Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

SAİD NURSİ, FETHULLAH GÜLEN VE RUDİ DEUTSCHKE (Murat Bjeduğ)

Duyurular, Konuk Yazılar

Yakın zamanlara kadar  etkili olmuş ve sosyalist solu da etkilemiş olan Kemalist – devletçi ideolojinin ‘’ Gerici  – İlerici ‘’ paradigması ölçütlerine göre gerici safta yer alan Said Nursi – Nurculuk, bugün önümüze devleti içeriden fetheden bir güç olarak Fethullah Gülen hareketi kılığında görününceye kadar ne yazık ki solun gündeminde yer almadı.

Said Kürdi adıyla, Kürt Teavun cemiyetinde yer alan bir ara İstanbul’da da dolanan bediüzzaman !? ancak İstanbul’da cemiyet hayatının sefilliği ve gidişatıyla ilgili öngörüde bulunarak kurtuluşun İslamda olduğu düşüncesini benimsedi.İsmindeki Kürdi yerine Nursi adıyla yeni bir evresini başlatan Said Nursi, Cumhuriyet rejimi ve kanunlarına inanmadığı için uymayacağını açıkça deklare ederek cübbe ve sarığını 90 yaşında ölünceye kadar bir daha çıkarmamak üzere üzerine geçirdi.Bir dönem de dağlarda inzivaya çekilmeye karar verdi.

Devletin kurucu kadrolarının hemen hemen yönetim aygıtlarının tamamıyla başında bulunduğu 1940 larda gericiliğin en önde gelen tehlikeli akımı olarak görülmesine rağmen, aslında gizli bir toleransla çoğu zaman görmezden gelindi.Ölünceye kadar, gördüğü baskı, kısa süreli hapisler, sürgünler kendi ifadesiyle inatçı ve asabi kişiliğini daha da bileyen Said Nursi karşı olduğu devletin, kurucu ideolojisinin muhaliflerine uygun gördüğü muamele geleneğinden nasiplenmedi.Bu gelenek İdam – Tenkil – İmha yöntemleriyle bezelidir.

Görünüşte doğrudan iktidarı hedeflemeyen, islamı yaşayan ve egemen kılmaya çalışan Nurcu hareket, Said Nursi tarafından kaleme alınan risalelerden beslenir.Üstat !!?? bu risalelerinde derinleşir hatta öyle bir derinleşir ki, Marksistlerin sınıf ve sınıflar mücadelesine karşı şu muhteşem tespiti yapar: ‘’Evet ! cemiyette sınıflar vardır ve olmaları da tabiidir.Bu sınıfları berberler sınıfı, marangozlar sınıfı şeklinde tefrik edebiliriz.’’

Bu risaleler, Risale-i Nur adıyla ciltler haline getirildi ve yegane kılavuz işlevini görmeye başladı.Bugünlerde de bu durum değişmiş değil, aksine yayınlar daha da çoğaldı, adına uluslar arası konferanslar, paneller düzenlenir oldu.Başlarda her ne kadar iktidar perspektifi bulunmasa da, siyaset dışı görünümü vermeye çalışılsa da Said Nursi ve talebeleri hep siyasetle çok yakından ilgilendiler.!950’lerle beraber de DP’yi desteklemeye başladılar, bu açık tutum ve tavır 1980’lere kadar AP ve Demirel çevresini oluşturma şeklinde devam etti.Darbeden sonra da Doğruyol partisi desteklenmeye başlandı.1970’lerde Nurcuların, dünyanın en iyi demokrasisinin ABD’de olduğunu defalarca duymuştuk.

Nurculuk, doğrudan siyasi iktidarı hedeflemiyor gibi görünse de, parlamentoya, desteklenen parti listelerinden girilmesi, özellikle Milli Eğitim – Adalet ve İçişleri bakanlığına sızılması, bilhassa da polis teşkilatında etkin görevlere yönelinmesi bir strateji olarak uzun zamandan beri benimsendi, bu uğurda epeyce de çaba sarfedildi.1960 lardan  başlanan Nur talebeleri yetiştirme, kadro oluşturma amaçlı yaz kampları, toplantılar Işık talebeleri sıfatıyla fasılasızca devam etti.

