MERMER ADAM (1977) – Andrzej Wajda (Arif ARSLAN)

A.Wajda’nın Polonya’daki siyasal sistemin iki farklı dönemini sorgulamak/eleştirmek için yaptığı filmlerden biri Mermer Adam.

Wajda, Mermer Adam Birkut’un yaşamını “film içinde film” olarak sunar. Genç yönetmen adayı Agnieszka tezi için 50’li yılların işçi önderlerinin yaşamını konu alan Bir Mevsimlik Yıldızlar adında bir film çekmek ister. O yıllarda öne çıkmış Mateusz Birkut adındaki bir “işçi kahraman” ilgisini çeker ve onun yaşamı hakkında araştırma yapmaya koyulur. Çalıştığı televizyonun müdürü bu konuyu “çizgi dışında” bulsa da çekimlerin 21 günde bitmesini ister ve ona ekipman verir. Agnieszka araştırmasına müzeden başlar; müzenin deposunda sergidışı ve gösterilmesi yasak olan birçok heykel vardır. Müze görevlisini oyalayarak bu bölümdeki Birkut’un heykelini bulup çekim yapar.

Çalıştığı Polonya Televizyonu’nun elinde de Birkut’la ilgili bilgiler içeren 50’li yıllardan kalma Bir Şehir Doğuyor ve Mutluluğu İnşa Etmek adıyla çekilmiş ancak tamamlanmamış materyaller de vardır. Agnieszka bu filmleri izleyerek Birkut’un yaşam öyküsünün ayrıntılarını öğrenmek istese de insanların buna pek de yanaşmadığını fark eder. Filmler neden tamamlanmamıştır, Birkut’a ne olmuştur belli değildir. Agnieszka filmlerden yola çıkarak bazı kişileri bulur; onlarla görüşmeler yapar ve Birkut’un yaşam öyküsündeki boşlukları tamamlamaya çalışır. Bu süreçte bu konuyu işleyen bir filmin yapılmasını istemeyenler de vardır; bu filmi çekmenin bir hayli güç olacağı daha baştan belli olmuştur. Agnieszka inatla, bu çalışmaya ilgisini sürdürür.

Polonya II. Dünya Savaşının yıkımlarını aşmak için hızlı bir kalkınma hamlesi yapmak ister. Bu hamlelerden biri de Krakow kentinin yakınlarına dev bir çelik fabrikası ve Nova Huta (Yeni Hayat) adında bir kent inşa edilecektir. Sovyet makineleri ile Polonya işçisi bir araya gelerek bunu gerçekleştirecektir. Yoksul köylerden gönüllü işçiler sel gibi akmaktadır bu çalışmalara. Mateusz Birkut da bu işçilerden biridir. Nova Huta’nın inşası sürecinde duvarcı ustası olarak kendini geliştirir; azimlidir. Devlet yatacak yer ve çalışma dışı zamanlarda kitap okuma ve işçilerin kendilerini geliştirmeleri için akademik dersler de vermektedir. Birkut yoksullar için daha çok ev inşa etmeye kendini adamıştır. Sorumlu şefler işçilerin motivasyonunu arttırmak için “çalışma müsabakaları” da düzenlemektedirler. Ülkede bir coşku oluşturmak için de radyo ve televizyon aracılığıyla çalışmalar, propaganda amaçlı olarak yayınlanmaktadır.

Gerçekhaber programından yönetmen Burski, ilgi çekecek bir haber için, en çok tuğlayı örme fikrini işçi şefine sunar. Şef,  bu fikri Nova Huta’nın adını duyurmak için kabul eder. Birkut, “üç adam sistemi” dediği, duvarcılıkta bir devrim sayılacak bir ekip çalışması geliştirmiştir. Bu yöntemle, Birkut’un ekibi tek vardiyada 30 binden fazla tuğla örmeyi başarır. Bu başarıyla Birkut, bir “kahraman” haline gelir, adım adım yükselir; önce İnşaatçılar Birliği delegeliğine, ardından da İşçi Önderleri Birliği’ne seçilir. Sanatçılar bu “kahraman”ın heykelini yapar; serginin “en gösterişli eseri”nin konusu Birkut, serginin açılışını yapar; bu açılış da televizyonlardan yayınlanır ve “yeni hayat”ta sanat anlayışının da değiştiğini gösteren bir propaganda malzemesine dönüşür: artık işçi sınıfı sanatın konusu olmuştur.

