Boş Oy Vereceğiz…
35 canımızı 21 yıl önce bugün kaybettik Sıvas’ta, Madımak Oteli’nde. O zaman da iktidarda bir muhafazakâr-sağ parti vardı. O zaman da, gözü dinsel dogmalarla ve Alevi düşmanlığı ile dönmüş ve kuşkusuz bugün AKP’nin tabanında yer alan bir güruh, gaz bidonlarıyla insan yakmaya gidiyordu. Ve o zaman da devletin kolluk kuvvetleri bu güruha açıktan açığa göz yumuyordu.
Ve 21 yıl sonra tam da bugün, Türk-İslam Cumhuriyeti, halkın karşısına iki muhafazakâr-sağ başkan adayı çıkarıyor, bizlerle alay eder gibi: “Kırk satırı seçmezseniz, kırk katırı seçin. Her iki halde de bu İslamcı cehennemde yanacaksınız.” 2 Temmuz katliamını protesto için Londra’da yapılan yürüyüşte şu pankartı taşımıştık: “Cehennemin iki zebanisi. Devlet ve Şeriat”
C. Başkanlığı seçimlerinde nasıl bir tutum takınmamız gerekiyor? Eğer Türk-İslam Cumhuriyeti’ne mahkûm olduğumuzu düşünüyorsak iki muhafazakâr-sağ adaydan birine oy vermek kaçınılmaz. İki aday arasında fark görenler aldanıyor. Biri diğerinin aynasıdır. Birbirine bakan aynalar gibi sonsuza kadar, iç içe çoğalırlar.
Bu ikisinin dışında kalan bir aday daha var. HDP adayı Selahattin Demirtaş. Selahattin Demirtaş, bu hareket içindeki, örneğin Sırrı Sakık, Pervin Buldan gibi adaylarla kıyaslandığında, elbette sola daha sempatik gelecektir ama ne yazık ki, toplumsal muhalefetin (4K diye ifade ettiğimiz, kentlerin – Gezi -, Kürtlerin, Kızılbaşların, Kadınların) ortak adayı olarak görülemez. HDP, böyle bir aday gösterme ferasetini gösteremedi ve sadece kendi adayını ileri sürmekle yetindi. Bu durumda toplumsal muhalefetin topluca Selahattin Demirtaş etrafında birleşmesi ve oy vermesi beklenemez. Elbette bazı arkadaşlar, oylarını Demirtaş’a vermeyi tercih edeceklerdir. Buna itiraz edecek değiliz. Bana kalırsa, Selahattin Demirtaş’a oy vermekle, birazdan önereceğim boş oy arasında önemli bir fark yoktur. İki İslamcı adaya verilmeyen her oy, toplamda, toplumsal muhalefetin oy oranını verecektir.
Bununla birlikte ben, sandıktan çıkacak boş oy oranının toplumsal muhalefetin esas, bilinçli kesiminin göstergesi olacağını düşünüyorum. %1 mi olur, %5 mi olur, ne olursa olsun, bu oran, bilinçsiz ve aldatılmış kalabalıkların karşısında büyük bir niteliksel ağırlığa sahip olacaktır. Bunu bilerek oy kullanmalıyız. İşin gerçeği, 1 boş oy, 100 muhafazakâr oya bedeldir. Her boş oy, Türkiye’nin devrimci geleneğini temsil eden bir işaret fişeği olacaktır. Bunun için sandık başına gitmemektense boş oy vermek daha bilinçli bir tutumun göstergesidir.
CHP içindeki ulusalcı kanadı oluşturan milletvekillerinden çok azı ayrı bir aday ortaya çıkarma cesaretini gösterdi. Deniz Baykal, bütün afur tafuruna rağmen, eski tip komünist partilerini anıştıran bir şekilde, “partinin birliği”, “partiye zarar vermeme” tutumunun sonucunda böyle bir girişimi önleyen baş faktör oldu. Ulusalcı olsun olmasın, Kılıçdaroğlu’nun İslamcı adayına karşı olan milletvekillerinin çoğu, siyasi ikballerini düşünerek geri adım attı. Koltuk kaygısı kaygıların en alçakçasıdır. Medya, akademi, politika alanında fazlasıyla tanık olduğumuz bir tutumdur bu. Ne yazık ki, bir kez daha tanık olmak zorunda kaldık. Oysa böyle bir adayın çıkması, her ne kadar oy vermeyecek olsak da, Kılıçdaroğlu’na köpeksiz köyde gezmediğini gösterecekti. Bunu bile yapamadılar.
Bu seçim, Alevi toplulukları açısından da önemli bir sınav olacaktır. Bu cumhuriyet, Alevileri hiçbir dönemde vatandaşı olarak savunmadı. Bu cumhuriyet başından beri Sünni cumhuriyetidir. Onları her zaman baskı altında tuttu. CHP, laiklik programıyla Alevilerin teveccühünü kazandı ama hiçbir zaman gerçek anlamda Alevileri savunmadı. Yönetimi, geleneksel olarak hep Sünni kökenli kent elitlerinin elinde oldu. Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması hiçbir şeyi değiştirmez. Sonuç olarak Kılıçdaroğlu da, sınıfsal olarak Sünni kent elitlerinin temsilcisidir bugün. Aleviler, Kılıçdaroğlu’nun adayına topluca oy vermeyerek Kılıçdaroğlu’na ve bugünkü, hızla sağa kayan CHP yönetimine esaslı bir ders verebilirler. CHP milletvekillerinin gösteremediği cesareti Aleviler göstermelidir. Ehven-i şer diye bir şey yoktur. Şeriata da, şer’e, ehven-i şere de oy verilmez.
Yerel seçimlerde savunduğumuz “bas geç” tutumuna karşı çıkan birçok arkadaş, şimdi, “hani bas geçti, ne oldu?” diye soruyor. Farklı durumları kavrayamamanın sonucudur bu. Yerel seçimde adayların niteliğinin, dolayısıyla hangi partiden olduğunun hiçbir önemi yoktu. Önemli olan, AKP’nin oylarının yüzde kırkın altına düşmesi ve sahip olduğu belediyelerin sayısında (özellikle İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri) önemli bir azalma sağlamaktı. Eğer başarılabilseydi bu, AKP’nin Gezi isyanında ve 17 Aralık’ta yediği darbelerin oy oranına da yansıdığı anlamına gelecekti. Eğer başarılabilseydi, bugün CHP bir İslamcı aday yerine, toplumsal muhalefete daha yakın bir adayı göstermek zorunda kalacaktı. Ya da İslamcı bir aday gösterdiğinde bunun ağır bedelini ödeyeceğini bilecek, o zaman CHP içindeki, Alevilere ve toplumsal muhalefete daha yakın milletvekilleri itirazlarını daha gür bir sesle ortaya koyabileceklerdi. “Bas geç” tutumunun ne yazık ki, yeterince başarılı olamaması, bugünkü “Kılıçdaroğlu’nun adayına bas geç” teslimiyetinin dayanağı olmuştur. Kısacası, iki tutum birbirinin tam zıddıdır. Yerel seçimde partilerin üzerine basıp geçemeyenler, bugün partilerin, kendi üzerlerine basıp geçmesine izin vermek zorunda kalmaktadırlar.
Sonuç: İki muhafazakâr-sağcı adaya kesinlikle oy vermiyoruz. Boş oy veriyoruz (ister damgayı hiç vurmayarak, isterse her tarafa vurup oyumuzu iptal ettirerek). İlla bir adaya vermek istiyorum diyenler, bari Selahattin Demirtaş’a versinler.
Sivas’daki, Roboski’deki, Gezi’deki canlarımız için, cehennemin zebanileri, İslama da, Devlete de “dur” diyebiliriz.
Gün Zileli
2 Temmuz 2014
Neden Demirtaş’ın toplumsal muhalefetin ortak adayı olamayacağını düşündüğünüzü açıklamamışsınız.
Açıkladığımı sanıyordum ama biraz daha açayım: Çünkü S. Demirtaş, toplumsal muhalefetin sadece Kürt kesiminin adayıdır. Toplumsal muhalefetin bütününü temsil etmez. Örneğin Kent (Gezi) hareketinden ve Alevilerden çok azı S. Demirtaş’a oy verir. HDP öyle bir aday göstermeliydi ki, hem Kürtler, hem Aleviyer, hem Kent hareketi hem de kadınlar onda kendi temsilcilerini görsünler ve oy versinler. Ne yazık ki HDP bu fırsatı kaçırmıştır. Bunu başarabilseydi, göstereceği aday bence % 15 oranında oy alabilecekti. oysa şimdi bunun sadece yarısını alabilecek.
Senin bu yorumlarina oluyorum.orada o insanlar derin devlet eliyle oldurulduler.sen kalkmis bunu ayrintiymis gibi sunuyon.kurte oy vermeyelimde kime oy veriyosak verelim her defasinda kurtlerin adaylarini arkasinda kitleyi gormeden batiriyon beyaz turk.ulusalcilar aday cikarsaydi tatava derdin igrencsin.iptal et kendini senin gibiler kurtlere ne verdiki ne istiyo.yeter neyin kafasini yasiyon sen.sellatinni tartismak sanami kaldi inan bilgisayar basindaki emeklerin takdir edilmeli.sahada olsan gercekcide olurdun.iki yazi yazinca ulke degisecek ha.kurtleri selatin temsil etmiyoda basgeciler sen chp mi temsil ediyonuz ne olursun git sor kurtlere chp nedir diye hala ogrenememisin yasli kurt
Şöyle bakalım. Bugüne kadar kendisini CHP de ihşfade eden, etmeyip CHP’ye oy veren Alevi demokrat solcu bireylerin Demirtaş’a oy vermeleri ile neler değişebilir?
Hdp yüzde 7 oyunu 20 ye dayayabşlir. Bu aynı zamanda HDPye de işte bu kesimi de görerek hareket edebilme kabiliyetine dönük hareket mesajı vareceği gibi CHPye de sen kime dayanıyorsun kandile gel işte sana gideceğim yolu işaret ediyoruz mesajını da içinde barındırmaz mı? Niye enerji bu ihtimale kanalizasyon edilmesin?
Bunun önünde ancak ciddi bir Kürt antipatisi yatmıyorsa neden bu olmasın.
gün bey mustafa sarıgül toplumsal muhalefetin ortak adayıydı da biz mi kavrayamadık, daha geçen yerel seçimde istanbulda chp ye oy verelim mi diyordunuz yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum?
olabilse iyi olur ama bence Aleviler kitle olarak buna yanaşmaz. Alevileri Demirtaş alternatifiyle baş başa bırakırsak, sonunda gidih ekmeleddin’e verirler.
bu yazıda bunu izah ettim. O seçimde adayların bir önemi yoktu. Dolayısıyla sarıgül ya da bir başkası değildi önemli olan. Orada önemli olan AKP’nin oylarının ve belediyelerinin azaltılmasıydı. Adayların niteliğinin üzerinde bile durmadık. Bu seçimde ise tam tersine adayların niteliği son derece belirleyici.
hdp’nin siyasetini yeterince iyi anladığınızı düşünmüyorum. kemalist sosyalizmde her geçen gün yeni bir eşik aşan ödp, tkp gibi partilere gösterdiğiniz teveccühün onda birini kürtlere göstermiyorsunuz. bugün anarşist dünya görüşüne, doğrudan demokrasi anlayışına ve özgürlükçü sosyalizme en yakın duran parti hdp’dir. maalesef kürt özgürlük hareketinden çok uzaktasınız. saint imier’deki anarşi zirvesine koşa koşa giden gün zileli’nin kendi coğrafyasındaki toplumsal devrim arayışından haberi yok. bugün türkiye’de hdp dışındaki bütün sosyalist özneler ulus-devletçi anlayışı güçlendiriyorlar. hdp’nin kıymeti, devletsiz olmasında, devletçilikten, devlet gibi görmekten uzak durmasında. bunu da en iyi anarşistlerin anlaması gerekir ama siz anlamıyorsunuz. yazık.
eğer dediğiniz gibiyse mutlu olurum. Ama HDP’nin içinde AKP ile epeyce flört edenler de az değil, biliyorsunuz. Ben Kürt plebyen hareketinden yanayım.
Acaba tam boykot daha mı iyi olur… Hiç gitmemek! Ve ilk turda RTE’nin görece daha düşük oyla seçilmesini sağlamak…
**
Yaz tatili ve İki adayı da “sevmeyen” bir kitle zaten sandığa gitmeyecek… Bir anlamda “doğal” bir boykot yaşanacak!
Belki ilk turda seçilmesi daha iyi! Daha düşük bir oy oranı ile seçilmiş olacak RTE…
RTE seçimden bu yana “çam devirmedi”. Ilımlı… O bilinen nobranlığını gizliyor… Sonuçta son 3 ayda oy kaybı olmamıştır… % 43 sağlam denilebilir!
*
Biliniyor, Cumhurbaşkanı “Genel oyla yapılacak olan seçimde geçerli oyların salt çoğunluğuna bakılacak.” Yani boş ve geçersiz oylar hesaba katılmayacak…
Örneğin… ilk turun sonunda şöyle bir dağılım olsa….
Boş veya geçersiz oy………….% 5
boykot, seçime katılmayan % 15
RTE % 43
Eİ %32
SD % 5
İlk iki grup hesaplamaya girmez!
Bu sonuçlara göre seçim sonucu RTE % 53-54 eder… Bu kötünün iyisi sayılabilir mi
Çünkü 2. turda oy oranı % 65’i geçerse Diktatör, tüm ülkeyi “mülkü”, bizi de “tebası” saymakta kendine daha çok hak mı verir?
***
O zaman bu üçünü de içine sindiremeyen sandığa gitmesin mi?…….
Tümüyle Boykot daha doğru mu?
Bugün Gezi hareketine ve Alevi hareketine Ekmeleddin’in bu kadar rahatlıkla dayatılmasında, yerel seçimlerde “tatava yapma basgeç” diyenlerin de payı vardır. Kılıçdaroğlu ekibi Ekmel gibi birini bir-iki yıl önce bu tabana kolay kolay dayatamazdı. Yerel seçimlerde bu tabanı “kötünün iyisine” razı olmaya alıştıranlar, bu aşamayı geçebildikleri için şimdi “kötünün kopyasına” da razı edebilmektedirler; meşhur “kaynayan kurbağa” deneyinde olduğu gibi, CHP tabanın ilerici reflekslerini bu süreç içerisinde yavaş yavaş çürüttüler. Yıllardır Kılıçdaroğlu ve şürekasını, ilerici kamuoyuna “CHP’nin sol kanadı” olarak yutturmaya çalışanlar ve yerel seçimlerde “tatava yapma basgeç” diyenler, rol aldıkları çürüme-çürütme sürecinin özeleştirisini yapmalıdırlar. Gün Zileli de buna dahildir, bundan kaçmamalıdır!
Böyle bir etkisi olduğunu kabul edebilirim. Üzerinde daha derinlemesine düşüneceğim.
rojawada devrim yapılıyor haberiniz var mı? bütün etnik ve dini unsurlar doğrudan demokrasi yoluyla kantonlarda kendilerini ifade ediyorlar, o korktuğunuz şeriatçılar da en çok onlardan korkuyorlar ve bu yüzden IŞİD köpeklerini üstlerine salıyorlar…
ama yurdumun sosyalistlerinin,anarşistlerinin gözüne girmek için devrimi mutlaka güney amerikada yapmalısınız sevgili kürtler, fakat dikkat edin orada bile yapsanız sakın kürt olduğunuzu belli etmeyin,kaşınızın üstünüzde gözünüz var diye sizi orada bile akp ile flört halinde görebilirler. çünkü siz olağan şüphelisiniz. çünkü yurdumun sosyalistlerinin ve hatta anarşistlerinin bilinçlerinin ta derinininde saklı kemalizm sizi nereye gitseniz bulacaktır.
Bağımsız, “kendi hayat-siyaset-toplum” felsefesine ait gücü olmayanlar (yani biz) diğer güçler arasında kendine “patikalar” bulmak zorundadır ki, “tatava yapma bas geç” de o günlerin bı “patika” açmaya ait tavrıdır.
Son seçim sonuçları bu “tatava yapma bas geç” tavrının “kabul görmediği” ve CHP nin (ve TYBG diyenlerin başarısız olduğu biçiminde mi yorumlanacak, yoksa CHP önderliğinde “nasıl olsa tatava yapmazlar, basıp geçecekler” önyargısını uyandırdığı biçiminde mi yorumlanıyor…
TYBG “siyaseti” başarılı olsaydı bunlar konuşulmayacaktı… % 40 ın bir kaç puan altına inseydi… Örneğin % 49 olsaydı RTE nin dünkü konuşması nasıl olurdu?
Bu mevzu neden uzatılır anlayamıyorum… Hangi duyguları besleyecek bu mevzuyu uzatmak; aklı beslemediğine inanıyorum.. (Sonra zaten bu TYBG yalnızca RTE karşıtına oy ver söylemiydi; neden ısrarla CHP’ye oy ver haline getirilmek isteniyor… )
Hep böyle olur; “başarısızlık” kendi kendini yiyen kurtları üretir; ortada bir başarısızlık varsa bu aslında ortak akla sahip olamayan sosyalistler, ilericiler, laikler, aleviler, Kürtler ve demokratlara aittir…
“Patika açma” çabaları yerine “eli böğründe oturmak” daha az eleştiri alabilir…
RTE bu ülkenin başını belaya sokacak bir adamdır; bu güne dek sokamadıysa bu yine de toplumsal muhalefetin başarısıdır… Öyle ya da böyle…. Bundan sonra da aynı süreç devam etmek zorunda…
İktidarda olsa da ülkeyi mahvedecek maceracı politikalar için yeterince gücü olmamalı! Temel amaç bu; gerisi ayrıntı… TYBG de bu amaca uygundu….
Örneğin şimdi de hem de ilk turda % 51-52 ile seçilsin… Bu da temel amaca hizmet eder…
Kürt politikası/milliyetçiliği ve entelijansiyası cumhurbaşkanı eylemini kendi jargonuna uygun konumda değerlendirmesi şaşırtıcı değildir. Ve ayrıca, çözüm üretmekten uzak, amaçları doğrultusunda epistemolojik dinciliği desteklemesine ne demeli?
*
Türkiye solu üstüne düşen görevi yeterince algılayamazken, ulusal Kürt hareketi, ürettiği toplumsal gerçekliğin kuramsal çözümleyiciğine soyunarak, salt kendi optiğinin perspektifiyle sınırlı kalmıştır. Oysa, bu sınırlılığı Zilelinin de söylediği gibi, Cumhurbaşkanlığı adaylığında kendi lehine çevirerek toplumun bütün kesimlerinden uzlaşma ve sempati oluşturabilirdi. Hatta daha da ileriye taşınarak, Alevi veya Türk bir uluslararası bilimadamı/sanatçı aday bile olabilir ve Gezi ruhunun olguları ile sempati kaçınılmaz olurdu.
