyor ama Cuba ya da Cin otoriteryan oluyor. Tabii bu ulkelerin demokrasiye gecmesi gerekiyor. Burada devreye Bandera tarzi fasistler ile Gun Zileli gibi mesrulastiricilar giriyor.
Tabii haritada demokrasiye gecen ulkeleri de goruyorsunuz mesela Libya ve Mali demokrasi tarafinda ki rejimler. Gun Zileli”nin yukaridaki analizini sol liberal bir suru cevrede bulabilirsiniz, bunlarin ortak ozelligi emperyalizmin her tur isgalini hemen desteklemeye kosmalaridir. Bunun tek bir nedeni var, yukaridaki siyasal analiz seni zaten emperyalist isgalleri fasist ayaklanmalari desteklemeye goturur.
Zileli yukaridaki analizine, Bandera gibi fasistleri desteklemesine karsi cikanlara karsi cok ucuz demogojilerle cevap veriyor. Mesela daha dune kadar arkadasi olan kimseleri Rusya yi desteklemekle sucluyor. Aslinda bu Bush”un benden degilsen dusmanimsin politikasinin yansimasidir. Fasist bir yaklasimdir, cunki herhangi bir meselede iki yaklasim olmaz cok degisik yaklasimlar olur, o yuzden tum dusunsel zenginligi iki karsit gruba indirgemek, ya bandera ci fasistlerden olacaksin degilsen o zaman Rusya”cisin, AKP yi destekleyeceksin yoksa sen zaten kesin darbecisin yaklasimi icinde olmak fasist bir yaklasimdir. Dusunce ozgurlugunu yok etmeye yoneliktir.
Yoksa Gun Zilelei de biliyor ki bu forumlarda onun Bandera ci fasistleri desteklemesine karsi cikanlar arasinda Rusya”yi destekleyen hatta Yanukovuc rejimini destekleyen tek bir kisi yok ama sonucta eger beni desteklemiyorsaniz dusmanimsiniz politikasi.
Yukarida ki yaziyi temel alirsaniz her turlu emperyalist isgali destekleyebilirsiniz. Yukaridaki yazi her turden fasist hareketin desteklenmesi icin size zemin sunar. O yuzden Gun Zileli ve sidekickleri Banderaci fasistlerin fasistliklerini bile hosgormekteler. Tamam adamlar irkci nazi ve homofobik ama otoriteryan bir diktatorluge karsi cikiyorlar kardesim! Otoriteryan gitsin nazi gelsin onemli degil!
Gun Zileli”nin otoriteryen rejim teorileri emperyalizmin dusmani oldugu ulkelere mudahele edip oralari ortacaga dondurme politikalarini mesrulastirmak icin gelistirilmis teorilerdir.
Zileli”nin mesela Libya daki fasist ceteleri, Ya da Fettullah Gulen gibi amerikanci fasistleri ya da Banderaci fasistleri desteklemesinin ardinda yatan bu emperyalist politikalardir.
Diyelim ki dediklerin doğru olsun. Ama bazı boşluklar var. örneğin AKP otoriter diktatörlüğünün, Güney Afrika ve Brezilya rejimlerinin, batı kapitalist ülkelerindeki ve ABD’deki burjuva rejimlerinin vb. yıkılmasını savunmamı, öte yandan batının yıkmak istediği Suriye rejimine karşı muhalefetin yanında yer almamamı nasıl izah edeceksin. Sana gelince. Sırtını dayadığın diktatörlüklerin (Rusya, Çin, Kozey Kore, İran vb) yıkılmasını net bir şekilde savunabilir misin?
Anonim sen kimsin kim ne oldugunu söylede ona göre seni elestirelim e denk gelen seyi yazan arkadas, evet bunu yazmis resmen. ben soldaki hali, sol aydindaki aydin ahlakinin , pespayelesmenin geldigi yeri gördükten beri kendimi GENELEV DE PIYANIST OLARAK tanimliyorum. buyur ona göre elestir..
yorumlari yanitlayan Gün zileli mi ?bayagi gramer hatalari var .cengiz Candar engin ardic yapmaz ama böyle hatalar …:)“sizin gonderdigin vidioyu seyretim“ gibi bu ne be ! kim yaziyo orda:)?
Ben yazıyorum ama böyle bir cümle kullanmamışım. Gerçi aceleyle yazarken bazı harf hataları oluyor.
