Tam Bağımsız, Gerçekten Demokratik…
Bu yazı, Birgün gazetesinin 24 Mart 2013 Pazar eki için, gazete sorumlularından gelen yazı talebi üzerine yazılmış, fakat gazetenin bugünkü Pazar ekinde, herhangi bir gerekçe gösterilmeden yayımlanmamıştır.
Birgün Gazetesi sorumlusu Barış İnce’den yazıyı siteye eklememden ve yukarıdaki nottan sonra gelen açıklama şöyledir:
“Hocam selamlar
haftalardır sizinle herhangi bir problem yaşamadık biliyorsunuz, bu hafta editör arkadaşlar sizinki gibi 3 yazıyı atlamış, haftaya konacakları bu hafta koymuş, sizinkini haftaya konacak gibi anlamış. Ben de yeni fark ettim. Özür dilerim.”
|
Yazı, yukarıda bana bildirildiğinin tersine, 31 Mart 2013 tarihli Birgün Pazar Eki’nde yayımlanmamıştır. G.Z.
Gençler hatırlamazlar ya da sadece kitaplardan duymuşlardır. 1960’ların solda en yaygın kullanılan sloganı buydu. Milli Demokratik Devrimcilerin yaygınlaştırdıkları bir slogandı. Milli demokratik devrim aşamasını ifade ediyordu. Türkiye, tam bağımsız ve gerçekten demokratik olduğu gün, milli demokratik devrim aşaması da gerçekleşmiş olacaktı. Bu sloganın içeriğine daha derinlemesine bakıldığında, tam bağımsızlıkla kastedilenin emperyalizmin her türlü siyasi ve ekonomik tahakkümünden kurtulmak; gerçekten demokratikle de ülkenin her türlü feodal ve yarı-feodal ilişkilerden arındırılması isteği açıkça görülür. Tabii, bugün baktığımız zaman, kapitalist bir dünya sisteminin hâkimiyetinin sürdüğü koşullarda bir ülkenin nasıl “tam bağımsız” olacağı bir yana, “gerçekten demokratik” olmanın içeriğinin feodalizmden arındırılmaya indirgenmesinin riskleri de açık seçik görülebilir. Kısacası, bu slogan, ileri sürüldüğü dönemde belli ölçüde işlevsel olmuşsa da, bugün artık bu işlevselliği bile kalmamıştır ve dolayısıyla tarihin müzesine kaldırılmıştır. Bugün, belki birkaç sol kalıntısı ulusalcı mihrakın dışında sol bile bu sloganı kullanmaya pek gönüllü değildir.
İşte ben bu yazıda, tarihi işlevini tamamlamış bu sloganı müzeden çıkarıp, tamamen farklı bir içerikle yeniden ortaya sürmeyi deneyeceğim.
Bugün devrimci mücadelenin, tam bağımsız ve gerçekten demokratik olmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Bugünkü politik ve toplumsal saflaşmada tam bağımsız ve gerçekten demokratik olmazsak, ya ulusalcı Türk burjuva muhalefetinin ya da hızla AKP saflarına kaymakta olan Kürt burjuva muhalefetinin yanına düşeriz ki, bu da ezilen sınıf ve halkların temel çıkarlarından kopmak ve devrime ilelebet elveda demek anlamına gelecektir.
Tam bağımsız olmalıyız ki, ulusalcı Türk burjuva muhalefetinin bugünkü “barış sürecini” hedef alan azgın Kürt düşmanlığından kendimizi ayıralım ve tüm risklerine rağmen, aynı zamanda tam bağımsızlığımızı koruyarak, bugünkü barış imkânına omuz verebilelim.
Tam bağımsız ve aynı zamanda gerçekten demokratik olalım ki, barış imkânına omuz verirken, Kürt burjuva muhalefetinin, AKP iktidarıyla, yakın gelecekteki pek muhtemel işbirliğiyle aynı safa düşmeyelim; bağımsızlığımızı koruyalım ve gerçekten demokratik bir tutumda ısrar edelim ki, Kürt muhalefetinin bugün yapmakta olduğu gibi, AKP’nin Kürtlere uzattığı yemlere aldanarak, AKP’nin örgütlediği siyasi davaların haksızlıkları karşısında sessiz kalmayalım.
Kısacası, devrimci güçler bugün bıçak sırtındadır. Ulusalcılarla mücadele ederken, bugün kurulmakta olan AKP-Kürt muhalefeti ittifakının yanına düşme tehlikesi vardır. Öte yandan, AKP ile ve Kürt muhalefetinin yarım özgürlükçülüğü ile mücadele ederken, ulusalcılarla aynı safa düşme tehlikesi vardır.
Bugün yapılması gereken, her iki kesimden de tam bağımsız bir pozisyonda mevzilenmek ve AKP iktidarının ilerlemekte olduğu direktuvar diktatörlüğü yolunun önünde güçlü bir demokratik halk barikatı oluşturmaktır. Elbette tam bağımsızlık yanlış anlaşılmamalı, sekterlik şeklinde yorumlanmamalıdır. Ulusalcı Türk burjuva muhalefetinden ve uzlaşmacı Kürt burjuva muhalefetinden bağımsız olmak, bu iki mihrakın etkisi altındaki insanlarla bağlantımızı kesmek olarak anlaşılmamalıdır. Ulusalcılıktan etkilenen insanlara, Kürt halkının haklarının ve gerçek bir barışın ne kadar önemli olduğunu; Kürt burjuva muhalefetinin etkisi altındaki insanlara, AKP’nin yürüttüğü siyasi davalara karşı çıkmanın ve direktuvar yönetiminin önünde bir set oluşturmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmak zorundayız. Bugün, bir kısım devrimci, anti-emperyalist güdülerinin etkisiyle ulusalcı odağın yanına; bir kısım devrimci ise, yakın zamana kadar devletle çatışma halinde olduğu için Kürt muhalefetinin yanına savrulmuşlardır. Her iki kesimdeki devrimci arkadaşlarımıza da el uzatarak, onları tam bağımsız, gerçekten demokratik bir devrimci odağın etrafında toplanmaya çağırmalıyız. Kürtlerin gerçek kurtuluşunun da, gerçek bir barışın da, gerçek bir anti-kapitalist ve dolayısıyla anti-emperyalist devrimin de yolu buradan geçmektedir.
Çok mu zor?
Eh, devrimciliğin zor zenaat olduğunu yıllardır, her fırsatta söyleyip duran bizler değil miyiz?
Gün Zileli
19 Mart 2013
Ne….,ne….. diyorum, nene Hatun diyorum. Ucuz ve basit bir vicdan pazarlamasi, iyi ki yayinlamamislar, seviyesi oldukca dusuk bir yazi.
Bugün pazar… Fazla mesai ücreti ödüyorlar mı sana:)
uygunsuz dil nedeniyle kaldırıldı. ADMİN
Sansür kabul edilemez, pazar ekini kim yapıyorsa derhal istifa etmelidir
Polisin hic isi gucu yokmus gibi kendisiyle ilgilendigini sanan megolaman ve parano bir zihniyetten ancak bu vicdan pazarlamasi beklenirdi, “ne o, ne bu” diyerek temiz kalacagini sanmakta, sanki perincek’in rahle-i tedrisinden gecmemis gibi.
Gün hocam merhaba,
Bu yazıda söylediklerinize birebir katılıyorum ve bu yazdıklarınızı temel alarak size iki sorum olacak :
1) “AKP’nin hem başkanlık sistemi konusunda destek alma hem de Ortadoğu bölgesel savaşında Suriye’ye ve İran’a karşı PKK’yi yedekleme çabası” şeklinde özetleyebileceğimiz süreci (‘barış süreci’ diyemeyiz) ifa edenlerin de, buna “muhalefet” edenlerin de birer burjuva kliği olmasıyla; Anadolu’da ve Mezopotamya’da bu gün sınıf mücadelesinin toplam güç itibariyle yerlerde sürünmesi (ve dolayısıyla siyasi alanda ezilenlerin hemen hemen hiçbir sürece müdahale edememesi) arasında bir bağ yok mudur?
2) Türk ulusalcıları içinde ve Kürt ulusalcıları içinde gömülmüş halde bulunan dostlarımızı yeniden devrimci saflara çekmenin en ‘temiz’ yolu, sınıf mücadelesini (sadece sanayi proleteryasını kast etmiyorum) yeniden ayağa kaldırarak onu tüm muhalifler için bir cazibe merkezi haline getirmek değil midir?
Sordun mu neden çıkarmışlar?
“…ve tüm risklerine rağmen, aynı zamanda tam bağımsızlığımızı koruyarak, bugünkü barış imkânına omuz verebilelim”
Bana kalırsa burada bir problem var. Eğer çalışan sınıflardan kaynaklanacak bir muhalefet yaratamak istiyorsak, bu duruma bir barış imkanı olarak bakamayız. Bir teşhir, algı kapılarının aralanması, fırsat, kendi derdimizi anlatma imkanı olarak bakmalıyız. 2009’da ilk “açılım” muhabbetleri başladığı zamanla şu anı kıyaslayalım.
O dönem Türklere, Kürtlere karşı geçmişte yapılanların anlatılması gerekiyordu. Neden bu işe giriştiklerini, anlatmamız gerekiyordu. Kirli savaşı, işkenceleri, Diyarbakır cezaevinden Özgür Ülke’nin bombalanmasına kadar herşeyi anlatmamız. Ama mesela “Bildiğin gibi değil” kitabı bile 2011’de basıldı. Ki o bile yeterince okunmadı. Özgür Ülke’den bahseden yok. Diyarbakır cezaevi 80’ler dizileriyle akla geliyor. Faili meçhuller, bulunan kemikler insan kemiği mi muhabbetlerine kurban oldu ve unutuldu.
O dönem Türk çalışan sınıfına neden Kürtlerin haklarını almalarının onların da direk çıkarına olacağını anlatmalıydık. Her türlü duygusal zırvanın altında buz gibi çıkarların konuşulduğu, tartışıldığı kapitalist bir ülkede bunu yapmayıp, nasıl ezildiklerini bile anlatmadan ezilen garibanlar arabeskine girildiği için sonuç şu andaki durum. Çünkü Batıdaki işçi sınıfına Kürtler haklarını alınca sizleri bu halde tutan zincirlerin bir bölümü ortadan kalkacak diyemedik. Çünkü onlara, bu işin bu şekilde çözülemeyeceğini anlatamadık.
İşte onun için şimdi, Kürtlerin daha az ezilmeleri gerekliliği, AKP tarafından Batı’dakilere emperyal amaçlara ilerleyebilmek için bir fırsat olarak sunuluyor. Öcalan bu duruma destek atıyor. Çünkü çözüm olarak gördüğü bu. Misak-ı Milli sınırları konuşuluyor. Ortalama milliyetçi salağın ağzının suyunu akıtacak şekilde Kuzey Irak petrolleri ve hatta Batı Trakya bile yeniden hatırlatılıyor. Zenginlerin buz gibi maddi çıkarları, bütün Türkiye’ye herkesin kendi çıkarlarıyla ilgiliymiş gibi anlatılıyor. Kuzey Irak petrollerini iç edip Arap şeyhleri gibi yaşayacağını sanan milliyetçi aptallarla doldu etraf. Hem de çalışan sınıflar içinde özellikle yayıldı bu fikirler. AKP, milliyetçiliği buz gibi kapitalist çıkarların bir parçası haline getirerek o prehistorik kırsal ruhundan kurtardı ve milliyetçileri ikiye böldü. Şimdi iki düşman birden var karşımızda. Çıkar milliyetçileri ve prehistorik milliyetçiler.
Ucuz emek, genç nüfus, yeterince kırsal bir hinterland, güçlü vergi gelirleri olan, monetarizmi ve keynesyenciliği aynı anda kullanabilen bir devlet ve devletin karşısına çıkamayacak kadar zayıf bir muhalefet şeklinde özetlenebilecek Çin türü “kalkınma” şu anda tüm dünyada gözde. Emperyal bir Türkiye, çalışan sınıfların iyice ezileceği iğrenç bir “küçük Çin” olacaktır. Bu durum Kürtlerin haklarını alamamaları demek aynı zamanda. Türklerin avuçlarını yalamaları da demek. Bizim buna “omuz vermemiz” söz konusu olamayacağı için, kendi amaçlarımızı ve çalışan sınıfların çıkarlarını daha da fazla anlatmamız gerek. Yani formülasyon düzletilmeli ve “omuz verme” sözü formülden uçurulmalı bana kalırsa.
merkeze kaytetmem gerekirse; gün zileli süreci destekliyor ama bunun aldatici odugunu,ve bu sürecin devrimcilerin disindaki güclerin elinde oldugunu,hatta bunlarin ittifak ederek örnegin silivridekinlere baskiya dönüsecegini,devrimcilerin kendi cephesini olusturmasi gerektigini,kürtlerinde ,kendisinin bas düsmani olan silivridekinleri kurtarmasi gerektigini..
devrimcilerin kendi politikasi olan tam bagimsiz demokratik görüsünü savunmalarini..
anarsist düsüncemi düsünce anarsimi anlasilmiyor.. gün zileli
görüslerini güclendirerek devam etmistir..herkes daha öncede görüslerini acikladigindan..yeni birsey yoktur.bitti..
hadi bakalım benim yazımı yayınlayacakmısınız… Birgün gazetesi yazı işleri müdürü gün zileliye mail attığını editörlerin yayınlaması gereken yazılarda yanlışlıkla haftaya yayınlanacak yazıyı bu hafta , bu hafta yayınlanacak yazıyıda haftaya bırkamışlar YANLIŞLIKLA barış ince de bunu gün zileliye bildirmiş ve özür dilemiştir. Siz ne yapmaya çalışıyosunuz anlamadım.Yazık
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/e-attila-aytekin/kurt-sorununa-osmanli-barisi-cozumu-ve-irredantizm-70314
Aslında yazının yayımlanmama sebebi açıkca ortada.Nedenlerini ÖDP ve Birgün’ün Kürt hareketine ve bu hareketi temsil eden dinamiklere bakışında aramak lazımdır.Zileli’nin bakışı gereklidir,solun utangaçlığı bir tarafa bırakıp tartışması gereken konulardır.Ancak ÖDP bu harekete karşı utangaç tavrını hala sürdürmekte PKK-AKP ittifakını görmezlikten gelmeye çalışmaktadır.(TKP gibi).Haliyle süreci yanlış tahlil etmenin doğurduğu tepki ile pazar ekinde yayımlanmamıştır diyebiliriz.
Ancak süreç keskinleşmekte olduğu içindir ki TKP,ÖDP gibi “ete suya karışmayayım,PKK’nın gerçek yüzünü ortaya çıkarmayayım aman yoksa Kürt hareketi bizi döver”tavrı devam etmeyecektir elbette.Bu partiler de yerini belli etmek zorunda kalacaktır.Ya MDD çizgisini kabul edecek ya EMEP gibi kuyrukçu olacak ya da zaten APO Fettullah’a selam göndermeye devam ederse(ki yapar.dönemin adamıdır çünkü)Kürt hareketi de parçalanacaktır.
Ne dersiniz Zileli?
tarihte ulusal kurtulus mücadelesi verdigini söyleyip kendi vatanindaki güçlerinin kendi vatanindan çekilmesini milyonlara kutlatan baska bir politik hareket yoktur. ocalan in tarihsel oldugunu iddia ettigini aciklama bu acidan tarihseldir. o sadece silahli mücadelenin zamaninin geçtigini degil, antagonizma tasiyan herhangi bir celiski de kalamadigini , bir sekilde dünyanin her yerinde egemenlerin düzenine uyululmasi gerektigini ilan etti. Milyonlarca kürt ve sol da bunu kutladi. Nietsche derki bireylerde nadir olarak delilik gözükür büyuk kalabaliklarda ise bu yaygindir. son newroz da bir cenazede mutlu olan milyonlar vardi…..
Cetin Altanin yazdigi unutulmus söz; alevere dalevere kürt memed nöbete.. kürtler kaderlerini kendileri artik tayin ediyorlar.. konusalim biz..
it ürür kervan yürür dersem benide üzer..
Elinize saglik. Evet ihtiyacimiz olan boylesi isci sinifindan yana Anarsist/Komunist bir yerden, Kurt ve Turk emekcilerinin bagimsiz ve ortak cikarlarinin savunusu. TC ancak daha kanli bir savas icin barisa hazirlaniyor, ancak daha azgin bir emperyal rol icin bugun kismi bicimde sanki gucu paylasmaya hazir gorunuyor.
Buna karsi devlet karsiti tam bir sinirsiz/somurusuz duzeni savunmak, enternasyonalizmi savunmak acil bir gorev. Bu bir “iyi fikir” degil. Tarihsel bir zorunluluk
1. Dunya savasinda Malatesta’nin ve Zimmerwald hareketinin hem marxizm hem anarsizm icinde kendi devletlerinin yanina dusen ve militarizmin degirmenine su tasiyanlar sozde “solculara” karsi yaptigi gibi… O zaman onlar da azdi… Az olmak, liberal ideoloji ne derse desin, haksiz olmak demek degildir. Sukur ki dogruyu hic bir gecici cogunluk ve burjuva hegemonyasi degil tarih belirliyor.
Tam bağımsız olmalıyız ki, ulusalcı Türk burjuva muhalefetinin bugünkü “barış sürecini” hedef alan azgın Kürt düşmanlığından kendimizi ayıralım ve tüm risklerine rağmen, aynı zamanda tam bağımsızlığımızı koruyarak, bugünkü barış imkânına omuz verebilelim.
Bunu yaptiginiz an büyük tablo da adiniza kürt burjuva muhalefetinin Liderinin konusup karar aldigi bir sol kesim olmaktan kurtulamazsiniz… tam bagimsiz politika uretmek o bu su sürece angaje olmak degil bagimsiz politika oneri ve mücadele alanlari platformlari yaratmakla olunur. Akp ve türk burjuva muhalefetinin soven kürt düsmanligi ni mahkum eden bir ajitasyon ve propagandayi asan sürece katilim yazinin basinda konulan hedefi gecersiz kiliyor zaten… Bu baris sureci kan dursun sloganinin arkasinda, her türden antagonizmanin gecersiz oldugu, sadece silahli mucadelenin degil, antagonizma iceren celiskilerinde ortadan kalktigi icerigi var, neresine angaje olacaksiniz bunun???? paradoxunu giderememsi bir yazi yazmis Zile li, ama en azindan tehlikeyi görmüs…
cok antongyaci arkadasim,yazilanlari anlamiyorsun.beklede gelismeler sana anlatsin! mhp liler silivrililerin cigliklarini bile duymayan,anlamayan ilerici antongonist arkadasim..-)
Gün Zilelinin yazisi hicte beklendigi gibi kendisinin sözü olan bahar havasi yok. cicekli bir kürtbaharindan bahsedilecegini beklerken gene silivrili biberli olmus biraz yazisi maalesf..teorik kalmis..