**
Benzer yanlış politik stratejiler yıllardır kurgulanırken, kuramdan olguya giden yollar izlemekten çok, kılgıdan kurama giden bir eksende geliştirdiği ile yetinmek, kürt gerçeğine sekte vuran karşı devrimci bir parti ile ittifak yapması yadsınamaz.
**
Nesnel gerçeklere özgü uygun politik çizgi ve sloganlar üzerine yürüyen Kürt özgürlükçü hareketi, içerdiği bağlamdan çıkıp, hızla siyasallaşan bir yarı feodal yapı arasında çok önemli iki fark vardır. Bunlardan biri epistemoloji, diğeri skolastik paradigma’dır… felsefi ve siyasi “özgürlük” … bağnaz “tutuculuk”…
**
Açılım hikâyesine kanmış Kürt, Türk ve toplumun diğer kesimlerinin bir an önce aklını başına devşirip, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 1.oylamasında boykot, 2. oylamasında havayı koklayarak en kötünün iyisine oy vermelerini öneririm.
Kürt milliyetçileri kendi özel çıkarları çerçevesinde, kitle tabanına dönük bir aday çıkartıyor. Ben bu adayın alternatif oluşunu, toplumsal muhalefeti temsil etmesini pek anlayamadım. Neyin muhalefeti? Hangi muhalefet? Bırakalım bunlara ‘kürt özgürlük hareketi’ne ‘özgürlükçü sosyalizm projesi’ne eklemlenmiş aklı evveller, yörüngesini kaybetmişler inansın. Boş oy candır… Demirtaş’tan çok daha hayırlıdır. Vicdan solcuları kürt milliyetçiliği Tayyip’in arkasına dizildiğinde de eminim mazur görecek bir yan bulurlar.
gene sıçtın zileli??toplumsal muhalefetin bilinçlisi sen cahili bizmi olduk??sen anarşistten çok milli duygularıyla yüzleşememiş zihni örümcek bağlayıp karakollaşmış Ortodoks solcuya daha çok benziyorsun????daha öncedede tartışmıştıkHDK-HDP de hatırı sayılır miktarda özgürlükçü anarşistin olduğunu sende kabül etmiştin ne oldiiii sana anarşistim deyip anarşistlerden insanları uzaklaştırmak için kıçını yırtamaktan başka bir işlevi olmayan biri aslında gizliden gizleye ne işlev görür????yeteri kadar toplumsal muhalefeti temsil etmezmiş Demirtaş?onun yerine Baykallarda vites atmayı 20 vekil imza verse kgp şefi beyaz türk Kemalist faşist kadın aday olsa idi şu satırlarda ona destek çağrısı bas geç yapardın seni gidi gizli Kemalist beyaz türk bunadın ulan bari sus kaç kez ikaz ettim sen HDK-HDP de bahsedemezsin bilmediğin işlere burnunu sokma işine bak????
🙂 Özgürlükçünün hakaret ayrıcalığı vardır. Admin 🙂
Ilk turda Selahattin, ikinci tur olursa boykot.
Selahattin’e oy vermekle bos oy arasinda fark var. Ilk turda Selahattin’e ne kadar oy cikarsa, Tayyip’in ilk turda secilmesi o kadar zora girer. Bu da yari-baskanlik icin hazirlanmis arkadasin ve kapi kullarinin moralini az da olsa kirar. Aksi halde ise ilk turda secilir ve olaylar gelisir. Ulusalcilar bile ilk turda Selahattin demeye basladi. Bence Gun Zileli bir kez daha durumu degerlendirmeli.
Ve tabi ikinci tur olursa dibine kadar boykot. Ne kadar az oy cikarsa o kadar burunlarindan gelir.
Ama yanlis anlasilmasin, normal zamanlarda, toplumsal hareketin toplumu sivilastiramadigi kosullarda politik manevralarla dunya degismez. Politik manevralar moral yukseltmek, orgutlulugu pekistirmek, toplumsal hareket yukseldigi zaman da, yani normal zamanlar gectiginde gucu yogunlastirmak icindir.
Dolayisiyla nasil “tatava yapma” kampanyasinin iddia edilen potansiyel kazanimi (bana gore ulusalcilarin solcular uzerine baski kurmasini saglayacagi ve karsit olarak kazanimi pek de onemli bir sey olmayacagi icin hatali manevraydi, gercekten de boyle oldu ama etkisizligimiz sayesinde yirttik) onemsizse ayni sekilde bu tartisma da ancak bu kadar ilgiyi hak ediyor.
Sonuc olarak Gun Zileli secim sistemini tekrar dusunerek durumu yeniden degerlendirmeli. Onun toplumsal etkisi Gezi’den beri cok yuksek seyrediyor. Tekrar dusunmeli. Durumu tekrar ele almali.
Ha “Ulusalcilar bile Selahattin demeye basladi” derken isyerlerinden elde ettigimiz beyaz ve mavi yakali tercihlerinden bahsediyorum. Isyerlerinde Selahattin propagandasi kesinlikle tutacak. Kurtlerle Turkleri yanyana getirmek icin iyi bir manevra olacak bu.
Yazıda da belirtildiği gibi, maalesef HDP beklenen feraseti gösteremedi…Gültan KIŞANAK ( ya da alevi ve kadın olan başkaları da olabilirdi) isminin dönemsel açıdan daha iyi bir aday olacağı uyarılarını dikkate almadı. bu kararın ne kadar uygunsuz olduğu seçimde daha iyi anlaşılacaktır…
Yazının geneline ilişkin olarak “karşı” bir şey söyleyecek değilim…ŞU İKİ NOKTA DIŞINDA;
1- O. Gürsel’in boykot önerisi haklı ve yerinde bir yöntem gibi görünüyor…üzerinde düşünülüp tartışılmalı bence de…
2-Sivasda, Roboskide, Gezideki cehennem zebanilerine onların “devletçil müslümanlığına” dur demeye amenna…da…
İSLAMA TOPYEKUN REDDİYE…İŞTE BU ÖZGÜRLÜĞE UYGUN BİR TAVIR OLABİLİR Mİ? muaviye-yezid islamı ile, ebuzerin inancı bir terazide tartılmalı mı? zalimle mazlumu eşitlemek değil mi bu?
” Taş yürekli dünyanın ruhu” dediği Dini eleştirirken Marx’ın şu uyarısını dikkatlerden kaçırmamalıyız, derim:
“Din insanın hayal’i gerçekleşmesidir, çünkü insanın esas gerçeği yoktur.
o halde dine karşı mücadele etmek,dolaylı olarak, dinin manevi kokusu olarak dünyaya karşı mücadele etmektir.
“KOŞULDAN DOLAYI YANILSAMADAN VAZGEÇME İSTEĞİ, YANILSAMALAR GEREKTİREN BİR KOŞULDAN VAZGEÇME İSTEĞİDİR”
R.Tayyip Erdogan’in secilecegi cok net!
Recep Tayyip Erdogan Emekcilerin Cumhur Bașkani Olamaz!
Normal Burjuva kapitalsit duzeninde adi yolsuzluklara ve hirsizliga cikmiș birinin Devletin Reisi ve Baș komutani olma șanși yoktur.Boyle biri ancak anti-demokratik ve dikta rejimlerinde C.Bașkani olmasi mumkundur.
Buyuk șehir yasasi,son cikarilan toprak-arazi-yasasi ve Bașkanlik sistemi ile 2023 yilina kadar sistem tamamlanacak yeni Turkiyenin temelleri ve kuruluș tamalanmiș olacaktir.Bu islam birligi-islam devleti isteyen yeni egemen siniflarin programidir.
Bu duzenin ”sandik demokrasisi” oyunlarini aciga cikarmak ve bu sahte ”Parlementer demokrasi” tuzagindan kurtulmak gerek.Rejimin kendini yeniden restore etmesini secimlere katilarak meșrulaștirma bizim gorevimiz degildir.
Demokratik toplumun garantisi inanclarindan, mezhebinden, kavminden, renginden, dilinden, dininden, cinsinden her turlu ezilenlerin demokrasi ve birligini yaratmaktir.Emekcilerin yeni Turkiye Programini ve gercek alternatifini ortaya koyma yaratma zamandir.
17 milyon fazla oy pusulasi basilmiș…gerisini siz anlayin!
Siyasi Boykot ve sine-i millete donun! Agustus seciminde siyasetimizin aktif bir boykot ve diger partileri sineyi millete donmesi icin propoganda yapmak șeklinde ozetliyebiliriz.
Erdogana endeksli siyaset yapmaktan kurtulmak gerek.Bu gunlere nasil geldik..2002 secimlerini istesen boyle dizayn edemezsin 2001 ekonomik ve siyasi krizin faturasi cok agir oldu.AKP ve CHP nin dișinda parlemontodan digerlerin toplam % 46.33. temsil edilmedi.Baraji așamadilar.Bu cok onemli bir kirilmayi ne sebep oldu uluslararasi faktorler ne kadar rol aldi,adeta yeni bir șey cikardilar hatta teșbihte hata olmaz șapkadan tavșan cikardilar !
Boyle bașlayan bir surec ve hizla yeni rejimim restorasyonu tamamlanmak uzere.Gecmiște tarikatlar ve etkiledigi insanlar oylarini merkez sagin ceșitli partilerine veriyordu.Son 12 yillik surecte bazi tarikatlar dișinda oylarin buyuk cogunlugu toplu olarak AKP’ye akmaktadir.Muhafazakar islamin ekseninde her gecen gun dahada guclenen ve giderek kutuplașan ve kemikleșen bir oy kitle tabani olușmaktadir.
Bu sandik sarmalinda,yolsuzluklarin,hirsizliklari kapatmak icin rejimin adaletini kitleyen,yargiyi esir alan,kendi hukunu ortadan kaldiran bir donemde artik bu sandik oyununa dur deme zamani gelmiș ve gecmektedir.Goz gore gore bu oyunun figurani olmak bana dogru gelmiyor.
Secimlere katilmak ne kadar onemliyse yeri ve zamani geldiginde secimlere katilmadan,siyasi boykot mucadelesi vermek,hatta gercekleștirebiliyorsak parlemontonun icinden sine-i millete donen milletvekillerinin cikmasini saglayarak restorasyonun son hamlesine bir takoz koyabilir.
Futbol maci karșinda rakip varsa oynarsin.Rakip sahayi terk ettigi zaman o mac orda biter.Kurullar hukmen galibiyet sonuclari vermeye kalkar.Bu duzenin icinde yer alan diger takimlarda birde ligden cekilme karari aldiklarinda ligler kilitlenir.Boyle radikal tavirlar kararli ve tutarli yașama gecirilirse sonuclar alinir ve gercek demokratikleșmeninde kanallari acilir.
Bașbakan Erdogan devlet reisi olmakta israrli o zaman, Parlemontada hangi partiden olursa olsun durust milletvekillerinin,sine-i Millete donerek sandigi boykot etmesi gerekir.Gecmiște Hatay Milletvekili Murat sokmenoglu,Ozalin Cumhurbașkanligina itiraz ederek sine-i millete donmuștu.
Zaten 2015 secimlerine fazla bir zamanda kalmadi.Toplumsal meșruiyeti olan boyle geniș bir cephenin sokakta,gunluk yașamda etkisi muthiș olur.toplumsal dinamiklerde bozuk duzenin bir dișlisi olmaktan kurtularak gercek rollerini oynama șanslarini bulurlar.
hem oy vermemeyi bunun bizim seçimimiz olmadığını söylüyor hem de bu bizim olmayan seçimde kendimizi kanıtlamamızı, sayımızı belli etmemizi söylüyorsunuz. bu garip değil mi? hiç oy vermeyin deseydiniz daha mantıklıydı. diğer bir konu ise muhafazakarların geçmişte, madımak olayında da başımızda olduğunu ve buna rağmen 2 cb adayının da bu temelden geldiğini belirtmiş tepki göstermişsiniz. fakat hatırlayalım dün yerel seçimde muhafazakarlardan çok daha kötü olan mhp faşizminin adaylarının oyları nerede akp’ye yakınsa oy verilerek desteklenmesini savunuyordunuz?
benim düşüncem bu seçimde ihsanoğlu’nun hayranlıkla değil ama stratejik olarak desteklenmesidir kesinlikle. kendisinin de buna müsait bir adam olduğunu düşünüyorum. bu bizim için bir dönüm noktası. muhalefeti birleştirme, stratejik oy yerel seçimlerde değil asıl şimdi gerekli. çünkü erdoğan ve partisi %40 civarı oyu temsil etmesine rağmen bu seçimi kazanırsa kesinlikle o meşhur “herkesin, halkın” adayı olduğunu haykıracak, kendi hastalıklı demokrasi anlayışında meşruiyetini kanıtladığını ilan edecek ve diğer adım olarak başkanlığa geçecektir. o zaman ise yapabilecek bir şeyimiz olmayacak. sokaklarda yaptığımız her eylem yeni bir başkan getirmekten başka sonuç vermeyecektir. ayrıca karşımızda erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı boyunca kışkırttığı, meşruluğunu sürekli anlattığı azgın kitleler de olacaktır.
demirtaş konusuna gelirsek. kendisinin seçilemeyeceği gün gibi ortada iken nerden çıktı bu adaylık? demirtaş ve hdp kendini türkiye siyasetine sunmak için çok yanlış bir zamanı seçiyor. chp’ye karşı ulusalcılık, eski statüko nefretiyle akp ile aynı saftalar. son günlerde akp sayesinde elde ettikleri kazanımlar ise ortada. hal böyle iken demirtaşın adaylığı benim görüşüme göre şımarıklıktan ibaret. bakın bizler de oy çıkarabiliyoruz, bizler de varız tiyatrosu. kendisi de biliyor kazanamayacağını. erdoğan’ın gidişatından o kadar da şikayetçi olmadıklarının kanıtıdır demirtaş adaylığı. erdoğandan neden o kadar da şikayetçi değiller çünkü kendileri solun partisi değil kürt hareketinin partisidir. eğer solun, işçilerin partisi olsaydılar bu seçimde aday çıkarmaz hal ve gidişatın kötülüğünü, rejim krizini sezerlerdi. fakat bu onların umrunda değil. onlar doğudaki petrolün peşindeler. türkiye’de ne olmuş onları çok da alakadar etmiyor. bu durum da türkiyeyi yansıtmadıklarının, o meşhur birleştirici laflarının hiç bir zaman geçerli olamayacağının kanıtı.
http://www.youtube.com/watch?v=bjB4qn0tQQE biz berkinler bir daha olmasin diyenlerden degiliz, halkin coskun kalkismasindan bahseden berkinleri cogaltmalidir. evet biz bu kadar insanliktan nasibini almamis insanlariz, gerisi taksimde lgbt (çıkarıldı. admin) festivaline gidebilir, sonra demeyin ama, bunlarda ne diye, biz turkiyenin baolsevik cizgisiyiz, anlicaaaniz bi, gun ama.
Y. Cemal’e
Bir kaç gün önce ben de böyle düşünüyordum…
Sonra acaba dedim…
Acaba???
6 no’lu yorumu yazdım…
Bu konuda ne düşünürsün?
Acaba? ….
Somut durumun somut analizi…. Bu laf çok edilir; aslında kolay iş değil!
Gerçekliğin “fotoğrafını” çekmek yetmez; “diyalektik fotoğraf” çekilir mi? “Video” bile yalnızca görünendir; aysbergin videosu, gerçek “kütleyi” anlatır mı? “Su altı” kamerası da gerekir; tarih bilgisi ki, üç boyutlu ve diyalektik olmalı…
Anlaşıldı; RTE bu verili koşullarda kolayca gönderilemeyecek! O zaman iktidarının gücünü sınırlamanın yol ve yöntemlerini konuşmalıyız…
1. seçenek… sandığa gitmemek
2. seçenek… S.D’a “ödünç” veya bilinçli oy vererek ilk tur sonucunu beklemek….
Burada “sezgiler” giriyor devreye… Sonucu kanıtlayamazsın, “alt yapınla” hissederek karar verirsin….
Sezgilerim 6 no’lu yorumda yazılı…
**
zaman zaman beni şaşırtsan da senden bir şeyler öğreniyorum… İnsan bazen kendine bile şaşırıyorsa….
nihohahahaha böyle bir duzen ici hesaplara kafayi takmis anarsist, ille bizi sisteme götürecek, sistemin sandigina git ama bos oyver diyyo,(sandiga gitme stalinist örgutlerin tavri ya) ustelik stalinden de bahsetmemeis, nihohahahahahha, futbol tadinda okuyorum seni artik zileli orami burami kasiyarak…sandiga gidüle, ama bos verüleeeee. nihohahahhahaa
İlk turda RTE % 51-52 alabilir!
% 50 ye yakınlaşması “boykot oylarına bağlı… O zaman kesin Boykot! RTE% 50.001 ile Cumbaba olsun!
*
2. turda RTE lehine sonuç % 55-60 bandında olur..En az % 57 !
Nereden biliyorsun kardeşim dense… Hangi araştırma şirketiyle çalışıyorsun? Hiiiç derim!
Bana öyle geliyor!
***
“Temel amaç… RTE İktidarda olsa da ülkeyi mahvedecek maceracı politikalar için yeterince güçlü olmamalı!”
Psikolojik olarak güçlü olmayacak bir oy oranı!
Bu amaca da bu “sezgiler” doğru ise İLK TURDA BOYKOT, sandığa gitmemek daha doğru mu olur?
***
“Müneccimlik” yapmak gerekiyor bazen! Hayat hep böyle değil mi?
Haklı olan değil, Geleceği gören kazanır! (Haklı olan elbette kazanacak da… bu oldukça uzun; on yıllar alacak bir süreç…)
—-
Yanıt bekliyorum!
İşyerlerinde neden Selahattin propagandası yapıyorsunuz ki ben onu anlamadım? Hayır yani işçilerin hayatlarında başka sorun mu kalmadı da işyerlerinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinden başka? İşyeri çalışması kisvesi altında seçim çalışması yapmanın işçilerin gündelik sınıf çıkarlarından ne farkı var?
