360 Derece Farklı Olmak…

images

images (1)

Geçtiğimiz günlerde başbakan Davutoğlu, günlük gaflarından birini daha yaparak IŞID’la 360 derece farklı anlayışlara sahip olduğunu söyledi ve sosyal medyada alay konusu oldu. Evet, Davutoğlu’nun sözleri espri düzeyinde fena sayılmazdı ama bu durum, gerçekten de 360 derece farklı olup aynı yerde buluşanlar olduğu gerçeğini görmemizi engellemeli miydi?

Aşağıya, iki gün arayla, biri yandaş medya organlarından Akşam‘da, diğeri ise muhalif basın organı Cumhuriyet‘te yayınlanmış iki makale bulunuyor. İşte Başbakan Davutoğlu’nun 360 derecelik farklılık sözlerinin hayatta gerçekleşmiş beliğ bir örneği! Ulusalcı mantıkla en iflah olmaz, en yalaka iktidarcı mantık 360 derece farklılığın sonucunda buluşmuşlar. Türk devlet geleneği onları barıştırmış, buluşturmuş. Nerede mi? Ermeni tehcirinin bugün de gerekli olsa yapılabileceğini savunan Doğu Perinçek’in ceberrut devletçi çizgisinde. Gerçekten ibretlik.

Bu sitedeki şu yazıya da bu bağlamda bir göz atmanızı öneririm: http://www.gunzileli.com/2007/03/12/gercek-mahkumiyet-2/

——————-

Mustafa Balbay / Perinçek’i Kutluyoruz (Cumhuriyet, 19 Ekim 2015)

Birinci Dünya Savaşı’nın en ateşli dönemi olan 1915’te Ermenilerin yaşadığı acıların uluslararası politikaların da bir parçası olarak farklı siyasi hedeflere evrilmesi doğal olarak en çok Türkiye’yi etkiliyordu.

Yaşananların soykırım olduğunu iddia edenlerle, o dönemin savaş koşullarının tarihçilerce gerçekçi bir biçimde araştırılmasını isteyenler arasındaki tartışma 2015’te, yani 100. yılda ne tür sonuçlar yaratacak sorusu özellikle son birkaç yıldır gündemdeydi.

Sözde soykırım iddiasında bulunanların 100. yılda en az 100 ülkede bu kararı çıkarmayı hedeflediği, bunun devamında Türkiye’nin uluslararası bir yaptırımla karşı karşıya kalabileceği konuşuluyordu.

1915’in mart ayından ağustos ayına dek Çanakkale Savaşları’yla kavrulan, lise çağındaki gençlerini bile cepheye yollayan Türklerin, aynı günlerde bir soykırım planladığı iddiası ciddi tarihçilerin hemen hiçbiri tarafından kabul görmüyor. O dönem herkesin büyük acılar yaşadığı muhakkak. Eğer genel bir sıralama yapılırsa 1912- 13 Balkan Savaşı’ndan başlayarak en büyük acıyı kimin yaşadığı ortaya çıkacaktır.

***

Doğu Perinçek’in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki (AİHM) davası işte bu tartışmaların ortasına oturdu. İsviçre’deki, “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” sözleri nedeniyle ceza alan Perinçek, bunu AİHM’ye taşıdı. İsviçre yasalarına göre, “Ermeni soykırımı olmamıştır” demek suçtu. AİHM Büyük Daire 15 Ekim’de 7’ye karşı 10 oyla Perinçek’in, genel anlamda Türkiye’nin tezlerinin lehine karar verdi.

Kararın özünü ifade özgürlüğü oluşturuyor. Bir olayla ilgili kin ve nefret söylemi içermediği sürece herkes düşüncesini açıkça ifade edebilir. Bu çok basit anlatım Ermeni iddiaları konusunda farklı işliyordu. Soykırım iddiasında bulunanlar, tezlerini kabul ettirdikleri ülkelerde bir adım daha atıp, bunun inkâr edilmesini yasaklattılar.