Omuz vermemiz gereken, sadece akan kanın durması, çatışmaların sona ermesidir. Bunun ötesinde omuz verilecek bir şey yoktur.
Sınıf mücadelesi meselesine katılıyorum. Önümüzdeki dönem bir sıanıfsal ayrım yaşanacak. Bu konuda Nisan başında Gündoğu’sunda bir yazım yayımlanacak. Orada yayımlandığı zaman buraya da aktaracağım. selamlarımla.
Önümüzdeki dönem sınıf tutumu belirleyici olacaktır.
Bıçak sırtında bir durum söz konusu. Hem ulusalcılara hem de AKP’ye doğru kaymaya direnecek devrimci bir sebat gerekiyor. Diyeceğim budur.
bir de Silivri’dekilere sorsak… Bu yazının hoşlarına gideceğini hiç sanmam.:)
BDP’den Halk Cephesine ; ”Halk Cephesi Devrimci Değil Faşist bir örgütlenmedir”
Eskişehir de 13 Mart günü Anadolu
Üniversitesi’nde yemekhane önünde
Yürüyüş dergisi dağıtmak için masa
açan Dev-Genç’lilere, Özgür Gündem gazetesi dağıtımı y…apan yurtsever
öğrenciler engel olmaya çalıştı.
Birkaç ay önce de, Yürüyüş dergisinde Kürt milliyetçileri tutsaklarının açlık grevi süreci ile ilgili yayınlanmış olan eleştiri yazısı nedeniyle de dergi dağıtımı yapan bir DevGenç’li sıkıştırılmış kendisine “Bu
dergiyi size yediririm; üniversitede
size bu dergiyi dağıttırmam” denilerek tehdit edilmişti.
13 Mart günü aynı kişiler DevGenç’lilerin masasına gelerek, yarım
saat içinde masayı kaldırmalarını,
yoksa saldıracaklarını söylediler. Bu
seferki saldırı nedenleri ise “Kürt Halkının Özgürlüğü İmralı Görüşmelerinde değil, Anti-Emperyalist AntiOligarşik Demokratik Halk İktidarındadır!” yazılı dergi kapağıydı.
10’a yakın kişinin masaya toplanıp tartışmaya başlaması üzerine,
bunun yönteminin bu şekilde saldırmak olmadığı; zorbalıkla, derginin
dağıtılmasını engelleyemeyecekleri, dergi dağıtımı bittikten sonra kurumlarına gidilip konuşulabileceği,
masanın kaldırılmayacağı söylendi.
Dergi dağıtımı bittikten sonra
BDP Eskişehir İl Örgütü’ne gidildi.
BDP Eskişehir İl Örgütü’ndeki yetkililer, Halk Cephelilere devrimci de-
ğil faşist olduklarını söyleyerek, ger-
çeklerden duydukları tahammülsüzlüğü gösterdiler.
Dev-Genç’lilerin, “Kendi gazetenizde bu eleştirilere cevap verin o halde, bunu bu şekilde saldırarak çözemezsiniz” demesi üzerine “Koskoca
örgüt size cevap vermez” diye karşılık
verdiler.
Ayrıca, “bütün Kürtler örgütlü insanlardan oluşmuyor, duygusal yaklaşıp sizin konuşmanıza bile fırsat vermeden saldırabilirler, tutamayabiliriz.”
tehdidinde bulundular.
Dev-Genç’liler, tehditlerin kendilerini yıldıramayacağını söyleyerek,
dergi dağıtmaya ve çalışma yürütmeye devam edeceklerini söylediler.
Bu saldırıya rağmen 2 saat içinde
10 adet Tavır dergisi, 20 adet de Yü-
rüyüş dergisi öğrencilere ulaştırıldı
007 sen ukelalik birilerini asagilamaktan para kazanan birimisin anlamadimki kisisellestirmeyeyim burasi chat odasina donmesin dedim ama senin nickini gorunce tiksiniyorum artik cekip gidesim geliyo ne kullaniyosun arkadas sen
o kesin sayin Gün Zileli.. onlar kürt hareketini 1 kasik suda bogmak isterler.. isterdimki Gün Zileli kürt sürecinin atesleyicisi
olmasini..hakkida vardi.. neden baskalarina birakir bu olumlu gelismegi anlamakta zorluk cekiyorum..en idealist solcu oldugunu bildigim halde…
Anonim bende en sevdigim kisisin! sensiz burasi cekilmez!
örgüt hapi,zehiri olmasinda hepsi olsun..okadar zararli degil..
bayagi zehirlenmissin..
21 e cevap vermek gerekirse,bu tip olaylarin insanlikla ilgisi yok tabi.encok kendilerine zarar verir.gelismemeisligin,olusmamisligin göstergesi..tabiki kinanilacak olay..
olay toplumsal bir olaydir! apo degildir,akp degildir!baskalari degildir! sosyoloji,politikoloji,felsefeloji degildir! 1 ulusun haklarina kavusmasi olayidir.kurtulusu olayidir.olay olumlu bir gelismedir! olaya bakalim.. herkes tabiki kendi temel görüsünde kalsada! tayyipin apolasacagini aponun tayyiplesecegini birakip bu olaya bakalim..Dünyanin gözü orda!
Anonim arkadasim cok sifreli konustugun halde buluyorum seni hep..
yoksa benim yüzümdenmi sifreli konusuyorsun?
kontrgerilla-perincek ekibinin uyuyan guzellerinden zileli uyandi, eski fraksiyon catismalarini yeniden bu kez pkk’ya karsi ateslemek pesinde, daha neler gorecegiz bakalim?
bir ulusun iradesi o ulus siyasal örgütlerine , meclis temsilciler , referandum vs vs olmadan nasil olusur. getir götürcü vekillerlemi…. ulusal sorun su yada bu sekilde çözülüyor , bu da emek sinif eksenli bir mücadelenin önünü açar deniyor sanki… ama ulusal sorun su yada bu sekilde çözülüyor iken yada çözülme süreci içine giriyor iken, sadece bu sürecin tartisma ve pratik platformlarinda kendini var edebilen bir muhalefet, sol , bu sürecin kirine pasina bulasmadan nasil emek sinif eksenli mücadele ile iliskilenecek……? Zaten sol un bu sürece etkisi neki, birakin Kürt halkinin özlemlerini Türklere anlatmak, kürt vekillere Türkiyede olanak sunmak, Kürt hareketinin sagladigi güçle Türkiyede varoluyor… ve buna ragmen bir süreç sürüyor.. Ulusalci türk muhalefetine karsi yada soven kesimlere karsi yapilan sey etkisiz ve yetersiz zaten… Bdp nin gücü olmasa Hdk ne olabilir. gerçekliklerimize göre konusmak gerekmezmi????
hertürlü anlarim ..maymun,kusdilini de anlarim. ama su örgüt dilini anlayamiyorum! cevapta veremiyorum yaaa!
Bugün yapılması gereken, her iki kesimden de tam bağımsız bir pozisyonda mevzilenmek ve AKP iktidarının ilerlemekte olduğu direktuvar diktatörlüğü yolunun önünde güçlü bir demokratik halk barikatı oluşturmaktır. Elbette tam bağımsızlık yanlış anlaşılmamalı, sekterlik şeklinde yorumlanmamalıdır. Ulusalcı Türk burjuva muhalefetinden ve uzlaşmacı Kürt burjuva muhalefetinden bağımsız olmak, bu iki mihrakın etkisi altındaki insanlarla bağlantımızı kesmek olarak anlaşılmamalıdır. Ulusalcılıktan etkilenen insanlara, Kürt halkının haklarının ve gerçek bir barışın ne kadar önemli olduğunu; Kürt burjuva muhalefetinin etkisi altındaki insanlara, AKP’nin yürüttüğü siyasi davalara karşı çıkmanın ve direktuvar yönetiminin önünde bir set oluşturmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmak zorundayız. Bugün, bir kısım devrimci, anti-emperyalist güdülerinin etkisiyle ulusalcı odağın yanına; bir kısım devrimci ise, yakın zamana kadar devletle çatışma halinde olduğu için Kürt muhalefetinin yanına savrulmuşlardır. Her iki kesimdeki devrimci arkadaşlarımıza da el uzatarak, onları tam bağımsız, gerçekten demokratik bir devrimci odağın etrafında toplanmaya çağırmalıyız. Kürtlerin gerçek kurtuluşunun da, gerçek bir barışın da, gerçek bir anti-kapitalist ve dolayısıyla anti-emperyalist devrimin de yolu buradan geçmektedir.
Çok mu zor?
Eh, devrimciliğin zor zenaat olduğunu yıllardır, her fırsatta söyleyip duran bizler değil miyiz?
sanki sol kemalist halk cephesi bildirisi..:) onlarda vatanseverlik edebiyatiyla chp nin ulusalci tabanina yöneliyorlar onlarda devrimci kürt çözümü diyorlar ,
Yusuf Cemal,
Acaba iletisime gecmemiz mumkun mudur?
Zileli’nin makalesi oldukça düşündürücü. Sağa sola savrulmuş,onun bunun sempatizanı durumuna düşmüş olan sol’un artık ”başkasının kendisi” değil de ”kendisinin kendi” olmalıdır.Zamanıdır.
Abi surecin kendisi AKP tarafindan denetleniyor ve santajla ilerleyecek. AKP kendi tabaninin erimemesi icin belli tavizleri veremez. O tavizleri “gelecekte kazanirsiniz” diyerek ertelemek, kurtleri de oyalamak zorunda. Ama sonucta mesru muhalefet kanallarini acmayacak. Bu kanallarin acilmasi bizim de demokratik muhalefet yapabilmemiz anlamina gelir. Surec tam da bu. Komplo teorilerine gerek yok. Yok Iranmis, yok Suriyeymis. Sonucta bu “omuz verme” formulu, bu “surece” destek olarak algilanacak. Biz sonradan istedigimizi soyleyelim, oyle degil de boyleydi, biz aslinda akan kani durdurmak icin destek verdik diyelim, farketmeyecek. Fatura burada omuz vermeye cikacak. TKPdir neyindir, ulusalciliga tum taviz verenlerle sinir cizgimizi bu formulu kullanmadan kalin kalin cizebiliriz bence eger problem buysa. O mudur?
Yoksa yalnizca gercekten insani bir refleks midir bu? Oyleyse durum farkli ve baska bir tartisma gerekiyor. Cunku kendi kurdugumuz tuzagimiza dusmusuz, propaganda ettigimize inanmisiz demektir bu.
Mikail, su bloga yorum olarak mail adresini girebilir misin? Reklam gibi oldu ama idare ediverin. 🙂
http://dazayn.blogspot.com/2013/03/godot-ya-da-proleteryay-beklerken.html?m=1
21 deki yorumda AKP’ye iliştirilmiş/eklemlenmiş Kürt Hareketinin klasik tavrı anlatılmış. 007’nin kibarca kınaması da gayet eğlenceli olmuş. Türk Solu ve örgütlerinden bahsederken aşağılama ve kötülemede sınır tanımayan James konu Kürt Hareketine ve şımarıklıklarına geldimi Kraliçenin ajanı olduğunu hatırlamış ve Majestelerinin Panelisti gibi kibar bir kınama yazısı ile konuyu geçiştirmiş.
Isyan bu konu günün konusu degil.. Günün konusu ezilen bir koca ulusun isyaniyla,uyanisiyla,haklarina kavusmasiyla ilgilidir!
konu Anonim arkadasinin önemli sorusuyla” Ne Kullanmakla?”
ilgildir.. BEYIN,AKIL,VICDAN kullanmakla ilgilidir. Sizler ne kullaniyorsunuz? emperyalizm,antangonzm,sinif mücadele,
siyasi denklem,aritmetik denklem vs.vs..
önceki yazdiklarima bakarsan siddetin nerden dogdugunu uzun ,uzun anlatmistim.. örgütlenmeden. örgütcülük zihniyetinden baska yerdede terside bir durumda yasanabilir.. dew ciler bdl lileri siddet uygulayabilir.örgüt ayni zaman düsüncenin önünde en büyük engel oldugunu,kürt sürecinde de bunun yasandigini görülmeli. siddet sorunu,silah sorunu zaten su sürecinde enönemli yanini olusturuyor.. ne yazikki,salt bu yüzden Gün Zileli destekliyormus süreci.. söz gümüsse yazisi bugunkü yazisina göre ALTIN kalir..
solculuk yapiliyor ama Leninin Dünya politik edebiyatina kazandirdigi, uluslarin Self determination,selbstbestimmung,uluslarin kendikaderlerini kendi tayyin etme hakkini ,sirf örgütsel düsünce yüzünden es geciliyor..Dünyaya bak bunu uyguluyor..sagcilar solcularu solladigini görürsün..
ek: pkk nin bildigim kadar en büyük sorunu,birak baskalarina karsi, örgüt ici siddetinde yatiyor..tabiki bu tüm örgütlerdede farkli niteliktede,niceliktede olsa mutlak var.. soruna,sürece bakisiniz SIRF pkk yada bdl oldukca disarda kalmaga,sagda kalmaga mahkum olursunuz.. Staline düsman olanlarda hitlere karsi savasinda yaninda yer aldi!
‘Sınıf dinamiği’ meselesine katkı :
http://www.yurtgazetesi.com.tr/kurt–dostlarimizdan-ne-bekleriz-%E2%80%A6-makale,3836.html
haa olayi yasayan dew cilere tavsiyem. Kürtlerin,bayramini,cifte bayramini kutlamasini,sürecinde kürt sorunun nihai cözümünde hayirli olmasini dilerse o siddetcileride ezmis olur! ,pkk yede sizin düsman olmadigini..( Apo bile .bizim düsmanim yoktur diyor..)
Devrimci hareket ve partiler Kürt Ulusal Hareketi nin ve partilerinin Kürt ulusal sorunun da demokratik çözüm doğrultusun da TC yle masaya oturmasını ve hak özgürlüklerinin anayasal bir güvenceye kavuşturulmasını desteklerken aynı zamanda ortadoğunun emperyal politikalar çerçevisinde dönüştürülmesine karşı örgütlü-sistemli bir mücadele hattı oluşturmak ve ortaya çıkan isarail-tc-abd bağlaşmasına karşı türkiye ve kürdistanda sınıfsal-demokratik doğrultuda emperyalizm ve kapitalizm karşıtı cephe açmaktır. Bu süreçte emperyalizm ve müttefikleri kürtleride bu bağlaşmanın parçası yapma doğrultusun da politikalar oluşturduğu malum. Kürt ulusal sorunun demokratik çözümünü desktekliyoruz desteklemeliyiz de ama Türk Burjuva Devleti nin Büyük Emperyal Türkiye düşlerini desteklememeliyiz bu iki olguyu birbirinden ayırmalıyız.. Kürt Burjuva beyleri gerek akp içindeki 40 yakın milletvekili gerekse kürtdistandaki ticaret odaları vb güçler bu emperyalist politikaların müttefikidir.. Bu süreçte TKP ve o çizgi etrafında kümelenmeye çalışan kesimlerle Devrimci hareketler kendini ayırmalı. Çünkü Ulusalcı tayfanın siyasal refklesleri (aydınlık-yurt-sözcü-cumhuriyet) asgari Burjuva demokratizm bile gerisindedir. ‘Kürtlerle-Akp anlaştı’ türünden mal bulmuş mağribi havasında bir sığlıkla Kürt sorununu değerlendirme noktasında. Türkiye Devrmci hareketi ve radikal politik akımlar Kürt Ulusal sorunun ve Egemen ulus şovenizminin aynı kategorik çerçeve içerisinde ele almazlar Egemen ulus şovenizmini kınarken aynı zamanda UKKTH ilke olarak ortaya koyarlar. Burada önemli olan Türk-Kürt emekçi sınıflarını sınıf bayrağı altında anti-kapitalist anti-emperyalist mücadelesini Sosyalizm bağlamında kurmak ve örgütlemektir.
007 hemen fark etti söz gümüşse bu makaleye göre altın kalır derken haklı zileli söz gümüşseden çok önce savrulmaya başlamıştı özgürlükçü bu savrulmaya dikkat çekip eski arkadaşları gibi hidayete ermeye kadar gider diye uyarmıştım her yazısı ile bir önceki yazısına bakarsak sürekli milli duygulara türk tipi anarşizme ulusalcı sola doğru savruluyor.oo7 gibi 29 ve 30.yorumlardaki soru ve tespştler önemli haklılık payı olabilir.galiba zileli türk solu ve zor zanaat devrimcilerini pkk ve kürt özgürlük hareketine karşı doldurmaya çalışıyorda kimlere seslendiğini unutuyor dürüstçe bu seslendiklerinden HDK içinde yer alan bdp,emep,sdp,esp,edp,syk,lgbt,çhd vs leri çıkarırsak aslında kime seslendiğini hepimiz biliyoruz bu seslendiklerinin kendi dahil toplumsal muhalefetin özgürlükçü devrimci potansiyelindeki yeri nedir? sistemin mağduru emekçilerin neznindeki yeri nedir?binde birmi? milyonda 5 mi insan biraz utanır utanmasada bir zahmet klavye başından yada masa başı pazarlık siyasetinden başını kaldırıp sağına soluna bakar sokağa çıkar bunu yapsa kime seslenip kimi itibarsızlaştırmaya çalıştığını hemen anlar yaptığının beyhude olduğunuda far eder neymiş devrimciliğin zor olduğunu söylermiş sen kimsin beee kendini devrimcimi sanıyorsun utanmaz adam aslında gerçek özgürlükçü toplumsal devrimcilere millicilik temelinde saldırdığını anlamayacak seviyede olduğumuzumu sandın.senin neren devrimci devrim toplumsal devrim için ne yaptın bunca bedelle özgürlük ve isyan ateşinin bayrağını bu günlere taşıyanlara saldırmaya utanmıyormusun efendilere hizmetten başka yaptığının işlevi olabilirmi?sen kime burjuva hareketi diyorsun kürt özgürlük hareketinin sınıf karakterinden haberin varmı?burjuva hareketi olsa senin sarıldığın gibi milli ulusal devleti savunurdu tam tersine milliciliği ve ulus devleti eleştiren özgürlük hareketini kendin gibi millici devletçimi sandın ayıp ayıp bu gidişle ip kızıl elmaya kadar gidersin bir yıl önceki yazına bak bir yılda gittiğin yolu göreceksin lütfen özgürleşmeye çalış ne tanrı ne efendiden günümüze biriktirdiğimiz özgürlükçü evrensel insani birikimleri hatırlayıp asıl toplumsal devrimcilerin yerine kendini koyup onları eleştirmeyi bırak haddini bil
bu ayet nerden geldi simdi?!!
