Yusuf Savaş Emek…
Savaşçı, ütopyacı en önemlisi devrimciydi-Türkiye öksüz kaldı
Yusuf Savaş Emek’i tanımlamak için tek bir sözcük yeter: Aydınlıkçı’ydı!
TKP Üyesi emekçi terzi Emin’in (Komünist Emin) oğlu olarak 1948 yılında, devrimci ve aydın bir çevreye gözlerini açtı. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ndeyken Aydınlıkçı oldu.
TİİKP’de (Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi) çalışırken partinin verdiği her göreve koşarak gitti. Hep örgütlü, hep örgütçüydü.
12 Mart döneminde aranan devrimciler arasındaydı. Ali Karşılayan ile birlikte İzmir’de, bir süre önce yitirdiğimiz Gökdere Evren’in evinde saklanmışlar, bir ihbar sonucu yakalanmışlardı. Serbest kaldıktan sonra Gültepe Belediyesi’nde çalışmış ama bir süre sonra işten atılmıştı.
Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP) ve Yurtsever Sanatçılar Birliği Derneği’nde (YSBD) çalıştı. Kısıtlı olanaklarla, politik/mesleki dergi Halkın Ormanı’nı yayınladı. 12 Eylül döneminde İzmir Orman Bölge müdürlüğü’ndeki işinden 1402 sayılı yasa nedeniyle atıldı. 90’lı yılların ortalarında çıkan afla işe alınarak Kastamonu’ya sürgün edildi. Tekrar İzmir’deki işine geri dönerek emekli oldu.
80’li yılların ortalarında yeşil, ekolojist harekete ilgi duydu. 1988’de kurulan Yeşiller Partisi’nin aktif üyesiydi. Partinin en etkili olduğu yıllarda İzmir İl Başkanı’ydı. Aliağa’da kurulmak istenen termik santrala karşı İzmir’den Aliağa’ya 30 Km’lik insan zincirinin de örgütleyicisi ve önderiydi. Çok sayıda ve yaratıcı eylemi düzenledi, tüm Türkiye’de duyulmasını sağladı. Çevreci değil, anti endüstriyalist, ekolojistti.
Yeşil hareket içindeyken de Aydınlıkçı ve iflah olmaz bir antiemperyalistti. Yeşil harekete en büyük katkısı, çiçekçi- böcekçi anlayışı yıkıp anti emperyalist bir karakter kazandırması oldu. Bu sırada SOS Akdeniz Bürosu’nu ve Derneğini de kurdu, alanında tek olan ekolojist, anti emperyalist Ağaçkakan dergisini çıkardı. Partisi kapatıldıktan sonra çevresindeki pek çok kişiyi İşçi Partisi’ne yönlendirdi.
1994 yılında Datça’da başlayıp Gümüldür-Ürkmez ve Karabun’da, günümüze kadar devam eden Ütopyalar Toplantıları’nın kurucusu, emekçisi oldu. Bu toplantılarda düzenlenen oturumlarda ülke gündemindeki konuların “Ütopyalar” başlığıyla tartışılmasını sağladı. Türkiye’nin dört bir yanından gelen konuşmacı ve izleyicilerle canlı taştışma ortamları oluşturdu. Bilim adamları ve araştırmacıları halkla buluşturdu.
Yine aynı yıllarda Mersin’in Akkuyu Mevkii’nde kurulmak istenen Nükleer Santrala karşı, Antinükleer Platform kurulmasına önderlik etti.Akkuyu ve Büyükeceli köyündeki eylemlere bu platform ile birlikte yıllar boyu katıldı. Ağaçkakan dergisinde konu hakkında gerek kendi yazdı, gerekse bilim çevrelerinin karşı çıkışlarının kamuoyuna duyurulmasını sağladı. Hükümetin her hamlesine, yöre halkı ile birlikte eylemler ve konferanslarla cevap verdi.
2000’lerin başında yeniden İşçi Partili oldu. Karaburun’a yerleşerek kedileri ve köpekleriyle yarı münzevi bir yaşam sürmeye başladı. Ancak, aklı hep Türkiye’de ve partideydi. İnternet ortamında parti görüşleri doğrultusunda çalışmalar yapıyordu.