Bu hareketin en başat özelliği; entelektüalizmden tiksinme, siyasi tartışmalarda papağan gibi aynı şeyleri tekrarlama, her türden aşağılanmalarına – eleştirilmelerine – tartışmalarda hep alt olmalarına rağmen bunu hiç sorgulamadan bildiğini okumaya inatla devam etme, tutumudur.

!980’lerden itibaren, soldan liberalizme iltihak eden köşe yazarı – aydın vs takımınca Kemalist ideolojinin, ordunun düşmanı olan dostumdur tutumu ile Nurcu ama şimdiki adıyla Fethullahçı harekete bir şefkat, anlama çabası, özündeki olumlu potansiyeli öne çıkarma çabası peydah oldu.Bu yaklaşımın en veciz örneğini Cengiz Çandar şu sözüyle verdi: Devlet artık nefes aldırmadığı Said Nursi ve öldürttüğü Mustafa Suphi gibi insanlarıyla barışmalı ve bu yöntemleri terk etmelidir.Dengeleyerek devleti eleştiren bu liberal yaklaşımın iki yüzlülüğü kendi içinde barınıyor zaten.Komünist Mustafa Suphi’ye denizde boğularak ölme reva görülürken Nursi, birkaç hapis ve sürgünle hayatını sürdürmeye devam etti.

Bu hareketin çok övündüğü tiksinti verici özelliği, Nur talebelerinin, Nurcuların silahlı eylem, terör, tedhiş yöntemlerine asla başvurmaması, bu yollara kesinlikle girilmediği böbürlenmesidir.

Yaşamının son dönemlerinde ‘’ Beni bırakın da şu son ömrümde bu Bolşevik baykuşlarla mücadele edeyim ‘’ diyen Said Nursi’den bugüne dogma haline gelmiş anti – koministlikleridir.

Tiksinti verici yanları o böbürlendikleri silaha – teröre bulaşmamış tertemiz bir nesil tanımlamaları ve takındıkları siyasal tutumla çelişkileridir.Devletin  komünistlere – devrimcilere – Kürtlere uyguladığı şiddet, tenkil ve imha politikalarının en içten destekleyicisidirler.Bir tane Nurcu aydın veya yazarın Nurhak, Kızıldere, 1 mayıs vb olaylar için kalkıp da, hiç olmazsa İslami açıdan bir eleştiri getirdiği görülmedi.Badem bıyıklarını sıvazlayıp, çoraplı ayaklarının parmak aralarını kaşıyarak ‘’bunlara müstehak’’ diye sırıttıklarına çok rasgelindi bu ülkede.Cengiz Çandar efendi bu noktaya hiç değinmez bile.

İçselleşmiş iki yüzlülükleri ve pişkinlikleri ile bazen artık matraklık ötesi şeyler yapıyorlar, rakiple mücadele edeceğim derken.Bu son yıllarda Hristiyanlık ve misyonerlik çalışmaları artınca paniklediler.Tartışmalarda, esasen ruh ikizleri olan rakip misyonerlerin İsa’nın mucizeleri argümanının etkili olduğunu görünce hiç duyulmamış, hiçbir yerde yazılmamış ve söylenmemiş bir yalanı ortaya sümekten hicap duymadılar.Bir gün hazret bediüzzaman elleri kelepçeli bir halde askerler arasında bir yere götürülürken, öğle namazı vaktinin geldiğini, namaz kılması için kelepçelerinin çözülmesini namazdan sonra tekrar kelepçelenmesini istediğini, ama askerlerin bunu yapamayacaklarını söylemeleri üzerine çok üzülen Nursinin birden kelepçelerinin kendiliğinden çözüldüğünü, askerlerin şok içerisinde üstadın namazını kılıp kelepçelerini geri taktığını gördükleri palavrasını, misyonerlerin mucize argümanlarına karşı bir argüman olarak bu palavrayı dillendirmekte beis görmediler.