42 osmanliyla baslayani kastetim..
emperyal emperyalizm anti-kapitalist mücadeleye çağıranların unuttuğu asıl şey bu kapıtalist üretim ilşkisi dışındamı milli türkiyesi asıl emperyal türk devleti değilmi? kafkaslarda ortadoğuda git bak ispanya italya malımı var türk malımı ispanyol italyan emperyallerinden 80 den bu yana palazlanıp biriken semayenin neler yaptığından haberiniz varmı emperyal olmak için boynuzmu gerekli?yoksa millici devletçi olduğunuz içinmi türkiyenin emperyallığını kabüllenemediniz yoksa alttan altan milli duygularınız kabarıp sevindiğinizdenmi kürdistani işgal edip afrika çıkarması ile komşularına emperyal emelli dili kimindir güneşin batmadığı imparatorluk bunca sömürgeye rağmen 200 bin asker beslerken bizdeki bir milyon asker ve militer güç nedendir acaba ya bizi kesecek yada komşuları ve bölgeye emperyal emelleri olmasın bizim gibi özgürlükçü toplumsal devrimcilere emperyalistlerle işbirlikçi suçlaması yapmak aslında kendi emperyal devletinin hizmetindeki sizin gibi millici ulusalcı devletçi efendi hizmetçilerinin aklına gelebilirdi hemen nasıl kendinizi açık ettiniz sizin veli küçük kirençizgiller,bahçeli,baykal,ve yeni efendilerden ne farkınız var galiba milli devlete biz daha iyi hizmet ederiz diyorsunuz da milli devletiniz sizi fark edememiş yada gücünüzü yeterli bulmamış gibi görünüyor merek etmeyin efendileriniz ve siz hizmetkarlarınında hakkından gelecek seviyede toplumsal muhalefet dinamikleri vardır çok yakunda bütün sistemin mağduriyetlerinin politik örgütünün kitleseleşip görünür alternatif olduğundan geriye bakıp yaptıklarınızdan utanacakmısınız merak ettim.zileli oo7 ve yusuf cemalin izlediği tolumsal devrimci videouyu izleseydi bu yazıyı yazmaya utanırdı
garibim bu üretim ilşkisinin hegemonyasında proleteryanın bile olsa devletinin asıl işlevi sisteme hizmet olacağını anlamamış sosyalis devleti savunuyoryum sanırken aslında mevcut kapitalist devleti savunduğunu hatta bir anlamda sistemi savunduğunun farkında değil
özgürlükcü sinirlenmede haklisin..suan,su sürecte Kürtbaharini desteklenmesse nezaman desteklenir? Gün Zilenin tavri suanki haliyle tipik bir sol örgütünün hali..nekadar celiskili olsalarda,önemli bir gelismede kendi cizdikleri formülere bakarak düsünülür..1000 yillik sol tarihinde de bu böyledir..Günün ulusalci olacagini sanmam..olsa olsa ince bir sol farkiyla herkesimi toparlamaga calisan bir cizgi pesinde gibi.. simdilik pek kimsede anlamis degil gibi.. 🙂
Liberal sol cularmi,döneklermi simdi faydali yoksa su keskin solcularimizmi? onlar 1000 yillik,enzor kürt sorunu ilerletirken,gerekirse 2 tarafin beynine girerek.. buradakiler ya siyaset(solcu siyaset) ögreniyorlar.yada Dünyayla ilgisi yok.. Günün bir hatasida,,tam bu gelismeler icinde durup durup yeni bir politika belirlemesi!
her kesim solu toparlayan çizgi izlese HDK gibi davranır yada hdk nın içinde olur 32 anlayış hdk da bu sisteme gayrımeşru deyip itiraz edenlerin ezici çoğunluğunun olduğu çizgiyi eleştirmeyi yalan yanlış itibarsızlaştırmayı kendine çizgi edinmiş özgürlükçü enternasyonalist toplumsal devrimciliği bilmemesi imkansız özgür üniversite ve fikret başkaya çizgisi nerde gün nerde gününkü millici ulusalcı devletçi çizgiden ve temelden eleştiri yapınca dahada ip çizgisine savrulur oldu.bu ne telaş kürt özgürlük hareketi silahlı mücadele verirken nerdeyse efendiler gibi terörist bölücü gibi demediğiniz kalmamışken kürt özgürlük hareketinin eline silahı ve ölecek kadroyu sanki kendileri vermiş gibi silahlı mücadeleyi bırakınca hepsi demediğini bırakmadı sizene özgürlük hareketinin eline silahıda kadroyuda veren kendi halkı o halk diyorki red inkar imha ve asimilasyonda varlığını savunmak için verdiği desteğin geldiği yerde demokratik siyasetle başarabileceğine inanıp halkının kararı ile yani eline silah ve kadroyu veren halkının iradesi ile silahlı mücadeleyi bırakmıştır.zileli gibiler olmadık eleştiri ile devletle uzlaştığı anlaştığı şeklinde anlıyor ortada uzlaşma anlaşma yokki sadece liderinin mesajı devlet eliyle olsa örgütünü ikna edemeyeceğinden vekil ziyaretine izin verilmiş yoksa tecrit devam ediyor kendi avukatlarının başvurusu bile reddediliyor bu durum aslında kürtlerin mücadelenin silahlı zeminden demokratik siyaset zeminen kaymasında hem en üretken damarımız gençlerin ölmemesi hemde bunun son olmayıp şimdiye kadar örgütlülüğü ile başaranların bütün türkiye sistem mağdurları ile birlikte örgütlenip HDK-HDP toplumsal muhalefetin politik alternatif örgütünü yaratacak seviyedye geldiği kendine güvenden olmuştur haklılar bu saldırılarda kendine güvenmeyip başka güçlere bel bağlayanlar(darbeci) kürt özgürlük hareketininde içinde yer aldığı toplumsal muhalefetin kitleselleşip önünün açılacağı belli olan bu hamleyi itibarsızlaştırmak fesatlanma değilse sistemin eski yeni efendilerine hizmetten başka ne işlevi olabilir.devam edin hatırlayın geçmişte en kitlesel devrimci organizasyon olanlar kürt sorununu görmemeye çalışmakla ne hale geldiklerindende ders çıkaramayıp şimdi aynı hataya düşüp aynı eleştiri ile kendilerini tüketmekteler zaten ne kadar olduklarını hepimiz iyi biliriz.iki kutup varmışta ikiside türk burjuva ve kürt burjuvaymışta üçüncü devrimci merkez yaratacaklarmış alah aşkına siz asıl özgürlükçü toplumsal devrimci dinamiğe kürt bujuva hareketi demeye utanmıyormusunuz siz kimsiniz?devrimcilik sormuş doğrudur devrimcilik yapanlar bilir siz nerden bileceksiniz eski yeni efendilere hizmetmi sandınız devrimciliği sistemin baskı zülmü iti polisiyle terörle mücadelesi ile devlet ile uğraşmamız yetmedi birde sizin gibi kendini devrimci sanan masa başı pazarlık siyasetçileri ile uğraşmaya mecburmuyuz haddinizi bilin
özgürlükcü elestiri düsünceye yönelmeli.. sahsi olmamali,Gün Zilenin burda ismi var.. o o ismi kaybeder..bizlerin kaybedecegi bir sey yok..bizler X iz..Gün Zilenin düsüncesinin elestirisi bile ona yeterince sert,kirici olmalidir.bunun ötesine gecmek asirilik,duygusallik olur.. bayramlik bir yazi beklemenin sonucu uzun süredir bu sitede takip ettigin kisiden hayal kirikligina ugrassanda kisisel kizmalara gerek yok..
Ben buynuzlasmadan yanayim..kimseyi bulamazsam kendi kendime boynuzlasirim..ama sadece fikirlerle..önümüzde daha coook tartisilacak konular var.heryerde. benimde kizdigim, kisisel yada kurumlara dahi düsmanlik..pkk düsmanligida yanlistir.dedigin gibi,pkk nin akp yada türk devletiyle birlestigini söylemek icin mhp gibi örgütlerde paranoyak aramak gerek..maalesef bunu ilericiyim diyen solcular yapiyor.. ama genede; Aponun dedigi anlamlidir; hic kimse bizim düsmanimiz degildir! bu söz burdada gecerlidir.. ben sahsen buraya boynuzlasmaga geldim.tartismaga geldim.böylece birseyler ögrendim..kendimi ögrendim..
birazda aptallastim! oda iyi.. niye kizacaksinki? bana göre; Dünya Kürt halkinin hakli davasini destekliyor! Avrupa bunu sart kosuyor! bunu göremeyenler ise acinacak halleri var..
Bayramini kutla! bu gelismeler benide sasirtti! PKK yi dislayarak hep kürt halkinin hakkini savundum.Pkk yide artik bu gelismenin önderi,yaraticisi oldugunu görüyorum. siddetten uzaklastikcada dünya onlari destekliyecektir.cünkü haklidirlar..
Benim düşmanım zenginler.Biri zenginler benim düşmanım değil derse oda benim düşmanım.
bu günkü sistem kapitalizme ve ideolojisi liberalizme gayrimeşru deyip itiraz edip devletsiz,iktidarsız hegemonyasız özgürlükçü eşitlikçi başka bir hayat ve üretim ilşkisi hayali ile toplumsal muhalefet dinamiği olan bir organizasyonun düşmanı olmaması mümkünmüdür?kimse düşmanım değil derken ne kastedildiği reel pratikten hepimiz biliriz.burada asıl enteresan fesatlanma kürt özgürlük hareketininde içinde özne olduğu toplumsal muhalefetin HDK nın önünün açılmasına olması üzücüdür.sesi 10 metreye ulaşamayanların bütün türkiye ve bölgenin tümüne sesini duyuracak nitelikte politik alternatif özgürlükçü radikal devrimci programdan fesatlanacağımıza öğrenmemiz gerekmezmi?
bu anonim benim anonimmi? bu sefer cok kabak oldu?dediginde kabak ya! zenginlere degil,belki zenginlige ,zenginleri savunan degil,zenginligi savunan diyecektin belki anlardim.. oda tartisilirda neyse..
Son iki ay icinde 300 e yakin insan DHKPC operasyonlarinda gözaltina alindi….
Her muhalif yurdum insani bir gün DHKPC operasyonunu tadacaktir…
Lütfen Yürüyüs dergisinin yayinini durdurun…:)
Gerekmiyor…:)
optum ceyms:)
Bu yazı, ayakları yere basmayan bir kişinin, hayal dünyasında bir gezintisi gibi olmuş.
“…Anti-emperyalist güdülerinin etkisiyle ulusalcı odağın yanına SAVRULAN DEVRİMCİLER…
Devletle çatışma halinde olduğu için Kürt muhalefetinin yanına SAVRULAN DEVRİMCİLER…”
Eh! Geriye HANGİ DEVRİMCİLER kaldı?
Sivil toplumcular mı?
Bu sloganın halen bir değeri var ama bu günkü saflaşmada, Tam Bağımsız Gerçekten Demokratik Türkiye sloganı, açıktır ki; sadece Ulusalcı saflarda dile getirilebiliyor. Bu gerçeği inkar etmek mümkün mü?
“Devletle çatışma halinde olduğu için Kürt muhalefetinin yanına SAVRULAN DEVRİMCİLER”in böyle bir talebi var mı? (Hele-hele… AKP’nin yörüngesine girmekte olduğu söylenen Kürt burjuvazisinin böyle bir talebi hiç olmadı ki)
Gidişata bakılırsa, AKP’ye karşı muhalefetin merkezi Ulusalcılık olacak…
Ama bu, iyi mi-kötü mü olacak?
Bu cepheye, CHP’nin devrimci tabanına dayanan bir kuvvet öncülük edebilirse ulusalcı muhalefeti de toparlayabilir.
Buna karşılık; bu muhalefet, Perinçek’in megalomanisine teslim olursa, yandı gülüm, keten helva…
Bahadir Kale, dikkat ediniz Zileli sizi de polis olmakla suclayabilir.
gün zileli ye, hocam bu yazinizdan sonra ,siz abdullah ocalan in onunde zamandasininz ertugrul kurkcü gibi olasiya kadar tasliyacaklar haberiniz olsun demedi demeyin bence sürece uyun yerler sizi bunlar….
Anonim arkadasim gene antrogonst matrogonist deyip bir yerlere tirmanmaga calisiyor.. ayagindan cekimde kic üstü düssün.. 100 Dolarlik zirlama…paraya bak!
58.yoruma, bana gelen habere göre polisde sökememis bu yaziyi…bilginize…
<öptüm cyms _)
toplumsal muhalefet edebiyati, son donem operasyonlar 300 e yakin gözalti . toplumsal muhalefet…? amaaan onlar zaten stalinis bi orgutun taraftarlari , biz isimize bakalim…..
öptüm ceyms……_)
Gerek devlet gerekte ocalan şimdiye kadar sayısız konjekturel yaklaşımla ateşkes ve barış isimli denemeler ve takiyeler yapti. Örgüt ilk kez Türkiye’deki güçlerini yurtdışına çıkaracağını açıklamıyor. Devlette Özal, Demirel İnönü bir yana direk rte nin ağzından defalarca farklı barisci denen açıklamalar yapti. Dolayısıyla oo7 ve benzer görüştükleri kurt baharı, kürtler Bayram kutluyor, tüm Avrupa destekliyor gibi sorgusuz sualsiz buyuk laflar etmeye iten nedir anlamak mümkün değil ilk taktik çatışmada yada rte başkanlığı aldıktan sonra öküz oldu ortaklık bitti derse tamil sri lanka diye baslarsa ne olacak defalarca kendi iç denetiminde kuvvetli olmadıgı ve orta düzeyde cok baslilik olduğu ortaya çıkmış olan örgüt oportunist hareketlere pragmatist hareketlere girisirse ne olacak? Her iki tarafın sicili bu kadar aleniyken sıfır şüphe ile süreci kutsamak devrimci bir tavır olamaz bence. Yukarida yazan olay eger dogruysa Süreci eleştiren yirmi dergiye ve dağıtımına dahi tahammül edemeyenlerin tavrı genele yayılmış bir tavır, AKP kurt ittifakına karsı en ufak eleştiri hemen ergenekoncu, ulusalcı ipci yaftalari ve kisisel
Karalamalarla karsilik buluyor. Aynı 12 Eylül referandumu gibi yetmez ama evetciler ve digerleri her eleştiriyi aynı sekilde 12 eylulcu, darbeci gibi sifatlarla yarattiklari kakafoni ile boğuyordu sonunda AKP ye guvenmekle yanilmisiz seklinde bir cılız özür çıktı ama özellikle yaratılan yargisal teror pratiği ve erklerin tek elde toplanması rte nin yanına kar kaldı şimdide kurt baharcilari ve bayramcilari sonu özür dileriz yanilmisizla bitecek bir süreci kutsayip duruyorlar bence. Bırakında insanların turk solunun farklı eleştirel fikirleri olsun ve ifade edilsin
Fikri ifade eden zileli, perincek veya x olsun hiç farketmez eğer somut durumun doğru somut tahlilini yapıyorsa doğru bir önerme ortaya koyuyorsa sadece söyleyen ağıza bakarak lânetlemez yukarıdaki yazıda sürece ve geleceğe iliskin doğru tespitler ortaya koyuyor. Sadece fikri ifade eden ağızların siyasi gecmis/siciline bakarak eski zikzaklari vurgulayip söylenenleri degersiz kılmaya kalkarsanız Erdoğan’ın ve Öcalan’ın siyasi zikzaklari ve konjonktüre göre 180 derece farklı fikirleri savunan siyasi sicilleri perincekten aşağı kalmaz
Sihhiyedeki lisenin bahçesine helikopter indirip sendikaları basanlarin, avukatları içeri atıp yürürlükteki yasaları dahi hiçe sayanların ileri demokrasisinin yarattığı orta Doğu’da yeni savaşlar ve fetih guduleriyle cemreleri düşen kurt baharın veya bayramın kutlu olsun james. Ama sana james yerine lawrence demek daha doğru olur onun numarasını bilmiyorum ama sen majestelerinden öğrenirsin nasıl olsa
Soyleyene degil, sozun dogruluguna bakmak lazim.
“BEN,
Yeryüzünün en korkağıydım, ama bütün cesurlar karşımda korkudan tir tir titrerdi.
Kişileri yererek alçaltırdım, ama aynı kişiler tarafından da yüceltilirdim.
Gençleri „Kemalisttirler“ gerekçesiyle öldürürdüm, ama kendim Kemalisttim..
Çoğu Kürdün duvarında benim fotoğrafım asılıydı, ama benim duvarımda da Mustafa Kemal`in fotoğrafı vardı.
Hücremde idam kararımın infazını korkuyla beklerdim, ama eski arkadaşlarımın idam kararlarını hücremde korkumdan verirdim.
Ben irademi kayıtsız koşulsuz halkın düşmanı Türk Devletine teslim ettim, ama düşman karşıtı halk kuyruğa girmiş, iradesini bana imzayla teslim ediyordu.
Tutsak düşen bütün önemli arkadaşlarım “ser verdiler sır vermediler“, ama ben “sır“ vermenin ser vermekten daha akıllıca bir iş olduğuna kani oldum!
Yirmibeş yıldan beri ben bazılarını kurtaracağımı söylüyordum, ama şimdi bazıları beni kurtarmak için yirmi beş yıl uğraşacaklar. Kurtulursam, sıfıra sıfır elde sıfır, hiç birimiz kurtulmamış olacağız.!
Belden aşağı yorumlar silinmektedir (ADMİN)
Başkalarına hep ahlakı ve erdemi vaaz ettim, ama kendime bir şey söylemedim!.
Savaşı hiç görmedim, yanına da yanaşmadım, ama hep en büyük komutandım!