Birkut bir “kahraman işçi” olarak propaganda malzemesi olarak kullanılırken bir yandan da duvar ustası eğitimcisi olarak müfettiş tayin edilmiş ve farklı kentlere ziyaretler de yapmaktadır. Rekor denemesi gününden beridir Birkut, Mikhalak adında bir görevli tarafından izlenmektedir. Bu arada jimnastikçi Hanka Tomcyzk evlenir.

Birkut dışındaki işçi önderlerinden hepsinin bir “arkası” vardır; onun “her şeyi harfi harfine değerlendirmesi” üst makamların gözene batmaktadır; bunun yanında, işçiler için “güvenli ayakkabı” ve “yemek salonu” projeleri onu fazla öne çıkarmaya başlamıştır. Bu “yükseliş”i durdurmak isteyen “birileri”, ona bir komplo kurup elinin sakatlanmasına neden olurlar. “Çıtayı yükselttiği için” işçilerin bunu yaptığı söylenir Birkut’a; kimin yaptığı ise bulunamaz. Uygulanan tedavi yöntemine bakılırsa Birkut’un elinin iyileşmesi de planlı olarak engellenmiştir.

Sakatlandığı için duvarcı olarak çalışamadığından sosyal meselelerle ilgilenmeye, insanlara yardımcı olmaya çalışır. Mikhalak ise gizli servis elemanı olarak Birkut’u hâlâ izlemektedir. Birkut’un çalışma arkadaşı Witek, casus olduğu ve komploya dahil olduğu gerekçesiyle tutuklanır. Birkut bu aşamada bürokrasinin sıkıcı yüzü ile tanışır; ünlü bir “kahraman” olmasına karşın girişimlerinden hiçbir sonuç alamaz. Mikhalak, Birkut’u “Çok sorun çıkarıyorsunuz. Bu kirli bir dava, peşini bırakın” diyerek “dostça” (!) uyarır. Birkut inatla durumu Varşova’ya kadar taşır; ancak Varşova’daki üst makamlar, davayla ilgileneceklerini, “ideolojik bir savaş” vermekte olduklarını ve “işlerinin zor” olduğunu söyleyerek Birkut’u “Halkın adaletine güvenin ve başka bir şey yapmayın.” sözleriyle başlarından savarlar.

Birkut, Nova Huta’ya döndüğünde işler artık onun için ters gitmeye başlamıştır. Olan biteni halka açıklamaya çalışır; ancak konuşması engellenir. Birkut karısıyla birlikte evinden barakalara taşınmak zorunda kalır. Witek’in de bulunduğu davada yargılananlar “ülkenin gelişmesini yavaşlatmak”tan dolayı vatan hainliği ile suçlanırlar. Yargılananlar danışman müfettiş, muhasebeci, duvarcı eğitmeni gibi inşaat işçileridir. İşçiler suçlamaları reddederler; mahkemenin mesajı, “hepimiz tetikte olmalıyız.”dır. Witek’in suçlanmasında tanık olarak çağrılan Birkut’un ifadeleri ise yargılamanın düzmeceliğini göstermek için kurgulanmaştır; ama buna fırsat verilmez ve tutuklanıp üç yıl hapiste kalır. Bu arada Stalin dönemi sona ermiş, daha liberal bir dönem başlamıştır. Eski dönemde gadre uğrayanların yükselişe geçtiği bir dönem başlar: Vatan hainliğiyle suçlanan Witek, Birkut’tan bile önce çıkar hapisten. Birkut hapisten çıktığında eski dönemin mağduru olduğu için halk onu yine bir “kahraman” olarak karşılasa da, o bu değişime ayak uyduramamıştır; özel yaşamı tamamıyla dağılmıştır, karısı fahişelik yapmaya başlamıştır. Karısı Hanka’yı da alıp köyüne dönmek ister ama Hanka gelmez; o da oğlu Tomcyzk’i alıp köyüne döner. Arşivde ortaya yeni çıkan görüntüde Birkut’u “çarpıtılmış sosyalizmden çok çekmiş olan” köylülerle birlikte liberalleşmiş sosyalizme destek vermek için oy kullanırken görürüz.