İhsanoğlu daha çıkıp kendini doğru düzgün anlatamamışken adamı böyle kıyasıya eleştirmeniz bana garip geliyor.. Evet iki aday da siyasal islamcı ama bütün islamcılar aynı çizgide mi? Alevilik hakkinda olumsuz bir görüşüne rastlamadım kaldı ki bugün hacıbektaşı ziyaret edip madımakta ölenleri anmış. Sizi uzun zamandir takip eden biri olarak sünni gelenek karşısında önyargılı oldugunuzu düşünüyorum. Evet iktidar mekanizması uzun zamandir sünni-türklerin elinde ama bu ülkede bir dolu vicdanlı sünni aydın da var… Ornegin o 4k’nin icinde antikapitalist müslümanlar neden yok?
Bence tavır almakta çok erken davrandınız. En azindan Saadet Partisinin neden daha en baştan İhsanoğlu’na karşı olduğunu bir düşünün derim..
şu sitede doğru düzgün yorum yazan, kapsamlı tahlil yapan bir kişi bile yok. herkes arıza. tahlil kasanlar da klişe.
Herkes aynı şeyden bahsediyor. Özellikle muhalefet edenlerin büyük çoğunluğu yerel seçim mantığıyla hareket etti. Ne yalan söyleyeyim bende bir an onlara kanıp seçim pusulasına öyle gittim. Şimdi boş oy bilmem kime yarıyor diyenler. 12 Eylül referandumunda akılda kalan sizin “HAYIR” oyunuz mu yoksa bdp nin boykot çağrısıyla elde ettiği oran mı? Kimse birbirini kandırmasın. Özellikle bu hükümete gösterilecek en büyük tepki boş oydur. Nacizhane nir daha aynı hataya düşmem. Çünkü onca şeyden sonra kimsenin vebalini üstüme almak ta istemem.
Demirtaş kürt hareketi üzerinden yola çıkmakla beraber her ne kadar diğer özgürlükçü hareketlerden bahsetse de, son konuşmalarında kürt hareketi üzerine diğerlerinden çok daha fazla odaklanması nedeniyle tercihim olmaktan çıkmıştır. Ancak bu ifade ne yazık ki kürt sorununa duyarsız kalmak şeklinde algılanabiliyor. Halbuki söz konusu seçim cumhurbaşkanlığı gibi ‘partiler üstü’ bir konum içinse, kısıtlanarak ve hatta yok edilerek önümüze konan tüm hak ve özgürlüklerin, hepimizin beklentileri doğrultusunda aynı derecede öne çıkarılması gerekirdi.
Seçimlere katılmaktaki asıl amacın, kazanacağını şimdiden bildikleri kişiye, o’nun desteklediği partiye ve toplumun geneline baskı uygulayabilecek bir kitlenin varlığını siyasi zeminde daha net göstermek olduğunu düşünüyorum. Bu da gerekli elbette; ama umarım sadece bununla kalmayıp halkın tüm kesimlerini, her yönden destekleme konusunda bir ciddiyet vardır ve kendini daha net ortaya koyar.
Türk ve Kürtleri birleştirecek tek aday Ahmet Kaya 🙂 Ben ona basacağım. Türk bayrağı önünde kürdüm diyen ve PKK bayrağı altında Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünden bahseden bir efsane o. Ölüden aday olmaz mı? Yalancıdan, hırsızdan, katilden oluyor ya!!!
anti-kapitalist müslümanlar 4k’nın içindedir.
arkadaşım, sanırım Bolşeviklikle Stalinizmi karıştırmışsın. Senin gibi homofobik olan, Bolşevikler değil, Stalin’di. Bolşevikler eşcinsellik üzerindeki yasal baskıları iptal etmişlerdi. Stalin ise, 1930’larda eşcinselliği yeniden suç kategorisine soktu.
1. turda boykot etmek 1. çıkan adayın ilk turda seçilmesine yardım eder. Bu da RTE demek.
1. turda Selahattin 2. turda Ekmeleddin doğru formül.
Şu an en büyük risk 1. turda kibirli laik ve ulusalcıların evde oturması. Umuyorum ki böyle birşey yapmak yerine kendi adaylarını çıkarırlar.
CHP+MHP’nin yerel seçimlere göre oyları 44 puan civarı ancak küskünler, tatilciler ve motivasyon eksikliği ve Demirtaş’a sempati duyan küçük bir azınlık nedeniyle bu puanın altında kalacak. Tahminim 35 puan alması. HDP yerel seçimlerdeki fecaat taktiksel yaklaşım nedeniyle doğal oyu olan 6.5 puan kadar almıştı. Bu 1. turda tam potansiyelini gösterecek ve 8-10 puanı zorlayacaktır.
RTE’nin yerel seçimlere bakılırsa 43 puanı var, bu seçimde de mantıken 43 puan alması gerekir ancak Ekmeleddin’i beğenmeyenlerin taktik özürlü yaklaşımları nedeniyle 50’ye ulaşma şansı var. Tahminim ve ümidim 48-49 puanda kalması.
2. tura kalırsa anti-RTE bloklaşması olacak ve tam anlamıyla başabaş geçecek.
Seçim şaibeleri riski de var üstelik yerel seçime göre muhalefetin motivasyonu düşük bu da bir endişe kaynağı.
MESELEYİ C.BAŞKANLIĞI ADAYLIĞIYLA SINIRLI BAKARSANIZ DOĞRU TAHLİL YAPAMAZSINIZ.5/10 YILLIK BİR ZAMAN DİLİMİNE GÖRE BAKIN.TÜRKİYEDE DERLİ TOPLU DİNAMİK TEK MUHALEFET VAR, KÜRT HAREKETİDİR.GERİYE KALAN MUHALEFET DAĞINIK PARÇALI VE ROTASIZDIR.
KEMALİST CUMHURİYET ÇÖKTÜ VE CENAZESİ İÇİN SADECE TÖREN YAPILMASI BEKLENİYOR.ARTIK DİRİLTİLEMEZ DE.DÜNYA KÜRESEL BİR DÜNYA, İÇE KAPANMACI,TEK DİL TEK MİLLET …GİBİ BİR ANLAYIŞ GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA GERÇEKLİĞİ BULUNMAMAKTADIR.GEZİ OLAYLARI DA KEMALİZMİN YENİDEN DİRİLMESİ DEĞİLDİR.BİR REAKSİYONDUR.
KÜRT GERÇEĞİNE SAĞCI AKP ALIŞTI SİZ BİR TÜRLÜ ALIŞAMADINIZ.AKP NİN DE GERİSİNDESİNİZ.
HEDEF 5/10 YILLIK SÜRE İÇİN MUHALİD BİR BLOK ÖRMEKTİR.BUNUN İLK ADIMI C.BAŞKANLI SEÇİMİ OLABİLİR.
BÖYLE BAKARSANIZ OY VERMEYİ REDETMEDEN OY VERMENİN DÜZENİÇİ MEŞRULAŞTIRMA KISKACINI DA AŞMIŞ OLURSUNUZ.HEM DE OY VEREREK YAPARSINIZ.
BİR ÖRNEK ADAMIN YOLU ÜZERİNDE BİR KAYA PARÇASI VARDIR BİR TÜRLÜ KAYAYI KIMIŞDADIP ÖBÜR TARAFA GEÇEMEZ.ADAM NE YAPAR KAYAYI MASA GİBİ KULLANIR VE YEMEGİNİ BU KAYA MASADA YEMEYE BAŞLAR VE BÖYLECE ONU ENGEL OLMAKTAN ÇIKARMAKLA KALMAYIP KENDİ İÇİN FAYDALI BİR ŞEYE DE DÖNÜŞTÜRMÜŞ OLUR.
EKMELEDDİN İHSANOĞLUNUN GÖSTEREN ODAKLAR İÇİN İKİLİ BİR DURUM VAR KISA VADEDE CUMHURBAŞKANLIĞINI KAZANMASI UZUN VADEDE DE TÜM MUHALEFETİ BELLİ BİR HAVUZDA TOPLAMAK.EKMELEDDİN İHSANOĞLU KAZANMASA DAHİ DİYELİM Kİ % 35/40 ARALIĞINDA BİR OY ALSA DAHİ AKP KARŞISINDA DENGE BLOK OLUŞTURMAK İSTİYORLAR.ÖNÜMÜZDE SADECE C.BAŞKANLIĞI SEÇİMİ YOK,GENEL SEÇİM DE VAR.AYRICA MİNİMUM DÜZEYDE CHP-MHP BİRLEŞİMİNİN YARATACAĞI MUTASYONLA ÖNÜMÜZDEKİ 5-10 YILA ÇALIŞIYORLAR.SADECE SEÇİMLERE ENDEKSLİ BAKMIYORLAR,UZUN ERİMLİ BİR TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ PROJESİ BU.
DEVRİMCİ DEMOKRATLAR DA AKP(%40-43) VE CHP/MHP(%35-38) DENGESİNİN OLUŞACAĞI BİR DÜZLEMDE BUNLARA KARŞI ASGARİ DÜZEYDE (%15-18) DENGESİNİ OLUŞTURABİLİRLER VE BU POTANSİYEL DE MEVCUT.BU DENGE BİR ÇOK EZBERİ BOZABİLİR.
AKP GEZİ DE ÇOK ZORLANDI,ASLINDA TÜM DÜZEN ZORLANDI,ÇÜNKÜ BU TARZ BİR KİTLESEL BİR EYLEM İLK DEFA OLUYORDU 90 YILDIR.GEZİNİN SÖYLEMLERİ VE TALEPLERİ MEŞRUYDU.
FAKAT AKP 17 ARALIK SONRASI MANSUR YAVAŞ VE MUSTAFA SARI GÜL GİBİ TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ PROJELERNE KARŞI AŞILAMIŞTIR KENDİNİ.FETULLAH GÜLEN CEMAATİNİN OPERASYONLARI HAYLİ ZORLAMIŞ OLSA DA AKP Yİ BU MÜHENDİSLİK PROJESİNİ LEHİNE ÇEVİRMİŞTİR VE TOPLUMDA TERS TEPMİŞTİR.GÜN ZİLELİ VE TYBG CİLER GEZİYİ BU TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ TRENİNİN BİR VAGONUNA DÖNÜŞTÜRMÜŞLERDİR.ANCAK AKP YİNE DE GEZİ TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ OLMADIĞI İÇİN 17 ARALIK GİBİ BUNU SIÇRAMA TAHTASINA DÖNÜŞTÜREMEMİŞTİR.17 ARALIĞIN ETİNDEN SÜTÜNDEN YÜNÜNDEN YARARLANMIŞTIR ANCAK GEZİDEN HİÇ BİR POST ÇIKARAMAMIŞTIR.GÜN ZİLELİ VE TYBG CİLER GEZİYİ M.YAVAŞ VE M. SARIGÜL CEMAAT MÜHENDİSLİK PROJESİNE 30 MART İTİBARİ İLE PEŞKEŞ ÇEKMİŞLERDİR.
TYBG YAKLAŞIMINDA OLANLARIN İTİBARI BU SEBEP İLE AŞINMIŞTIR.GÜN ZİLELİ ELİŞTİRİLERE YANIT VEREMEMEKTE YANINA .GÜRSEL DİYE BİRİNİ ALARAK BARAJ KURMAKTADIR.
GÜN BİRGÜL AYMAN GLER VAR CHP DE.TÜRK MİLLETİ İLE KÜRT HALKI EŞİT DEĞİLDİR DİYE.EMİNE ÜLKER TARHANIN ETRAFINDA TOPLANAN ULUSALCI MİLLET VEKİLİ BU ŞAHSI C.BAŞKALIĞINA ADAY GÖSTERSEYDİ NASIL BİR TAVRIN OLURDU?
bunu sorman bile garip. Birgül Ayman Güler’e de, Emine ülker Tarhan’a da, ulusalcı oldukları için karşı çıkardım.
Ne Dersim Ne Maraş Ne bingöl Ne uludere Ne Madımak binlerce insanların bu sistem zihniyetinde katledilmesine izin vermeyecegiz Tüm islamcı tüm kürt türk alevi sunii arkadaşlarımdan bu sistemin ve bu sistemin taşeraonlarına oy vermemeyerek bu sisteme ders vermiş oluruz.
Cematci sarigule ulusalci bilmem kime faso yavasa verdin ama halada kendini goremiyorsun burada bu sig sularda sig kurt dusmanlariyla vakit gecir gercekten seni okurken cok egleniyom insanlar yaslaninca sacmalayip eglenceli oluyo
Ekmeleddin’in Islami bir cehenem olusturabilecegini nereden biliyoruz?Sonucta adam Bilim tarihi prof.u, bilim tarihi prof.nun yobazlik ebati ne olabilir?Ayrica gormek istemesekte ve inanmasakta bu ulke halki yobazlik derecesinde inancli,batil ve geri.Boyle unsurlar tasiyan bir halka cikartilacak CB adayinin kriteri ne olmaliydi?CB’ligini oyle ya da boyle kaybeden bir Tayyibin yenilgisiz atledilen bir liderin Ekmel’e ya da baska bir adaya yenilmesi bundan sonraki maglubiyetlere zemin hazirlamaz mi?Ulkenin gittigi su durumda bizim mucadelemiz din ve milliyetcilik unsurlari ile midir?Yoksa Tayyip Erdogan’in kendisimidir?CB’ligini kazanan bir Tayyip Erdogan’in zaman icinde TC baskanligina evrilmesi tehlikesi var midir, yok mudur?Eger boyle bir tehlike var ise ilkeli davranarak ozgurlugumuzu riske atmak dogru bir tavirmidir?
kimsenin küfür hakkı yoktur.özgürlükçü küfretmiyor??sulandırma adam gibi oku varsa cevap ver????yazına dön oysa böyle bir aday çıksa derken ulusalcı kanadın adayı ırkçı faşist emine ülker tarhanın aday yapılmamamasına fena bozulduğunu itiraf et eski efendilerin hizmetkarı zileli tarhan aday olsaydı bu yazın başka türlü olurdu değilmi??????utan sen ne solcu nede devrimci olamazsın??????birdaha kürt özgürlük hareketi ve özgürlükçü toplumsal muhalefetin politik örgütü HDK-HDP yi itibarsızlaştırma yalan yanlış bilmediğin işlerde ima içeren yazı yazma??????önünden ye????????önünde yazacak iş kalmadıysa bir türlü eleştiremediğin tatava yapmayıp basıp geç dediklerin hakkında yaz sen onları tanır ve bilirsin bilmediğin i,şlere karışma????kendine anarşistte deme anarşistlerin evrensel ölçüde odaklandığı son gelişme rojowa iken sen rojowa siyasetini itibarsızlaştırmaya soyunmuşsun ne biçim anarşiii????türk tipi milli zilli olmasın??insan bu yazdıklarımdan sonra biraz utanır??????
GÜN ZİLELİ TAM KARİKATÜRLÜKSÜN DİYECEKTİM Kİ , SEN ZATEN KARİKATÜRSÜN.
MANSUR YAVAŞ CUMHURBAŞKANI ADAYI OLSAYDI ONA DA KARŞI ÇIKARMIYDIN FAŞO DİYE GÜN CÜK!
Ben bu mantığı hiç anlamıyorum. Karşımda RTE gibi bir adam duruyor, yeterince korkunç ve cb seçilirse daha da korkunçlaşacak bir adam… ve diyorsunuz ki boş oy verin.. Ülkenin şu şartlarında bunu diyebiliyorsunuz.. Mantığınız ne olursa olsun, boş oy vererek onun ekmeğine yağ sürmemi öneriyorsunuz.. Bana kafama kurşun sıkmak gibi geliyor.. İnsanları boş oy vermeye yönlendirmenizi tehlikeli ve çok yanlış buluyorum…
Gökhan Kaya turnusol’da sizin bu yazınız üzerine epey sert bir eleştiri kaleme almış. Yazısının başlığı da şu: “Tatava yapma Gün Zileli Kürde oy yok de geç!”
Güzel güzel analizler yaziyorsunuz eyvallah da bir de yasamak zorunda oldugumuz bi hayat var. Şu an akp il baskanlari neredeyse valilerden daha ustun pozisyonda. Genclik kollari vs. fiyakalarindan gecilmiyor. İstanbul, Ankara gibi sehirlerde yasayanlar akp’nin toplumsal iktidardaki gucunu ve baskısını tam idrak edemiyor sanırım.. Tayyip cumhurbaskani olursa 2015 secimlerinden sonra ne kurtler ne solcular ne de ulusalcilar gozunuzu bile acamazsınız… Asıl tatava yapılmayacak seçim budur. Çünkü Tayyibe ilk defa şahsında bir yenilgi yaşatma ihtimali var. bu da akp’deki cozulmeyi baslatir. En mantıklısı 1. Turda bos oy ya da Demirtaş 2. Turda İhsanoğlu…
Ekmeleddin’in ne kadar dindar veya muhafazakar olduğunun bir önemi yok. Önemli olan:
1) RTE’den daha kötü mü (değil)
2) RTE’den daha diktatöryal olabilir mi (olamaz)
Gerisi faso fiso.
RTE normal bir figür değil. Kanlı canlı bir diktatör. 13 yıldır BB olarak ülkenin tepesinde, 5 yıl daha CB olarak, var gücüyle de Başkan olarak tepede kalmaya devam etmeye yeminli. Başka çaresi de yok bu adamın düşüşü sert olacak normal olamaz. Ölene kadar mutlak iktidar sahibi olmaktan başka çıkışı olmayan bir zat bu. Ne kadar çabuk umutlanıp çabuk moral bozukluğu yaşayıp ana parametreleri çabuk unutuyorsunuz..
Hoca Nasreddin fıkrası gibi oldum ya, neyse…YUSUF CEMAL ÖNERİSİ de kaale alınmalı…düşününce…
O. Gursel bu tartismayi ilerletebilirdim ama bu gercekten metafizik olurdu. En azindan sizi inandiramazdim.
“Eger ilk turda Selahattin dersek, zaten hali hazirda ulusalcilari etkileyen ‘Islamcilara karsi Kurtleri tutma’ yonelimine destek olutduk. Bu ise ulusalcilar arasinda Gezi sirasinda ortaya cikan likidasyon egilimini -yani ulusalcilarin sol icinde erime ihtimalini- desteklemis olurdu. Eh Gezi’de de bu cocuklar devrimci duruslarini gosterdiler. Buna karsilik AKPye oy veren Kurtler arasinda bu likidasyonun etkisi pozitif olacaktir. Calisan sinif zaten sizoid tepkiler vermeye basladi. Vs.” diyebilirdim. Buna karsilik ayni sekilde bir cok cevap alabilirdim. Ayni sekilde sizin ve Gun Zileli’nin fikrini de bu tur “sosyolojik olgular” “gostererek” savunmak mumkun. Iyi de e ne olacak ki?