Yerel yönetim , özerkcilik igi aksamis ama düzeltilir bir merkeziyetciligin , ki sorun ve ilerleme bu mecrada olacaktir, merkeziligin merkezdekilerin yönetimi olmaktan cikarabilecek en karmasik katilimi saglayacak organlarin uzerine dusunmek, bunun yerine yerel yönetim yada özerkcilik, iddia edilenin aksine, grubun etnik grubun yerel grubun bir yöresel aidiyetin , kendi cikarlarini ön plana aldigi, bunun orgutlenmesine tekabul etmesi ile, yerel grupsal olarak iceridekiler ve otekilestirdikleri ayriminin tam, kendisine rastlayan bir bireycilik olarak ozgurlukculugun sosyalizmin ve her turden komunizmin inkaridir…. bugun ku anlamai icinde ise, emeryalizmin dunyayi re feodalize etmesinin utopik ama ciddiye alinmasi gereken paradigmasina uygunluk tasiyan onermedir. ortalama sosyalizme bulasik emekciler bunlari gorurde, kelli felli omrunu kutuphanede tuketmis aydinlar sol anarsist aydinlar, bireycilik grupculugun acik savunusunun orgutlenme bicimlerinin insanlarin diger insanlar icinde cikarci ve bireyci olmadigi bir toplumsal duzen paradigmasinin bizzat kendisi olan komunizm ve sosyalizm adina bunu nasil savunabilirler. merkezi yönetim yozlasiyor diye , onu merkezdekilerin yönetimi olmaktan cikaracak enstrumanlar olarak yerel yerinden yonetim veya özerkcilik ne olabilirki? bu salt ari utopik kapitalizm ve esitsizciligin , bencilligin paradigmasi olabilir ancak, sol aydinin ahlaki olarak elestriye ihtiyaci var teori lux onlara…hadi anarsistleri ve anti komunistleri anladikta, kruscev tito elestrisi yapipü hemde yerinden yönetim savunan komunistlere ne demeli. hocasm o zaman tito ve kruscevi neden elestiriyosunuzki???? ne veriyolar size icmek icin annamadimki???? burjuva bireyciliginin , bencilliginin en yetkin örgütlenme bicimleri yerinden yönetimcilik özerkciliktir. utanmadan bunu reel sosyalizmide asan yeni komunist utopya adina sunmak ? merkezi yönetimi merkezin yönetimi olarak anlayip kabaca elestirmek yerine karar alma süreclerine en genis katilimi, informasyonu toplumsal olcekte sagliyacak seyler üzerinde dusunmek, özerkciligin yerinden yönetimin bununla ne alakasi var, fabrika iscisiyim beni once fabrikamin durumu sonra yasadiigm bolgenin durumu ilgilendirir sonra toplum… komunizm böyle gelecek hemi????
Gün Zileli nin anarsizmden koptugu söylenemez ama komunist anarsizmden felsefi duzeyde koptugu acik. hala bu kulvarda yaziyor ama.son tahlilde dusunceleri burjuva bencilligi ve bireyciligine yürüyor oysa.komünallige degil…sinifin grubun bireyin son haddine kadar toplumdan ozgurlesmesine varan bir anarsizm baska türlü aciklanamaz. bizimkilerin yerel yonetimi bizim grup ben …
yönetimsizlik ancak herkesin toplumsal yönetime tam esit olarak katilimin saglandigi kosullarda olusabilir, hmen simdi yönetimsizlik adina bir özerkcilik, yada öz yönetimler toplami komunizm haricinde hersey olabilir ve olsa olsa kapitalizmin idealize edilmesi olabilir….öz yönetimlerin merkezi likten kurtarilmis toplami?????? komunizm???? bana ne vanda usuyen cocuktan ben insaat firmamin (ki bir isci olarak ortagiyimda) durumuna kendi bolgemin imarina bakarim… ahada bu yeni komunist paradigmadir… karikaturuize ediyrsun dmeyin son tahlilde buraya yurumeyen bir ozerkcilik yoktur…
Gün hocam, ben bu muameleyi faşistlere yapalım demedim. Böyle bir şey savunmuyorum. Ama siz bu adamları savunuyorsunuz, bu noktaya dikkatinizi çekerim.
“sizin halk devrimcisi faşistler” tabirini kullanmama yol açan durum sizden çok beni üzüyor. orada devrimcilere işkence eden faşistler var ve siz onları halk devrimcisi gibi değerlendiriyorsunuz.
ben sizin yazılarınızı, tezlerinizi zaten büyük oranda fikir açıcı bulmasam sizi takip etmem. iddiam şudur : ukrayna’yı değerlendirirken hata yapıyorsunuz. bu ülkeyi biliyorum, olanlar kötü sonuçlara yol açtı, daha da kötü olacak. ukraynalı komünistlerin aptallıkları bu durumu haklı çıkarmaz.
