Bence İyi oldu…
Bir fabl ile başlayayım.
Kurbağa nehirde yüzerken kıyıdan akrep ona seslenmiş:
“Kurbağa kardeş, sırtına binsem beni karşıya geçirir misin?”
Kurbağa kuşkuyla bakmış:
“Yaaa” demiş, “seni sırtıma alayım da tam yarı yolda beni sok, değil mi?”
Akrep:
“Hiç olur mu öyle şey” demiş, “seni sokarsam ölürsün, ben de boğulur giderim…”
Kurbağa düşünmüş, akrep haklı, neden kendi ölümüne yol açacak bir şey yapsın…
“Peki, atla bakalım sırtıma demiş.”
Akrep, kurbağanın sırtına atlamış. Tam nehrin ortasına geldiklerinde kurbağayı sokuvermiş.
Kurbağa, suya gömülmeden önce:
“Ah be akrep” demiş, “yaptın yine yapacağını.”
Kurbağayla birlikte suya gömülmekte olan akrebin son sözleri şu olmuş:
“Ne yapayım, benim huyum böyle…”
AKP’nin 1 Mayıs’ta neden böyle davrandığına, neden kendine de zarar verecek bir tutuma sürüklendiğine mantıki bir cevap arayanlara bu fablı anlatmak gerek. Onun huyu böyle, başka türlü davranması imkânsızdı.
Taksim meydanının inşaat alanı olduğu, derin çukurlar açıldığı, herhangi bir kazaya yol açılmaması için bu tedbiri aldığı vb. tam bir uydurmadır. AKP çukurlar olduğu için 1 Mayıs’ı yasaklamadı. 1 Mayıs’ı yasaklamak istediği için çukurları gerekçe gösterdi. Ece Temelkuran, AKP’nin, çukurları işçilerden koruduğunu söylemiş, çok doğru. Bu konuda en mantıki açıklamayı ise Mustafa Sarıgül yaptı: “Ben belediyeciyim” dedi, “ağırlığa dayanıklı kalın kalaslarla çukurların üstünü kapatırdınız, olur biterdi.” Sırf maliyet açısından bile düşünseniz, herhalde bu tedbir, onca biber gazının, kırılıp dökülen onca yerin masrafından çok daha az maliyetli olurdu. Ama ekonomik maliyeti hesaplamakta hepimizi yaya bırakacak AKP için daha önemli bir maliyet vardı. O da siyasi maliyetti. Onu göze alamadılar.
Ben iyimserim. Bu 1 Mayıs’ta evet Taksim alanına giremedik ama bu 1 Mayıs AKP iktidarının gerçek yüzünü bir kere daha gözler önüne sermiş oldu. Bu 1 Mayıs’a bakın, bundan sonraki manzarayı görün. AKP’nin emekçilere ve halka reva gördüğü, biber gazından, göz yaşartıcı bombadan, tazyikli ve boyalı sudan, coptan, baskıdan başka bir şey değildir ve olmayacaktır. Zaten polis kuvvetlerinin yeni adına bakarsanız her şeyi anlarsınız: TOM. Açılımı, Toplumsal Olaylara Müdahale. Yani AKP iktidarı demek, toplumsal olaylara, etkinliklere müdahale demektir kısaca.
Bu 1 Mayıs birkaç şeyi daha gösterdi.
Birincisi, TKP adlı çalıntı partinin sonsuz bencilliğini ve kerameti kendinden menkul, kibirli “önderlik” iddialarının ne kadar fos çıktığını gösterdi. Herkes Taksim derken kendi güçlerini ve üyelerini Kadıköy’e toplayarak devrimci kitlelerle ve emekçilerle hiçbir ruhsal etkileşim niyetleri olmadığını ortaya koydular. Bence kibirleriyle baş başa kalsınlar, kaldıkları yerde kurusun gitsinler. Kendi akılsızlıklarıyla kendi belalarını bulmuş oldular.
İkincisi, akil adamlar bugün olanlardan sonra akillerini başlarina toplarlar mı acaba diye bir düşünce geçti kafamdan. Hâlâ umut olanlardan söz ediyorum elbette. Mesela KESK başkanı acaba bundan sonra da akil adamlık görevine devam edecek midir, yoksa yuttuğu biber gazlarını midesinde taşıya taşıya AKP’ye hizmet eden propaganda faaliyetlerine devam mı edecektir? Eğer devam ederse, ne kadar midesiz olduğunu göreceğiz. Aynı sözü 78’liler vakfı başkanı için de söylüyorum. Hadi, çıkmamış candan umut kesilmez, Oral için de söyleyeyim.
Üçüncüsü, acaba Kürt hareketi, BDP’siyle falan, bugün olanlardan sonra, bırakalım bütün halkı, acaba Kürt hareketinin pek de uzak olmayan geleceği hakkında biraz olsun kaygılanmışlar mıdır? Onlara da aynı şeyi söyleyeceğim. Bugünkü 1 Mayıs’a bakın, AKP’nin Kürtlere çok uzak olmayan bir gelecekte neler yapacağını görün. Yoksa “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mı derler. Evet ama yılan ya da akrep size de dokunacak. Göreceksiniz.