AİHM, “ben 1915’in soykırım olup olmadığına bakmam, ifade özgürlüğüne bakarım” dedi, ama bununla kalmadı. Soykırım iddiasında bunanlar, 1915’i Yahudi soykırımıyla eşitliyorlardı. AİHM, “hayır” dedi, “Yahudi soykırımı bugün de muhatap toplumlar arasında gerginliğe yol açacak bir konudur. 1915 bundan farklıdır” değerlendirmesini yaptı. AİHM, daha önce “Yahudi soykırımı yoktur” demenin suç olduğuna ilişkin kararlar almıştı. 1915 için aynı kararı almaması, Türkiye’nin geleneksel tezleri açısından da çok önemli.

***

Perinçek’in düşünce özgürlüğünü genişleten, Ermenilerle Türkler arasındaki diyaloğu olumlu yönde etkileyeceğine inandığımız bu yolu açtığı için kutluyoruz. Bazen koca bir devletin yapamadığını kararlı bir mücadeleci yapar.

Bundan sonrası da çok önemli…

Türklerin tarihini çoğunlukla Türkler yazmadığı için geçmişte yaşananlarla ilgili geniş bir iddialar yelpazesi hep olmuştur. Ermeni iddiaları bütün bunların dışında yurtdışına giden gençlerimizden uluslararası ilişkilerimize kadar her alanda etkili oluyordu.

Prof. Türkkaya Ataöv’ün, Bilal Şimşir’in bu alandaki çalışmalarına şimdi ciddi bir AİHM kararı desteği de var.

Şimdi diplomasinin üzerine düşeni yapması, İsviçre’deki gibi ceza yasalarında Türkiye’nin tezlerini tartışma konusu yapmadan suç sayan ülkelerin AİHM’ye uymasını sağlaması gerekiyor.

Dileyelim ki, bu topraklarda Birinci Dünya Savaşı benzeri acılar bir daha olmasın…

Şehit diplomatlarımız ruhu şad olsun!

******************************************

Kayahan Uygur / Perinçek kararı ve Avrupa’ya demokrasi dersi (Akşam, 17 Ekim 2015)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Ermeni soykırımı iddiasının reddini fikir özgürlüğü içinde kabul eden son kararı ile adalet yerini bulmuştur. Bundan böyle, bu konuda fikir beyan eden ABD ve Almanya gibi ülkelerin kurum ve kuruluşlarını yanılmaz otorite zannedip, soykırım iddiasını benimsemeyenleri ise faşistlikle suçlayan ‘kraldan çok kralcılar’ kendi hatalarını itiraf etmelidirler.

Karar birçok konuda ders niteliğindedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu ve 8’inci maddelerini adalet terazisine koyup tartmıştır. Bu maddelerden biri ifade özgürlüğünün, diğeri azınlıkların haysiyetinin korunmasıyla ilgilidir. Sonuçta, Ermenilerin haysiyetine saygının korunması adına dahi olsa Perinçek’in sarf ettiği sözler nedeniyle mahkûm edilmesine gerek olmadığı şeklinde bir hüküm verilmiştir.

Mahkeme bu sonuca varmak için özellikle ve aynen şu noktaları hesaba katmıştır: Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek kamuoyunu ilgilendiren bir konuda fikir beyan etmiştir, onun sözlerinde bir hoşgörüsüzlük ya da nefrete davet yoktur. İsviçre’yi Perinçek’in sözleri hakkında karar almaya zorlayan hiçbir uluslararası metin de bulunmamaktadır, bu ülkenin Perinçek’in ifade özgürlüğüne karışması ve onu cezaya çarptırması vahim bir insan hakkı ihlalidir.

Mahkemenin mantığını bu kadar titiz bir şekilde yansıtmaya çalışmamın nedeni, bu kararın sadece İsviçre için değil

Batı’da Ermeni soykırımı iddiasını inkâr etmeyi suç sayan diğer ülke mahkemeleri için de bağlayıcı olmasıdır. Bu liberal demokrat ülkeler kendi ulusal görüşlerini ve resmi tarih anlayışlarını yasa çıkararak, hapis cezaları getirerek topluma ve dünyaya empoze etmişlerdir. Türkiye’de yıllardır resmi tarihi eleştirme iddiasıyla başkalarına entelektüel terörizm uygulayanlar aslında küresel sermaye üniversitelerinin resmi tarihini savunuyorlar.