Calisan siniftan hayir gelmez diyen birisi guclu bir cevabi hak eder. Ama Ekmeleddin diyen ya da Boykot diyen ya da once hede sonra hodo diyen birisi bu kadar onemi hak etmez. Cunku tartisma bunu hak etmez. Diye dusunmekteyim. Asil enerjiyi toplumsal orgutlulugu gelistirmek icin yollar bulmakta kullanmaliyiz.
Veysel yukarida da anlattim. Calisanlar icinde bu tartismalar zaten donuyor. Bu tartismalari orgutlulugu gelistirmek icin kullaniyoruz yalnizca. Calisanlar arasinda ulusalci egilim boyle bir secim tercihiyle kirilsa fena mi olur? O kadar da merkezi degil, merak etme. “Ortamlarda Ekmeleddin’e verdim dersin, Selahattin’e bas sen” ayarinda. Kapis?
Yusuf, Ortamlarda “Ekmeleddin’e verdim” demek kimlerle kimleri yanyana getirecek, pardon?? Bu tavir artik sizoid kalmiyor mu biraz?
beyefendi kürt olunca insan bir çok kesimin ortak adayı olamaz mıı?etnik kariyeri mi eksik kalıyor…
http://demirden-kapilar.blogspot.com.tr/2014/07/cumhurbaskanlg-secimi-degil-plebisiter.html
Bu adam ayni zamanda baskanlik sistemini yerlestiriyor..
Bana söylediyseniz üzerime alınmadım, çünkü ne beyim ne de efendi. Garip bir adem evladıyım sadece. Bu yazıda Kürtlere karşı bir tutum yoktur. Selahattin Demirtaş, Kürt olduğu için toplumsal muhalefeti temsil etmiyor değil. Kürt olan bir başkası bu görevi yerine getirebilirdi. Demirtaş’ın olamayacağını söylememiz Kürt olmasından değil, sadece Kürtleri temsil etmesindendir. Oysa ihtiyaç, kürt olsun ya da olmasın, hem kürtleri, hem alevileri, hem Gezi’yi, hem de kadınları temsil edecek bir adaydı. Olmadı ne yazık ki. Öte yandan, Demirtaş’a oy vermeyin de demedim. İsteyen verebilir dedim.
Aslında 31 Mart’taki “TYBG” tavrı da aynı “taktiğe” dayalıydı… “Diktatörü deviremiyorsan gücünü, öz güvenini azalt!”
Bu “taktik” temelinde düşünelim… Ve aklımızın bir köşesinde 2. tur…
Lütfen 6 no’lu yorumu değerlendirin…
“Biliniyor, Cumhurbaşkanı “Genel oyla yapılacak olan seçimde geçerli oyların salt çoğunluğuna bakılacak.” Yani boş ve geçersiz oylar hesaba katılmayacak…”
Bu ülkede böyle bir seçim olmadı! Teknik olarak… Hiç bir aday seçilemezse bu, bir anlamda “beyhude seçim” Bunu değerlendirelim…
6 no’lu yoruma ek olarak yazıyorum… İlk tur Boykot…
sonrası sonra….
Boykot kıl payı RTE’nin seçilmesine yol açarsa zaten 2. turdaki BDP oylarının ezici çoğunluğu RTE’nindir!
Bu konuda “hem fikir” olup, ilk tur’un boykotu için demokrat, sosyalist, özgürlükçü, laik, aydın… çevrelerde elimizden geleni yapma yolunda “yola çıkabiliriz”…
Taktik bu… Aslında 31 Mart’taki “TYBG” tavrı da aynı “taktiğe” dayalıydı… “Diktatörü deviremiyorsan gücünü, öz güvenini azalt!”
***
ek; Ekmeleddin’in ne kadar dindar veya muhafazakar olduğunun bir önemi yok. Önemli olan:
1) RTE’den daha kötü mü (değil)
2) RTE’den daha diktatöryal olabilir mi (olamaz)
Bu 2. turda konuşulacak bir mevzu….
Ve elbette bu “seçim tiyatrolarının” giderek bir parçası mı oluyoruz? sorgusunu da anımsayarak… Ama bu sorgu da 2. tura ait olmalı…. Zaten BOYKOT ile ilk turda “figüran olmamayı” seçiyoruz!
Figuran olmayacağız, güzel tanım. Bu yüzden 1. turda boykot. 2. tura kalırsa yeniden durumu düşünmek gerekir.
Ekmeleddin’in daha diktatoryal olamayacağı sonucuna nasıl varıldığını anlayabilmiş değilim. Geleceğin nelere gebe olduğunu kim bilebilir? Diyelim bir şey oldu, iç savaş yeniden başladı. (Başlamayacağının garantisi var mı?) Çankaya’da da Ekmeleddin var. Ve iktidar bir şekilde değişti. İktidar resmen değişmese de iktidarın temsil ettiği zümreler değişti. Emir gereği “Kürt açılımından” söz eden medya “Sri Lanka” modeli güzellemelerine başladı. 90’ların, Ağar’ın Türkiye’sine geri döndük. Ve MGK”ya 90’larda olduğu gibi “ortadan kaldırılacak Kürt işadamları listesi geldi. Ekmeleddin, Demirel gibi imzayı basar mı basmaz mı? Ona oy atan demokratlar akan kanda pay sahibi olmuş olmaz mı peki? Ben Ekmeleddin’de yeni bir Demirel olmayacağının garantisini göremiyorum. Bence anarşistlerin dediği gibi siyaset oyununa, en azından bu sefer kulak asmamakta fayda var. Boykot veya boş oy. Bu ikisi arasındaki ayrımı gençliğimden beri tam olarak anlayamamışımdır zaten.
zileli yazın bile yalanını itiraf etti yukardaki yazını bi daha oku Baykal ve diğerlerini neden eleştiriyorsun e.ülker tarhanı neden aday yapmadınız diye eleştirmene rağmen şimdi o ady olsa karşı çıkardım demeye utanmıyormusun????yukardaki yazına bak?????
Gün abi selam,
İlk defa bir yazında katılacak bir şey bulamadım. Sünni bir Müslüman olarak seni bize karşı çok önyargılı buldum. Ben de sünniyim hatta ailem milli görüş kökenlidir buna rağmen kendimi demokratik sosyalist olarak tanımlıyorum . Bütün Müslümanlar/ sünniler aynı kategoriye konamaz. Bunun dışında ben Ekmeleddin beyi demokrat görüyorum bu yüzden destek vericem . Gönül isterdi ki sol bir duruşa sahip olsun, Mehmet Bekaroğlu gibi ama demokrat olması benim için şimdikin yeterli .
Müslümanlara karşı bir önyargım yok. Zamanında başörtüsü yasağına karşı çıktım. Bu bir rezaletti. Ama müslümanlar, geçmişteki islami suçlarla yüzleşmek zorundadır. Ekmeleddin İhsanoğlu ile bir sorunum da yok ama bugün islami yönde yan yatmış Türkiye teknesini o yöne daha da fazla yatıran bir adaydır. Türkiye toplumunun özgürlükçü eğilimine terstir. Buna rağmen, eğer 2. tura kalınırsa yeniden düşüneceğiz durumu Mehmet arkadaşım.
Şili’de diktatörlüğün oylama öncesi “Evet-Hayır” sürecine ait güzel bir film…
http://www.filmifullizle.com/no-2012-turkce-dublaj-izle.html
(Açıklama… Pablo Larrain bu filmi Şili’de nefret edilen diktatörün iktidar koltuğundan atılmasına neden olan 1988 referandumunu konu alıyor…)
*
Sanırım genel olarak “sol siyaset” de olaya “bodosloma” gidiyor… Sosyalist siyaset ortak akıllıca “kendini ifade” edebilen ara çözümler sunamıyor… Tamam, Devrim iyi da o güne kadar ne yapacağız?
Ülkenin % 30 u yaratıcılıktan, kişilikten yoksun, pısırık bir siyaset ile yalnızca RTE’nin eceliyle gitmesini bekliyor…
Vaktiniz olursa izleyin…
@52 B
Diktatör Ekmeleddin senaryosu bir dizi gerçekleşmesi gereken gelişmeye bağlı. Diktatör RTE ise bir olgu ve daha da ileri gitmesi açık ve yakın bir tehdit. İki adım gerekli, şimdi CB seçilecek, AKP’yi Putin-Medvedev modeli yönetmeye devam edecek, seneye de 2/3 MV oranı ile anayasayı değiştirerek başkanlık sistemi veya bir benzerini getirerek resmen kendinde toplamak için var gücüyle çalışacak. İktidarı asla bırakmayacak. Asla. İndirilmesi elzem.
Ekmeleddin’li senaryoyu oldukça da zorlama buldum. RTE de aynı rolü rahatlıkla oynayabilir. Ayrıca siz RTE’nin gerçekten PKK ile çatışmaya geri dönemeyeceğini mi düşünüyorsunuz? 13 yıllık İktidarının 11 yılında çatışma vardı.
Bu kadar zor mu bu adamla helalleşmek inanılır gibi değil herkes çok seviyor galiba aslında bu adamı. Love to hate gibi birşey. Böyle bir boşluğa düşeriz korkusu mudur nedir, anlayamıyorum gerçekten de.
İyi geceler Sn. Zileli,
Bu Cumhurbaşkanlığı seçiminde boş oy veya geçersiz oy çizgisine gelmen güzel 😀 Bil bakalım bu sefer kimlerle aynı cepheye düştün 😀 ? Demirtaş iliştirmesiyle yırtamazsın, ‘Aydınlık’ damarın kabardı bence 😀 güzellll 😀 )
@Mülayim
Diğerlerinin MGK’da “Ortadan kaldırılacak Kürt işadamları listesi”ne imza atmayacağını söylemiyorum ki. Ekmeleddin’in de imza atacağını söylüyorum. Tıpkı geçmişte Demirel’in attığı gibi. Demokratlar RTE’ye oy vermeyeceklerine göre imza attığında ellerine Kürtlerin kanı sıçramayacak. Ama Ekmeleddin imza attığında sıçrayacak. Geleceği fazla kafaya takmanın tarih dışı kalma sonucuna varacağını eleştirisini anlıyorum elbette. Ama iki ucu kirli bir değnek bu, kişisel olakak bu paradoksa çözüm bulabilmiş değilim… Fazla zorlama bir senaryo yazdığım eleştirisine gelince… Dün darbeci katil diye hapse tıkılanların dengeler değişince bir ayda içeriden çıkarıldığı, onları içeri tıkanlara yönelik cadı avının törenle başladığı bir ülkede yaşıyoruz. Habur olayı öncesini hatırlıyorum da… Kimse iç savaşın yeniden başlayacağına ihtimal vermiyordu. Ama bir çatışma oldu, askerler öldü ve iç savaş kaldığı yerden yeniden başladı. Bir gecede… Sonra bir anda yeniden durdu… Bu ülke böyle bir yer. Atatürk de Cumhuriyeti birlikte kurduğu yoldaşlarını “Bana suikast yapacaklardı” diye, “Gerici” diye yargılatıp asmıştı.
ilk turda demirtaş ikinci turda ekmeleddin. ilk turda toplumsal muhalefetin boy ölçüsü çıksın, ikinci turda da vurulabiliyorsa diktatöre kuvvetli bir yumruk vurulsun. yerel seçimlerde MHPye kadar oy vermeyi meşru gören bence yanlış olmayan tavrınız tutarsız biçimde değişmiş.
Siyasal İslamın Yükselişi
Anlaşılan global sermaye her alanda siyasal İslamın yükselmesini istiyor. Bu bakımdan sandıkta siyasal İslam kazanacak.
Aslında bunun için AKP, CHP ve MHP’nin ortak bir adayda anlaşmaları yeterli. Aslında bu konuda anlaştıkları çok açık. Ama tabii kitleleri ikna etmek için böyle bir demokrasi oyununa ihtiyaçları var. Yoksa AKP, CHP ve MHP’nin tek bir parti gibi davrandığı açık.Dar milliyetçi sorunları en öncelikli mesele olarak gören ve işçi sınıfının sorunlarını görmezden gelmeyi tercih eden HDP de bu sahnenin diğer figüranı.
Artık iyiden iyiye Amerikan güreşine dönmüş sahte demokrasi oyununu izliyoruz. CHP, AKP ve MHP bu oyunda çok iyi paslaşıyorlar. Yedek oyuncu kenarda sıra bekliyor.Belki global sermaye ona da bazı konularda rol verir. Aslında gerçek anlamda bir muhalefet filan yok. Tek kale bir maç, işçi sınıfının kalesi boş, oyuncuları yok.
tabii tabiii..yurd dışından geleceek oylar ne olcak?
Gün bey en sonunda boş oy atmayı da önerdi ya gözüm arkada gitmem. Yenilginin destanını yazıyor kendisi.
Gün abi, ben boş oy vereceğim. Yalnız abi be, bütün kötülüğün sebebi özel mülkiyet ise; özel mülkiyet olduğu için mi insan kötü, yoksa insan kötü, bencil olduğu için mi özel mülkiyet var oldu?
Tayyip gitse yine başkaları gelecek…Al geçmişin sosyalist ülkelerine,liderlerine bak…Lenin,Che,Mao,Castro vb. hiç biri demokrat değildi, demokrasiye tahammülleri bile yoktu…nasıl olacak be abi…
Oy Vererek Büyük Başarı Kazanacağını Düşünenler
Sadece oy vermekle büyük başarı kazanacağını sanan bir kitle var. Bu kitle için demokrasi sadece sandık ve oy vermek demektir. Oy verme bunlar için en belirleyici güçtür. Bunların çoğu bunun dışında fazla bir şeye inanmazlar, kafa yormazlar.
Ama bu yanılgıdır.
AKP, CHP, MHP aslında anlaşmış görünüyorlar. Eğer bu üç parti anlaşmış olsalardı çıkaracakları aday Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan farklı biri olmayacaktı zaten. Yani bu şu demektir: 12 Eylülden beri global sermayenin istediği Sunni İslam yolunda hızla ilerlemeye devam edeceğiz.
Global sermaye neden Türkiye’nin daha da İslami olmasını istiyor, asıl bu soruyu sormak gerekir. Seçime katılacak olanlar sadece bunu daha da meşrulaştırmış olacak. Yani her geçen gün Türkiye’nin daha İslami olması meşrulaştırılmış olacak.
Ama Erdoğan’ı engelledik…Her şeyi ve her şeyi Erdoğan’a indirgemek. Sanki global sermaye ve kapitalizm yok da sadece Erdoğan var. Ne hikmetse her şey ona bağlı. Bu da çok büyük bir yanılgı. Çünkü asıl gerçek gücü görmeyi engelliyor. Asıl belirleyici güç global sermaye ve kapitalizmdir. Tabii buna rağmen şunu benzer şeyi söyleyenler çıkabilir: global sermaye, kapitalizmden bize ne, Erdoğan gitsin de ne olursa olsun. . Hatta bunun için global sermayenin kölesi de olalım yeter ki Erdoğan gitsin.O zaman ilerde bu sermaye El-Kaide gelsin, ISIS gelsin ikisinden birini seç türünden bir şey derse ne yapacaksın. Herhalde oturup ikisinden birini seçeceksin. O zaman gerçekten El-Kaide daha iyi olabilir onu seçelim bari diye tartışırız belki…
Global sermaye Türkiye’nin kapitalizm ile birleşmiş Sunni İslam ilan daha da dindarlaşmasını istiyor. Çünkü bu sayede insanlara istedikleri gibi yön vereceklerini biliyorlar. Çünkü global sermaye tümüyle biat kültürünü bu ülkede hakim kılmak istiyor.
He amerika akpyi istiyor ondan kazanacak.yoksa halk sosyalitlerden yana.yaw he he.kib.optum.kafasiz.bu mantar teorilerle (çıkarıldı. admin) attiniz solu.bitin lan.malatestaymis.malsin oglum sen.anarsist felan degil.sagcisin sen.git kitap oku.fantezi oku.aklin calissin.
Bağzı solculardaki islamofobi amerikan rednecklerinde yok..
Bu secim diyelim ki 5 sene once olsaydi boykottan yana olurdum. Ama simdiki zamanda globalizm de liberalizm de kapitalizm de RTE’nin sahsinda toplanmis durumda. Buradan sonrasi artik onun icin mutlak zaferdir..
65. numaralı Anonim.
Burada özel olarak kişilere yazmam. Kişilik ve ego tartışmasına girmem. Konu belli. Ve orada ne yazdığım belli.
Katılmayabilirsin…
Böyle netten efelik yapmak kolay. Efe efe yazıp bana anarşizm dersi veriyorsun. Neyse seninle efelik ve kişilik düzeyinde laflar yazacak değilim.
Konuda burada ben değilim. Yazılanlara katılmıyorsan böyle hakaret ederek, saldırgan bir üslupla yanıt vermek bir şeyi değiştirmez. Seni haklı çıkarmaz.
başlığında, yazında, yorumlara verilen cevaplarında neden çoğul konuşuyorsun anlamadım. biraz daha açar mısın, kimin adına konuşuyorsun?
Peki ya bundan önceki seçimlere gösterdiğiniz yaklaşımları da içeriğe katarak şuna ne diyorsunuz siz(ler);
“En büyük tehlike, yeniden seçim oyunlarına katılmak olur. Seçimler ve oy faşizme hizmet ediyor. Tamamen reddedilmelidir. Halk doğrudan eylem yoluyla kendi özgürlük alanlarını yaratarak diktatörlüğe karşı ikili iktidar durumu yaratmalıdır.”
Aman allahım yoksa hakikatten sizin de belirttiğiniz gibi faşizme hizmet mi falan ediyorsunuz, tamamen reddedilmeli misiniz nesiniz?
Yoksa hastalandığınıza falan mı yormalı bunları, dün dediğni bugün unutanlardan mısınız toplucak?
Yada ne biliyim belki de duruma göre davranan, bu yerelseçimdir, diğer seçimlere benzemez diye faşistlere bile oy vermeye çağıran, “Devletin başına otururum, istersem o koltuğa sırf ben osururum diyen” başkan adaylarının yarışında “ilk tura bakarız, durumu ona göre sonra değerlendiririz” diye son güncel eklemtillere daha şimdiden göz kırpan oportünist siniz belki de siz.
Evet belki de en yakışanı bu oldu, oportünist anarşistsiniz siz, bu terimi dünya literürüne kattığınız için de bol bol anılacağınızı şimdiden garanti altına aldınız, hepinize kucak dolu tebrikler efendim.
Madem tarihe geçen yine siz oldunuz, bari ben de peşinizden geleyim; Siz gösterin ben oraya vereyim.
Read more: http://www.gunzileli.com/2013/07/21/soldefterde-gun-zileli-ile-roportaj-en-buyuk-tehlike-yeniden-secim-oyunlarina-katilmak/#ixzz36oJehlLg
Bu arada Gün Zileli kişisel düzeyde yanıt vermek istemezdim, ama böyle kişisel sözlere mecburen yanıt verdim. Kusura bakmayın.