Müslüman cenahta, Nurcu harekete yöneltilen en temel eleştiri de bu palavrada hak kazanır.Eleştiri, Risale-i Nur’un Kur’anın, Said Nursi’nin de hz. Muhammedin önüne geçirildiği, oysa müslümanların Kuran ve peygamber sünnetini yegane kılavuz olarak almaları gerektiği yönündedir.

1980’lerde solun entelektüel üstünlüğü ve prestijini kaybetmeye başlaması, duvarın yıkılışı, Sovyetleri dağılışı, gelecek umutlarının ve daha iyi bir dünya için mücadele ivmesinin düşmesi gibi etkenlerle dine yönelim ve kozmik arayışlar hız kazandı.İran molla devrimi sonra da Türkiye’de de ilave olarak 12 eylül darbesi ile toplumun sindirilmesi buna mukabil dinin darbe yönetimince desteklenmesi ile İslamiyet ilgi görmeye başladı.Müslüman aydınlar, yıllardır, özellikle de Nurcuların fütursuzca sahiplendikleri sağcı kavramını sorgulamaya – eleştirmeye başladılar.tartışmaların sonunda İslamcı aydınlar, sağcı olmadıklarını, sağ – sol kimlik ayrışmasının dışında Müslüman kimliğini benimsediklerini yazdılar ve kısmen de etkili oldular.Üniversitelerde yönetime karşı hak taleplerinde solcu gençlerle eylem birliği, ittifaklar yaptılar, faşistlere karşı zaman zaman birlikte karşı koydular.Nurcular bu gelişmeler olurken, Aladağlar gibi serin ve mesafeli durdular, damarlarındaki anti- komünizm debisi hiç hız kesmiyordu çünkü.Bu, fikri ve inanç namuslarının da önünde idi, doğruyu söyleme yerine susmayı, görmezden gelmeyi, kayıtsız kalmayı yeğlediler hep.Bugün liberallerin bize cilalayıp sundukları Nurcu hareket, bu davranış geleneğini liderlerinden alır.Bir aydın hem de yazmış çizmiş, devlete kafa tutmuş bir aydın portresi olarak sunuluyor Said Nursi.Evet , bir Müslüman aydın portresi vardır dünyada da.Akla hemen İran’lı Ali Şeriati gelir, bu örnek portre gösterme işinde.Şah Pehlevi’ye ve şah rejimine, devletine karşı bir namus abidesi gibi dikilen Ali Şeriati, iki bedel ödemek zorunda kalır; ilki Paris’e varacağı sürgün.Orada da yazan düşüncelerini savunan bu aydının ikinci bedeli daha ağır olur.Şahın gizli polisi SAVAK tarafından Paris’te evinde infaz edilerek öldürülür.İslam kapitalizmle, emperyalizmle uzlaşmaz.İslamın kendi değerleri ve hayat tarzı vardır.Bunlar ne şah rejimiyle ne de kapitalizmle içselleştirilemez düşüncesini savunan Ali Şeriati , bizim ülkemizin İslamcı aydınlarından çok sınırlı sayıda hatta ancak birkaçı tarafından önemsenir, adı telaffuz edilir.Ama Nurcular, zinhar adını anmazlar.Varsa Said Nursi yoksa risale-nur külliyatı.Aslında bu tutum da anlaşılır, çünkü 1400 yıl öncesinden bugünlere uzanır.Hz.Muhammet, birgün elinde bir kitapla gelen hz.Ömer’e elindeki kitabın ne olduğunu sorar.Hristiyanların kitabı İncil olduğunu içinde çok faydalı şeylerin yazılı olduğunu söyleyen Ömer azar işitir ve derhal o kitabı bırakması, okumaması, ve kimseye vermemesi için uyarılır.Gerekçe şöyle telaffuz edilir, ‘’ artık kuran var, eğer İncil zamanı peygamber ve inanlıları şimdi yaşıyor olsalardı o kitaba değil kurana iman ederlerdi. ‘’.Nurcular’da işi o noktaya götürdüler ki risale-nur masalları şaşmaz kılavuzdur onlar için.