‘Üstü kalsın’ diyebileceği bir hayat yaşadı. Çok zeki, becerikli, yaratıcı ve örgütçüydü. Ama inandıklarında ısrarcı, ayakları ve beyni vatan toprağında, bilgi ile savaşan, lafını esirgemez ve solcu geçinen sahtekarların düşmanıydı. Bunlara en acımasız bir şekilde karşı çıkar, hele Parti’ye dil uzatanları hiç affetmezdi. Bu yüzden çıkardığı kavgalar ve zeka dolu sözleri, sivri dilli konuşmaları hafızalara kazınmıştır. Yine de, hiç kimsenin inkar edemeyeceği, kendini geride tutan çok önemli işler yaptı, izler bıraktı.
Savaş’ın kaybıyla oluşan üzüntü ve eksiklik duygusunu anlatmak çok zor. O’nu tanımak, onunla birlikte Aydınlıkçı olmak, hatta onunla kavga etmek bile çok güzeldi. Parti ile ilgili anıları bitmez tükenmez ve sohbetleri doyulmazdı. Rakısını soda ile karıştırır, demlendikçe neşesi artar ama kafası hiç karışmazdı. Kendi deyimiyle “Vakti Kerahat” gelinceye kadar biraz asabi, hırçın ama vakit geldimi keyfi yerine gelirdi.
“24 saat bana yetmiyor” diyecek kadar meşgüldü, günlük işlerini mutlaka yazarak proğramlardı. Karaburun’a yerleştikten sonra yemek yapmaya merak sarmıştı. Her yeni öğrendiği yemeğin tarifini alır, mutlaka pişirirdi. Yemeklerinin yanında, reçellerini, çeşitli likörlerini de dostlarına ikram etmeye bayılırdı. Çok temiz, titiz ve takıntı derecesinde ayrıntıcıydı. İlgi alanı çok çeşitli, meraklı ve araştırıcıydı. İnternetten günlük gazeteleri okur ama mutlaka Aydınlık’la birlikte bir kaç gazete daha alırdı. Kitap kurdu da denilebilir ona, yayın dünyasını izler, beğendiklerini edinir ve bir solukta okurdu.
Sevdiği arkadaşlarına “Babam” ya da “Güzel Çocum” diye hitap eder, siyasi olayların ardındaki ayrıntıları görür, bunların tahlilini yapar, uzun uzun ideolojik çözümlemelerini anlatırdı. Gençleri çok sever, destekler ve cesaretlendirirdi. TGB’li gençlere siyasi tercihleri ve eylemleri nedeniyle hayrandı. Son Ütopyalar Toplantısı’na katılan gençler için hızla maddi destek kampanyası oluşturmuş ve sessizce TGB’lilere ulaştırmıştı.
On’larca sokak kedilerini bahçesinde besler, özel yemekler yapar, kapısının önüne de sokak köpekleri için mutlaka mama ve su bırakırdı. Sakat, kör ve kimsesiz kedi ve köpekleri evine alır, onları çocuğu gibi sever ve onlarla konuşurdu. Kedisi Jorjet, köpeği Kıtmir ve bir kaç kedi daha evinin nüfusuna kayıtlı bireyler gibiydi.
Kalemi de dili gibi çok güçlü, iğneleyici, biraz hınzır, daha çok kafa açıcıydı. Ağaçkakan dergisindeki yazılarını okuyanlar çok iyi bilir. Yine de, kendisiyle bir nehir söyleşi yapmamı ve anılarını yazıya dökmemi isterdi. Bir türlü fırsat olmadı ama bu görev hâlâ önümde duruyor. Savaş Emek’i yazmak! Onun kaybına hâlâ inanamazken…
Meftun Bulunmaz
Kemalistler.net
Yusuf Savaş Emek arkadaşımdı. Bu anma yazısını onun anısına yayınladım. Ama yazarın bakışında büyük ulusalcı zaaflar var. Yeşil hareketi “çiçekçi-böcekçi” görmesi bunlardan biri. Artık gerisinin üzerinde durmayayım böyle bir anma ortamında.
Gün abi taşlanacak adamsın valla.İki slogan at bari bylesi bir günde de eleştiri ne demek oluyo…Sol sevmez böyle şeyleri….
Yusuf Savaş Emek ile ilgili yazılanlar doğru. En sert tartışmalarda bile alçak gönüllü ve nazik olmayı bilmiştir. mayasında insan sevgisi ve dostluk vardı. Işıklar içinde yatsın!