Sayın Zileli,
Boş oy vererek protesto etmenin ne gibi bir faydası olacak ? Atı alan üsküdar’ı geçiyor, kim eşitlik ve özgürlük adına takacak solcu protestosunu ? Madem böyle riskli bir konuda kendi görüşünüzü bu denli kesin bir şekilde ifade ediyorsunuz, sonrasında da kendimizi ifade edebileceğimiz net bir yol belirlemiş olmalısınız ? Sol şimdiye kadar birleştirici bir unsur haline gelebilseydi, şu an bulunduğumuz durum bundan çok daha farklı olurdu. Ama hala kendin söyle, kendin işit durumundayız. Halkın önemli bir kısmı ‘güçlü olandan yana’ olacak bir konuma geldiyse, bunda sağcılar kadar solcuların da payı vardır. Her şeyden önce kendi içinde bölünerek… Böyle bir protestonun tutması için, solcuların bölünmemesi, bir o kadar da ulusalcıları kendi yanına çekmesi gerekiyor. Kısaca bu seçime kadar kat edilememiş bir yol için bundan sonra harcanacak çaba, devlet başkanının erdoğan olması halinde ne kadar mümkün ? Bunları da bir yazınızda ele alırsanız, görüşlerinizin çok yararı olacağını düşünüyorum…
Saygılar…
Bu arada ABD istiyor diye AKP kazanacak demiyorum.
Global sermaye Sünni İslami tercih ediyor, o istediği için Sünni İslam ve neoliberalizm kazanacak diyorum.
Buna bir günde gelmedi Türkiye.
Gladio destekli 12 Eylül darbesi ve Anayasası ile adım adım bu yol açıldı. Ve bu yöndeki adımlar devam ediyor.
Buna karşı şu denilebilir: “yahu global sermaye, ABD kim, koskoca bir Türkiye var, ABD’nin gücü ne ki, ne yapabilir, biz sermaye filan bağımlı değiliz, özgür karar verebiliriz vb.” Bunu diyenler Türkiye’nin gücünü abarttıkları gibi, global sermayenin, ABD’nin gücünü küçümsüyorlar. Kendilerini dev aynasında görüyorlar. Güçlerini abartıyorlar. Türkiye global sermayeye ve düzene göbekten bağımlıdır.
ABD’nin küresel düzeyde etkili olduğu ve birçok demokrasiye yön verdiği, verebildiği bilinen bir gerçek. (Buna gerçek diyorum çünkü kanıtlar oldukça güçlü, tabii görmesini bilene.) Örneğin bunun için Naomi Klein’in “Şok Doktrin” kitabına bakılabilir. Chomsky’nin kitaplarına da bakılabilir. Ve ayrıca bu insanlar sağcı filan değil. Daha bir sürü kitap ismi söylenebilir.
Denilebilir ki bunlar mantar teori: halk özgür biçimde seçiyor, şu bu. Aslında en büyük mantar teori neoliberal düzende halkın özgür olarak seçtiğine inanmaktır. Çünkü böyle bir şey yok. Ama bunları daha çok neoliberalizmi ya da liberalizmi savunanlar dile getirir ki gerçek sağcılığın bir şekli de budur. Anarşistler, özellikle anarşist-komünistler böyle şeyleri savunmaz. Anarşist-komünistler sermayenin demokrasiyi olumsuz biçimde etkilediğini söyler.
Global sermaye karışmasaydı ne olurdu onun yanıtını vermek zor. Ama Türkiye bu kadar İslami olmazdı, adım adım her geçen gün Sünni İslam hâkimiyetine doğru bu kadar kaymazdı diye düşünüyorum. Ama tabii bu sorunun yanıtını kesin olarak vermek yine de zor.
Malesta.hadi hakaret etmeyelim.ama sende neoliberalizmin emperyalizmin oy kullanan mehmetin elindeki muhru nasil akpnin altina vurdurdugunu anlat.oyle kompradorlar kontralar demek yok.emperyalist odaklar akpyi nasil parlatiyor onu de.para veriyorlar demek yok.olmasalarda yine para buluyorlar.bak havuzlara.comsky bilmem.analiz etmez.sanki boyle yollar varmis gibi hava yaratir.sizde yersiniz.80darbesindeki gibi.sanki darbeye karsi cikacaklar vardida.abd darbe yaptirmis.hepiniz ordaydiniz be.ulke anarsi icinde laflarini hepiniz yediniz be.emperyalizmin ise karismasi baska akpyi eliyle sectirmesi baska.ezberden konusmayin.ucuncu dunyaci hic konusmayin.gidin maocu olun.anarsizm boyle degil.
Abi, İ. Kaypakkaya’yı ‘infaz edelim’ diyen sen miydin, Berktay mıydı?
Bu mesele hakkında biraz aydınlatırsanız seviniriz.. Yıllardır tartışılıyor, ama net bir şey söylenmiyor…
AKP nasıl parlattıkları çok zor değil aslında.
12 yıldır sıcak para ekonomisi ile ayakta duran bir iktidar var. İşte bu para ve ekonomi AKP’nin en büyük desteğidir.
2001 yılındaki ekonomik kriz sırasında Ecevit’in nasıl diz çöktüğünü, Kemal Derviş’in geldiğini biliyoruz. Bir gün içinde ülke ekonomisi en kaza döndürdüler. Kemal Derviş gelince piyasalar rahatladı, ama Ecevit ve DSP resmen çöktü.
“Parayı buluyorlar” demişsin. Bu paranın onların eline geçmesine göz yuman kim, yine bu sermaye…Yoksa çok uyanık oldukları için parayı bulmuyorlar. Global sermaye onların parayı bulmasını sağlıyor. Petrol zengini Arap ülkeleri de hayati konularda global sermayenin izni olmadan büyük işler yapamazlar. Yapar diyorsan Saddam Hüseyin’e yaptıkları gibi gelip indirirler, o kadar basit değil.
12 Eylül konusuna gelince…Siyasal İslamın önünü açan, onun ile ilgili her türlü düzenlemeyi yapan, din dersini zorunlu yapan, felsefe dersini kaldıran, meydan meydan dolaşıp ayet okuyan Kenan Evren’i de iyi hatırlıyorum. Aslında 12 Eylül de bu millete yutturulan en büyük numaralardan biridir. Gerçekte terörü yapan, anarşiyi çıkartan Gladio destekli unsurlardır. Gladio ülkede anarşi ve terör oluşturdu; darbeye uygun zemin oluşturmak için. Neoliberalizm buna benzer uygulamaları, sadece Türkiye’de değil birçok ülkede yapıyor zaten. Naomi Klein’in “Şok Doktrin” isimli kitabında bunlar ayrıntılı olarak anlatılıyor.
12 Eylül darbesinden sonra ülkede sosyalist olmaktan, solcu olmaktan insanlar korktu. O zamanlar bu ülkede sosyalist olmak hainlikle eş anlamlı hale geldi.. Ama din dersi zorunlu idi. İnsanlara ne kötülük geldiyse dinden uzaklaşmaktan geldiği anlatılıyordu. Kenan Evren meydan meydan gezip, ayet okuyarak dinden uzaklaşmanın ne gibi kötülüklere yol açtığından söz ediyordu. Sonra bu tarikatları, dincileri kucaklayan Özal başa getirildi. Dünya Bankası’nın adamı Özal.
Özal da Kemal Derviş gibi sermayenin adamıdır, Dünya Bankası’nda çalışmıştır. Aynı zamanda Türkiye’yi global sermaye açan, yani ona bağımlı hale getiren biridir.
Sıradan vatandaşın AKP’ye nasıl oy verdiğine gelince. Zaten sıradan vatandaş siyasetin içinde değil ki. Siyaset bunların elinde. Sıradan vatandaşın siyasete girmesi zaten çok zor, hatta imkansıza yakın. En başta yüzde 10 barajı var. CHP ve MHP de bu aktörlerin parçası.(MHP de 2001 yılında ekonomik kriz sırasında diz çökmüştü, o zamanlar IMF ve Dünya Bankası’nın istediği tüm yasaları çıkardılar. AKP de Kemal Derviş’in bu planını harfi harfine 12 yıldır uyguluyor. CFR de bu yüzden AKP’ye övgüler düzen yazılar çıkmıştı.) Yani aslında vatandaş Mehmet pasif bir izleyici durumunda. Önüne ne konursa ona göre karar veriyor, kendisinin bir şey koyabildiği yok. Çünkü sistem buna izin vermiyor. Aynı Amerikan güreşi gibi bu siyasiler oyun oynuyor. Sıradan vatandaş da izliyor ve bir şeyleri seçtiğini sanıyor.
🙂 Tabii ki ben değildim. O sırada zaten içerdeydim. Halil Berktay, böyle bir fikir ileri sürmüş. Halil Berktay’ın seyir defteri yazımda (bu sitede var) bunu anlatıyorum. Ancak bu fikir itibar görmemiş ve dolayısıyla uygulanmamış, doğal olarak.
İşte Gezici Araştırma Şirketi’nin son anketi! (Son seçim anketleri 2014)
Gezici Araştırma Şirketi’nin yaptığı ankete göre, Cumhurbaşkanlığı sonuçlarını, seçime katılım oranı belirleyecek.
30 Mart yerel seçim sonuçlarına en yakın tahmin eden Gezici Araştırma Şirketi, Cumhurbaşkanlığı ile ilgili yaptığı anketi açıkladı.
Türkiye genelinde 21 – 22 Haziran 2014 tarihlerinde, TÜİK örneklem verileri dikkate alınarak Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde, 36 il ve 192 ilçede bunlara bağlı 210 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden 1.646′sı kadın toplam 3.292 katılımcıyla, hanede yüz yüze görüşme metoduyla yapılan ankete göre;
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine tatil yapanların sandığa gitmezse;
Tayyip Erdoğan: 47.2
Ekmeleddin İhsanoğlu: 45.5
Selahattin Demirtaş: 7.3 oranda oy oranlarına sahip.
Bütün seçmenlerin sandığa gitmesi halinde ise;
Tayyip Erdoğan: 43.3
Ekmelleddin İhsanoğlu: 48.9
Selahattin Demirtaş: 7.8 oy oranlarına sahip.
Amerika kendine para bulamazken akpymi para yetistiriyor diyorsun?ukrayna suriye desen anlarim.ama sen taktik demiyorsun.strateji diyorsun.ustelik basarili strateji diyorsun.iste orda dur.fasistler yapmadi gladyo yapti diyorsun.ama bal gibide temiz anadolu cocuklariydi.sokakta adam kestiler.gladyo en fazla bu hareketi toparladi.amaclandirdi.zaten komunistlere sebepsiz ofke vardi.cunku sehre ofke vardi.sivasta ergenekon yoktu.alman ajanlari yoktu.anadolunun temiz katil suruleri vardi.amerika kadiri mutlak degil.ustelik iyi stratejisi bile yok.sonucta kendi kicini kurtaramayan amerika bu rejimleri besleyecek parasi yok.
CHP mhpnin oyunua gelip, “Ekmeleddin” dedikten sonra, zaten sonuç belli olmuş demektir. ilk turda seçimi Erdoğan götürür, eğer bu toplumu biraz tanıyorsak…
seçimin bu andan itibaren “sistem içi bir rekabet alanı olacağı” besbelli…
bizim için önemi başka bir şey ifade etmeliydi: “temsil edilmesi sakıncalı görülenlerin güçbirliğinin sağlanması için, ayağa gelen fırsatı kullanmak”…YANİ SİSTEMİÇİ OYUNLARA ALET OLMAK DEĞİL, DIŞLANANLARIN GÜÇLENMESİ…
işte bu hedef de SELAHATTİN DEMİRTAŞ aday gösterilerek heba edilmiştir bence…
Gerçi hakkını yememek lazım. Genel bir değerlendirme yapılacaksa, iyi bir politik profil olduğu muhakkak. Akşam CNNde harikaydı.
AMA SORUN, DÖNEMİN ÖZELLİKLERİNE UYGUN ADAY OLMAYIŞI…DAHA ÖNCE DE İFADE ETTİĞİM GİBİ, BENİM ÖNERİM, KADIN VE ALEVİ OLMASI HASEBİYLE GÜLTAN KIŞANAK TI, OLMADI…
Gün beyin türk solcularının yüzde 99’ı gibi kavrayamadığı mesele şu. Yaşanan sıkıntıların kaynağını sünnilik olarak görmeleri. Cumhuriyetin kuruluşunda Kemalist kadronun en partik biçimde yaslanabileceği tek şey Sünnilikti ve onu çok güzel biçimde kullandılar. Meselenin sünnilik değil, sünnilik üzerinden hegemonya kurma olduğunu anlamak gerekiyor. Ayrıca Gün bey sünniliği de tanımaz.
Amerika demiyorum dikkat et global sermaye diyorum…
Türkiye’deki sermaye hareketlerine bak, kontrol onlar da…
Aslında ABD’ kontrol eden de bu sermayedir…Tabii global sermayenin en iyi biçimde kullandığı ve etkin olduğu ülkelerden biri ABD olduğu için zaman zaman ABD diye de yazılıyor.
ABD para bulamıyor diyorsun. Peki o zaman 2013 yılındaki ABD’nin askeri harcamalarına bakalım. ABD ne kadar para ayırmış askeri harcamalara.
http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_military_expenditures
ABD krizde, para bulamıyor ama yıllık 600 milyar dolar askeri harcamalar için harcıyor. Açık arayla dünya lideri. (Diğer önemli büyük ülkelerin askeri harcamalarının toplamı (Çin, Rusya, Suudi Arabistan, Japonya, İngiltere, Fransa, Brezilya, Hindistan) ancak ABD kadar olabiliyor neredeyse.
Hani ABD para bulamıyordu? Yapmasın o zaman, çekilsin kenara diyelim. Diğer ülkeler bu konuda ABD’nin yanında cüce kalıyor. Neden çok bu kadar parayı silaha veriyor madem para bulamıyor?
Türkiye onlar için önemli, enerji kaynakları üzerinde duruyor. Türkiye’de bir takım problemler olması onlar için çok ciddi sıkıntılara neden olabilir. Çünkü sermaye için bu enerji kaynaklarını kontrol çok önemli. Bu arada Türkiye’ye verdiklerini bir şekilde geri almasını da biliyorlar.
Bu arada global sermaye aslında eskisinden çok daha kuvvetli de olsa, ABD’de dahil, ciddi bir kriz içinde. O kadar aşırı çok tüketiyorlar ki bu mevcut durumu uzun süre devam ettirmeleri zor. Aşırı dev birinin ihtiyaçları da çok fazla olur. Bu da zaman zaman kriz yaratır, ihtiyaçlar çok fazladır çünkü. Ama bu onların kabuğuna çekildiğini, hiçbir şeye karışmadığını ve güçsüz olduğunu göstermez bu, tam tersine bu durumda daha saldırgan olacaktır, aç birinin etrafa saldırması gibi.
Türkiye enerji kaynakları üzerinde yazmışım. Yanlışlık olmuş.
Türkiye enerji yolları üzerinde olacaktı. (Tabii bu durum Türkiye’nin önemini azalmıyor.)
doğru, tanımam. Ama bilirim 🙂
Glaido konusuna gelince…
Faşistler yapmadı demiyorum. Faşistler zaten Gladio’nun uzantısı idi. Onlara bağlı çalışıyordu.
Gladio zaten birçok ülkede genelde faşistleri kullandı.
Gladio faşitleri, kontro gerillanın önemli unsurlarını ve daha birçok şeyi kullandı.
Gladio konusunu Gün Zileli de anlatabilir.
Çünkü o zamanlar kendisinin önemli bazı olaylara tanık olduğunu düşünüyorum.
Mesela akla gelen bir konu.
Taksim’de 1977 yılında yaşanan kanlı 1 Mayıs olayları. Bildiğim kadarıyla 34 kişi hayatını kaybetmiş ama olay hala açıklığa kavuşmamıştır.
Neden açıklığa kavuşmadı peki? Hala da açığa kavuşmuş değil. Kim engelliyor bunları? O zamanki siyasiler olayları neden seyretti ve bir şey yapamadı?
DİRENEN ROJAVA VE KOBANé kantonu KAZANACAK
Malesta askeri projelere para bulmak baska devletleri ve ekonomileri ayakta tutmak icin para yigmak baska.kriz asiri tuketimden kaynaklanmiyor.amerikada kendi krizini dolar basarak erteliyor.dolar enflasyonu olmasin diye herkesin dolar kullanmasi lazim.askeri ustunluk bunun icin.tartismasiz askeri ustunluk amerikaya guveni sagliyor.onunda siniri burasi.daha fazla bassa oda olmaz.ekonomiye gelince turkiyeyi israili yunanistani butun muttefiklerini destekleyecek para mara yok abdde.olsa borclandirma tavanini uc katina cikarir dolar bastirir erteler krizini.kendine yapamiyor akpyemi yapcak?gladyoya gelince gladyo vardida sol icindekileri bile destekledi.ayrimlari kullandi.bitek fasistleri desteklemedi.hayir ve serrin emperyalizmden geldigini sanmak sagcilik.
yeni yazı gelsin artık.
konu önerebilirsin.
Anonim 84
ABD para bulamıyor ama askeri harcamalara 600 milyar dolar para harcıyor. Niye bu kadar para harcadığını sordum? Net bir yanıtın hala yok.
Emperyalizm yalan diyorsun ABD’nin Türkiye’de üstlerinin işi ne, Gladio neydi, Irak niye işgal edildi. ABD’nin Libya’da işi ne? Dünya’nın hemen her yerinde ABD var. Sen ABD para bulamıyor diyorsun.
Ben diyorum ki Dünya’nın her yerini kontrol edersen, bu kadar güç kullanırsan elbette sıkıntı yaratır. Sen diyorsun ABD para bulamıyor. Bir taraftan da diyorsun ki ABD dolar basıyor. Hani para bulamıyordu? Aylardan beri kaç milyar dolar para basıyorlar. Evet her yere burnunu sokarsan, belli bir noktadan sonra her şeye gücün yetmez dediğim bu.
Demişsin ki herkes dolar kullansın, yüzden bu kadar para harcanıyor. Bunu da dayatan ABD. Ne diye tüm ülkeler dolar kullansın, kullanmak zorunda olsun? Niye ABD doları? Bu aslında ABD’ye para basma gücü de vermek anlamına gelir ve bunun bedelini de tüm dünya öder. Tabii ne diye ABD bundan vazgeçsin değil mi? İşte ABD emperyalizmi budur.