Son olarak, ulusalcıların saçmalıklarına da değinmem gerekiyor. “Bayrağını al gel” kampanyaları tam bir saçmalıktır ve gerçek anlamda bölücülüktür. Siz o bayrağı kaptığınız an, yer yer çığırtkanlığa varan AKP karşıtlığı hallerinize rağmen aslında AKP ile ve onun polisiyle birleşiyor, hatta onlarla birlikte Türkiye’nin devrimci kitlesini ve emekçilerini hedef alıyorsunuz. Türk bayrağı yalakalığınızla anti-emperyalizm yaptığınızı sanıyorsunuz ama size temin edeyim ki, Amerikan emperyalistlerinin de Türk bayrağıyla bir sorunu yoktur. NATO karargâhının girişinde altmış yıldır Türk bayrağının sallandığını kim bilmiyor ki. Öte yandan, bu 1 Mayıs’a ilişkin olarak ortaya attığınız, “Türk bayraklarıyla mı, Apo posterleriyle mi” ikilemeniz de milliyetçi etkiler altındaki bir kısım insanı etkilemenin ötesinde hiçbir gerçekliğe tekabül etmemektedir. Bugün Mecidiyeköy’de, Şişli’de, Beşiktaş’ta polisle çatışan devrimci insanların elinde Apo posterleri yoktu. Hatta diyorum ki, keşke o posterleri taşıyanlar, AKP’nin akil adamlarınca uyuşturulmayıp çatışma saflarında yer alsaydılar. Belki gelenler olmuştur ama bugünkü 1 Mayıs’ta Kürtlerin katılımının geçen yıllara göre oldukça az olduğu bir gerçek. Dolayısıyla ulusalcı palavraların hiçbir gerçekliği yok.
Hiç üzülmeyelim. Önemli olan Taksim Meydanı’na girmek değil, çok farklı gruplardan devrimci güçlerin kardeşçe, omuz omuza polis güçlerine karşı direnmiş olmalarıdır. Hem de öylesine eşitsiz bir çarpışmada, yılmadan, ölüm tehlikesini göze alarak.
Geleceği yazan, o ikircimsiz dövüşen genç, yaşlı, kadın erkek insanlar olacak.
Gün Zileli
1 Mayıs 2013
Zaten AKP otoriter faşist sermaye partisidir. Ve bu iktidar bloğunun hizmet edeceği tek şey sermaye ve bu sermaye politiklarına uygun politikadır.
BDP ve Kürt hareketi nedense AKP ile işbirliği içinde sorunun çözülebileceğii zannediyor. Kürt halkının ezilen kesiminden çok kendi önderleri için mücadele ediyor.
Yeni anayasa ile 1 alıp 3 verecekler. Bu ilişki devam ettikçe silinip giderler. Kapitalizm ile uzlaşılamaz. Reform ile düzeltilemez. Reformizmin sonu iktidar kucağıdır.
engelleme olunca direniş oluyor. engelleme olmayınca geçen seneki gibi, direniş de olmuyor, etkili eylem de olmuyor. İzmir’de engelleme yoktu, polis araması bile olmadı. panayır gibi oldu, bitti.
şimdi biz, 1 mayısların anlamlı ve etkili olabilmesi için, iktidarın “huyuna” mı güveneceğiz? akreptir, sokar, biz de etkili oluruz. bu mu?
yasaklanan taksim alanı ve Kadıköy alanında serbestti. polisin zorbalığı karşısında bilyeli gençlerin sapan atışları vardı. evet, etkili bir direniş sergilendi de geriye kalan ne oldu? bundan önceki engellenmiş ve etkili olmuş 1 mayıs direnişlerinden geriye kalan nedir?
Bence seneye hepimiz 1 Mayıs’ı KONYA’da kutlayalım. Kıran kırana mevzi savaşı asıl orada olur. Tabii bunun öncesinde, islamcı-sağ ideolojilerin tesiri altındaki emekçiler içerisinde de bir miktar güç toplamamız gerekecek. Cepheyi “kurtarılmış bölgelerin” (Trakya, Batı Ege, Kürdistan+Dersim, Akdeniz, Hopa vs.) dışına doğru genişletemezsek “Gaz Cumhuriyeti”nden kurtulamayacağız.
AKP’nin umduğu şey, işi tam da bu noktaya sıkıştırmak. Yani istediği an gazla gösterileri bitirebileceği, istediği an yasalarla insanları içeri atabileceği, sonra da “biz ne yapalım, kanun böyle” diyebileceği bir ortamda onlarla işbirliğine istekli bir burjuva Kürt muhalefeti. Bu anda Kürt muhalefetine Gün Zileli’nin yaptığı çağrıyı yapmak hayati. Destek vermedikleri her çalışan gösterisi, onlara gaz ve su olarak geri dönecek. Geçmişte bunları misliyle onlar da yaşadı. Şimdi iklim onlar için “Akdeniz” olmuş olabilir. Ama bu böyle sürmeyecek.