öte yandan ben sırtımı herhangi bir diktatörlüğe dayamış değilim hocam, onları savunduğumu nereden çıkardınız? tabii ki özgürlükten yanayım ve tabii ki basit bir devrimciyim sadece. keşke arkamda çin kadar kuvvetli bir güç olaydı, o zaman hemen bir tv kanalı kurar gün zileli’yi de ankormen yapardım 🙂
sermayenin küresel ölçekteki birikim sürecini kaale almadan, “emperyalizm” tahlil, tanım ve eleştirisi yapılabilir mi?
Bir kere emperyalizmin otoriter rejimler politikasini kabul ettin mi tum fasist grup ve ulkeleri desteklersin! Senin icin Fetulha ta ukraynali fasistler de desteklenecek politik ozneler olurlar. Ama sadece o da degil kim ki senin fasistleri desteklemene karsi cikar, bu sefer ona aynen emperyalistlerin yontemleri ile saldirirsin.
Ukraynada ki fasistlere karsi cikan bir arkadasa ( ustelik hani benim gibi hic sevmedigi biri olsa neyse adam kendisi gibi anarsist birisi) verdigi cevaba bakin! “Sırtını dayadığın diktatörlüklerin (Rusya, Çin, Kozey Kore, İran vb) yıkılmasını net bir şekilde savunabilir misin?”
Gun Zileli”ye gore eger Ukrayna daki fasistleri desteklemiyorsan, Kesin Rusya”yi destekliyorsun, hatta Iran”i destekliyorsun. Biraz daha yazsa hatta kesin AKP yi destekliyorsunuz ya da darbecisiniz de diyecek.
Ayhan arkadaşım. Öncelikle ifadem kastımı aşmış. Seni kastetmemiştim, sırtınızı dayadığınız derken. Ama Türkiye solu ne yazık ki, bugün ukrayna ve Venezüela sorununda toslamıştır ve ulusalcılarla aynı refleksleri göstermektedir, Benim faşistleri desteklediğim ise dezenformasyon ustası Ahmet’in bir uydurmasıdır. Ben faşistleri değil, oradaki halk hareketini destekledim. Faşistler egemen duruma geçecek olursa onlara karşı da mücadele ederim. Yapılan eziyet, benim incelediğim kadarıyla, bir komüniste karşı değil, Birkut denen caniler şebekesindeki keskin nişancılardan birinedir. Kaldı ki onlara eziyet yapılmasına da karşıyım. Şöyle söyleyeyim: Ben eğer komünistlere karşı yapılmışsa ya da keskin nişancı polis de olsa, yapılan her türlü eziyeti protesto ediyorum burada açıkça. Peki, acaba ukrayna’daki isyanı toptan faşist ilan edenler, acaba neden Yanukoviç’in keskin nişancı polislerinin öldürdüğü insanlarla ilgili tek bir protestoda bulunmazlar. Bunun üzerinde hiç düşündün mü? Polisler bile halkın önünde diz çöküp özür dilemişken üstelik.
Gun battikca batiyorsun, hala Banderaci fasistleri desteklemeyenlere neden polisin yaptiklarina karsi cikmiyorsun diyerek terorize etmeye calisiyorsun, bu fasist bir yaklasimdir, kurt meselesinde demokratik bir cozumu savunanlara, devletin yaptigi katliamlara “siz neden askerlerin oldurulmesini kinamiyorsunuz diyen” fasistlerden hic bir farki yok dediklerinin.
Venezuela”da isciler greve gitmis durumda, ozellestirmelere karsi cikiyor, sense bunlari degil ama tam karsilarinda ozellestirmelerin sonuna kadar goturulmesini isteyen, halkin tum iktisadi haklarinin tekrar ellerinden geri alinmasini isteyen fasistleri destekliyorsun.
Sen burada AKP ye karsi MHP ye bile oy verilmesini savunuyorsun ama petrol sirketlerinin otomobil sirketlerine karsi mucadele eden isciler fasit bir yonetime karsi cok daha hayirhah olan Madura hukumetini desteklemelerine karsi cikiyorsun.
Ukrayna”da Yanukovic”i destekleyen herhangi solcu ya da anarsist gormedim. Ama akli basinda her tur stalinist ya da Trockist gelenekten ve anarsist demokrat kimseler Ukrayna”daki fasistlerin bir saay darbesi ile iktidari ele gecirmesini desteklemez. Birak buradaki solculari Ukrayna halki bile desteklemez.