Kararın daha da ilginç bir yanı şudur: Mahkeme çeşitli Avrupa ülkelerinde sarf edilen ve Yahudi soykırımını inkâr eden ifadelerle Ermeni soykırımı iddiasını reddetme arasında benzerlik olmadığını kaydediyor. Burada, mahkeme Yahudilerin soykırıma tabii tutulduğu ülkelerde Shoah’yı inkâr etmenin o ülkelerde yaşayan Yahudilere yönelik bir hakaret ve kışkırtma anlamına geleceğini vurguluyor. Kararla ilgili açıklamada, bundan 100 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşandığı iddia edilen olayların İsviçre’de reddedilmiş olmasının kimseyi rencide etmeyeceği vurgulanıyor. Ermeni soykırımı iddialarının reddiyle ilgili davayla, Almanya, Avusturya, Fransa ve Belçika’da Yahudi soykırımını reddedenlere karşı açılan davaların hiçbir ilgisi olmadığının altı çiziliyor. Alkışlanacak bir karar.

Bu karar Avrupalılara verilen bir derstir ve özetle şudur: Kendi ülkelerinizde son savaşta bir azınlığı soykırım endüstrisine tabi tuttunuz, Yahudileri yok ettiniz; bunu örtbas etmek için başka ülkelerdeki olayları istismar etmeyin. Bu dersin verilmesini sağladığı için Doğu Perinçek kutlanmalıdır. Ermeni soykırımı iddiası hakkında Batı görüşünü benimsemeyenleri engizisyon mahkemelerinde yargılayanlar da utanmalıdır.

Ermeni soykırımı konusunda takınılacak en doğru tavır, bu konuyu tarihçilere bırakmaktır. Örneğin ben tarihçi değil hukukçuyum, kendimi tarihsel olgularla ilgili konularda uzman görüşü bildirecek bir konumda görmüyorum ancak bu konunun 60 yıl tartışılmayıp Türkiye’nin Kıbrıs müdahalesinden sonra piyasaya sürülmesini de anlamlı buluyorum. Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı’nda vurgulandığı gibi bu gibi konuların fazlaca ele alınıp bir polemik haline getirilmesi azınlıkları rencide edebilir. Türkiye’de bu alanda en büyük sorumsuzluk da bu konuyu ısıtıp ısıtıp gündeme getiren sözde Ermeni dostlarındadır. Tutumlarıyla ve kışkırtmalarıyla Ermeni yurttaşlarımızı huzursuz ediyorlar, zarar veriyorlar, bu karar vasıtasıyla bunu artık anlamalılar.

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

21 Comments

  1. AİHM “AKP lehine” karar verdi, yazıklar olsun AİHM, yazıklar olsun Avrupa ve hatta yazıklar olsun dünyanın geri kalanı…(olmaz olsun düşünce özgürlüğü)

    Bu arada HDP’nin giderek Altan Tan, Dengir Mehmet Fırat çizgisinde bir parti olmaya başlaması, Levent Tüzel çizgisinin giderek geri plana itilmesi konusunda düşünceniz nedir?

  2. Levent Tüzel çizgisi nedir ki? EMEP çizgisi. Bunu devrimci bir çizgi olarak görüyorsanız yanlış. Ben Selahattin Demirtaş çizgisini savunuyorum.

    Düşünce özgürlüğüne kızmanız da yanlış. AİHM kararında bir yanlışlık yok. Ben de bu tür yasaklara karşıyım. Şu yazıya bakınız: http://www.gunzileli.com/2007/03/12/gercek-mahkumiyet-2/

  3. perinçek ve benzerlerini çok ciddiye alıyorsun zileli bırakalım bunları vakit kaybı

  4. Gün Abi, hiç kusura bakma ama; “laf çevirme”ye sen de teşnesin!

    Tamam artık iyice anladık; Stalinizme karşı olduğundan, belki bütün sol’a da nefretin gitgide artmaya başladı! (Not: Stalinist değilim!)

    Levent Tüzel’e ve EMEP’e dair görüşlerini açık açık yazman tamam, kabul.

    Selahattin Demirtaş çizgisini savunduğunu açık açık yazman da tamam, kabul.