AKP’nin metrobüsü ta Avcılar’dan itibaren kapatması, 15-16 Haziran’daki gibi Haliç’teki köprüleri kaldırtması çatır çatır sınıfsal korkusunu gösteriyor. 1 Mayıs’a varoşlar katılır diye AKP’nin ödü kopuyor. Esnaf zihniyetli AKP, camekanı kırılır, vitrini yağmalanır diye ürküyor. Yesinler senin tükkanını.
TKP’ye gelince Gün Zileli kadar umutlu değilim. Yani bana kalırsa kibirleriyle başbaşa kaldıkları yerde kuruyup gitmeyecekler. TKP ne zaman böyle bir şey yapsa, bir sonraki manevrasında “sol”a dönüyor ve bir şekilde kendisine yönelik “umut”ları diri tutuyor, o manevrayla kendi insanlarında ortaya çıkan ama asla ortada konuşulmayan rahatsızlıkların gazını almış oluyor.
Bence bugün gösterileri yapmanın kendi başına yetersiz olduğuna bir kez daha şahit olduk. Çünkü politik iklim dramatik olarak değişmediği sürece o Erzurumlu polis yine aynı polis olacak. Kanun yine aynı kanun. Gaz yine aynı gaz. Arkasında “Üstüme fazla gelirsen o çok sevdiğin “çalışma barışı”nı yerle bir ederim!” diyebilecek bir DİSK, KESK ya da başka bir gerçek emek örgütü olmadan bugünkü muameleyi aşmak mümkün olmayacak. Olsa bile üç yıldır süren yalancı bahar gibi, bir sözle yıkılıp gidecek diye düşünüyorum.
kürt hareketinin meraklısıda bayağı varmış pes vallahi silinip gitmesinin endişesimi yoksa siz kürt özgürlük hareketine yalan yanlış saldırdıkça kitleselleşip hepimizin özgürleşmesinin öznesi olması endişesindenmi bu cümleler kuruluyor anlamadım.kim kimle iş birliğinde şagalozlar bu gün bütün bir mayıs kutlamalarında kürt özgürlük hareketininde içinde yer aldığı HDK asıl toplumsal devrimci örgütler ve devrimci işçi sınıfı ile birlikte mücadele ettiğini bilmemenize imkan varmı bilipte bu yukardaki cümleler kurmanın maksadı ne olabilir?78 le vakfı başkanına laf edecek seviyede olduğunu sanmıyorum zileli bunu kaçıncı kez yapıyorsun ne 78 ler nede kesk başkanı akp işbirlikçisi olmadığını benden iyi bildiğin halde asıl toplumsal muhalefetin özgürlükçü devrimci dinamiklerini itibarsızlaştırma işini size eski efendilermi yeni efendilermi verdiğini yakında hidayete erdiğiniz yerde öğreniriz devam edin kendinizi böyle bitirebilirsiniz bizim elimizden sizin gibileri tüketmek gelmez siz anca kendinizi bitirirsiniz.kapitalizme gayrimeşru sistem deyip açıkça kapitalist modernizmin alternatifi özgürlükçü demokratik toplum projesi olanlara ancak kapitalizmin asıl devletçi hizmetkarları siz saldırabilirdiniz
Benım açımdan olanlar teşhir açısından olumlu. Çok şey değiştirirmi ? Bence hayır. BDP de tavır değişirmi cevap yıne hayır. Çünkü bunlar mantıkla haraket etmiyorlar. Akil adamlarda geri çekilme olurmu? C: hayır bu kadar onur vr zeka olsaydı zaten orda yer almazlardı. AKP kaybedermi C: Hayır çünkü hareket halinde bir parti alternatfsiz. Kürtlerin ittifakıyla yola devam edecek. Tek olummlu sonuç AKP muhalifleri daha da keskinleşecek.sonuc cümlesi: kabul etmiyeceksiniz ama tüm Faşizmine rağmen AKP diğer partiler le kıyaslandığında devrimci durur. Bunu ilerici devrimci diye algılamayın.
Dun hdk bdp hicbiryerde yoktu.arazi olmuslardi.atma ozgurlukcu birader din kardesiyiz.
2 mayis 13/ 12 am yorumu bana ait anonim yazmak istemem tüm yazdiklarimdan sorumlu olmak isterim
Gun Zileli bu gun neredeyse esitlenen güç dengeleri karşısında nerede saf tutacağını kestirememis iddia oynar gibi mislini veren seçeneğe oynuyor. Nalına da vurmuş. Mıhına da vurmuş. İnsanda biraz omurga olur.