Bandera”nin halk arasindaki destegi bazi iller haricinde o kadar dusuktur ki adamin heykeli en guclu oldugu Lvov da bile iki kere saldiriya ugramisti. Kapitalizm geleli 20 sene oldu, bastaki iktidarlarin bazilari acikca Bandera ci fasistlere sempati duyan fasistlerdi, buna ragmen Bandera ulkede sevilmeyen bir kisilik. Sen bu adami savunmak icin ozel bir yazi kaleme aldin. Sen ve senin alteregon bu adamin fasistliklerinin mazur gorulmesi gerektigini rus zulmunun bunlara sebeb oldugunu iddia ettiniz.
Gun senin otoriteryan rejimler poltikasi emperyalizmin dis mudahelelerini mesrulastirmak icin uretilmis bir teoridir. Mesela Clinton rejimi bunu “insani mudahele” diye adlandiriyordu. Emperyalizmin insaniligini anlamak istiyorsan Afganistan”a Bosna”ya Libya”ya bak. Eger emperyalizm Venezuela”yi bir Libya”ya cevirmek isterse elbette demokrat herkes Venezuela rejimini savunur. Demokratlar ispanya ic savasini fasist Franco ya karsi bu yuzden savundular.
Zileli sirf AKP ye yikalim mantigi ile CHP yi, ama sadece CHP yi degil ama MHP den Fettulahcilara kadar tum fasistleri destekliyor, ama eger Venezuela”nin Libya ya da Irak gibi milyonlarcasinin oldurulerek ortacaga donmesine karsi cikarsan otoriteryan rejimleri desteklemis oluyorsun.
yerel yönetim, ademi merkeziyet ya da özerkliği “beğenmeyenlere soru;
sizin düşünceniz acaba anarşist “yönetimsizlik” (ilkesi)olabilir mi? böyle ise ne ala! ama onun da nasıl gerçekleşmesi gerektiğini izah etmek size düşmüyor mu?
Ukrayna’da, Stalin döneminde olduğu gibi, cezai sorumluluk on iki yaşına kadar indirilirse bana haber ver Ahmet. Tabii sen şimdi bunu da inkâr eder ya da bir kulp bulursun. Yoksa bu yasayı Stalin, küçük çocukları kötülüklerden korumak için mükemmel eğitim kampları olan gulaglarda korumak için mi çıkartmıştı (sana yardım ediyorum) 🙂
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/tunc-sipahi/akil-tutulmasi-88569
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/siyasetin-abcsi-88564
Adamin birisi doktora gitmis, doktor muayeneden sonra valla demis sigarayi gunde yarim paket icmen gerek. Neyse bir ay sonra hastayi yine muayene etmis, bakmis durumu daha kotuye gidiyor, “hani ben sana gun deen fazla yarim paket icmeni soylemistim” deyince hasta yanitlamis, “doktor bey ben daha once hic sigara icmiyordum ki!”
Ukrayna”da cezai soumluk yasi 10 dur onikiye indirmek mumkun degil. Sana soyluyorum bilmedigin konulari yazma, oku!
Cezai sorumluk yasi ABD de 7 dir, Ingiltere de 10dur.
Ustelik Stalin doneminde cezai sorumluluk yasinin 12 e indigi de dogru degil. Simdi sana sorsam ne zaman indirildi, hangi yasa ile desem cevap veremezsin. Cunki bilmeden konusuyorsun.
http://zimmer.csufresno.edu/~haralds/LECTURENOTES/crim109/lec11juvyjust.htm
https://www.gov.uk/age-of-criminal-responsibility
kızma birader:) Ben adi suçlarla ilgili cezai sorumluluk yaşından söz etmedim. Siyasi suçlarla ilgili cezai sorumluluktan söz ettim. Şimdi sen dön bir daha oku kardeş.
“Bu sırada, yasal değişiklikler gelecekteki olayların habercisi oldu. 7 Nisan’da, on iki yaş ve üstündeki çocukların yetişkinlerle aynı cezalara tabi tutan bir yasa yayınlandı – bu yasa, daha sonra, çocukları da tehdit altında olduğu şantajıyla tutuklanan muhaliflerden itiraf alınmak üzere kullanıldı.
Temmuz 1935’de, ilk kez, aile üyelerinin, akrabalarının suçlarından haberdar olmasalar bile, sorumlu tutulacaklarına ilişkin tamamlayıcı bir yasa çıkarıldı. Gerçekte, bu yasa yalnızca yurt dışına kaçanlara uygulanmak üzere çıkarılmıştı, fakat daha sonraki gelişmeler içinde net bir şekilde ortaya çıkmıştır ki, madde başlığında belirtilen, “Anavatana İhanet Eden bir Hainin Aile Üyeleri” olan karıları, çocukları ve diğer akrabalarına beş ilâ sekiz yıl kamp cezası ya da hatta bazı durumlarda ölüm cezası uygulanmıştır.”