Son bilimsel bir çalışmaya göre dünya üzerindeki büyük şirketlerin 147’si dünya ekonomisinin yüzde 40’ını kontrol ediyor.
http://blog.ted.com/2013/02/13/who-controls-the-world-resources-for-understanding-this-visualization-of-the-global-economy/
http://blog.ted.com/2013/02/13/who-controls-the-world-resources-for-understanding-this-visualization-of-the-global-economy/
Neyse haklısın…Global sermaye diye bir güç yok, emperyalizm diye bir şey yok…
Türkiye’nin cari açığını sermaye karşılamıyor. Dünya üzerinde büyük şirketlerin, sermayenin bir gücü yok.
Sıradan vatandaş Mehmet neredeyse her şeyin belirleyicisi. O biliyor, seçiyor. Güç onda. Bunun dışında her şey yalan.
verilecek boş oyun neye yarayacağını anlayamadım . Ama
bu gidişle 2023 e dek bu ülkeyi yönetecek RTE ye bu zaman diliminde yarayacağı kesin. Öte yandan Demirtaş ne denli birleştirici görünüyorsa görünsün dayandığı tabanın kürt milliyetçiliğini savunduğu açık. RTE nin adım adım PUTİN leştiğini neden göz ardı ediyoruz ki. Neticeten tüm yolların roma’ya çıktığı gibi bütün alternatifler de RTE na yarıyor . Hayırlı olsun . Ne diyebilirim ki ?
Bence RTE’ye verilmeyen her oy (sandığga gitmeme, boş oy, Demirtaş, İhsanoğlu)RTE’nin aleyhindedir. Boş oyların miktarı ise toplumsal muhalefete işaret eder.
müsaadenizle yeni yazı konusu öneriyorum: gezi direnişinin sosyalist solda yarattığı alt üst oluşa dair öngörüleriniz nedir? şimdiye dek hep sizin dilek ve temennilerinizi okuduk. bunlar önemli ama subjektif önerilerdi. peki objektif olarak türkiye’de radikal toplumsal muhalefetin geleceğini nasıl görüyorsunuz? kısa ve orta vadede ne gibi gelişmeler olabilir? geziden sonra sosyalist partilerde doğrudan veya dolaylı olarak çatlaklar, yol ayrımları, önemli görüş ayrılıkları oluştu. sizce gezi direnişinden arta kalan tortular, türkiye’deki örgütlü toplumsal muhalefeti, özgürlükçü, anarşizan bir çizgiye doğru çekilmeye mi zorluyor ve zorlayacak, yoksa radikal muhalefetin örgütlü kesimleri gezi’deki özgürlükçü ruha bir tepki olarak daha da mı içe kapanacaklar, sosyal faşizme kayacaklar, stalinizme daha sıkı sarılacaklar?
Aslında Gezi yazılarını içeren Direnişler kategorisinde bu konulara değinmeler var. Hiçbir toplumsal hareket düz bir çizgi izlemez, ileriye veya geriye doğru. Dalgalı ve zigzaglı bir gelişme ya da gerileme süreci yaşar. Benim gördüğüm, bu konjönktürde hem bir dağılma ve içine kapanma yaşanıyor, hem de bir arayış ve rekompozisyon. Saf anarşist bir gelişme hayal etmemek gerekir, zaten böyle bir şey olamaz. Ama şu var ki, Gezi bir milattır toplumsal hareketin tarihinde. Bundan böyle gelişmeler ve örgütlenmeler özgürlükçü (anarşizan) tarzda olacaktır. klasik örgütlenmeler giderek katılaşacak, içine kapanacak ve tecrit olacaktır. Saptanması gereken en önemli husus, genel olarak partiler devrinin son bulduğudur. Buna burjuva partileri de dahildir. Partiler dönemi 200 yılı kapsar ve artık devirlerini tamamladılar. Elbette evrimlerini tamamlamış sürüngenler gibi var olmaya devam edeceklerdir ama toplumsal gelişmelere kumanda edemeyeceklerdir. en fazla onun önündeki barajları oluşturabilirler. Yeni dönem Seattle’le başlamıştır. Yani yerinden, kendiliğinden örgütlenme. Anında toplanıp dağılan binlerce grubun oluşturduğu görünmez ağlar. Egemenler şu anda bununla nasıl baş edebileceklerini düşünüyorlar. Aslında onların “terör” örgütlerinden korktuğu falan yok. ama eğer görünmez toplumsal muhalefet ağları (sosyal medyanın da yardımıyla) toplumun her yanını kaplarsa ne halt edeceklerdir. Ve bu örgütlenmeler giderek kalıcı bir hal almaya başlarsa. Bizim yapmamız gereken, bu denetlenemez insani isyan halini her an toplumun gözeneklerine yaymaktır. Bu, yeni toplumsal devrimin müjdecisidir. Evet, aslında bu esaslı bir yazı konusudur. Önümüzdeki günlerde derli toplu ele almaya çalışacağım. Bu arada, kendinize çok güzel bir isim seçmişsiniz. Vasili Grossman’ın Yaşam ve Yazgı romanı gerçekten çok iyi bir romandır.
Bu arada şunu da ekleyeyim.
Krizleri kapitalizm işçi sınıfını disipline etmek, ülkeleri daha çok sömürmek için kullanır. Borç krizi de bunun parçasıdır. Yani kriz çıktığında ülkeye hemen yardım edilmez, kriz çok defa ülkeyi disiline etmek amacıyla kullanılır.
Yani krizlerle ülkeleri ve işçi sınıfını disipline etmek kapitalist sermayenin tercih ettiği, istediği bir yoldur. Çünkü zaten kapitalizm sömürüye, işçi sınıfını sürekli olarak disipline etmeye dayanır. Bu tür krizlerle ülkeleri disipline etmek ve birçok şeyi dayatmak mümkündür. (Krizden kurtarma bahanesi ile. Türkiye’ye de AKP ve Kemal Derviş’in getirilmesi gibi. AKP 12 yıldır Kemal Derviş’in planı harfiyen uygulamaya çalışan ve sermayenin kendisine verdiği görevi harfi harfine getiren bir ülke. Bu yüzden sermayenin şimdilik AKP’ye karşı olması için bir neden yok.)
Örneğin ABD’li yatırımcılar gidiyor Çin’e, Meksika’ya vb. ülkelere yatırım yapıyor. Böylece ABD’li işçilerin pazarlık gücü azalıyor veya ortadan kalkıyor. (Burada asıl güç sermayedir, ABD’yi de yön veren ve disipline eden güç budur.) Sermayenin dediklerini yapmayanlar cezalandırılır, sermaye devletleri de ülkeleri de borç yükü altına sokarak, gerektiğinde krizler yaratarak, ülkeleri istediğinde cezalandırarak her istediğini yaptırmaya zorlar ve yaptırır.)
Sermaye bunun sonunda ülkede önemli alanların özelleştirilmesini, ülkenin daha çok sermayeye açılmasını, işçi sınıfının güvencesiz bir ortamda çok çalışmasını, örneğin Somalı işçiler gibi, çalışma sürelerinin uzamasını, işçi sınıfının önemli haklarının elinden alınmasını, ücretlerin düşürülmesini, işçilerin işten atılmasını vb. birçok düzenlemeyi ülkelere yaptırır.
Yunanistan için de benzer şeyler geçerlidir. Yunanistan’da IMF’nin karşısında diz çökmeye ve IMF’nin isteklerini yapmaya zorlanmıştır. Bunun sonunda IMF 2013 yılında Yunanistan’a borç vereceğini açıklamıştı. Örneğin Temmuz Ayı 2013 yılında bir haberde şöyle yazıyor:
“Yunanistan’a verdiği son krediyle IMF tarafından ekonomisini kurtarmak amacıyla Yunanistan’a yapılan toplam ödeme tutarı 10,94 milyar dolar oldu.”
http://www.sabah.com.tr/ekonomi/2013/07/29/imfden-yunanistana-kredi
11 Haziran 2014 tarihinden bir haber:
“IMF, Yunanistan’ın mali programının gidişatından memnun”
http://www.cybc.com.cy/tr/index.php/avrupa-dan-haberler/item/8157-d
Bu arada anarşizm elbette emperyalizme karşıdır. Bununla ilgili şu yazı okunabilir:
http://www.geocities.ws/anarsistbakis/makaleler/sss-kisimd05.html
“AKP 12 yıldır Kemal Derviş’in planı harfiyen uygulamaya çalışan ve sermayenin kendisine verdiği görevi harfi harfine getiren bir parti.” olacak.
“yaşam ve yazgı” sıkıcı bir roman. yine can yayınlarından çevrilen “savaşta bir yazar: vasili grossman kızıl ordu’yla 1941-1945” adlı kitap benim favorim. ukrayna’dan stalingrad’a dek savaş atmosferini birebir yaşatıyor. kızıl yıldız gazetesi muhabiri olarak cephede görev yapan grossman’ın günlükleri bunlar. dehşet bilgiler var. sadece nkvd tek başına, 422 binden fazla kızıl ordu askerini kurşuna dizmiş, disiplini sağlamak için.
öbür konuya gelecek olursak, başka alternatif bilmedikleri, anarşist teoriyi de liboşluk saydıkları için, sosyalist soldan öncülük uman örgütsüz kesimler, sosyalist partilerdeki bölünmelere bakarak, bu partilerin gezi direnişi sayesinde artık daha özgürlükçü bir çizgide ilerleyeceklerini umuyorlar.
en son deli gaffar’ın çok okunan “Gezinin Dalgaları Solun Limanlarına Vururken” başlıklı denemesi bu yöndeydi.
ne var ki stalinistler gezi’den sonra yine bildiklerini okumaya devam ettiler. tkp 29 ekimde bayraklı miting yapmaya kalktı. ulus-devletçi rejime iyice yanaştı. en çok bedel ödeyen kesim olan halk cepheliler, her fırsatta kuzey kore’yi övmekteler.
https://twitter.com/0kmeydani/status/470487246391762944
Malesta sana askeri yatirimin mantigini anlattim.ayrintilar gereksiz.mekanizma acik.birbirleriyle karsitlik icindeki seyleri ayni kaba topluyorsun.ayni amacla hareket ettiklerini dusunuyorsun.oysa abd devleti ordusu kapitalistleri partileri farkli amaclar guduyor.farkli davraniyor.ayni akpnin ordunun kapitalistlerin turkiyede yaptiklari gibi.hic bir fark yok.senin kafan arkadaki iliskileri gorunur amac altinda birlestiriyor.yani komplocu dusunuyorsun.toplumun tumude boyle.amerika oyle yapti.chp zihniyeti boyle dedi.tehlikenin farkindamisiniz.uc harfliler var.seytan doldurdu.gibi.bu sekilde dusune dusune bu hale geldik.sivasta alman ajanlari vardi.darbe tesebbusu.israile van minut.akp devri bitince bu komploculukda bitecek.
Grossman’ın romanının durgun olduğuna katılıyorum. Ama orada da satır aralarında çok iyi saptamalar var. Savaş günlüklerini .ilmiyordum. Hemen edinip okuyayım, iyi oldu bu, hayret nasıl atlamışım. Stalinistlere gelince… toplumsal gelişmeler onların tersi yönde akıyor. Bir süre daha direneceklerdir kaçınılmaz olarak.
92 nolu Anonim:
Yazdıklarımın komplo ile filan alakası yok. Bence bunları inkar etmek gerçekleri yok saymaktır, ve en önemli gerçekleri yok sayarak komplo demekle bir şey çözülmez.
Çok somut olarak yazıyorum:
ABD emperyalist değil dedin…O zaman ABD’nin ne işi var Irak’ta, Libya’da, şurada, burada diye soru sordum…
ABD’nin harcadığı 600 milyar dolar para var ortada, rakam net. Bu parayı sadece kendi ülke güvenliği için harcamadığı da açık. Açık ara bu konuda lider, bu mu komplo? Sana bu konuda ayrıntılı yanıt verdim. Bak hiçbir ülke bu kadar ciddi bir para harcamıyor. Diğer tüm ülkeler bu konuda cüce kalıyor. Neden harcadığı da açık. Yoksa Irak’ta, Libya’da dünyanın hemen her yerinde ABD’nin işi ne değil mi? Bu mu komplo?
ABD krizde dedin. Yunanistan’a para veremezler filan dedin. IMF ile Yunanistan anlaşmış ve Yunanistan IMF’ye diz çökmüş. Komplo olan ne burada?
Türkiye’de benzer şeyleri olmuştu. Bir gecede kriz çıktı, ekonomi çöktü. DSP, MHP havlu atmak zorunda kaldı. Dünya Bankası patentli Kemal Derviş’i kurtarıcı olarak çağırdılar ve dediği her şeyi yaptılar, yasaları çıktılar, 12 yıldır bunu uyguluyorlar. Bunun nesi komplo?
Diyorum ki dünyada büyük şirketler ve küresel sermaye var. Bunlar komplo ve hayal değil.
Ayrıca her şeyi ABD yaptı demiyorum, büyük sermaye gücü ölçüsünde birçok önemli olaya yön veriyor, önemli düzeyde belirleyici güç o diyorum. ABD’ye yön verenler de onlar. Bu görmezden gelinemez.
Diyorsun ki vatandaş da senin gibi düşünüyor. Ben oy vermiyorum. Vatandaş benim gibi de düşünmüyor, o bir şeyleri seçtiğine inanıyor. Halbuki vatandaş bir şeyleri seçtiğini sanıyor.
Bu ülkede herkes benim gibi düşünce bu siyasiler yüzde 0 oy alırdı.
Diyebilirsin ki ben bunları görsem de inanmıyorum, bunlar yalan, hayal, komplo, uydurma, global sermaye önemsiz bir güç. Etkisi yok hatta. Çulsuz ve parasız sıradan vatandaş Mehmet çok büyük güce sahip, her şeyi o yapıyor.
Ne diyelim…
Abd emperyalist degil demedim.akp emperyalist komplolarla aciklanamaz dedim.imf db ekonomik programlari emperyalizmin isine yarar.ama emperyalistler zorladigi hileyle kandirdigi icin degil.kapitalizmin yasamasi buna bagli oldugu icin.abd kendisi icin baska program sunmaz.sunmadigi icin yatirimlarini cine kaydirdi.simdide geri almaya ugrasiyor.cunku icpazari coktu.asiri tuketim degil.tersi.sana diyorumki abdnin askeri harcamasi ekonomik gucunu devam ettirmek icin.ulkeler mevcud sistemin degismeyecegini dusunsunler diye.yoksa komplo teorilerine para yetistirmek icin degil.verdigin rakamlar bunu destekliyor.akpnin yalnizca abd sayesinde ayakta durdugunu degil.
Kapitalist mantık çok defa bu krizleri daha çok tüketim ile aşmayı hedefler. Bunlara katılıyorum. Ama bu kapitalist mantık için geçerli.
Demek istediğim bu mantığın son derece sorunlu olduğu. Hep daha çok tüketmek, daha çok tüketerek krizleri aşmak. Bu durumda kaçınılmaz olarak bu bir sürü sorun ve kriz gelecektir.
ABD bugün dünyanın en çok tüketen ülkelerinden biri. Dünya nüfusunun yüzde 5’i ABD’de yaşıyor ama bu ülke dünya enerji kaynaklarının yüzde 20’sini kullanıyor. ABD ortalama olarak çok tüketen bir ülke zaten. İklim değişikliğine neden olan insan kaynaklı atmosferdeki karbondioksit gazlarının yüzde 27’sinden ABD sorumlu. Bir ABD’li ortalama olarak 370 Etiyopyalı’nın tükettiğini tüketiyor. Yani aslında ABD’nin dünya ortalamasının çok üstünde bir tüketimi var. Şimdi durum buyken daha çok tüketerek krizi aşmaya çalışmak başka büyük krizleri oluşturacaktır. O yüzden daha çok tüketerek krizleri aşmak çıkmaz yoldur, yeni ve daha büyük krizleri getirecek bir çözüm yolu.
Ben bir anarşistim ve benim adayım Demirtaş, benim gibi yüzlerce anarşist gencin adayı da Demirtaş. Belediye seçimlerinde fayda gütmek adına Sarıgül öneren siz’in bu durumda fayda gütmüyor olması da açıklamaya muhtaç.
Sevgiler.
Bu arada ABD, global sermaye tek belirleyici güç değil elbette.
Bizim de bir etkimiz var.
Fakat Türkiye’de solcuların bu konuda işi zor. Zaten toplum kültürel olarak kapitalizme yatkın. Yani kapitalizm yanlıları şimdilik avantajlı durumda. Ama tabii zamanla bu değişebilir.
seçimden sonra açıklarım.
http://www.haber3.com/hdpden-erdogana-surpriz-kosk-destegi-2774732h.htm
Abi kusura bakma, altın kuru, karnın tok, sırtın pek olsun bir ömür ama, şu paylaştığın haberin başlığı ile içeriği arasındaki çelişkileri göremeyip, bunun ne tür bir manüpülasyon olduğunu çözemeyip oraya koymuşsun ya, artık Gün Zileli ne yazmış diye merak edip okumayacağım seni. Sen anarşist falan değilsin, bildiğin Maocusun hala.
@PervinBuldan’s Tweet: https://twitter.com/PervinBuldan/status/487649299564879872
Şu anda benimle ilgili yürütülen kirli bir kampanya var.Akp yi destekliyeceğimize dair asılsız haberleri yayanlara lanet olsun.
Tan arkadaşım, bu siteye gelen her yorum ve haber, eğer küfür ve hakaret içermiyorsa, içeriği ne olursa olsun paylaşılır.
Bu, mutlak özgürlükçü, anarşist tutumun gereğidir.
Eğer Pervin Buldan haberini söylüyorsan, Pervin Buldan’ın tekzibini de yayınladım. Sorun nedir?
tweeterde de aynı şekilde tekzibi yayınladım. Böyle şeylerden büyük sonuçlara varmak doğru değildir. Bir anarşist özgürlüğün ve gerçeğin peşindedir daima.