    Peki Gün Abi:
    Niçin sesini solunu çıkarmazsın; Altan Tan, Dengir Mir Mehmet Fırat, Ahmet Türk gibi figürlere?

    Bu kişiler ölmeli, demiyoruz elbette! Katil değiliz biz!

    Ama şunu gör artık be Gün Abi:
    HDP’nin önünü tıkayacak olanlar, Levent Tüzel gibileri değil;
    Altan Tan, Dengir Mir Mehmet Fırat, Ahmet Türk gibi figürlerdir!

    Bu çetrefilli durumu görmüyor musun?
    Görmek mi istemiyorsun Gün Abi?

    Hatırlarsın:
    Merdan Yanardağ’ın “ulusalcılığa teşne” bir yapısı olması sebebiyle; “Birleşik Haziran Hareketi” isimli oluşumda bir tür kadroculuk yaratmaya yeltenme ihtimali olduğunu geçtiğimiz aylarda açık açık yazmış; doğru, samimi olan tavrını ortaya koymuştun! Senin yaptığın; “Birleşik Haziran Hareketi”ni güçlendirmekti, bu sebeple eleştirmekte haklı idin!

    Peki Gün Abi:
    Aynı eleştiriyi HDP’ye yapmamız seni niçin bu kadar tedirgin ediyor?

    Bütün bunları niçin yazıyoruz?
    HDP eriyip gitmesin diye, Çipras’ın SYRIZA’sına benzemesin diye yazıyoruz!

    Görüşün nedir Gün Abi?

  5. Görüşüm şöyle: HDP içindeki esas tehlikeli kanat olarak dediğin isimleri görmüyorum. Bu insanlar, sonuç olarak AKP’den uzaklaşan isimlerdir ve şu anda rolleri olumsuz değildir. HDP içinde olumsuz gördüklerim ise şunlardır: DSİP, Ufuk Uras, Leyla Zana, Sırrı Sakık vb. Çünkü bunlar, HDP’nin içindeki AKP yanlılarıdır. Kısaca budur. Ayrıca bana ikide bir “Gün abi” diyerek görüşlerimi etkileyeceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Senin de burada AKP adına çalıştığın gibi bir kanım var, kusura bakma. 🙂

  6. seni ciddiye almıyorum Özgürlükçü, sen de kusura bakma 🙂

  7. Sen istediğin kadar beni AKP yanlısı, yancısı, kripto-AKP’li zannet; ben ne olduğumu biliyorum Gün Abi.

    Peki; “Abi” yazmamı istemiyorsun, nasıl hitap edeyim sana? Benden büyüksün, tecrübelisin. “Gün Amca” mı diyeyim?

    Ve niçin senin görüşlerini etkilemeye çalışayım? “Ekleme” yapmaya çabalıyorum! Çünkü; Altan Tan, Dengir Mir Mehmet Fırat, Ahmet Türk gibi figürleri hep atlıyorsun!

    “Tayyip’in teri”ni içen AKTROLL’lerden nefret ettiğimi sana defalarca yazdım! Ankara’daki patlamada giden can yoldaşlarımın arkasından kahkahalarla gülen AKTROLL sürüsünden nefret etmeyeyim de; kimden nefret edeyim!

    “Emel Kitapcı’nın yüzündeki, acı ve metanetin bileşimi olan o insanı büyüleyen asaletle, öldürülen insanlar için yapılan bir saygı duruşuna bile tahammül edemeyen, acımasızlık, kabalık ve bağnazlık nasıl bir arada yaşar, bilemiyorum.” yazan sen değil miydin Gün Abi!

    “HDP içinde olumsuz gördüklerim ise şunlardır: DSİP, Ufuk Uras, Leyla Zana, Sırrı Sakık vb.” Evet bunları yazarken haklısın. Özellikle Sırrı Sakık’ı eklemeyi unutmuşum.

    DSİP, Ufuk Uras isimlerini anmaya bile değmez! AKTROLL sürüsü bile onlardan daha iyi iş çıkarıyor!

    Yalnız Leyla Zana konusunda emin olamıyorum. Bu konudaki fikrini yazarsan öğrenmek isterim. Eğer AKP yancısı olmaya çoktandır başlamışsa; görememişim demek!