Gün’ün bakış açısına katılmıyorum ama omurgasız olduğunu da düşünmüyorum. Kürt yoldaşlarımız herkes kadar oradaydılar.Miting öncesi çağrı yazışmaları da çok açık. AKP’nin
yüzünü ortaya çıkartmak ve bilyeli devrimci mücadele tezlerini de “Wishfull Thinking” kabilinden aşırı bir iyi niyet olarak görüyorum.
CHP’lilerin katılma teşebbüsleri ve gazlanmaları TKP’nin ayrı baş çekmesinden iyidir. RTE’nin CHP’yi de İP-MHP ve bilumum Ulusalcılar Cephesine dahil etmesine bir cevap mı? (ya da yakında iki parça olacağına dair bir işaret1)
sayın Zileli,Kürtlerle ilgili düşüncelerinize katılıyorum.Türkiye Devrimci Hareketi’nin sekteye uğramasında pkk’nın rolü büyük (genel anlamda mücadelelerini küçümsemiyorum ama her cenazenin halkı bizden uzaklaştırdığını da biliyorum) . Devrimciler,herşeye rağmen onlara saygı duydu,destek verdi.şimdi olana bakar mısınız! Zaten Tayyipgillerin rahatlığının sebebi de önemli bir mütefiği bizden ayırmış olması.Umarım akiller,size kulak verirler.Diğer bir konu da”DİRENİŞ”konusu…Kaçımız biliriz Karmatileri? 10.yy’da İslam coğrafyasında atezmin savunulduğu bir devlet..Bugün tüm islam coğrafyasında mollalar egemen ise diyorum ki Karmatiler gibilerinin boğulmasındandır.Eğer Tayyip bizi boğarsa 5yy sonraki torunlarımız birer molla olacak ve bizim varlığımızdan haberleri bile olmayacak,tıpkı bizim Karmatilerden habersiz olmamız gibi..
Sağcısı da solcusu da, anarşisti de, komünüsti de, insanı (etiyle kemiğiyle somut insanı) düişünce ve değerlendirmelerinin odak noktası yapamayıp, kavram ve onların etrafında ördükleri tabuların tutsağı olunca kendi savundukları )ya da savunduklarını sandıkları) ideallerine bile ters düşebiliyor. Taşınan resimlerden çok, resmi taşınanların düşünceleri üzerine tartışmak daha doğru olmaz mı?
“Türkiye Devrimci Hareketi’nin sekteye uğramasında pkk’nın rolü” üzerine ahkâm kesen arkadaşa ise bir halk deyişiyle cevap vermek yeterince açıklayıcı olur sanırım: “Osuruklu göte arpa çöreği bahane”dir.
Gün Abi; yaşananları güzel özetleyen bir yazı olmuş. 1 Mayısta AKP zorbalığına karşı direnen ve taksim çevresinde olan herkes okudukları yorumlardan kimin doğru söylediğini, kimlerin direniş içinde yer aldığını anlar.
http://mehmetaliguller.com/2013/05/01/perincekin-hayaleti/
AKP’nin Kürt sorununun çözümü konusunda “PKK’ya boyun eğiyor” eleştirilerine karşı kendini kanıtlama, gücün ve iradenin kendinde olduğunu göstermek için solu ve sol taklidi yapan ulusalcıları boks torbası olarak kullanmasıdır.
işbirliğine istekli burjuva kürt hareketi cümlesi kurabilen yusuf cemal kimden bahsedebilir? ne zamandan beri burjuva hareketlerine seslenmeye başladınız?yoksa toplumsal devrimciliği bırakıp masa başı pazarlık siyaseti ile klavye siyasetine başlayalı beri olmasın.insan biraz utanır yukardaki yorumlara bak niyetiniz paçanızdan akıyor.2 ağır yaralı gençte HDK bileşenlerinin partisinden ne zaman kürt özgürlük hareketi disk kesk gibi sınıf mücadelesini temel alan örgütlerden ayrı kutladı?kürt hareketine çağrı yapmak zileliyle yusuf cemale kaldı ise vay halimize çağrınız kaitalist modernizmin alternatifi özgürlükçü demokratik yaşamdan vaz geçin devletçi sizin gibi millici ulusçu olun çağrısımı yapacaksınız?galiba bu günler son şansınız uzanan eli tutmayıp millici devletçi ulusal çizginizde devam ederseniz geçmiş ıskada binde birlere düşmüştünüz bu sefer tükeneceksini belkide hayırlısı budur toplumsal devrimciler sizden kurtulmuş olur.ulusalcı özgürlükçü ayrışmasıda toplumsal muhalefetin lehine sonucunu verir
Özgürlükçü işin gücün kişisel hakaret, boş konuşma ve demagoji senin. Gelseydin de gösterseydim klavye başı muhalefeti. Karşımızdakilerle klavyeyle muhalefet edebilecek durumda değildik. Ama o gaza, suya ve plastik mermilere karşı çıkabilecek insan kıtlığı çektik. Klavye başı siyasetiymiş. Peh! Sözün varsa, benim onun bunun hakkında yalan yanlış sözlerle ahkam kesmeye kalkma da düzgünce anlat derdini. Saçmalama ve seni yalancı konumuna düşüren şu kişisel hakaretleri kes!