Müritlerime aç kalmayı, direnmeyi öğütledim, ama hayatım boyunca birgün olsun ne aç kaldım ne de direndim!
Komünistin yanında Komünist, Müslümanın yanında Müslüman, Alevinin yanında Alevi, Hıristiyanın yanında Hıristiyan, yesilcinin yanında yesilci oldum, ama hiç bir zaman kendim olmadım!
İçimden benden “çok uzak“ olarak bilinenleri çok sevdim, ama bana “en yakın“ olanları hep öldürdüm!
Yandaşlarımla birlikte hep başkalarından demokrasi isteyerek yaşadım, ama benden demokrasi isteyen hiç kimseyi yaşatmadım!
Binlerce “arkadaşımı“ ben ölüme gönderdim, ama ölüm kapımı çaldığı gün, ben, ben değildim!
Arkadaşlarımın büyük bir çoğunluğunu “partiyi“ tasfiye ediyorlar diye öldürdüm, ama kendim partiyi tasfiye ettim.
Koyduğum kuralları çiğneyenleri acımasızca cezalandırdım, ama kendim hiç bir kurala uymadım!
“Bağımsız Kürdistan“ şiarıyla milyonları topladım, ama onları Kürdistan’ın kurulmaması için kullandım!
Ömrüm boyunca hep kendimi anlattım, ama sonuçta kimsenin beni anlamadığını anladım!
Görüntüde kahramanların başıydım, ama gerçekte ise kahramanları arkadan hançerleyendim!
Düşmanının eline düşüp konuşanları hain olarak damgaladım, ama öyle bir duruma düştüm ki; benden önceki bütün ihanetleri toplasan benimkinin milyonda biri kadar bile olmadığını kavradım!
Öyle bir hale getirildim ki bensiz hiç bir gelişmeye müsaade etmedim, ama benimle de hiç bir şeyin olmayacağını hep bildim.
Buraya yorum yapan” herkese sözüm:
1) Gün Zileli, kendini anarşist olarak görse de yazının içeriği, faşizm karşısındaki Dimitrov tadında olmuş ve bence doğru analizler içeriyor.
2) Kürtler, her kötülüğü Türklerden bildikleri için “marksistlerle bile muhalefette kalacağıma AKP ile kolkola iktidarda yürürüm” zihniyetindeki bir Kürt oportünizmi elbette bu yazıyı beğenmeyecek kötülemek için ulusalcı yaftası yapıştıracaktır.
3) Türkleri beğenmeyip ve her konuda ahkam kesebileceğini sanan, kendini bütün Kürtlerin lideri sayan Feto destekli Pkk-Bdp ikilisi, şu soruya artık bir cevap vermelidir: Ne istiyorsun? Yeter artık zulüm edebiyatı yaptığın, asimilasyon yanlıştı evet, isyan ettin haklıydın ama ne istiyorsun kardeşim onu söyle? Ayrı dil, ayrı bayrak demek ayrı devlet demektir. Kaçak güreşme. Toprak mı istiyorsun? İstanbul’un %30’u Kürt, İstanbul’dan da toprak mı istiyorsun? Olabilir, isteyebilirsin. Ama lütfen söyle de ne istediğini bilelim? Barış, barış, barış ne barışı yahu, dünya ekonomisi silah endüstrisi üzerine kurulmuş sen ne barışından bahsediyorsun? Savaş çıksın ve silah satalım diye bakan bir sürü ülke var. Yanıbaşında Suriye savaşının göbeğinde, ülkede 200 bin mülteci varken,”””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””””” barış nutukları atanlara ancak gülünür tabi acıyla gülünür.
4) Kürt vatandaş, Kürtlerin ne yapacağını Kürtler bilir diyorsun, Ermenilere yapılan zulmü bile Türklerden biliyorsun. Ama yanlışsın. Bak biz diyoruz ki Kürtler asimile edilmeye çalışıldı. Evet yanlış ama sen de kendi yanlışlarını kabul et. Türkleri kötüleyip ABD’nin AB’nin Orta Doğu projelerinde yer alman ne derece doğru? Evet ben Kürdüm, kendim karar veririm istersem ABD mandası altında yaşarım da diyebilirsin. Ama kusura bakma o zaman bir devrimci marksist de çıkar ve sana ikisi arasında bir fark olmadığını her iki durumda da bağımsız olamayacağını ve emperyalistlerin ortadoğu projesiyle kurulacak bir Kürt devletinin ne anlama geleceğini söylemek durumunda kalır. Bundan da gocunma.
5) Ve son olarak proleterleşme hızla devam ettiği halde, işsiz proleterler ordusu sürekli büyüdüğü halde, islamcı faşisler ülkeyi son hızla sendikasızlaştırırken elbette işçi hakları, işçi sınıfının öncülüğü ve sınıf perspektifi zarar görmüştür, daha da görecektir. Ama bu ilelebet sürmez, elbet emekçi ordusu da bir zaman sonra kendi politikasını oluşturacak, önderliğini bulmaya çalışacaktır ama bu süreçte sen Kürt burjuvazisi Türk olanından iyidir dersen ve Kürt zenginini Türk zenginine yeğlerim dersen kusura bakma sana kendi milli demokratik devriminde başarılar dilemekten başka çare yoktur. O zaman Türkiye’nin yerinde saydığı 50 yıl gibi, bir 50 yıl daha sen de yerinde saymaya mahkum olursun. Kendi toprağın olur, kendi ülken olur, kendi devletin olur belki kendi kültürün de olur ama unutma bağımsız olamazsın. Senin de sinemalarında emperyalistlerin sineması yüksek gişe yapar, senin de bilgi-teknoloji altyapın emperyalistlerin elinde olur, senin de futbol takımın emperyalistlerin gözüne girmek için yabancı transferler yapmayı sürdürür. Türkten kurtulmuş olursun belki ama Türk gibi azgelişmiş bir ülke insanı olmaktan kurtulamazsın. Seçimini sen yap. Ben kendimce mantıklı çözümü söylüyorum, elele-birlikte-birarada devrim. Mustafa Suphiler, Nazım Hikmetler, Deniz Gezmişler de bunu istiyordu. Ama sen istemiyorsan ne istediğini söyle, ama bizi yok ulusalcı, yok şucu bucu diye karalayıp, islamcı faşistler ile yürümeye çalıştığın yolda sana destek olmamızı bekleme. Görünen köy kılavuz istemez, değil mi?
Yukarda bir sözde solcu söyle bir ifade kullanarak Sayin Öcalan’i elestiriyor:
Belden aşağı aktarmalar çıkarılmaktadır ADMİN
Herhalde bu laflari Beton Kemal’in kislasinda ögretmisler kendisine.
Read more: http://www.gunzileli.com/2013/03/24/tam-bagimsiz-gercekten-demokratik%e2%80%a6/#ixzz2OjpAPy
Bu tipler agizlarini açar açmaz kendilerinin ne kadar “kadin” haklari yanlisi olduklarini, laik, demokratik , çagdas, batili, din düsmani, özgür, ilerici vs olduklarini konusur dururlar, ama Bati ülkelerindeki asillari gibi (çünkü bunlar sadece çakmadir) kadin düsmani, kadini seks objesi olarak gören, kullanan,hedonist, belden aşağı yorumlar çıkarılmaktadır ADMİN ilkel, kaba, yazi-tura silinmis yaratiklardir, aslinda zamani da, toplumu da, degerleri de iskalamis çok çok geri, basit tiplerdir, hayvansever geçinirler, hatta hayvanlara insandan daha fazla deger verdiklerini söylerler ama bunu nedeni henüz hayvan mertebesine bile ulasmamis amipimsi olmalaridir.
Sen herhalde 30 Agustos’ta dogmussun. Sana bir tavsiye: Sen kendini solcu, marksist vs. vs. zannetmeyi birak, senin savundugun bu görüsler ve üslubun su katilmamis bir …… oldugunu yeterince ortaya koymakta…
Hakim ulus milliyetçiğilinin bütün hamiliğiyle ve bu kibrin kavramsal yargılarıyla kirlenmiş bu şoven milliyetçi tutumu devrimci hareket ve partiler saflarından atmalıdırlar ve bu ideolojik siyasal gericiliği bütün teşhiri amaçlanmalı. Sınıf kardeşliğinden bahsetmeye giden yol ulusal baskıyı kınamak tam hak eşitliğini savunmak ve ukkth ilke olarak ortaya koymaktır ama bu da yetmez bunu pratik-politikayla da desteklemek. Kürtler türklerle birlikte olunca emperyalizmden bağımsız olacak türklerden ayrılma hakkını kullanınca emperyalizm uşağı olacak. Bu hamiliği bırakın kürt halkı ve onun temsilcilerine karşı yapılan bu siyaset hakim ulus şovenizmidir ve bunu kırmızı kabuklar içinde sunmanız özünü gizlemeye yardımcı olmaz. Empeyalizm çağında da ulusal kurtluş mücadeleleri burjuva-demokratik çerçeve içerisinde ulusal kurtuluşlarını mücadelelerini gerçekleştirebilir ama
Devamı : bu işin burjuva demokratik çözümüdür komünist hareket ve partiler birincisinin demokratik içeriğini desteklerken burjuva demokratik mücadelenin daha ileri evreye taşınmasını hedeflerler yani toplumsal kurtuluşu. Zafer denen kırmızı elmaya ithafen yazılmıştır.
007 hizla örgüt dili kullanmaya basladi, dinle burjuva diye yazan arkadas dinle kücük burjuva diye baslayan yazilar atmaya basladiginda iyi seyler tartismaya basliycagiz…..
bolsevik rumuzu ile yazan arkadas menseviklerin toplu yazilarini okusa idi eger , türkiyede kendini bolsevik sanan ne cok mensevik oldugunu görür dü ve beraber tartismaya baslardik acep menseviklik cok kötü biseymidir diye… stalin i lenin e aykiri bulmak, engels i marx a aykiri bulmak, toplayip cikarayim, ben stalin de marx a aykiri cok az sey görüyorum, trotky mi diyeceksiniz, o zavalli yenilmis bir stalin den ibaret:)
‘Sınıf dinamiği’ meselesiyle alakalı eski bir video :
http://www.dailymotion.com/video/xrb2p4_dirok-50-bolum-mustafa-sonmez_tv
acayip merkeziyetci bi örgüt yazari , sundan yakinmis; son dönem iletisim olanaklari, tutarli militan, merkezi bir örgüte bagli calisan kadro ihtiyacini kemirmekte imis, protesto eylemlerine gelip , eyleme katilip, sonra araki bulasin tipinden, kendi yasamini devam ettiren insanlarin cogalmasi , söz konusu imis, sakin bu olumsuzlama, anarsist bir örgütlenme sorununa , tamda pratigin göbeginden verilecek bir yanitinin baslangici olmasin, modern toplumsal teknik gelismelerein getirdikleri, hep marxizm in ama bi celsede herseyi halledemeyizki determinizmine gerekce sayildi, sanki anarsizm gecmis ilkel kabile komünizmine sempati duyan , ayriklarin ütopyasi idi, modern iletisim olanaklari, anarsist bir örgütlenme sorununa olanaklar sunmuyormu sizce?????’
yine merkeziyetci, bolsevik , bir orgütün yazari, 1 mayislarda binleri (kendileri onbinler diyorlar) yürütürken , basit örgütlü hiyerarsik faaliyetlerine insan bulamamaktan yakinmis, cok önemli sosyolojik veriler bunlar, tersinden bakildiginda , insanin içi isildiyor….
sinif savasimi ni , bize Lenin i anistirircasina öneren politikalara hem süpheyle bakiyorum, en alttakinin, en ezilenlerin mücadelesini, hep bir sinif cikari ile aciklmak, sadece cikar onermesi ile bile itici geliyor bana. en ezilen proleterya o kadar gecisken bir sinif olduki, ve onun sinifsal cikarlarindan, günlük sinifsal cikarlarindan, genel bir insanlik kurtulusu cikarsamak oyle zorki, yusuf cemal adli arkadas bu konuda cok yetkin seyler yaziyor, hatta kürt ulusunun mucadelesi ile türk emekcilerinin mücadelesini bagdastirmak icin, o bildik marxist ekonomi politigi oyle bir zorlamisti ki, (ucret dalgalanmalir , ucuz kürt emegi noktasinda) insanin bagirasi geliyor, ne yani proletarya denen sinif kendi ekonomik sinif cikarlari disinda harekete gewcmiyen bir bi sinifmidir????
Kürt ulusunun mücadelesine , türk ezilenlerinin en azindan ekonomik sebepler degil, basbayagi bir haksizliga karsi cikmak ,ezilmisligin kokenine bir saldiri ajitasyonu nu daha insani buluyorum demek istedim umarim anlasilmaya calisilacaktir…
off chatte donuyor ceymis etme eyleme. aklim sira elestiriyor verilen yanitlarla gelisiyorum::::)ceymis sen hep burdasin buda bisey yarin bi gun basima bisey gelse cemis kurtar beni desm burdasin…:)
007 insanlar burada yaziyorlar, birbirilerine girisiyorlar bazen, ama biseyler yaziyorlar , ve bence ilerletici oluyor, kizsalarda birbirlerine, ama arada 007 gördügüm abukuklari maus ile yukari almaktan biktim…… gercekten biktim,,,,,,,
anonim 10 pm yazisinda , biktim, diyen benim, sanki zileli adina konusmus gibi olmusum, ama biktim gercekten…….
biz baska türlü davaranacagiz varolan iktidara vuracagiz , elimizde olan her gücle, gorecegiz o zaman acaba iktidar karsiti soylemi olan herkes gercekten iktidar karsitimi, kapimizi calan ütün iktidar karsitlarini kucaklayacagiz, hic bakmadan onlar bizi zamaninda kucakladimi diye, onlara vuracagiz, adimiz provakatore cikacak, aldirmayacagiz, pratik eylemdir adami ondan bundan ayiran,,, optum ceymis:)
sayin zileli 70pm yi sansurlemeniz cok hos ! kim oldugunu biliyormusunuz ? :-))))))))))
78 no.lu yorumu yazan şerefsiz. Bana küfür etmek istiyorsan adam gibi yaz. Daha sen insan olamamışsın bir de kendine Kürt mü diyorsun. E-mail adresim ozbekzafer@yahoo.com. Ben buraya 2 senedir yorum yazmıyordum, yazılacak bir yeri olmadığını tekrar görüyorum. Gün Zileli’de memlekette insan kalitesinin nasıl 3-5 kat azaldığını gördükçe üzülüyor olsa gerek. Her insan üzülüyor. Akp’liler hariç.
Bana kırmızı elma diyen vatandaş: Sen ne istiyorsun onu söyle: Liderin Apo ve hatta sanatçın Şiwan Perwer’in bile Feto’nun elini öpmeye hazırken sen neden bahsediyorsun yahu? Ulusal kurtuluş mücadelesi diyorsun sonra da Fethullah cemaatinden icazet almaya çalışıyorsun. Bu ne yaman çelişki yahu? 1 mart tezkeresi geçse idi onbinlerce Kürt ölecekti, siz halen tezkereyi destekleyen AKP’ye yamanarak ne yapmaya çalışıyorsunuz yahu? Akp’nin Kürt açılımının Suriye’ye müdahale için olduğunu nasıl görmezden gelirsin? Kerkük, Kürdistan’da kalır diye mi hevesleniyorsun? Ona buna küfür edeceğinize ne istiyorsunuz onu söyleyin!
91 nolu anonim, ancak simdi yazabiliyorum. Sanirim baska aeyler anlatmadigim icin, sanki ekonomist bir fikir anlatiyormus gibi anlasilmisim. Kurt sorununun Turkiye icin bu kadar travmatik olusunun nedeni ekonomik degil tabi ki. Aslinda cogunlukla ideolojik. Ideoloji ureten her katman kurt sorunu sebebiyle allak bullak oldu. Cunku aslinda egemen ideolojinin “devletin ve toplumun varliginin nedeni Turk milletidir” anlatisinin yikilmasi Kurt sorunu sayesinde oldu. Burada direk ekonomik hic bir sey yok.
Ama sen de kabul edersinki calisan siniflarin hareket ettigi felan yok. Ufak kipirdanislari gorup, elimizden gelen destegi verip, umut etsek de ortada hareket yok. Keske elimizde hareket olsaydi, keske sinif gercekten varolsaydi da, Kurtleri yalnizca ezen egemen sinifa karsi olduklari icin degil, birilerinin baska birileri tarafindan ezilmesine, ezilmeye, zulme karsi olduklari icin destekleyen bir ana aktorumuz olsaydi. Ama yok.
Yani bence bagirmana gerek yok. Sinif yalnizca ekonomik kaygilarla harekete gecmez tabi ki. Bir cok politik konu da sinifi harekete gecirebilir. Ama ya o sinif var degilse? Ya o eski kendinde sinif-kendisi icin sinif tanimimizda bir hata varsa? Ya ekonomik olarak var olmak gercekten varolmayi otomatik olarak getirmiyorsa? Ya kendinde sinif denen, kendi varliginin bilincinde olmadan da olsa var olma “asamasi”ndan once varlikla kirletilmis yokluk/hiclik gibi bir yerlerdeyse isci sinifi? Bu durumda yapilacak sey onu varetmektir. Ama varetmeden once de politika yapmamiz, o politikayi -mesela Kurtlerin ezilmisligini- o varetmenin bir parcasi haline getirmemiz gerek degil mi? Yani yalnizca bir sorun olarak kavrayarak degil, o sorunu cozumun bir parcasi olarak kullanmak?
Dolayisiyla cikar iliskilerinden bahsederken bunu hedefliyordum ben. Yoksa ekonomist sapmalari olanlardan degiliz uzerinize afiyet. :p
kim akp ye yamanmış senin akp den ve eski efendilerden farkın ne? haaa sen akp ye asıl kafa tutup alternatifi olup onu ve hizmet etmekten gurur duyduğun milli ulusal devletini sistemini ve hegemonyanı yerle bir edip özgürlükçü eşitlikçi demokratik başka bir hayatı inşa edeceklere fesatlandın değilmi bu büyük işleri yapacak olanın sen olamayıp aşağılamaya çalıştığın yoksul emekçiler yoksul kürt köylüleri ve devrimcilerin yapmasını kendine yediremeyen devrimciliği mahalle kabadaylığı sananlardansın herhalde zafersiz zafer
Bilimsel tartışma için sınırlı da olsa kavramsal bütünlük, teorik altyapı ve biraz da zeka gerekir. Burada bütün türkleri kemalist sanan zırvalar ile elbette tartışmanın gidişatı da seviyesi de giderek düşmektedir. PKK’yi desteklemeyen, Feto’yu sevmeyen her türkün bonapartist mustafa kemal ideolojisini desteklediğini düşünmek de derin bir psikolojik travmadan başka bir şey değildir.