(Robert Conquest, Stalin and the Kirov Murder) Aynı konudan Orlando Figes (Karanlıkta Fısıldaşanlar)ve daha birçok kaynakta söz edilmektedir.
Gun,
Soylediginin sacma oldugunu gosterince hemen kivirtmaya basliyorsun. Aslinda bu konu daha once de gundeme gelmisti o zaman da idam yasinin 12 ye indirildigini iddia etmistin, sanirim seni biraz duzelttim simdi ise Ukrayna da siyasi suc yasinin 12 den yuksek oldugunu iddia ediyorsun, bu iddiana gerekce olarak ta SSCB de bazi yasalarin varligini iddia ediyorsun, sen kendin iddialarindan bir sey anladin mi?
Simdi Ukrayna da politik suclar icin ayri bir minimum yas oldugunu nerden cikariyorsun? Mesela simdi senin kankalarin Kiev”de bir cocuk yasasin sosyalizm diye bagirsa 12 yasindan buyuk olunca dokunmuyorlar mi?
Ustelik yukarda SSCB ye iliskin iddialarda yanlis, sen SSCB tarihi konsunda Conquest ve Orlando Figes”ten baska kimse okumadin mi? Bu forumlarin en anti-stalinist yazarlarindan birisi Mustafa Yilmaz”dir o bile Figes”i guvenilmez buluyor.
7 Nisan 1935 Cocuk suclari ile ilgili yasanin yukarida aktardiklarin ile bir ilgisi yoktur. Bu yasa cocuklarin alacaklari cezalarla ilgili bir degisiklik yapmaz. Sadece yargilandiklari mahkemeyi degistirir. Ayriyeten cocuklari suca iten buyuklerin bes yila kadar hapis cezasina carptirilmasi gundeme gelmistir, yoksa SSCB de hic bir zaman buyuklerin suclarindan dolayi cocuklarin cezalandirilmasi soz konusu olmamistir.
Sovyetler Birliginde 1939 yilinda 18 yas alti tutuklu sayisi 19000 civarindadir. Bu rakami Arch Getty den aldim. En guclu ve zengin emperyalist ulke olan ABD de su an icerde olan 18 yas alti tutuklu sayisi 126 bin civarinda ve buna yetiskin olarak yargilananlar dahil degil. http://en.wikipedia.org/wiki/Youth_incarceration_in_the_United_States Bunladan bazilari mesela 13 yasindaki Christin Fernandez gibi hic af olmadan muebbet hapisle yargilaniyor. Stalin doneminde mahkumlarin nasil yerlerde kaldiklarini ne kosullarda yasadiklarini senin cevirdigin Ginzburg anlatiyordu. Buber neumann da anlatiyordu onu da sen cevirmistin, Bir de ABD deki 12 yasindaki cocuklarin kaldiklari yerlere bak. Pencere bile yok. http://www.wired.com/rawfile/2012/04/photog-hopes-to-effect-policy-with-survey-of-juvenile-lock-ups/ Ve bu cocuklarin buyuk bir kisminin irzina geciliyor buyukler tarafindan. http://www.nybooks.com/blogs/nyrblog/2010/jan/07/the-crisis-of-juvenile-prison-rape-a-new-report/
ABD sadece bir oenek. Diger kapitalist ulkelerde farkli degil. Daha buraya ABD ya da diger emperyalistler tarafindan somurge valileri ile yonetilen Irak Bosna Afganistan gibi ulkeleri koymadim.
Simdi SSCB de cocuk mahkumlarin durumu ile ilgili 1939 da gelip SSCB de ararstirma yapmis bir criminolog”un bilimsel makalesini okuyabilirsin.
http://scholarlycommons.law.northwestern.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=2854&context=jcl
Bu arada Bandera”ci fasistleri destekledigini unutturdugunu sanma!
Sen IQ’unu bir ölçtürsene. Ben bugünkü Ukrayna ile ilgili bir şey söylemedim. Ukrayna’da da SB’de olanlar olursa bana haber ver dedim. SSCB’de siyasi suç yaşının 12’ye indirilmesinin nedeni, hem siyasi tutuklulara çocuklarının da tutuklanabileceğini göstererek itiraf için jantaj yapabilmek hem de siyasi tutukluların akrabalarından geriye, küçük çocukların dışında kimseyi bırakmamak hedefidir. 12 yaş ve üstü çocuklar toplama kamplarına yollanmış, daha küçükler ise özel yetimhanelere gönderilerek orada akrabalarının bu çocukları bulamaması için kimlikleri değiştirilmiştir. Bu kadarı, Hitler rejimi de dâhil tarihte hiçbir rejimde uygulanmamıştır. Senin gibi bu rejimin papaz kalıntıları hâlâ hayır dualarını okumaya devam etsinler bakalım. Dünya halkları, nasıl Hitler rejimi hakkında kararını verdiyse, Stalin rejimi hakkında da kararını vermiştir. Bir avuç yalancı ve fotosokçu Stalinist (örneğin TKP’liler, halkın dövdüğü -dövme kime yapılırsa yapılsın onaylamam, o ayrı – bir keskin nişancının Ukraynalı komünist olduğu yalanını twitterde dolaştırmaktadır) istediği kadar çırpınsın.