Şimdi, artık muhterem Fethullah hocaefendi mutasyonu evresine geçebiliriz:

1970’lerde ismi ortalarda gezmeye başlayan F.Gülen, homojen, kliksiz bir blok intibaı veren ve öyle sanılan Nurcu hareket içerisindeki gücünü bir hayli arttırarak 80’li yıllardaki genel konjonktürün, izleyen yıllarda ABD’nin bölge ile ilgili politikaların verdiği avantaj ve destek ile politik bir güç haline geldi.Said Nursi gibi görece özgün düşünceler üretmeyen ve yorum, tefsir ağılıklı bir söylemi olan hocaefendi net bir tavır alır.Sağ hükümetler desteklenir.Soldan uzatılan ellere de el uzatmaktan imtina etmez.Taraftarlarını yönlendirirken devlet ve kurumlarını fetih hedefi olarak işaret eder.

Bu noktada, F.Gülen hareketinin isminden bile haberdar olmadığı Alman 68’inin lideri Rudi Deutschke’ye değinmek gerekiyor.68 dalgasının geri çekilmesinden sonra devrim düşüncesini yeniden formüle ederek, mutemelen Gramsciyen esinli bir yaklaşımla, yani batıda sivil toplumun gücü ve mücadelenin göğüs göğüse cephe değil uzun sürecek mevzi savaşı olarak geçeceği savıyla ilintili olarak ‘’ Kurumlar içinde uzun yürüyüş ‘’ tezini ortaya atan Rudi Deutschke’nin bu görüşü Fethullah Gülen hareketince hayata geçirlir.Uzun bir zaman yetiştirilmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınılmayan ‘’ ALTIN KUŞAK’’ için ilk hedefiniz devlet kurumları; ordu, milli eğitim, hakimler ve savcılar cephesi, emniyet ve polis teşkilatı, ticaret odakları … diye hedef gösterilir.AKP kadroları, bu strateji için koridor açmaya teşnedirler zaten ve bugün, Kemalist – ulusalcı – devletçi cenahı cıyak cıyak feveran ettiren noktaya gelinir.

Fethullah Gülen hareketi açıkça kapitalizmin bir ürünü ve simbiyozudur.Taraftarlarını ikbal, mevki, zenginleşme ile taltif ederek ayakta durur.Bu nedenledir ki, sistem ve iktidar ile, taşıdığını iddia ettiği İslami kimliğin açık buyruklarına rağmen, beslendiği sürece çatışmaya girmez.Henüz pek etkili gözükmeyen namuslu Müslüman gruplarca de bu özellikleri ile muteber bulunmayan bu yapı çatırdamaya, yani kapitalizmin kurallarına boyun eğmekten  kaçınamayacaktır.ABD’nin politik ekseninde bir makas değişikliğinde o kendisini pek rahat hissettiği çiftlikten ve cia kucağından ufak ufak sepetleneceği aşikardır.Ancak o zaman  beslenme kanalları tıkandığında, koruyucu kanatlar üstünden kalktığında, Türkiye’de sınıf mücadelesi ve hakim sınıflar arasında erk pozisyonu değiştiğinde muhtemelen İslam kimliğini hatırlayıp radikalleşir.Bunu zaman gösterecek.İzleyeceğiz.