Kürtler asimile edilmeye çalışılmıştır. Bu yüzden kürtlerin ulusal kurtuluş mücadelesi desteklenmelidir. Ama bunun Öcalan ile olacağını düşünmek vahim bir hatadır. Türkiye bölündüğünde, Kürdistan kurulduğunda özgürlükçü, eşitlikçi ve demokratik bir yaşamın inşa edileceğini düşünen Fethullahçıların tek hayali islam temelli bir Türk ve Kürt devleti inşa etmektir. Bu devletler de Suriye, Irak ve İran üçgeninde Arabistan, Kuveyt, Katar benzeri ABD, İsrail destekli devletler olacaktır.
Sorunun bu tarafını görmezden gelmek, sadece 1900’lerin başındaki gibi ezilen ulus milliyetçiliği haklıdır, kürtler hemen kendi devletini kurmalıdır gibi bir söylem 2000’li yıllarda sorunları ne derece çözecektir? Evet, devlet kurulmalıdır ama hangi temeller üzerinde. Tayyip-Feto destekli bir Apo’nun başkanlığındaki Kürt devletinde kürt emekçilerinin ve yoksul kürt köylülüğünün sorunlarının çözüleceğini sanmak en basit deyişle budalalıktır.
Yıllarca kürt ezilmişliğinden bahsedilmiştir, fakat asimile olup zenginleşen milyarderler sofrasında oturan Kürtler hakkında PKK’liler hiç yorum yapmamakta, bu zengin Kürtler de politikaya su ve sabun kadar dokunmaktadır. Türkiye’nin pek çok bölgesinde, pek çok sanayi dalında Kürtlerin kayıt dışı ile ekonomiye soktukları paralar ile batıda zenginleşmeleri görülmektedir. Bu zengin Kürtlerden icazet almadan bağımsız olabileceğini sanan bir kürt varsa kusura bakmasın çok bekler. Bu asimile kürtler türkiye’den memnundur. Türkiye’den, türk ve kürt emekçilerinin sırtından kazandıkları milyarların bir tek kuruşuna bile zarar gelmesini istemezler. Bu çok önemli bir noktadır. Tahlillerinizde türk soluna küfür etmekten, kemalizm ile marksist türk solunu birbirine karıştırmaktan sıra gelirse, bu konuyu da irdelemenizi dilerim.
Son söz: Tayyip-Feto ve Apo üçlüsünün dilindeki “ulusal kültürel özerklik” Lenin’e göre “en tehlikeli milliyetçiliktir. Enternayonalizm ile mutlak olarak çelişir ve fakat marksisler demokrasiye ve proletaryaya ihanet etmek istemiyorsa UKKTH’yi savunmak durumundadır. Ve bu siyasal bir ayrılmalıdır. Biz, Kürtlerin devlet kurmalarını sonuna kadar destekleriz (dikkat edin ulusalcılar buna karşıdır) fakat Tayyip-Feto-Apo biraraya gelir Tayyip başkan, Apo’da Kürt eyalet valisi olacak diye önümüze bir çorba gelirse, bu çorbayı alıp hepsinin başlarından aşağı dökmek de türk, kürt, tüm devrimci marksistlerin görevidir.
Ayrıca çok kaba düşünecek olursak mesela Lenin, Finlandiya, Polonya ve Ukranya’nın Rusya’dan bağımsızlığını reddeden her rus komünisti için soysuz şoven ismini takmıştır ((29 Nisan (12 mayıs) 1917 söylevi)) ve çok haklıdır. Fakat bu bakış açısıyla hem İstanbul hem Hakkari’de, hem İzmir hem Diyarbakır’da gözü olup da yok efendim ayrılmayalım, federasyon, özerklik kafi, bu ülke hepimizin safsataları ile maçı uzatma gayretinde olan ve zorla birarada tutunmaya çalışan türk ve kürtler de aynı şekilde soysuz sayılmalıdırlar.
O yüzden bilimsel tahlil ile sokak dilini, reel politika ile medyadaki maske takılmış suratları birbirinden ayırmak çok önemlidir. Bu kapsamda bakıldığında Gün Zileli’nin yazısı da gayet yerinde ve doğru bir yazıdır ve 2 sene sonra benim buraya yazmama sebep olmuştur.
Bir “elevi” dedesi tanidik vardi, buna birini tanistirdilar, biraz “kusur avcisi, elestiri düskünü” biri olan bu kisi , tabii ki gerçekten inançli bir zat olan (aleviligi fasist sol ideoloji adina istismar edenlerden olmayan) bizim Dede “kusur gören gözdedir” anlayisinda idi ve bu “biri”ni pek sevmedi, adam gittikten sonra bu kisi hakkindaki hükmünü su sözlerle özetledi: “Isminde xeyir yox ki kendinde ne ola?” Adamin adi Mustafa Kemal’di. Bu olayi hatirlamam adini ulusal (ci )bir günden alan Zaaaafer’le iliskili olmasa gerek.
Sana acıyorum 007. Polisin izinden gittiğinin farkında beli değilsin. Evet, o beğendiğin adam görevli bir polistir. Buradaki görevi de ortamı provoke etmektir. Demedi deme.
bu makalenin bu seviyede yorum alması bile zileliyi düşündürmesi gerekirken hala özgürlükçü devrimci sol eleştirinin aslında onu düştüğü ulusalcı,millici devletçi çukurundan çıkarıp özgürleştirme gayreti olarak göremeyip ömrü polis,it,mit,terörle mücadele ile boğuşmakla geçmiş asıl toplumsal devricileri polislikle suçlayacak hale gelmesi düşündürücüdür.savunduklarının ilk sapmalarındaki halini andırdığını mutlaka hatırlayacaktır ve çok kısa zamanda bahçeli seviyesinde faşistleri aratacak seviyeye gelmeleride ona bir şey hatırlatmıyorsa bizim eleştirilerimiz olumludan çok onu çıkarmak istediğimiz çukurun derinliğine itiyormuş gibi hissetmeye başladım.bu arada 007 nin yorumuna katılıyorum
Birakalim su teorik,politk numaralarida Kürt sorununa somut cözümler önerelim:
ahha benim fikrim; Number one; Kürtler kendi kendini yönetmeli! Number two: Sinirlari acik bir sinir cizilmelidir! cünküm 1000 yillik tarihsel,ekonomik,kültürel,cinsel baglar vs. var. gerisi teferatur.. örnegin davanda hakliydin arkadas seni imralidan cikartalim,yada 1000 yildir sizleri ezdik..bundan sonra hem ekonomik,hemde kültürel olarak,siyasi olarakta yalniz birakmayacagiz. kastim; kürtlerin birbirini kurt gibi yememesi,yada hayali bir yabanci devletin tehditinde gercekten yaninda olmasi. vs. avrupa,dünyada bu olusuma destek olunca isler bayramlik olur.. Bu manifestoyu tüm solcular bagirmali böylece sürece katkisi olur ve bahari renklendirir! kendilerinin soluk suratinada kan gelir.. oo7
007, bu söylediklerinin çok benzerlerini söyleyenler var. Bu sözler yüzünden geçmişte bol bol yargılandık zaten. 1990’ların ilk yıllarında İP dahil bunlar söyleniyordu, tüm sol hemen hemen bu fikirdeydi. Kirli savaşın en korkunç zamanlarında o baskı dalgasını batıda da sol karşılamıştı zaten. Birçok insanın hayatı tam anlamıyla karardı. Şanslı olanlar kenarından yırttı. Ama bu tarafta olanlar doğuda yaşananların yüzde biri bile değildi. Şimdi bunları ifade etmek daha kolay. Ama hala istedikleri anda, hava aniden dönerse yasalarını işletirler, o ayrı konu. Kısacası, “isteksizlik” olarak gördüğün şeyi yanlış yorumluyorsun.
Ama sen gerçekten şu hayali cemaatlere inanıyorsun. Benim gibilerse, o fikri alaşağı etmek ve gerçek olduğunu düşündüğümüz sınıf ilişkilerini ortaya çıkarıp, bütün ulusları ortadan kesecek bir yatay ilişkiler ağı kurmak için fırsat arıyor. Dolayısıyla en azından ben, senin kurguladığın gibi Türk devletinin başında olanlara bunları söyletmek üzere harekete geçmem. Ben o devletin sahibi değilim, asla da olmayacağım. Kürtlere, istediğinizi elde etmeniz için size elimizden gelen yardımı yapacağız demek, Batıdakilere de “Barış” demek ya da “ver kurtul” demek başka bir şey, Kürtlere Türk devleti sizi koruyacak demek başka bir şey.
Dolayısıyla ulus devletli, ittifaklı, e tabi ki ittifak olunca bal tutan parmağını yalar türünden karşılıklı çıkarları olan anlaşmalı gelecekler kurgulayabilirsin. Ama en azından benim gibiler için bu yetersiz ve yanlış.
Benim gibilerin bu süreçte yapmaları gereken, AKP’nin planını gerçek bir barışa doğru sürüklemek. Bunu yapmaya çalışırken, çalışan sınıfların haklarının daha da arttırılması için elden geleni yapmak. AKP’nin planı, Kürtleri az buçukla kandırıp, geri kalan problemleri siyasi olmaktan çıkarma ve hukuk’a havale etme. Bunu başaramadığı zaman partileri istediği zaman kapatabiliyor. Ya da Dandanakan terör örgütü gibi bir dava çıkarıp onbinlerce insanı hop hapse tıkabiliyor. İşte yapılması gereken bunları yapabilmesini engellemek.
Sondan bir önceki paragrafın, yani “Türk tarafından” diye başlayan paragraf tam olarak anlatmak istediklerimi ifade ediyor. Zaten bunu anlatıp duruyoruz. Ama bir adım daha ileri git: Türkleri nasıl ikna edeceğiz? Neden bunu sorgulamıyorsun? Oysa asıl tartışma bu. AKP’nin manevraları da, akil adamların sözleri de hepsi bu tartışma zaten. “Elementer haklar” dediğini geçmiş olmamız gerekiyordu. Belki sen yeni farkediyorsundur. Ya da İP ile olan tartışmalar sebebiyle o aşamadan geride olduğumuzu düşünüyorsun. Ama o konularda solun milliyetçiliğe yönelmeyen kesimlerinin ortak olmadıkları pek bir yer yok. Önemli olan Batıyı nasıl ikna edeceğiz?
Bir ikna metodu, sizin için daha iyi olacak, Kerkük’ün petrollerini yiycez birlikte, arap şeyhleri gibi olacağız metodu. AKP’nin alttan alta verdiği en önemli mesaj bu. Büyük Türkiye! Şahlanıyor Türkiye! İleri aslanlarım! Mehmet, sen önden git!
Bir diğer metotsa, Türkleri o zehirlendikleri egemen ideolojiden kurtarmak. Ama nasıl? Onlara o ideolojinin, kendilerini kenarda tutmak, hareketsiz tutmak, kendi hakkını arayamayacak şekilde tutmak, gerekirse sistemin yedek gücü olarak tutmak üzerine kurulduğunu göstererek.
Söyleyerek olmuyor bu 007. Yıllardır bu söyleniyor. Elde hiç bir şey yok. Tek kazanılan, AKP’nin sömürebileceği ve başka bir plana garnitür olarak kullanabileceği kadar “insalcıllık”. O halde bir şeyler eksik. Peki ne eksik?
Yusuf beyefendi, ak parti nin ikna metodunu anlatirken haksizlik yapmaktasiniz.” milliyetciligi ayaklarimizin altina almaktayiz”, “turk kavrami ust kimlik olmamali”,”turkler ve kurtler ayni milletin parcasidir”…ak parti bu ve bunun gibi argumanlari kullanarak bugunku anketlere gore toplumun yuzde 58ini ikna etmektedir, bu oran ilerde daha da artar, ama sizin ilkel sol turkiye halkinin cok ama cok gerisinde oldugundan onlarin dar kafalarina bu kavramlari sokmak icin skolastik muderrislere ihtiyac var. Kemalist devletin okul ve universitelerinde rahle i tedristen gecmis olan okullu solcular ve yeminli islam dusmanlari barisi ve “analar aglamasin” sloganini asla kabul etmeyeceklerdir, etmesinler, yeter ki hukuk disi yollara basvurmasinlar, gerci siz “bana solcular ve generaller suc isliyor dedirtemezsiniz” zihniyetindesiniz, tum darbe girisimlerini, post modern darbeleri, faili malumlari “dandankan” diyerek bir kelimede inkar ettiniz, edersiniz de, turkish sol zaten negasyonisttir, sizce ermeni soykirimi da olmadi, kurt isyanlari da, sayin Ocalan da milyonlari yoneten bir lider degil de tipki birgun gazetesindeki kerameti kendinden menkul zavallilar gibi bir fraksiyon lideri, oyle mi?
Bana kızmasın ama vicdan konularını Gün Zileli’ye havale ediyorum. 🙂 Her türlü etik çözümleme kendi ayağına basar çünkü. Ama ehven-i şer’e göre hareket etmek de, yani Ecevit’e bin basar AKP demek, asla bize sunulan seçimleri aşamayacağımız, bize sunulanla yetineceğimiz anlamına gelir. Obama vs Romney, AKP vs CHP, “Yetmez ama buna da şükür” vs “Nayır nolamaz!”…
Onlar yemler, biz de durmadan kararsızlıkla kıvranıp birbirimizi boğazlarız. Onlar seçimler sunar, bizler durmadan o mu bizi az döver, bu mu bizi daha az döver, diye düşünür dururuz. Onlar kahraman gibi görünür, biz de durmadan bu kahraman mı yoksa o kahraman mı daha güçlü diye kavga ederiz. Gazoz kapaklarıyla oynarız.
Yalnızca demokratik olanla yetinecek olsaydık dahi, bu ehven-i şer mantığıyla hesaplaşmamız gerekirdi. En kötüsü dururken neden daha az kötüsünü seçelim?
http://camelsnose.files.wordpress.com/2009/01/cthulhu-lesser-evil.png
144’deki sorunu anlamadım. Eğer ortada bir barış varsa, bu iki taraf var anlamına gelir. Yani tüm sürecin sahibi AKP olamaz zaten. Eğer Ergenekon kurdurdu PKKyı, diyen ağzı köpüklü komplocuların tersten simetriği değilsek, yani AKP kurdurdu PKKyı diye düşünmüyorsak (ki böyle düşününce tarihlendirmelerde problem olabilir 🙂 ) o zaman zaten sürecin tek sahibinin AKP olmadığını kabul etmiş oluruz daha baştan itibaren. Mantık kurgumda bir problem mi var? Anlamadım sorunu.
Sinif mucadelesi doktrini ile olaylara bakacak degiliz, kaldi ki bunu sosyalist ahareketin bile sadece marksist kanadi, yani kendini mutlak gercegi bulmus kabul eden sozde bilimsel gercekte burjuva ekonomisti doktrine koru korune inananlar, bu bir. Ikincisi evrenselci dinlerle,marksist enternasyonalciligi insanlari bolme, savaslar, katliamlar acisindan karsilastirirsak marksizm epey kotu puan alir bu da iki. ucuncuye gelelim, marksistlerin cok sevdigi somut kosullarin somut analizine: kurt halkinin turklerle esitligi ornegin, turizm sektorunde, insaat sektorunde ve tarim alaninda isci kesimini oldukca rahatalatacak, ucretlerin yukselmesine yol acacak ve iscileri bolmeye degil birlesmeye hizmet edcektir. Bu durumda baslatilan baris sureci ve bunu baslaatan ak parti nasil isci sinifini boluyormus? Kullanilan islami refranslra bakip, haa dunya musluman olmayan isciler de olduguna gore bu referans isci sinifini boler diye duunmek kusura bakamayin ama bana pek de iyi niyetli gelmedi. bence baris sureci bati burjuvasi tarafindan ve ozellikle kemalistlerin de oldukca guclu olduklari turizm ve insaat sektorlerinde kurt isci emegini pahali hale getirecegi icin turk kemalist burjuvasi ve onun gercek bekci kopegi ulusalci solu rahatsiz etmistir, meseleyi marksist acidan analiz etemek gerkirse ancak boyle analiz edilebilir, sizlere kardesler biraz dusunun derim.
yusuf cemal yoksa sende kürtlerin ne istediğini ne yapması gerektiğini onlar için en iyisinin ne olduğunu onlardanda en iyi bilenlerdenmisin? ben kürt değilim kürtlerin ne istediği ve sorunlarının çözümündeki kendi projelerinin kendileri için en iyisi olacağını söyleyebilirim hatta yusuf cemalin varsa bir problemi onunda kapsamı yarattığı etkileri ve en uygulanabilir çözümünüde en iyi yusuf cemal bilir derim sen ne diyorsun?batıdaki şöven kitleyi nasıl ikna edecekmişiz haklısın senin gibiler sayesinde galiba biraz zor olacak muhatabım kimmiş akp den mi talep edcekmişiz ne talep ettik demir kapı taş duvar talep değil kürt özgürlük hareketi geldiği yere efendilere taleplemi geldiğini sanıyorsun mücadele ederek örgütlü gücü ile bu günlere geldi bu günde geldiği yerde sılahlı mücadeleyi bırakıp demokratik siyasetle gelecek beklentilerini gerçekleştirecek beğenmediysen sen silahlı muçadele başlatırsın kürtlerin silahlı mücadeleyi terk etmesine ihanet devletle iş birliği akp yandaşlığı anlamına gelecek cümleler kurmaya utanmıyormusunuz.ne haddinize neymiş sınıf mücadelesi eeee kim veriyor o mücadeleyi sınıfın yanında sizi h,iç görmedik her gün sokakta sınıfla ve toplumsal muhalefetle beraberiz siz nerdesiniz kendinizi toplumsal muhalefet ve devrimci yerine koyup asıl toplumsal muhalefet ve devrimcileri işbirlikçilikle suçlamak şeytanın aklına zor gelirdi?tek batıda ve bütün birimlerde barış kampanyası yapanın HDK olması geçen yıl barış için sebde bir ses çıkar kampanyası yapan HDK nın bu günleri önceden gören geleceğin alternatif başarı siyaseti üretmesinin nedeni halkından öğrenmesi olması bazılarının yıllardır halkın devrimci öncüsü benim deyip bir arpa boyu yol alamayıp kısır dükkanlarına müşteri bulamadığı günlerde hem barışı,özgürlüğü.eşitliği adaleti ve aslında insan olabilmeyi savunabilip eski yeni bütün efendilere devlet-iktidar ve hegemonyasız başka bir hayatın mümkün olduğunu hatırlatıp ürküttüğümüz bu günlerde kendini devrimci sananların endişesinide anladığımızı bilmenizi isterim sizinde anlamanız için öcalanın bu süreci kızılderede yitirdiğimiz devrimcilere adayıp 30 mart açıklamasını okumanızı isterim hala fesatlanıyorsanız siz bilirsiniz
Özgürlükçü, okuduğunu anlamadığına kalıbımı basarım. Bir kere benim anlattıklarım Kürtlere yönelik değil. Batıdaki Türk işçi sınıfını barışa nasıl ikna edeceğimize ilişkin. Şimdi yazdıklarımı ona göre bir kere daha oku.