Ayrı kutladı denmiyor, azıcık ne dendiğini okumaya çalışırsan. Ama mesela bir Nevruzdaki insan sayısından çok daha azıyla insan azmanı polislerin ve gazlarının karşısında kala kaldığımız çok açık. HDK gücünün hepsini seferber etmedi. Gözüme mi inanacağım sana mı? Hayır mı? En son seçimde seçilmesi için çalışma yaptığım, oy verdiğim, oy verdirttiğim adam bu sene neredeydi abicim? Şişli’den tek başına yürüye yürüye Taksim’e gelmekle olmaz bu işler. Seçilmesi için o kadar çalışıp çabaladığım insanın o gün yanımda olmasını isterim. Olamazsa olay çıkarmasını isterim. Avazı çıktığı kadar bağırmasını, karşı tarafı milletvekili kimliğini de kullanarak zayıflatmasını, ne yapacağını bilmez hale getirmesini isterim. Yapamadı mı? Basını yalan söyleyemeyecek hale getirmesini isterim. Yalanlarını yüzlerine vurmasını isterim. Gelmezse de, kendi bileceği iş. Taksime çıkıp alenen yalan söyleyen basına espri yapılacak zaman değildi dün!
Sonuçta biz Taksim’e çıksaydık bile bu hiç bir anlama gelmeyecekti. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum. Çünkü arkamızda gerçek bir güç, özellikle sistemi tehdit edebilecek bir güç yok. Onu felç hale getirebilecek, damarlarını kesecek, onu bir şeyler yapmaya zorlayacak bir gücümüz yok. Sokak çatışmasıyla olmuyor bu işler. Ama senin bu işkembe-i kübradan salladığın hakaretler yüzünden bunu bile anlatamıyor hale geliyorum. Bu yaptıklarınla yalnızca özgür tartışmayı ve dolayısıyla ilerlememizi engelliyorsun.
Artık, gerçek ulusalcılarla, yani Kürtleri ezmeye çalışan tayfayla, Kürt hareketine gözünün bebeği gibi bakmaya çalışan ve ona zarar gelmemesi için eleştiriler yapan bizleri ayırt etmeyi öğren. Bu ne saçmalıktır yahu? Büyü be adam. En sonunda ne karın ağrın varmış öğreneyim diye gelip bulacağım seni. Nasolsa bir yerlerden yoldaşlarımın yoldaşısın. Ne zannediyorsun bizi, anlamadım ki?
http://haber.sol.org.tr/soldakiler/kadikoy-1-mayisinda-neler-oldu-haberi-72350
Bir gün gelecek, kürt hareketinin siyasi heyeti, sözcüleri cikacak , diyecek; evet arkadas Politika reel bir seydir hesap meselesidir, biz acik acik kürt halkinin cikarlari icin isbirligi yapacagiz Akp ile. Buna ragmen özgürlükcü burda haykiracak nayirrrr nolamaz isbirlikci diyemezsiniz.
HDK NİN TOPLANMA YERİ OLARAK
CEVAHİR İŞ MERKEZİ ÇEVRESİ
OLARAK BELİRLENDİ —
ALANA GİRMEK İÇİNDE ÇATIŞMALARIN İÇİNDE İDİLER,,,
ÇARPITMANIN GEREĞİ YOK…
ŞURASI BİR GERÇEK Kİ -KÜRT HAREKETİ BİR MAYISA GEREKEN AĞIRLIĞINI VERMİYOR.. BU GEÇMİŞTE DE BÖYLE İDİ –BUNUDA TARTIŞMANIN GEREĞİ YOK…
Hasan Sabbah’in anlattigi versiyon dogru. Benim anlattiklarim sanki daha onceleri daha buyuk katilim varmis gibi bir izlenim olusturuyor. Sakin gecen ve Taksim’de rahatca kutlanan gecmis yillardaki katilimla, bu yilkini karsilastirmamiz da imkansiz. Katilim olarak daha dusuk diyemeyiz.
Ama liderlikler duzeyinde bir yumusamada israr ediyorum. Acaba bundan korktugum icin paranoya mi yapiyorum, yoksa cidden 1 Mayis oncesi burjuva medyanin “baris ikliminde boyle olaylar yasanmasin” sozlerindeki yumusama liderliklere isledi mi? Elimizde buna iliskin kuvvetli bir kanit yok. Yalnizca henuz olasiliklardan korkuyoruz. Isaretlerden anlam cikariyoruz. Ama bu islerin zaten boyle yurudugunu de unutmamak gerek.