    Son olarak:

    “Altan Tan, Dengir Mir Mehmet Fırat, Ahmet Türk” gibi figürler için “Bu insanlar, sonuç olarak AKP’den uzaklaşan isimlerdir ve şu anda rolleri olumsuz değildir.” yazmışsın. Tamam, tavrını açık açık yazdığın için teşekkürler.

    Peki; “şu anda rolleri olumsuz değildir.” diye yazmışsın.

    Rolleri olumsuzlaşmaya çoktan başladı; bunu şimdiden yazarak sana bir tür ikaz gönderiyorum!

    Leyla Zana’ya nasıl dikkat etmemişsem; sen de bu 3 isme yoğunlaşmamışsın Gün Abi!

    Bütün mesele:
    HDP’yi güçlü kılmamız!

    Şu Recep Tayyip Erdoğan canavarı, AKP kuklası ve AKTROLL sürüsü; 1 Kasım’da düşüp parçalansın da; o zaman sen de net olarak göreceksin HDP’yi SYRIZA’ya benzetmeye çalışanlar nasıl bir bir ortaya çıkacak!

  8. Bu karar sadece “Ermeni soykırımı olmamamıştır” diyebilmeyi serbest bırakıyor, yanlış anlaşılmasın aslında Ermeni soykırımı yoktur kararı değildir… Dolayısıyla bunda Doğu Perinçek’in büyük başarısı nerede anlayamıyorum… Avrupada birçok ülkede bu söylemi dillendirmek zaten serbest… Nedir bu büyük başarı diye sunulan ? Sıkıldım ben şahsen oyunlardan !!!!

  9. Başımızda bir musibet var, ve bunu bertaraf etmek için muhalefetteki üç partiden baraj açısından kritik durumda olanın da barajı geçip meclise girmesi gerek. HDP eleştirildiğinde bu refleksle tepki gösteriliyor genelde, bu da anlaşılır bir durum. Sonuçta bir strateji var ve AKP’nin tek başına iktidar olmaması için bu stratejiye ihtiyaç var. Bir de tabii ki, yüzde 10 barajına tepki olarak hDP’ye giden oylar var, bu da normal ve haklı. Ama bu eleştirilere engel olmamalı. 7 Haziran sonrası CHP’de ilginç şeyler oldu, Barış Yarkadaş ve Murat Karayalçın özellikle Kadıköy’deki Barış Bloğu mitinginden sonra HDP’ye haklı olarak tepki gösterdiler. Özellikle Murat Karayalçın’ın tepkisi daha dikkat çekici. CHP içinde birileri, partinin fazlaca HDP dümen suyuna girmekte olduğunu ve bunun yüzde 25’lere düşüşe sebep olduğunu fark ettiler (nihayet). 1 Kasım’da bunu telafi etmeye çalışıyorlar ama maalesef geç kalındı, anketlere göre en fazla 1-2 puan artış var. Şu tabloda CHP’nin yüzde 30’u geçememesi utançtır. Büyük ihtimalle 1 Kasım’dan sonra CHP’de taşlar yerinden oynar yine. (Cumhurbaşkanı seçimindeki büyük fiyasko da unutulmadı, sadece 7 Haziran ve 1 Kasım nedeniyle şimdilik rafa kalktı, birçok tartışılacak konu birikmiş durumda CHP’de)

  10. “Elçi, hakkında, “PKK terör örgütü değildir. Bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile, PKK silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan, toplumda çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir” sözleri nedeniyle soruşturma başlatılmıştı..”
    ve tutuklama kararı çıkmış..

    İfade özgürlüğü müydü?

