Yeşil Elmalar
Nazım’dan Kötü Bir Roman
Nazım Hikmet, Yeşil Elmalar, Yol Yayınları, Mayıs 1976
Nazım Hikmet’in Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim romanını neredeyse kırk yıl önce okumuştum. Aklımda kaldığı kadarıyla, belli teknik zayıflıklarına rağmen, güzel, sürükleyici bir romandı.
Yeşil Elmalar’ı, yaklaşık otuz yıl önce basan yayınevi, ne kitabın arka kapağına, ne içine, kitabı tanıtıcı bir yazı koymuş. Kapakta, romana ilişkin herhangi bir tasvir yerine, sadece, Nazım’ın hapishane parmaklıkları önünde çekilmiş meşhur fotoğrafı var. Yayıncılar bu kadarını yeterli görmüş olmalılar.
Edebiyat tarihçisi olmadığımdan ve elimin altında gerekli kaynaklar bulunmadığından, romanın Nazım Hikmet’in hangi döneminde yazıldığını saptamam mümkün olmadı. Ama dilin ve kullanılan ifadelerin eskiliğine, romanın genel havasına bakarak, 1920’lerde yazıldığını tahmin edebiliyorum.
Aslında roman ilginç bir şekilde başlıyor. Özellikle ilk yirmi sayfasını ilgiyle okuyorsunuz. Anlatımda, romanın kahramanlarının davranışlarında, 1920’lerin filmlerini anımsatan, egzantrik, esrarlı bir hava var. Ne var ki, roman aşama aşama, kelimenin gerçek anlamıyla, şirazesinden çıkıyor, sapıtıyor. Sonlara doğru, kendinizi, eski Tarzan filmlerini izliyor ya da Afrikalı “yamyam”ların arasında dolaşan batılı sömürgecileri anlatan kötü Amerikan filmlerinden birinin karşısında esniyor hissetmeniz için, Nazım neredeyse elinden gelen her şeyi yapmış. Romanın konusuna hiç girmeyeyim, daha iyi.
İtiraf etmeliyim ki, 293 sayfalık romanın son altmış sayfasını atlayarak okudum. Nazım’dan böylesi kötü bir roman okumak gerçekten daha da tahammül edilmezdi. Romanın adı neden mi “Yeşil Elmalar”? Bunun nedenini, “happy end”le biten romanın sonundaki şu satırlardan anlıyoruz:
“Halit Cemil yeşil bir elma kopardı. Ayşe’ye uzattı:
“- Bak, sevgilim, dedi. Bu yeşil elmaya bak. Seni ilk gördüğüm gece işte böyle yeşil bir elmaydın. Fakat, inanılmaz bir macera cehennemi ve büyüğün büyüğü bir sevginin ateşi seni olgunlaştırdı.
“Ayşe yeşil elmayı kıpkırmızı dudakları arasında ayışığı gibi pırıldayan dişleriyle ikiye böldü. Yarısını Halit Cemile uzattı:
“- Kocam, dedi, Eğer eski masallardaki gibi, bir de kısrağımız olsaydı, bu elmanın kabuklarını da ona yedirir ve yakında dünyaya gelecek olan küçük Nuriyeye bir de tay hazırlardık…” (s.293)
Kötü bir romana uygun, kötü bir son.
İyi şair mutlaka iyi roman yazar diye bir kural yok. İyi romancının, mutlaka iyi anı yazacağı diye bir kural olmadığı gibi.
Kitaplık, Aralık 2004