Mermer Adam’ın ana çerçevesi Agnieszka’nın Bir Mevsimlik Yıldızlar filmini çekmek isteyişinin ve bu süreçteki sıkıntılarını anlatırken Mateusz Birkut’un hikayesinin

–       köyden gönüllü olarak Nova Huta’ya gelişinden “işçi kahramanı” olup sanatçıların tuvallerini süslemesi kısmını, tamamlanmamış Bir Şehir Doğuyor filminin parçalarından,

–       Ekibiyle rekor kırması ve işçi önderi oluşunun hikayesini yönetmen Burski’den,

–       Geçirdiği kazayı, bürokrasiyle yaşadığı sıkıntıları gizli polis Mikhalak’tan,

–       Hapisten çıkmasından karısını aramaya başlamasına kadarki bölümünü Witek’ten,

–       Hanka’yı bulmasını Hanka’nın kendisinden ,

–       Oğlu Tomcyzk’i alıp köyüne dönüşü kısmını arşivden çıkarılan bir film parçasından öğreniyoruz.

Mermer Adam’da Birkut’un hikayesi aracılığıyla Wajda, tek adamlı “çarpıtılmış sosyalizm”i ve devamındaki liberalleşmiş sosyalizmi eleştirmektedir. Politik eleştirilerin yanında sinemacıların karşılaştıkları güçlükler, sanata bakış, mimari kültür ve insanlar arası ilişkilere değinildiğini de görüyoruz. Varşova Zacheta Galerisi’ndeki sergideki resimlerin ve heykellerin tamamı, çalışan işçileri gerçekçi bir tarzla yansıtırken Batı sanatından bazı örnekler gösterilerek “insan formunun şeklini ve malzemesini yok eden kapitalist Batı sanatçılarının dejenere çalışmaları” olarak nitelenmesi, sosyalizmdeki sanat anlayışının da “çarpıtılma”ya uğramış alanlardan olduğuna işaret ediyor.

Kutlama törenlerinde yüceltilmiş kişiler olarak Başkan Bierut’un ve Stalin’in dev posterleri, tören kıtalarının intizamlı yürüyüşleri, jimnastik ekiplerinin disiplinli toplu gösterileri, Polonya ve Sovyetler Birliği bayraklarının altında güvercin uçurma ritüelleri, radyo ve televizyon yayıncılığının haber anlayışları o günün propagandist anlayışlarını ortaya sererek filmin bütünlüğüne katkı yapıyor.  Yürüyüş sırasında Turmenillo sirkinin kuklaları ve gösterileri soğuk savaşın havasını verme açısından çok önemli. İskelet şeklinde bir Nazi işareti, ağzından kan damlayan Amerikan kartalı, Truman kuklası, Carmen kılığında Franco, Eisenhover ve Kore tarafından tekmelenmiş McArthur kuklası bloklar arası bakışı ve rekabetçi anlayışı hatırlatıyor.