Devrimci enternasyonalistlerin ilk mücadele hedefi kapitalizmdir.Özel olarak ne Nurcular ne Fethullahçılar hatta ne de faşistler değil.Onlar bizleri mücadele hedefi olarak seçtikleri için çarpışılıyor.Yani, Fethullahçılık sönüp gitse, faşizm artık yok olma seviyesine gelse,  kapitalizm çok gelişmiş bir burjuva demokrasisini kursa bile işimiz bitmeyecek.

Özel mülkiyet ve sınıf egemenliği sona erinceye kadar mücadele sürecek.Ama bugünkü koşullarda biz çok odaklı mücadeleyi sürdürmek durumundayız.F.Gülen hareketi de bu odaklardan biridir.Çünkü sade bu sistemin payandası olmalarından değil,  bizlere olan yok edici kinlerinin asla sönmemesindendir

YAŞASIN DEVRİM VE ENTERNASYONALİZM

Murat Bjeduğ

17 Comments

  1. GORALI

    Geniş tespitlerinizin içinde gerçek payı var ancak unuttuğunuz bir şey var.Gülen hareketinin %80 ni doğaçlama gelişen bir hareket.Yani bu hizmet aslında şu anki konumuyla Sizin tespit ettiğiniz BEDİÜZZAMANnın niyetini revize etmiş durumda. Hocaefendiyle desteklenen bu herekette kontrol hocaefendidnin elinden çıkmış MEHMET ZAHİT KOTKU R.A talebeleriyle birleşerek aslında tam bir DEVRİM gerçekleştirmiştir.Halkın buna katılımı GÜLEN Hocanın liderliği DEVRİM gazı ve ateşi olmuştur.1400 yıl önce başalyan bir devrimin son halidir bu aslında .Sizlerin korkuları yersizdir.ALLAH cc. NURUNU TAMAMLAYACAKTIR.Bu işlerin arkasında isim aramak boşa çabalardır.

  2. Anonim

    Fethullah Gülen neden Türk Dili Olimpiyatlarını düzenliyor da yok olmayla karşı karşıya olan Müslüman Kürd kardeşleri (!) için en ufak bir girişimde bulunmuyor ve elindeki medya gücüyle Kürdleri ve hak mücadelelerini karalıyor?

    Yeşil Kemalistler, Kızıl Kemalistler tarafından bir süre hor görüldüler. Bu doğru. Uluslararası bazı güçler menfaatleri gereği iktidar yetenekleri zayıflayan ve gerici bir konuma düşen Kızıl Kemalistlerden desteğini çekince iktidar Yeşil Kemalistlere kaldı. Kemalizm’in renk değişikliği Kürdlerin durumunda bir değişiklik yaratmadı.

    Dün Ergenekonculara karşı hak mücadelesi veren Kürdler bu gün mücadelelerini Yeşil Kemalistlere karşı yürütmek zorunda kalıyor. Kızıl Kemalistler yıkıldı. Yeşilleri de yıkılacak. Mücadeleyi zorba olan değil, haklı olan kazanır.

    http://www.nasname.com/tr/9889.html

  3. Anonim

    http://www.serbesti.net/showentry.php?sNo=26517

    Kemalizm Renk Değiştiriyor

    Halen Türkiye’de ve Dünya’da birçok Türkçe okullar açılmakta, bu okullarda her sabah 7 yaşındaki çocuklara “Türküm” ile başlayan ve “Ne mutlu Türk’üm diyene!” ifadesiyle biten “Andımız” ve İstiklal Marşı söylettirilmektedir. Yani Türk-İslam sentezi olan resmi ideoloji aynen devam etmektedir. Sadece kara olan rengini ak olarak değiştirmiştir.

    Türkiye’de Kemalist düzen yeniden inşa ediliyormuş gibi bize yutturmak istiyorlar. Aslında, postalcı-siyah cüppeli Kemalizm ile takunyacı-yeşil cüppeli Kemalizm yer değiştirmektedir. Özü aynıdır. Yani bukalemun gibi renk değiştirmektedir.