He tabi Dogan Tarkan Zaman’a roportaj verip “o basbakanimizin inceligi” dedigi zaman yaptigimiz sert elestiriyi, Sirri Sureyya Bediuzzaman hakkinda yine Zaman’da ovguler dosedigi durumda da verebilmeliyiz. Bu da o “yumusamaya”, yani bir sekilde o baris iklimine uyum saglamaya ilk guclu kanit olabilir. Yakinda gorecegiz. Hasan Sabbah’a durust ayari icin tesekkurler…
http://www.ulusalkanal.com.tr/1-mayis-3-sonuc-makale,1212.html
vali tkp yi örnek göstererek kendini savunmaya çalıştı şimdi tkp ye ve benzeri toplumsal muhalefet dinamiklerine iş birlikçimi diyeceğiz?siz barış sürecinde kürt özgürlük hareketinin tek taraflı hamlesine iş birlikçi suçlaması yapmanın aynı anlama geldiğini neden hiç düşünmezsiniz?türk burjuvazisiyle işinizi göremeyince aklınıza kürt burjuvazisi neden geliyor?kürt burjuvazisi derken kürt özgürlük hareketini kastedip bu hareketin milli ve ulusalcı karakteri olmadığını bilmenize rağmen bu suçlamayı neden yaparsınız?newrozdaki kitle kadar nerdeyse hdk kitlesi 1 mayısta izmitte vardı ve en büyük kortejdi kentin derin yapıları ve veli küçük uzantıssının hakimiyetindeki ırkçı faşist yerel basının dolmuşuna gelip toplumsal muhalefetin önemli dinamiği kürt özgürlük hareketi ile diğer toplumsal muhalefetin özgürlükçü devrimci dinamikleri ile dayanışması ve birlikte iş yapma yeteneklerini zehirlemeyin?dönün yazdıklarınıza yorumlarınıza bakın işlevi ve neye hizmet edip oluşturduğu algıyı düşünüp ne yaptığınızı anlamaya çalışın lütfen dikkat algısı zileli deyimiyle
Ozgurlukcunun karnında bır agrı var ta su goguslerının alt yerınde, ne olacak yusuf yusuf
PKK Suriye kolu PYD başkanı diyorki Türkiyede ittifak netleşirse Suriyede muhalfetle ittafak kurup rejime karşı mücadele ederiz. Yani Türkiyede sunni gerici ittifak gercekleşirse Ortadoğuda Alevi,şii lere karşı savaşırız. Demek istiyor. Böylece ABD ,TC,Israil ve gerici Arap monarşilerine gönderme yapıyor.Kolay gelsin
ben bir anarşistim.bulunduğum yerde her siyasetten gruplar vardı.bdp en kalabalık en sıkı çatısan gruplardan biriydi.fakat anarşist bir grup yoktu orada.ama başka yerlerde çok kalabalık olduklarını duydum.şimdi ben buradan hareket ederek 1 mayısa anarşistler hiç gelmediler ya da fazla kalabalık değillerdi şeklinde bir genelleme yapamam.çünkü faşist polis devleti istanbulu ablukaya almıştı ve insanlar bundan dolayı evlerinden bile çıkamadılar.pek çok araca elkonularak insanların taksime gelmeleri engellendi.ve daha bir sürü nedenden insanlar bir araya gelemediler.bence buradan bakarak duruma yaklaşmak daha doğru olur.
tkp her büyük eylemde kendine kaçacak bir delik bulur.büyük sözler eder ama küçük davranışlarda bulunur.aslında tkp hırsızlayan bir harekettir.yani kendine tkp ismini takarak hırsızlamıştır tkp tarihini.aslında şimdiki tkp için eski devletin istikbarat örgütü gibi çalışan kontra bir örgüttür desek hiç abartmış olmayız.
http://osp.org.tr/tr/haber-arsivi/618-diyarbakir-1-mayis-2013-uen-verdigi-mesaj.html
yusuf cemal demiski:
AKP’nin umduğu şey, işi tam da bu noktaya sıkıştırmak. Yani istediği an gazla gösterileri bitirebileceği, istediği an yasalarla insanları içeri atabileceği,
hal böyle olunca oturun evde cocuklar, egemenlerin oyunlarina düsmeyin,.. inadina eylem inadina itiraz , egemene karsi, yusuf cemal güldürdün beni;) egemenin ciss dedigi yerde , himm bi hesabi varki ciss diyo diyen bir mantik, o klasik TKP_ Aydinlikci mantik, yasasin uslu olmayan cocuklar, yasasin dilan, sen hesap yap yusuf cemal senin partnerin olsa olsa su disk binasina kufreden 007 düzeyindeki adam olur ,,,,,,:)))
Anonim 28. benim partnerim sensin.diekt konusmayi severim.
yusufun dili ayni ingilizcede Kaufcuk yazilip lastik okunmasi gibi oldugu icin seninle anlasmam kolay oluyor..
Küfüre gelince; Küfürsüz düsünme olmaz..hayat küfürdür..
3000 yillik hayatim bunu ögretti..