Batı’nın soğuk savaş döneminde antikomünist faaliyetlerinde en çok da dini kullanması bilinir. Vatikan’ın Polonya’daki Dayanışma Sendikası’na yaptığı parasal katkılar da Doğu Blok’unun çöküşünden sonra ortaya çıkmış gerçeklerdendir. (A.Wajda, Mermer Adam’ın devamı sayılabilecek Demir Adam filminde de 11 milyon üyeyi bulan dünyanın en büyük sendikasının gelişimine ve faaliyetlerine yer verir.) Mermer Adam’da Birkut, ekibiyle birlikte rekor denemesine başlamadan önce bir alışkanlık olarak istavroz çıkarır; yönetmen Burski ise bu hareketten hoşlanmaz ve çekimi tekrarlar. Aynı Burski’nin ileriki yaşamında kızına Anna Maria gibi dinsel çağrışımlı bir isim vermiştir. Kendindeki bu değişimi: “Kendi öncülerime ağıt yakmıyorum.” diyerek açıklar.

Filmde üzerinde durulan meselelerden biri de mimari anlayışıdır. Krakow gibi tarihi bir kentin yakınına dev bir çelik fabrikası ve yeni yaşam biçimini uygun Nova Huta kenti kurulur. Parti temsilcisi: “Bana kalsa, Krakow’un tarihi iki binasının dışındakileri yıkıp apartmanlar yaparım.” der yapılan röportajda. Agnieszka,  Nova Huta’nın yanından geçerken binalara bakıp “kabus” nitelemesi yapar. Ekip arkadaşı da  mimariyle ideolojinin ilişkili olduğunu “1950’lerin mimarisi bu” diyerek anlatmak ister.

20. yüzyılda bürokratik devlet aygıtının doğasını en metaforik biçimde ortaya koyan Kafka’dır. Andrej Wajda, gerçekçi bir kurguya oturttuğu Mermer Adam’da Birkut ve Witek’in albayla görüşme sahnelerini tam da kafkaesk biçimde aktarmıştır: Witek, albayın odasına girer; ama saatlerce çıkmaz. Albayın sekreterinin önünde üç dört tane telefon sürekli çalmakta, sekreter de her birine benzer ve oyalayıcı yanıtlar verir. Birkut saatlerce hiçbir şey sormaz, bekler. En sonunda dayanamaz: “Girip girmememde bir sakınca olup olmadığını bir sorsanız.” der sekretere. “Hiçbir sakıncası yok, elbette girebilirsiniz.” der. Birkut, albayın odasına girer, odada albay ve sadece bir masa vardır.  Birkut, Witek’e ne yaptıklarını sorduğunda albay: “Saatler önce kendi isteğiyle gitti, demek ki dalgınlıktan görmemişsin” diyerek yanıtlar.

Sistemin özü “çarpıtıldığı” için, bu çarpıklık insanlar arası ilişkileri de çarpıtmıştır. İnşaat işçileri güç koşullarda fedakarlıklar yaparken şeflerin emrine her tür imkan sunulmuştur; kahveleri bile Brezilya’dan gelen gerçek kahvedir. Yöneticilerin istediği gibi haberler, filmler yapan Burski ünlü bir yönetmen olmuştur; her türlü imkan emrine sunulmuştur. Eski dönemde vatan hainliğiyle yargılanan Witek, yeni dönemde yöneticilerin suyuna giderek hapisten çıkmış ve yüksek mevkide bir göreve getirilmiştir. Sivil polis Mikhalak kendisine özel manken ajansı açmıştır.

Wajda eski dönemde de yeni dönemde de gemisini yüzdürenin kaptan olduğunu anlatır gibidir. İşçiler, köylüler, kitleler gerçekte hiç öne çıkmamıştır; sürekli propaganda ile yönlendirilmektedir. Sistem zaman zaman bu kesimlerin içinden “kahramanlar” ortaya çıkararak kendine katılımı genişletmek, desteği arttırmak ister. Birkut mağdur edildiği halde seçim zamanında oy verir; kadınlar, yaşlılar da Birkut’u izleyerek oy verirler. Wajda’nın ise sosyalist bir sistemde, sansüre uğramadan devlet bürokrasini eleştiren bir film yapması esnek bir özgürlük ortamı olduğunu da gösterir.

Arif ARSLAN