Ahmed senin linkinde senin gibi bos konusuyo.
ERROR: This is an invalid URL. Please reenter the URL, or if you clicked a link in an email message to get here, make sure the link was not split across two lines.
Dogrusunu gonderde seni biraz tokatlayalim.ingilizcemiz yok ama bilenlerimiz var.
http://fraksiyon.org/modern-devrimci-dusuncenin-olusumunda-jakobenlerin-yeri/
Linkteki yazı ve içerdiği fikirler hakkında ne dersiniz ?
Sikisinca kivirtmaya basliyorsun, Once Ukrayna da cocuk ceza yasinin 12 den yukari oldugunu iddia ettin. Sonra ben 10 oldugunu gosterince bu sefer siyasi suclar icin bunun daha yuksek oldugunu iddia ettin. Daha sonra sacmalayarak SSCB de Nisan 1935 sayili Cocuk suclulara iliskin yasa ile eger aile buyukleri yani anne baba eger tutuklanmissa cocuklarinda bu yasa geregi tutuklanmalarinin onunun acildigini, bu yasa geregince bir suru cocugun tutuklandigini soyleyen alintilar yaptin. Ben bu alintilarinda palavra oldugunu durumun tam tersi oldugunu gosterince bu sefer de TKP nin fotografinda ki adamin aslinda komunist ama katliamci bir polis oldugunu iddia ediyorsun tartisma ile ne alakasi varsa.
EE napalim yani, bilmiyorum TKPnin desenformasyon yapip yapmadigini, mantiginiz biraz benzerdir, senin gibi ayni mantikla sen Banderacilari destekliyorsun onlarda Yanukovic”i. Ama bunun senin SSCB deki cocuk mahkumlara iliskin soyledigin yalanlarla ne alakasi var? Yukaridaki iddialarin TKP liler desenformasyon yapsa da yalan, yapmasa da!
Ustelik sen Venezuela daki fasist muhalefeti hatta bizzat Bandera yi savunuyorsun. Sana onlarin cezaevi sistemlerinden fotograflar gosterdim, ama bu fotograflari hic iplemise benzemiyorsun. Yani emperyalistler 12 yasindaki cocuklari omur boyu cezaevine koyup bir de irzina gecince normal mi oluyor?
Bana bunlari desteklemedigini soyleme, senin destekledigin Libya daki fasistler Banderacilar Venezuela daki muhalefet hepsi neoliberal poltikalari savunuyorlar ve iktidara gelince bu politikalari uyguluyacaklar. Iste neoliberalizmin kalesi ABD ve onlarin cezaevi.
Yukarida Gun yazisi benim yazimdir, Hata icin ozur dilerim
TKP ve SOL dan farklı haberler beklemek olası değil ama söyleyeceğim tek şey kinin ve kavganın büyüdüğü yerde at iziit izine karışır.
Komünistlerin devrim ile birlikte Ukrayna’ya yaşattıklarını kaç tane Komünist okudu.
Okuyanlarda yazılı tarihi okudu yazılmayanları halka sorun sonrada konuşun.
soru yorum ekte ki arkadas, anlasilirmi bilmiyorum ama tum aktuel olanlardan siyirip soyle koyuyorum ben meseleyi, merkezi demokrasi ??? merkezi planlama elestrileri kemalizm i elestriyoruz adi altinda lenin marxkomunizm elestrileridir, aslinda onlarida birak komunizm elestrisidir, aslinda onuda birak toplum birey elestrisidir, bu kismi ile ilgiliyim o kadar sey soyleyebilirimki, tek sunu soyleyeyim, toplumun orgutlenmesi paradigmasi olarak yerel yerinden yonetimi, tum toplumun katildigi merkezi planlamaya karsi yeni bisey gibi oneren adam sunu der: her koyun kendi asilsin demek en komunist ozdeyistir, gerisi ay quuuuu lariniza kalmis….
küfürsüz yazın.