Kotu bir carpitma olmus Anonim 28 ya da 009. Nedense birileri analiz yaptiginda diger “analiz”lerin yaptiklarini bekliyorsun. Aslinda nedeni belli. Sutten agzi yanan yogurdu ufleyerek yermis misali. Hani o da beyaz ya. Bu psikolojiyi yikmak gerekecek bir gun. Ama bugun degil.
O DISK binasina kufreden adam icinse, hala Turkiye solunun o kendisine miras kalan lanetten muzdarip oldugunu gormemek mumkun mu? Mumkunmus ki kimse dogru seyleri soylemiyor. Esnaf o adam. Turkiye’de fasist ideolojinin asil tasiyicisi ve kurucusu kucuk burjuvazinin bir parcasi. Ama tutup sol icinde “esnaf zihniyetli” dedigimizde herkes birden “aman onlar da ezilen, buyuk marketler onlari da eziyor, felan da filan” diyerek lafi agzimiza tikiyor. Ama mesela cok az kisi “memur kafali” lafina ayni reaksiyonu gosteriyor. Sonra da boyle bir olay olunca herkes ne bicim esnafmis bu, esnaf mantigina aykiri diyiveriyor. Aslinda o mantiga aykiri hic bir sey yok. Taksilere fazla binemiyorum. Ama yilda bir de olsa bindigimde, her taksici kurtlere kufur ediyor. Kac yildir bu boyle. Bismillah yerine kurtler geldi boyle yapti modu. Tersleyince muhabbeti ceviriyorlar. Minibusculerin en favori arka cam susu tugra mesela. Kocamanindan koyuyorlar. Ancak orta siniflarin ulasabildigi mekanlarda, ozellikle acik bahcesi olan otellerde camekanli mescitler yapiliyor artik. Bahceye cikan namaz kilanlari goruyor. Husu ve kalenderlik icinde, namazlarini kiliyorlar.
Sonra da biz “workerism” yapip, esnaflarla kendi aramiza cizgi cekmeye calisinca su “devrimci romantikler” ortaya cikip “milli demokratik devrim yapacaz” ya da “onlar da ezilen, esnaflara kotu davranmayalim, tukkanin onunu kapatmayalim” diyor. Bi yuruyun gidin ya. Adamin hayati beni kaziklamak uzerine kurulu. Yemisim insanlar hakkindaki hos sohbetlerini, yemisim samimi ortamlarini. Oyk geldi valla.
009 güzel yaziyor ama melankolik oldugundan anlamak,cevap vermek zor. Yusuf la zaten ne alip,ne vermedigini bilmeyen esnaflar gibi hic anlasamadim.
Bu sitedeki tüm solculara gelince; Bunlardan 5 kurus kazanilmaz..bir degeri yok.. onlarin zikirilerine benimde fikirlerime yazik..
memleketin,dünyanin halini birakinda kendi haline bakin… ne olacak bu solcularin hali….
adios amigos, don amigos!
Müzakere süreçlerinin kürt siyasal hareketini atıl halde tuttuğu ve pasif bir tutuma evrilttiği bir gerçek. Kürt siyasal hareketini bir eylem ve mücadele örgütü yapan ve ona temel mücadele motivasyon araçlarını sağlayan tc’nin inkar politikasıdır ve politika kürt siyasal hareketinin mobilizasyonunda önemli bir işlev görüyordu. Bugün geldiğimiz noktada silahlı mücadele noktasından siyasi müzakere sürecinde bu motivasyonun durulduğu, kürt siyasal hareketinin akp nin tayin ettiği ve çerçevesini çizdiği müzakere süreci bdp ve kürt siyasal çevrelerini belirli mücadele başlıkları (maden,1 mayıs,barajlar, sınıf mücadelelerin den) noktasında sessiz bıraktığı vakai aliyeden… Tabi bu gibi şeyleri tespit etmek yeterli değil kürt emek ve halk güçlerini kazanmak istiyorsak bu mücadele başlıklarını tutarlı bir hat doğrultusunda oluşturmak ve kurmak sosyalist ve demokratik güçlerin görevidir. Kürt siyasal hareketinden programatik doğrultuda bağımsızlaşmak ve geri durduğu başlıklar noktasında tutarlı bir çaba içinde olmak şart.
burjuvalar, küçük burjuvalar “ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını” karşı devrimci sınıf politikalarının bir aracı haline getirdiler. Sınıflı toplumun kaba gerçekliğinin ortasında sınıf çatışması en uç noktaya erişecek kadar keskinleştiğinde kendi kaderini tayin hakkı burjuva sınıf iktidarının bir aracı haline dönüştürülüyor. Bolşevikler kendilerinin ve devrimin gördüğü zarardan yola çıkarak kapitalizmin hakimiyetinde ulusların kendi kaderlerini tayin etmesinin söz konusu olmadığını öğrenmeliydiler. Sınıflı bir toplumda ulusun her sınıfı “kendi kaderini” farklı biçimlerde belirlemeye çalışır ve burjuva sınıfları için ulusal özgürlük sınıf hakimiyetine tamamen tabidir. Fin ve Ukrayna burjuvazisi; eğer ulusal özgürlük Bolşevizm’e bağlı ise Almanya’nın vahşi yönetimini ulusal özgürlüğe tercih etmek konusunda aynı fikirdeler. Bütün politikasını bilimsel tarihsel materyalizm yöntemine dayandırmış olan sosyal demokrasi ulusal sorunda istisna yaratamaz.