  4. goralı

    Müslüman KÜRD kardeşleri için en ufak bir girişimde bulunmuyor lafını nerden uyduruyorsun.Evlerde ve okullardaki doğudan gelip batıdaki evlerde kalan kürdlerin sayısını bilsen nböyle bir yorum yapmazdın.Pkk ile kürtlerin ayrışması için en büyük mücadeleyi kim veriyor sanıyorsun.niçin okulları ve dersaneleri hedef alınıyor nur cemaatinin.HER KURBAN GÖNÜL KÖPRÜSÜ KURARAK doğuda kurbanı kim kesiyor sanıyorsun .sadece geçen sene 125 bin kurban kesildi batman mardin ve van da . bu sene siirt ve bitlis hedefte inşallah aynı sayılarda.karınları aç küsmüş insanlara hem okul hemde maddi manada sahip çıkılıyor.MÜSLÜMANın kürdü türkü olmaz.inananlar kardeştir.

  5. GORALI

    SOSYALİST felsefe ile insanların kalplerini kazanıp sorunlarını çözemezsiniz.Sadece kendiniz söyler kendiniz dinlersiniz.Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz

  6. Anonim

    Said-i Nursi veya Necip Fazıl demokratik değerleri temsil etmezler

    Mollalar ve Softalarla Karıştırılmak Hoş Değil!

    Seyfi Cengiz

    Her toplulukta ilerici, özgürlükçü fikirleri savunan, demokratik değerleri temsil eden sembol isimlerin bulunması doğaldır.
    Böyle isimleri milliyeti ne olursa olsun sahiplenmek gerekir.
    Çünkü sorunların çözümünde ortak demokratik değerlerde buluşmak esastır.
    Ama Türk Başbakanı’nın ve ona “Taraf” düşen sözde liberal aydınların kafası fena halde karışık. Bunlar insan odaklı bir düşüncenin simge isimleri olan Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş veya Pir Sultan gibi tarihi şahsiyetleri, Mehmet Akif, Said-i Nursi veya Necip Fazıl’la aynı kaba koyuyor, onları mollalar ve softalarla birbirine karıştırıyor.
    Bu ucuzluk, bu demagoji protesto edilmelidir.
    Türk Başbakanı’nın rehberi Necip Fazıl ve/veya Said-i Nursi olabilir.
    Olsun varsın!
    Ama elmalarla armutlar karıştırılmasın.
    Sözgelimi Necip Fazıl bir ruhçudur.
    Sorbon okumuşsa da akılcılığa ve laikliğe düşmandır.
    Sömürü düzeniyle (sermaye düzeniyle), özel mülkiyetle bir sorunu yoktur.
    Son derece tekçi bir ideolojiyi savunur.
    Bir islam faşistidir.
    Tıpkı Tayyip Erdoğan gibi referansı ayetler ve hadislerdir.
    Ona göre de “tek yol”, “tek hakikat” İslam’dır.
    Batısıyla doğusuyla bütün beşeriyetin ihtiyacı ruh, ahlak ve imandır derdi.
    Bir kutsal (dinsel, manevi) devrim düşlerdi.
    Makinenin insan işi olduğunun farkındaydı ve onun insana tahakkümüne karşıydı.
    Ama İnsan eseri olduğunu unuttuğu Ruh’un (Allah’ın) maddeye ve insana tahakkümünü savunur, dünyaya düzen getirecek anti-komünist bir dünya İslam devrimini ve şeriat düzenini propaganda ederdi.
    Uzatmadan söylersek, Başbakan Erdoğan’ın saydığı adların tümünü buluşturan ortak değerler yoktur.
    Sahi Ak Parti hükümetinin başlattığı “Açılım“ denen başı sonu belirsiz bu sürecin gerçek amacı nedir?
    Tekçiliği ve Türkçülüğü elden bırakmadan bütün milliyetleri ve farklılıkları içinde eritecek bir “Büyük Türkiye milleti“ yaratmak mı?
    “Milat yapmak“ diye buna mı diyor?
    Yoksa değişime ve demokratikleşmeye direnen odakların direncini kırmak için baskı gören kim varsa hepsini omuz omuza vermeye çağırmak mı?
    Amaç bu ikincisiyse buluşma noktası ortak demokratik değerler olmak zorundadır ki, Said-i Nursi veya Necip Fazıl bu değerleri temsil etmezler.