insanlari siniflara ayiran ekonomik mulkiyet iliskilerinede hic dokunmuyo bu hdp nin özerkciligi himmm ilginc, reausseau bile teorik olarak ozerkci lerden daha tartisilasi yada soylemi desem
kömür karsiligi oy vermek zorunda olan insanlara sizi bizim özerkciligimiz kurtaracak demek, muhtarlik secimlerinde yada her hangi bir secimde insanlarin ozgur olacagini sanmaktir, bu elestriyi reausso/robespierre herbert ciler bile yapar ve burjuva ideologudur, zileli onun gerisindedir….
politik gundemi emperyalist basindan takip eden argumanlarini besleyen olgulari emperyalist basindan derleyen (ki argumanlari curutulunce aa sen diktatoru savunuyousna dusen) gun zileli senin gundemine yemen suudi kralligi ne zaman gelecek, gundemini pentagonun belirledigi ucuz anarsist seniiiii….( avam kufurleri o anlar)
kufur benim ilhamimdir, ben zaten kufursuz yaziyorum,:) tespitler yapiyorum o kufur dediklerinize denk dusuyo, kufru hakedenlere hakettiklerini yazzzsam neyzen teyfik utanirdi…dettirin entel zübükler….
ben her yere yetişemem. Oraları da sen yaz, burada yayınlayayım. Hiçbir iktidarı kollamam, yaptığın ucuz hakaretlerden de etkilenmem. Sinirlerim sağlamdır kardeş.
aci cekerek coplukte olen couklardan bahesdilenbir ulkede , bana …
çok komplekslisin be. Bence o kadar benmerkezci olmana gerek yok. Entelektüel düşmanlığı da saçma bir şey ve kompleksin ürünü. Böyleleri çok geldi geçti. Sakin ol biraz.
küfürsüz yazın. silerken emeğinize acıyoruz.
küfürsüz yazmaya gayret edin. Biraz irade.
Belden aşağı fıkranızı koyamıyoruz.
küfür nedeniyle yayınlayamıyoruz. BU arkadaş küfürsüz yazmayı beceremiyor.
biraz akillllll…..
finans kapital diyorki sizi gerekirse ion larinaza olerim oyle birlestirirm , sizde diyosunuzki bu iyi bisey….hepsi bu, sizle oynuyolar, dolayisyla benle…dolayisiyla kufr hakkim var…..
konya da kirk gunluk bebek soguktan olurken birileri evrak yoketme makinasina verilecek parayi dzsznzrken turkiye aydini ozerkcilik konusurken, devrimci siddetin tartisma konusu haline getirilmesine izin vermemmm,,, diyen adam devrimcidir,,,(bu kufursuz)
buraya kadar zilelinin anarsizmi bu, marx lenin stalin e saldiranlarin eklektik toplami, olur oda olur , bu kafayla bi sonraki kusaga stalin heykelleri diktirirsiniz, olur oda olur…(baak kufr etmedim)
unutmadn ukrayna meselesinde ulusalci sizcu gazetesiyle ayni yerdesin, ,,,, yapma seni asla soven perincek gecmisinden dolayi sosyal soven olmakla milliyetcilige dusmekle suclamam, dusunme analiz etme, o arada bisey var onu atlayip yapistirmada yöntemde aynisin, kutlu olsun ukrayna devrimi, bu tarkakn oldude senimi atadilar…:)bu dönüs niy
ne güzel, 20 yıl oldu, hala en ufak bir konuda anlaşamayan solcular birbirlerini faşistlikle suçluyor, sen faşistsin, hayır sen faşistsin, solculuk ne bilmiyorsun vs vs…. konu bu kadar anlamsız olunca tabii olay kim tarihi daha iyi biliyor sidik yarışına dönüyor. bu memlete akp fazla bile, böyle solcularla daha beterini hakkediyoruz.
zeka göndermelerin için sağolasın ve bil mukabele anonim kardeş. hiç zeka “ay quuu” kaygısı gütmedim; zeki olmak iddası da taşımıyorum. bunu fikren her an ortalığa seriyor herkes kendince…dolayısıyla nafile bir kaygı…
işin özüne gelince:
dediğin gibi”kemalizm” sol” vb aktüel konuları bir yana bırakalım.
1-sscb vb. “sosyalist deneylerden” sonra bile ekonominin “hele de küresel ölçekte” merkezi planlanabileceğini iddia edenler, bunun bir formunu, modelini ortaya koymak zorunda değil midirler?
2- ekonominin merkezi planlamasını yapacak olan “merkez ya da birim ya da güç” her ne ise, bir bilgi tekeli, giderek bilgi iktidarı (ki bütün iktidarların özünü oluşturur) oluşturmaksızın var olabilir mi?