  11. Biz ne dersek diyelim PKK kürt halkının hemen tamamının gözünde kürtlerin red,inkar,imha ve asimilasyonuna itiraz isyan eden özgürlük örgütüdür.inanmayan varsa kürdistanın herhangibir ilçesinde pkk li gerilla cenazesini izlesin anlayacaktır bütün kent halkı ordadır özgürlük şehidi olarak ailesi ve kent halkı cenazeyi kaldırır.Evet pkk nin yaptığı bazı eylemler terör kapsamına girdiği doğrudar hatta bunlar hakkında pkk içinde soruşturma açıldığı açılması gerektiğide doğrudur imha edilmeye çalışılıp günümüz teknolojisinin en gelişmiş savaş aygıtları ile imha edilmeye çalışılan pkk gibi örgütlerin ayakta kalabilmesi mucizedir bu kirli savaşta devletin katlettiği sivil sayısı ile pkk nin katlettiği sivil sayısına bakınca aslında gelişmiş imkanları olanakları olan devletin daha az insan hakkı ihlali yapması beklenirken tam tersi sonuçların olması bile pkk nin kolayca demokratik siyasete ikna edilip silahlı mücadeleyi türkiye içinde bırakmasının mümkün olduğunun kanıtıdır.son tek taraflı ateşkesin bile devlet-iktidar eksenince reddedilip daha fazla operasyon imha yok etme savaşı derinleştirme daha çok sorti bonba operasyon yapmasıda seçime kadar ne kadar çok şehit cenazesi kaldırılırsa iktidar cenahı bundan seçim oyu devşirmek istediğini göstermektedir.aslında gün bu gündür bu ülkede birlikte bir gelecek kurmak istiyorsak baro bşk nı tahir elçinin yanında olduğumuzu milyonlar olarak şimdiden haykırıp hepimizi tutuklayın diyebilmemiz gerekir

  12. Demirtaş ve İmralı aynı çizgidemi sizce?

  13. nukleer bir yokedici savas cikacaksa hemen cikmalidir, bati avrupalilarin ve amerikalilarin tumunun geberecigini dusundugumuzde, bir kac cinli birkac afrikali insanligi devam ettirebiliriz, derhal bir dunya nukleer savasi cikarmalidir….

  14. Bence bugün imralı ile kandil aynı çizgide.

  15. akıl fikir…

  16. 40 yıl kadar önce, Chomsky, Yahudi soykırımını inkar eden bir Fransız akademisyenin düşünce özgürlüğünü savunduğu için tepki ve karaçalma yağmuruna tutulmuştu.

    Faurisson vakası: https://en.wikipedia.org/wiki/Faurisson_affair

    Temeli sakat sansürcü yaklaşım, dönüp dolaşıp DP gibi soytarıların kahramanlık taslamasına ortam yaratıyor. Chomsky’nin pozisyonu Avrupa’ya egemen olsaydı, inkarcı DP bugün emperyalizme karşı zafer kazanmış havalarıyla etrafta dolaşamıyor, RTE’ye bu küçük adam hizmetlerini sunamıyor olacaktı.

    Nereden nereye, yanlış hesap, Bağdat’tan dönüyor, neydi Troçki’ye atfedilen bir deyişle “pratik, tek bir teorik hatayı bile cezasız bırakmaz”…

  17. şöyle özetlemeli..

    PKK yalnızca bir terör örgütü değildir. Devlet’in de yalnızca bir terör kurumu olmadığı gibi..

  18. devlet neden en büyük terör örgütüdür?

    çünkü gasıptır; yaşamı (toprağı, suyu ve dahi havayı ) onun otoritesine boyun eğmeyen ya da itiraz eden bütün canlıların yaşama olanaklarını gasp edip mülkleştirdiği….mülkü de egemenliğine razı olanlara peşkeş çektiği için .gasıptır …

    inananlara göre Allah’ın tüm canlılar için yarattığı ve yaşamaları süresince kullanımına verdiği şeyleri, onların rızasını almadan gasb ederek canlıların kesb (canlının kudreti ve iradesiyle elde ettiği, kendine düşen pay)ını mülk edinmek en büyük zulümdür ve bunu yapan zalime de garbi bir ifade ile terör denir de ondan….bence….

  19. “terörist” olacaktı…..ogürsel dosta karşılık olarak değil de, hem O’nun yorumu hem de “EN Büyük terör Örgütü Devlettir” yazısına birazcık katkı olsun diye…

  20. K.Uygur, hükümet ve VP arasında,küçük’ bir aracımıdır?
    Ethem Sancak, bu Erdoğan -Perinçek ‘organizasyonunun’, medya buluşmasını sağlayan aktör müdür?

Comments are closed.