Eğer Pervin Buldan’la ilgili olarak değil de, örneğin Ertuğrul Kürtçü ile ilgili böyle bir haber okusaydım üzerinde daha titizce dururdum ama ne yazık ki Pervin Buldan, HDP içindeki AKP yanlısı eğilimin temsilcilerindendir. Bu yüzden haber inandırıcı gelmişti, fakat kendisinin yalanlaması benim için sadece sevinç konusudur.
gün abi, küfür ve hakaret içermeyen yorumları aynen sitede yayınladığını söylemişsin ama bu her zaman doğru değil. kaan arslanoğlu, duyurular kısmındaki “türkiye’de edebiyat ödülleri nasıl verilir?” başlıklı yazının altında benim için “tetikçi” ifadesini kullandı.
bu açık bir hakarettir. ama sen onun bana hakaret etmesine izin verdin.
halkim neylerse iy eyler . bir kendiliginden öz yönetim vakasi, üstelik aydinlanmaci liktan felan azade bir yerel sivil örgütünün marifeti….http://www.radikal.com.tr/dunya/ihtiyar_heyeti_onayiyla_intikam_tecavuzu-1201441
selam Dost 🙂
Küfür ve hakaret derken doğrudan küfür ve hakaret içeren kelimeleri katsetmiştim. Ona bakarsan bana da neler söyleniyor. “tetikçi” ifadesine dikkat etmemişim ya da daha doğrusu, bu bana hakaret olarak değil de, daha çok bir tutuma ilişkin (ağır da kaçsa) bir niteleme geldiği için üzerinde durmamışım. Yine de madem itiraz ettin, senin görüşünü esas alarak kaldırıyorum. Sakın cesaretin kırılmasın, sonuçta iyi bir tartışma bu ve tartışmanın bir tarafının şu ya da bu nedenle çekilmesi iyi olmaz.
Pervin Buldan haberini gördüğümde “haber3.com” sitesi bende güven uyandırmamıştı. Başka daha büyük haber sitelerinde de rastlamayınca değerlendirmeye almadım. Özellikle böyle adı duyulmamış küçük sitelerde çıkan içeriğe karşı şüpheci olmak gerekiyor.
Öte yandan Pervin Buldan özelinde ve BDP/HDP genelinde sürecin devamı kaygısı nedeniyle RTE ile eleştirel bir flört içinde olduğu da yadsınamaz artık. Birkaç ay öncenin haberi: http://www.radikal.com.tr/politika/pervin_buldan_erdogana_destek_verebiliriz-1184926
Evet, haklısın. Bundan sonra daha titiz olmam gerektiği açık. Pervin Buldan adı da bu yanılsamaya katkıda bulundu, doğrusu. Senin yolladığın haber de bunu gösteriyor.
CHP Kürt meselesinde böylesine “ürkek”, uyuşuk, “dur bakalım ne olacak” siyasetini sürdürdükçe, Kürtleri “yağmasa da gürleyen” bir adama mahkum ediyorsa suç Kürt siyasetinin mi?
Şu koşullarda “ana dilde eğitim hakkı” ve “bölgesel özerklik” siyasetinin ilanı hem tarihsel-diyalektik bir gerçekçiliğe, hem de bir insani-siyasal tespite uygun düşecektir. .
5-7 yıl sonra “keşke böyle bir politika yapsaydık” diyecekler!
Zavallılar!
Kurt siyasetinde iki cizgi oldugunu farkedip sonra iki cizgiyi ayni cuvala tikmak nedir allahaskina? Ayik misiniz? Ya cizginizi devam ettirin ya fikrinizi butun Kurt siyasetini suclayacak sekle cevirin. Biz de size ulusalci diyelim. Arasi yok!
BDP/HDP’nin RTE flörtünü eleştirirken CHP’nin de şu tip reflekslerini akıldan çıkarmamak gerekir:
http://www.ntvmsnbc.com/id/25525621/ “Kılıçdaroğlu: Gerekirse elimize silah alırız
CHP liderine, bir Kürt devleti kurularak Türkiye’nin bölünme durumunun ortaya çıkması durumunda ne yapacakları soruldu.”
Süreci AKP’den daha samimi yürütmek ve ileriye götürmek iddiası bulunan KK’nin (bkz. Diyarbakır konuşması) eğer bu iddiası gerçekse “vatan bölünürse naparsınız” gibi böyle provokatif bir soruyu delikanlılığına laf edilmiş ergen gibi değil ustalıkla yanıtlamalıydı. “Böyle bir tehlike yok, Kürtler ayrılmayı değil haklarını alıp eşitlik içinde bir arada yaşamayı istiyor. Biz de bunu savunuyoruz, vatanın bölünmesini engelleyecek de budur” gibi bir şey demeliydi.
Bu seviyeye gelmediği sürece solun ve Kürtler’in CHP’ye oy filan vermesi zor. Bu nedenle yerel seçim ve CB seçimlerinde CHP adaylarına anti-AKP tavır amacıyla oy versem de genel seçimlerde CHP’ye oy vermeye karşıyım. AKP’nin mütedeyyin olmayanları ötekileştiren sünni-islami hegemonya modelinin yerine CHP(+MHP?)’nin türk olmayanları ötekileştiren türk-milli hegemonya modelini geçirmek bir ilerleme olmaz. Bu ülkede sistem içi bir pozitif gelişme olacaksa bu CHP’nin sosyal demokratlaşması ve BDP/HDP ile bir yakınlaşma kurması temelinde olacak. Doğrusu bir CHP-HDP koalisyon hükümeti hiç fena olmazdı, böyle bir ortamda Gezi’de bastırılan güçler ileri sıçramak için büyük bir fırsat bulur, sürekli olarak böyle bir iktidarı soldan sıkıştırabilir.
Evet parlementer yolla devrim yapılamaz, ancak Rus ve İspanya devrimlerinde de gördüğümüz gibi devrimci durum her zaman büyük sol parlementer partilerin de güçlendiği ortamlarda ortaya çıkıyor ve bunun aksi bir örnek, yani buz gibi sağ-diktatöryel bir yönetimden devrime geçilen bir örnek aklıma gelmiyor. Bu bir tesadüf değil bana göre çünkü gerçek devrim, anarşist devrim sola esen rüzgarın tüm sistem içi aktörleri sola savurduğu ancak hiçbirinin taleplere karşılık üretemediği durumlarda oluyor diye düşünüyorum. Bu sebepten de her zaman oy vermeyi önemsedim, devrimci durumlar dışındaki zamanlarda, devrimci bilinci geliştikçe git gide daha soldaki partilere oy verip son noktada da oy vermemeye başlayanların, bunu da devrimci strateji diye savunanların mantığını anlamadım. Halkın genelinin ne tür bir politik faaliyet içinde olduğu, sistemle ilişkisi, oy verme eğilimleri vb. verili koşulları dikkate almadan devrimci azınlığın oy vermeyerek devrimci durumun oluşmasına katkı yapabileceği bir “kestirme yol” olduğu bir yanılsama ve bir tür ziyan bana kalırsa.
1. turda Selahattin’e yüksek bir oy çıkması, 2. turda da bu oyların kaybolmak yerine Ekmeleddin’e gittiğinin görülebilmesi, kanımca verili koşullarda bu seçimlerden çıkabilecek en iyi sonuç olurdu. “Kürt davasına sempati duyuyoruz, ancak bu davayı RTE’nin diktasının devamına iliştirmeyi doğru bulmuyoruz” mesajı verilebilse..
sandığa gidip boş ya da geçersiz oy vermek seçime katılma oranını artırmak demektir. Yüksek katılma oranı seçimi ve seçilen CB’yi mşrulaştırmak olur, bir de nasıl oy vereceğini bilmeyen, geçersiz oy veren geri zekalılar güruhu yaftalanmaya yol açar. Oysa sandığa gitmemek katılımı azaltacağından seçimin ve seçilenin meşruluğunu tartışmalı hale getirir. Mısır seçimlerini anımsayalım, halkın yarısı bilinçli olarak CB seçimini boykot etmiş ve Mursi ancak 1,5 yıl dayanabilmişti. HDP ayağına gelen fırsatı kaçırmış değil, sadece sistemin kendisinden istediği rolü oynamış, bölünmeyi derinleştirmiştir.
http://www.derindusunce.org/2013/05/06/secimler-yaklasiyor/
Dünyada çok fazla başarılı anarşist devrim oluşmuş değil. Çok fazlayı bırakın başarılı olan tek bir anarşist devrim bile daha olmadı. İspanya’da olan anarşist devrim de başarıya ulaşmadı. Orada da en sonunda anarşistler Franco’ya yenildiler. (İspanya’da devletin ve sistemin yanında olan burjuva solcularının gerçekte köstek olduğunu belirtenler de var. Yani İspanya devriminde anarşistler sistem ve devlet yanlısı solcularla işbirliğine girerek hata yaptı diye düşünenler de var. ) O yüzden bir iki devrim kalkışmasını temel alarak –orada hiç hata olmamış ve tüm zamanlar için bu yöntem geçerliymiş gibi- çok genelleyici sonuçlara ulaşmanın doğru bir yöntem olmadığını düşünmüyorum.
Oy kullanarak kapitalizme karşı toplumsal bir devrim olacağını düşünmüyorum. Üstelik sadece oy kullanarak, özellikle demokrasiden uzak liderleri seçerek çok büyük değişimler beklemeyi de gerçekçi görmüyorum. Bu mücadele yöntemi sitemi giderek daha da güçlendirir, zayıflatmaz, işçi sınıfını pasif hale sadece oy verip başka bir şeyi düşünmeyen insanlar sürüsü haline getirir, demokrasiyi ve işçi sınıfının mücadelesini sadece sandığa mahkum eder. Çünkü bu defa seçilen demokrasiden ve aslında halktan uzak hareket eden bu siyasiler neden ellerindeki güçlerden vazgeçsinler? Devrimler ve demokrasinin gelişmesi toplumsal mücadeleyle olur ve bu mücadele de aşağıdan yukarıya bizzat toplumun, işçi sınıfının, kendisi tarafından yapılmalıdır. Üstelik çok defa oy kullanma toplumsal devrimin koşullarını da sağlamaz. Bazıları “Ama İspanya da bunu sağlayan burjuva solcularıydı. Toplumsal devrim için gerekli koşullarını seçilen burjuva solcuları sağladı.” diyebilir. O şekilde olduğunu düşünmüyorum. İspanya’da ve Rusya’da da toplumsal devrimin koşullarını işçi sınıfının bizzat kendi mücadelesi ve kapitalizmin içine düştüğü çelişkili durum hazırladı. Kimi işçi sınıfı oy kullanarak mücadele etme biçimini daha uygun görmüş olabilir ama bunun dışında İspanya’da doğrudan eylem yoluyla, anarşizmin ilkelerine inanmış güçlü bir işçi sınıfı daha vardı. İşte İspanya’da asıl devrimin koşullarını da bunlar sağladı.
Öte yandan burjuva solcularının çok önemli bir görevleri daha var, o da şu: bunlar devrime neden olmaktan çok devrimin oluşması için gerekli önemli koşulları ortadan kaldırıyorlar. Yani burjuva solu aynı zamanda sistemin bir yan unsurudur, sistemin yedek lastiğidir, devrimin tetikleyicisi değildir. Öyle olmasaydı Avrupa ülkelerinde epey anarşist devrim görmüş olmamız gerekirdi ama bunu göremedik. Üstelik Batı Avrupa ülkelerinde işçi sınıfının köklü bir mücadele tarihi vardır, ona rağmen bu ülkelerin bu köklü mücadele tarihi, biraz da sosyal demokratlar partiler sayesinde, küresel kapitalizm ile ittifak ilişkisine dönüşmüş durumda.
Şimdi toplumsal koşullar uygun değil o yüzden burjuva sol partileri desteklemek gerekir diye düşünürsek burjuva sol partilerden anarşistlerin ne farkı kalacak? Çünkü bu düşünce şu veya bu şekilde anarşizmi kolayca burjuva solunun bir unsuru, parçası haline getirir. Pekâlâ, o zaman şu söylenebilir: toplumsal koşullar oluşmadığı için CHP’li olalım, HDP’li olalım. (Zaten CHP ve HDP’ye gerekli koşullar oluşuncaya kadar (onun da ne zaman olacağı belli değil) destek vermenin başka anlamı ne? Benzer şeyi farklı biçimde Rus devriminde Marksistler de savunmuştu. Şuna benzer şeyleri söylemişlerdi: anarşizm için Rusya’da koşullar uygun değil yoksa biz de benzer şeyleri savunuyoruz türünden şeyler söylediler. Bu sözleri birçok anarşist inandı ve sonra da neler yaşadıklarını biliyoruz.
Diğer yandan şimdi durumda Türkiye’de anarşistler, sosyal demokratlara engel de oluyor değiller. Ve ayrıca şimdiki durumda anarşistler sosyal demokratlara oy filan verse bunlar, sosyal demokratlar ve burjuva solcuları, başarıdan başarıya koşacak durumda da değil. Yani Türkiye’de sorun asıl anarşizm ile değil solla ilgili çok ciddi bir sorun var. Ve bu sorunun nedeni anarşistler değil.
Türkiye’de bu konuda en büyük sorun işçi sınıfının toplumsal ciddi bir mücadelesi olmamasıdır. Türkiye’de egemen sınıf işçi sınıfını dini, Sünni İslam’ı, milliyetçiliği vb. kullanarak güçlü biçimde bastırmıştır. Bunu yaparken de büyük ölçüde ulus ötesi sermayeyi de yanına almıştır. Ulus ötesi sermaye de Türkiye gibi birçok ülkeyi din, milliyetçilik vb. unsurları etkili biçimde kullanarak sömüreceğinin farkındadır. Türkiye’de sol birçok ayak oyunu ve numarayla (12 Eylül darbesi vb.) marjinal hale getirilmiştir.
“O yüzden bir iki devrim kalkışmasını temel alarak –orada hiç hata olmamış ve tüm zamanlar için bu yöntem geçerliymiş gibi- çok genelleyici sonuçlara ulaşmanın doğru bir yöntem olmadığını düşünüyorum.” olacak.
Yineleyeceğim… İlk turda boykot, RTE’nin görece düşük oyla seçilmesini sağlayabilir. 2. Turda elbette CHP’nin Kürt Politikasının da sonucu olarak Kürt oyları RTE’ye akacağı için daha yüksek bir oranla seçilmesini sağlayabilir…
Diktatör heveslisinin en düşük oyla seçilmesi üzerinden mantık yürütüyorum…
İlk turda % 50-55 oy alamayarak seçilmezse ( % 45-50 alarak), 2. turda % 55-65 arası olursa bu hiç hoş değil…
İlk turda % 47-49 alan RTE 2. turda % 60 geçer!
Elbette tahminlerde yanılma olabilir… İlk turda güçlü bir boykot RTE nin ve seçimin gücünü azaltabilir… Korkarım güçlü boykot olmayacak… Katılım % 80 i geçecektir!
Türkiye’de İslam bu partiler tarafından veya bazı çevrelerce gerçekten siyasete alet ediliyorsa, devletin İslam politikasında yanlışlıklar olup olmadığı, Cumhuriyetin başından beri uygulanan laisizm anlayışının bu yolu açmakta payı bulunup bulunmadığı korkmadan sorulmalıdır. Zaten sık sık vurgulanan dinin siyasete alet edilmemesi uyarıları, dikkat edilirse, fazla muhatap bulamamakta, en keskin laik çizgiye sahip partiler bile zaman zaman, bazı çevrelerce laiklikten ödün vermek şeklinde yorumlanan uygulamalara sapmak, yumuşamak zorunda kalmaktadır. Laikliği korumanın yolu, mevcut laiklik siyasetinin halk çoğunluğunda yarattığı tepkiyi kullanarak iktidara gelen siyasi partileri hukuk ve demokrasi dışı yöntemlerle iktidardan uzaklaştırmaktan ziyade, bu tür partilerin ortaya çıkış ve hatırı sayılır bir kalabalığı arkasına takış nedenlerini anlamaya ve sağ partilerin niçin “dini siyasete alet etme” yoluna saptıkları sorusunun cevabını aramaya yönelmektir.
Toplumun İslami taleplerini ciddiye almaksızın, bu taleplere olumlu yaklaşmayı gericiliğe verilen taviz şeklinde ideolojik ve basitçi yaklaşımlarla yorumlamaksızın, ciddi sosyolojik araştırmaların sonuçlarına kulak vermek daha gerçekçi bir tutum olacaktır.
(Ahmet Yaşar Ocak)
Suna bir goz atabilir misin Malesta?
http://dazayn.org/1/post/2012/07/manfest.html
Yusuf Cemal yazıyı okudum, öneriler güzel ve yerinde, katılıyorum. İş yerlerinde örgütlenmek gerekir. Bu örgütlenmede bürokratik kalıpların dışında olmalıdır. Türkiye’de hemen hemen birçok sendikada hakim olan bürokratik sendikacılık ile bir yerlere varılacağını sanmıyorum. Bürokratik sendikacılık bir tür teslimiyetçiliktir. İşçilerin kendi öz yönetimlerine dayanan bir sendika anlayışı yerindedir.
Tabii örgütlenme sadece iş yerlerinde sınırlı olmamalı. Benzer düşünceleri paylaşan, sorunları yaşayan insanlar da örgütlenmelidir. (Tabii bunu yapabiliyorlarsa.)
Fakat Türkiye’de şöyle bir sorun olduğunu düşünüyorum: insanların çoğu çözüm üretmek, düşünmek istemiyor. Özgür düşünmekten korkan, sürü olmayı tercih eden, örgütlü iş yapmaktan son derece çekinen bir işçi sınıfı var. Bu insanlar neredeyse kapitalizme veya dine teslim olmuş durumda. Sisteme karşı bir çözüm üretmek de istemiyor. Gezi olayları neyin nesi denilebilir. Gezi olayları da sisteme karşı bir direniş olmaktan ziyade AKP’nin keyfi tutumlarına karşı bir direnişti. Yani Gezi’de AKP bu kadar çok dayatmacı olmasaydı böyle bir sorun belki olmayacaktı.
Ama yine de Gezi olayları önemlidir. Şu yüzden önemlidir: insanlar şu veya bu şekilde kapitalizme ile mücadele etmek zorunda kalacak. İşte bu aşamada insanlar ne yapacağını düşünmek zorunda kalacak. Türkiye bu çelişkiyi şu veya bir şekilde çok yoğun bir şekilde yaşayacak. Aslında yaşamaya başladık da denilebilir. Ama bu çelişki zamanla giderek tırmanacak ve işçi sınıfı için mücadeleden başka bir yol kalmayacak. Bu yola doğru sürükleniyoruz.