Kim silahlı mücadele devam etsin dedi? Kim AKP’yle görüşmeler ihanet dedi? Alooo… Hatlar karıştı heralde. Benle mi konuşuyorsun, yoksa başka birileriyle mi? Kafan karışmış senin. Lütfen bir kez daha bak yazılanlara.
ben de batidaki turkler ikna edilmeli yoksa turk sorunu cikar derken aynen yusuf yoldas gibi dusunmekte idim
Özkök’le temeldeki fark onun Türk milleti kurgusuna sahip olması, bizimse Türk milleti hikayesini hiç takmamamız. Bizim ikna etmek istediklerimiz, çalışanlar. Üstelik yalnızca Türk çalışanlar da değil. Batıdaki tüm çalışanlar.
Ve zaten Kürt sorunu aslında Türk sorunuydu en baştan beri. Türk “halkı” anlamında ya da Türkçe konuşan insanlar anlamında değil. Egemen ideolojinin, hayali cemaat kurgusunda bahsi geçen Türk milleti anlamında Türk sorunu. Hani şu zeki ve çalışkan olanlar. Kürtler o kurgunun tamamen oturmamasının ve belki de bir Nazi Almanyası’na dönüşmememizin en büyük teminatı olmuştur geçmişte.
neye ikna eceksin yusuf cemal barışa ikna etmek neden o kadar zor olsunki?efendilerin 80 yıldır bölücü,terörist olmadık yalanla şeytanlaştırdığı özgürlük hareketine(belkide bizide özgürleştirmesine rağmen) efendiler gibi sende düşünüyorsan tabiki ikna zor olabilir halbüki gerçeği kendimize itiraf edip 80 yıldır aslında devlet terörünü uygulayıp asıl bölücülük ve olmadık şeytani işleri yapanların itiraf etmesini istesen yusuf cemal belkide iknaya katkın olur tam tersine bütün olumlu hamleleri yapan tarafı itibarsızlaştırmaktan başka bir işlevi olmayan yorumları bu sitede bile (nerde anarşi)okuyunca sizide kuyunun en dibindeki bahçeli,perinçek,veli küçük,cin tonik,kılıçsızoğlu gibilerin sizide kuyuya çekmesinden endişe etmeye başladık.biz HDK da çözüm için müzakere barış için eşitlik kampanyası ile yerellerde çözümü ve barışı toplumsallaştırmaya çalışırken bu olumlu hamleleri yapanlara katkı vermesi beklenen kendine devrimciyim diyen toplumsal muhalefet dinamiklerinin ne yaptığını görünce üzüldük senin ne yaptıklarına yada yaptığına dair bilgin varsa söylede bilelim.kürt özgürlük hareketini iktidar ve devletle iş birliği yapmak anlamına gelecek sözler utanç verici uğraştığımız bunca sorunun içinde devleti,miti,iti,terörle mücadelesi,bahçesizi,kireçsizi varken birde kendini devrimci sanıp asıl özgürlük ve demokrasi mücadelesine limon sıkmak biraz efendilerin beklentisine hizmet gibi durdu
Bak kardeş, sen ikna etmeye gerek yok, onlar ikna zaten diyebilirsin. Senin sosyalizm anlayışın kimliklerin kendilerini “özgürce” ifade edebileceği bir sistem de olabilir. Senin bu umuduna seni götürecek hareketin HDK olduğunu da düşünüyor olabilirsin.
Ama ben ikna edilmesi gerekiyor diyorum. Hem de söylemle, çal çeneyle ikna edilemezler diyorum, çalışan sınıflar ikna edilmeli diyorum. Herhalde beni “aman ikna etme!” diye engellemeyi düşünmüyorsun.
Ben senin sosyalizm dediğin şeyin o olduğuna inanmıyorum, benim sosyalizm dediğim şey çalışanların egemen olacakları bir sistem, kimliklerin kendini var etmesini bu merkezden görüyorum, dolayısıyla senin sosyalizm anlayışın benim için yetersiz. Herhalde, hayır illa benim sosyalizmimi doğru kabul edeceksin, demeyeceksin.
Ben bu iş şu anda kurulacak partilerle martilerle yapılamaz, çünkü çalışanların egemen olacakları geleceğin sistemi söylemle, halayla, kampanyalarla, bildirilerle kurulamaz diye düşünüyorum. Herhalde, hayır hareket etme, kapitalist kalalım diye ısrar etmeyeceksin.
Senin çalışanların egemen olacağı bir sistem için savaşmanı isteyemem. Boşver onu, eğer bu sorunun çözümüne yardımcı olmak istiyorsan, şu düşünsel tembelliğini bir kenara at ve biraz da batıdakilerin ne düşündüğünü anlamaya çalış. Yılların ırkçı birikimi bir AKP dokunuşuyla ortadan kalkamaz. Bunu farket ve reaksiyona hazır ol, diyorum.
O halde yapmamız gereken, bu sürece ikna olmamış kesimleri elimizden geldiğince ikna etmek. İkna etmek deyince suyuna gitmek demiyorum. Gerçekleri kafalarına çakmaktan bahsediyorum. İkna olmayanları paralize etmekten bahsediyorum. Bunları sana demiyorum, yanlış anlama. Durumun vahametini görenlere diyorum. Sen iş çözüldü rehavetinde olanlardansın.
Kısacası AKP’yi ulusalcı çizgiden eleştiren milliyetçileri ezmeyi, AKP’yi kurtarıcı olarak görenleri tokatlamayı düşünüyorum. Yapabilir miyim? Tabi ki hayır, benim durumumda olanlar azınlık. Ne yapacağım o halde? Doğru bildiğim yolda ilerleyeceğim. Gerçekler ortaya çıktıkça, düşünsel ve eylemsel tembellerin, sınıfsal konum alamamışların kafalarına kafalarına gerçekleri çakacağım. Adım adım, yavaş yavaş, aheste aheste.
Peki sen ne diyorsun? On yıllardır, ağzımızda sakız olmuş şeyleri söyleyince ikna olacaklarını sallıyorsun. Eğer yaşınız yetmiyorsa, 80’leri, 90’ları, göz altında kaybolanları, bölücülük suçundan hayatı karartılanları, mahkemelerde süründürülen o zamanların politik insanlarını bir inceleyin. Sanki herkes 80 yıldır Kürtlere baskı yapıldığını yeni farketmiş, daha önce hiiiç söylenmemiş, bunlar üzerine acı çekilmemiş, bunlar için bedel ödenmemiş, ilk olarak AKP farketmiş gibi konuşmayın.
İsmail Beşikçi’ye hürmet edin bari. Fikret Başkaya’ya hürmet edin. Bilmiyorsanız okuyun. Sizi bugüne getirenleri yok saymayın bari be. AKP sizin hafızanızı emmiş. Allahtan Kürtler geçmişi hatırlıyor. Size kalsaydık, Dersim’i AKP’nin açığa çıkardığını, 33 Kurşun şiirini Necip Fazıl’ın yazdığını, Cumartesi Annelerinin AKPli olduğunu felan iddia ederdiniz.
Bana kalirsa herseyden once Yusuf Cemal’in bizzat kendisinin ikna olmasi gerek, Ertugrul Ozkok gibileri ise asla ikna olmazlar, malum ya sloganlarini gazetelerinin ta alninin catina yazmislar “Turkiye turklerindir” diye. Yusuf Cemal’in mirasini ustlendigi turkish solunun gecmidi de pek parlak degil dogrusu, 27 mayis’a sahip cikan, 60li yillari ordu goreve sloganlariyla geciren bir soldan bahsediyoruz, daha oncesinden kemalizm kuyrukcusu komuntern turkiye seksiyonundan, mustafa kemale resmen yag ceken nazimlardan, ermeni katliamini inkar eden, kurt katliamlari karsisinda milli devrimin feodaliteye zaferi seklinde alkis tutanlardan soz ediyoruz, bu sol tarih utanc vericidir, bunu bilmiyor olamazsiniz, bunu bile bile inkar ediyorsaniz sizin iknaya ihtiyaciniz var, yoksa kendini turk sayan iscilerin (ki buyuk cogunlugu ak parti secmenidir) iknaya falan ihtiyaclari yok,onlar barisin kiymetini bilir, kemalizmin rahlei tedrisinden gecmis kucuk burjuvalari da once siz ikna olun da sonra ikna edersiniz, Yusuf bey bakiniz daha darbe girisimlerinin varligini bile inkar edecek kadar generalkerinizin tesiri altindasiniz beyefendi.
Müfritlikten doğan otomatik iftiralarını bir tarafa atarsak (yanlış anlama sakın, öyle bir mirasın olduğu değil iftira olan, her solcunun ya da en azından çoğunluğunun bu geçmişe sahip çıktığı şeklindeki otomatik iftirandan bahsediyorum) AKP seçmeni olan çalışanların ne yazık ki iknaya ihtiyaçları var.
Demek ki çalışan değilsin. Ya da en azından AKPlilerin çoğunlukta olduğu bir işyerinde çalışmıyorsun. Ya da zaten polissin ve kendi etrafını bile dinlemiyorsun. Neyse, islamcı işyerlerinde olan ve işyeri çalışması yapan herkes şu anda AKP’nin ektiği saçmalıkları düzeltmekle meşgul. Örnekler mi?
“Tabi Türkiye ekonomisini düzeltti, Avrupa Amerika krizde, İsrail’ide sıkıştırdık, kimse kışkırtamıyor Kürtleri, ondan yanaştılar.”
“Apoyla görüşülür tabi. Önemli olan silah bıraktırmak.”
-Peki anadilde eğitim hakkı?
“Kurslar açıldı ya işte”
-Peki Kürtler çok düşük ücretlerle çalışıyorlar. Çünkü eğitim alamadılar. Onlar ne olacak?
“Dönsünler memleketlerine. İstanbul zaten kalabalık”
Soruları Kürtlere sorunca,
“İnşallah o da çıkarılacak zamanı gelince”
“Benim çocuk Kürtçe bilmiyor ki.” ya da
“Orada kalanlar için okullarda okutmak lazım”
Şimdi belli ki bir ikna süreci yaşanmış, Türkler Kürtleri boğazlamamaya ikna olmuşlar nihayet. Şu ilk açılımdan sonra Tayyip milliyetçi zırhını bürünüp, cedler, atalar, dedeler, dayılar muhabbeti yaparken, durum pek de öyle değildi. Şu andaki durumda ise “haklar verildi zaten, geri kalanı yatırım ve siyaset-ikna” düşüncesi hakim.
Geçtim bunu, zaten ikna meselesi yalnızca Kürtlerle barış meselesi değil. İkna meselesi, şu yeni ortaya çıkan Büyük Türkiye psikozunun bizi götürdüğü felaketi gösterebilmek. Bunun ağır bir milliyetçilik olduğunun, eğer kontrol altına alınmazsa, gaza gelme ve sonra k.ç üstü oturmayla sonuçlanacağının ve sonuçta her türlü milliyetçiliğin çalışanları biraz daha yoksullaştırmak için bir bahane olduğunun gösterilmesi gerekiyor.
Bu siz AKP’lilerin yapabileceği bir iş değil. Burada bize sorumluluk düşüyor. O sebeple artık susun siz.
Gün Bey, bakın körüklediğiniz anti-stalinizm ne güzel meyvelerini vermiş. SAYGILARIMLA.
Markizmin Papazı STALİN 😉
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/marksizmin-papazi-stalin-18590
Ben sana AKPli diyorum 007. O diğeri muhtemelen polis. İtalya’da bu meseleleri sağcılar çözmedi. Faşist İtalya değil, onu devirenler çözdü. El çabukluğu, göz yanıltmacayla o hikayeyi sağcılara, faşistlere geçiremezsin.
Ama senin argümanına destek atayım. Sağcılar bir çok durumda ulusal mesleyi çözenler oldular, yalan değil. Faşistler değil tabi ki, Franko, Mussolini, Hitler değil yani.
Ama John Major hükümeti IRA’yla ilk görüşmeleri başlattı mesela. Thatcher yaşlandığını ve artık yapamayacağını anlayıp yaylanıp gittiğinde o adamcağıza kaldı o iş. Ama 1979-1997 arası 18 yıl sağcılar iktidarda olunca, e konjonktür de buna uygun olunca, İngiliz halkının çoğu, artık publarda patlamak istemiyoruz, ver kurtul modunda olunca başka çareleri kalmadı.
Aynı şekilde Fransa’da Cezayir sorununu çözen De Gaulle’dü. Aferin büyük kumandana! Bütün sömürgeleri elde tutmak için o kadar çaba ver, o kadar insan öldür, Overlord harekatında Amerikalıları sırf komünistler bir an bile iktidara gelseler sömürgelere bağımsızlık verebilirler diye (ki o şapşallar Yalta yüzünden iktidara gelemeyi düşünmediler bile, zaten Cezayir hikayesinde yarısı başka şey dedi, yarısı başka şey) Paris’e sokup yavaşlat, sonra da Cezayir’i ben özgürleştirdim de! Afferin De Gaulle’e. Vive la France!
Savaş da barış da en az iki tarafla yapılır. Dolayısıyla zaten şu anda bir barış olacaksa, bu AKP ile yapılacak. Bunu kabul etmeyenler zaten “devrimden sonra” diyenler. Onları geçtik, fiili olarak ulusalcılar zaten. Ama AKP’ye teslim olmak gerek, onların dediklerini yapmak gerek, onların şu andaki girişimlerini, barışa zarar gelecek diye eleştirmemek gerek, arkadaki ayak oyunlarını, kandırmacaları göstermemek gerek, barışı zedeleriz diyenlere de hop durun iki dakika demek boynumuzun borcudur.
Uzlaşmak tabi ki kitabımızda yazmaz. Geçici anlaşmalar yaparız. Düşmana karşı birlikte hareket ederiz. Ama bayrakları karıştırmayız. Eleştirimizi saklamayız. Takiye yapmayız. Ve en önemlisi asla unutmayız ve asla vazgeçmeyiz…
1a Akepe teröristle görüserek vatani satti.
1b.Apo Akepeyle goruserek davayi satti.
2a. Anayasadan Türk tanimi çikmamali.
2b. Pekeke taleplerinden taviz vermemeli
3a. ABD ve Ab’nin emirleri uygulanmakta, yeni Israil kurulmakta
3b. Emperyalist mi oluyoruz, alt-emperyalist mi?
Bu söylemler arasi paralellikler sizi hâlâ uyandirmadiysa
uyumaya devam edin derim ben. iyi uykular.
Bu liste uzayip gider, en azili irkçi-fasistlerle en hizli sol gruplar hepsi ayni kafada, hepsi ayni degirmene su tasimakta, solcular da fasistler gibi baris düsmani, ölü sevici, kürt kani içmekten zevk alan vampirler olduklarini yine, yeniden, bir kez daha ve israrla kanitlamaktalar. Kemal’in, Stalin’in, Pol-Pot’un, Kim-il-Sung’un, Saddam’in ve Eset’in çocuklarindan baska ne beklenir ki? Bu görüslere katilmiyorsaniz, çikin ortaya, geçmisi bir yana birakin, barisi savunun. Sosyalistlerin en az 100 yildir düstügü kuyrukçuluk hastaligi sizi de zehirlemesin. Sosyalistlerin yeri laikçilerin, cumhuriyetçilerin, liberallerin stepnesi olmak degil
halkin barisin ve insanligin yaninda yer almaktir, siyasi hesaplara yer yok burada, aksi takdirde ilerde yine lanetle anilacaksiniz.
AKP’nin Kürt sorununda “çözüm” iddiasıyla başlattığı müzakere süreciyle birlikte, ulusalcı ve liberal eğilimler etrafında yaşanan saflaşma bir kez daha sahnede. Bu saflaşma şimdi de sistem ve Kürt hareketi arasındaki ilişkiyi liberal çözüm iddialarına indirgeyerek ezilenlerin bir bölümünü AKP destekçiliğine bir bölümünü Kürt düşmanlığına sevk eden bir ideolojik kuşatmayla karşımıza dikiliyor. Sosyalist hareketin barış ve demokrasi, enternasyonalizm ve anti-emperyalizm, özgürlük ve aydınlanma gibi temel mücadele alanları arasında olumsuz bir etkileşim tarif ederek ezilenlerin mücadelelerini egemenler lehine bölen bu saflaşma, gerici-liberal ve şoven-ulusalcı iktidar seçeneklerine kan taşıyarak sistemin krizini onarmasına yardımcı oluyor. http://www.soldefter.com/2013/03/31/surecte-ulusalci-liberal-saflasma-ve-sosyalistlerin-tutumu-ali-ergin-demirhan/
Bu kış barış gelecek.
Tartışa tartışa sonunda bozdunuz sistemi.polonyalılarda tartışmaya girdi.terlik reklamı bu.
yorum metin, yorumcu 007 cok basit ve duzeysiz yaziyorsunuz. dogru devletin silahlikuvetleri ,ozelhareket le birlikde pkk senin gibi devrimyolunda mucadele edenleri oldurdu degilmi? fasist pkk ve apo degilmi? sizinle yuz yuze tartismak isterdim nasil bir duzeyiniz ve gelisme surecindesiniz merak ettigim icin konusmak isterdim. Ne olacak 1980 sonrasinin Kenana evren ve Turgut ozal doneminin generasyonundanda bu beklenir. Gun de kabahatki sizlerle muhatap olup yorumlariniz icin sitesini acik tutuyor.