  7. Aferin

    Bak ne güzel tartisiyorsun bak. Ne degerli fikirler, ODA TV’yi aratmayacak neredeyse. Ak Parti’ye karsi abilere sunacak yeni bir “proce” gelistirebilirsin böylece. Aferin sana olgun anonim.

  8. site-teknik

    bu yorum, sözlü şiddet içermesi nedeniyle silinmiştir.

  9. Gün Zileli

    Üzgünüm ama bu mesaj sözlü şiddet içerdiği için teknik servise silinmesini önerdim. ayrıca köpeklere de hakaret içeriyor:)

  10. Sahi sen hala neden buradasın?

    “Annemle ne kadar konusursam konusayim kabule etmez Serseri’yi. Onu buna zorlamatya hakkim da yok
    “Yazik, çok yazik! Kendi köpegine sahip çikamiyorsun demek! Aslinda hiç sasirtici degil bu.”
    “Kim kime ve neden sahip çikamadi sorusunun yanitlari mutfagin farkli kïosesinden farkli görünüyor olmaliydi. Hele gicirtisiz merdivenlerin tepesinden çok farkli…”
    Irmak Zileli’nin Esik adli kitabindan, sayfa 250, metresinin köpegi istememesi yüzünden kendi öz kizini evden kovan bir devrimci önder anlatiliyor, bilin bakalim kim?

  11. Hasan Bilmemkim

    Gün Zileli’yi kast ediyorsanız, o değil. Benim. Ben Eşik’in roman kahramanıyım. Yani öteki roman kahramanı Eylül’ün babası, Hasan.
    Roman evreninden selamlar…

    Ek: Roman evrenindeki biz ölümsüz kahramanlar, siz gerçek dünyanın fanilerine hem şaşırıyoruz, hem de üzülüyoruz… Bu sözüm tabii ki romanın ve roman kahramanlarının dünyasına girebilmek için gerekli meziyetlere sahip olmayanlaradır. O meziyetler arasında metres sözcüğünü pervasızca kullanmak ise yoktur elbette…

  12. Ne diye bozuldun ?

    Metres usta demektir. Ölümsüz olmana gelince, senin gibisi bir daha kolay kolay bu dünyaya gelmeyecegi için haklisin, bir bakima ölümsüz bir negatif kahramansin, her ne kadar ailen, yakinlarin, seni tanimak gafletinde bulunmus herkes için ölü olsan da, seni yeni taniyanlar için de en kisa zamanda ölecek olsan da . Laf aramizda onlar hakkinda anilarini ne zaman satisa çikariyorsun?

  13. Ne diye bozuldun ?

    Buna bozuluyorsun ama parti içinde yükselmek için kandirarak evlendigin ve defalarca aldattigin kadin kahrindan öldü ona üzülmüyorsun sayin ölümsüz devrimci lider. Senin yatacak yerin olacak mi?

  14. Gün Zileli

    Bu arada “Hasan Bilmemkim” rumuzlu yorumun bana ait olmadığını belirteyim ki, bazıları boşuna boşluğa yumruk sallamasınlar.

  15. Bayan Hasan Bilmemkim'e

    Bu kadarı size yeter,şimdilik.