Şimdiki durumda işçi sınıfı için hem kaygılıyım, hem de biraz ümitliyim. Şöyle kaygılıyım: birçok olaya rağmen işçi sınıfı hala derin bir uykuda, sermaye ise hemen her yeri eline geçirmiş ve çok büyük bir güce sahip ve yine tüm bu olaylar olurken sermaye boş durmuyor, İslam vb. şeyleri de son noktasına kadar kullanarak işçi sınıfının sınıf bilincini sistematik bir şekilde yok ediyor, işçi sınıfını bir anlamda zombileştiriyor. Buna rağmen ümitliyim, o da şöyle: işçi sınıfı, Gezi de kısmen görüldüğü gibi, bu zombileşmekten kurtulabilir. En önemlisi sermaye çok büyük güce ulaşmasına rağmen giderek derin çıkmazlara doğru sürükleniyor. Çok da uzak olmayan bir zamanda bu krizin iyice derinleşeceğini ve içinden çıkılmaz bir hale geleceğini düşünüyorum. Kapitalizm belki de tarihteki en büyük krizini yaşayacak. Bu kriz işçi sınıfı için çok yıkıcı da olsa onu tutsak olduğu zincirlerden kurtarabilir. Tabii burada işçi sınıfının bilinçli ve örgütlü olmasının önemi tartışılmaz.
🙂 demirtaş hakkında yapılan yorumlar gerçekçi değil. Alevilerden ve batıdaki türklerden oy alamaz diyebilirsiniz fakat kadınları, işçi ve emekçileri temsil edemiyor demek kürt hareketinin temsil edebilirliğini ölçmek sizin çapınızı aşan bi durum. Siz kısaca diyinki hdp türk aday çıkaraydılar da herkesi temsil etseydi.
“boş oy oranının toplumsal muhalefetin esas, bilinçli kesiminin göstergesi olacağını düşünüyorum.” kendisini bu kadar siyaset-üstü tanımlayan başka kaç kişi var acaba göreceğiz. TKP ÖDP kafasıyla
Kısaca tekrarlayacak olursam, HDP’den beklediğim, Türk, Kürt, Ermeni, Süryani vb, milliyeti önemli değil, bütün toplumsal muhalefeti temsil eden bir aday göstermesiydi. Çapımı aşmaya gelince… genellikle çapımı aşan konularda yazarım.
sorun kişi üzerinden konuya bakmanız herhalde yoksa bu gün demirtaş’ın dile getirdiği ilkeler de eksik olan kapsamayan ne var. beklediğiniz ümit ettiğiniz adaydan daha az mı ifade ediliyor, eksik mi kalıyor. YIllar önce kürtlere söylediğiniz şeyi de tekrarlayayım: boykot erdoğan’a yarar, oyları bölmeyin 🙂
++
Otuz yılı aşkın bir süredir devletle mücadele yürüten Kürt hareketini salt kimlik mücadelesine sıkıştırarak Kürt siyasetçilerinin temsil kabiliyetini ölçmeye kalkışmak, bir tespit değil, bir karşı-siyaset pozisyonudur. Zira “Demirtaş herkesi temsil etmiyor” iddiasının arkasındaki esas somut dayanak, onun Kürt kimliğidir. Bu ülkede bir Kürt siyasetçi örneğin Türkleri temsil edemez ama Türk siyasetçi Kürtleri (ve herkesi) temsil edebilir, öyle mi!
http://zete.com/kurt-sadece-kurt-degildir/
kürtleri neden desteklemediği konusunda gün abinin argümanları yetersiz. eleştirilerin bu kadar fazla ve hakarete varır düzeyde olmasının sebebi bu. argümanları sağlam olsaydı insanlar onun görüşlerine katılmasalar bile saygı duyarlardı veya bu kadar sert tepki göstermezlerdi. en azından görüşleri kendi içinde tutarlı ve bütünlüklü derler ve gün abiyi de böyle kabul ederlerdi.
akp’ye yandaşlık açısından kürtlerin düzene eklemlenmesi ciddi bir argüman, evet.
ama öte yandan zileli’nin son bir yıldır toplumsal muhalefette birlikte hareket ettiği ödp-tkp-halkevleri grubu da chp-ml zihniyetine sarılarak düzene bir yerinden eklemleniyor.
bu ülkede akp iktidarı sırasında en büyük bedeli, şimdi akp yandaşlığı ile suçlanan kürtler ve onlarla birlikte hareket eden sosyalistler ödediler. ödüyorlar.
hdp ve hdk’da çok sayıda örgütlü sosyalistin mevcut olduğunu unutmayalım.
gün abinin son bir yıldır her konuda birlikte hareket ettiği ödp-tkp grubu ise son bir yıldır chp’yi sosyalist çizgiye çekmek için çalışmaktan başka bir şey yapmadı.
artıları eksileri üst üste koyduğunuzda hdp diğer sol partilerin yanında altın gibi parlıyor. toplumsal muhalefet güçlenecekse bu damardan güçlenecek. çünkü hdp ulus-devletçi değil. her şeyden evvel devletçi değil. gerçek liberterlerin hdp’yi desteklemelerinin en önemli gerekçesi bu.
ödp-tkp bloku ise bildiğin devletçi kemalist sol. oradan hiçbir şey çıkmaz.
ben de tam tersini düşünüyorum. ilkeler sabun köpüğüdür. Bir de bakmışsınız o ilkeleri RTE ile ifade ediyor. Esas olan kişilerin gerçekten neyi temsil ettiğidir. Bu konuyu yazacağım.
kaç kere söyleyeceğim Kürt olmasının bir önemi olmadığını.
Bu arada bütün “yetmez ama evetçilerin” HDP’nin yanında yer almasına ne diyorsun. Onlar da Ali Bayramoğlu’yla bağlantılı ve İMC’de bu türler “körler bağırlar birbirini ağırlar” kabilinden sohbet ediyorlar.
hdp, hdk’daki akp karşıtı sosyalist partiler, dernekler, fraksiyonlar, ödp ve tkp gibi reklam yapamadıkları için, görünür olmadıkları için senin tarafından yok sayılıyorlar gün zileli. bu arada yetmez ama evetçi sandıkların gökhan kaya gibilerse yanlış biliyorsun, referandumda boykotçuydu onlar.
Ufuk Uras vb. vb.
ufuk uras gibiler orada yüzde bir bile değiller. argümanların yeterince sağlam değil. ufuk uras’ı bahane edip ödp-tkp blokunu hdp’ye tercih etmenin anarşist açıdan bir açıklaması yok.
Bu adam sözde anarşistim deyip seçimlerde tatava yapma diyen değil mi sırf akp karşıtı dar bi siyasete gömülen solcuklar nasılda ulusalcı milliyetçi kıyılara yanaşıyor
Ufuk Uras’ların oradaki etkisini küçümsüyorsun. Aç IMC’yi izle, ideolojik çerçeveyi belirleyenler onlar, hem de Ali Bayramoğlu’yla birlikte. Bu sabah da Yeni Şafak’tan Markar Esayan’ın makalesini okuyorlardı. Öte yandan, TKP-ÖDP bloku diye bir şeyin olduğunu sanmıyorum. Benim açımdan ise bir tercih söz konusu değildir. Hiçbir blokta yer almayan bağımsız bir insanım. Gerektiğinde ÖDP’yi de eleştiririm. TKP’ye yaptığım eleştiriler ise bu sitenin çeşitli bölümlerinde okunabilir. Eğer ben ÖDP blokunda olsaydım, örneğin Birgün Pazar ekine yazdığım bir yazı sansürlenmez ve yazılarıma bilfiil ambargo konmazdı.
ROJAVA DEVRİMİ VE ANARŞİSTLERİN TUTUMU
19 Temmuz Devrimi, kendine anarşistim diyen kimsenin bigane kalamayacağı bir süreci ifade ediyor. Bir yanda IŞİD vb canilerin bölge devletlerinden destekli saldırıları altında yaşanan özgün ve katılımcı demokratik kuruluş…Öte yandan, komşu ve yakın yerleşim yerlerindeki “devlet sınırlarının” berhava edilmesi mücadelesi…Birecik ve Suruç ilçelerinde ve bu ilçelere bağlı köylerde Kürtler bir yandan Rojava Devrimiyle Dayanışma amacıyla 12 gündür çadırlarda direnirken, polis ve asker saldırılarına maruz kalyor. 19-20 Temmuz günleri ve bilhassa geceleri bir yandan bu saldırılar sonucu onlarcası yaralanırken, öte yandan, “sınırın öte tarafına” geçişler ve şenlikli karşılamalar meydana geliyor.
Bütün bunlar, anarşistlerin ilgi alanına girmesi gereken mevzulardır. Bu topraklarda “anarşi” diye bişey var olacaksa, bu olanları tarihselliğinde tutum belirlemekle mümkün olabilir ancak, diye düşünüyorum. Oysa görünen, genel bir kayıtsızlık hali…Birileri, “işin içine Kürtler girince hep böyle oluyor” diye düşünürse, verilecek karşılık ne olabilir, cidden merak konusu…
Bilindiği gibi Rojava ve bilhassa Cizir ile Efrin arasındaki Kobané kantonu, günlerdir başta IŞİD adlı teröristlerin, Irak’tan taşıdıkları ağır silahlarla yaptıkları saldırı altında…Hem batı, hem de doğu yönünden kuşatılmak isteniyor.Kuzey sınırı zaten Türk Devletinin sınır karakollarının kontrolü altında. Bu terör gruplarının T.C. Devleti korumasında olduğunu bilmeyen kalmadı. Kendini kandırmak istemeyen her dürüst insan, buralarda olan resmi ve “gayri resmi” destek hakkında bir fikre sahip. IŞİD ve diğer örgütlere ait unsurlar, sınırı rahatça geçip, halka saldırabiliyor. Yerel resmi makamların bundan habersiz olduğunu sanmak, saflık olur. Buna karşılık, yaralı rojavalıların tedavi amaçlı girişine izin verilmiyor ya da çok nadiren, görüntüyü kurtarmak babında izin çıkıyor.
Güney ise, gerek El Nusra ve ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) gerekse Beşar Esad güçleri tarafından tutulmuş vaziyette… Zaman zaman bu güçlerle çatışma ve çarpışmalar gündeme geliyor.
TÜRKİYE VE SURİYE DEVLETLERİ DE HER DEVLET GİBİ “DEVLET DENETİMİ DIŞINDA KALAN” BU TİP YAPILARDA ÖLÜMCÜL BİR DÜŞMANLIK GÖRÜYOR. ZİRA DEVLET OLMADAN DA YAŞANABİLECEĞİ FİKRİ, ONLAR İÇİN ÖLÜM FERMANIDIR.
Bütün bu kuşatma ve saldırılar altında, Süryanisi, Kürdü, Arabı, Türkmen, Çeçen vb değişik kimlik ve inançtan halklar olarak Rojavalılar ne yapıyor? Varlığını nasıl koruyor ve nasıl yaşama tutunmaya çalışıyor?
Bu ve benzeri sorulara yanıt aramak için, konuyu biraz detaylandırmak gerekiyor.
Konu hakkındaki “bilgilerim” daha ziyade Kürt medyasına dayanıyor. Bunun ne kadar sağlıklı bir yoruma izin vereceği de, elbette ki tartışılır.
Bilindiği gibi işin savunma kısmı, YPG (Yekineyén Parastına Gel- Halk Savunma Birlikleri) ile YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) adlı örgütlenmelerce yapılıyor. Adları kürtçe olsa da bu birliklerde bölge halklarından, hatta “dışardan” devrime desteğe gelenler var. Her yerel halkın kendi alt birlikleri bulunuyor. Ayrıca sadece kadınlardan kurulu silahlı birlikleri mevcut. BU YÖNÜYLE DE DEVRİMİN ÖZÜNDE BİR KADIN DEVRİMİ YA DA KADIN ÖNCÜLÜKLÜ BİR DEVRİM OLDUĞU ÇEŞİTLİ KESİMLERCE SIKLIKLA İFADE EDİLİYOR. Bu silahlı birliklerde nerdeyse her yaştan yetişkin insan yer alıyor.
Bir yandan bu güçlerle Rojavanın genel savunması yapılırken, diğer yandan kent içi ve yerleşim yerlerindeki iç güvenliği “asayiş” denen birlikler sağlamakla görevli…Bu asayiş birlikleri genellikle, o yerleşim birimindeki kimliklerin ağırlıklı karakterini taşıyor; arap, süryani vb. olabiliyor. Bunlar gerektiğinde, YPG-YPJ nin genel savunmasına destek de olabiliyorlar.
Her kanton kendi meclislerince yönetilirken, doğal olarak, “asayiş” güçlerini de yönetiyor ve denetliyor. Kantonlarda adalet, sağlık, eğitim,maliye, ekonomi, kültür gibi yönetim birimleri (bir tür kanton bakanlıkları) bulunuyor. Ayrıca her üç kantonun temsilcilerinin bileşiminden oluşan ortak meclis de var. Bu meclis bit tür kurucu meclis olarak anayasa ve seçim kanunu benzeri kurucu faaliyet yürütüyor. Aynı zamanda YPJ-YPG Genel Komutanlığı da görevlerinden biri…
İşin bu hale evrilmesinde, Suriye’deki PeKeKe olarak nitelenen PYD’nin (Partiya Yekitiya Demokratik-Demokratik Birlik Partisi) ideolojik öncülüğü ve Öcalan’ın yirmi yılı aşkın bir düşünsel-fikri arka planı olduğu, herkesin malumu…
Rojavadaki yeniden kuruluşta Öcalan-PKK etkisinden söz açılmışken, bilhassa yakalandıktan sonraki düşüncelerindeki “paradigmal değişiklik”ten bahs etmemek olanaksız. Bilindiği gibi Öcalan bu süreçte yoğun bir BOOKCHİNE okuması yapmış ve örgütüne de, “ademi merkeziyetçi, cinsiyet eşitlikçi, ekolojik ve devlette mesafeli” bir fikri düşünsel yenilenme önermişti. Bunda “reel sosyalizm” denen ” ceberrutun” yıkılmış olmasının etkisi de elbette ki olmuştur.
ROJAVADA HALKLAR, KENDİ ANADİLİNDE, KENDİ KÜLTÜRÜNÜ ÖĞRENMEKTEDİR.
ADALET, HALKIN KATILIMI İLE “HALK MAHKEMELERİNCE” YERİNE GETİRİLMEKTEDİR.
ÜRETİM, KOLEKTİF BİR KATILIMLA, ROTASYON VE VARDİYA USULÜYLE GERÇEKLEŞMEKTEDİR.Örneğin Kobané de IŞİD’in kestiği su, kolektif bir çaba ve emekle tekrardan sağlanmış…elektrik şebekesinin devre dışı bırakılmasının ardından, kente ekmek fabrikasında üretim yine kolektif olarak verilmektedir. Çevreden sağlanan tahıl, süt ürünleri, sebze ve diğer gıda ürünleri, kentte tedarik edilebilmiştir. Keza Ronahi tv deki anlatımlardan öğrendiğimize göre, bu işler ve bilhassa savunma için gereken yakıt, mazot olarak rafineriden temin edilmekte…bunun için vardiya aksamadan işlemektedir.(Bu noktada eski suriye devletinin topraklar üzerindeki “devlet mülkiyetinin ortadan kalkmış olmasının da etkisi görmezden gelinmemeli).
NEREDEYSE BÜTÜN HALK KESİMLERİNİ KAPSAYAN BİR ÖRGÜTLÜLÜKLER ŞEMASI ORTAYA ÇIKMIŞTIR.
KADIN ÖRGÜTLÜLÜĞÜ DİKKAT ÇEKECEK DÜZEYDE ÖZGÜN VE BÖLGE KÜLTÜRÜNDE ALIŞILMADIK BİR BİÇİM VE İÇERİKTEDİR.
En azından şimdilik ortaya çıkan tablo, BOOKCHİNE VE ÖCALAN DÜŞÜNCESİ PARALELİNDE yerel ve katılımcı bu
“Bookchine’ci” “belediyeci sosyalizm”, anarşizmle de ilişkili bir görüştür.Elbette bu “gidişatın” da eleştirilecek yönleri olabilir ve vardır. Yine de üç yıldır süren acımasız savaş koşullarında, bu yapılanların, kimsenin görmezden gelemeyeceği yönleri bulunmaktadır.
En azından, merkezi devletin dışında ve savaş benzeri olağan üstü koşullarda örgütlenen bu ve benzeri oluşumlardan çıkarılması gereken dersler olmalıdır, bence…
KALDI Kİ OLAY, SINIRLARI ANLAMSIZLAŞTIRAN BİR HAL ALMIŞ GÖRÜNMEKTEDİR Kİ BU DA DEVLETE KARŞI MÜCADELELERDE ÖNEMLİ BİR AŞAMAYI GÖSTERMEKTEDİR.
BU BAĞLAMDA “ANARŞİSTİM” DİYENLERİN NE DİYECEĞİ, MERAK KONUSU DEĞİL MİDİR?
“Rojava Devrimi” anlatıldığı kadar çok olumlu, ders alınması gerekli bir deneme… Umarım, dilerim “kuzeye” de yayılır. Toprak ağalarının toprakları üzerinde kolektif çiftliklere ait planlar da vardır… Bu konuda açık bir politika duymadım…
Ne acı ki, insanlar, hepimiz savaş zamanında, zor zamanlarda dayanışmacı yanlarımızı devreye sokarız… Sonra barış ile birlikte hiyerarşi başlar; bencil yağmacılar “devleti” ele geçirir…
Rojava’da olanlar dilerim boğulmaz; yayılır… Bu yalnızca bir zorunlu savaş dayanışması değildir!
Böyle olmaması için de HDP’den bu konuda ve bu tarz bir politikaya ait destek, açık propaganda, vaad, ideoloji gerekir sanırım… Ben okumadım… Varsa, bildirirseniz sevinirim…
HDP yi destekleyişim, dönemsel ve taktik bir durum. Proğramını ayrıntılı bilmiyorum. Esasında Kürt Özgürlük Hareketinin söylediklerinden ziyade, söylemeyip-yaptıklarına odaklanmak gerekiyor, kanımca…Rojava da olduğu gibi…KUZEY İÇİN FARKLI DAVRANACAKLARINI SANMAM…OLSA OLSA, DÖNEMSEL BİR “SESLENDİRME SIKINTISI” DIR, ENDİŞELERE NEDEN OLAN…
eyvahhh..
simdide bos konusmayalimmmm..
Bu secim isini iyice komediye cevirdiler.. Dalga geceriyorlar sanki.. Sen cikyukari.. Simdi asagi in..ben yukari..nedir bu rezillik ya..Oyuncak isine dönüstü..iyide oldu.. Secim komedisi.. Basrollerde ninininnn..
Seçimleri tii’ye alan filmi sitemizden izleyebilirsiniz. Çok eğlenceli 🙂 .
http://hd-filmsitesi.com/
seçimlere katılmadan önce siyaset filmlerini izlemenizi tavsiye ederiz http://www.filmionlineseyret.com
Yaklaşan 1 Kasım Seçimleri öncesinde farklı kategorileri ziyaret ederek çeşitli kalite seçenekleriyle konuyla alakalı filmleri kesintisiz izleyebilirsiniz.
http://hdfilmkanali.com/