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/alpaslan-savas/1-mayis-ve-akpyle-hesaplasma-72564
İsyan, her ulusun kendi kaderini farklı biçimde belirlemeye çalıştığı iddiası, ne yazık ki bir iddia. Bu iddiaya gerçek bir konsey sistemi ortaya çıkmadan ve çalışanlar yönetime açıkça el koymak için çabalamaya başlamadan, pek yüz vermemek gerekiyor.
Örneği, 1919’da Polonya’ya karşı Bolşeviklerin açtığı savaş. Radek durumu bilen birisi olarak yalvarıyor, girmeyin Polonya’ya diye. Lenin ise gaza gelmiş, kararlı. Eğer Polonya’yı alırlarsa, Almanya’yla komşu olacaklar, üstelik Bela Kun’un ve şürekasının Macaristan’daki şapşallıklarını da giderecekler hesapta. O sırada herkes senin cümlelerinle düşünüyor. Eğer Polonya’ya girerlerse, işçi sınıfı bunu iyi niyetli bir girişim olarak algılayacak ve onlarla hareket edecek. Çünkü, “Sınıflı bir toplumda ulusun her sınıfı “kendi kaderini” farklı biçimlerde belirlemeye çalışır” diyorlar.
Sonuç, fecaat. Polonyalılar bunu Rus işgali olarak görüyorlar. Ve işçiler, kendi kaderlerini tayin edip, Pilsudski’nin emrine giriyorlar. Kızılordu gerisin geri kaçım kaçım. O zamanlar niyet harbici dünya devrimi olduğu için, işgali terörle devamlılaştırmaya çalışmıyorlar.
Yani demem o ki, bu bizim elbette istediğimiz bir şey. Ama isteklerimizin dünyaya anında etkimediğini ve bunun için zaman ve çaba gerektiğini unutmamak gerek.
Kürt meselesinde de, çok benzer bir durum var. Bana kalırsa Özgürlükçü o konuda (eleştiriyi gerçek bir silah sanmasına rağmen) haklı. Biz kendi burjuvazimizle kapışamazken bile, Kürt burjuvazisiyle Kürt işçi sınıfının kapışmasını isteriz tabi ki. Ama olmadığında da “şunlara bak, kölesi oldular burjuvazinin” noktasına gelirsek ezen ulus ruh halini egemenlerden devralmış oluruz.
Tabi, bu arada kendi kaderini tayin, o zamanlar emperyal değil, izolasyonist politika güden ve “savaşmayın, mallarımı alın” diyen Amerika’nın politik hattı olarak başlıyor. Wilson ilkeleri felan. Yani dönüşme yok bana kalırsa, o zaten hep öyleydi, biz kendi dünya devrimi politikamız sebebiyle onlardan devraldık.
http://dazayn.blogspot.com/2013/05/1-mays-isyerlerinde-gercek-kokleri-olan.html
ilahi gün zileli. sen çok yaşa e mi. taksimde polisle çatışanlar mı geleceği yazacaklarmış. hadi canım sen de. kadıköydeki tkp stalinist de taksimdeki goşistler ne? özgürlükçü demokrat anarşist mi? onların da alayı stalinist. hatta tkp’den bile daha sosyal faşistler. hapishanelerde yoldaşlarının sırtlarına ütü basan hasta ruhlu adamları sırf polisle çatıştılar diye kahramanlaştırmaya devam öyleyse. akıl fikir.
Siz demiştiniz. “Hiç üzülmeyelim. Önemli olan Taksim Meydanı’na girmek değil, çok farklı gruplardan devrimci güçlerin kardeşçe, omuz omuza polis güçlerine karşı direnmiş olmalarıdır. Hem de öylesine eşitsiz bir çarpışmada, yılmadan, ölüm tehlikesini göze alarak.
Geleceği yazan, o ikircimsiz dövüşen genç, yaşlı, kadın erkek insanlar olacak.”
Gezi’de hep birlikte yazdık o geleceği hocam. Umarım çok daha güzel kazanımlarımız olacak.
Kesinlikle Cleo kardeşim. Şu anda en önemliler şunlar: 1. Birlik ve kardeşlik ruhu; 2. Yüksek moral, 3. Yeni mücadelelere hazır olmak. İkinci büyük dalgayı yaratacak olan bunlardır ve bunlar da şu anda vardır. Aman kırılma ruh haline girmeyelim.