3- bu merkezin halk tarafından denetimi, aynen piyasa modeli gibi bir etki yaratmaz mı?
Gün hocam afedersiniz ama sizin desteklediğiniz bu arkadaşların arkasından naziler, faşistler falan çıkmaya devam ediyor! Çok ilgili değildim ama Venezüaladaki öğrenci liderinin bu videosu ilgimi çekti. Çocuk bildiğin sömürgecilik taraftarı ve Nazi bağlantısı var.
http://rubenluengas.com/index.php/english-posts/item/349-venezuelan-opposition-students-leader-lorent-saleh-linked-with-colombian-nazi-party
Bence sizin yukarıdaki tezinizi biraz revize etmeniz gerekiyor.
Neonaziler bile halk direnişinin safında yer alıyorsa, bu, kırmızı gömlekler giyip iktidara yalakalık yürüyüşleri yapan solcular için daha da utanç vericidir.
Ayhan Sen Zileli”ye hic bir sey kabul ettiremezsin, adam daha George Orwell”in gercek bakanligina model olmus informasyon bakanligina calistigini hazmedebilmis degil.
Zileli Chavez”i desteklemez, hani kendisi daha devrimci de Chavez daha reformist diye gordugunden degil, sorun daha degisik, halk hareketleri adamda alerji yapiyor ama fasist hareketler onu genclestiriyor, bir enerji veriyor adama. O yuzden siz ne derseniz deyin o fasistleri destekleyecek bir bahane bulur. Eh burjuva basinin da isi bu zaten.
Bu aydinlik cevresi degisik bir olgu: Adamlar elli yildir neyi savunurlarsa savunsunlar, sosyalizmi stalinizmi, liberalizmi, anarsizmi sosyal demokrasiyi sag liberalizmi olmayan yok bunlarda ama hepsinde tek sasmaz sey, emperyalizm karsiti hareketlerden nefret ederler, ama emperyalizmi destekleyen hareketleri ise nedense sosyalist bulurlar.
Tabii, bu arada Ahmet’in Venezüela ve Ukrayna konusunda Aydınlık’la aynı şeyleri savunduğunu da kaydedelim. Ömürsün vallahi Ahmet 🙂
İşte Aydınlık’tan Mehmet Ali Güller’in yazısı
ABD’nin Ukrayna yangınına Rus itfaiyesi
Ukrayna’da neler olduğunu anlamak için önce geriye gitmeliyiz ve eski ABD Başkanı Bush’un şu sözünü anımsamalıyız: “Son 18 ay içerisinde Gül, Turuncu, Mor, Lale ve Sedir devrimlerine tanıklık ettik ve…
Yazıyı okumak için tıklayın >>
Devamını tıklayamıyorum ne yazık ki ama zaten ilk iki satırdan Güller’le Ahmet’in aynı yaveleri okudukları açık.
Gün Zileli yanıtınız maalesef sadece polemik üretmeye yönelik. Solcuların mevcut iktidarı desteklemesi sizin faşistler tarafından domine edilen bir hareketi desteklemeniz için mazeret olamaz. Kaldı ki o solcular kendi içlerinde tutarlılar, bir devrim perspektifleri var ona uygun konumlanıyorlar. Bunun için sizin yaklaşımınızı talihsiz buluyorum. Ve yukarıdaki tezinizi revize etmeniz gerektiğini, en azından faşitlerin bu işleri yönlendirme potansiyelinin ne denli korkunç bir tehlike olduğunu vurgulamanızı, bu vurguyu özellikle güçlendirmenizi talep ediyorum.
Diktatörlükler yıkılmalıdır, ama ne pahasına? Nazilerin ve ırkçılığın tüm dünyada yeniden hortlaması gündemdeyken bu denli kestirmeci bir yaklaşım geliştiremezsiniz. Faşizm bir fantazi değil güncel bir tehlikedir. Ve aslında dolaylı olarak iktidardadır. Lütfen duygusal bakmaktan vazgeçin.
‘iki satırlık’ canı olan yorumcu da olsa iktidar gönüllüsü, iktidar gönüllüsüdür. böylece, onunla ‘halk’ için hatır gönül işi olmaz. anlamaz. ‘şimdi ya o iktidar olursa, şimdi ya bu iktidar olursa?’ diye bakar, şaşırdığı dünyadan bir vesileyle korkar…
halkların mücadelesinde, “iktidarsızlık arzusu”nu yazın lütfen.
arzuhâlimdir,
faşistlerin hortladığı falan yok. Öcü yaratıp insanları korkutmaya çalışmayın.
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/turkiye-degmez-mi-89158