Gun Zileliye de bir elestiri,; Yukaridaki yazisi herzamanki gibi aceleyle yazilmis ve erken gelen oturur mantigini kulanmis gibi geliyor. Hirant in olumudeki kitle gosterisinin yogunlugu karsisndaki yorumlari kitlelerin artik uyandigini ve her katilimin boyle kitlesellesecegini yazmisti bugun bakiyoruz beyoglundaki eylemliklere 30 kisi genel etkinliklere 500 kisi katiliyor. Bu tez cop sepetine atildi , Kuzey Afrika daki eylemligi devrimin ayaksesleri ve ozgurluk ve demokrasi geleceginini halk artik kendi kendini yonetecegini yazmizdi. Bu tez de cop sepetine atildi.
Paris katliamini apoo ve yandaslarinin isidir dendi. O tezde olmadi. yine cop sepetine. Simdi PKK ve AKP itifaki ve kurd halkinin satilip aldatilmasi teorisi gundeme surulmekte. O tezide yakin zamanda devlet gucleri gerilaya saldirdigi zaman cevap veren gerilanin karsisinda acaba boyle dusuneneler ne diyecekler. Ya arkadaslar devrimci duyguyla degil devrimci mantik ve teoriyle yaklasin derim.
Baris hic bir zaman olmayacak. Ne barisi, karsilikli iki guc ayni kosulardaymis gibi iktidarlarin ve komutanlarin sahra cadirinda yada 3 bir ulkede masa ustundemi baris olacak?
Devlet veya AKP nin her ortadogudaki kazanimi Mevcud kurum ve partilerin isine gelmektedir. CHP ve MHP isteme yan cebime koy diyorlar. Cunku musul ve kerkuk un petroleri bu yone dogru akacagini dusunuyorlar. Apo, Kandil ve Avrupa, sizin hepinizden politik ve savas konusunda daha deneyimli, bilgili ve manevra kabiliyeti sizen daha ust sevyededir. Hatta uluslar arasi politik a da keza oyle Beklier gorur, hicbirsey olmamis gibi yine savasina devam eder. Sizlerin suratini o zaman gormek isterim.
polanca yaziyi 1 kelime bilmeden söktüm.ama zübeyirin bana dedigini hic..
Diyorki Google Translate nesli,ettiğin laflarında okuduğununda ne anlama geldiğini bilmezsin,boş boş konuşursun dior.
seyn anladinmy ne senin ney dediyini..
192 ticari.Sen boyle efe efe konuscagina de bakem ne vadediyonuz?Toprakmi verceksin,ozgurlukmu vericeksiniz onu de.
ikisinide almak.. vermemm
Gün Zilenin yazisina dikkat ettinizmi? ….
bilemediniz… güzel birsey var…Milli ,milliyetcilik kelimesini kullanmadan sadece bagimsizlik diyor.. emperyalzm karsi mücadele ederken bile milliyetcilik,ulusalcil..vb.kelimelerden kacinmis.. ince ayar..
yusuf cemal sen kimsinki bana akp senin kafanı emmiş diyebiliyorsun utanmaz adam? akp ile cepheden mücadele ednlere bu cümleyi kurmaya utanmıyormusun bunca işin içinde birde seninlemi uğraşalım perinçek ve bilimum ulusalcı milliciler düştükleri tarihin çöp kuyusunun endibinden seninde ayağından tutup kendilerine doğru çektini anlatmaya çalıştım anlamadın ne halin varsa gör.dikkat ettiysen sürekli yazamadım nedendir dersin her gün toplumsal muhalefetle toplumsal devrimci ve yanına uğrayamadığın sınıfla beraber sokaktayım utanmadan toplumsal devrimci kendini sanıp bana dediklerine bak haa o linki izlemiştin ben nasıl sosyalist oldum benmi dedim nerden çıkardın izlediğin videodaki sosyalistemi anarşistemi benziyordu asıl senin beynini devlet iktidar emmiş olmasın
Özgürlükçü martaval okuma. Gören de cephede savaşıyor sanacak. Eğer yazdıklarıma ilişkin bir problemin varsa, onlara ilişkin bir şeyler söyle. Yoksa “utanmaz, mutanmaz” sözlerinle ilerde yalnızca sen utanırsın.
Hiç bir şey anlatmıyorsun. Ya da ne anlattığımı anlamak istemiyorsun. Eğer AKP’yi eleştirmemek gerektiğini söylüyorsan, bunu açıkça söyle. Yok, başka bir şey söylüyorsan onu da açıkça söyle. Senin ne dediğini anlıyorum ama sen benim ne dediğimi anlamazlıktan geliyorsun durmadan. Durmadan saçma sapan kişisel küfürler edip duruyorsun be adam. Şu işi kişiselleştirme artık. Düzgünce, tartış. Adabıyla. Ve sakın ama sakın, “sen kimsin ulen” muhabbetine de girme. Size öğretemedik ya tartışma nasıl yapılır, ona yanıyorum.
Tabi ne dediğimi anlamışsın aslında. AKP senin anılarını değiştirmiş. Sol hareketin neler çektiğini, Kürt sorunu için kendini nasıl ortaya sürdüğünü, 90’larda şu ağlak efendiler Kürtlere kuyruklu kürt derken, bizim Kürtlerle birlikte nasıl acı çektiğimizi unutturmuş diyorum. Eğer buna bir itirazın varsa, söyle de onu bilelim.
Siracinin sahidi bozaci
Özgürlükçü boşver şimdi kişisel muhabbetleri. Belli ki benzer yerlerden geldik, benzer dertlerimiz var. Biz seninle anlaşırız. Yalnızca, derdin nedir onu söyle. AKPnin Türkleri Kerkük petrolleriyle kandırma hadisesi sebebiyle barış ihtimalini çöpe attığımı, Kürtlerin kirli pazarlik yaptığını düşündüğümü mü sanıyorsun? AKPnin soldan apart aparatçikleriyle, kulaklarına fısıldanan solcu laflarla Kürtleri kandırması mümkün değil. Daha önceki tartışmalarda bunlar söylenmişti ama hatırlamaman normal.
Son yazdıklarımı anlamamışsın. Ya da ben anlatamamışım. Yok öyle bir şey. Sanırım bu şekilde düşünenlerin baskısını hissediyorsun. Ondan dolayı da bu yöndeki her sözü ulusalcılık sanıyorsun. Bir an için hiddetlenme ve ne anlatıldığına iyi bak. Tabi ki vaktimiz yok, her ayrıntıya dikkat edemeyiz ama bu önemli bir mevzu. Ben daha seni ikna edemeden milyonlarca kişiyi nasil ikna edebilirim ki?
Onun icin hiç hiddetlenmeden bir kez daha düşün. Eğer anlaşılmayan bir şey varsa sor. Düzgünce tartıştıktan sonra hala ikna olmamışsan ettiğin edeceğin tüm küfürlere razıyım.
Arkadaşlar,
Sitede bir arıza var ve admin’e şu sıra girilemiyor. ayrıca site şu anda ilan ve reklam saldırısı altında. Bu aksaklık için kusuruma bakmayın. Meseleyi halletmeye çalışıyoruz.
-Ben irkçi degilim ama su Almanya’daki yabancilar da bir türlü entegre olmuyor.
-Yaaa….
-Ben milliyetçi degilim ama bu milli çikarlari savunmamak anlamina gelmiyor.
-Allah, Allah….
-Ben Islam düsmani degilim ama islamla demokrasi de bagdasmiyor iste.
-Bak hele…
-Ben Kürt sorununu bilincindeyim hatta onu ilk gündeme getirenlerdenim ama Kürtler de ne istediklarini bilmeli.
-Vay be…
-Ben baris sürecine karsi degilim ama AKP ile Apo’nun anlasmasina karsiyim.
-Tamam, tamam ikna olduk.
Bu mudur sanmaktasin beyim?
Efendi, ne kendini ne de baskalarini kandir: sen irkçisin, sen milliyetçisin, sen islam dusmanisin, sen Kürt düsmanisin, sen baris düsmanisin, sen yeryüzünden ve tarihten silinmesi gereken ideolojilerin bir kalintisindan baska birseyi savunmamaktasin. Bilinmekte, bilesin….
Solun teknesini Arafat’a götürmekle Kabe’ye götürmek arasında o kadar fark yok. Taş çatlasın 20 kilometredir o ikisinin arası. Hiç nenen deden gitmedi mi hacıya senin?
Bizim kervanımız ne ola ki hem? Ekmek kırıntısını yuvaya götürmeye çalışan karıncalar gibi, herkes bir ucundan tutuyor ve kendine doğru çekiyor, sonra hasbel kader zorla yuvaya gidince hepsi birden ben götürdüm diyor. İncelemeden bakanlar da vay işbirliği yapıyorlar, ne çalışkan şu karıncalar diyor.
Ha bir kervan arıyorsan, dün geçti buradan. Rubül Hali’den geçeceklermiş, öyle dediler, koş yetiş.
Generallerin İslam’a katkıları – Varan Bir
Tunceli’de 1980 sonrası uygulanan asimilasyon politikalarını mercek altına alan ‘Olağan Haller’ belgeseli, 10 yıllık sürede bölgeden sürülen Tunceli kökenli kamu görevlilerinin, imam hatip liselerine gönderilen binlerce çocuğun ve yaptırılan 82 caminin hikâyesini de anlatıyor.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1127491&CategoryID=77
218 metot sorunu anarsistim. . ne Tanri ne devlet benim icin yok. O sekilde din de yok. Kimyasal afyon a ihtiyac yok. yeterli otumuz var.
Moda oldu. ozgurluk, baris, anti ircilik, Kurd acilimini , anti miliyetcilik, anarsizm, ML lik ve derken DIN i de icine koymak. eee keci ile koyun hesabi, at izi ile it izi
Din inide taniyoruz, dincilerini de taniyoruz, din onderlerini de tanimiyoruz, din temsilcilerini de.havarileni de,
Unutma istedigimiz yeni bir dunya da her turlu otoritelere ( senin tanrin bile ) yer yok.
iradenin otariteye terkedildiginde at olursun,it olursun,keci olursun,koyun olursun,ot olursun!
otarite arayanlarda irade olmayinca gruplar olusur,örgütler olusur,izmler olusur.. tüm kötülüklerin nedeni olusur..
mesele,özgür olmak,bilinc sahibi olmak,insan olmaktir.
yoksa bir hicsin sen….yoksun sen..
Cumhuriyetçi radikal burjuvadan apartilip alinmis bati usulü antiklerikal söylem günümüzde gerçekten de epey “out” kalmakta.
At ,it,keci,koyun, ot tabiat kanunlarina taabidir.
Fasist at ,it,keci,koyun, ot biyoloji kanunu sanilan sözde irk hiyerarsisine taabidir.
Komünist at ,it,keci,koyun, ot cemiyet kanunu sanilan sözde tarihsel materyalizme taabidir.
Liberal at ,it,keci,koyun, ot ekonomi kanunu sayilan sözde piyasa kurallarina taabidir.
Hörgüçleri ve örgütleri bunlar dogurur.
Insanoglu kendi hür iradesine tabiidir, iradenin hür olabilmesi için basta biyolojik, sosyal, çevresel ve tarihsel kosullanmalarin yarattigi kisisel zaaflara karsi mücadele (büyük savasim), daha sonra tiranlara, despotlara karsi mücadele (savasim) gerekir.
Irk hiyerarsisine, tarihsel materyalizme veya piyasaya inanan o kadar andavalli var ki din yobazlari ile ugrasmak vakit kaybi degil mi? Ustelik onlar etkin en az ikiyuz yildir.
Zaman zaman çok keyifli ve öğretici ama genelde düzeysiz. Bir de kendisini solcu, sosyalist ,anarşist vb. sıfatlarla -hal’a- tanımlayan kazık kadar heriflerin takma isimlerin ardında saklanarak yaptıkları küfürlü, boynuzlu saldırıları şaşarak okuyorum. Hoş, benzerleri diğer tüm gruplarda da imzalı ispatlı var. Oralarda tartışma devam edemiyor. Gruplar bölünüyor ve bir süre sonra sadece aynı görüşü savunanlar bir arada kalıyor. Derin bir suskunluk sarıyor her yanı.
Bu konu üzerinde bu kadar yoğun tartışılmasını, -bu bağlamda, başarı saymalıyız yine de…
Anladıklarım;
1. Kürt meselesi, türk solu için bir asit testidir.
2. Kendini solcu sayan “ulusalcı”lar, milliyetçi olduklarını hazin biçimde anladıklarından öfkelidirler
3. dışsal bir “emperyalizm” modeline dayanan “anti-emperyalizm” de devrini tamamlamıştır.
4. Kürtlerle ilgili olarak “akıl verme”, “dışarıdan yol gösterme”, “o öyle olmaz” deme türünden her türlü hariçten gazel belediyece memnudur.
5. Bu pilav daha çok su kaldırır.
Nihayet. Öncelikle şu bizim “polis”e anlattıklarına dair bir şeyler söylemek lazım. 218’de karşılıklı konuşma olarak kurguladığın herşey anlatmadıkların sebebiyle hikaye. Çünkü, aynı düşünceler seninkilere uyarlanınca aynı durumda sen kalıyorsun.
-Ermeniler arkadan vurdu, kestik, Rumlar işgali destekledi, postaladık, Aleviler kemalist, hem kestik hem aşağıladık. Sormazlar mı bu kentin zaptiyesi sen misin diye?
-Milli çıkarlar, zenginlerin çıkarlarıdır. Bizim bunlarla işimiz olmaz. Herhalde şiirsel olsun diye ya da öylesine ortama söyledin bunu.
-Hristiyanlıkla Demokrasi de bir zamanlar bağdaşmıyordu. Ama ne oldu, burunları sürtüle sürtüle, parçalana parçalana, engizisyondan protestanlığa kadar herşeyi göre göre o demokrasi noktasına geldiler. E aynı durum işte o. Sürtüle sürtüle.
-Bizim söylediğimiz ne? “Kürtlere haklarını verin!”
Bu cümlede Kürtler ne istediğini bilmeli var mı? Yok.
Kürtlerin ne istediklerini biz kontrol edemeyiz zaten. Onu kontrol etmek isteyen AKP. Ülkeyi terkedin. Yok silahla olmaz, mağaralara gömün. Yok o da yetmez, görünmeden gidin. Uçun. Kaçın. Hayalet olun. Habur’a benzemesin.
Ha Habur’un nesi vardı bu arada? O heybetli hayt huytun arkasında AKP’nin bizzat kendi içindeki faşistleri tutamadığı için, noolur yapmayın, elinize düştük korkusunun kokusu alıyorum ben.
– AKP ile PKK’nin anlaşması ise, istediğimiz bir şey. Daha önce de dedim, barış için en az iki taraf lazım. Barış düşmanla yapılır. Bu tamamen doğru. Ama DSİP’lilerin ustaca unutturmaya çalıştıkları şey şu, barış artık savaşmak istemeyen düşmanla yapılır. Yenildiği halde hala efe pozisyonunda çalım satanla da barış yapılabilir. Yeter ki, aslında artık savaşmak istemesin.
Hoop bugünkü gazetelere bakıyoruz: Ana! O da ne? “Letonya’da konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, PKK’nın silah bırakmaması durumunda terörün yeniden başlayacağını söyledi.”
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1127876&CategoryID=77
Bu ne biçim bir açıklama? “Terör örgütü” silah bırakmazsa “terör” yeniden başlayacakmış. Mükemmel bir analiz. :p Ama o mükemmel analizin üzerinde biraz daha düşününce şüpheleniyorsunuz, bu bir tehdit olabilir mi? Fransız devrimi, Jacoben’ler dönemi, terör kelimesinin ilk popüler olduğu an. Devlet terörü? Değildir herhalde. Sonuçta barışmak isteyen taraflardan biri de bu taraf. Kuşkumuzu bastıralım.
Ama sonra, o da ne? “(İşkence) sadece Diyarbakır hapishanesinde olmadı, Kayseri hapishanesinde de oldu. Benim kardeşim kaç ay yattı, çekti işkenceleri. Kayınpederim neler neler çektiler. Hepimiz o şeylerden geçtik. Türkiye’de sadece bir şeye (Kürtlere) değil yanlışlık, her yerde olmuştur bunlar.” Yani elle gelen düğün bayram diyecek kürtler ve kendi kayıplarını aramayacaklar, anlamına mı geliyor bu söz?
-Aynısı, kaynımda da var. Aynısı aynısı.
Bunlar teferruat canım, bunların hepsi yol kazası. Olur böyle açıklamalar.
-Binali Yıldırım: Teröre havlu attırdık.
-Geç o örneği.
-Uçarak gitsinler.
-Onu da geç.
-Terör terör içindir.
-Onu hepten geç.
-Kürtlerin çektiklerini biz de çektik. Aynısı kaynımda da var.
-Geç daaa.
Tamam geçelim geçelim de hepsini, bana bizi çok fena yiyiyormuşsunuz gibi geliyor be yaf. Salak mı sandınız lan bizi?
Irkçılık en büyük problem meselesine gelirsek. Şu etik değerler, şu hümanizm, şu arabesk tarzıTürkiye soluna da, dünya soluna da bir an önce aştırmamız lazım.
Ziek okumuşlar kusura bakmasın, hatta anlatacaklarımı atlasınlar. Çünkü direk adamdan çalıntı yapacağım. Irkçılık ya da herhangi bir ideolojik düşünce, Google’ın şu çıkacak gözlüklerine benzer. “Augmented reality” mi ne diyorlar ona. Birisi kara derili diye, alışılmadık diye, ilk anda bir korku, bir çekingenlik hissedersiniz. Bu tamamen normal ve içgüdüsel. Ama alıştıktan sonra bu yok olur. Oysa, ırkçılık, bu primitive duyguların düşünceyle beslenmesini gerektirir.
Yani, o gözlüklerle baktığınızda ağaç görürsünüz. Ama belirli bir program çalışıyorsa, ağacın görüntüsünden bir ok çıkar ve şöyle yazar: Platanus acerifolia.
Aynı şekilde bir Kürt görürsünüz ve kafamızın içinde aynen şöyle yazar: Düşman.
Bu kısa açıklamadan sonra asıl söyleyeceğime geleyim: Irkçılığın kendisi bir dert değildir. Çünkü o fikri oraya yazdıran arka plan fikirler gerekmektedir.
17-19yy da bu Amerikan kolonilerindeki plantasyonlar için iş gücü isteğidir.