  16. PKK/Eset

    Suriye’de yüzbinler Arap Birliği’ni protesto etti

    ANF
    21:30 / 13 Kasım 2011
    Şam – Arap Birliği’nin, Suriye’nin üyeliğinin askıya alınması kararına Şam, Halep, Lazkiye, Humus kentleri başta olmak üzere yüzbinlerce kişi gösteri düzenleyerek Birliğin kararını protesto etti.

    Başkent Şam, Halep, Lazkiye, Deyr Ez Zor ve Haseke kentlerinde sabahın erken saatlerinden itibaren toplanan yönetim yanlıların gösterileri Suriye devlet televizyonundan canlı olarak yayımlandı.

    Uluslararası ajanslar bugünkü gösterilerin Suriye’de şimdiye kadar Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’e destek vermek için yapılan gösterilerin en kitleseli olduğunu belirttiler.

    Gösterilerde Arap Birliği’nin Suriye’nin üyeliğini askıya alma kararını protesto edilirken, Cumhurbaşkanı Beşşar Esed lehine sloganlar attı.

    Hama ve Dera gibi çatışmaların yaşandığı kentlerde de gösterilerin yapılması dikkat çekici bulunurken, Arap Birliği ve Türkiye’nin Şam yönetimine yönelik baskıları da giderek artıyor.

    Bugün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun çağrısı üzerine Türkiye destekli Suriye muhalefeti Ankara’da bir toplantı yaptı.

    Akşam saatlerinde ise SANA geçtiği haberde Esad yönetiminin Arap Birliği’ni acil toplantıya çağırdığı bildirildi.

    ANF NEWS AGENCY

  17. Anonim

    Said-i Nursi’nin kitapları Rusya’da yasaklandı

    Rusya’da Kaliningrad Mahkemesi, Said-i Nursi’nin 16 kitabını ‘aşırı’ olduğu gerekçesiyle sakıncalı bularak yasaklanmasına karar verdi.

    Said-i Nursi’nin kitapları Rusya’da yasaklanmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda Tataristan ve Başkır özerk cumhuriyetlerinde yasaklanan kitaplar dün de Rusya’nın en batısındaki Kaliningrad’da Yüksek Mahkeme tarafından yasaklandı. Kitaplar “bölücü ve dinler arası fitne saçan unsur” sayıldı.

    Nursi’nin kitaplarına Kaliningrad’da yasak getirilmesine farklı bir adli dava neden oldu.

    Geçtiğimiz yıl burada ikamet eden Emir Abuyev’in evinde terörist faaliyet şüphesiyle arama yapan Rus güvenlik güçleri, Said Nursi’nin 14 kitabıyla iki broşürünü bulmuştu.

    Evde bulunan kitaplar uzmanlar tarafından fonetik, psikolojik ve diğer açılardan incelendikten sonra şu hüküm verilmişti:

    “Ele geçirilen Said-i Nursi kitaplarının incelemesi, bunların bir kompleks biçiminde insanın bilincini iradesi dışında değiştirmeye yönelik psikolojik silah olduğunu ortaya çıkarmıştır. Tüm kitaplarda İslam’ın geride kalan dinlerden üstün olduğu ve diğer dinlerle mücadele edilmesi gerektiği düşüncesi dile getiriliyor. Dinler arasında fitne fesat yayan bu kitaplar Rusya vatandaşlarının temel özgürlüklerine tehdit oluşturmaktadır.”

    Rusya’da uzmanların hazırladığı bu rapor önceki gün sonuçlanan mahkemede savcı tarafından delil olarak gösterilmesi ardından, karar tüm kitapların yasaklanması şeklinde çıktı.

    Rusya güvenlik güçleriyle savcılık Said-i Nursi kitaplarını ayrıca “Nurcular” tarikatının yol gösterici kılavuzu olarak görüyor.

    2008 yılında Rusya Yüksek Mahkemesi aldığı kararla “Nurcular” tarikatını terörist ve bölücü örgüt listesine almıştı.

    http://www.hurriyet.com.tr/planet/22542177.asp

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