20yy da bu, kapitalist çürümenin suçlarının atılabileceği bir Yahudi figürüdür.
İngiltere’de şimdilerde işsizliktir. Yabancılar tarafından el konulan “işler”dir.
Türkiye’de, ta Osmanlı’dan kalan Ermeni düşmanlığının mantıki sonuçlarına ulaşıp, ülke kurulurken “tek millet, tek din” ısrarına dönüşmesidir. O ana millete ve dine mensup olmayanlar ya entegre olmalılardır, ya da yok olmalılardır. Kürtlere ve Alevilere yapılan budur. Aynı şekilde kısmi de olsa devletin islamına entegre olmak istemeyenlere yapılan da budur.
Dolayısıyla nefret suçları yasalarıyla, ırkçılık kötüdür hikayeleriyle engellenebilecek bir şey değildir bu. Avrupa bunu denedi ve sonuçta şimdi en ırkçılık karşıtı görünen liberallerde bile kendini üstün görme olarak ortaya çıkıyor.
Sen suya sabuna dokunma, yasa çıkar, onu yasakla bunu yasakla, pisliği durmadan halının altına süpür, sonra da bambaşka şekillerde karşına çıksın. Sonra da nerede hata yaptım de. O halde yapılması gereken, basitçe ırkçılığa küfretmek değildir. Ki bunu herkes kolayca yapar. Yapılması gereken, ırkçılığı ortadan kaldıracak şartları yaratmaktır. Yani şu anda kapitalizmi nasıl yok edeceğimizi düşünmek.
-İyi de sen işi yokuşa sürüyorsun, yok olmuyor bu meret. Öyle kolay mı?
-200 bin yıldır çeşitli şekillerde ortaya tekrar tekrar çıkmış ırkçılığı bir tane yasayla engellemek kolay da, 500 yıllık sistemi yıkmak mı zor allasen? Niyetim yok desene, ben kapitalizmden memnunum desene sen şuna.
Ve son olarak, Marx’ın kendisi de marxistler de ne derse desin, Marxizmin en güçlü yönü ekonomi eleştirisi değidir. Daha doğrusu artık değildir. Asıl güçlü yönü bugünü analiz etmesidir. Yarın nasıl hareket edebileceğimizi bize anlatmasıdır.
Bana kalırsa eğer gerçekten Marx’ı anlamak istiyorsanız, 18. Brumier’i okuyun. Orada hiç duymadığınız analizler bulacaksınız. “İşte üst yapıdan giriyoz, alt yapıdan çıkıyoz, üretim araçlarını şeyediyoz, tabi üretim araçları çok mühim, burjuvalar yok mu o burjuvalar, hep onlardan oluyor, yok yok emperyalizm de var meselede, sağcılar da gerici zaten” vesaire gibi hiç bir kalıp göremeyeceksiniz o kitapta. Ben kişisel olarak o kitabı okumayanı marxist olarak görmüyorum. Adam gelip bana “Gün geçmiyor ki faist saldırılar…” diye başlayan cümle kuruyor hala. Yeter la.
Bak kardeş,
Sana bir örnek: Pizzaro ve yanındaki 169 asker, İnka imparatoru Atahualpa ve 80 bin savaşçısıyla karşı karşıya gelirler, gece bitmeden 7000 İnka askeri öldürülmüştür, İnka ordusu tamamen darmadağın olmuştur, Atahualpa esir edilmiştir ve yalnızca bir tane İspanyol asker ölmüştür. Cüneyt Arkın filmi değil. Amerikan ekşını da değil. Gerçek bildiğin tarih.
Bunun nasıl olabileceğini bir düşünürsen demir çağına çıkamamış İnka’ların çelik karşısında nasıl çaresiz kaldıklarını, 50 yıl önce Aztekler yok edilirken bir kaç yüz kilometre uzaktaki İnka’ların bundan nasıl habersiz olduklarını, yazı geleneği olmayan İnkaların kendi aralarındaki savaşları bile kaydetmediklerinden savaş stratejisi hakkında en küçük bir bilgi sahibi bile olmadıklarını, o salak Atahualpa’nın boş kendine güveninin başına ne işler açtığını görebilirsin.
Buradan yola çıkarak da, cahilliğin insana neler kaybettireceğini, kendine güvenin cahillik olmadan olamayacağını da görebilirsin. Bu sebeple, anlamadığın her cümleye tılsım ya da büyü diyeceğine, otur ve okumaya başla. Çünkü İspanyollar çoktan geldi, seni çağırıyorlar huzurlarına.
Bu Atahualpa’nin bizim Türklerin akrabasi olan Mayalarla bir ilgisi var mi? Atahualpa da hualpaTürklerinin Atatürk’ü mü? Bence Atahualpa yenilmemistir, Atahualpalar yenilmez, olsa olsa savasa birlikte girdikleri güçler yenilince o da yenik sayilmistir. Bu ata kesinlikle bizden, bak hem Ata, hem “hu” hem de “alp”. “Ata” ulasalci devrimcileri temsilen, “hu” çagdas, ilerici alevileri, “alp” de tabii ki kardes MHP’lileri, tam bir kizil elma,gönül alma muhabbeti yani.
Tamam kesmek istiyosan ok. Ama bu ikisi ayni seyler. Her zaman boyle degildi tabi ki. Kapitalizmde ise ureticilerin bu sistemdeki ana urunu, yani sermaye, ureticilere o kadar yabancilasabilir durumdadir ki, krizler kacinilmaz olur. Su anki krizlerin nedeni de, krizleri erteleme yollari da ureticilerle sermayenin iliskisi uzerine kuruludur. Ureticilerin calisan sinif oldugunu soylememe gerek yok sanirim. Ve teknolojiyle verimliliklerinin durmadan arttigini ve bu artmanin yasam standartlarinin yukselmesinden ziyade sermayeyi daha da buyuttugunu de… Burda keseyim o halde.
Baris maris yapmayacaklari belli oldu. Cekilmeden sonra baski gelecek. Hayber kalesine yaptiklarini yapacaklar. Anlasmis gorunup anlasmadan cayacaklar.
http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=radikaldetayv3&articleid=1130468&categoryid=77
Cunku teknolojiyi yapanlar gavurlar.onlarin elinden su icilmez.summe hasa.
Yalan bunlar.hepsi holding medyasinin uydurmasi.kazik atmayacak ak parti.
Öyle diyen yok ya, hadi diyelim ki “teknolojiyi yapanlar gavurlar”, peki sen ne yaptin ? Sadece parazit. Paraya zit gitmek parazit olmakla mümkün olmuyor efendi. Teknoloji yapar dedigin o kapitalist ülkelere yalakalik yapip müslümanlara küfretmekle eline ne geçiyor. O kadar çok teknoloji seviyorsan git tekno ol, saçlarini pembeye boya, plastik elbiseler giy, saklabanlik yapip insanlari eglendir, amfetamin al tüm hafta sonu tepin.
Sende git hira magaranda hakkin rahmetine kavusmak icin cile cek.zikir cek.titre kendne gel.afyondanda uzak dur.neme lazim ortama bi peygamber eksikti.mehdi olsan oda yeter.
Çağımızda bütün tek Tanrılı dinlerde bir değişme, bir başkalaşma görülmektedir. Bu durum bir gelişmenin, ilerlemenin dışa vurmuş görüntüsü değildir; inin ayakta durabilmesi için çağın buluşlarından yardım istemesi gizlice onların koruyuculuğu altına sığınmasıdır. Nitekim, özellikle giyim kuşam bakımından, çağdaş kılığa karşı çıkarak sarık, cübbe, peçe, şalvar, çarşaf, başörtüsü giyenlerin neredeyse hepsinin çağdaş donanımlı konutlarda oturdukları, oturmak istedikleri, çağdaş buluşlardan (tıp, teknik, araç-gereç) yararlanmada şaşırtıcı bir yarışmaya girdikleri gözden kaçmamaktadır. Batıya öykünme (Batı taklitçiliği) diyerek alanlara, yollara dökülen bilinçsiz gericilerin hangisi çağdaş buluşlardan yararlanmıyor, “gavur işi” dedikleri araç-gereçlere sarılmıyor? Dahası, bu Müslüman geçinen bilinçsiz sürülerin hangisi “dolar”, “mark”, “sterlin” gibi yabancı akçelerin tutsağı değildir?
Devlet ufaklı büyüklü bütün işletmelerden, işyerlerinden vergi alır. Bunlar arasında yasaya dayalı genelevler, kumarhaneler, meyhaneler, bütün içki türleri, sigara, tütün, gece kulüpleri, dinli-dinsiz, imanlı-imansız, ayık-sarhoş gibi saymakla bitmez vergi odaklar vardır. Öyleyse büyün RP saylavlarının, cami görevlilerinin aylıklarında, burada İslama aykırı sayılan, dahası dince kesinlikle yasaklanan nesnelerden toplanan vergilerin bir bölümü vardır. İslamın “haram” diyerek yasakladığı vergi odaklarından toplanan akçelerin de içlerinde bulunduğu “bütçe”lerden müftüye, imama, hocaya, “İlim Yayma Cemiyeti”nin aylık görevlilerine, “Aydınlar Ocağı”nın devletten aylık alan sayın üyelerine, yandaşlarına gerekli bölüm düşmektedir. Demek ki akçenin ucu keskin, sivri kargısı “İslama hizmet” için çalıştığını ileri sürerek oy toplamaya, seçim kazanmaya çıkan yüksek görevlilerin, “adil düzen” çığırtkanlıklarının “İslamın imanı”yla pekiştirilmiş, berkitilmiş gönüllerini kolaylıkla delebiliyor, bir yandan girip öte yandan çıkabiliyor. Akçenin gücü “iman”ın üstesinden geliyor.
http://www.duslervekabuslar.com/FORUM/topic.asp?TOPIC_ID=1107
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/tkp-mk-uyesi-kemal-okuyan-1-mayis-ile-ilgili-sorularimizi-yanitladi-haberi-72053
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/tkp-mk-uyesi-kemal-okuyan-1-mayis-ile-ilgili-sorularimizi-yanitladi-haberi-72053
http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/bugun-komunist-kurt-sair-cigerxwinin-olum-yil-donumu-yuregi-yarali-bir-halk-sairi-haber
http://mehmetaliguller.wordpress.com/2013/11/03/hakan-fidan-projesi-olarak-hdp/
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/kemal-okuyanla-soylesi-sol-cephe-gercek-bir-ihtiyac-haberi-82816
http://haber.sol.org.tr/soldakiler/sol-cephe-cagricilari-artiyor-haberi-82905
http://www.asimalpturk.com/index.php?option=com_content&view=article&id=341:sosyalstlern-kend-kadern-tayn-hakki&catid=46:yavuz-alogan&Itemid=64
GERÇEK BARIŞ SÜRECİ ORTADOĞU’DA KÜRT HALKININ BAĞIMSIZLIĞI VE ULUSAL HAKLARININ TEMİNATI İLE MÜMKÜNDÜR…
Şimdi TC çetelerinin barış süreci dedikleri fenomen, Osmanlı döneminden daha geri, çirkef bir durumu yansıtmaktadır.
Türk yönetimi, cezaevinde tuttukları bir kişiyi, rehine gibi kullanarak, Kürtlerin bütün haklarının yok edilmesi temelinde, Kürtleri teslim alma politikası gütmektedirler. İmralı, veya barış süreci adını taktıkları tiyatronun oyuncularını bile kendi öz adları anmaktan aciz bir devletin ‘süreç, müzakere’ yalanlarına kapılmak ihanete götürür!
AKP’nin Çözüm süreci adını verdiği, post modern Kemalizmi yeni bir kılıf altında devam ettirme, Kürtlerin hakkını hukukunu yok sayarak, bir yüz yıl daha yok etme sürecidir!
Türk yönetimi, süreç diye adlandırdığı tiyatorunun oyuncularını lakap takarak çağırmaktadır. Abdullah Öcalan ismi yerine, ‘imralı adası’, ‘terörcü başı’, ‘heyet’ gibi isimler kullanılarak, ‘sürecin’ ciddiyet derecesi açıkça ortaya serilmektedir. Türk devleti, bu anlamda normal bir devlet imajı yerine, eşkiya bir devlet görümüne bürünmektedir. Türk parlamentosunun, bu haliyle, özgürlük isteyen Kürdistan kitlelerini memnun ve mesut edecek bir karar alabilmesi mümkün değil. Bu çok önemli de değil aslında. Koşulları ve kurumları oluşmadan alınmış kararların fazla ömürlü olmayacağını sistemler, halklar ve parlamentolar tarihinden biliyoruz. Bir sene içerisinde beş anayasa yapan, birkaç parlamento dağıtan devletler ve ülkeler var. Antlaşma yapmak için, kendileri ile barış yapılacak şahıs veya gurupların adları açıkça söylenmediğine göre, ortada daha tehlikeli bir oyunun dönüşü sözkonusudur…! Sürecin muhatapı, Kürt tarafı diye lanse edien taraf, kendi adı ile değilde Marmara denizinde bir ada (İmralı) adı ile anılıyorsa burada bir bit yeniğini vardır anlamı çıkıyor.
AKP, kendi öncülleri gibi, kırmızı kitabı elinde, bağırıp çağırarak varolan statükoyu sürüdürmede kararlı olduğunu söylemeye devam ediyor! Erdoğan’ın Suriye Kürtlerine yönelik tavırları, askeri darbecilerinkinden daha iyi değildir. Bu tutumlar, çözüm hayallerini köpürten düzen güçlerinin Kürt halkına yönelik imha ve inkara dayalı ırkçı-inkarcı resmi devlet çizgisini sürdürdüğünü gösteriyor.
Ciddi ve dürüst çalışmalar, ortak plan ve süreçler ancak, karşılılı güven ve açıklıkla yapılır. Gizli kapalı oyunlar oynanıyorsa, dümenler varsa, bu iş baştan yıkılmaya mahkümdur. Kalıcı barış ancak adalet ve eşitlik temelinde Kürt sorununun gerçek, yani ulusal haklarının verilmesi ve kendi topraklarında hakimiyet kurması ile sağlanabilir.
Rehin gibi tutulan ve adı ile bile anılmayan A. Öcalan’ın, burada, Kürt halkının ulusal haklarının tümden inkarı sürecine ‘önder’ diye, tepeden inme, hemde TC’nin kendisi tarafından lanse edilmesi, bütün Kürtlerim dikkatini çekmektedir…Ortada seçimle gelen Kürt temsilcileri olmasına rağmen, bunların manipule edilerek, cezaevinde rehin tutulan bir kişinin tek muhatap diye angaje edilmesi ve bu kişinin, ‘biz Kürtler için artık fazla bir şey istemiyoruz’ beyanını vermesi, kürt halkına vurulan büyük bir darbedir!
Tam da Bağımsız Kürdistan devletinin kuruluş şartlarının hızla olgunlaştığı bir durumda, Ortadoğu’da bütün halkların kendi sınırlarını çizmekle uğraştığı bir anda ‘herşeyden vazgeçiyoruz’ demenin ne anlama geldiğini bilmeyen çoban yoktur artık!
Türk devleti Kürtleri bir kez daha kandırırsa ne olur? Üç-beş yıllık zaman kaybından başka hiçbir şey olmaz. Hatta eski yöntemler tümden iflas etmiş olacağı için buna kayıp da denmez.
TC oyun oynuyor! Bu tartışılmaz. Kobanê’yle dayanışma eylemlerinden önce de böyleydi, IŞİD’in Kobanê’ye saldırısının yoğunlaşmasıyla beraber, çözüm süreci denilen oyunun deşifresinde ilerleme görülüyor. Adları ile anılmayan oyuncular, PKK içerisindeki MİT yönlendirmesi gurupların zorda kalması kaçınılmazdır.
AKP başı, çete lideri Erdoğan, Tek ulus, tek devlet, tek bayrak ve tek dil’ paradigması devam etmektedir.’ diyerek gerçek amacını her geçen gün tekrarlayarak oyun oynadıklarını artık gizlemiyor!
Tayyip Erdoğan, daha önce de “anayasa değişikliği yok, af yok, Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmesi yok” demişti. Kürtçenin eğitim dili olması, genel af talebinin karşılanması, anayasal vatandaşlık vb. asgari taleplere bile düşmanca yaklaşan Osmanlı kırması iktidarın Kürt sorunu konusunda tekçi anlayışı sürdürecekleri aşikardır.
Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’den gelen açıklamalar devletin Kürt sorununa, Kürt halkının haklı taleplerine yönelik bakışının özü, özetidir. Tek ulus, tek devlet, tek bayrak ve tek resmi dil paradigması devam etmektedir. Etnik ve kültürel farklılıklar zenginliğimizdir denilerek Kürt halkının devrimci dinamizmi düzenin labirentleri içinde boğulmak istenmektedir. AKP ve Genelkurmay’ın çözümden anladığı Kürtlerin bir kültürel zenginlik ögesi olarak kabul edilmesidir. Kürt sorununun çözümünden anladıkları şey ise Kürt halkının denetim altında tutulmasıdır.
Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı’nın yaptığı açıklamalar “çözüm” sürecinin nasıl bir aldatmaca olduğunun net ifadesidir. Açıklamalar, Kürt halkının olmazsa olmaz dediği haklarına ilişkin olarak herhangi bir vaatte bulunmadığının göstergesidir. Nitekim Tayyip Erdoğan daha önce de anadilde eğitimin gündemlerinde olmadığını belirtmişti. Zira tüm düzen güçlerinin asıl amacı Kürt sorununu değil Kürt hareketini çözmektir. Bu saldırının biricik panzehiri ise Kürt halkının ulusal hak ve özgürlüklerini devrimci mücadeleyle söküp almasıdır.
Bu anlayış barışın değil savaşın projesidir. Yani “çözüm süreci” barışın değil, sınır tanımayan kapsamlı bir saldırganlık ve savaşın projesidir.
Asıl yapılması gereken “çözüm” aldatmacasıyla zaman yitirmemektir, Kürdistan, bağımsız bir devlet olarak ortaya çıktığında, Türkiye, Ortadoğu ancak bu koşullarda barışın egemen olduğu bir coğrafyaya dönüşecektir.
AKP demokrasiyi yok etme sürecini devam ettirirken, saçma bir barış sürecinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı, çözüm süreci adı verilen planın, AKP’nin rezil politikalarının üstünü örtmeye yaradığı da artık gizlenemez.
http://ilerihaber.org/yazarlar/ender-helvacioglu/tanriyi-durtukleme-orgutu/397/